1) Bak, sh. 22
128
rının bu zuhûru kabule müsait olmayışından
ötürü o, bu
türlülerinin basiretine gizlidir. Şu hâlde onda, görmeyenlerin
gözünü kapatacak perde yoktur. Perde; kudretsizlik, zaaf ve
noksan oluştur (2).
Fakat, acaba bu noksan nasıl kaldırılır ve Allah’ın bilme
(idrak) imkânı nasıl gerçekleştirilebilir? Görüldüğü gibi bu*
nun için Ibn Sînâ, «...açık aklî bir irfân...» tabirini kullanır (3).
Acaba bununla o neyi kastetmektedir? Ibn Sînâ bahsin so
nunda, bizi Allah’ın varlığını idrake götürecek çeşitli yolların
bulunduğuna işaret ettikten ve kendisi «varlığı yine varlıkla
bulmak ve bilm ek» yolunu tercih ettiğini
ifadeden sonra,
K ur’an’ın şu âyetini zikreder; «...kendileri için gerçek (hak)
aydmlanana kadar onlara hem dış dünyadaki (objektif), hem
kendi içlerindeki (sübjektif) belgelerimizi göstereceğiz...» ben
ce bu, bir kısım insanın yoludur, diyen tbn Sînâ, âyetin de
vamına geçer; «...Rabbım n herşeye şahit olması sana yetmez
m i?» (K ur’an, 41/53), bu da sadece onun şehadetine başvuran
sıddıklann yoludur, der (4).
Bununla tbn Sînâ’nm tasavvufa bir kapı açtığını söyle
mek, yürünen yolun tabiî bir neticesi mi olacaktır?
«İrfâ n » ve «sıddık» ;bu iki tabir İslam dünyasında her
türlü şüphenin ötesinde, en içten ve derin imanı ile tanınan ve
pek çok sûfî tarîkatinin öncüsü ve önderi, ilk pîri olarak görü
len Hz. Ebûbekir’den başkasının yolu mudur? Teknik bir terim
2) Ibn Sinâ, Aşk Rlsâlesl, VÜ/87-BB. karş-M. Goichon, La Dis-
tinctlon, 215
3)
Bak. sh, 126
4) Ibn Sinâ. el-lşârât, 326. m/482-483
129
olarak «sıddık» kelimesini Wensinck şöyle açıklar : Bu keli
me, ilk Halife Hz. Ebûbekir (vef. 634 h.)’in lakabıdır. Adil,
doğru, günahsız, dindar müşfik... manâlarını ihtiva eder. Da
ha sonra bu tabir tasavvuf! derecelerin en üstünü, Allah için
olmayan, ondan başka iç ve dış (dünya ile ilgili) herşeyden
temizlenen kişilerin mevkiini gösterir. Vuslatlarının zirvesine
ulaşırlar. Ne gündüz, ne geceyi düşünürler. Bütün mahsulleri
rûhî ve manevî hayatadır. Peygamberlerden sonraki ilk maka
mı alırlar (5).
tbn Sînâ’nın en büyük eseri olan Şifâ’nın, Gazzâlî’yi has
ta ettiği bilinir. Acaba, tslam dünyasında felsefî düşünceyi
yeni bir yöne çeviren Gazzâlî'nin bu yeni yolu ve metodu da
buradan mı başlamaktadır?
İbn Sînâ'nın zikrettiği âyetleri burada bir kere daha tek
rar edelim : «...kendileri için gerçek (hak) aydınlanana kadar
onlara hem dış dünyadaki (objektif), hem de kendi içlerindeki
(sübjektif) belgelerimizi göstereceğiz. Rabbinin herşeye şahit
olması sana yetmez m i?» (Kur'an, 41/53)..
5)
Wenslnck La Pensee de Ghazzali, sh. 167-166
130
U M U M İ N E T İ C E L E R
IX
Üç İslam mütefekkirinin görüşü açısından «varlık ve va
roluştan doğan problem ler»e nasıl bakıldığını, her üç müte
fekkirin zihninde meselelerin nasıl şekillendiğini ve ne şekil
de değerlendirildiğini görmüş bulunuyoruz
Müşterek İslam medeniyetinin
üç ayn ekolünü temsil
eden düşünürlerimiz, denebilir ki üçü de, mensubu bulundu
ğu mektebin en üst kademelerini işgal etmektedirler. Bütün
bunlara rağmen İbn Sînâ otorite durumunu muhafaza etmek
tedir.
Metinde de dikkati çektiğimiz gibi «el-lşârât»>, İbn Sina’
nın fikrî tekamülünün en üstün merhalesinin eseridir (1).
İbn Sînâ burada mantıki bir bina kurmaktadır. Onun bu
radaki endişesi, teknik düzgünlükten ziyade, en az kelime ve
en kısa ifadelerle en doğru ve en sağlam olduğuna inandığı
hükümleri ortaya koymaktadır.
Bu münasebetle de teknik
kaidelere bağlı kalmamıştır. Hatta yer yer hükümlerinin man
tık kaidelerine uygunluktan çok onlara
aykırı olmamasına
itina etmiştir.
Bu hükümlerde İbn Sînâ'nın ne derece haklı olduğu veya
bu hükümlerin her yerde ne derecede geçerli bulunup bulun
madığı, buradaki münakaşaların içinde düşünülmelidir. Her
kesçe geçerli, apaçık şeylerde münakaşa edilemeyeceği tabiî
dir. Bununla birlikte onun derin düşündüğü ve kendisinin
(burada) aşılamadığı söylenmelidir.
1) Bak. sh. 121, 125
131
İbn Sînâ felsefesinin üstünlüklerinden
birisi, onun en
büyük meseleleri, en kolay ve en basit noktasından yakalayıp
ileri götürmesidir, denebilir.
Burada en büyük meselenin (Tann’nın birliği ve basit
liği) meselesi olduğu bellidir. Mantığın burada en büyük buh
rana düştüğü görülmektedir. Bizce güçlük meselenin kendi
bünyesinden doğmaktadır. Buhran, mantığın saf kaidelerinin
meseleyi çözmeye yeterli olmayışından ileri gelmektedir. Râ-
zi'nin haklı desteği, bize göre, burasıdır.
öy le sanıyoruz ki Râzî, meselenin böyle olup olmadığını
değil, buna verilecek hükmün o meseleye uygun olup olmadı
ğını göstermeye çalışmaktadır. Ve bu bakımdan o, haklı gö
rünmektedir. ö y le ya, iki ayn yöndeki hükmü mantığımız ay
nı ihtimallerle görebiliyorsa bunlardan birini tercih edişimiz
nedendir? Bunda mantıkî bir gerekçe nasıl aranır? İşte Râzî,
kalben inandığı «b irlik »in ve «basitlik»in akla dayanılarak ya-
plan açıklamasının değerini göstermeye çalışmaktadır. Bu ba
kımdan onu Gazzâlî’ye benzetebiliriz.
İbn Sina'nın varlık hakkındaki görüşü, bizce, orijinaldir.
Fiilî ve fiilî olmayan varlık ayrılığından hareketle
Allah'ın
varlığı ile mümkünlerin varlığı
arasındaki çizgiyi en güzel
noktasından yakalamıştır, denebilir. Bu noktada Râzî de onun
hakkını teslim etmektedir.
İbn Sînâ'nın «varlığın idraki» hakkındaki uslûbu da ca
ziptir.
İbn Sînâ’nın teknik düzene fazla ehemmiyet vermediğini
söyledik. O, akıl yürütmelerinde ortadaki kaziyyeleri (öner
meleri) atlayarak yürümekte, bunların düşünülmesini okuyu
cuya bırakmaktadır. Yani o, bir bina inşâ etmekte, harcını
ise, okuyucuya bırakmaktadır. İşte şerhedicilerin işi de bura
dadır, denebilir.
132
tbn Sînâ’ya eklediği açıklamalarla
Râzî, iskelet olarak
kurulan binanın ara duvarlannı örmekte, ona gerçek hüvi
yetini vermekte, ona yaptığı itirazlarla da oradaki boşlukların
doldurulamayacağım göstermeye gayret harcamaktadır.
En
çok da İbn Sînâ’nm teknik yönüne, kıyaslamalara takılmakta
dır. Çünkü onun teknik aksaklıklara, ihmallere hiç tahammü
lü ve müsamahası yoktur.
Râzî meselelere uzaktan bakmakta veya böyle görünmek
te, dolayısıyla kendi kanaatlerini belirtici açık ifade ve be
yanlarda bulunmamaktadır. O, daha çok tbn Sînâ'yı çözmek,
onun ifadelerindeki gerçeği ortaya, tezatlarını açığa çıkarmak
çabasındadır. Bu sebeple onun itiraz olarak ileriye sürdüğü
görüşler, kendi kanaatlerinden ziyade meselenin kendi bünye
sinden çıkardığı fikirler olarak değerlendirilmelidir.
Râzî meseleleri, Tusî’ye nisbetle daha serbest olarak gör
müş, fakat, tam bir istiklâl içinde ve daha başka yönlerden
kendi kanaatini belirtir şekilde ele almayı
düşünmemiştir
Ancak burada tbn Sînâ’yı tenkit görevini üstlenmiş olmasına
rağmen, meseleleri aydınlığa kavuşturan yine Râzî olmuştur.
Kıvrak-zekâsı ile mantıkî .akıl yürütmede gösterdiği incelikler,
ihtimal yönlerinin yakalanmasında, onların birer birer ayık
lanmasında, hemen her ihtimale b ir mukâbilinin çıkarılma
sında... gösterdiği maharet onun dehasının eseridir, tbn Sî-
nâ'nm ifadelerinden meselelerin örtüsünü açan odur. Tarihî
önceliğini de göz önünde tutarak diyeceğiz ki; meselelerin çer
çevesini çizen, genişliğini tayin eden o olmuştur. Tûsî, âdeta,
onu aynı alan içinde takip edici ve sadece onun sorularını ce
vaplandırdı durumunda görünmektedir, ö y le ki Tûsî'nin
cümlelerinin kelime sayısı bile Râzî'ninkine simetrik b ir man
zara arzeder.
Tûsî, tbn Sînâ’nm mantıkî mimarisinin okuyucuya bıra
kılan ara duvarlarını kendi harcı ile ve fakat tbn Sînâ’nın us-
133
lûbuna uygun bir tarzda örmüş, ayrıca Râzt’nin buraya açtığı
gedikleri kapatmış veya kapatmaya çaba harcamış, böylece de
Ibn Sînâ’yı bir bütün olarak göstermeye çalışmıştır. İlm î me
seleleri daha iyi değerlendirmiş, teknik yönden ziyade dikka
tini meselelerin temeline doğru çevirmiştir. İlm î genişliğine
ve derin düşüncesine rağmen îbn Sînâ’mn büyüklüğüne olan
saygısıyla meseleleri daha müstakil bir tarzda ve daha değişik
açılardan ele almayı düşünmemiş ve denememiştir.
Otori
tesine olan bağlılığını göstermeye çalışmış ve dolayısıyla onu
daha iyi anlamıştır.
Burada şu hususu bilhassa belirtmeliyiz : Varlık ve varlık
ile ilgili problemlerin tbn Sînâ tarafından
nasıl işlendiğini
gördük. Akıl ve mantığın öncülüğünde zihnimizin İlahî sahada
yol alırken nasıl engellere ve mantıkî çıkmazlara girdiğini
seyrettik. Zaten F. Râzî de bu türlü çıkmazlan, âdeta büyük
bir zevkle, okuyucuya göstermeye
çalışmış bulunmaktadır.
Fakat, bütün bu mantıkî çıkmazlara rağmen Ibn Sina'nın hü
kümleri arasında dinin takdim ve tavsif ettiği «Allah inancı»
na aykın noktalar, bizce, yoktur, Dolayısıyla gerek bir fert
olarak, gerekse felsefenin temsilcisi olarak Ibn Sînâ'ya, bu ka
naatlerinden dolayı «kü fü r» damgasımn vurulup vurulama
yacağı ortadadır. Fakat, hemen ilave edelim ki, acaba bura
dakilerin dışında onun, dinî inancın gösterdiği kaide ve pren
siplere zıt fik ir ve hükümleri yok mudur?
Onun eserinin bir parçasını gösterip tamamı hakkında
umumî bir hükme varmak veya b,öyle b ir telkinde bulunmak
ilim zihniyetine aykırı düşer. Bu sebeple biz buradaki hükmün
sadece buradaki fikirlere münhasır olduğunu belirtir, onun
fikirlerinin tamamını, fik rî tekamülünün
son merhalesinin
mahsulü olduğunu söylediğimiz «el-Işârât» isimli eserin bü
tünü içinde görülmesinin gerektiğini ifade eder, aynı usûl ve
üslûp içerisinde eserin tamamının Türk okuyucusuna ve ilim
dünyasına sunulmasını dileriz.
134
B İ B L İ Y O G R A F Y A
CEVDET (P aşa). MIyâr-ı-Sedât, 1303, İstanbul
CONDİLLAC (Etlerine), Duyumlar Üzerine İnceleme (tere. M. Katır-
cıoğlu), 1054 İstanbul
CONDİLLAC (Etlenne), İnsan Bilgilerinin Kaynağı üzerine Deneme
(tere. M. Katırcıoğlu). 1954 İstanbul
CÜRCÂNÎ (Seyyld Şerif). T a ’rîfftt, 1308 İstanbul
DESCARTES (Ren6), Felsefenin İlkeleri (tere. M. Karasan), 1963 İs
tanbul
DESCARTES (Ren6). Metafizik Düşünceler (tere. M. Karasan), 1962
İstanbul
ER G İN (Osm an), İbn Sln&’nın Eserleri, 1937 T. Tarih Kurumu. An
kara
FÂR ÂBİ (Ebû Nasr), Kltâbu'l-Füsûs, 1345 h. Haydar&b&d-Dak.
G AR D ET (Louls ve M.A.), Introductlon a la Thâologle Musulman.
1970 Paris
G A ZZ A L Î (Ebû H&mld), Tehftfetü’l-Felâslfe, 1385 h. Mısır
G OİCHON (M il.), La Dlstlnctlon de L'Essence
et de l'Exlstence
d’Aprfe İbn Sina, 1937 Paris
G OİCHON (M il.), Lexlque de la Langue Phllosophtque d’lbn .SInâ,
1938 Paris
G OİCHON (M il.), Llvre Dlrectlves et Remarques, 1951 Paris
G Ü N A LT A Y (M. Şemseddin), İbn Sînâ
(MllUyetl-Hayatı-Kültürü),
Türk Tarih Kurumu 1937 Ankara (KoUektlf eserin İçinde)
H ASAN Ü’I-IRA
k
Î (Ebû Muhammed O. b. AbduUah), el-Flrâku’l-Müf-
terlka, 1961 Ank.
İB N K ESİR (Ebû’l-Flda) el-Bldâye ve’n-Nlhâye, Mısır tarihsiz)
İB N SİNA (Ebû A li). Aşkın Mâhiyeti Hakkında Rlsâle, 1953 İst
İB N S İN A (Ebû A li), el-lşârât ve’t-Tenbihât, 1290 İstanbul ve 1957-
1960 Mısır
135
ÎB N SÎNÂ (Ebû A li), en-Necât, 1331 h. K&hire
İB N BİNA (Ebû A li), eş-Şlfâ, 1300 h. 1866 m. ta h ra n
İB N SİNA (Ebû A li), Tls'a Resâll, 1298 Kostantlnlyye
JEİANS (sır James), Fizik ve Filozofi (tere. A.R. Bekman), 1950 İst
K E K L İK (Prof. Dr. Nihat), Muhyiddin İbnü’lA rabî-H ayatı ve Çev
resi, 1966 İstanbul
K E K L İK (Prof. Dr. Nihat), Sadreddln Konevl Felsefesinde Allah-
Kâinât ve İnsan, 1967 İstanbul
K U R D O Ğ LU (Dr. VeU Behçet), Şâir Tabipler. 1967
LALANDJŞ (A n d rt), Vocabulalre Technlque et Crltlque de la Phllo-
sophie. 1968 Paris
R A ZI (Fahreddln), LUbâbU'l-İgârât, 1339 Tahran
R Â Zİ (Fahreddln). Şerhu’l-lşârât, 1290 İstanbul
R A Zİ (Fahreddln), Muhassal, 1323 Mısır
SALİB A (D Jfemil), Etud sur la M6taphyslque d’Avlcenne, 1926 Paris
SUTER (Dr. Heinrlch), Dle Mathematlker İn Astronomen der Ara-
ber İn Ihre Werlec, 1900 Lelpzlg
ŞEHRİSTANİ (Ebû’l-Feth), el-MUel ve'n-Nih&l, 1381h. Mısır
T Û S İ (Nasireddln), Klt&bu Telhlsi'l-Muhassal, 1323 Mısır
T Ü S İ (Nasireddln), Şerhu’l-lşârât, 1957-1960 Mısır
T Ü R K ER (Dr. M übâhat), Üç Tehâfüt Bakımından Felsefe ve Din
Münâsebeti, 1056 Ankara
Ü LK EN (Prof. H. Ziyâ). La Pensâe de l'lslam, 1953 İstanbul
Ü LK EN (Prof. H. Ziyâ). Târihi Maddeciliğe Reddiye, 1951 İst.
Ü LK EN (Prof. H. Ziyâ), Genel Felsefe Dersleri, 1972 Ankara
VORLEANDER (K a ri). Felsefe Tarihi (tere. M. lzzet-Q Sadeddln)
1928 İstanbul
W EBER (Alfred), Felsefe Tarihi (tere. H.V. Eraip) 1964 İstanbul
W ENSİNCK, La Pensâe de Ghazzâli, 1940 Paris
Y A L T K A Y A
(Prof. M. Şerâfeddln), İbn Sinâ’nın Hayatı, (anonim
eser) T. Tarih Kurumu, 1937 Ankara
Z İR İK L İ (Hayreddln), el-A’lâm, 1969 Beyrut
136
Dostları ilə paylaş: |