BULGULAR:2010-
2011 yılları içinde acil servisimize THC alımı idrarda tespit edilmiş 6’ı
(%54,4) erkek olmak üzere toplam 11 hasta
başvurmuştur. Hastaların yaşları 17-42 arasında
değişmekte olup ortalama yaş 24±7’dir.Hastaların vital bulgularını gösteren tablo aşağıda
mevcuttur. GKS ortalama 14,7±0,9 (min 3 – max 15).
Tablo: Vital bulgular
Min
Max
Mean
Standart Sapma
Sistolik kan
basıncı
110
146
120,1
11,2
Diastolik kan
basıncı
47
88
69,1
10
Solunum sayısı 15
22
19,3
2,4
Nabız
74
100
85,7
9,7
Hastaların 8’i (%72,7) bekar olup, 3’ü (%27,3) evlidir. 6 (%54,5) hasta lise mezunu, 4
(%36,4) hasta üniversite mezunu, 1(%9,1) hasta ilk
öğretim mezunu. Hastalardan 6’ı (%54,5)
çalışmakta, 2 (%18,2) hasta işsiz, 2 (%18,2) hasta öğrenci, 1 (%9,1) hasta ev
hanımıdır.Hastalarda tespit edilen THC kullanımı ile birlikte asıl başvuru şekilleri 3 (%27,3)
hastada antidepresan aşırı alımı, 5 (%45,5) hastada analjezik aşırı alımı, 1 (%9,1) hastada
organofosfat zehirlenmesi, 4 (%36,4) hastada parasetamol aşırı alımı ve 2 (%18,2) hastada
antibiyotik aşırı alımı tespit edildi. 2 (%18,2) hastada birlikte alkol alımı mevcuttu.10 (%90,9)
hasta Erzurum il sınırları içinden gelmiş iken, 1 (%9,1) hasta Erzurum dışından başvurmuştur.
9 (%81,8) hasta il merkezinde ikamet ederken, 1 (%9,1) hasta ilçede, 1 (%9,1) hasta köyde
ikamet etmektedir.En sık THC alımı ilkbaharda 6 hasta (%54,5) olup, sonbaharda 4 hasta
(%36
,4) ve kışın 1 hasta (%9,1) başvurmuştur. Yaz mevsiminde hiç başvuru yoktur.
SONUÇ:
THC kullanımı hasta ve yakınları tarafından bildirilmemekte olup idrarda toksikoloji
panelinde alım olduğunu görmekteyiz. İlaç intoksikasyonu ile başvuran hastalarda THC veya
diğer ilaç düzeylerinin bakılmasının rutin olarak yapılmasını önermekteyiz.
Anahtar sözcük:,Esrar,intoksikasyon, gizleme
122
İletişim bilgisi: Doç. Dr.Mücahit EMET
Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Tıp A.D-Erzurum
Tlf: 0442 3166303-1463
E- mail: mucahitemet@gmail.com
123
P94-
HEREDİTER ANJİOÖDEM
Mehmet ÇIKMAN
1
, Behiç Volkan BOZ
1
,
Hilmi DEMİRİN
2
, Hakan TURAN
3
, Ayhan
SARITAŞ
1
, Zeynep Gökcan ÇAKIR
4
1
Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi, Acil Tıp AD, Düzce, TÜRKİYE
2
Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi, Biyokimya AD, Düzce, TÜRKİYE
3
Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi, Dermatoloji AD, Düzce, TÜRKİYE
4
Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi, Acil Tıp AD, Erzurum, TÜRKİYE
Giriş: Herediter anjioödem, tekrarlayan anjiodödem ataklarıyla seyreden kalıtsal bir
hastalıktır. Ödem plazmanın postkapiller venüllerden derinin dermal tabakalarının arasına
sızması sonucu gelişir. Bu sızıntı temel olarak C1 inhibitör adı verilen bir proteinin eksikliği
veya yetersiz işlev görmesinden kaynaklanmaktadır.
Olgu:
20 Yaşında erkek hasta yüzünde ve bacaklarında şişlik oluşması şikayeti ile acil
servisimize başvurdu. Hastanın anamnezinde daha önce de ara ara yüzünde, ellerinde ve
bacaklarında ödem oluştuğu ve bu şikayetler ile kardiyoloji ve nefroloji polikliniklerine
başvurduğu, ancak nedenin bulunamadığı öğrenildi. Hastanın kardeşinin ellerinde de daha
hafif olmakla birlikte ara ara öd
em oluştuğu öğrenildi. Hastanın vital bulgular; TA: 120/75
mmHg, Nb: 68/dk, SS: 10/dk,
Ateş: 36.7
0
C.
Hastanın yapılan fizik muayenesinde; dudaklarda
daha belirgin olmak üzere yüzde, orofarenks
te ve bacaklarda ödem olduğu görüldü.
Bacaklardaki ödemin sağ bacakta daha belirgin olduğu dikkati çekti. Hastanın tüm nabızları
rahat alınabiliyordu. Hastanın vücudunun hiçbir yerinde ürtikeryal lezyona rastlanmadı. Karın
ağrısı (-), defans (-), rebound (-) idi. Herediter anjioödem düşünülen hastadan hemogram,
böbrek fonksiyon testler, karaciğer fonksiyon testleri, Albümin, C1 inhibitör düzeyi ve C1
fonksiyon düzeyi testleri istendi. Tetkiklerden sadece C1 inhibitör düzeyi ve fonksiyonu
düşük olarak ölçüldü. Diğer parametreler normal sınırlarda idi. Acil serviste taze donmuş
plazma verilen ve serum fizyolojik ile hidrasyona başlanan hasta herediter anjioödem tanısı
ile dermatoloji servisine yatırıldı.
Sonuç: Acil servislere
şişlik şikayeti ile başvuran özellikle aile öyküsü veren hastalarda
otozomal dominant kalıtım ile geçen herediter anjioödem her zaman akla gelmeli ve hastalar
bu açıdan da değerlendirilmelidir.
Sorumlu Yazar
Yrd. Doç. Dr. Ayhan SARITAŞ
Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi
Acil Tıp AD-DÜZCE
Tel: 0531 904 1000
e-mail: a_saritas_@hotmail.com
124
P95- KENEDEN KORKMALI MIYIZ?
Dr. Emine Doğan, Doç. Dr. A. Sadık Girişgin
Amasya Sabuncuoğlu Şerafeddin Devlet Hastanesi Acil Kliniği, Amasya
Konya Ü. Meram Tıp Fak. Acil Tıp A.B.D.
Giriş: Ülkemizde son yıllarda Kırım Kongo kanamalı ateşi, daha önce tamamen sağlıklı olan
kişilerde, yüksek mortalitesi nedeni ile dikkat çekmektedir.
Amaç:
Bölgemizde kene ile temas şikayeti ile başvuran hastalarda, Kırım Kongo Kanamalı
Ateşi (KKKA) gelişme riski ve mortalite oranlarının belirlenmesi amaçlanmıştır.
Gereç – Yöntem: 01.01.2010 –
31.12.2010 tarihleri arasında acil servisimize başvuran, kene
ile temas hikayesi olan olgular retrospektif olarak incelendi.
Bulgular: Amasya Devlet Hastanesi Acil Serv
isine 2010 yılında yapılan başvuruların %1’i
( 3018) kene ile temas şikayeti oluşturmaktadır. En çok başvuru haziran ayındadır. Elde edilen
veriler değerlendirildiğinde, kene ile temas sonrası virüsle enfekte olma ihtimali % 1 ,
mortalite % 0,2 iken fat
alite oranı %17,64 olarak tespit edilmiştir.
Sonuç:
Özelliklede endemik bölgelerde yaşayan halkın paniğini yansıtma açısından acil
başvuruları önemli bir kriterdir.
İletişim Bilgisi: Doç. Dr. A. Sadık Girişgin
Konya Ü. Meram Tıp Fak. Acil Tıp A.B.D.
125
P96- KONTRAST MADDE
AKÖZ A.,
BAYRAMOĞLU A., AKGÖL GÜR S.T, SEVİL H., TEKİN E.,
GÖKCANÇAKIRZ.
*Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Tıp A.D-Erzurum
GİRİŞ: Kontrast maddeler, organ ve dokuların içerisine ya da çevresine verilerek,bu organ ve
dokuların görünür hale gelmesini sağlayan maddelerdir.Genellikle doğrudan damar ya da
eklem içine uygulanan ya da ağızdan alınan ilaçlardır. Kontrast maddeler radyolüsen ve
radyoopak olarak ayrılır, ağırlıklı olarak radyoopak olanlar kullanılır. Radyoopak olanlar da
ağır metal tuzları ve organik iyot bileşikleri içerenler olarak ikiye ayrılır.Kontras maddelerin
%90’
ı iyot içerir. İdeal kontrast madde, osmolaritesi düşük,radyoopasitesi(İyot/partikül oranı)
yüksek olan
dır. Yan etkilerin büyük kısmından yüksek osmolalite sorumlu iken, iyonik yapı
ve molekülün direkt toksik etkisi
de diğer nedenlerdir. Yan etki görülme oranı %5-8, çoğu
önemsiz minör reaksiyonlardır.%1-2 yaşamsal riski olmayan ancak tedavi gerektiren
reaksiyonlardır. Ölüm oranı 1/130.000’den azdır, yan etki riskini en aza indirmek için risk
faktörlerini saptamak önemlidir.Kontrast
maddelerin damar dışına çıkması lokal ağrıya ve ödeme neden olur fakat genellikle sekel
bırakmadan düzelir. Yüksek osmolaritelikontrast maddeler cilt altına geçerse cilt nekrozu ve
ülserasyonlargörülebilir,hatta doku
nekrozu gelişebilir. Tromboflebit ve venöztromboz
seyrektir.
VAKA: 40
yaşında bayan hasta araç içi trafik kazası ile servisimize getirildi. Hastanın genel
durumu orta, şuur açık, oryante ve koopere idi. Hastanın vitalleristabildi. Muayenesinde
batında yaygın hassasiyet mevcut, defans ve rebaunt yoktu. Hastayı değerlendiren genel
cerrahi kosultanıkontraslı tüm batın tomografisi istedi. Hasta tomografiden geldiğinde sol ön
kolda ağrı tarifledi. Yapılan fizik muayenesinde sol ön kolda yaygın ödem, hafif hiperemi ve
palpasyonla hassasiyet mevcuttu. Çekilen direk grafidefraktür tespit edilemedi. Tüm ön kol ve
elde yaygın kontras maddeye ait görüntü mevcuttu. Hastanın kolu atele alındı, elevasyona
alındı, analjezik tedavi uygulandı. Hasta sekiz saatlik takip sonrası rahatladı, önerilerle
externe edildi.
SONUÇ:Ci
ltaltınakontrast maddenin kaçışının önlenmesi için, mümkün olduğu kadar el ve
ayak sırtından enjeksiyon yapılmamalı, branül (anjioket) kullanılmalı. Hasta Damar yolu açık
126
gelmiş ise, serum fizyolojik ile damar yolu açıklığı kontrol edilmeli. Turnike enjeksiyon
sırasında çözülmeli. Ciltaltına kaçış saptandığında enjeksiyon durdurulmalıdır.
Anahtar sözcük: Kontrast madde, lokal reaksiyon, müdahale
İletişim Bilgileri: Doç. Dr. Zeynep GÖKCAN ÇAKIR
Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Tıp A.D-Erzurum
Tlf: 0442 3166303-1463
E- mail: zeynepgcakir@gmail.com
127
P97-
KRONİK BÖBREK YETMEZLİKLİ BİR OLGUDA GABAPENTİN
TOKSİSİTESİ
Z.D DÜNDAR¹, R.KÖYLܹ, N.B. AKILLI¹, B.CANDER²,
¹
KONYA EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ ACİL TIP KLİNİĞİ
²
SELÇUK ÜNİVERSİTESİ MERAM TIP FAKÜLTESİ ACİL TIP ABD
Giriş-Amaç:
Gabapentin nöropatik a
ğrı tedavisinde yaygın olarak kullanılan bir ajandır ve neredeyse
tamamı böbrekten atılır. Bu yüzden kronik böbrek yetmezliği olan vakalarda tedavi dozları
bile ciddi toksisiteye sebep olabilir.
Burada kronik böbrek yetmezliği olan bir hastada gelişen
gabapentin toksisitesisi
olgusu sunulacaktır.
Olgu sunumu:
23 yaşındaki erkek hasta bulantı, kusma ve şuur kaybı şikâyetiyle acil servise getirildi.
Hastanın hikâyesinde, 10 yıldır diyalize bağımlı böbrek yetmezliği hastası olduğu, haftada 3
gün diyalize girdi
ği ve en son 2 gün önce diyalize girdikten sonra bulantı, kusma
şikâyetlerinin başladığı, şuur kaybı gelişmesi üzerine acil servise getirildiği öğrenildi. Fizik
muayenesinde hastanın şuuru kapalı, ateşi: 36.4°C, nabzı: 73/dak, arteryel tansiyonu: 140/70
mm
Hg, solunum sayısı: 25/dak ve Glascow koma skalası 8 idi. Pupilleri izokorikti, 4
ekstremitesi hareketliydi, patolojik refleks ve ense sertliği tespit edilmedi. Hastanın kan
tetkiklerinde glikoz: 102 mg/dl, üre: 120mg/dl, kreatinin: 6,2 mg/dl, Na: 138 mEq/l, K 4,5
mEq/I, beyaz küre
sayısı 12800 idi. Beyin bilgisayarlı tomografi ve difüzyon manyetik
rezonans görüntülemesinde akut patoloji tespit edilmedi. Lateralizasyon bulgusu tespit
edilmeyen hastanın hikâyesi intoksikasyon etkenleri üzerine derinleştirildi. Hastanın
nöropatik ağrı nedeniyle 300 mg/gün gabapentin kullandığı öğrenildi. Hasta kronik böbrek
yetmezliği zemininde gabapentin toksisitesi olarak kabul edildi. Aspirasyon riski açısında
entübe edilen
hasta yoğun bakıma yatırılarak hemodiyalize alındı ve destek tedavisi başlandı.
3 gün üst üste
diyalize alınan hastanın şuuru 36. saatte açıldı. Genel durumu düzelen hasta
yatışının 3. gününde servise alındı, 10. gününde şifa ile taburcu edildi.
Sonuç:
Kronik böbrek yetmezliği hastalarında analjezik olarak gabapentin kullanımının oldukça
yaygın olduğu ve şuur kaybı nedeniyle acil serviste değerlendirilen bu hastalarda gabapentin
toksisitesinin de şuur kaybına yol açalabileceği unutulmamalıdır.
İletişim Bilgisi: Prof. Dr. Başar CANDER
SELÇUK ÜNİVERSİTESİ MERAM TIP FAKÜLTESİ ACİL TIP ABD-KONYA
128
P98-
HİPOKALSEMİYE BAĞLI BURUN KANAMASI OLGUSU
Atıf BAYRAMOĞLU, Ayhan AKÖZ, Sultan Tuna Akgöl GÜR, Ahmet ERGİN,
Murat Saritemur, Şahin ASLAN
GİRİŞ:
Hipokalsemi klinikte yatan ve
acil servise başvuran hastalarda sık karşılaşılan bir
elektrolit bozukluğudur. Etyolojide multiple kan transfüzyonları ile dolaşıma geçen sitratın
rolünü tartışmak istedik.
VAKA:
Altmış yedi yaşında bayan hasta, aort yetmezliği nedeniyle 5 gün önce Hastanemiz
Kalp Damar Cerrahisi K
liniğinde kapak replasmanı uygulanan hastaya tinzaparin 0,5 ml
20000 ıu/ml 1x1 reçete edilerek taburcu edilmiş. Ancak yanlışlıkla 2 gün süre ile 2x1
kullanması sonucu durdurulamayan burun kanaması şikayetiyle acil servisimize başvurdu.
Hastanın daha önceden burun kanaması olmamış. Acil servisimizde yapılan muayenesinde,
genel durumu orta, şuuru açık, vital bulguları stabildi. Cilt ve konjoktivaları soluk
görünümde, s
ızıntı şeklinde epistaksisi mevcuttu. Chovastek bilateral pozitifti. Diğer sistem
muayeneleri
doğaldı. Laboratuar incelemesinde; WBC: 7,4x10
3
/µL, Hb: 8.4 g/dl, Hct: 26.3,
Platelet: 155 000/µL, PT: 17.1 sn, PT: %57, PT INR:1,6, aPTT: 37,6 sn, Ca:4,7 mg/dl, p:3,4
mg/dl, alb:2,9 g/dl idi.
Düzeltilmiş Ca:5,6 mg/dl, 25 OH D vitamini 10,67 ng/mL PTH:40,4
pg/mL olarak tespit edildi.
Anamnezinde geçirilmiş tiroid cerrahisi yoktu. Anamnez
derinleştirildiğinde hastaya 6 ünite eritrosit süspansiyonu verildiği ; hipokalsemisinin
nedeninin banka kanında bulunan sitratın kalsiyumu bağlayıcı etkisi olduğu anlaşıldı. Hastaya
2 ampul Kalsiyum
glukonat bolus olacak şekilde 15 dakikada uygulandı. Gözlem sonrası
hasta taburcu edildi.
SONUÇ:
Hipokalsemi ciddi kardiak aritmiler
oluşturabilir. Acil servislerde replasmanına hemen
ba
şlanması gerekir. Kesin tedavisi için etyolojisinin aydınlatılması gerekir. Çoğu zaman
etyolojiyi aydınlatacak bir operasyon öyküsü, kronik böbrek yetmezliği mevcutken bazen
bunlar olmadığında etyolojiyi aydınlatmak zor olacaktır. Bu gibi durumlarda multiple kan
transfüzyonu uygulanmış hastalarda kan ile beraber dolaşıma verilen sitratın kalsiyumu
bağlayıcı etkisi ile hipokalsemi meydana gelebileceği akılda tutulmalıdır.
Sorumlu yazar:
Dr. Atıf BAYRAMOĞLU
Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi
Acil Tıp AD
atifbay@gmail.com
05327767418
129
P99-
İLACA BAĞLI EPİLEPTİK KONVULZYON:
Atıf BAYRAMOĞLU, Ayhan AKÖZ, Sultan Tuna Akgöl GÜR, Mustafa UZKESER,
Zeynep Gökcan ÇAKIR
Atatürk
Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Tıp AD
GİRİŞ VE AMAÇ:
4-
aminokinolon türevi olan klorokin sıtma sağaltımında kullanılan ana ilaçlardan
biridir.
Kandaki terapötik ilaç düzeyine alımını takiben 2-3 saat içinde ulaşırken, karaciğer ve
böbrekler yoluyla vücuttan yavaş atılır. Vücuttaki yarılanma ömrü dört gündür. Sıtma tedavisi
yanı sıra SLE ve Romatoid artrit gibi otoimmun hastalıkların sağaltımında kullanılmaktadır.
Biz burada hidroksikinolona bağlı gelişen bir konviülzyon vakasını tartışmayı amaçladık.
VAKA:
Onsekiz yaşında bayan hasta, Epileptik atak şikayeti ile İl dışından Acil Servisimize
sevkedilmiş. Anamnezinde yaklaşık 1 ay önce başağrısı, saç dökülmesi ve tüm vücut
eklemlerinde ağrı şikayetleri ile merkezimiz Nefroloji bölümüne başvurduğu ifade edildi.
Hastanın nefrolojide yapılan değerlendirmesi sonucu SLE tanısı konmuş ve tedavisi
düzenlenerek kontrole çağırılmış. Hastanın fizik muayenesinde vital bulguları olağandı,
dilinde kesi
(konvulzyon esnasında ısırmaya bağlı olarak) dışında anormal fizik muayene
bulgusu yoktu. Nörolojik muayenesinde GKS 12 olarak (E
3M5V4) olarak değerlendirildi.
Hastanın çekilen beyin tomografisinde konvulzyona sebep olabilecek bir lezyon tespit
edilmedi. Bu arada hastanın 1 ay önce başlanan tedavisinde Plaquenil tablet olduğu ve
hastanın bir aydır bunu kullandığı tespit edildi. Hastanın yapılan nöroloji ve dahiliye
konsultasyonu sonucu konvulzyonun SLE’ye yada Plaquenil tablete bağlı olabileceği
düşünüldü. Hasta takip maksadı ile Nöroloji kliniğine yatırıldı ve plaquenil tablet tedaviden
çıkartıldı. Gözlem süresince başka atak geçirmeyen hastanın epileptik atağı plaquenil tablette
bulunan hidroksiklorokin sülfata bağlandı ve tedavisinin yeniden planlanması için nefroloji
polikliniğine yönlendirilerek taburcu edildi.
SONUÇ:
Yeni başlanan tedavilerden sonra görülen konvulzyonlarda bu durumun başlanan ilaca
bağlı olabileceği düşünülerek hastanın bu açıdan değerlendirilmesi gerekir.
Sorumlu yazar:
Dr. Atıf BAYRAMOĞLU
Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi
Acil Tıp AD
atifbay@gmail.com
05327767418
130
P100-
ERZURUM İL SINIRLARI DIŞINDAN GÖNDERİLEN SUİCİD GİRİŞİMİ
HASTALARININ ÖZELLİKLERİ
Atıf BAYRAMOĞLU, Sultan Tuna Akgöl GÜR, Mustafa UZKESER, Ayhan AKÖZ, Murat
SARITEMUR, Zeynep Gokcan ÇAKIR
Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Tıp AD
GİRİŞ VE AMAÇ:
Son üç yılda Erzurum İl sınırları dışından Acil Servisimize sevkedilen167 suicid
girişim vakası incelenmiştir.
BULGULAR:
Bunların 112’si (%67.1) kadındır. İlaç içme sebebi ile nedeniyle sevkedilen 141
hastanın (%84.4) içtiği ilaca göre dağılımı şöyledir: Hastaların 39’u (%23.4 ) organofosfat,
41’i (%24.6) antidepresan, 29’u (%17.4) analjezik, 8’i (%4.8) salisilat, 21’i (%12.6)
parasetamol, 5’i (%3) antihipertansif, 15’i (%9) antibiotik ve 98’i (%58.7) birden fazla ilaç
alımı.
İlaç içme dışında sevk edilen diğer hastalar şunlardır: 7 vaka (%4.2) ilaç içmeye ek
olarak yüzeyel kesi, 6 vaka (%3.6) yüksekten atlama, 4 vaka (%2.4) ateşli silah yaralanması, 3
vaka (%1.8) ası, 3 vaka (%1.8) delici kesici alet yaralanması, 2 vaka (%1.2) koroziv madde
içme ve 1 vak
a yüzeyel vücut kesisine ek olarak doğalgaz zehirlenmesi.
H
astaların 30’unda (%18) daha önceden intihar girişimi öyküsü, 44’ünde (%26.3)
daha önceden psikotik hastalık öyküsü mevcuttur. Hastaların ailelerinde intihar girişimi ve
psikotik öykü gözl
enme sıklığı sırasıyla; 13 (%7.8) ve 15 (%9) dur. Hastaların 136’sının
(%81.4) acil servise ve diğer servislere yatışı yapılmış, 20 vaka (%12) taburcu edilmiş, 7 vaka
(%4.2) yatışı kabul etmemiş, 1 vaka (%0.6) kendi isteği ile acili terk etmiş, 3 hasta (%1.8) ex
olmuştur.
Girişimden acil servise başvuruya kadar geçen süre ortalama 6:34 +/- 3:34 (min. 0.3,
max 22:25) dir.
Hastanemizdeki
hasta başı maliyet 1694.6 +/- 5506,4 (min. 0, max.63.469) Türk
lirasıdır.
SONUÇ
: İlaç zehirlenmesi olarak acil servisimize en sık organofosfat ve antidepresan
zehirlenm
eleridir. Başvuru süresinin yaklaşık 6,5 saat olması sebebi ile zehirlenme
hastalarının primer ve sekonder bakı ve girişimleri yapıldıktan sonra sevk edilmeleri uygun
olacaktır.
Sorumlu yazar:
Dr. Atıf BAYRAMOĞLU
Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi
Acil Tıp AD
atifbay@gmail.com
05327767418
131
P101-
ÜNİVERSİTE HASTANEMİZDE AORT DİSEKSİYONU TECRÜBELERİMİZ
Bilir Ozlem* Ersunan Gokhan* Kalkan Asim * Yeniocak Selman**
Yiğit Yahya*
*
Rize Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Tıp Anabilim Dalı, Rize, Türkiye
** Haseki Eğitim Araştırma Hastanesi Acil Servis, İstanbul, Türkiye
Sorumlu Yazar:
Dr. Asim KALKAN
Rize Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Tıp Anabilim Dalı,
53020 Rize / Türkiye
Telephone
: +90. 464 217 0366
Fax
: +09. 464 217 0367
Email
:
drasimkalkan@hotmail.com
Word count : 250
GİRİŞ-AMAÇ:
Aort diseksiyonu, tanı konulmadığında ya da tanıdaki gecikme halinde yüksek mortaliteye
sahip kardiyovasküler acil durumlardan biridir. Geniş bir semptom yelpazesine sahiptir. Son
yıllardaki teknolojik gelişmelerle tanı sıklığında artış görülmektedir. Bu çalışmada, acil
kliniğine farklı semptomlarla başvuran ve aort diseksiyonu tanısı alan hastaların demografik
özellikleri, başvuru şikayetleri, fizik muayene ve radyolojik özelliklerinin retrospektif olarak
değerlendirilmesi amaçlandı.
YÖNTEM:
Rize Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Kliniğine Ocak 2009 – Aralık 2011 tarihleri arasında
başvuran ve aort diseksiyonu tanısı alan hastaların, hastane kayıtları retrospektif olarak
tarandı.
132
BULGULAR:
Çalışmaya toplam 48 hasta (17 kadın ve 31 erkek) dahil edildi. Yaş ortalaması 70.18 ± 11.33
(yaş aralığı 44-87) idi. Başvuru şikayetleri sıklık sırasına göre göğüs ağrısı (n=13, %27.1),
karın ağrısı (n=12, %25), göğüs-sırt ağrısı (n=6, %12.5), karın-sırt ağrısı (n=5, %10.4) ve
bilinç kaybı (n=4, %8.3) idi. Hastaların fizik muayene bulguları değerlendirildiğinde, sağ-sol
üst ekstremite arasında TA farkı %18.8 (n=9), sağ-sol üst ekstremite arasında nabız farkının
% 14.6 (n=7) ve alt-
üst ekstremite arasında nabız farkının %27.1 (n=13) olduğu tespit edildi.
Diseksiyon tiplerine bakıldığında ise en fazla De Bakey tip III (n=30, %62.5) ve Standfort tip
B (n=31, %64.6) mevcuttu. Hastaların %25’i opere edilmiş ve bunlardan sadece %14,6’sı
operasyon sonrasında hayatını devam ettirebilmiştir. Hastaların %37,6’sı hastanede farklı
ünitelerde hayatını kaybetmiştir.
Dostları ilə paylaş: |