: severler
yuhıbbûne
|
: seviyorlar
|
yuhıbbûne-hum
|
: onları severler
|
yuhinillâhu (vehene)
|
: Allah zayıf düşürür (alçaltır) (zayıf düşürdü)
|
yûhıye
|
: vahyeder
|
yuhkimu allâhu
|
: Allah muhkem kılar, sağlamlaştırır
|
yuhlekûne
|
: yaratılırlar
|
yuhlekûne
|
: yaratılırlar
|
yuhlifu-hu
|
: onun halefini, karşılığını verir
|
yuhreûne
|
: koşuyorlar
|
yuhreûne
|
: süratle koşarak
|
yuhribûne
|
: tahrip ediyorlar
|
yuhric
|
: çıkarsın
|
yuhrice-kum
|
: sizi çıkarır
|
yuhricenne
|
: mutlaka çıkarır
|
yuhricu
|
: çıkarır
|
yuhricu-kum
|
: sizi çıkarır
|
yuhricûne
|
: çıkarıyorlar
|
yuhşeru
|
: haşrolunur, toplanır
|
yuhşerûne
|
: haşrolunurlar, toplanırlar
|
yuhsinûne
|
: güzel davranıyorlar, güzel ameller yapıyorlar
|
yuhsirûne
|
: zarar ettirirler, eksiltirler
|
yuhyî allâhu
|
: Allah diriltir
|
yuhyî-hâ
|
: ona hayat verir, onu canlandırır
|
yuhyî-kum
|
: sizi diriltecek
|
yuhyî-ni
|
: beni diriltecek
|
yuhzî-hi
|
: onu rezil eder, alçaltır
|
yuhzî-him
|
: onları zelil edecek, rezil rüsva edecek, alçaltacak
|
yuhziye
|
: perişan edilmeleri, perişan olmaları
|
yuîdu-hu
|
: onu döndürür, onu iade eder
|
yuîdu-kum
|
: sizi iade edecek, döndürecek
|
yuîdu-nâ
|
: bizi geri çevirir
|
yûka
|
: korunuyor
|
yukaddiru
|
: takdir eder
|
yûkadu
|
: yakılır
|
yukallibu
|
: çevirir, ovuşturur
|
yukallibu allâhu
|
: Allah çevirir
|
yukâlu
|
: deniliyor
|
yukâlu
|
: denir
|
yukâtelûne
|
: savaşıyorlar
|
yukâtilû-kum
|
: sizinle savaşırlar
|
yukâtilûne
|
: savaşırlar, savaşacaklar
|
yukâtilûne-kum
|
: sizi katlediyorlar, sizinle savaşıyorlar, sizi öldürüyorlar
|
yukeffire
|
: örter
|
yukellimu-nâ
|
: bizimle konuşur
|
yukellimu-nâ
|
: bizimle konuşur
|
yukevviru
|
: örter, sarar
|
yukezzibu
|
: yalanlandı, yalanladı
|
yukezzibû-ke
|
: seni yalanlıyorlar
|
yukezzibû-ni
|
: beni tekzip ederler, yalanlarlar
|
yûkıdûne
|
: ateşe tutulurlar, yakılırlar
|
yukîmu es salâte
|
: namazı ikame ederler
|
yûkınûne
|
: kesin olarak görenler ve bilenler, yakîn hasıl edenler (kalp gözüyle Allah'ın gösterdiklerini görüp, kalp kulağıyla Allah'ın gösterdiği şeyler hakkında verdiği bilgiyi işiten ve idrak eden ve bu bilginin hangi Kur'ân-ı Kerim âyetlerine dayandığını Allah'tan öğrenerek, seviyelerine göre sırasıyla İlm'el yakîn, Ayn'el yakîn ve Hakk'ul yakîn sahibi olan kişiler)
|
yukridu
|
: borç verir
|
yukridu allahe
|
: Allah'a borç verir
|
yukşefu
|
: açılır, açığa çıkar (sırlar) giderilir
|
yuksimu
|
: yemin eder
|
yuktelu
|
: öldürülür
|
yulâkû
|
: karşılaşırlar, mülâki olurlar, kavuşurlar
|
yulhidûne
|
: dil uzatırlar, saptırırlar
|
yulhıdûne
(elhade)
|
: yöneliyorlar, isnad ediyorlar, dil uzatıyorlar
: (yöneldi, dil uzattı)
|
yûlicu
|
: girdirir, sokar
|
yu'linûne
|
: aleni olan, gizlenmeyen
|
yulkâ
|
: atar, verir
|
yulkâ
|
: ilka edilir, bırakılır, konur
|
yulkı
|
: ilka eder, ulaştırır
|
yulkûnes sem'a
|
: kulak verirler, dinlerler
|
yu'lûne
|
: (yaklaşmamaya) yemin ederler
|
yumârûne
|
: şüphe ederler, mücâdele ederler: emrolundular
|
yumetteûne
|
: metalandırılırlar
|
yumetti'kum
|
: sizi metalandırır, faydalandırır, geçindirir
|
yu'min
|
: îmân eder
|
yu'minu
|
: mü'min olan, îmân eden
|
yu'minu bi allâhi
|
: Allah'a îmân ederler
|
yu'minûne
|
: mü'min olurlar, îmân ederler
|
yu'minûne bi allâhi
|
: Allah'a îmân ederler
|
yumîtu
|
: öldürür
|
yumîtu-kum
|
: sizi öldürecek
|
yumîtu-nî
|
: beni öldürecek
|
yumnâ
|
: akıtılan, dökülen
|
yumsik
|
: tutar
|
yunâdevne
|
: nida edilir, seslenilir
|
yunâdi
|
: nida etti, seslendi
|
yunâdî
|
: davet ediyor
|
yunâdûne-hum
|
: onlara seslenilir (onlara seslenirler)
|
yunâdûne-ke
|
: sana seslenirler
|
yunbitu
|
: bitirir, yetiştirir
|
yuncî-hi
|
: kendisini kurtarsın
|
yunebbiu-hum
|
: onlara haber verecek
|
yunebbiu-kum
|
: size haber verecek
|
yuneşşeu
|
: büyütülür, yetiştirilir
|
yunezzilu
|
: indirir
|
yunfehu
|
: üfürülür
|
yunfik
|
: infâk etsin
|
yunfiku
|
: infâk eder, verir
|
yunfikûne
|
: Allah için infak ederler, verirler
|
yunîbu
|
: yönelir, münib olur
|
yunkirûne-hâ
|
: onu inkâr ediyorlar
|
yunsarûne
|
: yardım olunurlar
|
yunşirûne
|
: diriltilirler, neşrolurlar
|
yunşîu
|
: inşa edecek, yaratacak
|
yunzefûne
|
: sarhoş olurlar
|
yunzire
|
: inzar eder, uyarır
|
yurâ
|
: görülecektir
|
yuraddu
|
: geri döndürülür
|
yu'radu
|
: arz olunur
|
yurâdu
|
: istenen
|
yu'radûne
|
: arz olunurlar
|
yu'radûne
|
: sunulacaklar, arz edilecekler
|
yurâûne
|
: gösteriş yaparlar
|
yurbi
|
: arttırır
|
yurbi
|
: arttırır
|
yurceûne
|
: döndürülecekler
|
yurdı'ne
|
: süt emzirirler
|
yureddu
|
: reddedilir, geri gönderilir
|
yureddu
|
: döndürülür, reddedilir
|
yureddûne
|
: reddedilirler, iade edilirler, döndürülürler
|
yureddûne
|
: reddedilirler, iade edilirler, döndürülürler
|
yu'redullezîne
|
: sunulacakları o kimselerin
|
yu'redûne
|
: arz olunurken
|
yu'refu
|
: tanınır
|
yurid
|
: ister, diler, murad eder
|
yu'rid
|
: yüz çevirmek
|
yurîdâni
|
: ikisi istiyor
|
yu'ridû
|
: yüz çevirirler: diliyor, istiyor
|
yurîdu allâhu
|
: Allah diliyor, istiyor
|
yurîdu el âcilete
|
: acil, acele olarak (bu dünyada) isterse
|
yurîdullâhu (yurîdu allâhu)
|
: Allah istiyor
|
yurîdûne
|
: istiyorlar, isterler
|
yurî-him(u)
|
: onlara gösterecek
|
yurî-kum
|
: size gösterir
|
yuriye-kum
|
: size gösterir
|
yurselu
|
: gönderilir
|
yursil
|
: göndersin
|
yursil es semâe
|
: sema(dan) göndersin
|
yursile
|
: gönderir
|
yusabbu
|
: dökülür, dökülecek
|
yusaddikûne
|
: tasdik ederler
|
yusaddıku-nî
|
: beni tasdik eder
|
yuşâkki allâhe
|
: muhalefet ederse, ayrılık çıkarırsa
|
yus'akûne
|
: şiddetli ses ile helâk olacaklar
|
yusallî
|
: salât eder
|
yusallitu
|
: musallat eder
|
yusallûne
|
: salât ederler
|
yusâriûne
|
: yarışıyorlar, yarışırlar
|
yusavviru-kum
|
: sizi tasvir eder, şekil verir, şekillendirir
|
yusbiha
|
: olur
|
yuscerûne
|
: tutuşturulacaklar, yakılacaklar
|
yusdira
|
: döner, çekilir
|
yusebbihne
|
: tesbih ediyorlar
|
yusebbihûne
|
: tesbih ediyorlar
|
yusebbitu allâhu
|
: Allah sebat ettirir
|
yus'elûne
|
: mesul olurlar, sorumlu olurlar, sorgulanırlar
|
yus'elunne
|
: mutlaka sorulacaklar, sorgulanacaklar
|
yu'seru
|
: aktarılan, nakledilen
|
yushabûne
|
: sahip olunur
|
yushabûne
|
: sürüklenecekler
|
yushabûne
|
: sürüklenirler
|
yusheru
|
: eritilecek
|
yushıte-kum
|
: sizi yok eder
|
yusîbe-hum
|
: onlara isabet eder
|
yusib-kum
|
: size isabet eder
|
yusîgu-hu
|
: onu boğazdan kolayca geçirir
|
yusırru
|
: israr eder
|
yusirrûne
|
: ısrar ediyorlar
|
yuskâ
|
: sulanır
|
yuskavne
|
: sulanır, içirilir, sunulur
|
yuskin
|
: teskin eder, sükûnet verir, durdurur
|
yuslıh
|
: ıslâh etsin
|
yuslim
|
: teslim eder
|
yuslimûne
|
: teslim olurlar, müslüman olurlar
|
yusmiu
|
: işittirir
|
yusrafûne
|
: döndürülüyorlar
|
yusran
|
: kolaylık
|
yuşrek
|
: şirk koşulur
|
yusren
|
: kolaylıkla, kolayca
|
yuşrikûne
|
: şirk koşuyorlar, ortak koşuyorlar
|
yusta'tebûne
|
: özür, mazeret istenenler (kendilerinden
|
yûsufe
|
: Yusuf: Yusuf'u: Yusuf'un
|
yutâfu
|
: tavaf ettirilir, etrafında dolaştırılır
|
yutâfu
(yutâfu ... bi )
|
: tavaf edilir, dolaştırılır
: (ile etrafında dolaşılır)
|
yutâu
|
: tâbî olunur, hatırı geçer, sözü kabul edilir
|
yuteveffâ
|
: vefat ettirilir, öldürülür
|
yuteveffevne
|
: vefat ettirilirler, ölürler
|
yu'tevne
|
: verilir
|
yu'tî
|
: verir
|
yutıa
|
: itaat eder
|
yu'tî-hi
|
: onu verir
|
yutıi allâhe
|