Bulgular ve Sonuç: Penisilin injeksiyonundan 5,2±1,9 dk sonra
epileptiform aktivite oluştu, 31,2±5,6 dk sonra maksimum düzeye ulaştı ve
135±17 dk sonra kayboldu. 50.dakikada ortalama spike frekansı
19,3±2,1/dk, ortalama spike amplitüdü ise 1246±82 mikrovolt olarak
hesaplandı. İntrakortikal nimodipin epileptiform aktiviteyi 5,1±1,3 dk süre ile
inhibe etti. Daha sonra dakikalar içinde epileptiform aktivite eski düzeyine
ulaştı. Aynı şekilde uygulanan serum fizyolojik ise etkisizdi. Elde edilen
sonuçlar, nimodipinin hücre içine Ca
+2
girişini engelleyerek antiepileptik etki
gösterebileceğini düşündürmektedir.
POSTERLER
29.TFBD KONGRESİ – 1-5 EYLÜL 2003 – GATA / ANKARA
141
P68 ATRİAL NATRİÜRETİK PEPTİDİN KRONİK İMMOBİLİZASYON
STRESİ İLE OLUŞTURULMUŞ ANKSİYETE ÜZERİNE ETKİSİ
E.A.Yıldırım
1
, M.Mengi
2
, S.Turhan
2
, E.Yurdakoş
2
1
Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi, 2.Nevroz Kliniği;
2
İstanbul Ün., Cerrahpaşa Tıp Fak., Fizyoloji Anabilim Dalı; İSTANBUL.
ertanyurdakos@mynet.com
Giriş ve Amaç: Atrial natriüretik peptid (ANP) ilk olarak 1981 yılında atrial
miyositlerden izole edilmiştir. Diürez ve natriürez etkilerinin yanı sıra
merkezi sinir sisteminde nöromodulatör olarak işlev görür. Çalışmamızda
intraserebroventriküler (ICV) olarak uygulanan ANP’nin sıçanlarda kronik
immobilizasyon stresi ile oluşturulmuş anksiyete üzerine olan etkisini
araştırdık.
Gereç ve Yöntem:Çalışmada Wistar-albino erkek erişkin sıçanlar
kullanıldı. ICV kanülasyon stereotaksik cerrahi yöntem ile gerçekleştirildi.
Kronik immobilizasyon stresi (KMS) hayvanların iki hafta süreyle günde
7’şer dakika içinde hareket edemeyecekleri kafeslerde tutulması ile
sağlandı. Deney grupları: 1)Kontrol grubu: Cerrahi girişim ve madde
enjeksiyonu yapılmayan grup (n=8). 2)Sham grubu: ICV kanül takılan ICV
5
µl serum fizyolojik uygulanan grup (n=8). 3)Kronik immobil grup: ICV kanül
takılan, KMS ve 5
µl serum fizyolojik uygulanan grup (n=8). 4)ICV ANP
grubu: ICV kanül takılan, KMS ve 0,5
µg/5µl ICV ANP uygulanan grup
(n=8). Davranış testleri olarak; açık alan, holeboard testleri ile öğrenilmiş
çaresizlik ve depresyon modeli olan Porsolt yüzme testi kullanıldı. Sonuçlar
one way ANOVA-Tukey testi ve student-t testi ile istatistiksel olarak
değerlendirildi.
Bulgular ve Sonuç: Açık alan ve Holeboard testinde, Kronik immobil
grupta Kontrol ve Sham grubuna göre hareketsiz kalma süresinde artma,
dolaşılan kare, bakılan delik ve şahlanma sayısında azalmalar istatistiksel
olarak anlamlı bulunurken (p<0,05, p<0,01); ICV ANP uygulanan grupta bu
parametrelerin değerleri Kontrol ve Sham grubunun değerlerine yaklaştı.
Porsolt yüzme testinde, kronik immobilizasyonun bozduğu öğrenilmiş
çaresizliğinin ICV ANP uygulaması ile düzelmediği gözlendi. Sonuçlarımız,
kronik immobilizasyon stresinin oluşturduğu anksiyete üzerinde ICV ANP
uygulanmasının anksiyolitik etkisi olabileceğini göstermektedir.
POSTERLER
29.TFBD KONGRESİ – 1-5 EYLÜL 2003 – GATA / ANKARA
142
P69 KRONİK NİKOTİN UYGULAMASI VE STRESİN SIÇANLARDA
DEPRESİF DAVRANIŞA ETKİSİ
E.A.Barın
1
, E.Yıldırım
2
, H.Erdemir
3
, E.O.Koylu
4
, Ş.Pöğün
4
Ege Ün.;
1
Fen Fak., Biyoloji Bölümü Öğrencisi,
2
Tıp Fakültesi Öğrencisi;
4
Tıp Fakültesi, Fizyoloji AD ve Beyin Araştırmaları ve Uygulama Merkezi;
3
İzmir Fen Lisesi Öğrencisi; İZMİR.
ekoylu@med.ege.edu.tr
Giriş ve Amaç: Nikotinin stres ile ilişkisi ve bu ilişkinin cinsiyete göre
farklılık gösterdiği konusunda görüşler vardır. Depresyon, kadınlarda daha
sıklıkla rastlanılan bir sağlık problemidir. Sigara içme oranı, depresif
hastalarda genel nüfusa göre daha yüksek olarak görülür. Sıçanlarda stres
sonrası davranış depresyonun eşdeğeri olarak kabul edilmektedir. Bu
çalışma, dişi ve erkek sıçanlarda kronik nikotin uygulaması ve stresin
Porsolt Yüzme Testi performansı üzerindeki etkilerini değerlendirmek üzere
yapılmıştır.
Gereç ve Yöntem: 40 erişkin Sprague Dawley türü sıçana 30 gün boyunca
0,4 mg/kg s.c. nikotin uygulandı. Nikotin uygulamanın 16.gününden itibaren
15 gün boyunca aynı sıçanlara bir saat boyunca cam silindirler içinde
sınırlayıcı stres uygulandı. Uygulamalar süresince hayvanların vücut
ağırlıkları da gözlemlendi. Davranış analizleri sudaki suda hareketsiz kalma
ve mücadele etme süreleri ile yapıldı. Bu analiz, iki gün üst üste yüzme
testinin 1-6.dakikaları arasındaki gözlemlerle gerçekleştirildi ve günler,
cinsiyet, nikotin uygulaması faktörleri ile multifaktoryel ANOVA kullanılarak
istatistiksel değerlendirme yapıldı.
Bulgular ve Sonuç: Bulgularımıza göre, nikotin uygulaması, stres sonrası
oluşan ve suda hareketsiz kalma süreleri ile değerlendirilen umutsuzluk
davranışını kontrol grubuna göre azaltırken (p<0,001) mücadele
davranışında artışa neden oldu (p<0,001). Post-hoc testleri bu davranışsal
yanıtlarda bir cinsiyet farklılığını ortaya çıkardı. Nikotine bağlı azalmış suda
hareketsiz kalma hareketi erkek sıçanlarda dişilere göre belirgin olarak
fazla bulundu (p<0,005). Bunun yanında, kontrol grubu dişilerde mücadele
davranışı nikotin grubuna göre belirgin olarak azalmış bulundu (p<0,05).
Nikotin aynı zamanda vücut ağırlık artışında azalmaya neden olan bir faktör
olarak bulundu (p<0,01), Ayrıca, strese maruz kalmış kontrol grubu dişi
sıçanlarda ağırlık artışında azalmanın erkek kontrol grubuna göre daha
belirgin olduğu görüldü (p<0,01). Bu bulgular, kronik uygulanan nikotinin
sıçanlarda antidepresif etkiye sahip olabileceğini göstermektedir.
POSTERLER
29.TFBD KONGRESİ – 1-5 EYLÜL 2003 – GATA / ANKARA
143
P70 FAREDE MOTOR ÖĞRENME: YAŞ VE VÜCUT AĞIRLIĞININ
ETKİLERİ
K.T.Özgünen
1
, M.Güven
2
, Ü.Tan
1
Çukurova Üniversitesi, Tıp Fakültesi,
1
Fizyoloji,
2
Biyofizik AD; ADANA.
kozgunen@cu.edu.tr
Giriş ve Amaç: Davranış testlerinde sıkça uygulanan bir yöntem olan “rota
rot” testinde deneklerin performanslarını etkileyebilecek doğal faktörlerin
bilinmesi önemlidir. Çalışmada performansta farklılık oluşturabilecek
faktörlerden yaş, vücut ağırlığı ve tutuş kuvvetinin etkisi incelendi.
Gereç ve Yöntem: Tekrarın motor öğrenmeye etkileri, rota rot testi
kullanılarak, genç (6 hafta, n=20) ve yaşlı (32 hafta, n=20) farelerde
araştırıldı. 120 saniye içindeki düşüş süreleri, rot üzerindeki aktif hareket
süreleri ve rottan düşüş sayıları saptandı. Denekler tartıldı ve maksimum
kavrama kuvveti, güç transdüserine bağlanan bir metal çubuk yardımı ile
ölçüldü. İstatistiksel analiz yöntemi olarak ANOVA kullanıldı ve anlamlılık
sınırı p<0,05 kabul edildi.
Bulgular ve Sonuç: Ortalama rottan düşüş süresi ve rot üzerindeki
ortalama aktivite süresi, yaşlı grupta genç gruba göre anlamlı olarak daha
düşük bulundu. Bu sürelerde yapılan dört tekrarın ikincisinde anlamlı
derecede arttı, fakat 3. ve 4.denemelerde bir platoya ulaşarak önemli
değişiklik göstermedi. Rottan düşüş sayısı yaşlı grupta genç gruba göre
anlamlı olarak daha fazla idi. Yukarıdaki bulgulara benzer olarak, rottan
düşme sayısı ikinci denemede azalıyor fakat 3. ve 4.denemelerde fark
göstermiyordu. Vücut ağırlığı ile yukarıdaki değişkenler arasında
korelasyon bulunduğundan, vücut ağırlığına bağlı değişime bakılarak yaş
faktörünün etkisi araştırıldığında bu faktörün etkili olmadığı saptandı.
Yukarıda özetlenen bulgular, faredeki motor öğrenmede tekrarın önemli
olduğunu, yaşın önemli olmadığını, vücut ağırlığının ise sadece kas gücü
yönünden anlamlı olabileceğini düşündürmektedir.
POSTERLER
29.TFBD KONGRESİ – 1-5 EYLÜL 2003 – GATA / ANKARA
144
P71 SEPTİK SIÇANLARDAKİ BÖBREK FONKSİYONLARINA
HİPERBARİK OKSİJEN UYGULAMASININ ETKİSİ
M.Edremitlioğlu
1
, Ş.Öter
2
, Ü.Kısa
3
, D.Kılıç
4
, A.Korkmaz
2
, O.Bedir
5
Kırıkkale Ün., Tıp Fak.,
1
Fizyoloji,
3
Biyokimya,
4
Klinik Mikr. ve İnf. Hast. AD; KIRIKKALE.
GATA,
2
Fizyoloji,
5
Mikrobiyoloji ve Klinik Mikrobiyoloji AD; ANKARA.
gymedr@yahoo.com
Giriş ve Amaç: Esasen plazmadaki çözünmüş oksijen miktarını artırarak
etkili olan hiperbarik oksijen (HBO) uygulaması ile, son yıllarda aralarında
infeksiyöz hastalıkların da bulunduğu bir grup hastalığın tedavisinde
başarılı sonuçlar elde edilmiştir. Sepsisteki mortalite oranlarına da olumlu
etkileri gözlenen HBO uygulaması, oksijenasyonu artırdığı için doku
perfüzyonunu azaltabilir. Buna bağlı olarak, sepsiste en çok etkilenen
organlardan biri olan böbreklerin fonksiyonlarında da değişiklikler olabilir.
Bu çalışmada septik hayvanlara HBO uygulamasıyla böbrek
fonksiyonlarında oluşan değişiklikleri belirlemeyi amaçladık.
