Barnabas İncili
186
O zaman, bir yazıcı dedi, “Ey muallim, hırsızlık tüm dünyayı
günahla nasıl doldurmuştur? Şimdi, Allah'ın lütfuyla, yalnızca
bir kaç hırsızın bulunduğu ortadadır, onlar da kendilerini
gösteremezler, çünkü hemen askerler tarafından asılırlar.” İsa
karşılık verdi.
“Malları bilmeyen hırsızları da bilmez, hem, bakın size diyorum
ki, pek çokları ne yaptığını bilmeden çalar,
bu yüzden de
günahları başkalarınınkinden daha büyüktür, çünkü bilinmeyen
hastalık iyileşmez.”
O zaman ferîsiler İsa’ya yaklaşıp dediler, “Ey muallim, İsrail'de
gerçeği tek sen bildiğin için bize öğret.” İsa karşılık verdi,
“İsrail’de gerçeği tek benim bildiğimi söylemiyorum, çünkü bu
“tek” kelimesi başkalarına değil, yalnızca Allah'a ait. Çünkü O
Hak'tır, hakkı da yalnızca O bilir. Bu bakımdan, eğer ben böyle
dersem, büyük bir hırsız olurum. Çünkü Allah'ın şanını çalmış
olurum. Ve Allah'ı tek ben biliyorum demekle de, herkesten
daha çok cehaletin içine düşerim.
Bu nedenle siz, tek benim
gerçeği bildiğimi söylemekle ağır bir günah işlediniz. Ve size
diyorum ki, eğer bunu teşvik etmek için dediyseniz, günahınız
daha da büyük olacaktır.”
Sonra İsa, herkesin sustuğunu görünce yeniden dedi,
“Her ne kadar ben İsrail'de gerçeği bilen tek kişi değilsem de,
tek ben konuşacağım; bu bakımdan,
madem bana sordunuz,
bana kulak verin. Yaratılan her şey Yaratıcı ‘ya aittir, o şekilde
ki, hiç bir şey herhangi bir şey için iddiada bulunamaz. Öyle de,
ruh, nefs, beden, zaman, mal ve şan hep Allah'ın
mülkiyetindedir. Eğer bir insan onları Allah'ın istediği biçimde
almazsa, bir hırsız olmuş olur. Ve aynı şekilde, eğer onları
Allah'ın isteğinin aksine harcarsa, yine bir hırsız olmuş olur. Bu
bakımdan diyorum ki, ruhumun huzurunda durduğu Allah sağ
ve diridir ki siz zamanı,