Darabe meselen : örnek verdi, isnad etti



Yüklə 1,08 Mb.
səhifə73/100
tarix24.05.2020
ölçüsü1,08 Mb.
#31493
1   ...   69   70   71   72   73   74   75   76   ...   100
Arab Azer1

: boşaltacağım, dökeceğim

ugrikû

: boğuldular

ugviyenne-hum

: onları azdıracağım

uhara

: diğer

uhdise
(hadese)

: ben bahsederim
: (bahsetti, anlattı)

uhfî-hâ

: onu gizleyeceğim

uhılle

: helâl kılındı

uhılle

: helâl kılındı: kurban edildi

ûhıye

: vahyedilen

uhızû

: yakalandılar

uhkimet

: muhkem kılındı (sağlamlaştırıldı)

uhkum

: hükmet

uhlikû

: helâk edildi

uhrâ

: diğer, daha başka

uhracu

: çıkarılacağım

uhricet

: çıkarıldınız

uhric-nâ

: biz çıkarıldık

uhrictum

: siz çıkarıldınız

uhricû

: çıkarıldılar

uhsirtum

: engellendiniz

uhşurû

: haşredin, biraraya toplayın

uhte hârûne

: Harun'un kızkardeşi

uhtu-ke

: senin kızkardeşin

uhyî

: diriltirim

uiddet

: hazırlandı

uîdû

: iade edildiler, , geri çevrildiler döndürüldüler

uîzu-hâ bi-ke

: onu sana sığındırırım, emanet ederim

ukattıanne

: kestireceğim

ukattıanne

: kestireceğim

ukbâ ellezîne ittekav

: takva sahiplerinin sonu

ukbâ-hâ

: onun ukbasından, akıbetinden, bunun sonucundan

ukbe ed dâri

: (bu) diyarın (bu dünyanın) sonucu

ukben

: akıbet (sonuç) olarak, sonuç açısından

ukdeten

: akid, anlaşma

ukdetun

: ahid, söz, bağ

ukfur

: inkâr et

ûkıbe

: ikab edildi, cezalandırıldı, haksızlık yapıldı

ukkıtet (tekıt)

: vakit bildirildi (bir şey için bir vakit tayin etmek)

uknutî

: kânitîn ol (Rabb'inin huzurunda huşû ile dur)

uksimu

: kasem ederim, yemin ederim

uktulû

: öldürün

ukule-hâ

: (onun) kendi meyvesi

ukulin

: meyve

ukulu-hâ

: onun meyvesi

ûlâ-humâ

: ikisinden birincisi

ulâi

: onlar

ulaike

: işte onlar

ulâike ellezîne

: işte onlar

ulâike yed'ûne

: işte onlar davet ederler

ulâikellezîne (ulâike ellezîne)

: işte onlar

ulâti

: işte onlar, onlar

ulemâu

: ulemalar, âlimler

ulî

: sahip

ulî be'sin

: güç kuvvet sahibi, kuvvetli çarpışan

ulî el ebsâri

: basiret sahipleri

ulî el elbâbi

: lübblerin, sır hazinelerinin sahipleri,

uli el kurbâ

: yakınlık sahipleri, akrabalar, yakınlar

uli el kuvveti

: kuvvet sahibi, kuvvetli

ulî en nuhâ

: nehy sahipleri, Allah'ın yasaklarına riayet edenler

ulîl elbâbi (ulî el bâbi)

: sır hazinelerinin (lübblerin) sahipleri

ulîl eydî

: güç sahibi

ulkıye

: atıldılar, (yere) kapandılar

ulkû

: atıldılar

ullim-nâ

: bize öğretildi

ullimte

: sana öğretildi

ûlû

: sahibi

ûlû bakıyyetin

: bakiye sahipleri (asırlarca münkerden nehyedenler ve ma'rufla emredenler)

ulû el elbâbi

: ulûl'elbab, daimî zikir sahipleri

ûlu el elbâbi

: sır sahipleri

ulu el fadlı

: fazilet sahipleri

ulûfun

: binlerce

uluvven

: ulu, çok yüce: üstünlük

umemun

: ümmetler

umetti'kunne

: sizi metalandırayım (mehirlerinizi vereyim)

umettiu-hu

: onu metalandırırız, dünyalık veririz

umirtu

: ben emrolundum, bana emredildi

umirtu

: emrolundum

umme el kurâ

: şehirlerin anası

ummehâti-him

: onların anneleri

ummehâti-kum

: sizin anneleriniz

ummehâtu-hum

: onların anneleri

ummetin

: ümmet, zaman, vakit

ummetu-kum

: sizin ümmetiniz, dîniniz

ummetun

: bir ümmet

ummi

: annesi

ummi el kitâbi

: ümmül kitap, ana kitap

ummi-hâ

: ana şehir, yerleşim merkezi

ummiyyûne

: ümmîler, okuma yazma bilmeyenler

ummu el kitâbi

: bütün semavî kitapları ihtiva eden ana kitap

ummu-hu

: onun anası (onu saracak olan)

ummu-ki

: senin annen

umreeten

: bir kadın, bir hanım

umtırat

: yağmur yağdırıldı

umyen

: kör olarak

umyun

: âmâ, kör

unebbiu-kum

: size haber veririm

unîbu

: yöneliyorum (dönüyorum)

unsâ

: kadın: kadınlar

unsur-nî

: bana yardım et

unûbe-nâ

: bizim günahlarımız

unzile

: indirildi

unzile aleynâ

: bize indirildi

unzilet

: ve arkasından gönderdik, ardarda, ara vermeden

unzirû

: uyarıldılar

unziru-kum

: sizi uyarıyorum

unzur

: bak

unzurî

: bak (karar ver)

unzur-nâ

: bize bak

unzurû-nâ

: bizi bekleyin

urdaten

: siper, mani, engel

urdaten

: siper, mani, engel

urfen

: ardarda, marufla (irfanla)

urıda

: sunuldu

urîde

: murad edildi, istendi

urîdu

: ben istiyorum

urî-kum

: size gösteriyorum

ûristumû-hâ

: ona varis olundunuz

ûrisû

: varis kılındılar

urkud

: vur

ursile

: gönderildi

ursilnâ

: gönderildik

ursiltu

: gönderildiğin

ursiltum

: siz gönderildiniz

uruben

: eşlerine düşkün, asık

urûşi-hâ

: onun çardakları

usallibenne-kum

: sizi astıracağım

usârâ

: esirler

usbetun

: birbirine destek olan insanlar topluluğu, bir grup

usbetun

: 10 kişilik grup, bir ekip, kuvvetli topluluk

uscudû

: secde edin

uşdud

: kuvvetlendir (artır, şiddetlendir)

uşhedû

: şahit olun

uşhidu allâhe

: Allah'ı şahit tutuyorum

uskun

: iskân ol, otur, yerleş

uskun

: iskân ol, otur, yerleş

uskunû el arda

: yeryüzünde (orada) yerleşin, iskân olun

usluk

: sok

usratin

: darlık, zorluk

usren

: zorluk, güçlük

usrin

: zorluk, güçlük

usvetun

: örnek

ûtîtu-hu

: ona verildi

ûtîtum

: size verilen

ûtî-tum

: size verildi

ûtiye

: verilen: verildi: verilir

utriftum

: sizin her isteğiniz yerine getirildi, şımartıldınız

uttılet

: salındı, başıboş bırakıldı, terkedildi

ûtû

: verildi: verildiler

ûtu el ilme

: ilim verilen

ûtû el kitâbe

: kitap verildiler

ûtû nasîben

: nasip verildi

ûtû-hu

: ona verildi

utullin

: zorba, kabadayı, kötülük yapan

u'tumine

: itimat edildi, güven duyuldu

utuvvin

: taşkınlık, haddi aşma

uyûnen

: pınarlar halinde

uyûnin

: pınarlar

uzine

: izin verildi

uzkur-ni

: beni hatırla, an

uzkurû

: zikredin, anın, hatırlayın

uzkurû-nî

: beni zikredin

uzlifet

: yakınlaştırıldı

uzren

: özür, kabul edilebilir sebep

uzren

: mazerete özür olarak

uztu

: sığındım

uzuney-hi

: onun iki kulağı

uzunun

: kulaklar

vaadallâhu (vaade allâhu)

: Allah vaadetti

vaade

: vaadetti

vaadehallâhu (vaade-hâ allâhu)

: Allah onu vaadetti

vaade-kum allâhu

: Allah vaadetti

vâadnâ

: biz vaadettik

vaadnâ-hu

: ona vaadettik

vaadte-hum

: sen onlara vaadettin

vaazte

: sen vaaz verdin

vâbilun

: sağanak, şiddetli, kuvvetli yağmur

va'budûhu (ve u'budû-hu)

: ve ona kul olun

vâcifetun

: (dehşet içinde) şiddetle çarpacak olan

vadaa-hâ

: koydu, ortaya koydu, vazetti, dizayn etti

vadagnâ

: biz indirdik (kaldırdık)

va'dallâhi (va'de allâhi)

: Allah'ın vaadi

vada'tu-hâ unsâ

: ben onu kız doğurdum

va'de

: vaad

va'de allâhi

: Allah'ın vaadi

va'de el hakkı

: hakkın vaadi

va'de-hu

: onun vaadi, onun sözü

va'de-ke

: senin vaadin

va'den

: bir vaad

va'den mef'ûlen

: yapılması vaadedilen

va'di-hi

: O'nun (Allah'ın) vaadi

vadmum

: ve koy

vadrıb

: ve örnek ver

vadrıb (ve ıdrıb) meselen

: ve örnek, misal ver

Yüklə 1,08 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   69   70   71   72   73   74   75   76   ...   100




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin