|
|
səhifə | 15/100 | tarix | 24.05.2020 | ölçüsü | 1,08 Mb. | | #31493 |
| Arab Azer1
: açıkça, açık olarak
el cehre
|
: cehrolan, açıkça söylenen
|
el celâe
|
: sürgün
|
el celâli
|
: celâl
|
el cem'âni
|
: iki grup, iki topluluk
|
el cem'i
|
: toplanma
|
el cem'u
|
: hepsi
|
el cennâti
|
: cennetler
|
el cennete
|
: cennet
|
el cenneteyni
|
: iki bahçe
|
el cenneti
|
: cennet
|
el cennetu elletî
|
: cennet ki o
|
el cevâbi
|
: su biriktirilen büyük havuzlar
|
el cevâri
|
: cevalan eden, akıp giden, dönen yörünge
|
el cezâe
|
: ceza (karşılık)
|
el cibâle
|
: dağlar
|
el cinne
|
: cinler
|
el cinnetu
|
: cinler
|
el cinni
|
: cin: cinler
|
el ciyâdu
|
: iyi cins, güzel koşan atlar
|
el cubbi
|
: kuyu
|
el cumuati
|
: cuma
|
el cunubi
|
: uzak
|
el cunûdi
|
: askerler, ordular
|
el curuzi
|
: kurak arazi, kurak yer
|
el eazzu
|
: daha azîz, daha güçlü olan
|
el ebrârı
|
: ebrar olanların (Allah'a vasıl olanlar, hidayete erenler)
|
el ebsâru
|
: bakışlar
|
el ebsâru
|
: gözler
|
el ebteru
|
: ebter, soyu kesik
|
el ebvâbe
|
: kapılar
|
el ebvâbu
|
: kapılar
|
el ecele
|
: ecel, süre
|
el eceleyni
|
: iki ecel, iki zaman, iki süre
|
el edbâre
|
: arkaları
|
el ednâ
|
: daha yakın
|
el ehâdîsi
|
: sözler, olaylar
|
el ehillâu
|
: halil olanlar, samimi dostlar
|
el ehilleti
|
: hilâller (Ay'ın hilâl şeklinden dolunay olana kadar geçirdiği hilâl şekilleri)
|
el ekberi
|
: büyük
|
el ekberu
|
: en büyük
|
el ekmâmi
|
: tomurcuk
|
el ekremu
|
: en çok kerem sahibi, sonsuz kerem sahibi
|
el elîme
|
: elîm, acı
|
el elkâbi
|
: lâkaplar, takma isimler
|
el emânâti
|
: emanetler
|
el emânete
|
: emanet
|
el emâniyyu
|
: emaniyye, gerçek olmayan, bâtıl şeyler
|
el emedu
|
: uzun zaman
|
el emelu
|
: emel, ümit
|
el emîni
|
: emin, güvenilir
|
el emînu
|
: emin, güvenilir
|
el emni
|
: eminlik, güvenlik
|
el emre
|
: emir, Allah'tan gelen ve Allah'a dönen herşey
|
el emru
|
: emir, iş, hüküm
|
el emsâle
|
: örnekler, misaller, benzetmeler
|
el emsâle (darabe meselen)
|
: benzer, misal, emsal : (örnek vermek, eş, benzer kılmak)
|
el emsâlu
|
: misaller, örnekler
|
el emvâtu
|
: ölüler
|
el en'âme
|
: (dört ayaklı) hayvan: hayvanlar
|
el en'âmi
|
: dört ayaklı hayvanlar
|
el enâmile
|
: parmak uçları
|
el en'âmu
|
: büyükbaş hayvanlar
|
el enbâu
|
: haberler
|
el enbiyâe
|
: nebiler, peygamberler
|
el enfuse
|
: nefsler veya fizik vücutlar
|
el enfusi
|
: nefsler, kendileri
|
el enfusu
|
: nefs: nefsler
|
el enhâra
|
: nehirler
|
el enhâre
|
: nehirler
|
el enharu
|
: nehirler
|
el erâiki
|
: tahtlar
|
el erhâmu
|
: rahimler
|
el erzelûne
|
: en basit insanlar, rezil insanlar
|
el esbâbe
|
: sebepler, vesileler, yollar
|
el esbâbi
|
: sebepler, vasıtalar
|
el esbâbu
|
: sebepler, bağlar
|
el esfeli
|
: en sefil, en aşağı
|
el esfelîne
|
: esfelîn (en çok sefil olanlar)
|
el eşhâdu
|
: şahitler
|
el esîmi
|
: günahkâr
|
el eşiru
|
: kibirli, haddini aşan
|
el eşkâ
|
: şâkî olan, bedbaht olan
|
el eşkâ
|
: çok şâkî olan
|
el esmâe
|
: isimler
|
el esmâu el husnâ
|
: esmaül hüsna, en güzel isimler
|
el eşrâri
|
: şerrliler
|
el esvedi
|
: siyah
|
el etfâlu
|
: çocuklar
|
el etkâ
|
: çok takva sahibi olan
|
el evfâ
|
: tam tamına, eksiksiz
|
el evtâdi
|
: kazıklar
|
el evveli
|
: ilk
|
el evvelîne
|
: evvelkiler
|
el evvelîne
|
: evvelkiler, daha önce geçmiş olanlar
|
el evvelîne
|
: evvelkilerin, öncekilerin
|
el evvelu
|
: evvel, ilk, tüm varlıklardan önce var olan
|
el evvelûne
|
: evvelkiler, bizden önce ölenler
|
el evvelûne
|
: öncekiler, evvelkiler
|
el eyâmâ
|
: eşi (karısı) olmayan erkekler,
|
el eymene
|
: sağ taraf
|
el eymeni
|
: sağ taraf
|
el eyyâmu
|
: günler
|
el ezelle
|
: daha zelil, daha güçsüz olan
|
el ezvâce
|
: çiftler, eşler
|
el fadla
|
: fazl, fazilet
|
el fadli
|
: fazl, lütuf, kerem, fazl nuru
|
el fadlu
|
: fazl, büyük ihsan
|
el fadlu el kebîru
|
: fazlul kebir, büyük fazl
|
el fahhâri
|
: nemli topraktan yapılıp, pişirilen (ısıtılarak kurutulan) ve çın çın ses veren testi benzeri kap
|
el fâhışete
|
: kötülüğe, fahişeliğe
|
el fâhışetu
|
: fuhşiyat, kötülükler, fahişelik
|
el fâizûne
|
: kurtuluşa erenler
|
el fakra
|
: fakirlik
|
el farîdati
|
: farz olan, mehir
|
el fâsikîne
|
: fasıklar, fıska düşenler, Allah yolundan sapanlar
|
el fecri
|
: fecir, tan yerinin ağarma zamanı, güneşin doğma anı
|
el ferihîne
|
: sevinenler, şımaranlar, gururlananlar
|
el ferîkayni
|
: iki fırka, iki grup
|
el ferîkayni
|
: iki grup, iki topluluk
|
el fesâda
|
: fesat, bozgunculuk
|
el fesâdu
|
: fesat
|
el fethi
|
: fetih
|
el fethu
|
: fetih
|
el fettâhu
|
: açan, hükmeden, fetheden
|
el fevâhişe
|
: çok çirkin yüz kızartıcı olanından
|
el fevzu
|
: fevz, kurtuluş, şerefli bir ikram
|
el fevzu el azîmu
|
: fevzül azîm, büyük kurtuluş
|
el feze
|
: korku, dehşet
|
el firâru
|
: kaçış
|
el firdevse
|
: firdevs (cenneti)
|
el fitnete
|
: fitne
|
el fitneti
|
: fitne
|
el fityetu
|
: gençler
|
el fuâdu
|
: fuad hassası (kalbindeki idrak hasası)
|
el fuccâri
|
: facirler, cehennemlikler
|
el fuccâri
|
: füccar (şeytanın fucüruna tâbî olan kâfirler)
|
el fukarâe
|
: fakirler
|
el fukarâu
|
: fakirler
|
el fulke
|
: gemi(ler)
|
el fulki
|
: gemiler
|
el fulku
|
: gemiler
|
el furkâne
|
: furkan, hakkı batıldan ayıran, Furkan (Kur'ân'ın diğer ismi)
|
el fusûku
|
: fasık
|
el gâbirîne
|
: geride kalanlar
|
el gaffâri
|
: gaffar olan, mağrifet eden, günahları sevaba çeviren
|
el gaffâru
|
: gaffar, çok mağfiret eden
|
el gâfilâti
|
: gâfil olanlar
|
el gafûr
|
: gafurdur
|
el gafûru
|
: mağfiret eden, günahları sevaba çeviren
|
el gâlibûne
|
: gâlip olanlar, üstün gelenler
|
el gammi
|
: gam, keder
|
el ganiyyu
|
: gani, zengin, ihtiyacı olmayan
|
el garbiyyi
|
: batıda
|
el garûr
|
: aldatanlar, aldatıcılar
|
el garûru
|
: aldatıcılar
|
el garûru
|
: gurur, tagut
|
el gâşiyeti
|
: gâşiye, heryeri kuşatıp kaplayacak olan korkunç felâket, helâk edici afet
|
el gâvune
|
: azgınlar
|
el gaybe
|
: gayb, bilinmeyen
|
el gaybi
|
: gayb, bilinmeyen, görünmeyen
|
el gaybu
|
: gayb
|
el gayse
|
: yağmur
|
el gayza
|
: öfke
|
el guduvvi
|
: sabah
|
el gurfete
|
: oda, yüksek yer, yüksek makam
|
el gurûbi
|
: gurub, (güneşin) batışı
|
el gurûri
|
: aldanma
|
el guyûbi
|
: gaybler, bilinmeyen
|
el habâise
|
: çirkin işler, çirkinlikler
|
el hab'e
|
: gizli olan, saklı olan
|
el habîru
|
: habîr olan, herşeyden haberdar olan
|
el habîsâtu
|
: habis kadınlar, kötü kadınlar
|
el habîse
|
: pisi, kötüyü, zarar vereni
|
el habîse
|
: kötü, fena, kalitesiz
|
el hacca
|
: hac
|
el hacere
|
: taş, kaya
|
el hadîde
|
: demir
|
el hadîsi
|
: hadis, söz (ihdas edilen)
|
el hakîmi
|
: hakim, hüküm ve hikmet sahibi
|
el hâkimîne
|
: hüküm verenler
|
el hakîmu
|
: hakîm olan, hikmet ve hüküm sahibi
|
el hakka
|
: hakk, gerçek, doğru olan
|
el hakka bi el bâtılı
|
: hakkı (gerçeği), batıl (boş şeyler) ile
|
el hakku
|
: bir hak, gerçek
|
el hakku el mubînu
|
: hakk mübin (hakkı açıklayan yerine getiren)
|
el hâlikîne
|
: halkedenler, yaratanlar, yaratıcılar
|
el halîmu
|
: yumuşak huylu, halim
|
el hâlisu
|
: halis, has, özel
|
el halka
|
: yaratma, yaratış
|
el halku
|
: yaratma
|
el hallâku
|
: yaratan, yaratıcı
|
Dostları ilə paylaş: |
|
|