karşı müessir fiiller (Ş. GÖK ve ark.), Ġstanbul 1984
(463) Bkz. ġemsi GÖK (Der.), Yüksek Adalet Bakanlığı'nın Adli Tıpla ilgili Tamimleri ve Adli Tıp İçtihat
Kararları, Ġstanbul (basım tarihi yok), s.53, Ayrıca bu konudaki bir inceleme için bkz. Cevat ÖZEL, "UyuĢturucu
maddelerin emanet dairelerinde imha edilmesi sorunu üzerine bir inceleme", AD, y.1989, sy.5, s.76-82
dan alınan örnekler, bunların tamamı ve soruĢturma ve koğuĢturma
nedeniyle hazırlanan sair koliler, ilgili mercilere kurye
aracılığıyla gönderilir.
Kolilerin kuryeye teslimi üzerine tutanak tanzim edilir.
Tutanağın bir sureti koliyi teslim alana verilir diğeri de
dosyasında muhafaza edilir.
Kolilerin gönderilmesi sırasında kuryenin korunması için
gerekli önlemler Cumhuriyet Savcılığının istemi üzerine mahalli
zabıta teĢkilatınca sağlanır (m.16).
17. madde ise posta iĢletmesiyle göndermelerde bu yönetmelik
ile posta kolileri rehberinin ilgili hükümlerinin uygulanacağını
öngörmektedir.
2- UyuĢturucu maddelerin muayenesi
Adli Tıp Kurumu BaĢkanlığı Kimyasal Tahliller Ġhtisas
Dairesinde
değiĢik
materyallerde
uyutucu-uyuĢturucu
olarak
nitelendirilen materyaller aranır. UyuĢturucu maddeleri arayan
yalnız narkotik bölümü olmayıp, toksikoloji labaratuvarlarında da
aynı yoğunlukta bu iĢlemler yapılır. Ancak her iki bölümün
çalıĢtığı materyal farklıdır. ġöyleki: Narkotik labaratuvarları
Adli Tıp Kurumuna belirli il ve ilçelerden gönderilen bitki,
bitki ürünü, kimyasal katı ve sıvı özellikteki maddeleri inceler.
Doğal yada yapay nitelikteki bu materyalin analizi ile uyuĢturucu
madde
içerip
içermediği
belirlenir.
Önemli
olan
yalnız
uyuĢturucunun niteliğini değil, miktarının da belirlenmesidir.
Bir baĢka deyiĢle katkı maddelerinin yanısıra eroin içeren bir
örnek hakkında verilen raporda materyalin kantitatif analiz
sonuçlarıda yer alır (464).
Muayene iĢlemi için önce suç ve dava konusu olan uyuĢturucu
maddelerin muhafaza edildiği kabın dıĢ görünüĢü ve açılarak iç
görünüĢü bir tutanağa yazılır. DıĢ ambalaj tahta kutu, ĢiĢe,
kavanoz
içte
bez
naylon
torbalarda
uyuĢturucu
maddeler
bulunabilir. Parsel üzerinde yazı, etiket, mühür varsa tutanakta
belirtilir. Orijinal ambalajlarda firma _______________
(464) Sevil ATASOY, "Uyuşturucu madde sorunları", panel III, 1. Ulusal Adli Tıp Günleri Panel ve
Serbest Bildirileri, Ġstanbul 1985, s.53
adı yazılı bir etiket bulunabilir.
a- UyuĢturucu maddenin morfolojik yapısı: Miktar ölçülür,
tartılır Ģekli, kıvamı, rengi, kokusu ve homojen olup olmadığı,
orjinal ambalajlı ilaçlar/draje, kapsül, tuz, tablet, bol, sıvı
Ģekli gözle muayene edilerek tarif ve tespit olunur.
b- Mikroskobik muayene: UyuĢturucu maddelerin mikroskop
altında ince yapısına bakılır. Amor toz, kristalize toz, bitkisel
maddelerde yaprak, sap, tohum parçaları ayrıca esrar tozunda tek
hücreli mahmuzlar araĢtırılır.
c- ġimik analiz: UyuĢturucu ilaçlar özel metodlarla analize
edilir. UyuĢturucu maddeler ayrı ambalajlar içinde bulunursa her
birinin ayrı analizi yapılır. Büyük bir ambalaj kap içinde fazla
miktarda uyuĢturucu madde varsa önce bütün miktar karıĢtırılarak
homojenize edildikten sonra analizi yapılır, ihtiva ettiği
müessir madde miktarı belirlenir (465).
Kimyasal
Tahliller
Ġhtisas
Dairesinin
Toksikoloji
Labaratuvarlarında ise gerek ölüm öncesi (antemortem) gerekse
ölüm sonrası (postmortem) materyallerde uyuĢturucu madde aranır.
Ġncelenen örnekler, canlı kiĢilerden alınan idrar, kan, tükrük,
mide yıkama sıvısı yada otopsi sırasında elde edilen iç organ
parçaları ve diğer biyolojik örneklerdir. UyuĢturucu maddeleri
post-mortem örneklerde aramak, katı ve sıvı doğal yada yapay
materyalde aramaktan çok daha zordur (466).
3- UyuĢturucu madde kullananların muayenesi
UyuĢturucu madde almaktan dolayı Adli Tıpa gönderilenlerin
müĢahedesi, yani iptila veya alıĢkanlığın klinik belirtileri
Gözlem Ġhtisas Dairesinde tespit edilir. AlıĢkanlığın iptila
derecesinde olup olmadığına iliĢkin kararı ise Dördüncü Ġhtisas
Kurulu verir. Yargıtay sanığın uyuĢturucu madde müptelası olup
olmadığına iliĢkin olarak
(465) ÖZEN-AKKAY, s.144
(466) ATASOY, panel, s.53
sadece gözlem Ģubesince verilen rapor ile yetinilerek hüküm
kurulması halinde eksik soruĢturma nedeniyle hükmü bozmaktadır
(467).
Gözlem sırasında klinik ve labaratuvar muayeneleri ile
uyuĢturucu
madde
kullanıp
kullanmadığı
kullanmıĢ
ise
akutentoksikasyon, alıĢkanlık veya iptila derecesinde olup
olmadığı saptanır. Muayeneye önce teftiĢ ile baĢlanır. Hastanın
vücudunda uyuĢturucu madde kullandığını gösteren belirtiler (iğne
piküryerleri, burun içinde ülserler) gözlem kağıdına yazılır. DiĢ
kirinde, tırnak arasında uyuĢturucu madde kalıntıları aranır.
Kan, idrar, midesuyu, alınarak Ģimik ve spektral analizler
yapılır. UyuĢturucu maddeler aranır, gerekirse biyolojik testler
uygulanır. Somatik muayeneler ile kalp, kan dolaĢımı ve sinir
sistemi, duyu organlarındaki değiĢiklikler (gözlerde myosis,
midriasis...)
saptanır.
PsiĢik
muayeneler
illusion,
hallucination, apsession, fobi gibi belirtiler araĢtırılır.
MüĢahede ile akut entoksikasyon, uyuĢturucu madde alıĢkanlığı ve
iptila hali saptanmıĢsa belirtileri ayrıntılı olarak gözlem
kağıdına yazılır (468).
Klinik belirtiler her zaman, bilhassa yakalandıktan uzun
zaman sonra gönderilen ve cezaevinde bu maddeleri bırakmıĢ olan
insanlar için yeterli olmamaktadır (469).
Genellikle Adli Tıbbın Biokimya labaratuvarlarında iki
yöntem izlenmektedir. Gelen hastaların idrar ve kanlarında
araĢtırma yapılır. Birde burun mukozasından ve tırnak diplerinden
yapılan araĢtırmalarda kullanmıĢ olduğu maddenin artıklarını
bulmak suretiyle özel renk reaksiyonlarına bakmak ve ayrıcada
elektronik cihazla tatbik etmek suretiyle belirli dönemlerde
tesbit etmek imkan dahilindedir.
________________
(467) Bkz. "5. CD., 19.9.1991, 3309/3804", YKD, c.19, y.1993, sy.3, s.469-470
(468) ÖZEN-AKKAY, s.145
(469) Ayhan SONGAR, panel, II. ATG, s.78, 79
Afyon türevleri idrarda rahatça tespit edilir. Ancak belirli
bir süre içerisinde kiĢiyi labaratuvara sevk etmek gerekir. Eğer
o süre geçirilecek olursa vücuttan bu metabolizma artıkları
dıĢarıya atılır ve tespit etmeye imkan kalmaz. Esrar insan
vücudunda çok zor metabolize olmaktadır. Alındıktan itibaren bir
hafta içerisinde dahi esrarın tetrahidrokanabinol etken maddesini
belirli spotlar halinde idrarda tespit etmek imkanı vardır (470).
_______________
(470) ġemsi GÖK, panel, I.ATG, s.62
II. UYUġTURUCU MADDELERĠN ETKĠSĠYLE ÖLÜM VE
POSTMORTEM DEĞĠġMELER
Yüksek dozda alınan alıĢkanlık yapan ilaçlar zehirlenmeler
ve ölüme yol açabilirler. AlıĢkanlık yapan ilaçlardan en çok ölüm
olayları narkotikler, daha sonra sıra ile hallusinojenler,
stimulanlar
ve
depressanlar
yüzünden
meydana
geldiği
saptanmıĢtır. Damar içine Ģırınga edilen bazı ilaçlar ansızın
ölümlere sebep olabilir. AlıĢkanlık yapan bir ilacın damar içine
Ģırıngası ile ölüm meydana gelebileceği gibi içine katılan diğer
bazı ilaçlarda öldürücü olabilir. Parenteral injeksiyonlar için
hazırlanan alıĢkanlık yapan ilaçlar içine libido duygusunu
arttırmak için katılan procaine ansızın ölüm nedeni olabilir.
Damar içine Ģırınga edilen esrar solusyonu, liquid esrarın kan
plaketlerini bozduğu thrombositopeni ve koagulasyon yaptığı
gözlenmiĢtir.
Damar yolu ile verilen alıĢkanlık yapan ilaçların direkt
etkilerinden baĢka enjeksiyonlar asepsin antisepsi'ye uyulmadan
yapılırsa lokal apseler, hepatit, endokardit, tromboflebit,
anjeitis,
tetanoz,
beyin
apseleri,
menenjit,
myelit,
granulomatozis
gibi
iltihaplara
yol
açabilir.
Parenteral
enjeksiyonlar, Ģırınga kaynatılmadan arka arkaya birkaç kiĢiye
yapılırsa malarya, sifiliz gibi hastalıkların bulaĢmasına da
sebep olabilir.
AlıĢkanlık yapan ilaçlar ile ansızın ölümler, yada akut
zehirlenmeler sonucu ölüm meydana gelirse iç organlarda ilaçlara
özgü bir değiĢme ve lezyon bulunması güçtür. Kronik entoksikasyon
seyrinde ölüm meydana gelmesi halinde bazen az çok kullanılan
ilaca özgü lezyonlar meydana gelmiĢ olabilir.
Akut ve kronik zehirlenmeler sonucu ölüm vukua gelmiĢ olursa
alınan toksik maddenin bulunması için kan, idrar, safra, göz içi
sıvısı ve iç organlardan alınan materyalin analizi ve mikroskobik
muayeneleri yapılır. Afyon, morfin, eroin solunum merkezlerini
inhibe ettikleri için vücutta dıĢtan siyanoz, iç organlarda
asfiksi belirtileri, petesiyal kanamalar, akciğerde ödem, staz
husule gelir(471).
Akut ve kronik esrar zehirlenmeleri sonucu ölenlerin
cesedinde periferik kan dolaĢımı felci, kollaps durumu, kronik
entoksikasyonlar sırasında kansızlık, anemi belirtileri tesbit
edilmiĢtir. Kronik esrar zehirlenmeleri beyinde, nöral hücrelerde
değiĢmeler meydana gelebilir.
Kokain ile akut ve kronik zehirlenmeler sonucu ölüm meydana
gelirse kalpte dilatasyon, asfiksi belirtileri, burun septom
mukozalarında ülser ve hatta defekt, perforasyon olabilir.
Kokain ile yapılan medüller anastezi sonucu medulla spinaliz
dejenerasyonu perivasküler glios olabilir.
LSD zehirlenmelerinde kanda bu ilacın bulunması mümkündür.
LSD zehirlenmeleri sonucu ölenlerin iç organlarında peteĢiyal
kanamalar tespit edilmiĢtir.
Barbitürat
zehirlenmeleri
ile
ölenlerin
kanında,
iç
organlarında toksik maddeler saptanabilir. Barbitürütlar solunum
merkezinde yaptığı deprasyon nedeniyle hypoxia ve solunum felci
ile ölüme yol açabilir. Kronik zehirlenmelerde bronĢektasi,
bronko-pnömoni,
böbrek
tubulusları,
epitel
hücrelerinde
dejenerasyonlar olur(472).
________________
(471) ÖZEN-AKKAY, s.149
(472) Bilge KIRANGĠL, "UyuĢturucu bağımlılarında otopsi bulguları", ATD, c.7, y.1992, sy.3-4, s.151
III. UYUġTURUCU MADDE BAĞIMLILARANDA OTOPSĠ BULGULARI
Tüm Ģüpheli ölüm olgularında olduğu gibi uyuĢturucu
maddelerle ilgili olduğu sanılan bir ölüm olgusunda da adli tıbbi
araĢtırma yönünden, baĢlangıçta daima iki aĢama vardır. Bunlardan
birincisi keĢif muayenesi, diğeri ise otopsidir. KeĢif ile ölen
kiĢinin ölmeden önceki yaĢam biçimi ve alıĢkanlıkları ile ilgili
tahkikat bulguları hekime incelemelerinde ıĢık tutan bilgiler
verir. Otopsiden elde edilen makroskopik bulgularla mikroskopik
incelemeler ve toksikolojik araĢtırmalar ölüm nedenini ortaya
çıkarır.
A. KeĢif ve keĢif muayenesi
KeĢif, CMUK'nun 78. maddesi gereği, hekim huzurunda hakim
yada savcı tarafından; otopsi ise, hakim yada savcı huzurunda
hekim tarafından gerçekleĢtirilir. KeĢif sırasında hazır bulunan
hekim ölüm nedenini saptamak için kendisine gerekli ipuçlarının
araĢtırılmasını isteyebilir. Otopside bulunan hakim veya savcıda,
hekimden ileriki tahkikatta kendisine yardımcı olacak bulguların
incelenmesini talep edebilir.
UyuĢturucu maddelere bağlı olarak meydana gelen ölüm
olgularında, keĢif ve keĢif muayenesi sırasında yapılması gereken
incelemelerde, bazı belirgin özellikler saptanabilir. Bunlar,
hem otopsiye hemde adli tahkikata yardımcı olabilirler.
1. Ceset: Genellikle 30 yaĢın altındadır. Giysileri
özensizdir, vücud bakımı ve temizliği eksiktir. Normal kilosunun
çok altındadır.
2. Ölüm yeri: Ölüm çoğunlukla, koridor, banyo, genel
tuvaletler ve kapalı odalar gibi gözden uzak yerlerde meydana
gelir. Ceset, yatakta, sandalye üzerinde veya yerde olabilir.
UyuĢturucu madde etkisi altındaki kiĢiler bir kaza sonucu
veya hastahane tedavisi sırasında ölebilirler. Bu durumda ortam
değiĢik olmaktadır.
3. Araç ve gereçler: Ölen kiĢi, damar içi yolla kullanılan
bir uyuĢturucu almıĢsa, cesedin bulunduğu yerde, kullanılmıĢ
Ģırınga iğnesi, turnike, kibrit, kaĢık, cam ĢiĢe, pamuk, limon
veya su bulunur. Çünkü, uyuĢturucu madde tozları bir kaĢığa
konulduktan sonra, bunun üzerine genellikle limon suyu veya su
eklenerek bir kibritle ısıtılır. Böylece çözünen uyuĢturucu,
filtre olarak kullanılan bir parça pamuktan süzülerek Ģırıngaya
alınır. Ağızdan yüksek doz Ģeklinde bir uyuĢturucu alınmıĢsa, boĢ
veya kısmen dolu ilaç kutuları ve içinde su olan yada boĢ bir
bardak bulunur (473).
B. Otopsi
Otopside
haricen
cilt
ile
diĢeti
değiĢimlerinin
araĢtırılması önem taĢır. Akciğerlerde makroskopik olarak,
narkotik zehirlenmelerinde kardiaktip pulmoner ödem; çözelti
Ģeklindeki maddeler ile marihuana veya esrar inhalasyonları
sonucunda ise konjestif-toksik pulmoner ödem görülür.
Esrar
içicilerinde
ağır
bronĢial
bulgular
saptanır.
UyuĢturucu kullanımına bağlı olarak karaciğerde, kolestazis,
viral hipatit ve uyuĢturucu hepatopatisi, karaciğer hücre
dejenerasyonu,
mezenkimal
reaksiyonlar
ve
yabancı
cisim
reaksiyonu ortaya çıkar. Böbreklerdeki toksik lezyonlar ise
kullanılan maddenin cinsine değil, kullanım süresine bağlı olarak
meydana gelir. Santral sinir sisteminde ödem-hipe remi-noktavi
kanamalar üçlüsü tüm olgularda saptanır. Kullanılan maddelerin
alınıĢ yöntemleri kalp ve damar lezyonlarına neden olur. Bu
değiĢimlerin
otopside
makroskopik
ve
miroskopik
olarak
araĢtırılması gereklidir. Alınan madde vücuddan tamamen atılmadan
meydana gelen ölüm olgularında toksikolojik araĢtırma ölüm sebebi
belirlenmesinde büyük faydalar sağlar (474).
_______________
(473) KIRANGĠL, "a.g.m.", s.152
(474) KIRANGĠL, "a.g.m.", s.157
SONUÇ
UyuĢturucu
maddeler,
tarihin
ilk
dönemlerinden
beri
toplumlar
tarafından
bilinmekte
ve
değiĢik
amaçlarla
kullanılmakta ise de, bu maddelerin suistimali ve bundan
kaynaklanan problemler hiç bir zaman günümüzdeki tehlike düzeyine
ve alarm verici boyutlara varmamıĢtır.
Yakın zamana kadar uyuĢturucu problemi, büyük ölçüde ABD ve
Batı Avrupa ülkelerinin problemi iken, son yıllarda tüketici
ülkelerin yanısıra üretici ülkelerin ve sanayileĢmiĢ ülkelerin
yanısıra Üçüncü Dünyanında uyuĢturucu salgınının etkisine girdiği
görülmektedir. Ortadoğu ve Asya'dan Batı ülkelerine ve özellikle
Güney Amerika'dan ABD'ye yönelik eroin, esrar ve kokain gibi
doğal uyuĢturucuların trafiğine karĢılık sanayileĢmiĢ ülkelerden
de dünyanın diğer yörelerine giderek artan bir sentetik
uyuĢturucu (hap) trafiği gözlenmektedir.
Ülkemizde, polis tarafından ele geçirilen uyuĢturucu madde
miktarlarındaki
artıĢ,
ülkemiz
üzerinden
gerçekleĢtirilen
kaçakçılığın giderek arttığının iĢaretidir. Mevcut bilgi ve
verilerin
ıĢığında,
ülkemizde
bugün
için
bir
epidemiden
bahdilemezsede, ülkemizinde bir gün uyuĢturucu probleminin
"ulusal bir felaket" niteliğini aldığı bazı Avrupa ülkelerinin ve
ABD'nin durumuna düĢmemesi için, uyuĢturucu olayının üzerine
ciddi ve kararlı bir biçimde eğinilmesi gerekmektedir. Zira
uyuĢturucu madde kullanma alıĢkanlığının boyutları büyür ve
salgın halini alırsa, polis tedbirleri ve ceza hukukunun önleyici
ve tenkil edici rolü sorunun çözümünde yetersiz kalır. Epidemi
halini aldıktan sonra güvenlik kuvvetleri sadece olayları izlemek
durumunda kalmaktadırlar. Bu nedenle mesele, sorunun bir epidemi
halini almasını önleyebilmektir.
UyuĢturucu maddelere bağımlılarca duyulan talep ve bunların
yasadıĢı pazarlamasından elde edilen büyük karlar, uluslararası
suç Ģebekelerinin bu sahaya el atmalarına neden olduğundan,
uyuĢturucu maddelerin uluslararası denetimi ve kaçakçılığının
önlenmesi ülkeler arasında büyük bir iĢbirliğini gerekli
kılmaktadır.
UyuĢturucu maddelerle mücadele alanında ulaslararası planda
bir çok örgüt ve kuruluĢ faaliyet göstermekte olup, çok sayıda
uluslararası sözleĢme meydana getirilmesine rağmen, bu alanda
daha içten, geçerli ve etkin önlemlere ihtiyaç vardır. Bu güne
kadar uyuĢturucu maddelerle mücadele alanında uluslararası
düzeyde ön planda rol alan ülkemizin bu alandaki en son sözleĢme
olan 1988 Viyana sözleĢmesini de vakit geçirmeden onaylayacağını
ummaktayız.
UyuĢturucu maddelerin serbeĢtleĢtirilmesi ve piyasanın
sadece idari tedbirlerle kontrolü yönündeki fikirlere katılmak
mümkün değildir. Devlet fertlerin ve toplumun uyuĢturucu
maddelerin etkisine karĢı himayesini sağlamak için elindeki diğer
sosyal
kontrol
araçlarının
yanısıra
ceza
hukukuna
da
baĢvuracaktır. SerbestleĢtirme uyuĢturucu maddelerin daha kolay
elde
edilmesine
dolayısıyla
dahada
yaygınlaĢmasına
neden
olacaktır. Ancak kullanma konusunda, hürriyeti bağlayıcı ceza
yarardan çok zarar meydana getirebileceğinden toplumun elinde
bulunduracağı tedbirler (sosyo-ekonomik, ihtiyari ve zorunlu
tedavi vs.) çeĢitlendirilmelidir.
Ülkemizdeki uyuĢturucu maddelere iliĢkin mevzuata gelince;
bu alandaki idari ve cezai mevzuatın modern bir anlayıĢla ele
alınıp güncelleĢtirilmesi zorunludur.
Belirtmek gerekir ki, uyuĢturucu maddelere iliĢkin suçların
ceza
kanunumuzda
öngörülmesinin
nedeni,
kamu
esenliği
çerçevesinde genel sağlığı korumaktır. Gerek uyuĢturucu madde
temini ve gerekse kullanmak üzere bulundurmak ve kullanmak
suçları "zarar" ve "tehlike" suçlarıdır. Burada zarar ve
tehlikenin somut biçimde olması da Ģart değildir.
"Uyuşturucu madde" kavramının ceza kanunumuzda tanımının
verilmemesi,
kiĢi
özgürlüğü
bakamından
sakıncalı
gibi
görülebilirse de, kavramın gerek iç hukuk ve gerekse uluslararası
sözleĢmelerle belirlenen biçimde kapsam kazanmıĢ olması sakıncayı
önler niteliktedir. Nitekim Adli Tıp Kimyasal Tahliller Ġhtisas
Dairesinden mütalaa alınmak suretiyle ortaya çıkacak duraksamalar
giderilebilecektir. Ancak hergün bir yenisi icad edilen, ister
doğal ve isterse sentetik olsun uyuĢturucu maddelerin, uyuĢturucu
kapsamına alınıncaya kadar, uyuĢturucu sayılmaması yasalarda
boĢluk yaratmaktadır. Bu nedenle yeni icad edilmiĢ uyuĢturucu
maddenin yasa kapsamına alınması konusunda daha etkili kanun
değiĢikliğine ihtiyaç vardır. Yeni keĢfedilen maddenin Adli Tıp
Kurumu raporlarına göre uyuĢturucu madde olduğunun anlaĢılması
durumunda yasa kapsamına alnımasını beklemeksizin uyuĢturucu
madde kabul edilmesi Ģeklindeki bir değiĢiklik yararlı olacaktır.
UyuĢturucu maddenin niteliğinden doğan Ģiddet sebebini
TCK'nun dört madde ile eroin, kokain, morfin ve baz morfinle
sınırlamıĢ olmasını izahta güçtür. Esrarın Ģiddet sebebi olmaktan
çıkarılması yerindedir.
TCK'da uyuĢturucu madde suçlarını temin bakımından kullanmak
üzere bulundurmak ve kullanmak suçlarına göre daha ağır
müeyyidelerin öngörülmüĢ olması doğrudur ve normaldir. 3756
sayılı
kanunla
yapılan
değiĢikliklerle
uyuĢturucu
madde
suçlarında uluslararası uygulamaya paralel olarak müeyyidelerdeki
azaltmalar yerindedir.
Ancak yine de TCK'nun 404/2. maddesine göre, kullanma amacı
ile cebinde çok az miktarda uyuĢturucu madde bulundurulduğunda
veya bir esrarlı sigara içildiğinde, son değiĢikliğe göre
verilecek ceza bir yıldan iki yıla kadar hapistir. Bu cezanın
kullanma suçu için hayli fazla olduğu görüĢündeyiz. KiĢinin sırf
uyuĢturucu madde kullandı diye cezaevine kapatılması sorunu
çözmekten uzaktır. KiĢi cezaevine girince toplumdan uzaklaĢmakta;
gelecekteki yaĢamında ağır ve güç sorunlarla karĢılaĢmaktadır. Bu
nedenle, birçok ülke özellikle uyuĢturucu madde kullanma
suçlarında daha hafif cezalar öngörmüĢtür. Aslında uyuĢturucu
madde
kullanan
ve
bu
amaçla
bulunduran
kiĢinin
cezalandırılmasından çok tedavi edilmesi amaçlanmalıdır. Her ne
kadar TCK'nun 404/4. maddesinde uyuĢturucu madde alıĢkanlığı
iptila derecesinde olanların tedavi olanağı sağlanmıĢ ise de, bu
yeterli olmadığından, bağımlılık, itiyat ve kullanma hallerinde
de tedavi olanağı sağlanmasında yarar vardır.
Son değiĢiklikle getirilen TCK 404/3. maddesi hükmü ile,
uyuĢturucu madde kullanması dolayısıyla herhangi bir koğuĢturmaya
maruz kalmadan resmi makamlara baĢvurarak tedavisini isteyen
kimsenin alıĢkanlığı iptila derecesinde olmasada hakkında
koğuĢturma yapılmayacaktır. Bu teĢvik tedbirini olumlu buluyoruz.
Bunun yanısıra soruĢturmaya baĢlandıktan sonra da talep halinde
hakime cezaya alternatif olarak tedavi tedbirine karar verebilme
yetkisinin tanınması gerektiği kanaatindeyiz.
Kanunların uygulanması bakımından uygulayıcıların formasyonu
da önem taĢır. Bu nedenle Hakim ve Savcı Adayları Eğitim
Merkezindeki programların içerisine uyuĢturucu madde suçlarıda
alınmalıdır. Bunun yanısıra meslekteki yargıçlara yönelik olarak
yargıtayda
eğitim
seminerleri
düzenlenebilir.
Savcı
ve
yargıçların uyuĢturucu madde kullanma suçlusunun psiko-sosyal,
biyolojik durumuna değin bilgilere sahip olması arzulanır. Ceza
yargılamasının tretman (tedavi) amacına yönelik olması gereği,
her adli safhada alınacak kararlarda suçlunun kiĢisel durumunun
gözönüne alınması (bireyselleĢtirme ilkesi) gerekmektedir.
Mevzuatımıza göre uyuĢturucu kaçakçılığından elde edilen
gelirlerin müsaderesinin mümkün olmaması ve kara para aklama
konusunda bir düzenlemenin olmayıĢı bu alandaki yasal boĢlukların
baĢında gelmektedir. Bu alanlarda gerekli yasal düzenlemeler
vakit geçirilmeden yapılmalıdır.
UyuĢturucu madde temini suçlarıyla mücadele organize suçlar
çerçevesi içinde ele alınmalı ve farklı ve yeni yargılama
usulleri getirilmelidir. Belirtmek gerekir ki organize suçlar
sadece tek baĢına toplum üzerinde bir tehdit oluĢturmakla kalmaz,
pek çok suçlu için büyüleyici bir model de olur. Gerek önleme
gerekse bastırma alanında eğer kesinlikle yeni bir düĢünce ve
yeni yargılama usulleri ortaya çıkmazsa, bu suçların toplumumuz
üzerindeki tehdidinin gelecekte çok fazla ağırlaĢacağı kaygısını
taĢıyoruz.
Unutulmamalıdır ki uyuĢturucu maddeler sorunuyla mücadelede
kanun uygulaması tek baĢına yeterli olmaz. Diğer tedbirler de
aynı önemde olmak üzere gereklidir. Gerçekten bu çok yönlü
sorunun çözümü araĢtırılırken çok yönlü yaklaĢım yapmak gerekir.
Hakim,
savcı,
doktor,
polis
konunun
kendi
alanlarındaki
bölümlerine hakim oldukları gibi problemin diğer yönlerinde de
tam bilgi sahibi olmalıdır. Ayrıca ülkemizde bu alanla ilgili
adli, idari, tıbbi kuruluĢlar ve polis arasında sağlam ve sıkı
bir iĢbirliğine gereksinim vardır.
UyuĢturucu madde bağımlıları için tedavi merkezlerinin ve
cezaevi
veya
hastahane
sonrası
bakım
servislerinin
de
geliĢtirilmesi oldukça önemlidir. Amatem gibi merkezler en kısa
zamanda diğer büyük Ģehirlerimizde de kurulmalı ve giderek
yaygınlaĢtırılmalıdır.
Ülkemizde uyuĢturucu maddelerle mücadele alanında çalıĢan
kuruluĢların azlığı ve yetersizliği yanında bir koordinasyon
eksikliği de gözlenmektedir. Bu bağlamda YeĢilayın UyuĢturucu
Kültürü ve Tedbirler Raporunda önerdiği BaĢbakanlığa bağlı bir
UyuĢturucularla
Mücadele
MüsteĢarlığı
kurulması
önerisine
katılıyoruz.
UyuĢturucu maddelerle mücadelenin en önemli cephelerinden
biri de kuĢkusuz polis mücadelesidir. Dünyada bu alandaki
yönelim, polis arasından ağır uyuĢturucu suçluluğu denilen para
aklama ve mali suçlar alanında uzmanlaĢmıĢ birimler kurulması ve
polisin görevini etkin bir biçimde yerine getirmesini sağlayacak
teknik araçlarla donatılmasıdır. Bu gidiĢin ülkemiz açısından da
izlenmesi gerekmektedir.
Olayın arz yönü kadar talep yönüne de aynı önemde
eğilinmelidir. Görünen Ģu ki, nerede yoğun bir talep varsa, orada
buna uygun bir arzda ortaya çıkmaktadır. BaĢta uyuĢturucu
maddelerden en fazla etkilenen gençlik kesiminin ihtiyaç ve
beklentilerinin tatmine ve sorunlarının çözümüne çalıĢılmalıdır.
Gençlere, kendilerine hayatın sorunlarından uyuĢturucuların sahte
cennetine kaçıĢlarını engelleyecek olan kiĢilik olgunluğu ve
iradeyi sağlayacak ruhi, zihni ve bedensel ihtiyaçlarına dönük-
eğitici, kültürel etkinlikler ile spor faaliyetlerine gerekli
önem verilmelidir. Bu konuda devletin imkanlarının yanısıra
gönüllü kuruluĢların da katkı ve katılımı sağlanmalıdır.
|