ve lem
|
: ve olmadı
|
ve lem edri
|
: ve bilmeseydim
|
ve lem eku
|
: ve ben olmadım
|
ve lem ekun
|
: ve ben olmadım
|
ve lem necid
|
: ve bulmadık
|
ve lem neku
|
: ve biz olmadık
|
ve lem nuammir-kum
|
: ve size ömür vermedik
|
ve lem numekkin
|
: ve yerleşik kılmadık, sabit kılmadık
|
ve lem tazlim
|
: ve eksik bırakmadı
|
ve lem tecidû
|
: ve bulamadınız
|
ve lem teku
|
: ve sen değildin
|
ve lem tekun
|
: ve olmadı, olmaz
|
ve lem terkub
|
: ve murakabe etmedin, gözetmedin
|
ve lem tuhîtû
|
: ve siz ihata edemediniz
|
ve lem yakturû
|
: ve kısmazlar, cimrilik etmezler
|
ve lem ya'lem
|
: ve bilmez
|
ve lem ya'lemû
|
: ve bilmiyorlar, bilmediler
|
ve lem ya'lemû
|
: ve bilmiyorlar, bilmediler
|
ve lem ya'ye
|
: ve yorulmaz
|
ve lem yec'al
|
: ve kılmadı, olmadı
|
ve lem yec'al-nî
|
: ve beni kılmadı
|
ve lem yecidû
|
: ve bulamazlar, bulamadılar
|
ve lem yehdi
|
: ve hidayete erdirmedi
|
ve lem yekfi-him
|
: ve onlara kâfi gelmiyor, yetmiyor
|
ve lem yeku
|
: ve değildi, değil: ve olmadı
|
ve lem yekun
|
: ve olmadı, değildi
|
ve lem yemses-nî
|
: ve bana dokunmadı
|
ve lem yesîrû
|
: ve dolaşmıyorlar, dolaşmadılar
|
ve lem yesîrû
(e lem yenzurû)
|
: ve gezmediler
: (bakmadılar mı)
|
ve lem yettehız
|
: ve edinmedi
|
ve lem yuakkıb
|
: ve arkasına bakmadı
|
ve lem yuakkıb
|
: ve (geri) dönmedi, arkasına bakmadı
|
ve lem yubdi-hâ
|
: ve onu açıklamadı
|
ve lem yuhricû-kum
|
: ve sizi çıkarmadılar
|
ve lem yûled
|
: ve doğurulmadı
|
ve lem yu'min
|
: ve inanmaz
|
ve lem yurid
|
: ve istemeyen
|
ve lem yusırrû
|
: ve ısrar etmezler
|
ve lem yu'te
|
: ve verilmedi
|
ve lem yu'te
|
: ve verilmedi
|
ve lemma
|
: ve olduğu zaman
|
ve lemmâ berazû
|
: ve karşısına çıktıkları zaman
|
ve lemmâ câe
|
: ve geldiği zaman
|
ve lemmâ yedhuli
|
: ve henüz dahil olmadı, girmedi
|
ve len
|
: ve asla olmaz
|
ve len
|
: ve asla
|
ve len ecide
|
: ve ben asla bulamam
|
ve len nu'cize-hu
|
: ve asla onu aciz bırakamayız
|
ve len nu'mine
|
: ve asla inanmayız
|
ve len nuşrike
|
: ve asla ortak koşmayız
|
ve len tebluga (belega)
|
: ve asla erişemezsin (erişti, ulaştı)
|
ve len tecide
|
: ve bulamazsın
|
ve len tecide
|
: ve asla bulamazsın
|
ve len tef'alû
|
: ve asla yapamayacaksınız, yapamazsınız
|
ve len terdâ
|
: ve asla razı olmaz
|
ve len tuflihû
|
: ve asla felâha eremezsiniz, kurtulamazsınız
|
ve len yenfea-kum
|
: ve size yarar sağlamaz
|
ve len yetire-kum
|
: ve asla eksiltmez
|
ve len yuhlife allâhu
|
: ve Allah asla dönmez (mutlaka yerine getirir)
|
ve lenâ
|
: ve bizim
|
ve lestum
|
: ve siz değilsiniz
|
ve lev
|
: ve şâyet, eğer, ise, olsa bile
|
ve lev a'cebet-kum
|
: ve size hoş gelse bile, hoşunuza gitse bile
|
ve lev âmene
|
: ve eğer îmân etselerdi
|
ve lev enne
|
: ve eğer olsaydı
|
ve lev ictemeû
|
: ve biraraya gelseler, toplansalar bile
|
ve lev iftedâ bi-hî
|
: ve onu fidye olarak verse
|
ve lev ittebea
|
: ve uysaydı, tâbî olsaydı
|
ve lev kâne
|
: ve eğer olsa, olsaydı, olsa bile
|
ve lev kânû
|
: ve eğer, şâyet olsalardı
|
ve lev kunnâ
|
: ve şâyet biz olsak bile
|
ve lev kunte
|
: ve eğer, sen ... olsaydın
|
ve lev lâ
|
: ve olmasaydı, olmaz mıydı, olması gerekmez miydi
|
ve lev şâe
|
: ve eğer dileseydi
|
ve lev şâe allâhu
|
: ve eğer Allah dileseydi
|
ve lev terâ
|
: ve şâyet görsen
|
ve lev yerâ
|
: ve keşke görselerdi (bilselerdi)
|
ve leyse
|
: ve değildir
|
ve leyse ez zekeru
|
: ve erkek .... değildir
|
ve li
|
: ve için
|
ve li allâhi
|
: ve Allah içindir, Allah'ındır
|
ve li allâhi
|
: ve Allah'ındır, Allah'a aittir
|
ve li bâsu-hum
|
: ve onların elbiseleri
|
ve li buyûti-him
|
: ve onların evlerine
|
ve li el ardı
|
: ve arza, yeryüzüne
|
ve li el kâfirîne
|
: ve kâfirler için vardır
|
ve li el mû'minîne
|
: ve mü'min erkekler için
|
ve li el mutallakâti
|
: ve boşanmış kadınlar
|
ve li er resûli
|
: ve resûl için, resûlün
|
ve li er ricâli
|
: ve erkekler için, erkeklerin vardır
|
ve li kavmi-ke
|
: ve kavmin için
|
ve li kulli kavmin
|
: ve bütün kavim(ler) için (vardır)
|
ve li kullin
|
: ve herkes için vardır
|
ve li mâ ta'budûne
|
: ve taptığınız şeylere
|
ve li men
|
: ve kimse için vardır
|
ve li men câe bi-hi
|
: ve kim onu getirirse
|
ve li nec'ale-hû
|
: ve onu kılmamız için
|
ve li nec'ale-ke
|
: ve seni kılmamız için
|
ve li nuallime-hu
|
: ve ona öğretelim diye (öğretmemiz için)
|
ve li resûli-hî
|
: ve onun resûlünün
|
ve li ta'leme
|
: ve bilmesi için
|
ve li ta'lemû
|
: ve bilmeniz (öğrenmeniz) için
|
ve li tatmeinne
|
: ve tatmin olması, sukûnet bulması için
|
ve li tebtegû
|
: ve ibtiga etmeniz için, istemeniz için
|
ve li tecriye
|
: ve akması, yürümesi için
|
ve li tekun
|
: ve olsun
|
ve li tenzur
|
: ve baksın, görsün
|
ve li tuczâ
|
: ve karşılığı (ceza veya mükâfat) verilsin diye
|
ve li tukebbirû
|
: ve tekbir etmeniz, yüceltmeniz için
|
ve li tukmilû
|
: ve tamamlamanız için
|
ve li tusnea
|
: ve senin yetiştirilmen için
|
ve li ubeyyine
|
: ve size beyan etmem, açıklamam için
|
ve li uhılle lekum
|
: ve size helâl kılmak için
|
ve li utimme
|
: ve tamamlamam için
|
ve li utimme
|
: ve tamamlamam için
|
ve li vâlidey-ke
|
: ve senin anne babana
|
ve li vâlideyye
|
: ve, annemi ve babamı
|
ve li ya'leme
|
: ve bilsin, belirtsin, belli etsin
|
ve li ya'leme
|
: ve bilmesi için
|
ve li ya'leme allâhu
|
: ve Allah bilmesi, belli etmesi için
|
ve li yebteliye allâhu
|
: ve Allah'ın sınaması için
|
ve li yedhulû
|
: ve girsinler, dahil olsunlar
|
ve li yes'elû
|
: ve istesinler
|
ve li yeşhed
|
: ve şahit olsun
|
ve li yetelattaf
|
: ve dikkat etsin (en ince hususa kadar ifa etsin) tedbirli olsun
|
ve li yetemettaû
|
: ve metalansınlar, faydalansınlar
|
ve li yetezekkere
|
: ve tezekkür etsinler diye
|
ve li yettavvefû
|
: ve tavaf etsinler
|
ve li yettekı allâhe
|
: ve Allah'a karşı takva sahibi olsun ve Allah'tan sakınsın
|
ve li yettekı allâhe
|
: ve Allah'a karşı takva sahibi olsun ve Allah'tan sakınsın
|
ve li yûfû
|
: ve ifa etsinler, yerine getirsinler
|
ve li yumahhisa
|
: kusursuz kılması, temize çıkarması
|
ve li yumahhısa
|
: ve temize çıkarmak (fitneden kurtarmak)
|
ve li yu'minû bî
|
: ve bana âmenû olsunlar
|
ve li yu'minû bî
|
: ve bana âmenû olsunlar
|
ve li yutebbirû
|
: ve helâk etmeleri için
|
ve li yuveffiye-hum
|
: ve onlara ödensin, eda edilsin
|
ve li yuzîka-kum
|
: ve size tattırması için
|
ve li zâlike
|
: ve bunun için
|
ve li zevci-ke
|
: ve zevcine, zevcin (eşin) için
|
ve libâsu-hum
|
: ve onların elbiseleri
|
ve likâi
|
: ve ulaşma
|
ve likâi-hî
|
: ve ona ulaşmak, ona mülâki olmak (ölmeden önce ruhun Allah'a ulaşması)
|
ve lil kâfirîne
|
: ve kâfirler içindir
|
ve lillâhi
|
: ve Allah içindir
|
ve lillâhi (li allâhi)
|
: ve Allah'a aittir
|
ve liye
|
: ve benim var
|
ve lu'luen
|
: ve inciler
|
ve lûmû
|
: ve kınayın, levmedin
|
ve lûtan
|
: ve Lut
|
ve mâ
|
: ve şey: ve şeyler: ve değildir: ve nedir
|
ve mâ
|
: ve yoktur: ve şey(ler), kimseler: ve "... ise, ... idi" ler
|
ve mâ
|
: ve yoktur
|
ve mâ a'cele-ke
|
: ve sana acele ettiren nedir
|
ve mâ a'lentum
|
: ve (aleni olan) açığa vurduğunuz şeyler
|
ve mâ aleynâ
|
: ve bizim üzerimizde (sorumluluk) yok
|
ve mâ âllâhu
|
: ve Allah değildir
|
ve mâ allâhu yurîdu
|
: ve Allah dilemez
|
ve mâ allemnâ-hu
|
: ve biz ona öğretmedik
|
ve mâ âmene
|
: ve âmenû olmadı
|
ve mâ amilet
|
: ve ne yaptı ise, yaptığı şeyler,
|
ve mâ asâbe-kum
|
: ve size isabet eden şey
|
ve mâ âteytum
|
: ve size verdiğiniz şey
|
ve mâ beddelû
|
: ve değiştirmediler
|
ve mâ belegû
|
: ve erişmediler
|
ve mâ beyne zâlike
|
: ve bunların arasındakiler
|
ve mâ beynehumâ
|
: ve ikisi arasındaki şeyler
|
ve mâ beyne-humâ
|
: ve ikisinin arasında olan şeyler
|
ve mâ ceale
|
: ve kılmadı, yapmadı
|
ve mâ ceale-hu allâhu
|
: ve Allah onu yapmadı
|
ve mâ cealnâ
|
: ve biz kılmadık, yapmadık
|
ve mâ ceal-nâ
|
: ve biz kılmadık, vermedik
|
ve mâ ceal-nâ
|
: ve biz yapmadık, kılmadık
|
ve mâ cealnâ-hum
|
: ve biz onları kılmadık
|
ve mâ daufû
|
: ve zayıflık göstermediler
|
ve mâ edrâ-ke
|
: ve ne olduğunu sana bildiren
|
ve mâ edrî
|
: ve ben bilmiyorum, bilemem
|
ve mâ ehdî-kum
|
: ve sizi hidayet etmem, ulaştırmam
|
ve mâ ehleknâ
|
: ve biz helâk etmedik
|