A.
Dini Hayat ve İslam Dönemi İnanç ve İbadet Özgürlüğü
Tuleytula bir şehir olarak kuruluşundan itibaren Yahudilik, Hıristiyanlık ve
İslâm gibi birçok dine ve bu dinler içinde bir çok mezhebe ev sahipliği yapmıştır.
İslamî dönemde Tuleytula'da müslüman idareciler bir çok din mensubunun dinlerini
serbestce, huzur ve barış ortamında yaşamalarına imkan sağlamışlardır.
Müslümanların bu topraklarda sağladığı bir çok din ve kültürün birarada yaşama
başarısını anlayabilmek için Tuleytula’nın da içinde bulunduğu İber Yarımadası’na
müslümanlar geldiğinde bölgede hangi dinlerin hüküm sürdüğü, bu din ve
mensuplarının nasıl bir süreçten geçtiği ve hangi din mensuplarının diğerlerine baskı
uyguladığı hususuna göz atmak yerinde olacaktır.
Bölgeyi M.Ö. II. asırda ele geçiren Roma İmparatorluğu’nun vaktiyle pagan
olduğu ve ardından Katolikleştiği,
56
Vizigotlar'ın ise Hıristiyanlığın Aryüs
mezhebine mensup iken Katolikliğe
57
geçtiği görülmektedir. 711 yılı itibariyle
Müslümanların bu topraklara ayak basmasıyla birlikte İslamiyet yarımadada hayat
bulan bir diğer din olmuştur. Yahudilerin bu fetihten uzun zaman önce yarımadada
meskûn bir halde oldukları da göz önünde bulundurulduğunda, Endülüs’ün, özellikle
Toledo'nun çok çeşitli bir dini geçmişi olduğu söylenebilir.
Yarımadada Hıristiyanlığın varlık bulması ise özetle şu şekildedir; bir zamanlar
İber Yarımadası’na hükmeden ve pagan olan Roma İmparatorluğu’nun Hıristiyan bir
tebaası da bulunmaktaydı. Bu kimseler dinlerini yaşayabilmek için büyük sıkıntılar
çekmiş, Romalılarca zulme uğramışlardır. İmparator Diokletianus devrinde (M.S.
284-305) birçok Hıristiyan İspanyol öldürülmüş ve öldürülenlerden bazıları daha
sonra aziz yahut azize ilan edilmiştir. Leocadia (Santa Leocadia) adında Toledolu
azize de bu kimselerdendir. 311 yılına gelindiğinde İmparator Galerus, kiliseyi
meşru bir cemiyet olarak kabul etmiş, ertesi yıl ise İmparator Constantin, paganların
55
İbn İzârî, II, 175-176. (Muez Savaşı için bk. İbn İzârî, II, s. 175-185.)
56
Louis Bertrand, İspanya Tarihi, (trc. Galip Kemali Söylemezoğlu, Nurullah Ataç), İstanbul
1940, s. 27-28.
57
İmamüddin, Siyasi Tarih, s. 21-22; Provençal, “Tulaytula”, s. 604.
Birlikte yaşama tecrübesi -İslam dönemi Tuleytula (Toledo) örneği-
17
sahip olduğu bütün hakları Hıristiyanlara da vermiş ve daha önce halkın elinden
alınan malları onlara iade etmiştir. Bunu müteakiben Hıristiyanlar yarımadada
evvelâ üç adet konsil toplamışlardır. Bunlardan biri olan, 400 yılında Toledo’da
toplanan konsil ile birlikte Roma hâkimiyetindeki İspanya Katolikleşmiştir
58
.
Böylece Toledo, Hıristiyanlığın yarımadada söz sahibi olmasında önemli bir yere
sahip olmuş ve ilk kez 400 yılı itibariyle Toledo’da on dokuz piskoposlu meclis
toplanmıştır
59
. Bunun yanında İspanyol Kiliselerinin evvelâ Toledo’da görüldüğü
söylenmektedir
60
.
Toledo 418 yılında Vizigotlar tarafından ele geçirilmiş, Vizigot Kralı
Athanagild 567 yılında Toledo’yu başkent yapmıştır
61
. Toledo, Vizigotlar'ın
başkenti olduğu sıralarda Vizigot Kral I. Reccared, 587 yılında Hıristiyanlığı
benimsedikten
62
sonra Toledo tekrar yarımadadaki Katoliklerin önemli bir dini
merkezi haline gelmiş, böylece oluşan ruhban sınıfı, siyasete karışmaya
başlamıştır
63
. Toledo, Cartagena Diyokozluğuna bağlı Yunanlıların elindeki bir
piskoposluk iken, 610 yılına gelindiğinde bölgede Katolikliğin yayılmasıyla birlikte
İspanya Kilisesini yönetme görevini üstlenmiştir
64
.
Vizigot Kral I. Reccared, Aryüs mezhebine mensup iken 587’de Katolikliği
benimsemiş ve 589 yılında gerçekleşen III. Toledo Konsili’nde
65
Yahudi-Hıristiyan
evliliğinden doğan çocukların zorla vaftiz edilmeleriyle ilgili karara destek
vermiştir. Kral Sisebut devrinde (612-621) ise İspanya’daki son Bizans kaleleri
yıkıldıktan sonra Toledo Konsili toplanmış ve alınan kararda Yahudiler, Katolik
olmaya zorlanmıştır. Böylece Kral Sisebut, topraklarındaki tüm Yahudilerin zorla
dinlerini değiştirmeleri siyasetini gütmüş, 613’te ise vaftiz olmazlarsa ülkeyi terk
58
Bertrand, s. 27-28.
59
Provençal, “Tulaytula”, s. 604.
60
Glick, “Toledo”, s. 68.
61
Provençal, “Tulaytula”, s. 604.
62
İmamüddin,Siyasi Tarih, s. 21-22; Provençal, “Tulaytula”, s. 604; Encyclopaedia
Britannica, “Toledo”, İstanbul 1990, XI, s. 830.)
63
Provençal, “Tulaytula”, s. 604.
64
Matthew, s. 39.
65
Toledo Konsillerinde sadece ruhban sınıfı bulunmaz, asiller de konsillere katılırdı. Fakat
vesikalarda 8. Konsile kadar asillerin imzasına rastlanmamaktadır. Ayrıca Vizigot krallarının
tamamen konsil kararlarına uygun hareket etmediği zaman zaman kararların karşısında
olduğu söylenmektedir. (bk. Bertrand, s. 37.)
Sedanur ÇELENK, Yrd. Doç. Dr. Osman AYDINLI
18
etmelerini emretmiştir. Halefi Swintila
66
(621-631) ise ülkeyi terk eden Yahudilerin
geri dönmelerine imkân sağlamış ve ardından 633 yılında toplanan IV. Toledo
Konsili’nde kilise “Yahudiler, dinlerini değiştirmek zorunda kalmayacaklar.”
kararını kabul etmiştir
67
.
Vizigot Kral Chintila zamanında (636-639) ise VI. Toledo Konsili (638 yılı)
tekrar toplanmış ve İspanya Krallığı’nın sadece Katoliklere ait olduğunu ifade eden
karar benimsenerek Yahudilere karşı olan ılımlı tutum yerini tekrar baskıcı tutuma
bırakmıştır. Sürgünde olan Yahudilerin geri gelmesi ve Hıristiyan olmak zorunda
kalanların da tekrar eski dinlerine geçmesi sebebiyle Kral Recceswinth zamanında
(649-672) VIII. Toledo Konsili (653 yılı) toplanmıştır. XVI. Toledo Konsili (693)
sonrasında ise zulüm gören Yahudilerin Vizigot hâkimiyetinde yaşamaktansa çok
daha hoşgörülü olan Müslümanların hâkimiyeti altında yaşamak istediklerine dair
bir söylenti yayılmıştır. Ertesi yıl Vizigot Kralı Egica (ö. 702), XVII. Toledo
Konsili’ni toplamış ve bu konsilde Yahudiler hainlikle suçlanmış, aynı zamanda
Yahudilere karşı en ağır tedbirlerin alınması gerektiği kararı ortaya çıkmıştır. Bunun
üzerine yarımadada kalan Yahudiler Hıristiyanlar için birer köle haline getirilmiş,
ayrıca günlük ibadetlerini yapamaz hale gelmişlerdir. Hatta Yahudi çocuklarının
sekiz yaşından sonra Hıristiyan mürebbiyelerce büyütüldüğü ve yine bir Hıristiyan
ile evlendirildiği,
68
Yahudilerden kız alıp onlara kız vermenin ise yasaklandığı
söylenmektedir. Yahudilere olan tavrın bir diğer göstergesi de Kral Egica’nın
(ö.702), Yahudilerin İspanya’yı Yahudi krallığına çevirmek maksadıyla kendisine
suikast girişiminde bulunduğunu düşünmesidir. Fakat bunun gerçek dışı olduğu
ifade edilmektedir
69
. Muhtemelen Yahudiler bu sebeple hainlikle suçlanmışlar ya da
hainlikle suçlanmak için böyle bir sebep uydurulmuştur.
Vizigotlar devrinde Yahudilerin ibadet etmeleri ve çocuklarını sünnet
ettirmeleri yasaklanmış, karşı gelenler ise diri diri yakılmış yahut taşlanmıştır.
Ayrıca onların Hıristiyanlar aleyhinde şahitlik etmeleri geçerli sayılmamış, bunun
yanında efendisinin zulmüne dayanamayıp kaçan esirler yakalandıkları yerde iki yüz
kırbaç ile cezalandırılmışlardır
70
.
66
Suinthila şeklinde de yazılmaktadır. [Vizigot Krallarının listesi için bk. Olivia Remie
Constable (Ed.), Medieval Iberia, Pennsylvania 1997, s. 387.]
67
Simon R. Schwarzfuchs, “Spain”, Encyclopaedia Judaica, Jerusalem [t.y.], XV, s. 220.
68
Schwarzfuchs, s. 220-222.
69
Lynch, s. 50.
70
Hüseyin Nâzım Paşa, s. 24.
Birlikte yaşama tecrübesi -İslam dönemi Tuleytula (Toledo) örneği-
19
Görüldüğü gibi İslam fethi öncesinde Endülüs bölgesinde dini hoşgörünün
olmadığı görülmektedir. Tüm bunlar Müslümanların yarımadadaki Yahudilerin
desteğini kazanmalarına neden olmuş ve buranın Müslümanlar tarafından
fethedilmesini kolaylaştırmıştır. Yarımadanın Müslümanlarca fethedilmesinden
sonraki genel duruma bakacak olursak; yerel Tuleytula halkı, mensubu oldukları
Hıristiyanlığa (Katolik mezhebi) bağlılıklarını ve ibadetlerini İslam dininin
hoşgörüsü sayesinde devam ettirebilmiş, aynı zamanda geleneksel inançlarını ve
Vizigotlardan kalma hukuklarını sürdürmüşlerdir
71
.
Müslümanların gerek
müsamahası gerekse örnek hayatları ile yarımadada sadece yerel Hristiyan halkın
değil, rahiplerin de din değiştirerek Müslüman olduğu söylenmektedir. Tuleytula’da
da bu tür vakalar görülmüştür. Nitekim IX. yüzyılda ihtiyacı karşılamak üzere
Tuleytula da dâhil yarımadadaki birçok şehre büyük câmiler inşa edilmiştir
72
.
92/711 yılında yarımadanın fethiyle birlikte Endülüs’te Müslümanlar arasında
evvelâ Evzâiyye mezhebi şöhret bulmuştur. Şam (Suriye) menşeli Evzâiyye
mezhebinin kurucusu Ebû Amr Abdurrahman el-Evzâî (ö. 157/774) olup, Ebû
Amr’ın arkadaşı olan Endülüs müftüsü ve Kurtuba hatibi Saʽsaa b. Selâm el-
Endelüsî’nin çabalarıyla mezkûr mezhep yarımadaya giriş yapmış fakat Evzâiyye
Endülüs’te ancak 230/844 yılına kadar varlığını sürdürebilmiştir
73
.
Evzâîlik’ten sonra I. Hişâm’ın desteğiyle onun döneminde (138-180/788-796)
yarımadada Mâlikî mezhebi yayılış göstermiştir. Yahyâ b. Yahyâ el-Leysî ve
Tuleytulalı Îsâ b. Dînâr gibi âlimler hac vazifesini yerine getirmek için kutsal
topraklara gidince burada İmam Mâlik’in derslerine katılıp onun görüşlerinden
etkilenmişlerdir. Hatta Yahyâ b. Yahyâ el-Leysî’nin Kurtuba’da İmam Mâlik’in el-
Muvatta’sını okuttuğu söylenmektedir
74
.
Endülüs’te varlık bulan İslam mezheplerinden bir diğeri de Dâvûd b. Ali ez-
Zâhirî’nin (ö. 270/884) kurucusu olduğu Zâhiriyye mezhebidir. Özellikle İbn
Hazm’ın zamanında (ö. 465/1064) yükselişe geçen mezhebin yarımadaya girişi
Dâvûd b. Ali’nin öğrencisi Abdullah b. Muhammed b. Kâsım b. Hilâl’e (ö. 272/885)
ve Münzir b. Saîd el-Bellûtî’ye (ö. 355/966) dayandırılmaktadır. Fakat Zâhirilik
71
Provençal, “Tulaytula”, s. 604.
72
Özdemir, Endülüs Müslümanları Kültür ve Medeniyet, s. 33.
73
Salim Öğüt, “Evzâî”, DİA, İstanbul 1995, XI, s. 546.
74
İmamüddin,Siyasi Tarih, s. 92-93; Mehmet Özdemir, “Hişâm I”, DİA, İstanbul 1998,
XVIII, s. 146.
Sedanur ÇELENK, Yrd. Doç. Dr. Osman AYDINLI
20
yarımadada giderek zayıflamış ve İbn Haldun’un (ö. 808/1406) yaşadığı döneme
gelindiğinde herhangi bir mensubu kalmamıştır.
75
B.
Sosyal Hayat ve Birlikte Yaşama Kültürü
İber Yarımadası, Afrika ile Avrupa’yı birbirine bağlayan yer olması sebebiyle
bir geçiş noktası görevini üstlenmektedir. Bu sebeple olsa gerek İberya, tarihin ilk
çağlarından beri farklı birçok kavme ev sahipliği yapmıştır. İber Yarımadası’nda
yaşamış olan toplulukları kabaca sıralayacak olursak; Libya menşeli İberler
76
, Yunan
kolonileri
77
, Keltler
78
, Fenikeliler’e mensup olan Tyroslu denizciler
79
, Kartacalılar
80
,
Romalılar, Vandallar, Alanlar ve Süevler, Vizigotlar
81
, Yahudiler ve nihayet
Müslüman Araplar ile Berberîler şeklindedir. Her kavmin bölgeye kültürel ve
ekonomik anlamda bir şeyler kattığı göz önünde bulundurulduğunda İberya’nın
zengin ve renkli bir geçmişi olduğu görülecektir. Bu durumun Müslümanlar ile
zirveye ulaştığı söylenebilir. Müslümanlardan günümüze ulaşan Kurtuba Camii,
Elhamra Sarayı ve Medinetü’z-Zehra Sarayı gibi mimarî yapılar bunun birer
kanıtıdır.
İber Yarımadası’nın merkezinde yer alan Tuleytula, gerek bir maden kaynağı
üzerinde yer alması ve Tâcu (Tajo) Nehri’nin beraberinde getirdiği avantajlar,
gerekse eski bir başkent olmasından kaynaklanan maddi zenginlik ile farklı
unsurların birarada yaşayabilmesinden kaynaklanan kültürel çeşitliliğiyle bölgenin
önemli merkezlerinden biri olarak göze çarpar.
Tuleytula eski tarihlerden itibaren farklı milletlere ve farklı dinlere ev sahipliği
yapmış bir yerleşim yeridir. Bu şehirde Carpetanialılar olarak adlandırılan
kimseler
82
, Babil Kralı Buhtunnasr (M.Ö. 605-562) dönemiyle birlikte Yahudiler,
83
75
H. Yunus Apaydın, “Zâhiriyye”, DİA, İstanbul 2013, XLIV, s. 93-98.
76
Bk. Sabahat Atlan,Roma Tarihi’nin Ana Hatları Cumhuriyet Devri, İstanbul 1970, s. 71;
Halil Demircioğlu, Roma Tarihi: Cumhuriyet: I. Kısım: Menşe’lerden Akdeniz Hâkimiyeti
Kurulmasına Kadar, 2. Basım, Ankara 1987, s. 232.
77
Encyclopaedia Britannica, “Iberian”, Chicago 1972, VI, s. 213-214.
78
Atlan, s. 71; Demircioğlu, s. 232.
79
Vladimir Diakov, Sergei Kovalev, İlkçağ tarihi: Uzakdoğu, Ortadoğu, Eski Yunan, (trc.
Özdemir İnce), Ankara 1987, s. 197-201.
80
Atlan, s. 64.
81
Matthew, s. 28-29.
82
Britannica, “Toledo”, İstanbul 1990, XI, s. 830.
83
Lynch, s. 8.
Birlikte yaşama tecrübesi -İslam dönemi Tuleytula (Toledo) örneği-
21
Romalılar,
84
Vizigotlar
85
ve Müslümanlar
86
gibi farklı unsurlar yaşamıştır. İslâm
döneminde ise Arap, Berberî, Mevalî,
87
Müstaʻrib denilen Araplaşmış halk,
88
yerel
Müslüman halkı oluşturan ve şehirde ciddi bir söz hakkına sahip olan Müvelledler,
89
yerel Hıristiyan halk ve Yahudiler gibi birbirinden farklı birçok grubun biraraya
toplandığı ve birlikte yaşadığı bir şehir olmuştur.
Emevî yönetimi altında Tuleytula’da yaşayan Müslüman kesimi incelediğimiz
zaman bu grubu oluşturanlar arasında Arapların, Berberîlerin ve Müvelledlerin
olduğunu görmekteyiz. Ayrıca Tuleytula’nın fethinden sonra burada Vizigot
hanedanlığına mensup kişilerin yaşamaya devam ettiğini de özellikle belirtmek
gerekmektedir. Nitekim Vizigotlar'ın son kralı Rodrigo’nun selefi olan Witiza’nın
oğlu Achila'nın, babasının ölümünden sonra Toledo’ya girişi yasaklanmışken,
90
Tuleytula’nın Müslümanlar tarafından fethedilmesinden sonra o ve soyunun burada
yaşamasına müsaade edilmiştir
91
. Witiza’nın diğer oğlu ve aynı zamanda Sevilla’da
(İşbiliyye) âmâ bir din adamı olan Oppa ise Tuleytula valisi olarak tayin edilmiştir
92
.
Böylece Witiza’nın oğulları Endülüs’ün Müslümanlar tarafından fethi (Vâdiu'l-
Lekke savaşı) sırasında Rodrigo’ya ihanet edip müslümanlar yanında yer alarak hem
intikamlarını almışlar hem de arzu ettikleri gibi Tuleytula’ya kavuşmuş ve burada
yaşamaya devam etmişlerdir.
Endülüs’te ikamet eden ve aynı zamanda Endülüs fethinde rol alan Berberî
kabilelerden biri olan Hevvâre, Kuzey Afrika’nın köklü ve soylu Berberîlerindendir.
Mezkûr kabilenin boyları, Tuleytula gibi Endülüs şehirlerine yayılmıştır
93
. Ayrıca
şehrin merkezinde daha çok Müvelledler bulunuyorken,
94
sayıca daha az olan
Berberîler ve Araplar daha ziyade şehre yakın köylerde ikamet etmektedir
95
.
84
Britannica, “Toledo”, İstanbul 1990, XI, s. 830.
85
Provençal, “Tulaytula”, s. 604.
86
Yâkût, IV, s. 39-40.
87
Ya’kubî, el-Büldân, (thk. Muhammed Emin Dannavi), Beyrut 2002, s. 194.
88
İmamüddin, Siyasi Tarih, s. 125; Özdemir, Endülüs Müslümanları Kültür ve Medeniyet,
Ankara 2012, s. 36-39; Jorge Lirola, “Müstaʻrib”, DİA, İstanbul 2006, XXXII, s. 123.
89
Thomas F. Glick, “Toledo”, Dictionary of the Middle Ages, New York 1989, XII, s. 67.
90
Özdemir, Endülüs Müslümanları Siyasi Tarih, s. 42.
91
Hitti, s. 677; İmamüddin,Siyasi Tarih, s. 33.
92
İmamüddin,Siyasi Tarih, s. 33.
93
İbrahim Harekât - Ahmet Kavas, “Hevvâre”, DİA, İstanbul 1998, XVII, s. 281-283.
94
Glick, “Toledo”, s. 67.
95
Mehmet Özdemir, “Müvelledûn”, DİA, İstanbul 2006, XXXII, s. 228.
Sedanur ÇELENK, Yrd. Doç. Dr. Osman AYDINLI
22
Görüldüğü gibi İslam fethiyle birlikte Tuleytula’ya, mevcut Yahudi ve
Hıristiyan yerel halka ek olarak, Arap ve Berberî olmak üzere iki farklı unsur daha
katılmıştır. Bu yerel halkın bir kısmı kendi dinlerini muhafaza edip zimmî
statüsünde yer alırken, bir kısmı da dinlerini değiştirip Müslüman olmuştur. Bu
şekilde din değiştirip İslamiyet’i seçen yerel halkın çocuklarına "Müvelled"
denilmektedir. Bu kavramın; bir görüşe göre yerel mühtedi halkın çocuklarını,
isabetli görülen diğer bir görüşe göre ise bölgeyi fetheden Arapların İspanyol
kadınlarla evlenmesi sonucu doğan çocuklarını ifade ettiği söylenmektedir.
Müvelledler genel itibariyle tarımla ve zanaatla ilgilenmekle birlikte
96
şehir
merkezinde yaşayan halkın büyük çoğunluğunu oluşturmaktaydılar. Bu sebeple olsa
gerek şehir, “Müvelledûn (Müvelledler) Kalesi” olarak adlandırılmıştır
97
.
Müvelledlerin sosyal statü bakımından Araplardan daha alt seviyede olduğu
ifade edilmektedir. Dolayısıyla onların aynı dine mensup olmalarına rağmen
Araplarla sıkı ilişki içerisine girmeyip, buna karşın zimmî Hıristiyanları oluşturan
"
Müstaʻrib"lerle daha rahat bir bağ kurdukları söylenmektedir.
98
Ancak toplum
hayatındaki tecrübeler ve gelişmeler bu iddiayı pek desteklememektedir. Müslüman
olan yerel halkın geçmişlerini ve kültürlerini bütünüyle terk etmelerini beklemek
doğru bir davranış olmadığı gibi bu insanların Arap halktan tamamen
soyutlandıklarını söylemek de doğru olmayacaktır. Çünkü müvelled kavramı
yukarıda da zikrettiğimiz gibi daha çok Arap - İspanyol evliliklerinden doğan nesli
kapsamaktadır. Eğer ciddi bir soyutlanma olsaydı evlilikler gerçekleşmez ve
Müvelled kavramı bu tanımla ortaya çıkmazdı. Bu durum da bu iki ırkın birbiriyle
yakın teması ve birlikte yaşama gerçeğini ortaya koymaktadır.
Tuleytula’da yaşayan bir diğer kesim ise "Müstaʻrib"lerdir
99
.
Müstaʻrib
(Mozarab)
100
, müslüman olmamakla birlikte kültürel olarak Araplaşmış kimse
anlamına gelmektedir. Yani yarımadada yaşayan Hıristiyan halkın mevcut dinlerini
muhafaza edip Araplar’ın kültürünü benimseyerek; bunu, kendi günlük hayatlarına
yansıtmalarıdır. Öyle ki o zamanlar Arapça bilip konuşmak hatta Arapça şiir yazmak
96
Mehmet Özdemir, “Müvelledûn”, s. 228.
97
Glick, “Toledo”, s. 67.
98
Mehmet Özdemir, “Müvelledûn”, s. 228.
99
İmamüddin,Siyasi Tarih, s. 125; Özdemir, Endülüs Müslümanları Kültür ve Medeniyet, s.
36-39.
100
İspanyol kaynaklarında Araplaşan Hıristiyanları aşağılamak için " Mozarap" ifadesinin
kullanıldığı söylenmektedir. (bk.Lirola, s. 123.)
Birlikte yaşama tecrübesi -İslam dönemi Tuleytula (Toledo) örneği-
23
bir meziyet olarak görülmüş, buna mukabil Latinceye aynı rağbet gösteril-
memiştir
101
. Bu durum sadece dil alanında kendini göstermemiştir. Rivayete göre
Müstaʻribler, İslam mimarisini Kurtuba’dan Tuleytula’ya ulaştırıp buradan da
kuzeye, İslam hâkimiyetinin olmadığı topraklara kadar götürerek "mudejar
üslub"un
102
ortaya çıkmasını sağlamışlardır
103
.
Kaynaklarda Tuleytula’da "Fehmiyyûn" adlı müslüman bir kabilenin bahsi
geçmektedir
104
. Tam olarak kökenleri ve Tuleytula'nın hangi kısmında iskan
ettiklerini tespit edemediğimiz bu kabilenin yaşadığı bölgenin gelişmiş bir yer
olduğu, burada cami ve güzel bir çarşının bulunduğu rivayet edilmektedir
105
. Ayrıca
son dönemlerde şehrin yakınlarında Vega denen yerde Tuleytulalı Müslümanlara ait
mezar taşlarının varlığından bahsedilmektedir
106
. Bunun dışında Tuleytula ziyareti
sırasında E. Rosenthal (ö. 2007), Emevîler döneminden kalma pazar yeri olan
Zocodover’in (Sûk ed-Düvvâr) önemini korumaya devam ettiğini söylemektedir
107
.
Bütün bunlar müslümanların Tuleytula'nın her yerinde diğer ırk ve dinden insanlarla
içiçe ve birlikte yaşadığına işaret eden bulgulardır.
Müslümanların hâkimiyetindeki yarımadada ister Hıristiyan, isterse Yahudi
olsun gayrimüslim unsur "ehl-i zimme" olarak kabul edilmiştir. Böylece kendilerine
istedikleri gibi dinlerini yaşama özgürlüğü verilmiş olup, bunun yanında onların
"
kûmis" adı verilen temsilcileri bulunmaktadır. Kûmis, Hıristiyan cemaatin kendi
içinden seçtiği ve devletin muhatap olarak kabul ettiği kimselerdir
108
. Yarımadadaki
Müstaʻriblerin hem Arapça hem de Latince yahut İspanyolca isim kullandıkları
bilinmektedir. Bunun önemli örneklerinden birisi de Tuleytula başpiskoposu
Abdullah b. Kâsım’dır. Abdullah, II. Hişâm’a biat eden İspanyol kral IV. Ordono
(Ordoño) Medinetü’z-Zehra’ya götürülürken saraya kadar ona eşlik eden ve ona
saray adabını öğreten bir Müstaʻrib’tir
109
. Daha önce de zikrettiğimiz gibi
101
İmamüddin,Siyasi Tarih, s. 125; Özdemir, Endülüs Müslümanları Kültür ve Medeniyet, s.
36-39.
102
Arap ve Gotik etkilerin birlikte sentezlendiği bir İspanyol mimarisidir.( bk. Metin Sözen,
Uğur Tanyeli, Sanat Kavram ve Terimleri Sözlüğü, İstanbul 1986, s. 166.)
103
Hitti, s. 819.
104
Mesala bkz. Yâkût, IV, 281.
105
İdrisî, Nüzhetü’l-müştak fî ihtiraki’l-afâk, Beyrut 1989.II, 552-553.
106
E. Levi Provençal, “Toledo”, İA, 2. Basım, İstanbul 1979, XII/I, 430.
107
Rosenthal, s. 253-254.
108
Lirola, s. 123.
109
R. Dozy,s. 383-385; Hitti, s. 723-724.
Sedanur ÇELENK, Yrd. Doç. Dr. Osman AYDINLI
24
Endülüs’te Arapça bilmek ve konuşmak popülerleşmiş hatta bazı ailelerde erkeklerin
sünnet ettirilmesi yaygınlaşmıştır
110
. Tüm bunlardan anlaşılacağı üzere İslam
hâkimiyeti, Hıristiyan yerel halk üzerinde büyük bir etki yaratmış ve hayranlık
uyandırmıştır.
Büyük bir bölümü Katolikliğe ve geleneklerine bağlı kalan Tuleytula halkı,
fırsat buldukça Berberîlerle birlikte yönetime karşı yapılan ayaklanmalara
katılmışlardır. Hatta 122/740 yılında vuku bulan ayaklanma olaylarında Tuleytulalı
Katolik halk belirgin bir şekilde göze çarpmaktadır
111
. Buradan da anlaşılıyor ki
Tuleytulalılar aynı amaç yahut aynı menfaat doğrultusunda din veya ırk
gözetmeksizin bir araya gelip birlikte hareket etmektedir.
Tuleytula’daki Yahudi yerleşimi hakkında mevcut sağlam bir bilgi
bulunmamakla birlikte Yahudilerin varlığının Endülüs’ün Müslümanlarca fethinden
çok daha öncesine dayandığı anlaşılmaktadır
112
. Kitabı Mukaddes yorumcusu Isaac
Abravanel’in ifade ettiğine göre ilk göçmenler, Süleyman Mabedi’nin yıkılmasından
sonra Hz. Yakup’un oğulları Yehuda ve Bünyamin’in kavimlerinden sürgün edilen
ve Kudüs’ün kuşatılmasında yer alan Pirus ve Hispan’a dair anlatılan efsanede geçen
kişilerdir. Bu nedenledir ki “Tuleytula/Toledo” lafzının topraklarından kovulan bu
kimseler için kullanılmış olan ve İbranice “gezinip durma, boş boş dolaşma”
anlamına gelen Taltela’dan geldiği söylenmektedir
113
. Yahudi tarihçi Eliyahu
Kapsali ise Tuleytula adının İbranicede “hareket etme, taşınma” anlamındaki
“tiltul”dan geldiğini ileri sürmüştür
114
.
Rivayete göre Târık b. Zîyâd Toledo’ya ulaştığında burada Yahudilerden başka
kimse bulunmamaktadır
115
. Şehrin fethinden sonra ise
Tuleytula’da kalmalarına
izin verilen
116
110
Lirola, s. 123.
111
Provençal, “Tulaytula”, s. 604.
112
İber Yarımadası’nda yaşayan Yahudilerin kökeni ve varlığı hakkında farklı görüşlerin
bulunduğu görülmektedir. Rivayete göre Roma İmparatorluğu’nun yarımadaya ulaşmasıyla
Yahudi nüfus burada hızla artış göstermiştir. Nitekim M.S. III. yüzyılda bügün İspanya’nın
Almeria adlı şehrinde bulunan Adra’daki mezar taşları bu duruma bir kanıt olarak
gösterilmektedir. Başka bir görüşe göre ise Kutsal Kitap Dönemi’nde İspanya’da hali hazırda
yaşayan Yahudilerin olduğu söylenmekte, fakat bu hikâyeyi destekleyici bir kanıt
bulunmamaktadır. (bk. Schwarzfuchs, s. 220.) Yahudilerin bölgeye Babil Kralı Buhtunnasr
(M.Ö. 605-562) döneminde geldiği de söylenmektedir. (bk. Lynch, s. 8.)
113
Haim Beinart, “Toledo”, Encyclopaedia Judaica, Jerusalem [t.y.], XV, 1198.
114
Nuh Arslantaş, Yahudiler ve Türkler, İstanbul 2013, s. 231.
115
İbn İzârî, II, s. 12; İmamüddin,Siyasi Tarih, s. 33.
116
İbnü’l-Esîr, IV, 214.
Birlikte yaşama tecrübesi -İslam dönemi Tuleytula (Toledo) örneği-
25
Yahudiler
,
tüm inanç ve dinî uygulamalarında da serbest bırakılmışlardır. Sefarad
Yahudileri
117
olarak da bilinen bu kimselerin tıpkı Müslümanlar gibi temizliğe önem
verdiği bilinmektedir. Bugün Santa Maria La Blanca olarak bilinen ve eskiden
sinagog olan bu ibadethanenin yakınlarında Yahudilere ait bir mikve (gusülhane)
bulunduğu söylenmekte ve mikve, Tuleytula’daki Yahudi mahallesi olarak
tanımlanan Del Angel adı verilen yerde bulunmaktadır
118
.
Yahudilerin iyi bir tüccar olduğu herkesçe bilinen bir gerçektir. Vizigotlar
zamanında Yahudilerin ticaret yapması yasaklanmış ve onlar büyük baskılara maruz
kalmış olsalar da Müslüman hâkimiyeti altında bu sınırlandırmalar tek tek
kaldırılmıştır. Böylece özgürlüklerini kazanan Yahudiler, Tuleytula’da bulunan
Büyük Camii civarında ve “Alcana” adı verilen yerde ticaretlerine kaldıkları yerden
devam etmişlerdir
119
. İspanya’da bulunan Yahudiler daha çok tekstil, boyacılık,
ticaret ve askeri işlerle meşgul oluyorlardı. Hazar kökenli Karâî Yahudileri
120
Tuleytula’da yaşamaktaydı
121
ve Tuleytula yakınlarındaki Yahudiler, bağcılık ve
ziraat alanlarında ün sahibiydiler. Tüccar ve banker olan Yahudi zengin sınıfı ve
Hıristiyan kurallarına göre yabancı kimseler de Tuleytula’da yaşamaktaydı.
Tuleytula; ilim, tercüme ve bilim alanlarında Yahudilerin merkezi halindeydi
122
.
İber yarımadasına yerleşen Yahudiler içerisinde Toledo’da ikamet edenler
şehrin batı kısmına yerleşmişler ve önceden Yahudi Kapısı şeklinde adlandırılıp
günümüzde Cambrón Kapısı diye bilinen kapıya kadar yayılmışlardır. Ayrıca
eskiden Yahudi Sokağı diye isimlendirilen yer bugün Angel Sokağı olarak
anılmaktadır. Sokak muhtemelen Yahudi kesimin merkezi olan geniş bir meydana
açılmakta idi. Şehirde Yahudi halkı korumak için bir de kale bulunuyordu. Bir çeşit
117
Sefarat ya da Sefardim, Yahudilerin İspanya’dan kavulduğu tarih olan 1492’den önce
bugünkü İspanya ve Portekiz sınırlarında yaşamış olan Yahudilere verilen isimdir. (bk. Alan
D. Corré, “Sephardim”, Encyclopaedia Judaica, Jerusalem [t.y.], XIV, s. 1164.)
118
Sinan İlhan, Fethinden Murabıtlar Dönemine Kadar Endülüs’te Yahudiler,
(Yayınlanmamış Doktora Tezi, Ankara Üniversitesi SBE, 2006), s. 283.
119
İlhan, s. 461-462.
120
Karâîlik, İbranice “Kara’îm” kelimesinin okumak anlamına gelen “kara’ ” kökünden
türemiştir. Aynı zamanda davet etmek manasını da taşımaktadır. Mezkûr Yahudi mezhebi
miladi VIII. yüzyılda Irak’ta doğmuştur. Mezhep sadece yazılı Yahudi kutsal kitap
literatürünü (Tanah) kabul edip, Yahudi din âlimlerinin oluşturduğu sözlü yorum geleneğini
(Talmud) reddederler. (bk. Mustafa Sinanoğlu, “Karâîlik”, DİA, İstanbul 2001, XXIV, s.
424-426.)
121
Bugün İspanya’da Karâî cemaatinin kalmadığı söylenmektedir. (bk. Sinanoğlu, s. 425.)
122
Beinart, s. 1200; İlhan, s. 421.
Sedanur ÇELENK, Yrd. Doç. Dr. Osman AYDINLI
26
özerk şehir haline gelen bu yapıda yaşayan Yahudiler, gerektiğinde hükümdara
yardım ve destek sağlıyorlardı
123
. Buradan da anlaşılacağı üzere eski dönemlerden
itibaren Yahudiler farklı bir alanda ve bir arada yaşıyor; bununla birlikte İslâm
döneminde şehrin tüm günlük işleyişinde diğer ırk ve din mensupları ile içiçe,
ayrıma tabi tutulmaksızın, huzur ve barış içinde hayatlarını devam ettiriyorlardı .
Dolayısıyla Endülüs’ün fethiyle birlikte yarımadada üç semavî din mensupları
bir arada yaşamaya başlamış, İslamî yönetim boyunca bu durum devam etmiştir.
Buna İspanyolca’da “convivencia” (bir arada yaşama) denilmektedir
124
. Görülüyor
ki Tuleytula, İslam hâkimiyetindeki dönem boyunca convivencia’nın güzel bir
örneğini oluşturmaktadır.
Convivencia’nın güzel bir örneğini teşkil eden Endülüs için Fransız oryantalist
Henri Pérès şöyle demektedir; “…Bu birlikte yaşama tarzı, Endülüs
Müslümanlarının Hıristiyan halka olan toleranslı yaklaşımını daha iyi anlamamıza
yardımcı olmaktadır. Gerçekten hiçbir mağlup halk, anlaşmalarla sağlanan
hakların ve zimmî hukukunun tatbiki konusunda İspanyollar (Müstaʻribler) kadar
şanslı olmamıştır. Devletin her kademesinde bu halktan insanlar vardır. Kimileri
valide sultan olarak halifelerin saraylarında, kimileri Mevâli statüsünde, kimileri
maaşlı askerler olarak orduda, kimileri de general olarak ordunun en üst
kademelerinde…bulunuyorlardı..”
125
.
Birlikte ve barış içinde yaşama kültürünün bir sonucu olarak Tuleytula İslam
idaresi sonrasında da bir süre Müslümanların kültürlerini yaşatmaya, gerekse de ilmî
birikimlerinden istifade etmeye devam etmiştir. Rivayete göre VI. Alfonso’nun
1085’de Tuleytula’yı ele geçirmesinden sonra iki asır boyunca bile bu şehirde
123
Beinart, s. 1198.
124
Özdemir, Endülüs Müslümanları Siyasi Tarih, s. 67. Convivencia ifadesi, bir dilbilimci ve
tarihçi olan Ramón Menéndez Pidal tarafından “puerto, puorto, puarto” gibi aynı kelime ve
kavramın farklı telaffuz şekillerinin varlığını ifade etmek için kullanılmış; Américo Castro
ise bu kelimeyi, “bir arada varoluş/coexistence” manasında ilk kez bir kavram olarak
kullanmıştır. (Thomas F. Glick, Convivencia: Jews, Muslims and Christians in Medieval
Spain, ed. Vivian B. Mann, Thomas F. Glick, Jerrilynn D. Dodds, New York 1992, s. 1-2.
Ayrıca bk. Mehmet Özdemir, “Endülüs’de Birlikte Yaşama Tecrübesi Üzerine Bazı
Mülahazalar (VIII-XI. yüzyıllar arası)”, İSTEM, yıl 2009, cilt VII, sayı 14, s. 11-40.]
Convivencia kelimesi İspanyolcada muhtemelen “con” ve “vivencia” kelimelerinin
birleşiminden oluşmaktadır. Zira “con” kelimesi, “ile/with” manasına, “vivencia” kelimesi
ise, “deneyim, tecrübe/experience” anlamına gelmektedir. Ayrıca muhtemelen “vivencia”
kelimesi İspanyolca’da “yaşamak” anlamına gelen “vivir” kelimesinin kökünden gelmelidir.
125
Mehmet Özdemir, Endülüs Müslümanları Kültür ve Medeniyet, Ankara 2012, s. 37-38.
Birlikte yaşama tecrübesi -İslam dönemi Tuleytula (Toledo) örneği-
27
Arapça, yazılı hukuk ve ticaret dili olarak kullanılmaya devam etmiştir
126
. Hatta
günümüzde evlilik, boşanma, miras gibi konulardan oluşan Arapça vesikaların
bulunduğu bir Müstaʻrib koleksiyonunun var olduğu söylenmektedir. Ayrıca Arapça
yazmaların Latince ve İspanyolca’ya tercüme edildiği önemli yerlerden biri de
Toledo olmuştur.
127
C.
Sonuç
İçinde yaşayan halklar ve inançların çeşitliliği bakımından İber yarımadasının
önemli bir numunesi olduğunu düşündüğümüz Tuleytula’nın Endülüs’te ayrı bir
yere sahip olduğunu söyleyebiliriz. Bir tarafta yerel halkın, Berberîlerin ve Arapların
dâhil olduğu Müslümanların, diğer tarafta da yerel Hıristiyan ve Yahudi halkın
varlığı bu kültürel çeşitliliği oluşturmaktadır. Buradan da anlaşılacağı üzere
Tuleytula, üç semavî dine ve dolayısıyla bu dinlerin müntesipleri ve âlimlerine aynı
çatı altında ev sahipliği yapmıştır.
Endülüs’ün fethinden sonra yerel halk arasında "Müvelled" adı verilen mühtediler
olduğu gibi, İslam kültürüne bir nevi hayranlık besleyen ve "Müstaʻrib" olarak anılan
Araplaşmış kimseler de bulunmaktadır. Bu durum öyle bir hal almıştır ki bazı
Müstaʻrib aileler çocuklarını Müslüman Araplar gibi sünnet ettirmiş; Arapça, genç
Müstaʻribler arasında Latince'den daha fazla şöhret bulmuştur. Bunun yanında bazı
Müstaʻribler'in İspanyolca isimleri yanında Arapça isimler kullandığı da
görülmektedir. Buradan da anlaşılacağı üzere İslam dininin hoşgörüsü ve Hz.
Peygamber döneminden itibaren müslümanların gayrimüslim unsurlarla birlikte
birbirinin hak ve özgürlüğüne riâyet ederek yaşama özellik ve uygulamaları yerel halk
tarafından da benimsemiş ve bunu yaşamlarının bir parçası haline getirmişlerdir.
Tuleytula’da yönetime karşı sıklıkla meydana gelen isyanlar, birlikte yaşama
tecrübesine engel olmamıştır. Bu isyanlar direkt olarak Müslümanlara karşı değil,
siyasi idareye yönelik gerçekleşmiştir. İsyan çıkartanlara veya mevcut isyana destek
veren kimselere baktığımızda bunların hıristiyanlarla birlikte yerel Müslüman halk
yahut Berberî olduğu görülecektir. Ayrıca Tuleytulalıların dış tehditlere karşı tüm
şehir halkıyla devletin yanında yer aldığı da dikkatlerden kaçmamaktadır. Dolayısıyla
hangi dine ya da ırka mensup olursa olsun İslâm döneminde Tuleytula’da yaşayan
insanların tamamı için “Tuleytulalı” diyebilir; birlikte yaşama/convivencia’nın en
güzel örneklerinden birisini sergilemiş olduklarını söyleyebiliriz.
126
Hitti, s. 743.
127
Lirola, s. 124.
Sedanur ÇELENK, Yrd. Doç. Dr. Osman AYDINLI
28
Dostları ilə paylaş: |