POSTERLER
29.TFBD KONGRESİ – 1-5 EYLÜL 2003 – GATA / ANKARA
149
P76 SIÇANLARDA YANIK YARASININ YALANMASI VEYA EKSOJEN
EPİDERMAL BÜYÜME FAKTÖRÜ UYGULANMASI CİLTTE OLUŞAN
İNFLAMASYON HASARINI AZALTMAKTADIR
N.Jahovic
1
, E.Güzel
1
, S.Arbak
2
, B.Ç.Yeğen
1
Marmara Ün., Tıp Fak.,
1
Fizyoloji ile
2
Histoloji-Embriyoloji AD; İSTANBUL.
yegen@superonline.com
Giriş ve Amaç: Çeşitli fizyolojik ve patolojik süreçlerde (yara iyileşmesi,
büyüme, rejenerasyon, embriyojenez ve neoplazi gibi) önemli rolleri
gösterilmiş olan epidermal büyüme faktörünün (EGF) en önemli kaynağı
tükürük bezleridir.
Gereç ve Yöntem: Her iki cinsiyetten Wistar Albino sıçanlara (250-300 g)
anestezi altında, yalamalarını engelleyecek şekilde enselerinde ya da
yalamaya uygun olarak sırt derilerinde 1,8 cm çapında yanık oluşturuldu.
Enselerinde yanık oluşturulanlar tek, sırtlarında yanık olanlar 6’lı kafeslere
konuldu. Sıçanlara EGF (10
µg/kg) veya taşıyıcı (albümin) 5 gün boyunca
cilt altına uygulandı. Beşinci gün dekapite edilen sıçanların mide
mukozaları, cilt, ince bağırsak ve karaciğer dokuları çıkarıldı ve dokudaki
nötrofil infiltrasyonunun bir göstergesi olan miyeloperoksidaz (MPO) ölçümü
yapıldı. Ayrıca, ciltte yanık hasarı mikroskopik olarak değerlendirildi.
Bulgular ve Sonuç: Lokal yanık sonucunda taşıyıcı verilen ve yalamanın
engellendiği grupta epidermiste gözlenen yoğun harabiyet, dermiste ödem
ve kollajen liflerde ayrılma bulgularının, yalamanın serbest olduğu grupta
hafiflediği, EGF verilen grupta ise epidermisin normale yakın morfolojide
olduğu gözlenmiştir. Lokal yanık oluşturulması cildin yanısıra, karaciğer ve
ince bağırsakta da anlamlı MPO artışına neden olurken (p<0,001), mide
mukozasında değişiklik gözlenmemiştir. Yalama veya EGF uygulanması,
karaciğer ve ciltteki MPO aktivitesini azaltırken (p<0,05), ince bağırsakta
etkili bulunmamıştır. Yalamanın serbest olduğu grupta EGF’nin daha fazla
bir etkisi bulunmamıştır. Sonuç olarak, tükürükte yoğun olarak bulunan
EGF nedeniyle, hem lokal yanık hasarı, hem de ciltte ve yanığa uzak bir
organ olan karaciğerde gözlenen nötrofil infiltrasyonu, eksojen verilen
EGF’ye benzer şekilde azalmaktadır. Birçok memelinin yarasını yaladığı
göz önüne alındığında, bulgularımız EGF içeren yapay tükürük
uygulanmasının yanık tedavisinde ek bir tedavi seçeneği olabileceğini
düşündürmektedir.
POSTERLER
29.TFBD KONGRESİ – 1-5 EYLÜL 2003 – GATA / ANKARA
150
P77 SIÇANLARDA İSKEMİK AKUT BÖBREK YETMEZLİĞİNDE
MELATONİNİN ETKİLERİ
N.Aydoğdu, K.Kaymak
Trakya Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Fizyoloji AD; EDİRNE.
naydogdu@hotmail.com
Giriş ve Amaç: Renal iskemi, akut böbrek yetmezliği (ABY)’nin en yaygın
nedenlerinden biridir. İskemik dokuların reperfüzyonu sonrasında serbest
oksijen radikalleri ortaya çıkar ve bunlar da lipid peroksidasyona yol açarak
hasarı daha da artırır. Bu çalışmada böbrek iskemi/reperfüzyon (İ/R)
hasarında güçlü bir antioksidan olan melatoninin plazma malondialdehit
(MDA), glutatyon ve nitrik oksit (NO) düzeyleri üzerindeki etkileri araştırıldı.
Gereç ve Yöntem: Çalışmamızda 230-280 g ağırlıklığında 30 adet dişi
Sprague Dawley sıçan eşit sayıda 3 gruba ayrıldı. Grup 1 (kontrol) hariç
diğer gruplardaki hayvanlara, ksilazin-ketamin anestezisi altında her iki
böbrek damarları klemplenerek, 60 dakika iskemi ve 24 saat reperfüzyon
uygulandı. Grup 1’e ve iskemiden 30 dakika önce grup 2’ye fizyolojik
serum, grup 3’e 10 mg/kg melatonin verildi. Grup 1 fizyolojik serum
enjeksiyonundan 24 saat sonra, diğer gruplar reperfüzyon döneminden
sonra ksilazin-ketamin anestezisi altında kanları alınarak sakrifiye edildi.
Plazma MDA, glutatyon ve NO düzeyleri tayin edildi. Verilerin istatistiksel
analizleri, gruplar arası fark olup olmadığı Kruskal-Wallis testi; iki grup
arasındaki farkın anlamlılık derecesi Mann Whitney U testi ile
değerlendirildi; p<0,05 anlamlı olarak kabul edildi.
Bulgular ve Sonuç: Bulgularımıza göre, 2.grupta, 1. gruba göre MDA ve
NO seviyesinde anlamlı (p<0,001) artma, glutatyon seviyesinde anlamlı
(p<0,001) azalma ve 3.grupta 2.gruba göre MDA ve NO seviyesinin
(p<0,001) düzeyinde anlamlı azaldığı, glutatyon seviyesinin ise anlamlı
(p<0,001) düzeyde arttığı görüldü. Sonuç olarak sıçanlarda böbrek
iskemi/reperfüzyon modelinde melatonin uygulamasının yararlı etkileri
olduğu görüldü.
POSTERLER
29.TFBD KONGRESİ – 1-5 EYLÜL 2003 – GATA / ANKARA
151
P78 DENEYSEL MİYOGLOBİNÜRİK AKUT BÖBREK YETMEZLİĞİNDE
KAFEİK ASİT FENETİL ESTERİN ETKİLERİ
N.Aydoğdu
1
, G.Atmaca
1
, K.Batçıoğlu
2
, K.Kaymak
1
1
Trakya Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Fizyoloji AD; EDİRNE.
2
İnönü Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, Kimya Bölümü; MALATYA.
naydogdu@hotmail.com
Giriş ve Amaç: Myoglobinürik akut böbrek yetmezliğ (MABY) travma veya
travma olmaksızın metabolik nedenlerle, iskelet kası hasarı sonucu
sekonder gelişen üremik sendromdur. Patogenezinde serbest oksijen
radikalleri ve nitrik oksit (NO) azalması önemli rol oynamaktadır. Bu
çalışmada, hipertonik gliserolün intramüsküler verilmesiyle oluşturulan
MABY modelinde, antioksidan etkili kafeik asit fenetil esteri (CAPE)’nin
etkisi araştırıldı.
Gereç ve Yöntem: Çalışmamızda 240-300 gram ağırlığında, 30 adet erkek
Wistar Albino türü sıçan eşit sayıda 3 gruba ayrıldı. Deney modeli
oluşturmak amacıyla grup 1’e (kontrol) fizyolojik serum (FS), 2. ve
3.gruplara %50’lik gliserol solüsyonundan 10 ml/kg’a göre bulunan toplam
hacim intramüsküler verildi. Aynı zamanda 1. ve 2.gruplara FS ve 3.gruba
10 µmol/kg dozunda CAPE intraperitoneal verildi; aynı işlem 24 saat sonra
tüm gruplara yinelendi. Deney modeli oluşturma işleminden 48 saat sonra
ksilazin-ketamin anestezisi altında kanları alındı. Çalışma boyunca
2.gruptan 1 ve 3.gruptan 3 sıçan öldü. Bu hayvanlar değerlendirmeye
alınmadı. Plazma malondialdehit (MDA) ve NO düzeyleri tayin edildi.
Verilerin istatistiksel analizleri, gruplar arası fark olup olmadığı Kruskal-
Wallis testi; iki grup arasındaki farkın anlamlılık derecesi Mann Whitney U
testi ile değerlendirildi; p<0,05 anlamlı olarak kabul edildi.
Bulgular ve Sonuç: Bulgularımıza göre; 2.grupta 1.gruba göre MDA
seviyesinde anlamlı (p<0,001) artma, NO seviyesinde anlamlı (p<0,001)
azalma ve 3.grupta 2.gruba göre MDA seviyesinin anlamlı (p<0,01)
düzeyde arttığı, NO seviyesinin ise anlamlı (p<0,001) düzeyde azaldığı
görüldü. MABY’nde NO azalmasının patogenezi ağırlaştırdığı yapılan
çalışmalarla gösterilmiştir. Sonuç olarak, MABY’inde CAPE’nin NO
düzeyinde anlamlı bir azalma ve MDA seviyesinde anlamlı bir artma
göstermesi, CAPE uygulamasının bu modelde yararlı etkisinin olmadığını
göstermektedir.
POSTERLER
29.TFBD KONGRESİ – 1-5 EYLÜL 2003 – GATA / ANKARA
152
P79 BÖBREK İSKEMİ/REPERFÜZYON HASARINDA
N-ASETİLSİSTEİNİN PLAZMA MALONDİALDEHİT, GLUTATYON VE
NİTRİK OKSİT DÜZEYLERİNE ETKİSİ
N.Aydoğdu, R.Taşkıran, K.Kaymak
Trakya Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Fizyoloji AD; EDİRNE.
naydogdu@hotmail.com
Giriş ve Amaç: Son yıllarda yapılan çalışmalarda iskemik akut böbrek
yetmezliği (ABY)’nin patogenezinde oksidatif stres ürünlerinin önemli rol
oynadığı belirtilmektedir. Antioksidan ajanlar verilerek yapılan çalışmalarda,
bu ajanların böbrek iskemi/reperfüzyon (İ/R) hasarına karşı koruyucu rol
oynadığı belirtilmektedir. Bu çalışmada, böbrek İ/R hasarında N-
acetilsistein (NAC)’in plazma malondialdehit (MDA), glutatyon ve nitrik oksit
(NO) düzeyleri üzerindeki etkileri araştırıldı.
Gereç ve Yöntem: Çalışmamızda 230-280 g ağırlıklığında, 24 adet dişi
Sprague Dawley sıçan eşit sayıda 3 gruba ayrılmıştır. Grup 1’deki (kontrol)
hayvanlar hariç 2. ve 3.gruplara, ksilazin-ketamin anestezisi altında her iki
böbrek damarları klemplenerek, 60 dakika iskemi ve 24 saat reperfüzyon
uygulandı. İskemiden 30 dakika önce grup 2’ye fizyolojik serum, grup 3’e
300 mg/kg NAC intraperitoneal verildi. Grup 1’den intraperitoneal fizyolojik
serum enjeksiyonundan 24 saat sonra, grup 2 ve 3’ten reperfüzyon
döneminden sonra ksilazin-ketamin anestezisi altında kanları alındı.
Plazma MDA, glutatyon ve NO düzeyleri tayin edildi. Verilerin istatistiksel
analizleri, gruplar arası fark olup olmadığı Kruskal-Wallis testi; iki grup
arasındaki farkın anlamlılık derecesi Mann Whitney U testi ile
değerlendirildi; p<0,05 anlamlı olarak kabul edildi.
Bulgular ve Sonuç: Bulgularımıza göre 2.grupta, 1.gruba göre MDA ve
NO seviyesinde anlamlı (p<0,001) artma, glutatyon seviyesinde anlamlı
(p<0,001) azalma ve 3.grupta 2.gruba göre MDA seviyesinin (p<0,001) ve
NO seviyesinin (p<0,05) düzeyinde anlamlı azaldığı, glutatyon seviyesinin
ise anlamlı (p<0,001) düzeyde arttığı görüldü. Sonuç olarak, NAC’ın
glutatyon düzeyinde anlamlı bir artma ve MDA düzeyinde anlamlı bir
azalma göstermesi nedeniyle antioksidan olarak yararlı etkileri olduğunu
göstermektedir.
POSTERLER
29.TFBD KONGRESİ – 1-5 EYLÜL 2003 – GATA / ANKARA
153
P80 BÖBREK İSKEMİ REPERFÜZYON HASARINA KARŞI
ERDOSTEİNİN KORUYUCU ETKİSİ
A.Gürel
1
, F.Armutcu
1
, A.Cihan
2
Karaelmas Ün., Tıp Fak.,
1
Biyokimya ve
2
Genel Cerrahi AD; ZONGULDAK.
drferah@yahoo.com
Giriş ve Amaç: Böbrek iskemi reperfüzyon olayı böbrek operasyonlarında
sık karşılaşılan bir durumdur. İskemik dokunun reperfüzyonu aktive nötrofil
birikimine ve zararlı reaktif oksijen türevi (ROT) bileşiklerin salınımına
neden olur. ROT’ların böbrek iskemi reperfüzyon hasarında önemli rol
oynadığı bilinmektedir. Antioksidan özelliğe sahip bileşiklerin oksidatif
iskemi reperfüzyon hasarınının önlenmeside etkili olduğunu gösteren çok
sayıda çalışma vardır. Erdostein taşıdığı sülfidril grupları ile antioksidan
özelliğe sahip bir bileşiktir ve mukolitik ilaç olarak da tedavide
kullanılmaktadır. Bu çalışma erdosteinin böbrek iskemi reperfüzyon
hasarında lipit peroksidasyonu, nötrofil aktivasyonu ve antioksidan enzim
aktivitelerini araştırmak amacı ile planlandı.
Gereç ve Yöntem: Yirmi sekiz Wistar albino sıçan üç gruba ayrıldı: birinci
grup (n=10) sham grubu, ikinci grup (n=9) iskemi reperfüzyon grubu,
üçüncü grup (n=9) iskemi reperfüzyon+erdostein grubu. Genel anestezi
altında sıçanların sağ böbrek arteri klemplenerek yarım saat iskemi yapıldı.
İskemi sonrası yarım saat reperfüzyon uygulandı. Reperfüzyon sonrası
böbrek dokuları alınarak homojenize edildi. Homojenize numunelerde
malondialdehit (MDA) seviyesi, katalaz (CAT), süperoksit dismutaz (SOD),
myeloperoksidaz (MPO) ve ksantin oksidaz (XO) aktiviteleri çalışıldı.
İstatistiksel değerlendirme SPSS proğramında Kruskall-Wallis ve Mann-
Widney U testi kullanılarak yapıldı.
Bulgular ve Sonuç: Tedavisiz iskemi-reperfüzyon grubu böbrek MDA
seviyesi sham ve erdostein grubundan anlamlı derecede yüksek
bulunurken (p<0.01) SOD ve CAT aktivitesi düşük bulunmuştur (p<0,05,
p<0,01). Ayrıca böbrek XO ve MPO aktiviteleri iskemi reperfüzyon
grubunda diğer iki gruptan anlamlı derecede yüksek olduğu gözlendi
(p<0,05, p<0,01). Bu sonuçlara göre; böbrek iskemi reperfüzyonunda
oluşan oksidatif hasarın önlenmesinde erdosteinin yaralı olduğu kanısına
varıldı.
POSTERLER
29.TFBD KONGRESİ – 1-5 EYLÜL 2003 – GATA / ANKARA
154
P81 BAĞIRSAK İSKEMİ/REPERFÜZYON HASARINDA MELATONİN,
L-ARGİNİN VE L-NAME’NİN İNTESTİNAL MOTİLİTE VE OKSİDAN
STRES ÜZERİNE ETKİLERİ
H.Sayan
1
, V.H.Özaçmak
1
, S.O.Arslan
2
, R.G.Aktaş
3
, Ş.Altaner
4
, F.Armutçu
5
Karaelmas Ün.; Tıp Fak.,
1
Fizyoloji,
2
Farmakoloji,
3
Histoloji,
5
Biyokimya AD; ZONGULDAK.
4
Trakya Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Patoloji AD; EDİRNE.
halesayan@yahoo.com
Giriş ve Amaç: İntestinal iskemi/reperfüzyon (I/R) hasarında motilite
değişiklikleri ortaya çıkar. Bu değişikliklerde, I/R sonucu gelişen enerji
eksikliği, inflamatuar mediatörler, serbest radikaller ve nitrik oksit (NO)
metabolizmasındaki bozukluklar rol alır. Bu çalışmada, bir antioksidan olan
Melatoninin, NO donörü olan L-Arginin’ in ve nitrik oksit sentaz (NOS)
inhibitörü L-NAME’ in, I/R sonucu ortaya çıkan motilite değişiklikleri ile lipid
peroksidasyonu, nitrat ve glutatyon düzeyleri üzerine olan etkileri incelendi.
Preparatlar ayrıca histopatolojik yönden de değerlendirildi.
Gereç ve Yöntem: İntestinal I/R’nin süperior mezenter arter (SMA)
oklüzyonu ile gerçekleştirildiği bu çalışmada her grupta 6 sıçanın
bulunduğu 8 grup oluşturuldu: 1)Kontrol; 2)I/R; 3)Melatonin (10 mg/kg)+I/R
4)Melatonin (50 mg/kg)+I/R; 5)L-Arginin+I/R; 6)L-NAME+I/R; 7)L-
Arginin+Melatonin+I/R; 8)L-NAME+Melatonin+I/R. Bağırsak I/R modeli,
mezenter arterin 2 saat tıkanıklığı ve sonrasında 3 saat reperfüzyonu ile
gerçekleştirildi. İlaçlar reperfüzyon başlangıcında kuyruk veninden
uygulandı.
Bulgular ve Sonuç: I/R, terminal ileum düz kasındaki spontan kasılmaları
ve asetilkolin cevabını belirgin şekilde azalttı. Melatoninin 50 mg/kg dozu
spontan kasılmaları normalleştirirken, asetil kolin cevabını da sağlıklı ileum
düz kasındaki cevaba yakınlaştırdı. Melatoninin 10 mg/kg dozu ise
herhangi bir anlamlı değişiklik sağlamadı. L-Arginin (10 mg/kg), I/R hasarı
sonrasında ileum düz kas kasılmalarında melatoninden daha da belirgin bir
geri dönüş sağladı. L-NAME (10 mg/kg) ise kasılmalardaki cevapsızlığı
biraz daha belirginleştirdi. I/R hasarlı ince bağırsak dokularında MDA ve
GSH düzeyleri melatonin tarafından etkilenmektedir. Melatonin GSH
seviyelerini doza bağlı olarak anlamlı düzeyde artırırken, MDA düzeylerini
ise düşürmektedir. Histopatolojik verilerin, fizyolojik ve biyokimyasal
bulguları desteklediği gözlendi. I/R’a bağlı patofizyolojik olaylar sürecinde,
NO prekürsörü olan L-Argininin belirgin olarak hasarı engelleme rolü
üstlendiği, melatoninin ise bilinen antioksidan özelliği sayesinde koruyucu
etkinlik gösterdiği anlaşılmaktadır.
POSTERLER
29.TFBD KONGRESİ – 1-5 EYLÜL 2003 – GATA / ANKARA
155
P82 DENEYSEL KARACİĞER YAĞLANMASI VE THYMOSİN ALFA-1’İN
KORUYUCU ETKİSİ
F.Armutcu
1
, A.Gürel
1
, Ş.Açıkgöz
1
, B.D.Gün
2
, H.Sayan
3
Karaelmas Ün., Tıp Fak.,
1
Biyokimya,
2
Patoloji,
3
Fizyoloji AD; ZONGULDAK.
drferah@yahoo.com
Giriş ve Amaç: Toplumda çok yaygın olan alkole bağlı olmayan karaciğer
hastalığının, %85’i basit yağlanma olup riskli olmasa da %15 kadarında
steatohepatit adı verilen yağlanmaya iltihap ve fibrozun eşlik ettiği bir tablo
gelişmektedir. Diabet, obezite, hipertrigliseridemi, malnutrisyon gibi
metabolik ve nutrisyonel bozukluklar, kortikosteroidler ve bazı ilaçların
etkisiyle oluşabilen yağlanma etyopatogenezi ve tedavisine yönelik
deneysel ve klinik araştırmalar yapılmaktadır. Thymosin alfa-1 timustan
izole edilen aktif bir polipeptid olup, bir çok hastalığın tanı ve tedavisinde
yaygın olarak kullanılmaktadır.
Gereç ve Yöntem: Bu çalışmada deneysel karaciğer yağlanması
oluşturarak thymosin alfa-1’in karaciğer dokusu ve bazı biyokimyasal
parametrelere etkisinin araştırılması amaçlandı. Wistar Albino türü sıçanlar
oral yolla 7 gün süreyle %10 fruktoz içeren su ile beslendi. Deney sonunda
biyokimyasal olarak, plazma glukoz ve lipid parametreleri ile karaciğer doku
örnekleri histopatolojik olarak incelendi. İstatistiksel değerlendirme SPSS
programında Kruskall Wallis ve Mann-Whitney U testi kullanılarak yapıldı.
Bulgular ve Sonuç: Biyokimyasal parametrelerden plazma glukoz
düzeyleri, fruktoz ile beslenen grupta yüksek (p<0,01), thymosin grubunda
ise düşük (p<0,01) olarak bulundu. Plazma trigliserid düzeylerinin de
fruktoz ve thymosin grubunda kontrol grubuna göre düşük (p<0,01) olduğu
gözlendi. Mikroskobik incelemede %10 fruktoz ile beslenme sonucu
deneysel karaciğer yağlanmasının oluştuğu histopatolojik olarak
gözlenirken thymosin alfa-1 verilen grupta yağlanmanın olmadığı gözlendi.
Hepatit B tedavisinde de kullanılan timus kaynaklı bu endojen peptidin
karaciğer yağlanması tedavisinde kullanılabileceği ve bu konuda benzer
çalışmaların yapılabileceği kanısına varıldı.
POSTERLER
29.TFBD KONGRESİ – 1-5 EYLÜL 2003 – GATA / ANKARA
156
P83 KRONİK STRESTE MİDE LİPİD PEROKSİDASYON DÜZEYİ VE
L-KARNİTİNİN ETKİLERİ
M.Bülbül
1
, N.Derin
2
, R.Tan
1
, V.N.İzgüt-Uysal
1
Akdeniz Ün., Tıp Fakültesi,
1
Fizyoloji ve
2
Biyofizik Anabilim Dalı; ANTALYA.
vetbulbul@yahoo.com
Giriş ve Amaç: Stres, davranışsal ve fizyolojik değişikliklere neden olan ve
insan sağlığını tehdit eden bir olgudur. Son yıllarda stresle ilgili
çalışmalarda mide dokusunda reaktif oksijen metabolitlerinin ve lipid
peroksidasyonunun arttığı gösterilmiştir. Akut streste mide dokusundaki
lipid peroksidasyon artışının, gastrik mukozal hasarla ilişkili olabileceği
daha önceki çalışmalarda gösterilmiştir. Çalışmamızda kronik strese maruz
bırakılan sıçanlarda lipid peroksidasyon düzeyleri, antioksidan enzim
aktiviteleri ve mide mukus düzeyine bakılmış ve bu parametrelere
antioksidan özellikleri bilinen L-karnitinin etkisinin olup olmadığı
araştırılmıştır.
Gereç ve Yöntem: Çalışmamızda 30 adet 3 aylık erkek Wistar sıçan 3
gruba ayrılarak kullanılmıştır. Kontrol grubu: 21 gün gavajla distile su
verilen grup, stres grubu: 21 gün günde 1 saat hareketsizlik stresi
uygulanan grup, stres+karnitin grubu: 21 gün boyunca stres ile birlikte 50
mg/kg dozda gavajla karnitin uygulanan grup. Deney süresinin sonunda
sıçanlara eter anestezisi uygulandı ve biyokimyasal analizler için mide
dokuları çıkarıldı. Mide mukus miktarları Corne yöntemiyle saptandı, mide
dokusundaki SOD aktivitesi ve TBARS düzeyleri (Stocks metoduyla)
spektofotometrik olarak ölçüldü. SOD aktivitesi ve TBARS düzeyleri
dokudaki birim protein miktarı üzerinden ifade edildi ve protein ölçümü
Lowry yöntemiyle yapıldı. Gruplar arası farkı değerlendirmek için ANOVA,
çoklu karşılaştırmalar için ise Tukey testleri kullanıldı ve p<0,05 istatistiksel
olarak önemli kabul edildi.
Bulgular ve Sonuç: Yapılan değerlendirmeler sonucunda strese bağlı
olarak SOD aktivitesinin arttığı, mide mukus düzeyinin azaldığı, TBARS ve
katalaz düzeylerinde ise anlamlı bir değişikliğin olmadığı saptanmıştır. L-
karnitin uygulaması SOD ve TBARS de ilave bir etki yaratmamış, mukus
düzeyini ve katalaz aktivitesini artırmıştır. Sonuç olarak kronik streste
TBARS düzeylerinde anlamlı bir artış olmazken, mukus düzeyi etkilenmiş
ve L-karnitin mukus düzeyini artırarak mukozal bariyerin korunmasına
katkıda bulunmuştur.
POSTERLER
29.TFBD KONGRESİ – 1-5 EYLÜL 2003 – GATA / ANKARA
157
P84 BEYİNDE HAREKETSİZLİK STRESİNE BAĞLI LİPİD
PEROKSİDASYON ARTIŞINA L-KARTİNİNİN ETKİSİ
N.Derin
1
, S.Aydın
1
, P.Yargıçoğlu
1
, A.Ağar
2
, Y.Alıcıgüzel
3
, O.Elmas
3
Akdeniz Ün., Tıp Fakültesi,
1
Biyofizik,
2
Fizyoloji,
3
Biyokimya AD; ANTALYA.
narinderin@akdeniz.edu.tr
Giriş ve Amaç: Hareketsizlik stresi gibi birçok stres modeli, organizmada
fizyolojik ve biyokimyasal değişikliklere neden olmaktadır. Stresle ilgili
çalışmalarda, pek çok dokuda reaktif oksijen metabolitleri ve lipid
peroksidasyonundaki artışın önemi vurgulanmış olup, beyin dokusunda da
lipid peroksidasyon artışı gösterilmiştir. Çalışmamızda, strese bağlı olarak
beyin dokusundaki lipid peroksidasyon artışına ve antioksidan enzim
düzeylerine, antioksidan özellikleri bilinen L-karnitinin etkisinin olup
olmadığı araştırılmıştır.
Gereç ve Yöntem: Çalışmamızda, 3 aylık 30 adet erkek Wistar sıçan eşit
olarak bölünerek 3 grup oluşturulmuştur: 21 gün gavajla distile su verilen
kontrol grubu, 21 gün hareketsizlik stresi uygulanan grup ve 21 gün
hareketsizlik stresi ile birlikte gavajla L-karnitin (50 mg/kg) uygulanan grup.
Deney süresinin sonunda hayvanlar anestezi edilerek beyin dokuları
çıkarılmıştır. Bunu takiben, beyin dokuları sonike edilmiş ve biyokimyasal
parametreler çalışılmıştır. Çalışmamızda, tiyobarbitürik asit reaktifleri
(TBARS) düzeylerinin ölçümü Wasowicz ve ark metoduna göre
spektroflorometrik olarak yapılmıştır. Misra ve ark yöntemine göre
süperoksit dismutaz (SOD), Aebi ve ark metoduna göre katalaz, Paglia ve
Valentina’nın yöntemine göre ise glutatyon peroksidaz (GPx) aktiviteleri
spektrofotometrik olarak ölçülmüştür. Protein düzeylerinin tayini Lowry
metoduyla yapılmıştır. İstatistiksel değerlendirmede Varyans Analizi
(ANOVA), ikili grupların karşılaştırılmasında ise Tukey’s HSD testi
kullanılmıştır. p<0,05’i sağlayan değerler istatistiksel olarak önemli kabul
edilmiştir.
Dostları ilə paylaş: |