13
Alişir Nevayi de eserlerinde Dede Korkut hakkındaki düşüncelerini dile
getirmiştir.
“Dede Korkut Kitabı” ve diğer Türk boylarının destanları, ilk dönemlerdeki
hayal gücünün, günümüz tasavvurlarının aksine, dünyayı sembollerle algıladığını,
sembollerle değerlendirdiğini ve doğa ile yakın bir etkileşim içinde olduğunu
göstermektedir. Atalarımızın dilinin tam anlamıyla semboller dili olduğunu
söyleyebiliriz. Simgesiz sanat bir yaratım değildir. Sözlü sanat yaratıcılığı ürünleri,
günümüzde destan, sadece mitolojik veya tarihsel bir temel olarak incelenen bir
yaratım değil, aynı zamanda bir sembol sanatı olarak da incelenmesi ve analiz
edilmesi gereken bir sanattır.
Halk biliminde, bugün sözünü ettiğimiz "Dede Korkut Kitabı" da dâhil olmak
üzere, sözlü edebiyat ürünlerinde yer alan her bir görüntü, her bir sembol,
insanların dünya görüşünün bir yönünü ve aşamasını temsil etmektedir.
Bu tür simge ve semboller, düşünmenin en alt aşamasının karakteristiği olsa
da, ilk şiirsel gözlemi başlattıkları için son derece değerlidir.
Halk bilgisi ürünlerinde yer alan her unsur bir şekilde sembollere
dayanmaktadır. Bu sembollerin gizemi ve özü anlaşılmadan folklorun özü de
anlaşılamaz.
Destan yaratmanın her milletin sanatının tarihi olduğu bilinmektedir.
Dolayısıyla onun icracısı olan destan anlatıcıları, milletin tarihini, sanatını ve
kültürünü binlerce yıldır koruyan, nesilden nesile aktaran, milli kültüre, tarihe eşsiz
paylarını katan büyük yaratıcılardır. Bu nedenle destanlar, bu tür destan
yaratıcılarından miras kalmıştır.
"Dede Korkut Kitabı"ndaki Korkut Ata’yı karşılaştırmalı olarak incelersek,
bunların insanların bahşı, ozan, âşık ve bakşilarla ilgili kadim fikir ve inançlarının
bir sentezi olarak ortaya çıktığını ve bir kült seviyesine yükseldiğini görebiliriz.
"Dede Korkut Kitabı"nda yer alan her anlatmada, Dede Korkut ana karakter
olarak vücut bulur: “Dedem Korkut boy boyladi söz söyledi”
Dostları ilə paylaş: