The XXXVI International Scientific Symposium "Multidisciplinary Studies of the Turkish World"
The 25
th
of March 2023 ISBN: 978-605-72481-0-7 Eskishehir / Türkiye
---64---
edilmemesi gerekir (bkz. Versluis, 1994: 34–35). Kutsal sayılan yerlerde genellikle tapınma
törenleri
düzenlenmekte, kurbanlar ve sunaklar sunulmaktadır. Öte yandan çok büyük bir kutsallık atfedilmesi
nedeniyle ayak basmanın yasak olduğu kutsal yerler de bulunmaktadır.
Hem ormanlık alan ve hem de ova Amerikan Yerlisileri, Rocky dağlarının doğusundaki bazı olağanüstü
doğal şekillenmeleri ruhların evi olarak ifade etmektedirler. Kanada’nın en batısındaki Mikmaklar ruhların
gezindiği yerlerden sakınırlar. Wind Irmağı civarında yaşayan Shoshoni halkı dağlardaki kaya oymalarının
tepelerdeki yarıklarda yaşayan ruhlar tarafından yapıldığına inanır. Yellowstone Parkı’nın büyük bir bölümü,
çevredeki ova kabilelerinden hiçbir Amerikan Yerlisi’nin sıcak su kaynaklarında yaşayan ruhlar adına
tören
yapmadan yaklaşmaya cesaret edemediği bir yasak alandı (Hultkrantz, 1980: 60).
Kutsal yerler arasında dağların ayrıcalıklı bir konumu bulunmaktadır. Türk ve Amerikan Yerlisi
toplulukları için Kutsal dağlar, yeryüzünün merkezinde yer almakta ve dünyanın eksenini oluşturmaktadırlar.
Türk ve Amerikan Yerlisi toplulukları, yaşadıkları bölgelerdeki dağları kutsal saymışlar ve bu dağların bir
ruhu olduğuna inanmışlardır (Bkz. Çoruhlu, 2002, 34; Ögel, 2001b, 126; Alexander, 2005, 132; Hultkrantz,
1980, 60). En yüksek yer şekilleri olan dağlar, yeryüzünden gökyüzüne doğru yükselmeleri nedeniyle tanrısal
varlıklar olarak kabul edilmişlerdir. Hem yerle hem de gökle ilişkilendirilmişler, Türklerde Ülgen, Amerikan
Yerlisilerde Yüce Ruh/ Yüce Varlık olarak adlandırılan Gök Tanrı’ya yakınlıkları nedeniyle törenlerin,
sunakların mekânı olmuşlardır. Dağların, çadırların çatısını tutan direkler gibi göğü taşıdığı ve yıkılmasını
engellediği inancı bu topluluklar arasında yaygındır (Ögel, 2001b, 126; Alexander, 2005, 132).
Roux’nun belirttiği gibi; “Dikeyliğin güçlü simgesi, ormanlarda, karla kaplı, ulaşılmaz ve gizemli,
dorukları göklere varan ve dolayısıyla göğü alttan destekleyen ve evrenin merkezinde bulunan dağ Türk ve
Moğol efsanelerinde önemli bir rol oynamıştır” (Roux, 2002: 156). Türklerde kutsal sayılan
pek çok dağ
bulunmakla birlikte, bunlar arasında en önemlisi Ötüken Dağı’dır. Ağaçlı bir dağ olan Ötüken, büyük Türk
devletleri tarafından devlet merkezi yapılmıştır (bkz. Çoruhlu, 2002: 34). Devleti ayakta tutan Ötüken dağıdır,
Hükümdarın Ötüken’de oturmasının ise zenginlik ve bereket getireceği inancı vardır (bkz. Roux, 2002: 158).
Amerikan Yerlisi inanışında pek çok kutsal dağ bulunmakta, hemen her kabile yaşadığı
bölgedeki belirli
dağların kutsallığına inanmaktadır. Kutsal Dağlara örnek olarak Navajo kutsal dağları verilebilir. Navajolar,
Yaratıcı’nın kendilerini, dört yönü temsil eden dört dağ arasına yerleştirdiğine inanmaktadırlar.
Bu dağlar
günümüzdeki adlarıyla Blanca Dağı (doğu’nun kutsal dağı), Taylor Dağı (güneyin kutsal dağı), San Francisco
Tepesi (batının kutsal dağı) ve Hesperus Dağı (kuzeyin kutsal dağı)’dır. Navajolar, dört kutsal dağın
Yaratıcıyla ve doğayla uyum içinde yaşamalarına yardım ettiğine inanmaktadırlar (bkz.
https://navajocodetalkers.org/navajo-sacred-mountains/, 18.03.23).
Dağlar oluşumları yaratılış mitlerinde olağanüstü özellikler atfederek anlatılmıştır. “Altaylılara göre
dünyanın yaratılışından sonra ilk insan, ağzındaki toprağı tükürünce bundan dağlar meydana gelmiştir” (Uraz,
1994, 172). Bir başka söylenceye göre ise Tengere Kayra Kan (Kara Han) yarattığı toprak üzerine bir kuş
gönderir ve bu kuşun toprağı gagalamasıyla oluşan çıkıntılar dağ olur (bkz. A.g.e., 173). Yakima Amerikan
Yerlilerininin yaratılış mitinde dağların yaratılışının yanı sıra bu dağlarda yaşayan ruhların kökenine de yer
verilmiştir. Yakima söylencesine göre Whee-me-me-ow-ah (Yukarıdaki Büyük Şef), gökyüzünde yalnız
yaşarken dünyayı yaratmaya karar verir ve suyun dibinden çıkardığı çamuru etrafa saçarak yeryüzünü yaratır.
Çamurun bir kısmını öyle yüksek tepeler ki bunlar donup dağları meydana getirir. Yağmur yaratıldığında da
bu dağların üzerinde donar ve yüksek dağların karı oluşmuş olur (bkz. Erdoes ve Ortiz, 1984: 117-118).
Yukarıdaki Büyük Şef, dünyayı yarattıktan sonra insanları da yaratır. Ancak insanlar çok kavga ederler ve
Toprak Ana’yı kızdırırlar. Toprak Ana onları cezalandırmak için dağları yerinden oynatır ve insanlar dağların
altında kalırlar. Bu insanların ruhları
dağlarda yaşamakta, çocuklarını izlemekte ve büyük değişimin
yaşanacağı günü (kıyamet) beklemektedirler. O gün geldiğinde Yukarıdaki Büyük Şef dağları alaşağı edecek
ve burada yaşayan ruhlar kemiklerinden yeniden doğacaklardır (a.g.e., 118). Yakimalar gibi Altaylılar da
dağların sahibi olan ruhların varlığına inanmışlar ve onlar için kurban kesmişlerdir (Uraz, 1994: 174).
Ögel’in
de belirttiği gibi, Türk toplulukları dağların ve tepelerin bulunmadığı yerlerde “Oba” adı
verilen yapay tepecikler oluşturmuş ve ibadetlerini buralarda yapmışlardır.
Obalar, bozkırlarda topraklardan ve dağ geçitlerinde ise, taşların yığılması ile meydana getirilirlerdi.
En ufak bir tepecik bile bulunmayan geniş bozkırlarda, bu tepecikler kutsal bir dağ yerini tutar ve bunu üzerine
çıkılarak, ibadet ederlerdi. Bazı Orta Asya kavimleri ise, böyle bir tepe yerine sırf ibadet etmek için bir çadır
kurarlardı. Kurbanlarını bu çadır içinde sunarlar ve dualarını da aynı yerde yaparlardı. Bu sebepten dolayı,
böyle çadırlara da yine Oba adını verirlerdi (Ögel, 2001b: 133).
Taşların yığılmasıyla yapılan yapay tepeciklere Amerikan Yerlisi kabileleri arasında da
rastlanmaktadır. Müller daha önce alıntıladığımız üzere, Rio Grande, Navaho ve Hopi Amerikan Yerlilerininin