Türkçesi: Hilmi Ziya Ülken



Yüklə 1,19 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə14/119
tarix17.05.2022
ölçüsü1,19 Mb.
#58305
1   ...   10   11   12   13   14   15   16   17   ...   119
Etika - Spinoza

corporel)
 cevher, insanda tensel, şeylerde cisimsel anlamına gelir.


TANRI HAKKINDA 45
bir  cevherden  başka  hiçbir  şeyin  anlaşılamamasıdır;  cevher  ve  sonlu  bir 
arada  uzlaştırılamayacaklar,  çünkü  (önerme  8)  her  cevher  zorunlu  ola­
rak sonsuz olduğu için bu da çelişikliği gerektirecektir.
Önerme XIV 
Tanrıdan başka cevher olamaz ve tasarlanamaz.
Kanıtlama
Tanrı mutlak olarak sonsuz bir varlık olduğu, bir cevherin özünü ifa­
de eden bütün sıfatlara sahip bulunduğu (tanım 6) ve zorunlu bir varlığı 
olduğu  için  (önerme  11),  Tanrıdan  başka  bir  cevher  olmuş  olsaydı,  bu 
cevherin  ancak  Tanrının  sıfatlarından  biri  yardımıyla  açıklanabilecek 
çeşitte  olması  gerekirdi.  Böylece  bu  cevher  Tanrı  ile  aynı  sıfata  sahip 
olacak  ve  bunun  sonucunda  aynı  sıfata  sahip  iki  cevher  bulunacaktı  ki, 
bu  da  saçmadır  (önerme  5),  bundan  dolayı  bu  iki  cevher  ne  aynı  olacak 
olan  sıfatlarıyla,  ne  de  cevherin  tabiatını  asla  değiştirmeyen  tavırları  ve 
duygulanışlarıyla  birbirlerinden  ayrılamazlar,  öyle  ise  Tanrıdan  başka 
cevherin  olmayacağı  ve  bunun  sonucunda  ondan  başkasının  tasarlana­
mayacağı  doğrudur.  Zira  eğer  başkası  tasarlansaydı,  zorunlu  olarak  onu 
var gibi tasarlamak gerekecekti; çünkü cevher fikri varlığın zorunluluğu­
nu  gerektirir,  halbuki  Tanrıdan  başka  bir  cevher  -bu  kanıtlamanın  bi­
rinci bölümüne göre- var diye tasarlanamaz. Demek ki bu saçmadır. Öyle 
ise Tanrıdan başka bir cevherin olmayacağı ve tasarlanamayacağı doğru­
dur.
Önermenin sonucu I 
Buradan çok açık olarak şu sonuç çıkar ki, tek bir Tanrı vardır, yani 
(tanım 6) 10’uncu önermenin scolie’sinde söylemiş olduğumuz gibi tek 
bir cevher vardır (önerme 10), âlemde mutlak olarak sonsuz tek bir cev­
her vardır.
Önermenin sonucu II 
Yine buradan şu sonuç çıkar ki, uzamlı şey ile düşünen şey Tanrının 
ya sıfatları, ya da Tanrının sıfatlarının duygulanışlarıdır: Çünkü var olan 
her şey (Aksiyom 1) kendi başına ya da bir başkasında vardır, yani ya bir 
cevherin sıfatı ya da duygulanışıdır.


46 ETİKA
Önerme XV
Var olan her şey Tanrıda vardır ve Tanrı olmadan hiçbir şey var ola­
maz ve tasarlanamaz.
Kanıtlama
On  dördüncü  önermeye  göre,  Tanrıdan  başka  cevher  yoktur  ve  ta­
sarlanamaz,  cevher  denince  (tanım  3),  kendi  başına  var  olan  ve  kendi 
kendisiyle  tasarlanan  şeyi  anlıyorum.  Başka  bir  yönden,  cevherin  tavır­
ları ve duygulanışları cevhersiz var olamaz ve tasarlanamaz, çünkü (tanım 
5)  onlar  ancak  cevherde  vardırlar;  buradan  şu  sonuç  çıkar  ki,  hiçbir  ta­
vır Tanrının tabiatı dışında var olamaz ve tasarlanamaz ve her biri yalnız 
Tanrının  tabiatında  olabilir  ve  onunla  tasarlanabilir.  Tanrı  var  olan  biri­
cik  cevher  olduğu  ve  var  olduğunu  gördüğümüz  hiçbir  şey  asla  cevher 
olmadığı  için,  öyle  ise  bu  şeyler  zorunlu  olarak  tavırdırlar  ve  her  tavır, 
kendi  cevherinde  vardır;  buradan  şu  sonuç  çıkar  ki,  var  olan  her  şey 
Tanrısız ne var olabilir ne tasarlanabilir.
Scolie
Tanrının insan gibi can ve tenden, ruh ve bedenden birleşik olduğunu, 
onun gibi pasif hallere, edilgilere konu olduğunu tasarlayan kimseler vardır. 
Fakat şimdiye kadar söylemiş olduğum şeyler bu türlü kimselerin ne değin 
aldandıklarını ve Tanrının tabiatı üzerinde doğru bir fikre sahip olmaktan 
uzak bulunduklarını yeteri kadar öğretmiştir. Kaldı ki, bu çeşit filozofların 
üzerinde durmayacağım. Çünkü, gerçekten Tanrının tabiatı üzerinde biraz 
düşünmüş olanların hepsi, Tanrının asla cisimsel, tensel olmadığını kabul 
ederler ve bunu çok haklı olarak cisim ve ten için edindiğimiz kavramlarla 
kanıtlarlar.  Çünkü  cisim  deyince  uzun,  geniş  ve  derin  bir  nicelik  ve  her 
yönden sınırlanmış olan bir şekilden başka ne anlıyoruz? Halbuki saçmalı­
ğa  düşmeden,  bu  fikirler  mutlak  olarak  sonsuz  bir  varlık  olan  Tanrıya 
tatbik  edilebilir  mi?  Bununla  birlikte,  Tanrının  asla  cisimsel  olmadığını 
kanıtlamak  için  kullandıkları  başka  sebeplerle,  bir  yönden  cisimsel  ya  da 
uzamlı  cevhere  Tanrının  tabiatı  ile  asla  uzlaştırılamaz  gibi  baktıklarını 
gösterdikleri  gibi,  öte  yandan  bu  cisimsel,  tensel  cevheri  yaratanın  Tanrı 
olduğunu kabul ederler. Fakat ileri sürülen bu yaratmanın nasıl ve hangi 
güçle meydana gelebileceğini asla bilmezler, bu da açıkça gösterir ki yarat­
madan söz ettikleri zaman, ne söylediklerini kendileri de bilmiyorlar.


TANRI HAKKINDA 
47
Haklarında  hüküm  verebildiğim  kadar,  oldukça  açık  kanıtladım  ki, 
başka bir varlıkla meydana getirilebilmiş ya da yaratılabilmiş cevher yok­
tur.  (bak:  önerme  6’nın  önerme  sonucu  ve  önerme  VIII’in  scolie  si).  Bun­
dan  başka  göstermiş  olduğum  gibi  (önerme  14)  Tanrıdan  başka  hiçbir 
cevher  var  olamaz  ve  tasarlanamaz.  Buradan  da  şu  sonucu  çıkardık  ki, 
uzamlı cevher Tanrının sonsuz sıfatlarından biridir: bununla birlikte daha 
tam bir açıklama yapmak için, aşağıdaki usavurmalara indirilebilen başlıca 
itirazlara cevap vermek zorunda olduğumu sanıyorum.
Önce  diyorlar  ki,  cisimsel,  tensel  cevher,  cevher  olmak  bakımından, 
parçalardan meydana gelmiştir ve buradan da şu sonuç çıkar ki, o sonsuz 
olamaz  ve  bundan  dolayı  Tanrıya  ait  olmaz;  birçok  örneklerle  temellen­
dirmeye çalıştıkları şey budur. İşte birkaç örnek:
Eğer  cisimsel,  tensel  cevherin  sonsuz  olduğu  doğru  ise,  diyorlar,  ka­
bul  etmelidir  ki  onu  iki  bölüme  ayırınca,  ayrılan  iki  parçadan  her  biri  ya 
sonlu  ya  sonsuz  olacaktır.  Bölünen  parçalardan  her  birinin  sonlu  olduğu 
söylenirse,  bundan  iki  sonlu  parçadan meydana gelen bir sonsuz  olduğu 
sonucu  çıkacaktır  ki,  bu  da  saçmadır;  tersine,  bölünen  iki  kısımdan  her 
birinin  sonsuz  olacağı  söylenirse,  bundan  şu  sonuç  çıkar  ki,  başka  bir 
sonsuzdan  iki  kere  daha  büyük  olan  bir  sonsuzun  olabilmesi  gerekir,  bu 
da ötekinden daha az saçma değildir.
Nitekim sonsuz bir niceliği bir ayakla (foot) ölçerseniz, orada sonsuz 
ayak bulursunuz; eğer onu bir pus’la ölçerseniz, orada sonsuz pus bulur­
sunuz ve bu ikinci sonsuz birincisinden iki defa daha büyük olacaktır. 
Bir de şu biçim bir şekli varsayınız:
Varsayınız ki bu şekil, sonsuz bir nicelikte olsun ve A noktasından iki 
AB  ve  AC  doğrultuları  çizmişsiniz,  bu  iki  doğrultu  önce  birbirinden  be­
lirli uzaklıkta olacaklardır. Ancak, sonra onlar sonsuzca uzanacakları için,


48 ETİKA
kabul  etmek  gerekir  ki  B  doğrultusu  ile  C  doğrultusu  arasındaki  uzaklık 
çok  büyük  bir  derecede  artacaktır  ve  sonunda  bu  iki  doğrultunun 
uzaklaşması belirli bir uzaklıktan belirlenemez bir uzaklığa ulaşacaktır.
İşte diyorlar, niceliğin sonsuz diye varsayıldığı bir sistemde çıkan saç­
malıklar bundandır; ve bundan da şu sonuç çıkar ki, madde ya da cisim­
sel cevher zorunlu olarak sonludur ve bundan dolayı asla Tanrının tabia­
tına uygun değildir.
Tanrının  üstün  (souverain)  yetkinliğinden  çıkarılmış  başka  bir  kanıt 
daha  ileri  sürülüyor.  Tanrı  deniyor,  üstün  bir  surette  yetkin  olduğu  için, 
edilgin  (passif)  olamaz.  Halbuki  cisimsel  cevher  bölünebildiği  için  edil­
gin olabilir. Cisimsel cevher Tanrının özüne ait değildir.
İşte  cisimsel  cevherin  Tanrının  tabiatına  elverişli  olmadığını  ve  ona 
ait olmayacağını kanıtlamak için filozofların yazdıkları şeyler aşağı yukarı 
budur.  Fakat  buna  biraz  dikkat  edilecek  olursa,  bütün  bu  usavurmalara 
cevap vermiş olduğum görülecektir.
Gerçekten,  bu  usavurmalar  yanlış  bir  varsayım  üzerine,  yani  cisimsel 
cevherin parçalardan meydana gelmiş olduğunu varsaymak üzerine kurul­
muştur. Cevherin bölünemez olduğunu kanıtlayarak bu varsayımın yanlış­
lığını (önerme 12 ve önerme sonucu, önerme 13) gösterdim.
Zaten  buna  dikkat  edilecek  olursa,  onların  ileri  sürdükleri  ve  uzamlı 
cevherin  sonlu  olduğunu  kanıtlamak  için  kanıt  diye  gösterdikleri  bütün 
saçmalıklar,  asla  niceliğin  sonsuzluğu  üzerinde  savunduğum  tezden  ileri 
gelmiyor, ancak sırf sonsuz bir niceliğin ortak ölçülebilir ve sonlu parça­
lardan  meydana  gelmiş  diye  varsayılmasından  ileri  geliyor.  Böylece  ileri 
sürdükleri  bütün  saçmalıkları  toplayarak  çıkarabilecekleri  sonuç  şudur 
ki, sonsuz bir nicelik ne bir ortak ölçülebilirdir, ne de parçalardan meydana 
gelmiştir  ve  şüphesiz  bölünebilir  olduğu  sonucu  çıkarılabilen  cevherde 
hiçbir sıfat olmadığını söyleyerek kanıtladığım şey de (önerme 12) budur. 
Öyle  ise  görülüyor  ki,  bana  karşı  ileri  sürdükleri  itirazlar  gerçekte  yine 
kendilerine dönüyor.
Eğer  bununla  birlikte,  ileri  sürdükleri  tezin  saçmalıklarından,  uzamlı 
cevherin  zorunlu  olarak  sonlu  olduğu  sonucunu  çıkarmakta  direnecek 
olurlarsa, ben onlardan, bu bakımdan bir dairede dörtgen hassaları oldu­
ğunu söyledikten sonra, dairede çevreye doğru çizilmiş çizgileri birbirine 
eşit hiçbir merkezin bulunmadığı sonucunu çıkaran bir adama benzedik­
lerine  dikkat  etmelerini  rica  ederim.  Gerçekten,  cisimsel  cevher  bir  son­


TANRI HAKKINDA 49
suz  ve  bölünmez  olarak  tasarlanabildiği  halde  (önerme  5,  8  ve  12),  onun 
sonlu  olduğunu  kanıtlamak  için  çok  ve  bölünebilir  olduğunu  söylemeye 
kalkarlar;  bir  doğrultunun  noktalardan  meydana  gelmiş  olduğunu  söy­
leyerek  işe  başlayanların  ve  buradan  yola  çıkarak  bir  doğrultunun  son­
suzca bölünemeyeceğini kanıtlamak için pek çok kanıtlar bulanların söy­
ledikleri de budur.
Gerçekten, cisimsel cevherin cisimler ya da parçalardan meydana gel­
miş olduğunu varsaymakta, bir cismin düzlemlerden, her düzlemin doğ­
rultulardan  ve  her  doğrultunun  noktalardan  meydana  gelmiş  olduğunu 
söylemekten  daha  az  saçmalık  yoktur.  Aklı  olan  herkes,  hele  boşluğu 
reddedenler  bunu  kabul  edecektir.  Zira  cisimsel  cevherin  kendi  parça­
larının  gerçekten  birbirinden  seçik  olacak  gibi  bölünebileceği  doğruysa, 
başka  parçalar  birleşmiş  kaldıkları  halde,  bu  parçalardan  birisi  niçin  yok 
olmasın?  Neden  bu  parçalar,  aralarında  boşluk  olmasına  engel  olacak 
gibi  birbirleriyle  sıkışık  olmasınlar?  Zira,  en  sonra,  iki şey gerçekten  bir­
birinden seçik olduğu zaman, kendi varlığı hiçbir bozulmaya uğramaksızın 
biri öteki olmadan var olabilir. Halbuki tabiatta asla boşluk olmadığı sa­
bit  olduğu  için  ve  başka  yerde  göstereceğim  gibi  tersine  olarak,  evrenin 
bütün bölümleri aralarında hiçbir boşluk olmayacak şekilde sıkıdan sıkı­
ya  bağlandıkları  için,  bundan  şu  sonuç  çıkar  ki,  parçalar  gerçekten  seçik 
olamazlar, yani cevher olmak bakımından cisimsel cevher bölünemez.
Eğer bana birisi şimdi neden dolayı böyle niceliğe bölünebilir gözüyle 
bakmaya tabiatça eğilimli olduğumuzu sormuş olsa, ona insanların nice­
liği  iki  farklı  biçimde  tasarladıkları  şeklinde  cevap  verirdim:  Bir  kısmı 
onu  soyutlayarak,  yani  yüzünden  hayal  güçleriyle  göz  önüne  alırlar;  bir 
kısmı  ise  onu  kendi  başına  ve  bir  cevher  gibi  ele  alırlar  ki,  bu  da  hayal 
gücü ile değil, sırf akıl ile yapılır. Birincilerin yaptıkları gibi, eğer bir nice­
liği ancak hayal gücümüzün bize çizdiği şekilde anlarsak -ki çoğu kere ve 
daha kolay olan da budur- onu sonlu, bölünebilir ve parçalardan meyda­
na gelmiş gibi görürüz. Eğer tersine biz onu aklın çabasıyla ele alırsak ve 
cevher  olmak  üzere  tasarlarsak  ki,  bu  çok  güçtür,  göstermiş  olduğum 
gibi onu sonsuz, tek ve bölünemez gibi görürüz. Hayal gücüyle aklı ya da 
zihni  ayırt  etmesini  bilenler,  söylediğim  şeyi  çok  açık  göreceklerdir  ve 
maddenin  her  yerde  aynı  olduğu,  ancak  birçok  farklı  değişiklikleri, 
tavırlaşmaları  var  gibi tasarladığımız  zaman kendisini  parçalara ayırabi­
leceğimizi, bundan dolayı da parçaların gerçekten ayrılmamış olduğu,


50 ETİKA
daha  doğrusu  aralarında  sırf  tavır  bakımından  modal  bir  fark  olup  ger­
çekte  bir  fark  olmadığı  noktalarına  dikkat  edilecek  olursa,  bu  daha  iyi 
görülecektir. Diyelim ki, suyun su olmak bakımından bölünebilir ve parça­
larının  birbirinden  ayrı  olduklarını  tasarlarız  da,  cevher  olmak  bakımın­
dan  bu  bölünebilmeyi  tasarlayamayız;  zira  cevher  olmak  bakımından  o, 
bölünemez.  Nitekim  su  olmak  bakımından  su  birleşir  ve  dağılır,  fakat 
cevher olmak bakımından ne meydana getirilebilir ne bozulabilir.
Bütün  bunlar,  maddenin  cevher  olmak  bakımından  bölünebilir  ve 
parçaların  birleşmesinden  meydana  gelmiş  olduğu  şeklindeki  varsayım 
üzerine  kurulmuş  olan  öteki  itiraza  yeteri  kadar  cevap  verir.  Eğer  bu 
böyle  ise maddenin neden dolayı  Tanrının tabiatına  elverişli olmayan bir 
sıfat  olacağını  anlamıyorum,  çünkü  (önerme  14),  Tanrıdan  başka  cevher 
yoktur  ve  bundan  dolayı  da  Tanrı  başka  bir  cevherden  edilgin  olamaz, 
her  şey  Tanrıdadır;  tekrar  ediyorum,  her  şey  ancak  onun  sonsuz  tabia­
tının kanunlarına göre ve başka yerde göstereceğim gibi, tabiatın zorunlu 
sonucu  olarak  meydana  gelir.  Böylece  denilemez  ki  Tanrı  başka  bir  var­
lıktan  edilgin olabilsin, ya da madde bölünebilir  diye varsayıldığı zaman 
da tabiatına uygun olmayan bir sıfat olsun; yeter ki Tanrı ezeli ve sonsuz 
olsun. Fakat işte bu nokta üzerinde şimdiye kadar yeteri derecede söyle­
dik.
Önerme XVI
Tanrının  tabiatının  zorunluluğundan,  sonsuz  tavırlar  halinde  sonsuz 
şeyler, yani sonsuz bir aklın bütün tasarlayabileceği şeyler çıkmalıdır.
Kanıtlama
Eğer herhangi bir şeyin tanımından, zihin bu şeyin gerçekten zorunlu 
sonuçları olan özeliklerini çıkarırsa (inférer ederse) ve şeyin tanımı özün­
de  ne  kadar  çok  gerçeklik  gösterirse;  Tanrının  tabiatının,  her  biri  kendi 
cinsinde  sonsuz  özü  ifade  eden  mutlak  sonsuz  sıfatları  olduğu  (tanım  6) 
için,  sonsuz  bir  aklın  bütün  tasarlayabileceğinin  zorunlu  olarak  bundan 
çıkması gerekir.
Önermenin sonucu I
Buradan  da  şu  sonuç  çıkar  ki,  Tanrı  sonsuz  bir  aklın  kavrayabileceği 
şeyin etker nedenidir (cause efficiente).


TANRI HAKKINDA 51
Önermenin sonucu II 
ikinci olarak şu sonuç çıkar ki, Tanrı ilinekli olarak (accidentel) değil, 
kendisi ile nedendir (per se et non per accidens).
Önermenin sonucu III 
Üçüncü olarak da şu sonuç çıkar ki, Tanrı mutlak surette ilk nedendir.
Önerme XVII
Tanrı  hiçbir  baskıya  bağlanmadan,  sırf  kendi  tabiatının  kanunlarıyla 
tesir eder, etkindir.
Kanıtlama
Kanıtladık ki (önerme 16), Tanrının yalnızca tabiatının zorunluluğun­
dan,  ya  da  aynı  şey  demek  olan  yalnızca  kendi  tabiatının  kanunlarından 
mutlak  olarak  sonsuz  şeyler  çıkabilir;  başka  bir  yönden  kanıtladık  ki, 
hiçbir  şey  Tanrısız  olamaz  ve  Tanrısız  tasarlanamaz;  fakat  tersine,  her 
şey  Tanrıdadır.  Buradan  şu  sonuç  çıkar  ki,  onun  dışında  onun  etkisini 
zorlayan  ve  tesir  etmesini  gerektiren  hiçbir  şey  olamaz;  öyle  ki,  o  hiçbir 
baskıya uğramadan, sırf kendi tabiatının kanunlarıyla tesir eder.
Önermenin  Sonucu  I 
Buradan  ilk  önce  şu  sonuç  çıkar  ki,  Tanrının  dışında  ya  da  Tanrıda 
onun  etki  yapmasına  sebep  olabilecek  kendi  tabiatının  yetkinliğinden 
başka hiçbir neden yoktur.
Önerme  sonucu  II 
Buradan  ikinci  olarak  şu  sonuç  çıkar  ki,  gerçekten  hür  neden  olarak 
yalnız  Tanrı  vardır  (önerme  11  ve  onun  sonucu,  önerme  14).  Çünkü 
kendi  tabiatının  zorunluluğu  ile  yalnız  Tanrı  vardır  ve  (önerme  17)  yal­
nız o kendi tabiatının zorunluluğuyla tesir eder; öyle ise (tanım 7) hür bir 
neden olan yalnız odur.
Scolie
Tanrıya hür bir neden gibi bakan kimseler vardır; şu sebeple ki, onla­
ra göre Tanrı kendi tabiatından doğan ya da kendi gücünde olan şeylerin 
meydana gelmesini sağlayabilir, başka deyişle onlar meydana gelmeyebi­


