ve lâ turhık-nî
|
: ve bana yükleme,
|
ve lâ tusa'ir
|
: ve çevirme
|
ve lâ tus'elu
|
: ve sana sorulmaz
|
ve lâ tus'elûne
|
: ve size sual olunmaz, sorulmaz
|
ve lâ tusmiu
|
: ve duyuramazsın, işittiremezsin
|
ve lâ tuştıt
|
: ve haksızlık etme, aşırı gitme
|
ve lâ tutı'
|
: ve itaat etme
|
ve lâ tutıı
|
: ve itaat etme
|
ve lâ tutîû
|
: ve itaat etmeyin
|
ve lâ tuzlemûne
|
: ve zulmedilmezsiniz, haksızlığa uğramazsınız
|
ve lâ uşrike
|
: ve ben şirk koşmam
|
ve lâ uşriku
|
: ve ben şirk koşmam, ortak koşmam
|
ve lâ vâkın
|
: ve bir koruyucu yoktur
|
ve lâ yadribne
|
: ve vurmasınlar
|
ve lâ yadurru-hum
|
: ve zarar vermez
|
ve lâ yadurru-kum
|
: ve size zararı olmaz
|
ve lâ yagteb
|
: ve gıybetini yapmasın (arkasından çekiştirmesin)
|
ve lâ yagurrenne-kum
|
: ve sakın sizi aldatmasın
|
ve lâ yahîku
|
: ve isabet etmez, ulaşmaz
|
ve lâ yahıllu
|
: ve helâl olmaz
|
ve lâ yahrucne
|
: ve çıkmasınlar
|
ve lâ yahsebe-enne
|
: ve sakın zannetmesinler
|
ve lâ yahşevne
|
: ve korkmazlar
|
ve lâ yahuddu
|
: ve teşvik etmez, etmiyordu
|
ve lâ yahyâ
|
: ve canlanmaz, yaşamaz, hayy olmaz (olamaz)
|
ve lâ yahyâ
|
: ve yaşamaz, hayat bulmaz
|
ve lâ yahzenne
|
: ve mahzun olmazlar, hüzünlenmezler
|
ve lâ yahzun-ke
|
: ve seni mahzun etmesin
|
ve lâ yaktulne
|
: ve (kadınları) öldürmemesi
|
ve lâ yaktulûne
|
: ve öldürmezler
|
ve lâ ya'sîne-ke
|
: ve (kadınlar) sana asi olmasınlar
|
ve lâ yasudde- enne-kum
|
: ve sakın sizi engellemesin, men etmesin
|
ve lâ yasuddunne-ke
|
: ve sakın seni alıkoymasınlar
|
ve lâ yazlimu
|
: ve zulmetmez
|
ve lâ ye'be
|
: ve çekinmesin
|
ve lâ yecidûne
|
: ve bulamazlar
|
ve lâ yegurrenne-kum
|
: ve sakın sizi aldatmasın
|
ve lâ yehtedûne
|
: ve hidayete ermezler
|
ve lâ yekâdu
|
: ve olmayacak, olamayacak
|
ve lâ yekûnû
|
: ve olmayın
|
ve lâ yelidû
|
: ve doğurmazlar
|
ve lâ yeltefit
|
: ve yüzünü (arkaya) çevirmesin, arkasına dönüp bakmasın
|
ve lâ yemliku
|
: ve malik değildir, gücü yetmez
|
ve lâ yemlikûne
|
: ve malik değiller
|
ve lâ ye'mure-kum
|
: ve size emretmez
|
ve lâ yenfeu-hum
|
: ve onlara fayda veren şeyler
|
ve lâ yenkudûne
|
: ve bozmazlar
|
ve lâ yensâ
|
: ve unutmaz
|
ve lâ yentaliku
|
: ve dönmüyor
|
ve lâ yenzuru
|
: ve nazar etmeyecek, bakmayacak
|
ve lâ yerciûne
|
: ve geri dönmezler
|
ve lâ yerdâ
|
: ve razı olmaz
|
ve lâ yertâbe
|
: ve şüphe etmesin
|
ve lâ yes'el-kum
|
: ve sizden istemez
|
ve lâ yes'elu
|
: ve sormaz
|
ve lâ yeşfeûne
|
: ve şefaat etmezler
|
ve lâ yeşkâ
|
: ve şâkî olmaz
|
ve lâ yesmeu
|
: ve işitmezler
|
ve lâ yesrıkne
|
: ve (kadınların) hırsızlık yapmaması
|
ve lâ yestahsirûne
|
: ve onlar yorulmazlar
|
ve lâ yestakdimûne
|
: ve evvele (öne) alınmaz
|
ve lâ yestetîûne
|
: ve güçleri yetmez, yapamazlar, muktedir değildirler
|
ve lâ ye'teli
|
: ve kusur etmesin, yemin etmesin
|
ve lâ yetemennevne-hû
|
: ve onu temenni edemezler
|
ve lâ yetesâelûne
|
: ve birbirlerini sormazlar, sorulmazlar
|
ve lâ ye'tîne
|
: ve (kadınların) getirmemesi, yapmaması
|
ve lâ yettehize
|
: ve edinmeyelim
|
ve lâ ye'tûne
|
: ve gelmezler
|
ve lâ ye'tûne-ke bi
|
: ve sana gelmedi, getirmediler
|
ve lâ yeûdu-hu
|
: ve ona ağır, zor gelmez
|
ve lâ yeûdu-hu
|
: ve ona ağır, zor gelmez
|
ve lâ yezâlu
|
: ve zail olmaz (devam eder)
|
ve lâ yezâlu
|
: ve zail olmaz, devam eder
|
ve lâ yezâlûne
|
: ve devam edecek (bitmeyecek, zail olmayacak)
|
ve lâ yezîdu
|
: ve artırmaz
|
ve lâ yeznîne
|
: ve (kadınların) zinada bulunmaması
|
ve lâ yeznûne
|
: ve zina yapmazlar
|
ve lâ yubdîne
|
: ve açmasınlar
|
ve lâ yubsıru
|
: ve görmeyen
|
ve lâ yucâru
|
: ve korunmaz, korunmaya ihtiyacı olmaz
|
ve lâ yudârra
|
: ve zarar verilmesin
|
ve lâ yufli-hu
|
: ve felâha eremez, kurtuluşa eremez, iflâh olmaz
|
ve lâ yugnî
|
: ve fayda vermez
|
ve lâ yugnî
|
: ve fayda vermez, faydası olmaz
|
ve lâ yugnî
|
: ve fayda vermez
|
ve lâ yugnî an-ke
|
: ve sana faydası olmayan
|
ve lâ yuhaffefu
|
: ve hafifletilmez
|
ve lâ yu'hazu
|
: ve alınmaz
|
ve lâ yuhıbbûne-kum
|
: ve onlar sizi sevmezler
|
ve lâ yuhîtûne
|
: ve ihata edemez, kavrayamaz,
|
ve lâ yukbelu
|
: ve kabul edilmeyecek, kabul edilmez
|
ve lâ yukellimu-hum(u)
|
: ve onlarla konuşmaz
|
ve lâ yulekkâ-hâ
|
: ve ona mülâki olmaz, kavuşmaz
|
ve lâ yu'minu
|
: ve inanmaz
|
ve lâ yunebbiu-ke
|
: ve sana haber vermez
|
ve lâ yunkasu
|
: ve eksiltilmez, kısaltılmaz
|
ve lâ yunkızû-ni
|
: ve beni kurtaramazlar
|
ve lâ yunzifûne
|
: ve sarhoş olmazlar
|
ve lâ yureddu
|
: ve geri döndürülmez
|
ve lâ yurîdu
|
: ve dilemez, istemez
|
ve lâ yus'elu
|
: ve sorulmaz
|
ve lâ yûsiku
|
: ve bağlamaz
|
ve lâ yuş'ırenne
|
: ve sakın sezdirmesin, hissettirmesin, farkına vardırmasın
|
ve lâ yuslihûne
|
: ve ıslâh etmiyorlar, ıslâh etmezler
|
ve lâ yuşriku
|
: ve ortak etmez
|
ve lâ yuzekkî-him
|
: ve onları tezkiye etmez, temize çıkarmaz, temizlemez
|
ve lâ yu'zenu
|
: ve izin verilmez
|
ve lâ yuzlemûne
|
: ve zulmedilmezler
|
ve lahme
|
: ve et
|
ve lahme el hınzîri
|
: ve domuz eti
|
ve lahmi
|
: ve eti
|
ve lahmin
|
: ve et
|
ve laibun
|
: ve oyun
|
ve lâkin
|
: ve lâkin, fakat, ancak
|
ve lâkin kâne
|
: ve lâkin, fakat ... oldu
|
ve lâkini
|
: ve lâkin, fakat
|
ve lâkin-nâ
|
: ve lâkin biz, ancak biz
|
ve lâkinne
|
: ve ama, lâkin, fakat
|
ve lâkinne allâhe
|
: ve ancak Allah
|
ve lâkinne-kum
|
: ve lâkin siz, fakat siz
|
ve lâkin-nî
|
: ve fakat ben
|
ve lakkâ-hum
|
: ve onları kavuşturdu
|
ve lâte
|
: ve değil
|
ve le
|
: ve elbette, mutlaka, gerçekten
|
ve le abdun
|
: ve elbette bir köle
|
ve le azâbu el âhıreti
|
: ve elbette ahiret azabı
|
ve le bi'se
|
: ve elbette, mutlaka kötü
|
ve le bi'se
|
: ve elbette, gerçekten kötü
|
ve le ecru el âhıreti
|
: ve elbette ahiret mükâfatı
|
ve le ecrul âhıreti
|
: ve mutlaka, ahiretin ecri (mükâfatı)
|
ve le el âhıretu
|
: ve muhakkak ahiret
|
ve le emetun
|
: ve elbette bir cariye
|
ve le emetun
|
: ve elbette bir cariye
|
ve le in
|
: ve eğer gerçekten olursa, olsa
|
ve le in kûtılû
|
: ve eğer gerçekten savaşsalar
|
ve le in rudidtu
|
: ve eğer ben geri döndürülürsem (döndürülsem bile)
|
ve le initteba'te (in itteba'te)
|
: ve elbette tâbî olursan
|
ve le muli'te
|
: ve sen mutlaka dolardın
|
ve le nasbirenne
|
: ve elbette sabredeceğiz
|
ve le nebluvenne-kum
|
: ve sizi mutlaka imtihan edeceğiz
|
ve le necziyenne
|
: ve mutlaka karşılığını vereceğiz, mükafatlandıracağız
|
ve le necziyenne-hum
|
: ve mutlaka, ellbette onlara karşılığını vereceğiz, mükâfatlandıracağız
|
ve le ni'me
|
: ve elbette ne güzeldir
|
ve le nuskinenne-kum
|
: ve sizi yerleştireceğiz
|
ve le ta'lemunne
|
: ve mutlaka öğreneceksiniz
|
ve le ta'lunne
(alâ)
|
: ve gerçekten üstün geleceksiniz, gâlip geleceksiniz
: (üstün, geldi)
|
ve le ta'rifenne-hum
|
: ve onları mutlaka tanırsın
|
ve le tecidenne-hum
|
: ve mutlaka onları bulursun
|
ve le tus'elunne
|
: ve elbette sorulacaksınız, sorgulanacaksınız
|
ve le ugviyenne-hum
|
: ve mutlaka onları azdıracağım
|
ve le usallibenne-kum
|
: ve mutlaka sizi asacağım
|
ve le yekûne
|
: ve mutlaka olacak, olarak
|
ve le ye'tiyenne-hum
|
: ve mutlaka onlara gelecek
|
ve le yubeddilenne-hum
|
: ve onlara mutlaka çevirecek
|
ve le yumekkinenne
|
: ve mutlaka sağlamlaştıracak
|
ve lealle-hum
|
: ve umulur ki böylece onlar
|
ve lealle-kum
|
: ve umulur ki siz, böylece siz
|
ve lebiste
|
: ve sen kaldın
|
ve lebiste
|
: ve sen kaldın
|
ve lebisû
|
: ve kaldılar
|
ve ledeynâ
|
: ve katımızda, yanımızda, nezdimizde
|
ve ledeynâ
|
: ve katımızda
|
ve lehâ
|
: ve ona, onun var
|
ve lehu
|
: ve onundur, ona aittir
|
ve lehu ed dînu
|
: ve dîn onundur
|
ve lehuhtilâfu (lehu ihtilâfu)
|
: ve ihtilâf, karşılıklı dönüşüm ona ait
|
ve lehum
|
: ve onlar için, onlara, onların vardır
|
ve lehumullâ'netu (lehum el lâ'netu)
|
: ve lânet onlar içindir
|
ve lehunne
|
: ve onların (kadınların) vardır
|
ve lehunne
|
: ve onların (kadınların) vardır
|
ve lehvun
|
: ve oyun, eğlence
|
ve lehvun
|
: ve oyalanma, eğlence
|
ve lein
|
: ve eğer
|
ve lekad
|
: ve andolsun ki
|
ve leke
|
: ve sana
|
ve lekum
|
: ve sizin için (vardır)
|
ve lekum el veylu
|
: ve size yazıklar olsun
|
ve lel leylu (ve lâ el leylu)
|
: ve gece olmaz (olamaz)
|
ve lem
|
: ve değil, olmadı
|