ve ci'tu-kum bi
|
: ve geldim, getirdim
|
ve culûdu-hum
|
: ve onların derileri
|
ve cumia
|
: ve birleştirildi
|
ve cunûde-hu
|
: ve onun askerleri, onun orduları
|
ve cunûde-hu
|
: ve onun orduları
|
ve cunûde-humâ
|
: ve ikisinin ordusu
|
ve cunûden
|
: ve ordular, askerler
|
ve cunûdi-hi
|
: ve onun askerleri
|
ve cunûdi-hi
|
: ve onun askerleri (ordusu ile)
|
ve cunûdi-hi
|
: ve onun askerleri
|
ve cunûdi-hi
|
: ve onun askerleri (ordusu ile)
|
ve cunûdu
|
: ve ordular
|
ve cunûdu-hu
|
: ve onun orduları
|
ve cunûdu-hu
|
: ve onun askerleri, onun orduları
|
ve dâikun
|
: ve daralır
|
ve dâîyen
|
: ve davet eden, davet edici olarak
|
ve dâka
|
: ve içi daraldı
|
ve dâka bi-him zer'an
|
: ve onlardan dolayı içi daralıp, telâşlandı
|
ve dalle
|
: ve saptı, uzaklaşıp gitti
|
ve dalle an-hum
|
: ve onlardan saptı, uzaklaştı (gitti)
|
ve darabe
|
: ve vurdu, vurguladı
|
ve darabe allâhu
|
: ve Allah (misal) verdi
|
ve darabe allâhu
|
: ve Allah misal verdi
|
ve darabnâ
|
: ve (misal) verdik
|
ve darebe (meselen)
|
: ve örnek verdi, misal getirdi
|
ve dâvude
|
: ve Davut
|
ve dehale
|
: ve girdi
|
ve demin
|
: ve kan
|
ve di'fa el memâti
(di'fa)
|
: ve ölümün zayıflığı (sıkıntısı)
: (kat kat, iki kat), (zayıflık, güçsüzlük, sıkıntı)
|
ve dîni el hakkı
|
: ve Hakk'ın dîni, ezelî ve ebedî olan Allah'ın dîni
|
ve dıyâen
|
: ve bir ışık (nur) olarak
|
ve diyâre-hum
|
: ve onların yurtları (ülkeleri)
|
ve duribet
|
: ve vuruldu (damga)
|
ve eadde
|
: ve hazırladı
|
ve eâne-hu
|
: ve ona yardım etti
|
ve eazzu
|
: ve daha azîz, daha üstün
|
ve ebâ
|
: ve diretti
|
ve ebâriyka
|
: ve ibrikler
|
ve ebben
|
: ve mer'alar (otlaklar), hayvanların yediği otlar
|
ve ebî-hi
|
: ve babası
|
ve ebkâ
|
: ve daha uzun süreli, daha kalıcı olan, bâki olan
|
ve ebkâren
|
: ve bekâr, bakire kadınlar
|
ve ebnâe-kum
|
: ve sizin oğullarınız
|
ve ebnâi-nâ
|
: ve oğullarımız
|
ve ebnâi-nâ
|
: ve oğullarımız
|
ve ebsâren
|
: ve görme hassası
|
ve ebsâri-him
|
: ve onların görme hassaları
|
ve ebsır
|
: ve göster (neler neler, hayret edilecek şeyler gösterilir)
|
ve ebsir-hum
|
: ve onlara bak, gözle
|
ve ebşirû
|
: ve sevinin
|
ve ebû-nâ
|
: ve bizim babamız
|
ve ebyaddat
|
: beyaz oldu, ağardı
|
ve ecelin
|
: ve ecel, zaman, süre
|
ve ecelun
|
: ve bir ecel, vade, müddet
|
ve eclib
|
: ve bağırarak sevket (yönlendir)
|
ve ecmeû
|
: ve topluca, toplu olarak, hep beraber
|
ve ecren
|
: ve ecir, mükâfat
|
ve ed dalâli
|
: ve dalâlet
|
ve ed dâre
|
: ve mesken, yurt
|
ve ed darrâi
|
: ve darlık, zorluk, zaruret
|
ve ed darrâu
|
: ve darlık, zarar, sıkıntı, felâket
|
ve ed deme
|
: ve kan
|
ve ed devâbbi
|
: ve davarlar
|
ve ed devabbu
|
: ve (yürüyen) hayvanlar
|
ve edalle
|
: ve dalâlette bıraktı
|
ve edalle
|
: ve boşa çıkardı
|
ve edalle-hu
|
: ve dalâlette bıraktı
|
ve edalle-hum
|
: ve onları dalâlete düşürdü
|
ve edallu
|
: ve daha çok dalâlette, daha çok saptı
|
ve edâun
|
: ve eda etmek, ödemek
|
ve edbâre
|
: ve arkasından
|
ve edbâre-hum
|
: ve onların arkaları, sırtları
|
ve eddekere
|
: ve sonradan (unutmuşken) hatırladı
|
ve edhalnâ-hu
|
: ve onu dahil ettik
|
ve edhalnâ-hum
|
: ve onları dahil ettik
|
ve edhıl
|
: ve dahil et, sok
|
ve edhil-hum
|
: ve onları dahil et
|
ve edhıl-nî
|
: ve beni dahil et
|
ve ednâ
|
: ve daha yakın
|
ve ed'û
|
: ve dua ediyorum
|
ve ef'ideten
|
: ve fuad hassası
|
ve ef'idetu-hum
|
: ve onların kalpleri
|
ve ehâfu
|
: ve korkuyorum, korkarım
|
ve ehâ-hu
|
: ve onun kardeşi
|
ve ehalle
|
: ve helâl kıldı
|
ve ehallû
|
: ve ikamet etmek üzere götürdüler, ikamet ettirdiler
|
ve ehâtat
|
: ve kuşattı
|
ve ehaze
|
: ve aldı, helâk etti
|
ve ehazet
|
: ve helâk etti, aldı
|
ve ehaznâ
|
: ve aldık
|
ve ehaznâ-hum
|
: ve biz onları aldık, yakaladık
|
ve ehaztum
|
: ve aldınız
|
ve ehdiye-ke
|
: ve seni hidayete erdireyim, ulaştırayım
|
ve ehî-hi
|
: ve onun kardeşi
|
ve ehle-hu
|
: ve onun ehlini (ailesini)
|
ve ehlehû
|
: ve onun ehli (ailesi ve ona tâbî olanlar)
|
ve ehle-hû
|
: ve onun ailesi
|
ve ehleke
|
: ve senin maiyetin, senin ailen
|
ve ehlek-nâ
|
: ve biz helâk ettik
|
ve ehlenâ
|
: ve ailemize
|
ve ehlî
|
: ve ehlim (ailem ve bana tâbî olanlar)
|
ve ehlî
|
: ve ehlim (ailem ve bana tâbî olanlar)
|
ve ehlî-him
|
: ve onların aileleri (kendi aileleri)
|
ve ehlî-kum
|
: ve yakınlarınızı
|
ve ehlu-hâ
|
: ve onun halkı
|
ve ehlû-nâ
|
: ve ehlimiz, ailelerimiz
|
ve ehû-hu
|
: ve onun kardeşi
|
ve ehû-ke
|
: ve (erkek) kardeşin
|
ve ehuşşu
|
: ve yaprak silkelerim
|
ve ekallu
|
: ve daha az
|
ve ekâme es salâte
|
: namazı ikame etti, devam ettirdi
|
ve ekberu
|
: ve en büyük
|
ve ekdâ
|
: ve çoğunu elinde tutarak kıstı, cimrilik etti
|
ve ekîdu
|
: ve tuzak kurarım
|
ve ekımı
|
: ve ikame et (kıl)
|
ve ekımı es salâte
|
: ve namazı kıl, ikame et
|
ve ekımne es salâte
|
: ve namazı ikame edin
|
ve ekîmu
|
: ve gereği üzere yerine getirin, kılın
|
ve ekîmû es salâte
|
: ve namazı ikame edin, gereği üzere kılın
|
ve ekseru
|
: ve daha çok
|
ve ekseru-hum
|
: ve onların çoğu
|
ve ekun
|
: ve olurum
|
ve ekvâbin
|
: ve kulpsuz kadehler, bardaklar
|
ve ekvâbin
|
: ve kadehler
|
ve el abdu
|
: ve köle
|
ve el âfîne an
|
: ve affedenler
|
ve el âhırati
|
: ve ahir, sonraki
|
ve el âhiret
|
: ve ahirette
|
ve el âhıreti
|
: ve ahirette
|
ve el âhiretu
|
: ve ahiret
|
ve el âhiru
|
: ve ahir, son, tüm varlıklardan sonra bâki olan
|
ve el ahzâbu
|
: ve hizipler, fırkalar, taifeler
|
ve el akdâmi
|
: ve ayaklar
|
ve el âkibetu
|
: ve akıbet, sonuç
|
ve el âkifîne
|
: ve devamlı ibadet edenler, itikâfta
|
ve el akrabîne
|
: ve akrabalar, yakınlar
|
ve el amelu es sâlihu
|
: ve salih amel (nefs tezkiyesi) yaptı
|
ve el a'nâbe
|
: ve üzümler, bağlar
|
ve el a'nâbi
|
: ve üzüm, bağlar
|
ve el a'nâkı
|
: ve boyunlar
|
ve el arda
|
: ve arz, yeryüzü, yer
|
ve el ardı
|
: ve arzı (yeryüzünü)
|
ve el ardı
|
: ve yeryüzünde
|
ve el ardı
|
: ve yer(den), yeryüzünden
|
ve el ardu
|
: ve yeryüzü (yedi kat yerler)
|
ve el âsâli
|
: ve akşamleyin, akşam
|
ve el aşiyyi
|
: ve akşam
|
ve el azâbe
|
: ve azap
|
ve el azâbe
|
: ve azap
|
ve el bâdı
|
: ve çölden gelenler, dışardan gelenler
|
ve el bagdâu
|
: ve buğz, öfke
|
ve el bagyi
|
: ve zulüm, azgınlık, taşkınlık, hakka tecavüz
|
ve el bahri
|
: ve deniz
|
ve el bahri
|
: ve denizde
|
ve el bahru
|
: ve deniz
|
ve el bâkıyâtu
|
: ve bâki olan, kalıcı olan
|
ve el bâkıyâtu es sâlihâtu
|
: ve bâki olan salih ameller
|
ve el basara
|
: ve görme
|
ve el basîri
|
: ve gören (basar hassası çalışan)
|
ve el basîru
|
: ve gören, basiret sahibi olan
|
ve el basîru
|
: ve gören
|
ve el bâtıle
|
: ve bâtıl
|
ve el bâtinu
|
: ve bâtın, görülemeyen, gizli olan
|
ve el benûne
|
: ve çocuklar, : ve oğullara oğullar
|
ve el bigâle
|
: ve katırlar
|
ve el budne
|
: deve ve sığır cinsi hayvanlar
|
ve el cânne
|
: cânn (cinlerin babası)
|
ve el cibâli
|
: ve dağlar
|
ve el cibâlu
|
: ve dağlar
|
ve el cibillete
|
: ve insan topluluğu
|
ve el cinnu
|
: ve cinler
|
ve el cismi
|
: ve cisim (vücut)
|
ve el cûi
|
: ve açlık
|
ve el culûdu
|
: ve derileri, ciltleri
|
ve el ebrasa
|
: ve abraş hastalığı (ciltte alaca hastalığı)
|
ve el ebsâra
|
: ve görme hassası
|
ve el ebsâre
|
: ve görme hassası
|
ve el ebsâri
|
: ve basiret
|
ve el ebsâru
|
: ve gözler, bakışlar, görüşler
|
ve el efidete
|
: ve fuad (idrak etme) hassası
|
ve el ef'idete
|
: ve fuad hassaları
|
ve el ef'idete
|
: ve fuad hassası, idrak etme hassası, gönül
|
ve el ef'idete
|
: ve gönül, kalp, fuad, anlama, idrak etme hassası
|
ve el emru
|
: ve emir, iş
|
ve el emru
|
: ve emir
|
|