292 ETİKA
nispette de haklarından vazgeçmiş olduklarını zannediyorlar. Öyle ise
Ahlak ve Din ve mutlak olarak söylenince Ruh kuvvetine ait olan her
şeyin, köleliklerinin (yani ahlak ve dinin) ödülünü (mükâfatını) almak
için ölümden sonra üzerlerinden alacakları yükler olduğunu zannediyor
lar ve iç küçüklükleri ve güçsüzlüklerinin imkân verdiği kadar Tanrısal
kanunun emirlerine göre yaşamaya onları götüren yalnız bu umut değil,
aynı zamanda ve başlıca ölümden sonraki korkunç işkencelerle cezalandı
rılma korkusudur. Ve eğer, insanda bu umut ve bu korku bulunmasaydı,
tersine, ruhların bedenle birlikte mahvolduğuna inansalardı, bu umutla
rı ve bu korkuları olmayacaktı ve ahlakın yükü altında ezilmiş olan mut
suz insanların önlerinde hiçbir gelecek hayat olmayacak, kendi yaradılış
larına ve bünyelerine dönecekler, her şeyi şehvet arzularına göre yönelt
mek ve kendilerinden ziyade talihe boyun eğmek isteyeceklerdir. Bana
bunlardan daha az saçma görünmeyen bir şey de bir kimsenin, bedenini
ezeli âlemde iyi gıdalarla besleyebileceğine inanmadığı için, zehirler ve
öldürücü maddelerle vücudunu doldurmayı tercih etmesi; ya da ruhun
ezeli veya ölmez olduğuna inanmadıkları için, bunak olmayı ve akılsız
yaşamayı
daha çok sevmeleridir; bunlar ortaya
konmaya pek de değmeyen
birtakım saçmalıklardır.
Önerme XLII
Erdemin ödülü (mükâfatı) yüce mutluluk değildir, fakat asıl erdemdir;
ve bu haz alış
(épanouissement)
10
bizim şehvet arzularımızın azaltılması
suretiyle elde edilmiş değildir. Fakat tersine, şehvet arzularımızın azaltıl
masını mümkün kılan bu haz alıştır.
Kanıtlama
Yüce mutluluk Tanrıya karşı sevgiden ibarettir (önerme 36 ve scolie’si
ile birlikte) ve bu sevginin kendisi üçüncü bilgi tarzından doğar (önerme
32’nin önerme sonucu); böylece bu sevgi etkin olması bakımından Ruha
aittir ve bundan dolayı (tanım 8, bölüm IV) o asıl erdemdir. Bundan
başka, Ruh bu tanrısal sevgide ya da bu yüce mutlulukta ne kadar haz
alırsa o kadar bilici olur (önerme 32), yani onun duygulanışlar üzerinde
gücü o kadar büyük olur ve o kötü olan duygulanışların o kadar az etkisin
10) Gelişme diye de karşıladık.
ZİHİN GÜCÜ VEYA İNSANIN HÜRLÜĞÜ ÜZERİNE
293
de bulunur; öyle ise bundan dolayı ruhun tanrısal sevgi ya da yüce mu
tluluktan haz aldığı şey de, onun şehvet arzularını azaltma gücü vardır.
Ve madem ki insanın duygulanışları azaltma gücü yalnız zihinle mümkün
dür, hiç kimse bu yüce mutluluk gelişmesini kendi şehvet arzularının
azaltılmasıyla elde edemez; tersine, onları azaltma gücü asıl yüce mutlu
luktan doğar.
Scolie
Ruhun duygulanışları üzerindeki gücüne ve Ruh hürlüğüne dair ispat
etmek istediğim şeyleri burada tamamladım. Bu söylediklerimle, bilge
kişinin ne kadar değeri olduğu ve güç bakımından yalnız şehvet arzusu
na göre hareket eden bilgisizden ne kadar üstün olduğu görülüyor. Bilgi
siz, birçok bakımlardan dış nedenler tarafından sürüklenmesi yüzünden,
bir iç memnunluğunu hakkıyla asla elde etmemiş olmasından başka,
kendi
kendisi, Tanrı ve şeyler konusunda hemen tam bir şuursuzluk içindedir
ve tesir almadan (edilgin olmadan) çıkar çıkmaz var olmadan da çıkar.
Her ne kadar oraya götürdüğünü gösterdiğim yol son derecede çetin gibi
görünüyorsa da, yine de oraya gidilebilir.
Şüphesiz bu,
çok nadir bulunmuş
olan çetin bir yol olmalıdır. Eğer selamet insanın elinde bulunsa ve oraya
zahmetsizce ulaşılmış olsaydı, hemen herkes tarafından ihmale nasıl uğra
yabilirdi? Fakat, güzel olan her şey nadir olduğu kadar da güçtür.
SON