Gereç ve Yöntem: Çalışmada ağırlıkları 220-300 g arasında değişen erkek
Wistar sıçanlar kullanıldı. Sepsis oluşturmak amacıyla 4x10
9
/100 g CFU
canlı E.coli intraperitoneal (i.p.) olarak verildi. HBO uygulanan gruplarda ise
ilki i.p. injeksiyondan 45 dakika sonra olmak üzere, aralarında 6 saat olan
ve her biri 90 dakikalık toplam 5 seans 2 ATA (atmosphere absolute) %100
oksijen uygulandı. Septik hayvanlara HBO uygulamasının böbrek
fonksiyonlarına etkisini antibiyotik uygulamasıyla karşılaştırmak ve
beraberce etkilerini gözlemek amacıyla 2 grup sıçana 50 mg/kg/12 saat
dozunda cefepime uygulandı. Tüm gruplardan elde edilen glomerüler
filtrasyon hızı (GFR), idrarla sodyum atımı (U
Na
V), fraksiyone sodyum atımı
(FE
Na
), tübüler sodyum geri emilimi (T
Na
), fraksiyone su geri emilimi (FR
water
)
ve idrar akım hızı değerleri Kruskal -Wallis ve Mann-Whitney U-testi
kullanılarak karşılaştırıldı.
Bulgular ve Sonuç: Çalışma sonucunda, sadece sepsis oluşturulan grupta
GFR’nin azaldığı, serum kreatinin değerinin yükseldiğini saptadık. Böbrek
fonksiyonlarındaki bozulmanın bir göstergesi olan GFR düşüklüğü ve
serum kreatinin yüksekliğinin HBO tedavisi ile tamamen düzeldiğini
belirledik.
POSTERLER
29.TFBD KONGRESİ – 1-5 EYLÜL 2003 – GATA / ANKARA
145
P72 SEPSİSE BAĞLI OKSİDAN DOKU HASARINDA MELATONİNİN
KORUYUCU ETKİSİ
G. Şener
1
, H.Z.Toklu
1
, C.Kapucu
1
, F.Ercan
2
, G. Erkanlı
2
, A.Kaçmaz
4
, M.Tilki
4
,
B.Ç.Yeğen
3
Marmara Ün.,
1
Eczacılık Fak., Farmakoloji AD; Tıp Fak.,
2
Histoloji-Embriyoloji,
3
Fizyoloji AD;
4
Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi 3.Cerrahi Bölümü; ISTANBUL.
yegen@superonline.com
Giriş ve Amaç: Son yıllarda sepsise bağlı organ hasarında reaktif oksijen
metabolitlerinin rolü olduğu gösterilmiştir. Sepsise bağlı oksidan hasar
nedeniyle gelişen organ disfonksiyonunda, güçlü bir antioksidan olan
melatoninin olası koruyucu etkilerini araştırmak üzere bu çalışma
planlanmıştır.
Gereç ve Yöntem: Deneysel sepsis oluşturmak üzere Wistar albino
sıçanlarda (n=16) anestezi altında çekal ligasyon ve perforasyon yöntemi
kullanıldı. Kontrol grubunda (n=16) ise yalancı operasyon uygulandı.
Kontrol ve sepsis grubundaki hayvanlara deneyden 30 dakika önce ve 6
saat sonra olmak üzere iki kez serum fizyolojik (SF) ya da melatonin
(10mg/kg, i.p.) verildi. Cerrahi işlemden 16 saat sonra dekapite edilen
hayvanların beyin, diyafram ve akciğerleri çıkarılarak, bu dokularda oksidan
hasarın göstergesi olarak malondialdehit (MDA), antioksidan glutatyon
(GSH) ile nötrofil infiltrasyonunu gösteren miyeloperoksidaz aktivitesi
(MPO) ölçüldü. Hasarın histopatolojik değerlendirmesi ışık mikroskobunda
yapıldı. Sonuçlar ANOVA ile karşılaştırıldı.
Bulgular ve Sonuç: SF tedavili sepsis grubunda akciğer, diyafram ve
beyin MDA seviyelerinin kontrol grubuyla karşılaştırıldığında arttığı (p<0,05-
p<0,001), GSH düzeylerinin ise (p<0,05-p<0,001) azaldığı görüldü. Benzer
şekilde MPO aktivitesi de (p<0,001) artış gösterdi. Melatonin ise, MDA ve
MPO düzeylerindeki artışı önledi (p<0,05-p<0,001) ve azalmış GSH
seviyesini kontrol seviyesine çıkardı (p<0,01-p<0,001). Histolojik
incelemelerde SF tedavili sepsis grubunda hücre hasarı (yapısal
dejenerasyon, vazokonjesyon, ödem, inflamasyon) üç dokuda da görüldü.
Melatonin ise bu dokulardaki hasar derecesinde azalmaya neden oldu
(p<0,001). Bulgularımıza göre sepsis sonucu dokularda gözlenen hasarda
oksidatif mekanizmalar rol oynamaktadır ve melatonin serbest radikal
süpürücü ve antioksidan etkileriyle oksidatif organ hasarını önlemektedir.
Sonuç olarak, oksidatif hasarla ilişkili birçok inflamatuar olayda ve çeşitli
kanserlerde adjuvan terapötik olarak kullanılmasına dair öneriler bulunan
melatoninin, septik şokta da faydalı olabileceği düşünülmektedir.
POSTERLER
29.TFBD KONGRESİ – 1-5 EYLÜL 2003 – GATA / ANKARA
146
P73 SIÇANLARDA OBSTRÜKTİF PANKREATİTE BAĞLI GELİŞEN
OKSİDATİF AKCİĞER HASARINDA MELATONİNİN KORUYUCU ETKİSİ
A.Barlas
1
, H.Çevik
2
, G.Şener
3
, C.Yeğen
1
, B.Ç.Yeğen
2
Marmara Üniversitesi, Tıp Fakültesi,
1
Genel Cerrahi,
2
Fizyoloji AD;
3
Eczacılık Fakültesi, Farmakoloji AD; İSTANBUL.
hulyacevik27@hotmail.com
Giriş ve Amaç: Akut pankreatite bağlı gelişen çoklu organ hasarında
oksidatif stresin önemli rol oynadığı bilinmektedir. Çok kuvvetli bir
antioksidan olması nedeniyle, farklı dokularda etkileri çalışılmış olan
melatoninin pankreatite sekonder akciğer hasarı üzerine koruyucu etkisini
araştırmak amacıyla bu çalışma planlanmıştır.
Gereç ve Yöntem: Sprague-Dawley sıçanlarda cerrahi olarak obstrüktif
pankreatit (OP) oluşturulmuştur. Pankreatikobiliyer kanalın doudenuma en
yakın yerinden 5/0 ipekle çift bağlanmasını takiben sıçanlara (n=16)
intraperitoneal (i.p.) serum fizyolojik (SF) veya melatonin (10 mg/kg)
uygulanmıştır. Başka bir grup sıçanda (n=16) ise, karaciğer hilusu
seviyesinde safrayolu bağlanarak (SB) SF ya da melatonin verilmiştir.
Kontrol grubu sıçanlarda (n=7) ise ligasyon yapılmadan cerrahi işlemler
uygulanmıştır. Sıçanlar 6.saatte (akut) veya 72.saatte (kronik) dekapite
edilerek akciğer dokuları çıkarılmış ve doku ağırlığı, oksidan hasarın bir
göstergesi olan MDA ve antioksidan GSH düzeyleri ölçülmüştür.
İstatistiksel değerlendirme ANOVA ile yapılmıştır.
Bulgular ve Sonuç: Akut gruplar arasında doku ağırlıkları açısından fark
bulunmazken, kronik grupta SB ve OP gruplarında kontrole göre gözlenen
ağırlık artışlarının (p<0,05-0,01) melatonin ile engellendiği gözlenmiştir.
Hem akut hem de kronik SB ve OP gruplarında MDA düzeylerinin arttığı
(p<0,01-0,001), melatonin tedavisinin tüm gruplarda bu düzeyleri
düşürdüğü gözlenmiştir (p<0,05-0,001). GSH düzeyleri ise, SF verilen tüm
obstrüksiyon gruplarında azalırken (p<0,05-0,001), melatonin tedavisi GSH
düzeyindeki azalmayı engellemiştir. Bu çalışmanın bulguları, hem hepatik
hem de pankreatik kanal obstrüksiyonu olan sıçanlarda akciğerde oksidan
hasar geliştiğini göstermiştir. Radikal süpürücü ve antioksidan özellikleri
sayesinde melatonin akciğer ödemini azaltıp, lipid peroksidasyonunu
engellemekte ve antioksidan düzeyini artırmaktadır. Sonuç olarak, çoklu
uzak organ hasarı nedeniyle mortalite ve morbiditesi yüksek olan akut
pankreatitte melatoninin koruyucu etkili olması, melatoninin pankreatit
tedavisinde kullanımının araştırılması gerektiğini düşündürmektedir.
POSTERLER
29.TFBD KONGRESİ – 1-5 EYLÜL 2003 – GATA / ANKARA
147
P74 GENÇ VE ORTA YAŞLI SIÇANLARDA MELATONİN
UYGULAMASININ KARACİĞER VE TİMUS ÇİNKO DÜZEYLERİNE
ETKİSİ
G.Öztürk
1
, K.G.Akbulut
2
, L.Afrasyap
3
, D.Sevinç
4
Maltepe Ün., Tıp Fak.,
1
Fizyoloji,
4
Tıbbi Biyoloji ve Genetik AD; İSTANBUL.
2
Gazi Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Fizyoloji Anabilim Dalı; ANKARA.
3
Burç Moleküler Teşhis ve Araştırma Merkezi; İSTANBUL.
gulerturk@yahoo.co.uk
Giriş ve Amaç: Melatonin (N-asetil-5-metoksitriptamin) pineal bezin en
önemli salgısal ürünüdür. Melatonin sentez ve salınımı gece artarken,
gündüz düşük seviyelerde kalır. Melatonin üreme olay ve süreçlerinde,
nöropsikiyatrik hastalıklarda, bağışıklık, kanser ve yaşlanmada rol
oynamaktadır. Çinko bir eser element olarak birçok protein, hormon,
nöropeptid ve reseptörlerin yapısal bileşenini oluşturur. Melatonin ve çinko
düzeyleri yaşlanmayla birlikte azalmaktadır. Melatoninin timus bezi üzerine
önemli etkileri bulunmaktır. Son yıllarda yapılan çalışmalar melatoninin
çinko metabolizmasının düzenlenmesinde de rol oynadığını göstermektedir.
Gereç ve Yöntem: Çalışmamızda, genç (4 aylık) ve orta yaşlı (14 aylık )
Wistar albino sıçanlara uygulanan melatoninin timus ve karaciğer çinko
düzeylerine etkisi araştırıldı. Sıçanlar 4 gruba ayrıldı: 1-Genç kontrol grubu
(karaciğer; n=8, timus; n=7), 2-Genç melatonin uygulanan grup (karaciğer;
n=8, timus; n=6), 3-Orta yaşlı kontrol grubu (karaciğer; n=7, timus; n=5), 4-
Orta yaşlı melatonin uygulanan grup (karaciğer; n=8, timus; n=4). Sıçanlar
12 saat aydınlık 12 saat karanlıkta muhafaza edildi. Deney grubunu
oluşturan sıçanlara 3 hafta süresince 10 mg/kg melatonin subkütan olarak
karanlıktan 2 saat önce verildi. Süre sonunda hayvanlar feda edilerek doku
örnekleri toplandı. Dokular kuru külleme yöntemi ile hazırlandı. Çinko
düzeyleri spektrofotometrik olarak ölçüldü. İstatistiksel analizlerde Mann-
Whitney U testi kullanıldı.
Bulgular ve Sonuç: Karaciğer çinko düzeyleri hem genç (p
<0,01) hem de
orta yaşlı (p
<0,02) sıçanlarda kontrollerine göre anlamlı ölçüde azaldı.
Timus çinko düzeyleri açısından genç gruplar arasında anlamlı bir fark
gözlenmezken, orta yaşlı grupta ise melatonin uygulamasının çinko
düzeylerini anlamlı şekilde artırdığı saptandı (p
<0,05). Sonuç olarak, etki
mekanizmaları henüz tam olarak bilinmemekle beraber, melatonin ve çinko
arasında bir ilişki bulunmaktadır. Çalışmamızda da melatonin
uygulamasının doku çinko düzeylerini önemli ölçüde etkilediği gösterilmiştir.
POSTERLER
29.TFBD KONGRESİ – 1-5 EYLÜL 2003 – GATA / ANKARA
148
P75 SAĞLIKLI VE DİYABETİK SIÇANLARDA LEPTİN
UYGULAMASININ EKSİZYONEL CİLT YARA İYİLEŞMESİNE ETKİSİ
S.Dinçer
1
, Ş.Gülen
1
, N.Lortlar
2
, D.Erdoğan
2
Gazi Üniversitesi, Tıp Fakültesi,
1
Fizyoloji
ve
2
Histoloji AD; ANKARA.
sdincer@gazi.edu.tr
Amaç: Çalışmamızda leptinin streptozotosin (STZ) ile Tip I diyabet modeli
oluşturulmuş sıçanlarda yara iyileşmesine etkisini aştırmak amaçlanmıştır.
Gereç ve Yöntem: Çalışmada erkek Wistar sıçanlar (n=8) diyabetik olan
(STZ-DM) ve olmayan (NDM) iki ana gruba ayrıldı. Diyabetik gruptaki
sıçanlara sitrat tampon içinde çözünmüş STZ (55 mg/kg), NDM
grubundakilere eşit hacimde sitrat tampon periton içine tek doz enjekte
edildi. Enjeksiyonlardan 7 gün sonra yapılan ölçümlerde kan şekeri 300
mg/dl ve üzerinde olan sıçanlar diyabetik kabul edildi. Bütün sıçanların sırt
derilerinde dermal punch aleti ile tam cilt kalınlığında eksizyonel yaralar
oluşturuldu ve hayvanlara 5 gün süreyle sistemik (0,1 mg/kg) ve/veya
topikal (5 µg/yara) leptin ve taşıyıcı PBS’nin uygulandı. 6.günde hayvanlar
Na-tiopental anestezisi altında iken kalplerinden kan alınarak feda edildi ve
yara dokuları alındı. Dokular %10 formaldehitte tespit edildi, rutin histolojik
takibe alındı. Kesitler üçlü boyama yöntemi ile boyandıktan sonra ışık
mikroskobunda incelenerek resimlendirildi.
Bulgular ve Sonuç: Sağlıklı sıçanlarda yaralar histolojik olarak
incelendiğinde sistemik veya topikal leptin uygulamalarında; inflamatuar
hücrelerin belirgin olarak azaldığı, miyofibroblastların sayıca arttığı,
epitelizasyonun ise henüz başladığı ancak tamamlanmamış olduğu
gözlenmiştir. Sistemik+topikal leptin uygulanan yaralarda epitelizasyonun
da tamamlanmak üzere olduğu görülmüştür. STZ-DM sıçanlarda, sadece
sistemik veya sadece topikal leptin uygulamalarını yara dokuları üzerinde
benzer etkiler göstermiştir. Bu yaralarda inflamatuar hücre infiltrasyonunun
devam ettiği, epitelizasyonun ise başladığı, ama henüz tamamlanmamış
olduğu dikkati çekmiştir. Sistemik+topikal leptin uygulanan diyabetik
yaralarda inflamatuar hücrelerin yara bölgesinde görülmemesi ve
epitelizasyonun da tamamlanmış olması, leptinin NDM koşullarda olduğu
gibi STZ-DM durumda da kombine uygulanmasının yara iyileşmesinde çok
daha etkili olduğunu göstermiştir.
Dostları ilə paylaş: |