va'du
|
: vade, zaman: vaadetti
|
va'du allâhi
|
: Allah'ın vaadi
|
va'du-hu
|
: onun vaadi
|
va'dul âhıreti
|
: ahiret vaadi, ahiret zamanı
|
va'dun
|
: bir vaaddir
|
vagdud
|
: ve kıs, eksilt
|
vagfir
|
: ve mağfiret et
|
vahde-hu
|
: onun tekliğini, tek oluşunu
|
vahfıd (ve ıhvıd)
|
: ve indir, alçalt
|
vahfıd cenâha-ke
|
: kanatlarını indir, kanatlarını ger
|
vâhiden
|
: bir, tek, bir tek
|
vâhıdeten
|
: bir, tek, bir tek
|
vâhidin
|
: tek, aynı, bir, bir tane
|
vâhiyetun
|
: zaafa uğramıştır (dengesi bozulmuştur
|
vahlu
|
: ve çöz, düzelt
|
vahşev
|
: ve korkun
|
vahşev-nî
|
: benden korkun
|
vahtilâfi (ve ihtilâfı)
|
: ve ihtilâflı, karşılıklı olması, birbirini takip etmesi
|
vahtilâfu (ve ihtilâfu)
|
: ve muhtelif, çeşitli, farklı
|
vahyen
|
: vahiy
|
vahyu-hu
|
: onun vahyi
|
vahyun
|
: vahiy
|
vaid-hum,
|
: onlara vaadet
|
vaîdi
|
: vaadim, vaadettiğim şey
|
vaîdi
|
: tehdidimden, vaadimden
|
vâiyetun
|
: belleyen, işiten
|
vakaa
|
: vuku buldu
|
vakaati
|
: vuku buldu, oldu, gerçekleşti
|
vakâ-hum(u) allâhu
|
: Allah onları korudu
|
vakâran
|
: vakar, azamet, izzet ve kudret
|
vakıfû-hum
|
: ve onları durdurun, tevkif edin, tutuklayın
|
vâkıın
|
: vuku bulacak vaka (azap)
|
vâkın
|
: bir koruyucu
|
vâkıun
|
: tahakkuk edecektir, vuku bulacaktır, gerçekleşecektir
|
vakran
|
: vakra, işitme engeli
|
vakrun
|
: vakra, işitmeyi engelleyen sistem
|
vaksid
|
: ve orta bir yol tut, mütevazi ol
|
vakterabe (ve ıkterabe)
|
: ve yaklaştı
|
vakûdu
|
: yakacak, yakıt
|
vakûdu-hâ
|
: onun yakıtı
|
va'lem
|
: ve bil
|
va'lemû
|
: ve bilin, biliniz
|
va'lemû (ve ı'lemû)
|
: ve bilin
|
vâlidetun
|
: anne
|
vâlideyye
|
: anne ve babam
|
vâlidin
|
: baba
|
vallâhu (ve allâh)
|
: ve Allah
|
vallâhu (ve allahu)
|
: ve Allah
|
vallâhu a'lemu
|
: ve Allah bilir
|
vallâhu ya'lemu
|
: ve Allah bilir
|
vamdû
|
: ve geçip gidin
|
va'melû (ve a'melû)
|
: amel yapınız
|
va'melû sâlihan
|
: ve salih amel (zikirle nefs tezkiyesi) yapın
|
vansurû (ve unsurû)
|
: ve yardım edin
|
vanzur (ve unzur)
|
: ve bak
|
vâride-hum
|
: sucularını
|
vâridu-hâ
(verede)
|
: ona varanlar
: (vardı)
|
vâridûne
|
: girecek olanlarsınız
|
vasâka-hû
|
: ve onun bağlaması
|
vasatan
|
: vasat, ortada, ifrat ve tefritten uzak
|
vasatan
|
: vasat, ortada, ifrat ve tefritten uzak
|
vasbır (ve ısbır)
|
: ve sabret
|
vasbirû (ve isbirû)
|
: ve sabredin
|
vâsiatun
|
: geniş
|
vâsıben
|
: devamlı, sürekli, her zaman
|
vâsibun
|
: kesilmeyen, sürekli
|
vâsiu
|
: geniş olandır
|
vâsiun
|
: vasidir, ihsanı, ni'meti çok olandır
|
vâsiun
|
: vasi olan, ihatası geniş olan (rahmeti ve
|
vasıyyeten
|
: vasiyet olarak
|
vasnaıl fulke
|
: ve gemiyi inşa et (yap)
|
vassalnâ
|
: ardarda ulaştırdık
|
vastabir
|
: ve çok sabırlı ol
|
vastabir (ve istabir)
|
: ve sabırlı ol, sabret
|
vastana'tu-ke (ve astana'tu-ke)
(sanaa)
(astanaa)
|
: ve ben seni (seçip) yetiştirdim
: (yetiştirdi)
: (seçip ayırıp yetiştirdi)
|
vat'en
|
: çok meşakkatli, çok zor, (tesir bakımından) çok dinç,
|
vâziretun
|
: yük taşıyan (günah yüklenen) kimse
|
ve
|
: ve
|
ve
|
: göründü, açığa çıktı
|
ve
|
: andolsun (yemin anlamında)
|
ve (lâ) tudlû
|
: ve aktarmayın, rüşvet olarak vermeyin
|
ve âbâe-hum
|
: ve onların babaları, ataları
|
ve âbâu-kum
|
: ve sizin babalarınız, atalarınız
|
ve âbâu-nâ
|
: ve anne babalarımız
|
ve abkariyyin
|
: ve harikulâde güzel işlemeli döşekler
|
ve acibû
|
: ve acayiplerine gitti
|
ve aciltu
|
: ve acele ettim
|
ve ad'afu
|
: ve daha zayıf
|
ve addede-hu
|
: ve onu adetlendirdi, onu tekrar tekrar saydı
|
ve adde-hum
|
: ve onları saydı
|
ve adesi-hâ
|
: ve onun mercimeği
|
ve âdin
|
: ve Ad kavmi
|
ve âdin
|
: ve
|
ve aduvve-kum
|
: ve sizin düşmanlarınız
|
ve aduvvun lehu
|
: ve onun düşmanı
|
ve aglâlen
|
: ve demir halkalar
|
ve agtaşe
|
: ve kararttı, karanlıklaştırdı
|
ve âharîne
|
: ve diğerleri: ve sonrakiler
|
ve âharu
|
: ve başka, diğerleri
|
ve âharûne
|
: ve diğerleri, diğer bir kısmı
|
ve ahbetû
|
: ve huşû duydular, boyun eğdiler (razı ve itaatkâr oldular)
|
ve ahdi-him
|
: ve ahdleri: ve ahdlerine
|
ve ahfâ
|
: ve daha gizli, en gizli
|
ve ahhara
|
: ve tehir etti, yapması gerekirken erteleyip yapmadı
|
ve ahharet
|
: ve tehir etti, erteledi, yapması gerekirken yapmadı
|
ve ahî
|
: ve benim kardeşim
|
ve ahidnâ
|
: ve ahd ettik
|
ve ahî-hi
|
: ve onun kardeşi
|
ve ahrece
|
: ve çıkardı
|
ve ahreceti
|
: ve dışarı çıkardı
|
ve ahrecnâ
|
: ve biz çıkarttık
|
ve ahrecû-kum
|
: ve sizi çıkardılar
|
ve ahric-ni
|
: ve beni çıkar
|
ve ahricû-hum
|
: ve onları çıkarın
|
ve ahricû-hum
|
: ve onları çıkarın
|
ve ahsene
|
: ve en güzel
|
ve ahsenu
|
: ve daha güzel
|
ve ahsenu
|
: ve ahsen, en güzel
|
ve ahsenu
|
: ve ahsen, en güzel, daha güzel
|
ve ahsin
|
: ve ihsan et, karşılıksız ver
|
ve ahsinû
|
: ve ahsen olun, Allah'ın hükümlerini
|
ve ahsinû
|
: ve ahsen olun, Allah'ın hükümlerini
|
ve ahsû
|
: ve sayın
|
ve ahyâ
|
: ve dirilten
|
ve ahyeynâ
|
: ve dirilttik
|
ve akbele
|
: ve karşılıklı
|
ve akbelû
|
: ve döndüler
|
ve akımı es salâte
|
: ve namazı ikame et
|
ve aknâ
|
: ve varlıklı kılan
|
ve akrabîne
|
: ve akrabalar, yakınlar
|
ve akradû
|
: ve kredi verdiler, borç verdiler
|
ve akrebe
|
: ve daha yakın
|
ve akridu
|
: ve borç verin
|
ve aksemû
|
: ve yemin ettiler, kasem ettiler
|
ve aksitû
|
: ve adaletli olun
|
ve akvemu
|
: ve daha kavî, daha kuvvetli, daha sağlam
|
ve al ardı
|
: ve yerin
|
ve alâ
|
: ve üzerinde
|
ve alâ
|
: ve üzerine, ...a...e
|
ve alâ allâhi
|
: ve Allah'a aittir, Allah'ın üzerinedir 2 - kasdu es sebîli
|
ve alâ cunûbi-him
|
: ve yanları üzere iken, yatarken
|
ve alâ el fulki
|
: ve gemilerin üzerinde
|
ve alâ el muktiri
|
: ve dar geçimli olan üzerine (fakir olana)
|
ve alâ el vârisi
|
: ve mirasçının üzerinde (ki sorumluluk)
|
ve alâ el vârisi
|
: ve mirasçının üzerinde (ki sorumluluk)
|
ve alâ ellezîne
|
: ve onlar üzerine
|
ve alâ en nâsi
|
: ve insanların üzerine, insanlara
|
ve alâ ishâka
|
: ve İshak'a
|
ve alâ rabbi-him
|
: ve Rab'lerine
|
ve alâ umemin
|
: ve ümmetler, toplumlar üzerine
|
ve alâ vâlideyye
|
: ve anne-babama
|
ve alâllâhi (ve alâ allahi)
|
: ve Allah'a
|
ve alâmatin
|
: ve alâmetler, işaretler
|
ve alâniyeten
|
: ve alenî, açık olarak
|
ve âle ibrâhîme
|
: ve Hz. İbrâhîm'in ailesini
|
ve âle imrâne
|
: ve İmrân ailesini
|
ve alellezîne (alâ ellezîne)
|
: ve o kimseler üzerine
|
ve a'lemu
|
: ve ben bilirim
|
ve aleyhâ
|
: ve onların üstünde
|
ve aleyhi
|
: ve ona
|
ve aleyhim
|
: ve onların üzerinde
|
ve aleykum
|
: ve sizin üzerinize
|
ve aleynâ el hisâbu
|
: ve hesap bizim üzerimize, bize ait
|
ve allahu
|
: ve Allah
|
ve allâhu a'lemu
|
: ve Allah bildi, biliyordu
|
ve allâhu gafûrun
|
: ve Allah mağfiret eden, günahları sevaba çeviren
|
ve allâhu gafûrun
|
: ve Allah gafûrdur, bağışlayandır
|
ve allâhu lâ yuhibbu
|
: ve Allah sevmez
|
ve allâhu raûfun
|
: ve Allah raûf'tur, şefkatlidir, merhametlidir
|
ve allâhu şehîdun
|
: ve Allah şahittir
|
ve allâhu semîun
|
: ve Allah en iyi işiten
|
ve allâhu vâsiun
|
: ve Allah Vâsi'dir (ilmi geniştir, herşeyi kapsar)
|
ve allâhu yerzuku
|
: ve Allah rızıklandırır
|
ve allâhu yuhibbu
|
: ve Allah sever
|
ve alleme-hu
|
: ve ona öğretti
|
ve allemnâ-hu
|
: ve biz ona öğrettik
|
ve allemte-nî
|
: ve bana öğrettin
|
ve âlu hârûne
|
: ve Harun ailesi
|
ve a'mâ
|
: ve kör yaptı
|
ve ameli-hî
|
: ve onun yaptıkları
|
ve âmene
|
: ve âmenû oldu (ölmeden evvel Allah'a ulaşmayı diledi) ve kalbine îmân yazılıp mü'min oldu
|
ve âmene-hum
|
: ve onları emin kıldı
|
ve amerû-hâ
|
: ve onu imar ettiler
|
ve amile
|
: ve amel etti, yaptı
|
ve amile sâlihan
|
|