Kapak ve afiŞ tasarimi


PARTİKÜLLER ÜZERİNDE ÜREME ÖZELLİKLERİNİN İNCELENMESİ



Yüklə 1,3 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə12/19
tarix11.01.2017
ölçüsü1,3 Mb.
#5101
1   ...   8   9   10   11   12   13   14   15   ...   19
PARTİKÜLLER ÜZERİNDE ÜREME ÖZELLİKLERİNİN İNCELENMESİ 
 
A.Gürpınar
1
, M.A.Onur
1
, M.A.Serdar
2
, A.Tümer
1
  
gurpinar@hacettepe.edu.tr  
1
Hacettepe Ün., Fen Fakültesi, Biyoloji Bölümü, Fizyoloji BD; ANKARA.  
2
Gülhane Askeri Tıp Akademisi, Biyokimya Anabilim Dalı; ANKARA.  
 
Giriş ve Amaç: Kemik iliği, hematopoietik hücreler ve mezenşimal hücreler 
olmak üzere farklı tipte hücrelere dönüşebilme yeteneğine sahip kök 
hücreler içermektedir. Hematopoietik hücreler, kan hücrelerini oluştururken, 
mezenşimal hücreler ise, osteoblast, kondroblast, myoblast, yağ hücreleri 
ve nöral hücrelere dönüşebilmektedir. Bu özelliği nedeniyle kemik iliği son 
yıllarda yapay doku ve organların hazırlanmasında çok dikkat çekmektedir. 
Yapılan bu çalışmada da kemik doku hasarlarının tedavisinde kullanılmak 
üzere, kemik iliği kök hücrelerinden farklılaşan osteoblast hücrelerinin 
β-
trikalsiyum fosfat partikülleri (TCP) ile kompozitleri hazırlanmıştır. Bu 
şekilde, klinik uygulamalar için bir model oluşturulması amaçlanmaktadır.  
 
Gereç ve Yöntem: Çalışmanın ilk aşamasında, steril koşullarda sıçan 
tibiasından çıkartılan kemik iliğinden osteolast hücreleri farklılaştırılmıştır. 
Bunun için hücrelerin osteoblast yönünde farkılaşmasını sağlayan özgül 
kültür ortamları kullanılmıştır.  İkinci olarak osteoblast hücrelerinin 
β-TCP 
partiküller üzerinde kültürü yapılarak 30 gün süreyle ve bir hafta arayla 
üreme özellikleri ve alkalen fosfataz (ALP) aktiviteleri incelenmiştir.  
 
Bulgular ve Sonuç: Sonuçlar, TCP partiküller üzerinde üreyen osteoblast 
hücrelerinin sayısının zamana bağlı olarak arttığını ve en fazla hücre 
sayısının da 21.günde olduğunu göstermiştir (p<0,05, Friedman Testi). 
Hücre sayısındaki artışa bağlı olarak, osteoblast hücreleri için karakteristik 
bir enzim olan ALP aktivitesinin de zamana bağlı olarak arttığı ve en fazla 
enzim aktivitesinin yine 21.günde olduğu görülmüştür (p<0,05, Friedman 
Testi). Bu sonuçlar, osteoblast/TCP kompozitlerinin in vivo uygulamalar için 
hazırlanabileceğini ve implantasyon için en uygun zamanın 21.gün 
olduğunu göstermesi açısından önemlidir.  
 
 
 
 
 
 

POSTERLER 
29.TFBD KONGRESİ – 1-5 EYLÜL 2003 – GATA / ANKARA 
116
 
P43 ERKEK WISTAR ALBINO SIÇANLARDA İLERİ DÜZEYDEKİ 
KALİTATİF VE KANTİTATİF PROTEİN YETERSİZLİKLERİNİN SERUM 
İNTERLÖKİN 6 DÜZEYLERİNE ETKİLERİ*  
 
M.Balkaya
1
, M.Kozacı
2
, H.Ünsal
1
, C.Ünsal
1
  
Adnan Menderes Üniversitesi, 
1
Veteriner Fakültesi, Fizyoloji AD; 
2
Tıp 
Fakültesi, Biyokimya AD; AYDIN.  
balkayam@yahoo.com  
 
Amaç: Kalitatif ve kantitatif protein yetersizliklerinin serum interlökin 6 
düzeyleri üzerine etkilerinin araştırılması.  
 
Gereç ve Yöntem: Yaklaşık 2,5 aylık 42 erkek Wistar sıçan 29ºC, 12/12 h 
ışık/karanlık ve %50-%70 nemli semi-klimatize odada bireysel kafeslerde 
konuşlandı. Hayvanlar yedi gruba ayrıldılar. Bir grup yetiştirme yemi (grup I, 
kontrol grubu), üç grup %20 jelatin içeren (grup V-VII) ve üç grup da protein 
içermeyen (grup II-IV) semi-sentetik yemlerle 35 gün süreyle beslendi. 
Proteinsiz ve jelatin içeren yemle beslenen hayvanlarda birer gruba 
tavşandan elde edilen anti-sıçan nötrofil antikoru içeren serum ve normal 
tavşan serumu (2 ml), kontrol grubu ve birer deney grubuna da eşdeğer 
miktarda izotonik NaCl çözeltisi intraperitoneal yolla haftada bir uygulandı. 
Hayvanların canlı ağırlığı haftalık kaydedildi. Deney sonunda alınan kandan 
elde edilen serumda interlökin 6 konsantrasyonları ELISA yöntemiyle 
saptandı. Bulgular tek-yön varyans analizi ile değerlendirildi. Varyans 
homojenitesi Levene testi ile kontrol edildi. Post hoc analizler için Duncan 
testi kullanıldı.  
 
Bulgular ve Sonuç: Yapılan istatistik değerlendirmede gruplar arasında 
fark olmadığı için jelatin içeren yem ve proteinsiz yemle beslenen tüm 
hayvanların verileri havuzlandı ve değerlendirmeler tekrar yapıldı. Diyeter 
kalitatif ve kantitatif protein yetersizliklerinde serum IL-6 
konsantrarasyonlarında genel olarak bir azalmanın olduğu görüldü. Ancak, 
sadece kontrol grubu ile proteinsiz beslenen grup arasındaki fark 
istatistiksel olarak onaylandı (p<0,05). Bulgular, protein yetersizliklerinin 
serum IL-6 konsantrasyonunu yetersizliğin tipine bağlı olarak olumsuz 
etkilediğine işaret etmektedir.  
 
 
*Bu çalışma TÜBİTAK tarafından desteklenmiştir (Proje No: VHAG - 1498). 
 
 

POSTERLER 
29.TFBD KONGRESİ – 1-5 EYLÜL 2003 – GATA / ANKARA 
117
 
P44 NÖROLOJİK BULGUSU OLMAYAN BEHÇET HASTALARINDA 
İŞİTSEL UYARILMA POTANSİYELİ DEĞİŞİKLİKLERİ 
 
M.Arslan
1,6
, M.Aşçıoğlu
1
, C.Süer
1
, Ç.Özesmi
1
, M.Borlu
2
, Ö.Aşçıoğlu
2

A.Coşkun
3
, A.S.Gönül
4
, E.Köseoğlu
5
  
Erciyes Ün, Tıp Fak, 
1
Fizyoloji, 
2
Dermatoloji, 
3
Radyoloji, 
4
Psikiyatri, 
5
Nöroloji AD; KAYSERİ. 
6
Gazi Ün., Tıp Fak., Anesteziyoloji ve Reanimasyon AD; ANKARA.  
muarslan@gazi.edu.tr  
 
Giriş ve Amaç: Behçet hastalığı; kronik multisistemik bir hastalıktır. Behçet 
hastalığı konusunda yapılan çalışmalarda %5,3-30 oranında nörolojik 
bulgular rapor edilmiştir. Uyarılma Potansiyelleri (UP) tanı, tedavi ve takip 
amacıyla pek çok klinik ve cerrahi hastalıkta uygulama alanı bulmuştur. 
Özellikle klinik belirti ve semptomlar kuşkulu iken veya hasta koopere 
olmaz iken, sinir sistemi anormalliklerini gösteren objektif bir bulgu olurlar. 
Ayrıca; sessiz; ya da subklinik; lezyonları gösterebilmeleri nedeniyle, klinik 
fonksiyonların normal olduğu durumlarda da elektriksel anormalliklerin 
tespit edilmesinde faydalıdırlar. Bu nedenle çalışmamızda; Behçet 
hastalarında olay-ilişkili uyarılma potansiyelleri (ERP) özellikle P300 
komponenti kayıtları incelenerek kognitif fonksiyonlarda değişiklik olup 
olmadığının belirlenmesi, ayrıca ERP incelemelerinin subklinik lezyonların 
araştırılmasında kullanılabilirliğine açıklık getirilmesi amaçlanmıştır.  
Gereç ve Yöntem: Çalışma; nörolojik bulgusu olmayan 15 Behçet hastası 
ve kontrol grubunu oluşturacak 15 sağlıklı gönüllü üzerinde gerçekleştirildi. 
Kayıtlar poligrafik kayıt sistemi ve Brain Data veri kazanım istasyonu 
aracılığı ile alındı. Çalışmaya alınan kişiler, kayıt öncesi psikiyatrik, nörolojik 
ve radyolojik açıdan değerlendirildi. EEG-UP kayıtları için 10-20 sistemine 
göre Cz,Fz,P3,P4 bölgelerine yüzeyel elektrotlar yerleştirilip,uyaran modeli 
olarak standart ODDBALL paradigması uygulandı. Hedef uyarandan 
yaklaşık 300 msn sonra oluşacak P300 cevabı bilgisayar ortamında 
saklanıp, laboratuarımızdaki aynı sistemde amplitüd velatansların ölçümü 
yapılarak istatistiksel olarak değerlendirildi.  
Bulgular ve Sonuç: Nörolojik olguların klinik göstergeleri bulunmayan 
hastalarımızda; P300 latansının uzaması ve genliğinin azalmasının 
yanısıra, UP bileşenleri N1, P2, N2’nin latanslarının sırası ile Fz, Cz, P4; 
Fz, Cz, P3; Fz, Cz,P3, P4 bölgelerinde uzamasının ve kayıt alınan tüm 
bölgelerde P2 genliğinin azalmasının küçük kan damarlarındaki muhtemel 
vaskülitler nedeniyle bozulmuş nöronal aktiviteyle ilgili olabileceği 
düşünülmüştür. Bu nedenle de Behçet hastalığında P300 latansı ve genlik 
ölçümlerinin subklinik nörolojik patolojilerin belirlenmesinde hastalığın 
prognozu ve tedavisinin değerlendirilmesinde yardımcı bir yöntem olarak 
kullanılabileceği kanısına varılmıştır.  
 

POSTERLER 
29.TFBD KONGRESİ – 1-5 EYLÜL 2003 – GATA / ANKARA 
118
 
P45 GSM 900 MHz MOBİL TELEFONLARIN OLUŞTURDUĞU 
MANYETİK ALANIN ETKİSİYLE SIÇAN BÖBREK DOKUSUNDA 
MEYDANA GELEN OKSİDATİF DEĞİŞİKLİKLER ÜZERİNE 
MELATONİNİN ETKİSİ 
 
H.Mollaoğlu, M.F.Özgüner, A.Koyu, S.Çalışkan, H.Köylü, G.Cesur, A.G.Daloğlu  
Süleyman Demirel Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Fizyoloji Anabilim Dalı; ISPARTA.   
hakanmollaoglu@hotmail.com  
 
Giriş ve Amaç: Mobil telefonların insan vücudundaki olası etkileri son 
yıllarda yoğun olarak araştırılmaktadır. Çalışmanın amacı, 900 MHz 
manyetik alan etkisiyle böbrekte oluşan değişiklikler üzerine güçlü bir 
antioksidan olan melatoninin etkisini araştırmaktır. Manyetik alan etkisiyle 
oluşabilecek serbest radikal artışı, lipid peroksidayonunun önemli bir 
göstergesi olan malondialdehit (MDA) düzeylerini de artırabilir.  
 
Gereç ve Yöntem: Çalışmada 30 adet Wistar-Albino cinsi sıçan kullanıldı. 
Sıçanlar, manyetik alan grubu (MA), manyetik alan+melatonin grubu 
(MA+M) ve kontrol grubu (K) olarak ayrıldılar. MA grubu, pleksiglas kafeste 
900 MHz frekanslı MA’ya 30 dakika/gün, 10 gün süreyle maruz bırakıldı. 
MA+M grubu da MA’ya maruz bırakıldı. Ayrıca bu gruba 10 mg/kg/gün oral 
melatonin verildi. Kontrol grubu, pleksiglas kafeste MA’dan uzak olarak aynı 
süreyle bekletildi. Deney sonunda sıçanların böbrek dokuları alındı. Böbrek 
katalaz (CAT), süperoksit dismutaz (SOD), glutatyon peroksidaz (GSH-Px) 
aktiviteleri ve MDA düzeyleri ölçüldü.  
 
Bulgular ve Sonuç: CAT aktiviteleri incelendiğinde, MA uygulamasının 
CAT aktivitelerini anlamlı olarak azalttığı görüldü (p<0,01). MA+M grubuyla 
MA grubu karşılaştırıldığında, melatoninin CAT aktivitelerini anlamlı olarak 
artırdığı bulundu (p<0,05). SOD aktiviteleri incelendiğinde, tüm gruplar 
arasında anlamlı farklılık görülmedi. GSH-Px aktiviteleri incelendiğinde, tüm 
gruplar arasında anlamlı farklılık görülmedi. MA grubuyla K grubunun MDA 
düzeyleri karşılaştırıldığında, MA uygulamasının MDA düzeylerini anlamlı 
olarak artırdığı görüldü (p<0,01). MA+M grubuyla MA grubunun MDA 
düzeyleri karşılaştırıldığında, melatoninin MDA düzeylerini anlamlı olarak 
düşürdüğü görüldü (p<0,01). Melatonin, MA’nın neden olduğu CAT 
aktivitesindeki azalmayı ve lipid peroksidasyonundaki artışı düzelterek 
oksidatif hasarı azaltmıştır.  
 
 
 
 

POSTERLER 
29.TFBD KONGRESİ – 1-5 EYLÜL 2003 – GATA / ANKARA 
119
 
P46 ORGANOFOSFAT İNSEKTİSİT METHİDATHİONUN SIÇAN AMİLAZ 
VE LİPAZ ENZİMLERİ ÜZERİNE ETKİSİ: VİTAMİN E VE C’NİN ROLÜ 
 
H.Mollaoğlu
1
, H.R.Yılmaz
2
, O.Gökalp
3
, İ.Altuntaş
4
  
Süleyman Demirel Ün., Tıp Fak.,
  1
Fizyoloji, 
2
Tıbbi Biyoloji ve Genetik, 
3
Farmakoloji
 
 ve 
4
Biyokimya Anabilim Dalları; ISPARTA.  
hakanmollaoglu@hotmail.com  
 
Giriş ve Amaç: Organofosfatlar kolinesteraz enzimini inhibe ederek toksik 
etkilere neden olmaktadır. Bazı zehirlenmelerde akut pankreatite neden 
olmaktadırlar. Biz de, sıçanlarda; 1-organofosfat insektisit methidathionun 
pankreas üzerine zararlı etkilerini serum amilaz ve lipaz aktivitelerinin 
analizi ve 2-methidathionun olası zararlı etkilerinin vitamin E ve C 
kombinasyonu ile önlenip önlenemeyeceğini araştırmayı amaçladık.  
 
Gereç ve Yöntem: Çalışmada  20 adet dişi Wistar Albino sıçan kullanıldı. 
Çalışma grupları; kontrol grubu (n=6), methidathion verilen grup (n=7) ve 
methidathion+vitamin E ve C verilen grup (n=7) şeklinde düzenlendi. 
methidathion oral (8 mg/kg=0,25; LD
50
) olarak uygulandı. Methidathion 
uygulamasından 30 dk sonra E vitamini i.m. (150 mg/kg) ve C vitamini i.p. 
(200 mg/kg) olarak tek doz uygulandılar. Methidathion uygulamasından 24 
saat sonra kan örnekleri alındı ve serumda amilaz ve lipaz aktiviteleri 
ölçüldü. Sonuçların istatistik analizi one-way ANOVA testi ile yapıldı.  
 
Bulgular ve Sonuç: Amilaz aktiviteleri karşılaştırıldığında; 
methidathion+vitamin E ve C uygulanan grubun, hem kontrol grubuna hem 
de methidathion grubuna göre amilaz aktivitesinin anlamlı olarak yüksek 
olduğu görüldü (P
<0,05). Lipaz aktiviteleri karşılaştırıldığında, methidathion 
uygulanan grubun kontrol grubuna göre lipaz aktivitesinde anlamlı bir  
artma bulundu. methidathion+vitamin E ve C grubunda methidathion 
grubuna göre lipaz aktivitesinde anlamlı azalma olduğu bulundu. Sonuç: 
Methidathionun pankreas hasarına neden olabileceği, vitamin E ve C 
kombinasyonunun ise bu hasara karşı koruyucu etki gösterebileceği 
söylenebilir. C vitaminin amilaz aktivitesini artırdığı önceden de 
bulunmuştur. Ayrıca organofosfat uygulamasından sonra lipaz aktivitesi 
artarken amilaz aktivitesinde anlamlı bir artışın olmaması enzimler 
arasındaki yapısal farklılıktan kaynaklanıyor olabilir.  
 
 
 
 

POSTERLER 
29.TFBD KONGRESİ – 1-5 EYLÜL 2003 – GATA / ANKARA 
120
 
P47 ASFALTLAMA İŞÇİLERİNDE PULMONER FONKSİYONLARIN 
DEĞERLENDİRİLMESİ  
 
B.Çoksevim, M.Türk  
Erciyes Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Fizyoloji Anabilim Dalı; KAYSERİ.  
coksevim@erciyes.edu.tr  
 
Giriş ve Amaç: Endüstriyel bir ürün olan asfaltın yapısında bulunan 
polisiklik aromatik hidrokarbonların (PAH) içeriklerinde benzen, toluen, nitrik 
ve karbonik asitler, vb. pek çok toksik elemanın bulunması, asfaltın 
kullanıldığı her alanda, insan sağlığının bozulmasını kaçınılmaz 
kılmaktadır. Bu çalışmayla uzun süreli asfalt ve buharına maruz kalan 
işçilerin ventilasyon mekaniği düzeyleri ve kan gaz konsantrasyonları 
üzerine kronik etkisinin araştırılması amaçlandı.  
 
Gereç ve Yöntem: Asfaltlama işlerinde 17
±6 yıl süreyle çalışan 38 erkek 
işçi ile büroda 14
±5 yıl süreyle çalışan 30 erkek işçi rastgele çalışmaya 
alındı.  İşçilerin genel sağlık muayeneleri esnasında solunum ile ilgili 
şikayetleri alındıktan sonra hem asfalt hem de büro işçilerinin statik ve 
dinamik spirometrik testleri yapıldı. Kan gaz analizleri için gönüllülerden 5 
ml heparinli arteriyel kan alındı. Parsiyel oksijen basıncı (PO
2
), parsiyel 
karbondioksit basıncı (PCO
2
), yüzde oksijen satürasyonu (%O
2
Sat), pH, 
bikarbonat (HCO
3
-
) ve baz fazlası (BE) gibi parametrelerin ölçümleri yapıldı. 
Asfaltlama ve büro işinde çalışan işçilerin bulguları non-paired student t 
testi kullanılarak istatistiksel olarak değerlendirildi.  
 
Bulgular ve Sonuç: Asfalt  işçilerinin nefes darlığı şikayeti anlamlı oranda 
yüksek bulundu (p<0,05). Gönüllülerin FEV
1
, FEV
1
/FVC, FEV
1
/VC, FEF
25-75

PEF ve MVV gibi parametrelerin ölçülen değerleri, asfalt işçilerinde azalan 
yönde olmak üzere anlamlı bulundu (p<0,05). Bu iki grubun beklenen 
değerleri birbirleriyle karşılaştırıldıklarında sadece FEV
1
/FVC ve FEV
1
/VC 
değerleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulundu (p<0,05). 
Asfalt  ve  büro  işçilerinin PO
2
, %O
2
Sat, HCO
3
-
 ve BE değerleri arasındaki 
fark asfalt işçilerinde azalan yönde olmak üzere anlamlı bulundu (p<0,05). 
Uzun süreli asfalt duman ve buharına maruz kalan işçilerde kronik solunum 
semptomlarının daha sık görüldüğü, solunum hacim ve kapasitelerinde 
önemli azalmalar olduğu ve PO
2
, HCO
3
-
, %O
2
Sat değerlerinde önemli ve 
anlamlı düzeylerde azalmalar meydana geldiği saptandı.  
 
 

POSTERLER 
29.TFBD KONGRESİ – 1-5 EYLÜL 2003 – GATA / ANKARA 
121
 
P48 ELİT SPORCULARDA EGZERSİZE BAĞLI BRONKOSPAZM 
İNSIDANSININ ARAŞTIRILMASI  
 
M.Ünal, T.Şahinkaya, D.Namaraslı, A.Arslan, B.Topçu, A.Kayserilioğlu  
İstanbul Üniversitesi, İstanbul Tıp Fakültesi, Spor Hekimliği AD; İSTANBUL.  
mhmt_unal@yahoo.com  
 
Giriş ve Amaç: Yıllarca egzersiz sonrası havayollarında meydana gelen 
bronkospazm ve bunun sonucunda oluşan klinik tablo daha çok astım 
olarak değerlendirilmiştir. Teşhis metodlarının gelişmesi ile egzersiz sonrası 
görülen bronkospazmın sadece astımlılarda görülmediği, günlük 
yaşantısında herhangi bir problemi olmayan hassas bireylerde ve elit 
sporcularda da görüldüğü tespit edilmiştir. Egzersiz esnasında ve/veya 
egzersiz sonrası sporcularda görülen bu tablo kişinin sportif performansını 
düşürmekte ve başarı  şansını azaltmaktadır. Bu araştırma ile elit 
sporcularda görülen Egzersize Bağlı Bronkospazm (EBB) görülme sıklığını 
tespit etmek ve gerekli tedbirleri alarak sportif performanslarını artırmak 
amaçlamıştır.  
 
Gereç ve Yöntem: İ.Ü.  İstanbul Tıp Fakültesi Spor Hekimliği AD’ye 
performans testi için gelen yaş ortalamaları 24,22
±6,06 yıl, boy ortalamaları 
175,86
±10,04 cm ve ağırlık ortalamaları 72,92±11,73 kg olan 40 erkek elit 
sporcu çalışmaya katılmıştır. Sporcuların muayenelerini takiben Spirobank 
Spirometre cihazı ile solunum fonksiyon testileri (SFT) yapılmıştır. SFT’nin 
ardından deneklere yürüme bandında (Quinton 65 tredmill) ve Quinton 
5000 bilgisayara bağlantılı olarak “Bruce“ protokolü ile maksimal yükleme 
yapılmıştır. Yükleme testi sonrası 5., 10. ve 15.dk’larda SFT’leri 
tekrarlanmıştır. SFT’lerinde; FVC, FEV
1
, FEV
1
/FVC, FEF
25-75
, FEF
50
, PEF, 
IC ve MVV değerine bakılmıştır. Çalışmamızın istatistik analizleri Anova 
testi ile yapılmıştır.  
 
Bulgular ve Sonuç: Laboratuvar ortamında yaptırılan maksimal egzersiz 
(%98 oranında yükleme) testi sonucunda sporcuların %14’ünde FEV
1
 
değerinde %10 ve üzerinde azalma, sporcuların %11’inde FEF
25-75
 
değerinde %15 ve üzerinde azalma ve sporcuların %11’inde PEF 
değerinde %20 ve üzerinde azalma tespit edilmiştir. Sonuç olarak 
çalışmamıza alınan elit sporcularda EBB oranı %11-14 olarak bulunmuştur. 
 
 
 
 

POSTERLER 
29.TFBD KONGRESİ – 1-5 EYLÜL 2003 – GATA / ANKARA 
122
 
P49 ANKARA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ  ÖĞRENCİLERİNDE 
VÜCUT KİTLE İNDEKSİ VE BEL ÇEVRESİ DEĞERLERİ  
 
A.Ergün, S.F.Erten  
Ankara Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Fizyoloji Anabilim Dalı; ANKARA.  
ergun@medicine.ankara.edu.tr  
 
Giriş ve Amaç: Obezite çalışmalarında en çok kullanılan antropometrik 
ölçümler vücut ağırlığı ve boy ölçümleridir. Vücut kitle indeksi (BMI), boy ve 
vücut ağırlığı değerlerinden kolay ulaşılabilen, cinsiyet ayırımı yapılmadan 
uygulanabilen standart bir indekstir. Obezitenin klinik olarak 
değerlendirilmesinde BMI ilaveten son zamanlarda bel çevresi de yaygın 
olarak kullanılmaya başlanmıştır. Bu çalışmada 2000-2003 yılları arası 
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi 2.Sınıf öğrencilerinin BMI ve bel çevreleri 
ile şişmanlığa yatkınlıkları, her iki yöntem için karşılaştırılarak araştırıldı.  
 
Gereç ve Yöntem : Çalışmaya her iki cinsten ortalama 19,8
±1,1 yaşında, 
toplam 920 (504 erkek, 416 bayan) öğrenci katıldı. Bu öğrencilerde boy, 
ağırlık ve bel çevresi ölçümleri yapıldı. BMI, ağırlık (kg)/boy (m
2

formülünden hesaplandı. BMI değerleri <18,5 zayıf, 18,5-24,9 normal kilolu, 
25-29,9 fazla kilolu ve >30 şişman olarak sınıflandırıldı. Bel çevresine göre 
sınıflandırma bayanlarda; 80 cm’den küçük olanlar normal, 80-88 cm 
obezite eğilimli riskli grup ve 88 cm’den büyükler şişman olarak, erkeklerde; 
94 cm den küçük olanlar normal, 94-102 cm obezite eğilimli riskli grup ve 
102 cm’den büyükler şişman kabul edildi.  
 
Bulgular ve Sonuç: Öğrenciler BMI göre kadınlarda; %16,1’i (n:67) zayıf, 
%78,4’ü (n:326) normal kilolu, %5’u (n:21) fazla kilolu ve %0,5’u (n:2) 
şişman bulundu, erkeklerde; %6’sı (n:30) zayıf, %76,6’sı (n:386) normal 
kilolu, %15,1’i (n:76) fazla kilolu ve %2,4’ü (n:12) şişman bulundu. 
Öğrencilerin tümünde BMI göre; %10,5’i (n:97) zayıf, %77,4’ü (n:712) 
normal kilolu, %10,5’u (n:97) fazla kilolu ve %1,5’u (n:14) şişman bulundu. 
Bel çevresi ortalaması erkeklerde 79,98
±8,15 cm ve bayanlarda 
67,01
±6,36 cm olarak saptandı. Erkeklerde bel çevresi ortalaması %93,8, 
kadınlarda %95,4 normal sınırlar içinde bulundu. Öğrenciler arasında BMI 
göre şişman öğrenci prevalansı %1,5, bel çevresine göre erkeklerde %3,1, 
kadınlarda %1,4 olarak saptandı. Bu sonuçlara göre, öğrencilerin 
çoğunluğunun BMI ve bel çevresi değerlerinin normal olduğu,  şişmanlık 
sorunlarının olmadığı ve her iki metod arasında, istatistiksel yönden, 
korelasyon katsayısı 0,77 olan anlamlı pozitif bir ilişki olduğu saptandı 
(p<0,01).  
 

POSTERLER 
29.TFBD KONGRESİ – 1-5 EYLÜL 2003 – GATA / ANKARA 
123
 
P50 VÜCUT KOMPOZİSYON DEĞERLENDİRMESİNDE VÜCUT KİTLE 
İNDEKSİ VE BİYOELEKTRİK  İMPEDANS ANALİZ YÖNTEMİNİN 
ETKİNLİKLERİNİN KARŞILAŞTIRILMASI  
 
O.Özçelik
1
, H.Kaya
2
, V.Ayan
3
  
Fırat Üniversitesi, Tıp Fakültesi, 
1
Fizyoloji ve 
2
Tıbbi İstatistik AD,  
3
Beden Eğitimi ve Spor YO; ELAZIĞ. 
oozcelik@excite.com  
 
Giriş ve Amaç: Obezite, sağlığı bozacak ölçüde aşırı miktarda yağ 
birikmesi olarak tanımlanmaktadır. Obezite tanısında ve 
derecelendirilmesinde vücut ağırlığının (kg) boyun karesine (m
2
) bölünmesi 
ile elde edilen vücut kitle indeksi (VKİ) ve vücut yağ yüzdesinin ölçülmesine 
dayanan biyoelektrik impedans analiz (BIA) yöntemleri sık kullanılmaktadır. 
Bu çalışmanın amacı gençlerin vücut kompozisyonlarının VKİ ve BIA 
yöntemleri değerlendirerek iki yöntemin farklı cinsiyetteki gençlerin vücut 
kompozisyonlarını ölçmedeki etkinliklerinin belirlenmesidir.  
 
Yüklə 1,3 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   8   9   10   11   12   13   14   15   ...   19




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin