ve el en'âmi
: ve hayvanlar
|
ve el en'âmi
|
: ve hayvanlar
|
ve el en'âmi
|
: ve hayvanlar, davarlar
|
ve el enfusi
|
: ve nefsler
|
ve el esammi
|
: ve sağır olan kimse (işitmeyen)
|
ve el esbâtı
|
: ve torunları
|
ve el esbâtı
|
: ve Yâkupoğulları'na
|
ve el esbâtı
|
: ve torunları
|
ve el evlâdi
|
: ve evlât, çocuklar
|
ve el evlâdi
|
: ve evlâtlarda, çocuklarda
|
ve el evvelîne
|
: ve evvelkileri, öncekileri
|
ve el ezâ
|
: ve eza (eziyet)
|
ve el fahşâe
|
: ve fuhuş
|
ve el fahşâi
|
: ve fuhuş, hayasızlık
|
ve el fahşâi
|
: ve fuhuş, hayasızlık
|
ve el fethu
|
: ve fetih
|
ve el fevâhışe
|
: ve fuhuşlar (kötülükler, zina, şirk, katletmek vb)
|
ve el fıddati
|
: ve gümüş
|
ve el fuâde
|
: ve idrak
|
ve el fulki
|
: ve gemiler
|
ve el furkâni
|
: ve furkan, hakkı bâtıldan ayıran
|
ve el furkâni
|
: ve furkan, hakkı bâtıldan ayıran
|
ve el fusûka
|
: ve fısk
|
ve el gâvune
|
: ve azgınlar
|
ve el habbu
|
: ve taneler
|
ve el habîsûne
|
: ve habis erkekler, kötü erkekler
|
ve el haccı
|
: ve hac
|
ve el hâfızâti
|
: ve muhafaza eden, koruyan kadınlar
|
ve el hâfızîne
|
: ve muhafaza eden, koruyan erkekler
|
ve el hakka
|
: ve hak, gerçek, doğru
|
ve el hamîre
|
: ve merkepler
|
ve el hâmisete
|
: ve beşinci
|
ve el hâmisetu
|
: ve beşinci
|
ve el harsi
|
: ve ekinler
|
ve el hâşiâti
|
: ve huşû duyan kadınlar
|
ve el hâşiîne
|
: ve huşû duyan erkekler
|
ve el havfi
|
: ve korku
|
ve el hayâte
|
: ve hayat
|
ve el hayle
|
: ve atlar
|
ve el hayli
|
: ve atlar
|
ve el hayri
|
: ve hayır ile
|
ve el hedye
|
: ve kurbanlık hayvanlar
|
ve el hicâretu
|
: ve taşlar
|
ve el hikmete
|
: ve hikmet
|
ve el hisâbe
|
: ve hesap
|
ve el hudâ
|
: ve hidayet, ruhun ölmeden önce Allah'a ulaşması, Allah tarafından ulaştırılması
|
ve el hukme
|
: ve hüküm
|
ve el hurumâtu
|
: ve ihtiram, hürmetler, yasaklar, haram- lar
|
ve el ibkâri
|
: ve bâkir zaman, sabah
|
ve el ihsâni
|
: ve ihsan
|
ve el ikrâmi
|
: ve ikram
|
ve el îmâne
|
: ve îmân
|
ve el incîle
|
: ve İncil
|
ve el inse
|
: ve insanlar
|
ve el insi
|
: ve insanlar
|
ve el işrâkı
|
: ve işrak vakti, güneşin ışımaya başladığı zaman
|
ve el isyâne
|
: ve isyan
|
ve el kâimîne
|
: ve kaim olanlar, ayakta duranlar
|
ve el kamere
|
: ve ay: ve kamer,
|
ve el kanâtîri
|
: ve kantarlarca, kantar kantar
|
ve el kânitâti
|
: ve kanitin olan, huşû ile bağlanan kadınlar
|
ve el kânitîne
|
: ve kanitin olan, huşû ile bağlanan erkekler (Allah'ın huzurunda saygı ile duranlar)
|
ve el kâsiyeti
|
: ve kasiyet, kararma
|
ve el kavâıdu
|
: ve yaşlı kadınlar
|
ve el kâzımîne
|
: ve yutanlar
|
ve el kitâbe
|
: ve kitap
|
ve el kitâbi
|
: ve kitaba andolsun
|
ve el kitâbi
|
: ve kitap
|
ve el kitâbi el munîri
|
: ve aydınlatıcı (hak yola) ışık tutan nurlu Kitap
|
ve el kur'âne
|
: ve Kur'ân'ı
|
ve el leyli
|
: ve gece
|
ve el magfireti
|
: ve mağfiret
|
ve el magribi
|
: ve batı
|
ve el magribu
|
: ve garb, batı
|
ve el magrıbu
|
: ve batı
|
ve el mahrûmi
|
: ve mahrum olan, yoksul olan (iffetinden isteyemeyen)
|
ve el matlûbu
|
: ve (kendisinden) talep edilen, istenen
|
ve el mecûse
|
: ve ateşe tapanlar
|
ve el megâribi
|
: ve garb, batı(lar)
|
ve el melâiketi
|
: ve melekler
|
ve el melâiketu
|
: ve melekler
|
ve el meleku
|
: ve o melek
|
ve el mercânu
|
: ve mercan
|
ve el mesâkîne
|
: ve çalışamayacak durumdaki ihtiyarlar
|
ve el mesâkîni
|
: ve miskinler
|
ve el mesâkîni
|
: ve miskinler, çalışamaz durumdaki ihtiyarlar
|
ve el mesâkîni
|
: ve miskinler, yoksullar, çalışamayacak
|
ve el mescidi el harâmi
|
: ve Mescid-i Haram, Kâbe
|
ve el mescidi el harâmi
|
: ve Mescid-i Haram
|
ve el mescidi el harâmi
|
: ve Mescid-i Haram
|
ve el meskenetu
|
: ve düşkünlük, fakirlik, sefalet
|
ve el mev'ızati
|
: ve öğüt, vaaz, nasihat
|
ve el meysiri
|
: ve kumar
|
ve el miskîne
|
: ve miskinlere (çalışamayacak durumda olan ihtiyarlara)
|
ve el mîzâne
|
: ve tartı, mizan
|
ve el mûfûne
|
: ve vefa eden, hakkıyla yerine getiren
|
ve el muhâcirîne
|
: ve muhacirler
|
ve el mukezzibîne
|
: ve yalanlayanlar
|
ve el mukîmi es salâti
|
: ve namazı ikame edenler
|
ve el mu'minâti
|
: ve mü'min kadınlar
|
ve el mu'minâtu
|
: ve mü'min kadınlar
|
ve el mu'minîne
|
: ve mü'min erkekler
|
ve el munâfikâtu
|
: ve münafık kadınlar
|
ve el munâfikîne
|
: ve münafıklar
|
ve el munfikîne
|
: ve infak edenler, Allah için verenler
|
ve el munkeri
|
: ve fenalık, kötülük, çirkin şeyler, Allah'ın yasakladığı şeyler
|
ve el murcifûne
|
: ve, yalan ve kötü haber yayanlar
|
ve el muslimâti
|
: ve İslâm olan, Allah'a teslim olan, müslüman kadınlar
|
ve el muşrikîne
|
: ve müşrik erkekler
|
ve el mussaddikâti
|
: sadaka veren kadınlar
|
ve el mustagfirîne
|
: ve mağfiret dileyenler (günahlarının sevaba çevrilmesini dileyenler)
|
ve el mutallakâtu
|
: ve boşanmış kadınlar
|
ve el mu'tefikâtu
|
: ve beldeleri alt üst edilen kimseler
|
ve el mu'tefikete
|
: ve altı üstüne getirilen, altüst edilen belde
|
ve el mu'terra
|
: ve isteyen
|
ve el mutesaddikâti
|
: ve sadaka veren kadınlar
|
ve el mutesaddikîne
|
: ve sadaka veren erkekler
|
ve el udvâni
|
: ve düşmanlık
|
ve el ûlâ
|
: ve ilk, önceki (dünya)
|
ve el ummiyyîne
|
: ve ümmiler, kitap verilmeyenler
|
ve el umrete
|
: ve umre
|
ve el unsâ
|
: ve kadın, dişi
|
ve el vâlidâtu
|
: ve anneler
|
ve el vetri
|
: ve tek olan
|
ve el yed'u
|
: ve dua etsin, yalvarsın
|
ve el yetâmâ
|
: ve yetimler
|
ve el yevmi el âhiri
|
: ve son gün, ve sonraki gün, ruhun Allah'a ulaşma günü
|
ve el'an-hum
|
: ve onlara lânet et
|
ve elennâ
|
: ve biz yumuşattık
|
ve elfeyâ
|
: ve ikisi karşılaştılar, karşılarında (buldular)
|
ve elhık-nî
|
: ve beni dahil et, arasına kat, ilhak et
|
ve elkâ
|
: ve attı, yerleştirdi, oluşturdu
|
ve elkat
|
: ve attı
|
ve elkav
|
: ve arz ettiler (attılar)
|
ve elkaynâ
|
: ve biz koyduk, bıraktık
|
ve elkaytu
|
: ve (attım) verdim
|
ve elkı
|
: ve at, bırak
|
ve elkû-hu
|
: ve onu atın, bırakın
|
ve ellâî
|
: ve olanlar
|
ve elletî
|
: ve o ki
|
ve ellezî
|
: ve ki o
|
ve ellezîne
|
: ve o kimseler, onlar
|
ve ellezîne âmenû
|
: ve âmenû olan kimseler
|
ve ellezîne hâcerû
|
: ve hicret edenler
|
ve ellezîne ûtû
|
: ve verilenler
|
ve elsinete-hum
|
: ve onların dilleri, dilleri
|
ve elvâni-kum
|
: ve sizin renkleriniz
|
ve elzeme-hum
|
: ve onlara elzem oldu
|
ve emdednâ-hum
|
: ve onlara imdat ettik, uzattık, sunduk, verdik
|
ve emdednâ-kum
|
: ve destekledik, yardım (medet) ettik
|
ve emerru
|
: ve daha dehşetlidir
|
ve emerû
|
: ve emrettiler (emrederler)
|
ve emlâ
|
: ve uzun (kötü) emellere yöneltti
|
ve emmâ el âharu
|
: ve (ama) fakat diğeri, diğerine gelince
|
ve emmâ el cidâru
|
: ve duvar meselesine gelince, duvar ise
|
ve emmâ el gulâmu
|
: ve fakat çocuğa (gelince)
|
ve emnen
|
: ve emniyetli
|
ve emre'etu-hu
|
: ve onun eşi, hanımı (kadını)
|
ve emru-hu
|
: ve onun emri, onun işi, onun hakkındaki hüküm
|
ve emru-hu
|
: ve onun emri, onun işi, onun hakkındaki hüküm
|
ve emru-hum
|
: ve onların işleri
|
ve emtarnâ
|
: ve (yağmur) yağdırdık
|
ve emternâ
|
: ve yağmur yağdırdık
|
ve emvâle-hum
|
: ve onların malları
|
ve emvâli-him
|
: ve mallarından
|
ve emvâten
|
: ve ölülere
|
ve en
|
: ve şüphesiz
|
ve en a'mele
|
: ve amelde bulunmak
|
ve en a'mele salihan
|
: ve benim salih amel (nefs tezkiyesi) yapmam
|
ve en elkı
|
: ve at, bırak
|
ve en etluve
|
: ve benim okumam
|
ve en istagfirû
|
: ve mağrifet istemeniz
|
ve en lâ
|
: ve (yoktur) olmadığı
|
ve en lâ ta'lû
|
: ve ululuk, büyüklük taslamayın
|
ve en nahîle
|
: ve hurmalıklar
|
ve en nahle
|
: ve hurma ağaçları
|
ve en nahlu
|
: ve hurma (ağaçları)
|
ve en nâru
|
: ve ateş
|
ve en nasârâ
|
: ve hrıstiyanlar
|
ve en nâsi
|
: ve insanlar
|
ve en nebiyyûne
|
: ve nebiler, peygamberler
|
ve en necmi
|
: yıldıza andolsun
|
ve en necmu
|
: ve yıldız(lar)
|
ve en nehâra
|