Ayələrin Tərcüməs(n)i


) Mallarını gece, gündüz; gizli v



Yüklə 6,43 Mb.
səhifə53/60
tarix28.03.2017
ölçüsü6,43 Mb.
#12706
1   ...   49   50   51   52   53   54   55   56   ...   60

274) Mallarını gece, gündüz; gizli və açıq infak edenlerin ö-dülü, Rəbləri qatındadır

Gizlilik və açıklık birbirlerinin zıddıdır. "Yunfikune (=infak ederler)" cümlesinden haldırlar. Yani gizliden və açıktan yapmak suretiyle infak ederler. İnfak olayındaki zaman və durumların büyük bir itinayla söz mövzusu edilmesi, infak edən kimselerin sevap elde etmeye verdikleri önemi, Allah'ın rızasını elde etmeye dönük çabalarını, ONun hoşnutluğunu arzu edişlerini vurgulama amacına yöneliktir. Bu yüzden yüce Allah onlara iltifat ediyor. Yumuşak və lütufkar bir dille onlara güzel bir vaatte bulunuyor və diyor ki: Bunların ödülleri Rableri katındadır...

AYETLERİN hədislər IŞIĞINDA şərhi

et-Dürr'ül-Mensur təfsirində, "Allah, dilediğine qat qat artırır." ifadesiyle ilgili olarak şöyle deniyor: İbn Mace, Hasan b. Əli b. Əbu Talib, Ebuderda, Əbu Hureyre, Əbu Emame el-Bahili, Abdullah b. Ö-mer, Cabir. b. Abdullah və İmran b. Husayn kanalıyla hepsinden Resulullah'ın (s. a. a) şöyle buyurduğunu rivayet edər: "Kim infak ederek bir kimseyi donatıp cihada gönderir də kendisi evinde oturursa, ona harcadığı hər dirhem karşılığında yedi yüz/üz dirhem vardır. Kim Allah yolunda cihad maksadıyla sefere çıkarsa və kendisi kendi masrafları üçün infak ederse, harcadığı hər bir dirheme karşılık kıyamet günü yedi yüz/üz bin dirhem verilir. Sonra peygamberimiz (s. a. a) bu ayeti okudu: "Allah, dilediğine qat qat artırır."

ed-Dürr'ül-Mensur'un diğer bir nüshasında İbn Mace'nin və İbn E-bu Hatem'in bu rivayeti İmran İbni Husayn kanalıyla Resulullah'tan (s. a. a) naklettikleri yer/yeyər almıştır. Ayyaşi, tefsirinde və Berki də kendi kitabında İmam Cəfər Sadiqdən (ə.s) şöyle rivayet edər: Müminin işlediği əməl güzel olunca, yüce Allah, hər bir iyiliğine yedi yüz qat fazlasını vermek üzere amelini qat qat arttırır. Çünkü yüce Allah: "Allah dilediğine qat qat arttırır." buyuruyor. Bu halda Allah'ın sevabını kazanmak üçün yaptığınız amelleri güzel işleyin.[189]

Tefsir'ul-Ayyaşi'de Ömər b. Müslim'in şöyle dediği rivayet edilir: İmam Cəfər Sadiğin (ə.s) şöyle dediğini işittim: Mömin amelini güzel yapınca, yüce Allah hər bir iyiliğe yedi yüz qat fazlasını vermek üzere amelini qat qat arttırır. Çünkü yüce Allah: "Allah, dilediğine qat qat artırır." buyuruyor. Bu halda Allah'ın sevabını elde etmek üçün yaptığınız amelleri güzel işleyin. Dedim ki: Ameli güzelleştirmek (ihsan) nasıl olar? Buyurdu ki: Namaz kıldığın zaman rüku və secdeni güzel et. Oruc tuttuğun zaman, orucunu bozacak şeylerden sakın. Hacca gittiğin zaman, həcc və Umre üçün yapılması haram olan hər şeyden uzaq dayan. Sonra şöyle buyurdu: "İşlediğin hər əməl kirden arı olmalıdır."[190]

Yine aynı eserde, Hamran İmam Məhəmməd Misdən (ə.s) şöyle aktarır: Ona dedim ki: Sizce miras, yargı və hükümlerde müminin Müs-lümandan bir üstünlüğü söz konusu mudur? Söz gelimi miras veya başka bir hususta mümine Müslümandan daha fazla bir pay var mıdır? Buyurdu ki: Hayır. Bu hususta hər ikisi də aynı hükme tabidir. İmam, haklarında hükmettiği zaman hər ikisine də bərabər davranır. Ancak amelleri bağlamında mömin Müslümandan üstündür.

Dedim ki: Yüce Allah: "Kim bir iyilik getirirse, kendisine bunun on katı vardır." [Ən'am, 160] buyurmuyor mu? Mən onların namazda, zekatta, oruçta və hacda müminle bir değerlendirildiğini sanıyordum! Buyurdu ki: Yüce Allah şöyle buyurmamış mıdır: "Allah, dilediği kimsə üçün çox artırma ilə qat qat arttırır." Dolayısıyla, amelleri qat qat arttırılanlar müminlerdir. İşledikleri hər bir iyilik üçün yetmiş qat fazlası mükafat verilir. İşte bu, onların üstünlükleridir. Allah mömin bir kimsenin, imanının sahihliği oranında amellerini qat qat artırır. Allah mü'mine dilediğini yapar.[191]

Mən deyərəm ki: Bu anlamda başka haberler də aktarılmıştır. Tümünün ortak özelliği, "Allah, dilediğine qat qat arttırır." ifadesinin infak edenlerin dışındaki insanları də kapsamış olması və mutlak algılanmış olmasıdır. Doğrusu də budur. Çünkü bunu sırf infak edenlerle kayıtlandırmaya ilişkin bir kanıt yoktur. Ayə infak edenler hakkında inmiştir, ancak onu bir hususa özgü kılmak, sınırlandırmak və ayetin inişiyle ilgili özellikleri sınırlandırıcı və kayıtlandırıcı bilmek doğru değildir. Ayəs(n)i kerime mutlak olduğuna göre, "qat qat arttırır." ifadesi də, həm sayısal həm də başka şekildeki qat qat artışı kapsayacak şekilde mutlak olar. Bu durumda şöyle bir anlam çıkar karşımıza: Allah ameli dilediği gibi, dilediği kimse üçün artırır. Hər iyilik yapanın iyiliği üzerine yedi yüz/üz qat veya daha fazlasını ya da daha azını koyar. Tıpkı dilediği zaman, infak edenlerin infakını yedi yüz/üz qat arttırdığı gibi.

Bu, daha önce açıkladığımız gibi, maksadın, "Allah bu arttırmayı dilediği üçün arttırır." olmaması durumu ilə çelişmez. Çünkü bizim orada olumsuz gördüğümüz, ifadenin sırf infak edenlerle sınırlandırılmasıdır. Rivayetin işaret ettiği anlam də sınırlandırmanın olumsuzluğudur.

İmamın (ə.s) cevap olarak buyurduğu: Yüce Allah şöyle buyurmamış mıdır: "Allah dilediği kimse üçün çox arttırma ilə qat qat arttırır." sözüne gelince; bu, iki ayetin anlamının ortak mesajından yapılan bir nakildir. Ayetlerden biri Bakara Suresi'ndeki incelediğimiz bu ayə, diğeri də aynı surenin 245. ayetidir: "Allah'ın karşılığını çox arttırma ilə qat qat artıracağı güzel bir borcu verecek olan kimdir?" (Bakara, 245)

Bu rivayetten bu çıkarmayı də yapmak mümkündür: Mömin olmayan öteki Müsəlman grupların amelleri kabul edilebilir, onlar də yaptıklarının karşılığında sevap alabilirler. "Ancak erkeklerden... mustazaflar hariç…" (Nisa 98) ayetini incelediğimizde bu konuya değineceğiz.

Mecma'ul-Beyan tefsirinde şöyle deniyor: Ayəs(n)i kerime infakın hər çeşidini kapsayacak şekilde geneldir (Cihad və benzeri iyilik yollarına işaret ediliyor). Bu yorum, İmam Cəfər Sadiqdən (ə.s) rivayet edilmiştir.

et-Dürr'ül-Mensur təfsirində Abdurrezzak'ın "Musannef" kitabında Eyyup'tan şöyle rivayet ettiği iştirak edər: Adamın biri tepenin başında son derece ağır və tehlikeli koşullar altında Resulullah (s. a. a) ilə karşılaştı. Orada bulunanlar dediler ki: Nə dayanıklı və dinamik bir adam! Keşki bu dayanıklılığı Allah yolunda olsaydı." Bunun üzerine Resulullah (s. a. a) şöyle buyurdu: "Sadece savaşan mı Allah yolundadır?" Sonra şunları söyledi: "Kim anne-babasının geçimini temin etmek üçün halal rızk aramak üzere yeryüzünde dolaşmaya çıkarsa, o, Allah yolundadır. Kim ailesinin geçimini temin etmek üçün halal rızk aramak üzere yeryüzünde dolaşmaya çıkarsa, o, Allah yolundadır. Kim kendisinin geçimini temin etmek üçün halal rızk aramak üzere yeryüzünde dolaşmaya çıkarsa, o, Allah yolundadır. Kim də daha fazla mal kazanmak üçün sefere çıkarsa, o, şeytanın yolundadır."

Yine aynı eserde İbn Münzir və Hakim'in (sahih olduğunu belirterek) şöyle rivayet ettikleri iştirak edər: Resulullah efendimiz (s. a. a) Bera b. Azıba sordu: "Ey Bera, annene nasıl infak ediyorsun?" Bera ailesi üçün bol harcamada bulunurdu. Dedi ki: "Ya Resulallah, yaptığım bu infak nə güzeldir." Resulullah (s. a. a) buyurdu ki: "Şüphesiz senin ailene, çocuklarına və hizmetçilerine yaptığın harcama sadakadır, sakın bunu onların başına kakma, bununla onları rencide etme."

Bu anlamı pekiştiren bir çox rivayet həm Şiə, həm də Sünni kaynaklarca aktarılmıştır. Bu rivayetlerde vurgulanan ortak mesaj şudur: Allah'ı razı edən hər əməl, ONun yolundadır. Allah yolunda yapılan hər harcama, sadakadır.

Tefsir'ul-Kummi'de "Mallarını Allah yolunda infak edenler..." ifadesiyle ilgili olarak İmam Cəfər Sadiğin (ə.s) şöyle dediğini rivayet edər: Resulullah efendimiz (s. a. a) buyurdu ki: "Bir kimse bir mümine bir iyilikte bulunursa, sonra sözle onu incitse veya yaptığı iyiliği başına kaksa, heç şüphesiz sadakasını geçersiz kılmış olar..." Devamla İmam Cəfər Sadiq (ə.s) şöyle dedi: "Ayette geçen "safvan" çölde bulunan büyük kaya demektir." Sonra "Tepe üzerinde bulunan bir bahçenin örneğine benzer ki..." ifadesiyle ilgili olarak buyurdu ki: "Ayette geçen "vabil" yağmur demektir. "Tal" isə geceleğin bitki və ağaçların yapraklarına düşen çiy, şebnem anlamına gelir. "İmam (ə.s) "Ateşli kasırga..." ifadesiyle ilgili olarak ayette geçen "isar"dan rüzgarın kastedildiğini söyledi.

ed-Dürr'ül-Mensur təfsirində "Ey iman edenler, kazandıklarınızın iyilerinden infak edin/əldə et." ayeti ilə ilgili olarak deniyor ki: İbn Cerir Əli b. Əbu Talib'in: "Ey iman edenler, kazandıklarınızın iyilerinden infak edin/əldə et." ayetinin tefsiri bağlamında: "Altın və gümüşten "və sizin üçün topraktan çıkardıklarımızdan", cümlesi ilə ilgili olarak də yani tahıldan, hurmadan və zəkat düşen hər şeyden infak edin/əldə et" dediğini rivayet edər.

Yine aynı eserde, İbni Əbu Şeybe, ABŞ b. Humeyd, Tirmizi (rivayeti sahih saymıştır), İbn Mace, İbn Cerir, İbn Münzir, İbn Əbu Hakem, İbn Mürdeveyh, Hakim (o da rivayeti sahih kabul etmiştir) və Beyhaki Sünen kitabında Bera b. Azıbdan "Kötü şeyleri vermeye kalmışmayın." ayeti ilə ilgili olarak şöyle rivayet ederler: Bu ayə, biz Ensar hakkında indi. Bizim hurma bağlarımız vardı. Bir adam az veya çox, gücü oranında bağından hurma getirirdi. Bir veya iki salkım hurma getiren olurdu. Bunu mescidin tavanına asardı. Suffa'da kalanların yiyecekleri olmazdı. İçlerinden biri acıktığı zaman salkımın asılı olduğu yere gelir, bastonuyla vurur, yere düşen olgunlaşmış və olgunlaşmamış hurmaları, toplar və yerdi. Bazı insanlar də hayır işlemeyi amaçlamazlardı. Bunlardan kimileri henüz olgunlaşmamış kötü hurma ya da kırık salkımlar getirirlerdi. Bunun üzerine yüce Allah bu ayeti indirdi:"Ey iman edenler, kazandıklarınızın iyilerinden və sizin üçün yerden çıkardıklarımızdan infak edin/əldə et. Kendinizin göz yummadan alamayacağınız kötü şeyleri vermeye kalkışmayın." Yani, sizden birinize, infak ettiği bu şeylerin benzeri verilirse, ancak gözünü kapatarak ya da utana sıkıla al/götürər. Bu ayetten sonra, hepimiz artık sahip olduğumuzun ən/en iyisini getirirdik.

el-Kafidə, İmam Cəfər Sadiğin (ə.s): "Ey iman edenler, kazandıklarınızın iyilerinden və sizin üçün yerden çıkardıklarımızdan infak edin/əldə et. Kendinizin göz yummadan alamayacağınız kötü şeyleri vermeye kalkışmayın." ayeti ilə ilgili olarak şöyle dediği rivayet edilir: Resulullah efendimiz (s. a. a) hurma zekatının toplanmasını emrettiği zaman, bazıları "Cu'rur və Muafara" denen hurmanın ən/en kötüsünü, ən/en bayağısını ayırır, zəkat olarak verirlerdi. Yani meyve kısmı zayıf, çekirdeği büyük hurmaları verirlerdi. Bazıları də zekatlarını hurmanın ən/en iyisinden ayırırlardı. Bunun üzerine Resulullah (s. a. a) buyurdu ki: Bu iki çeşit hurmayı (kötülerini) hesaba katmayın, bunları zəkat olarak getirmeyin. Bunun üzerine: "Kendinizin göz yummadan alamayacağınız kötü şeyleri vermeye kalkışmayın." ayeti indi. Ayette geçen (tuğmizu fiilinin məsdəri olan) "iğmaz"dan maksat, bu iki növ hurmanın alınmasıdır."[192]

İmam Cəfər Sadiqdən (ə.s): "Kazandıklarınızın iyilerinden infak e idin." ayeti ilə ilgili olarak şöyle rivayet edilir: "Bazı insanlar cahiliye döneminde kötü işler yaparak mal elde etmişlerdi. Bunlar Müsəlman olunca, bu malları diğer malların içinden çıkarıp infak etmek istediler. Ancak yüce Allah, kazandıklarının iyisinden infak etmeleri dışında, bu cür harcamalarını kabul etmedi."[193]

Bu anlamı destekleyici mahiyette bir çox rivayet gerek Şiə, gerekse Sünni kaynaklarda çeşitli kanallardan aktarılmıştır.

Tefsir'ul-Kummi'de, İmamın: "Şeytan, sizi fakirlikle korkutuyor." ayeti ilə ilgili olarak şöyle dediği iştirak edər: Şeydan deyər ki: Mallarınızı infak etmeyin, yoksa fakir düşersiniz. "Allah isə, size kendisinden bağışlanma vəd ediyor." Əgər Allah rızası üçün infak ederseniz, O, sizi bağışlar. "size bol ihsan vaat ediyor." Yaptığınız harcamanın yerine bol ihsanda bulunmayı vaat ediyor.[194]

et-Dürr'ül-Mensur təfsirində, Tirmizi (Hasen hadis olduğunu belirterek), Nəsəs(n)i, İbn Cerir, İbn Münzir, İbn Əbu Hatem və İbn Hibban və Beyhaki (Şu'ab adlı eserde) İbn Mesud'dan şöyle rivayet ederler: Resulullah efendimiz (s. a. a) buyurdu ki: Həm şeytan, həm də melek insanoğluyla arkadaşlık edər. Şeytanın arkadaşlığı, onu kötülüğe döndürmek və hakkı yalanlamasını sağlamak amacına yöneliktir. Meleğin arkadaşlığı isə, onu hayra döndürmek və hakkı tasdik etmesini sağlamak amacına yöneliktir. Kim bu durumu kendisinde görürse, bilsin ki, bu Allah'tandır və Allah'a hamdetsin. Kim də öteki durumu kendisinde görürse, şeytandan Allah'a sığınsın. Sonra bu ayeti okudu: "Şeytan, sizi fakirlikle korkutur və size çirkin-hayasızlığı emreder.

Tefsir'ul-Ayyaşi'de, İmam Məhəmməd Misin (ə.s): "Şüphesiz ken-disine hikmet verilene büyük bir hayır verilmiştir." ayeti ilə ilgili olarak "Burada kastedilen marifettir. Yani dini bilgidir." dediği rivayet edilir.[195]

Yine aynı eserde, İmam Cəfər Sadiğin (ə.s): "Hikmet marifettir, dinde derin kavrayışa ulaşmadır." buyurduğu belirtilir.[196]

el-Kafidə İmam Cəfər Sadiğin (ə.s) bu ayetle ilgili olarak: "Kastedilen Allah'a itaat etme və imamı tanımadır." dediği ifade ediliyor.[197]

Bu anlamda başka rivayetler də vardır. Bunlar genel anlamın nesnel karşılıklarını saymak türündendir.

el-Kafidə, bizim mezhebin bazı ravilerinden, Ahmed b. Muhammed b. Halid'den, o da Şiə olan bazı ravilerden (merfu olduğunu belirterek) Resulullah efendimizin (s. a. a) şöyle buyurduğunu rivayet edər: Yüce Allah, kullar üçün akıldan daha güzel bir şey ayırmamıştır. Bu yüzden akıllı adamın uykusu, cahilin uykusuz kalışından daha iyidir. Akıllı adamın oturması cahilin savaşa katılmasından, daha iyidir. Yüce Allah bütün nebi və resulleri ancak akıllarını tamamladıktan sonra göndermiştir. Göndermiş olduğu peygamberin aklı, ümmetinin toplamının aklından daha üstündür. Peygamberin kendisinde taşıdığı (mənəvi kemaller), kemale erişme amacıyla çalışanların çabalarından daha iyidir. Kulun aklı ermedikçe Allah'ın fərz kıldığı ibadetleri yerine getiremez. Bütün abitler ibadetlerinin fazileti bakımından akıllı kişinin düzeyine ulaşamazlar. Akıllılar "ulu'l-elbab" (temiz ağıl sahipleri)dir. Yü-ce Allah: "Ancak temiz ağıl sahipleri düşünür." buyuruyor.[198]

İmam Cəfər Sadiğin (ə.s) şöyle dediği rivayet edilir: Hikmet marifetin ışığı, takvanın mizanı və doğruluğun meyvesidir. Desen ki: Yüce Allah'ın kullarına bahşettiği şeyler arasında hikmetten daha büyük, daha yüksek, daha ulu və güzel olan nimet yoktur? Derim ki: Yüce Allah: "Kime dilerse hikmeti ona verir, şüphesiz kendisine hikmet verilene büyük bir hayır verilmiştir. Temiz ağıl sahiplerinden başkası öyüd al/götürüb düşünmez." buyuruyor.[199]

Mən deyərəm ki: "Hər neyi nafaka olarak infak ederseniz." ayetinin tefsiri bağlamında sadaka, əhd və zulmün anlamına ilişkin bir çox rivayet vardır. İnşaallah yeri gelince bunları aktaracağız.

et-Dürr'ül-Mensur təfsirində, çeşitli kanallardan İbn Abbas, İbn Cü-beyr və Esma bint-i Əbu Bekir'e dayandırılarak şöyle rivayet edilir: "Re-sulullah efendimiz Müsəlman olmayanlara sadaka verilmesini yasaklardı. Bu yüzden Müslümanlar kafir akrabalarına infak etmek istemezlerdi. Bunun üzerine yüce Allah: "Onların hidayete ermesi, senin üzerinde (bir yükümlülük) değildir." ayetini indirdi. Böylece kafir akrabalara infak etmeye icazə verdi."

Mən deyərəm ki: "Onların hidayete ermesi…" ifadesi ilə ancak, o gün mevcut bulunan Müslümanların kastedilmiş olabileceğini daha önce vurgulamıştık. Yani kastedilenler kafirler değildir. Bu halda ayə ilə, eniş sebebi olarak aktarılan rivayetler arasında bir bağlantı yoktur. Kaldı ki: "(Sadakalar) Allah yolunda alıkonan və kapanıp kalan fakirler içindir..." ifadesinde, somut bir tamamlamanın də geliştirilmiş olması, yukarıdaki değerlendirmelerle büsbütün bağdaşmamaktadır. Müslüman olmayanlara infak etme meselesine gelince, bu davranış Allah yolunda və ONun rızasını elde etme amacına yönelik olunca, ayetlerdeki ifadelerin mutlak oluşundan hareketle, bunun caiz olduğuna ilişkin bir çıkarma yapılabilir.

el-Kafidə İmam Cəfər Sadiğin (ə.s): "(Sadakaları) gizleyerek fakirlere verirseniz bu, sizin üçün daha hayırlıdır." ayeti ilə ilgili olarak: Burada kastedilen sadaka zəkat dışındaki hayır amaçlı harcamalardır. Çünkü zəkat gizli değil açıktan verilir."[200]

Yine aynı eserde, İmam Cəfər Sadiğin (ə.s) şöyle buyurduğu rivayet edilir: Yüce Allah sana neyi fərz kılmışsa, onu açıktan yapmak gizli yapmaktan, müstehap və gönüllü olarak yapılması istenen hər şeyi də gizli yapmak açıktan yapmaktan daha hayırlıdır.[201]

Yukarıda sunduğumuz iki hadisin içerdiği anlamı pekiştirici başka hadisler də rivayet edilmiştir. Bundan önce, bunların anlamını netleştirici rivayetlere yer/yeyər verdik.

Mecma'ul-Beyan tefsirinde: "Allah yolunda alıkonan və kapanıp ka-lan fakirler üçün..." ilə ilgili olarak bu rivayete yer/yeyər veriliyor: İmam Məhəmməd Mis (ə.s): "Bu ayə Ashab-ı Suffa hakkında inmiştir." buyurdu. Müellif devamla: "el-Kelbi də bunu destekleyen bir açıklamayı İbn Abbas'tan rivayet edər." deyər.

Ashab-ı Suffa yaklaşık dörd yüz erkekten oluşuyordu. Bunların Mədinədə nə evleri nə də sığınabilecekleri aşiretleri vardı. Bu yüzden Mescid'de yatıp kalkıyorlardı.

Bunlar, Resulullah efendimizin (s. a. a) düşman üzerine gönderdiği hər müfreze (seriyye)de yer/yeyər alıyorlardı. Bu nedenle yüce Allah, insanları onlara yardım etmeye teşvik etti. Bir kimsenin yiyeceği arttığında, akşam olunca onlara götürürdü."

Tefsir'ul-Ayyaşi'de İmam Məhəmməd Misin (ə.s) şöyle buyurduğu rivayet edilir: Allah yüzsüzlük edən ısrarcı dilencileri sevmez."[202]

Mecma'ul-Beyan tefsirinde: "Mallarını gece, gündüz; gizli və açıq infak edenlerin" ayetinin eniş sebebiyle ilgili olarak şöyle deniyor: İbn Abbasdan nakledildiğine göre, bu ayə Əli b. Əbu Talib (ə.s) hakkında inmiştir. Hz. Əlinin yanında dörd dirhem vardı. Birini gece, birini gündüz, birini gizliden və birini də açıktan sadaka olarak verdi. Bunun üzerine bu ayə indi, "Mallarını gece, gündüz; gizli və açıq infak edenlerin." Tabersi deyər ki: Bu rivayet İmam Məhəmməd Mis və İmam Cəfər Sadiqdən (ə.s) də nakledilmiştir."

Mən deyərəm ki: Aynı anlamı vurgulayan rivayetlere Ayyaşi tefsirinde, Şeyx Müfid el-İhtisas adlı eserinde və Şeyx Saduk əlinin kitabında yer/yeyər vermiştir.

et-Dürr'ül-Mensur təfsirində, Abdurrezzak, ABŞ b. Hamid, İbn Cerir, İbn Münzir, İbn Əbu Hatem Taberani və İbni Asakir Abdulvahhab b. Mücahid kanalıyla babasından, o da İbn Abbas'ın "Mallarını gece, gündüz; gizli və açıq infak edenlerin ödülü" ayeti ilə ilgili olarak şöyle dediğini rivayet ederler: "Bu ayə Əli b. Əbu Talib hakkında indi. ONun dörd dirhemi vardı. Geceleyin bir dirhem, gündüz bir dirhem, gizlice bir dirhem və açıktan bir dirhem infak etti."

el-Burhan tefsirinde İbn Şehraşub'un "el-Menakıb"ından, İbn Abbas, Süddi, Mücahid el-Kelbi, Əbu Salih, Vahidi, Tusi, Sa'lebi, Tabersi, Maverdi, Kuşeyri, Simali, en-Nakkaş, Fettal, Abdullah b. Hüseyin və Əli b. Hərb et/ətdəninin tefsirlerinde şöyle dedikleri aktarılır: Əli b. Əbu Talib'in dirhemleri vardı. Birini gece, birini gündüz, birini gizli və birini açıktan infak etti. Bunun üzerine: "Mallarını gece, gündüz; gizli və açıq infak edenlerin ödülü" ayeti indi. Hər bir dirhemi mal olarak niteledi və infakın kabul edildiği müjdesini verdi.[203]

Bazı tefsirlerde şöyle deniyor: "Bu ayə Əbu Bekir hakkında inmiştir. Onun qırx min dirhemi vardı. On binini gece, on binini gündüz, on binini gizli və on binini açıktan infak etti."

Mən deyərəm ki: Alusi, tefsirinde bu hadisi değerlendirirken şöyle deyər: İmam Sunu idi bu hadisle ilgili olarak bu açıklamayı yapar: Ebu Bekir'in kırk min dinarı sadaka olarak dağıttığı haberini İbn Asakir tarihle ilgili eserinde Aişe'den nakleder. Ki burada ayetin inişinden söz edilmiyor. Bunu iddia eden kimse, İbni Münzir'in İbni İshak'tan aktardığı bu rivayetten böyle bir sonuca varmıştır. Rivayete göre Əbu Bekir, ölümü yaklaşıp yerine Öməri halife olarak belirledikten sonra halka hitabetti. Önce Allah'a hamdetti, ONU şanına yaraşır biçimde övdü. Sonra şunları söyledi: "Ey insanlar, şüphesiz tamahkarlık hər nə kadar az da olsa fakirliktir. İnsanların mallarından yana ümitsizliğe düşmek (onların mallarına göz dikmemek), hər nə kadar də olsa zenginliktir. Siz yemeyeceğiniz şeyleri topluyorsunuz, ulaşamayacağınız şeyler hakkında düşünüyor və onları arzuluyorsunuz. Biliniz ki, cimrilik az bile olsa münafıklığın bir şubesidir. İnfak ediniz; bu sizin üçün daha hayırlıdır. Nerede bu ayetin buyruğuna uyanlar?" Sonra yukarıdaki ayeti okudu... Sunu idi şöyle deyər: "Bildiğin gibi, bu rivayette, ayetin Əbu Bekir hakkında indiğine ilişkin hiçbir kanıt yoktur." (Alusi'den yaptığımız alıntı burada sona erdi.)

ed-Dürr'ül-Mensur təfsirində çeşitli kanallardan Əbu Emame, Əbu Derda, İbn Abbas və başkalarına dayandırılarak şöyle deniliyor: Bu ayə, atlılar hakkında inmiştir.

Mən deyərəm ki: Rivayette geçen atlılardan, gece-gündüz atları üçün harcamada bulunan süvariler kastedilmiştir. Oysa ayette ki lafız, yani "gizli və açıq" ifadesi bununla bağdaşmıyor. Çünkü temelde at üçün yapılan bir harcamayı bu şekilde genelleştirmenin, sonra değişik şekillerde və zamanlarda harcamanın yapılmış olduğunu vurgulamanın bir anlamı yoktur.

Yine ed-Dürr'ül-Mensur təfsirində el-Müseyyib şöyle deyər: "Mallarını infak edenler" diye başlayan ayetin tamamı, "Ceyş'ul-Usret" yani sıkıntılı bir dönemde sefere hazırlanan ordunun donanımına katkıda bulunmak üzere infak edən Abdurrahman b. Avf və Osman b. Affan hakkında inmiştir."

Mən deyərəm ki: Bu rivayet də ayetle örtüşmeme açısından önceki rivayete benzemektedir.

Yüklə 6,43 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   49   50   51   52   53   54   55   56   ...   60




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin