sahipliği veya Sovyet anayasasında “sosyalist devlet sahipliği” olarak tanımlanan şey anlamına gel
meye başladı. Böylece Sovyetler birliği sosyalist bir devlet biçim i olarak yapılandı.
Servetin toplu olarak sahiplenilebildiği ve ekonominin rasyonel olarak planlanabildiği bir araç
olarak devlet, sosyal demokratları cezbetmiştir. Buna rağmen Batı’daki millîleştirmede seçici davra-
nılmıştır; bu millîleştirmenin amacı, tamamen devlet kolektivizmini (bkz. s. 120) uygulamak değil
bazı endüstrilerin özel mülkiyette kaldığı diğerlerinin de kamu tarafından sahiplenildiği karma bir
ekonomi oluşturmaktır. Örneğin İngiltere’de 1945-1951 yılları arasında Attlee
Labour hükümeti,
ekonominin lokomotifi olarak bilinen kömür, çelik, elektrik ve gaz gibi endüstrileri devletleştirmişti.
Bu endüstriler aracılığıyla hükümet kapsamlı bir kolektifleştirmeye gereksinim duymadan tüm eko
nomiyi düzenlemeyi ümit etti. Bununla birlikte 1950’den beri parlamenter sosyalist partiler, mülki
yet politikasından kademeli olarak uzaklaşmışlar ve kamu mülkiyetinin gelişmesinden ziyade sosyal
adalet ve eşitlik arayışı açısından sosyalizmi tanımlamayı tercih etmişlerdir.
Gerçekte, 1980’lerden
beri “yeni” olarak bilinen düzeltimciliğin (
revisionism
) ana özelliklerinden birisi, esas itibariyle özel
mülkiyete dayalı bir ekonominin kabulü ve hatta bazen özelleştirmeye destek olmasıdır.
Dostları ilə paylaş: