: onu bıraktık
|
terektu
|
: bıraktım, terkettim
|
terektumû-hâ
|
: ondan terkettiğiniz, bıraktığınız
|
terekû
|
: terkettiler, bıraktılar
|
terevne-hâ
|
: onu görüyorsunuz
|
terheku-hâ
|
: onu kaplar
|
terheku-hum
|
: onları kaplar, bürür
|
terkâ
|
: çıkarsın, yükselirsin
|
terkebû
|
: binersiniz
|
terkebûne
|
: binersiniz
|
terkenu
|
: meyledersin
|
termî
|
: atar
|
tertilen
|
: tane tane, yavaş yavaş, güzel bir şekilde
|
tertîlen
|
: yavaş yavaş, tertip tertip, kısım kısım
|
tes'â
|
: koşan, hızla hareket eden
|
teşâbehe
|
: birbirine benzedi, benzer göründü
|
teşâbehet
|
: benzedi
|
tesaddâ
|
: yüzünü dönüyorsun, yöneliyorsun
|
teşakkaku
|
: parçalanır, yarılır
|
teşâu
|
: sen dilersin
|
tesbîha-hum
|
: onların tesbihlerini
|
tesbiku
|
: öne geçer, öne alır
|
tesbiru alâ
|
: sabredersin
|
tes'elu-hum
|
: sen onlardan istiyorsun
|
te'sev
|
: üzülmeniz
|
tesevverû
|
: duvara tırmanıyorlar
|
tesharû
|
: alay ediyorsunuz
|
tesharûne
|
: alay ediyorsunuz
|
teşhasu
|
: (gördüğü şeyin dehşetinden) açık kalır
|
teşhedu
|
: şahitlik eder
|
teşhedûne
|
: şahit olursunuz, şahadet edersiniz
|
teşhedû-ni
|
: bana şahit olun, benim yanımda bulunun
|
tesıfu (vasefe)
|
: vasıflandırır (vasıflandırdı, nitelendirdi)
|
tesıfûne
|
: anlatıyorsunuz, vasıflandırıyorsunuz
|
te'sîmun
|
: günaha girme
|
teşkâ
|
: sen meşakkat, güçlük çekersin
|
teşkâ
|
: şâkî olursunuz
|
teskunûne
|
: sükûn bulursunuz, dinlenirsiniz
|
teşkurû
|
: şükredersiniz
|
teşkurûne
|
: şükredersiniz
|
teslâ
|
: yaslanırlar, atılırlar
|
teslîmen
|
: teslim olarak, selâm ederek
|
teslukû
|
: sizin sülûk etmeniz, yolculuk etmeniz
|
tesma'
|
: dinlersin
|
tesmiyete
|
: isimlerle
|
tesnîmin
|
: tesnim, cennette bir pınar
|
teşrabûne
|
: siz içiyorsunuz
|
tesrehûne
|
: (hayvanları) otlatmaya çıkarıyorsunuz
|
tesrîhun
|
: bırakmak, serbest bırakmak
|
testa'cilûne
|
: acele istiyorsunuz, acele ediyorsunuz
|
testagfirûnallâhe
|
: Allah'tan mağfiret isteyin, dileyin
|
testalûne
|
: ısınasınız
|
testeftiyâni
|
: ikinizin tabirini, fetvasını, açıklamasını istediğiniz
|
teştehî
|
: (iştahlanırsınız) canınız çeker, arzu edersiniz
|
testehıffûne-hâ
|
: onu hafifçe taşırsınız
|
testekbirûne
|
: siz kibirleniyorsunuz
|
testeksiru
|
: daha çoğunu istersin
|
teste'nisû
|
: izin isteyin
|
testetirûne
|
: setrediyorsunuz, gizliyorsunuz, saklıyorsunuz, sakınıyorsunuz
|
testud'ıfû
|
: zayıf güçsüz bırakılanlar
|
tesuddûne
|
: men ediyorsunuz
|
tesû'-hum
|
: onları hüzünlendirir
|
tesurru
|
: sürur, ferahlık, huzur verir (hoşa gider)
|
teş'urûne
|
: şuurundasınız, farkındasınız, farkında olursunuz
|
tetâvele
|
: uzun oldu
|
tetavvaa
|
: tav'an, gönülden, nafile olarak (farz olmadığı halde) yapar
|
tetavvaa
|
: tav'an, gönülden, nafile olarak (farz olmadığı halde) yapar
|
tetayyernâ
|
: uğursuzluğa uğradık
|
tetbeu-hâ
|
: ona tâbî olacak, onu takip edecek
|
tetbîbin
|
: helâk olma, ziyana uğrama
|
tetbîren
|
: mahvederek, helâk ederek
|
tetecâfâ
|
: uzaklaşırlar
|
tetefekkerû
|
: tefekkür edin, düşünün
|
tetefekkerûne
|
: tefekkür edersiniz, düşünürsünüz
|
tetefekkerûne
|
: düşünürsünüz, tefekkür edersiniz
|
tetekallebu
|
: döner, dönecek
|
tetemârâ
|
: şüphe ediyorsun
|
tetenezzelu
|
: iner
|
teteveffâ-hum
|
: onları vefat ettirir
|
teteveffâ-hum
|
: onları vefat ettirir
|
tetevellev
|
: dönersiniz, yüz çevirirsiniz
|
tetezekkerûne
|
: tezekkür ediyorsunuz
|
te'tî
|
: gelir
|
te'tî
|
: getirir
|
te'tî-him
|
: onlara gelecek, gelir
|
te'tî-him
|
: onlara geldi
|
te'tî-him
|
: onlara getirdi
|
te'tî-kum
|
: size geldi
|
te'tî-nâ
|
: bize gelir
|
te'tî-nâ bi
|
: sen bize getirirsin
|
te'tiye
|
: getirirsin
|
te'tiye-hum
|
: onlara gelir
|
te'tiyehumu es sâatu
|
: o saatin (vaktin) onlara gelmesi
|
te'tiyenne-kum
|
: size gelecek (getirecek)
|
tetlû
|
: okuyorsun
|
tetlûne
|
: okuyorsunuz
|
tetrâ
|
: birbirinin arkasından, ardından, ardarda
|
tettebia
|
: sen tâbî olursun
|
tettehızu-nâ
|
: bizi ediniyorsun
|
tettekûne
|
: sakınırsınız, takva sahibi olursunuz
|
tetûbâ
|
: siz ikiniz tövbe etseniz (ki, mutlaka etmelisiniz)
|
te'tûne
|
: geliyorsunuz
|
te'tûne es sıhre
|
: sihre kapılıyorsunuz
|
te'tûne-nâ
|
: bize geliyorsunuz
|
teuddû
|
: adeten (tane tane) sayarsanız
|
teuddûne
|
: saydığınız, sayıyorsunuz (adetlendiriyorsunuz)
|
teuddûne
|
: siz sayıyorsunuz
|
teuzzu-hum
|
: onları kışkırtıyorlar
|
tevâret
|
: gizlendi
|
tevâsav
|
: vasiyet, tavsiye ettiler
|
tevâsav
|
: birbirine tavsiye ettiler
|
tevbeten nasûhan
|
: nasuh tövbesi
|
tevbetu-hum
|
: onların tövbeleri
|
teveccehe
|
: yöneldi, döndü
|
teveddu
|
: temenni eder, dua eder, ister
|
teveffe-nî
|
: beni vefat ettir
|
teveffet-hum
|
: onları vefat ettirdiler, öldürdüler
|
tevekkel
|
: tevekkül et
|
tevekkelnâ
|
: biz tevekkül ettik
|
tevekkeltu
|
: ben tevekkül ettim
|
tevellâ
|
: yüz çevirdi, dönüp gitti, vazgeçti
|
tevellâ-hu
|
: ona döndü
|
tevelle
|
: geri dön
|
tevellev
|
: yüz çevirirsiniz, dönersiniz
|
tevelleytum
|
: siz yüz çevirdiniz
|
tevelley-tum
|
: yüz çevirdiniz
|
te'vîle-hu
|
: onun tevilini, açıklamasını, yorumunu
|
te'vîlen
|
: te'vîl (yorum) bakımından
|
te'vîli-hi
|
: onun tevilini, açıklamasını, yorumunu
|
te'vîlu
|
: te'vîl, yorum, izah
|
te'vîlu
|
: tabiri, yorumu
|
tevkîdi-hâ
|
: onu pekiştiriyorsunuz, onu sağlamlaştırıyorsunuz
|
tevvâben
|
: tövbeleri kabul eden
|
tevvâbun
|
: tövbeleri kabul eden
|
teyessere
|
: kolay gelmek
|
tezâharûne
|
: yardımlaşıyorsunuz
|
tezâhera
|
: yardımlaştı, arka çıktı, destekledi
|
tezâveru
|
: (ziyaret eder) uğrar, meyleder, gelir
|
tezdâdu
|
: artırır
|
tezderî
|
: hakir görürsünüz
|
tezekkâ
|
: tezkiye oldu, nefsi afetlerden temizlendi
|
tezekkerûne
|
: tezekkür edersiniz, öğüt alır düşünürsünüz
|
tezeyyelû
|
: birbirinden ayrıldılar
|
tezhebûne
|
: siz gidiyorsunuz
|
tezhelu
|
: unutup bırakır, ilgilenemez
|
tezîdûne-nî
|
: bana artırırsınız
|
tezkiratun
|
: bir zikirdir, öğüttür, nasihattir
|
tezkireten
|
: zikir olarak, öğüt olarak
|
tezkiretun
|
: bir zikir, öğüt
|
tezkiretun
|
: nasihat
|
tezkuru
|
: zikrediyorsun, anıyorsun
|
tezlîlen
|
: zelil olarak, emre hazır olarak
|
tezreûne
|
: ekin ekersiniz
|
tezreûne-hû
|
: onu yetiştiriyorsunuz, bitiriyorsunuz
|
tezrû-hu
|
: onu uçurur, dağıtır, savurur
|
tezûdâni
|
: (ikisi) engelliyor
|
tez'umûne
|
: zanda bulunuyorsunuz
|
tezunnu
|
: anlar
|
tibâkan
|
: tabakalar halinde, kat kat
|
tıbtum
|
: siz temize çıktınız, aklandınız
|
tibyânen
|
: beyan eden (açıklayan)
|
ticâratun
|
: ticaret
|
ticâreten
|
: ticaret, kazanç
|
ticâretu-hum
|
: onların ticareti
|
tıflen
|
: çocuk (bebek) olarak
|
tilâveti-hî
|
: onun tilâveti, okunup açıklanması
|
tilkâe
|
: taraf
|
tilke
|
: işte bu: o, bu(bunlar)
|
tînen
|
: tînden, çamurdan
|
tînin
|
: tîn, nemli toprak
|
tis'a
|
: dokuz
|
tis'an
|
: doqquz
|
tis'ate aşare
|
: on dokuz (19)
|
tis'atu
|
: dokuz (9)
|
tis'ı
|
: dokuz (9)
|
tis'un ve tis'ûne
|
: doksan dokuz
|
tûadûne
|
: size vaadedilen, vaadolunduğunuz
|
tuallimûne el kitâbe
|
: siz kitabı öğretiyorsunuz
|
tûazûne
|
: vaazediliyor, öğüt veriliyor
|
tuazzirû-hu
|
: ona hürmet edin
|
tûbâ
|
: çok güzel, en güzel, ne hoş, gözü aydın, ne mutlu
|
tub'asûne
|
: beas olunacaksınız, yeniden diriltileceksiniz
|
tub'asunne
|
: diriltileceksiniz
|
tubbain
|
: Tubba (kavmi)
|
tubdî
|
: açıklayacak
|
tubdû
|
: açıkça ortaya çıkarırsanız
|
tubdûne
|
: açıklıyorsunuz
|
tubeddelu
|
: değiştirilir, bir halden (şekilden) bir başka hale (şekle) döndürülür
|