52 ETİKA
lir;  fakat  söylediğim  gibi,  her  olan  şey  Tanrının  tabiatının  zorunlu  sonu­
cu  ve  eseri  olduğu  için,  bu  filozoflar  Tanrının  hürlüğünün  filân  ya  da 
filân  şeyin  var  olmasına  ya  da  doğmasına  engel  olmak  gücünden  ibaret 
olduğunu  söyledikleri  zaman,  tıpkı  Tanrının  bir  üçgenin  üç  açısının  iki 
doğru  açıya  eşit  olmasının  o  üçgenin  tabiatından  çıkmasına  sebep  olabi­
leceğini söyledikleri kadar saçma düşünüyorlar. Halbuki bu tarzda, Tan­
rıda  tasarlanan  bir  hürlük  fikrini  yıkmak  için,  ben  biraz  sonra,  hatta  IV. 
önermenin  yardımı  olmaksızın,  ne  akıl  ne  iradenin  asla  Tanrının  tabiatı­
na ait olmadığını göstereceğim.
Filozoflardan  çoğunun,  bir  Yüce  Aklın  ve  İrade  hürlüğünün  Tanrıya 
ait  özel  sıfatlar  olduğunu  kanıtlayabiliriz  sandıklarını  bilmiyor  değilim. 
Bizde  yetkin olarak tasarladıkları her şeyi Tanrıya vermeden daha yetkin 
bir şey bilmediklerini söylüyorlar ve akıldan daha yetkin hiçbir şey tasar­
lamıyorlar.  Bununla  birlikte,  Tanrıyı  fiilde  üstün  aklı  olan  bir  varlık  gibi 
tasarlıyorlar  da,  yine  de  aktüel  olarak  (fiilde),  Tanrının  bildiği  her  şeyi 
var  kılabileceğine  inanmıyorlar;  zira  bununla  Tanrının  evrensel  gücünü 
yıkacaklarını  sanıyorlar.  Bakın,  bunu  kanıtlamak  için,  nasıl  bir  düşünce 
tarzı yürütüyorlar:
Eğer  Tanrı,  diyorlar,  kendi  üstün  Aklında  bulunan  her  şeyi  yaratmış 
olsaydı,  ondan  sonra  artık  hiçbir  şey  yaratamayacaktı;  bu  da  Tanrının 
evrensel  gücüne
7
  en  aykırı  diye  tasarlanabilecek  bir  şeydir.  Onlar  öyle 
ise,  daha  çok,  her  şeye  karşı  ilgisiz  ve  yalnız  mutlak  İradenin  emriyle 
yaratan bir Tanrı kabul etmeden hoşlanırlar.
Bence,  yeteri  kadar  açık  olarak  gösterdiğimi  sanıyorum  ki  (önerme 
11), sonsuz tavırlardaki sonsuz şeyler yani her şey Tanrının sonsuz gücü 
ya da onun sonsuz tabiatınca zorunluluklar ondan çıkmıştır. Yani var olan 
her şey onun tabiatının zorunlu bir sonucudur. Nitekim üçgenin tabiatın­
dan iç açılarının iki doğru açıya eşit olduğu sonucu, ezeli olarak çıkacak­
tır.  Böylece  Tanrının  evrensel  gücü  fiil  (actu)  halindedir  ve  o  ezeli  olarak 
fiil  halinde  olacaktır  (in  aetemum  in  eadem  actualitate  manebit)  ve  bana 
öyle geliyor ki, Tanrının evrensel gücünü bu tarzda tasarlarken o, kendi­
leriyle  savaştığım  kimselerin  sisteminde  olduğundan  daha  yetkili  tasar­
lanır.  Hatta  ben  açıkça  diyebilirim  ki,  onlar  Tanrının  evrensel  gücünü 
reddediyorlar, çünkü Tanrının kendi Aklında meydana gelmesi mümkün
7) 

Yüklə 1,19 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   10   11   12   13   14   15   16   17   ...   119




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin