b- Cezayı ağırlaĢtıran nedenler
aa- UyuĢturucu maddenin cinsi bakımından
TCK'nun 403. maddesinin 6. fıkrasına göre uyuĢturucu
maddenin eroin, kokain, morfin, baz morfin olması durumunda fail
hakkında verilecek olan ceza bir katı oranında arttırılır.
TCK'nun 406/6'da belirlenen "Ģiddet nedeni" bu dört madde ile
sınırlıdır.
Bazı maddelerin Ģiddet sebebi olarak TCK'nun 403. maddede
yer alması 6.6.1941 tarihinde 6123 sayılı kanunla olmuĢtur. Bu
değiĢiklikle basit uyuĢturucu maddelere göre tesirleri daha ağır
ve kullanıĢları daha yaygın bulunan morfin, eroin, kokain ve
esrarın özellikle sayılarak maddenin ikinci bendine alınması ve
bunlara daha ağır cezalar konulması kabul edilmiĢtir.
_______________
(324) KURT, s.50-51
(325) GÜNAL, s.138-139, "Ağır para cezasının elde edilecek safi esrar miktarı üzerinden hesaplanması gerekirken,
sanıkta yakalanan kenevir bitkisi nazara alınarak fazla tayini bozmayı gerektirmiĢtir". (5.CD., 10.2.1988, 66/660),
ERDURAK, s.647
Madde metni 1981 yılına kadar 6123 sayılı kanunla değiĢik
Ģekli ile tatbik edilmesine kadar uygulamada yinede bazı
aksaklıklar ortaya çıkmıĢtır (326). Uygulamada ilk aksaklık baz
morfin etrafında ortaya çıkmıĢtır. Bu durumu Adli Tıp Meclisi
uygulaması ve Yargıtay uygulaması açısından ayrı ayrı ele
alacağız.
aaa- Adli Tıp Meclisi uygulaması(morfin, baz morfin)
Uygulamada herhangi bir maddenin TCK'nun 403. maddesinde
sayılı Ģiddet sebeplerinden birini teĢkil edip etmediği veya
diğer baĢka bir madde olduğunda Ģüpheye düĢülürse Adli Tıp Kurumu
Kimyasal
Tahliller
Ġhtisas
Dairesinden
gerekli
mütalaa
alınmalıdır.
Morfin ve baz morfin konusunda ortaya çıkan değiĢik görüĢ ve
kararlar, bazen bu mütelaalarda olduğu kadar, uygulamada da
değiĢik durumların ortaya çıktığını göstermektedir.
"Kodeks komisyonunun örnek iĢ dünyasındaki 28.12.1960 günlü
raporunda ve Adli Tıp Meclisinin ona dayanarak vermiĢ olduğu
10.11.1961 ve bunu tamamlayan 2.2.1962 günlü raporlarında suç
konusu baz morfinin tıp bakımından ve ceza kanunun uygulaması
bakımından morfinin ta kendisi olduğu belirtilmiĢtir. Ancak Adli
Tıp Meclisi ve Kimyahanesinin diğer bazı raporlarında ise: "Baz
morfinin ilk kademede afyondan elde edilen madde olduğu ve ham
afyon sayılması gerektiği ve bazı raporlarında ise, baz morfinin,
morfin olabilmesi için baĢkaca fiziki ve kimyevi iĢleme tabi
tutulması gerekmekte olduğu ve TCK'nun 403.maddesinin 6123 sayılı
kanunla değiĢtirilmeden önceki metinde (morfin ile baz morfin
müĢtakları) berabere yer aldığı halde yeni Ģeklinde yalnız morfin
kelimesi bırakılarak failin daha ağır cezaya tabi tutulduğu
üzerinde durulup hukuki bakımdan bir sakınca bulunmadığı takdirde
morfin sayılabileceği belirtilmiĢtir (327).
_______________
(326) GÜNAL, s.72
(327) GÜNAL, s.72
bbb- Yargıtay uygulaması (morfin, baz morfin)
Yargıtay uygulamalarındada değiĢik görüĢler ortaya çıkmıĢtır.
YCGK 27.6.1960 tarihli 5/54 E. ve 44 K. sayılı içtihadında baz morfinin
daha ziyade afyon tozu yani daha ziyade afyon olarak kabulü lazım
geldiğine ve bu maddenin saf morfin olmayıp TCK'nun 403. maddesinin 1.
fıkrası kapsamına giren uyuĢturucu maddelerden olduğu belirtilmiĢti.
Fakat daha sonraki 24.6.1963 T., 27 E. ve 44 K. sayılı içtihadında aynı
kurul baz morfinin dö Kloridratdö morfin derecesinde etkili ve sosyal
tehlikesi o ölçüde büyük olduğu ve yasa hükümlerinin yorumlanmnasında
onların kabul edilmesiyle güdülen amacın olabildiği kadar gözönünde
tutulması gerektiği gerekçesiyle Ģiddet sebebi olarak düzenlenen
morfin kavramına morfin tuzları ile morfinden yapılan maddelerin ve
özellikle baz morfinin gireceği içtihadında bulunmuĢtur.
Daha sonra Yargıtay içtihadı birleĢtirme Büyük Genel Kurulu
13.1.1964 tarihinde: "Türk Ceza Kanununun 403. maddesinde 2 ve 4
bendlerinde sayılan uyuĢturucu maddeler arasında anılmıĢ bulunmayan baz
morfinin (bu bentlerde yazılı) morfin sayılmayacağına" karar vermiĢtir
(328).
10.1.1981 tarihli 2370 sayılı kanunla TCK'nun 403/6. maddesinde
sayılan ve cezanın artırılmasını öngören uyuĢturucu maddelere baz
morfin de dahil edilmiĢtir.
Uygulamada görülen diğer bir aksaklık LSD konusunda olmuĢtur.
Yargıtay 5. ceza dairesinin 26.9.1975 tarih ve E. 2272, K.2484 sayılı
kararıyla LSD'yi uyuĢturucu madde kabul etmiĢ ve TCK 403. maddesinin 1.
fıkrasında belirtilen uyuĢturucu madde kavramına değil de TCK 403 2.
bendinde (yeni 403/6) belirtilen eroin, kokain ve morfin veya esrar
olması hallerini, bu maddelerle sınırlı olmadığından söz ederek LSD'nin
de Ģiddet sebebi olarak gözönüne alınması gerektiğine karar vererek
mahkemenin TCK'nun 403/1. maddesini uygulamasını bozma sebebi
yapmıĢtır.
________________
(328) (YĠBK, 13.1.1964, 963/2 E, 964/2 K.), GÜNAL, s.74
Yargıtay dairesinin bu bozma kararına karĢın mahkeme direnme
kararı almıĢ ve bu konu Yargıtay Ceza Genel Kurulu'na gelmiĢtir.
Bu hususta verilen kararın esası ise Ģu Ģekildedir:
"Sanık hakkında TCK'nun 403/1. maddesine muhalefeten kamu
davası açılmıĢtır. Bu madde uyuĢturucu maddelerin ruhsatsız veya
ruhsata aykırı olarak imal, ithal veya ihraç, yahut bu fiillere
teĢebbüs edenlerin, aynı maddenin 2. bendi (3756 sayılı kanunla
6. bend olmuĢtur) ise 1. bendde gösterilen uyuĢturucu maddelerin
eroin, kokain, morfin veya esrar olması hallerini tecrim
etmektedir. Suç konusu maddelerin sevk maddesinde öngörülen
uyuĢturuculuk niteliğini taĢıyıp taĢımadığı hususunu belirlemek
için
mahkemece
Adli
Tıp
Meclisine
baĢvurularak
müteala
alınmıĢtır. Adli Tıp Meclisi Raporunda sanıkta yakalanan
maddelerin farmakotoksik özellikleri ve toksikomonojen gücü
itibariyle esrar benzeri ve fakat esrardan daha müessir sentetik
bir uyuĢturucu olduğu cihetle TCK'nun yukarıya alınan 403.
maddesinin 2. bendi Ģumulünde mütealası gerektiğini bildirmiĢse
de mahkeme sadece suç konusu maddenin uyuĢturucu hassası olup
olmadığı cihetlerine yönelik müteala ile bağlı olup, hukuk
tekniği bakımından suç niteliğini tayinde Adli Tıp Meclisi
mütealası ile bağlı değildir. Nitekim TCK'nun 403. maddesinin 1.
bendi genel olarak uyuĢturucu maddelerden 2. bendi ise ismen
eroin, kokain, morfin ve esrardan bahsetmiĢ olup benzeri
ibaresine yer vermeyecek Ģekilde 2. bendin uygulama alanının 4
uyuĢturucu maddenin varlığı haliyle kesinlikle sınırlamıĢtır.
Madde metninin baz morfini dahi morfin olarak kabule de müsait
olmadığı 13.1.1964 tarih ve 1964/2 sayılı Tevhidi Ġçtihat kararı
ile tespit edildiğinden mahkemece verilen direnme hükmü dosya
muhtevası
itibariyle
usul
ve
yasaya
uygun
görülmüĢtür."
denildikten sonra direnme hükmünün onanmasına çoğunlukla karar
verilmiĢtir (329).
_______________
(329) GÜNAL, s.83
Bizim kanaatimiz; Adli Tıp Meclisinden alınan bilimsel rapor
doğrultusunda LSD'nin genel olarak uyuĢturucu madde kabul
edilmesi doğrudur. Nitekim ilgili mahkeme bunu yapmıĢ ve cezayı
403/1. maddeye göre tayin etmiĢtir. Burada yeni bir uyuĢturucu
madde
karĢısında
uygulamanın
izlediği
yöntem
açıkça
görülmektedir. Ancak 1991 yılındaki değiĢikliğe kadar bir Ģiddet
sebebi olarak düzenlenen esrarın ana maddesi ile LSD'nin de aynı
kategoriden olması nedeniyle Ģiddet sebebi olarak kabul edilen
uyuĢturucu maddelere geniĢletici yorum tarzıyla LSD'ninde ilave
edilmesi "kanunilik" ilkesine ters düĢeceğinden Yargıtay Ceza
Genel Kurulunun sözkonusu kararını isabetli buluyoruz.
3756 sayılı kanunla, yumuĢak uyuĢturucu madde olarak kabul
edilen ve doktrinde eroin, morfin ve kokain gibi sert
uyuĢturucularla bir tutulması eleĢtirilen esrar Ģiddet sebebi
olmaktan çıkarılmıĢtır. Kanun gerekçesinde Ģöyle denilmektedir:
"Bu
madde
ile
kanunun
403.
maddesinde
değiĢiklik
yapılmaktadır. Yeni düzenlemede de yürürlükteki metinde olduğu
gibi
uyuĢturucu
maddelerin
nelerden
ibaret
olduğu
tarif
edilmemiĢ,
bunların
teker
teker
gösterilmesi
yoluna
da
gidilmemiĢtir. Sadece maddenin 6 nolu fıkrasında, 1 nolu fıkrada
gösterilen fiillerin eroin, kokain, morfin ve baz morfine iliĢkin
olması halinde cezanın ağırlaĢtırılması öngörülmüĢtür. Buna
karĢılık yumuĢak uyuĢturucu madde olduğu bilim adamlarınca ifade
olunan esrar bu nitelikte mütalaa edilmemiĢtir. Bundan böyle
esrar 1 ve 5 numaralı fıkralara tabi olacaktır (330).
Kanaatimizce, esrarın Ģiddet sebebi olmaktan çıkarılması
yerindedir. Ayrıca esrar gibi yumuĢak uyuĢturuculara sert
uyuĢturuculara göre daha toleranslı yaklaĢılması Ģeklinde beliren
uluslararası yaklaĢımada uygundur.
_______________
(330) TBMM Tutanak Dergisi, S sayısı:513, s.4
bb- TeĢekkül hali
aaa- TeĢekkül oluĢturma
TCK 403/10 gereğince uyuĢturucu maddeleri temin amacıyla
teĢekkül meydana getirilmesi müstakil suçtur. TeĢekkül ile suç
iĢlenmiĢ olması Ģartı aranmaz. TCK'nun 403. maddesinde yer almıĢ
bulunan uyuĢturucu madde temini suçlarının iĢlenmesi amacıyla iki
veya daha fazla kiĢinin önceden anlaĢmaları halinde teĢekkül
oluĢur (331).
Maddede bu suçun oluĢumu için teĢekkülün devamlılık
arzetmesine dair bir husus öngörülmediğinden teĢekkülün bir kez
gerçekleĢmesi yeterli sayılmıĢtır.
Yargıtay kararlarında açıkca belirtildiği üzere, teĢekkülün
kabulü için teĢekkülü oluĢturan kimselerin ele geçirilmesi Ģart
olmamakla beraber, bu kiĢilerin gerçekten varlığının kesinlikle
belirlenmiĢ olması gerekmektedir(332).
bbb- ġiddet sebebi
Mücerret teĢekkül oluĢturma müstakil suç olarak kabul
edilmiĢ olmakla beraber, teĢekküle dahil kiĢilerin ayrıca
uyuĢturucu madde temin suçunu iĢlemeleri durumunda cezanın
arttırılarak hükmedilmesi gerekmektedir. TCK 403. maddenin 7.
fıkrasında:
uyuĢturucu
madde
temini
suçlarının
teĢekkül
oluĢturanlar ile idare edenler veya bu teĢekküle dahil bulunanlar
tarafından iĢlenmesi halinde, verilecek cezanın ayrıca yarı
oranında arttırılacağı öngörülmüĢtür.
_______________
(331) ERGEN, s.50
(332) KURT, s.55
"TeĢekkülün kabulü için sanığın adlarını verdiği Ģahısların ele geçirilmeleri ve haklarında koğuĢturma
yapılması Ģart değilse de, sanığın gerçekte teĢekkül halinde esrar satıcılığı yaptığının ve suç ortaklarının gerçekten
varlığının kesinlikle saptanması gereklidir.
Bu itibarla teĢekkülün varlığına dair kesin subut delilleri gösterilmeden cezanınTCK'nun 403/5. maddesi (Yeni
403-10) ile arttırılması bozmayı gerektirmiĢtir. (5. CD., 11.2.1975, 4933/3756), KURT, s.55
UyuĢturucu madde temin suçlarını iĢlemek amacı ile teĢekkül
meydana getirme, idare etme veya dahil olma haliyle, suçun bu
teĢekkülü oluĢturan kimse ve kimseler tarafından iĢlenmesi halini
birbirinden ayırmak zorunluluğu vardır. Salt teĢekkülü meydana
getirmek daha önceki bölümde ele aldığımız üzere ayrı bir suçtur.
Herhangi bir Ģekilde uyuĢturucu madde temin suçunun da iĢlenmiĢ
olması gerekli değildir (333).
cc- Topluluk hali
TCK 403. maddesinin 8. fıkrasında uyuĢturucu madde temin
suçlarının toplu olarak iĢlenmesi durumunda, hükmolunacak
cezaların üçte bir oranında arttırılması hükme bağlanmıĢtır.
Topluluk hali, en az iki kiĢinin aralarında önceden anlaĢma
olmaksızın
uyuĢturucu
madde
temini
suçunu
iĢlemeleridir.
TeĢekkülden
farkı
sanıkların
önceden
aralarında
anlaĢma
olmamasıdır. Topluluk halinde uyuĢturucu madde temini suçlarında
her sanık kendisine ait uyuĢturucu maddeyi satmaktadır. Sanıklar
arasında önceden anlaĢma yoktur. Kendilerine ait uyuĢturucu
maddeleri satarken manevi dayanıĢma hali içerisindedirler (334).
_______________
(333) GÜNAL, s.117
"Sanıkların; eroin satmak için önceden anlaĢarak teĢekkül oluĢturdukları, firari sanık Ömer'in Van'dan temin
ettiği eroini Ġstanbul'da Ömer'in dükkanına gizlediği, durumu diğer sanıklara bildirdiği, sanık Murat'ın müĢteri
aramaya baĢladığı, Mustafa'nın ise Ömer, Murat ve müĢteriler arasında irtibatı sağladığı, olay akĢamı sanıkların ve
eroinin ele geçirildiği anlaĢıldığından, teĢekkül halinde uyuĢturucu madde temin suçu oluĢmuĢtur". (10. CD.,
19.11.1992, 10837/11917), YKD, c.19, y.1993, sy.1, s.147
"UyuĢturucu mal üzerinde herhangi bir tasarrufu sözkonusu olmadığı anlaĢılan sanıkların uyuĢturucu maddeyi
beraber nakletmek, satıĢını beraber yapmak hususunda aralarında önceden bir anlaĢma mevcudiyetine dair inandırıcı
deliller açıklanmadan; sanıklardan birisinin eylemi esrar satmak, diğer sanıkların fiilleri ise satıĢa vasıta olmaktan
ibaret bulunduğu, teĢekkül hali mevcut olmadığı halde cezaların TCK'nun 403/5. maddesiyle arttırılması isabetsizdir.
(5. CD., 25.4.1984, 844/1751), İKİD, y.27 (1987), sy.31, s.4615
(334) ERGEN, s.58
Topluluğun kabulü ile cezanın arttırılmasının nedeni, bu
Ģekilde yapılan satıĢta kolaylık olması, faillerin birbirlerine
manevi destek olmalarıdır (335).
Erem uyuĢturucu maddeyi imal, ithal veya ihraç fiillerinin,
iki veya daha ziyade kimse tarafından, aralarında anlaĢma
olmaksızın, toplu olarak iĢleyebileceklerini tahayyül etmenin
kolay olmadığı kanısındadır (336).
Günal'da: "UyuĢturucu madde imal, ithal, ihraç suçlarıyla
satma, alma, bulundurma, nakil suçlarına iliĢkin fiili iki veya
daha fazla kiĢilerin aralarında anlaĢma ve irtibat olmaksızın
topluluk
halinde
suçu
iĢleyebileceklerini
kabul
güçtür"
demektedir.
Aynı yazar topluluk halinde suçun iĢlenmesinin Ģiddet sebebi
sayılmasında isabet olmadığını, bu durumun katılmıĢ olduğumuz
uluslararası sözleĢme hükmüne uygun olmadığı ve bu nedenle de
ceza kanunundan kaldırılması gerektiğini ileri sürmektedir (337).
dd- Meslek, sanat veya geçim vasıtası haline getirme
UyuĢturucu madde temini suçları geçim vasıtaları haline
getirenler, sırf bu iĢlerle uğraĢarak meslek, sanat haline
getirenlerce iĢlenirse hükmolunacak cezalar üçte bir oranında
arttırılır (TCK 403/8).
Doktrinde kanunun "itiyat hali"ni gözönüne almayıp böyle bir
terim kullanması eleĢtirilmektedir. Erem: "Kanun meslek, sanat,
geçim vasıtası gibi anlamının belirlenmesi çeĢitli anlayıĢlara
yolaçan terimler yerine "itiyat hali"ni gözönüne almıĢ olsaydı,
uygulamada güçlük çekilmezdi" demektedir (337a).
Günal'da: "Bu terim değiĢik anlayıĢ ve uygulamaya yer
verecek niteliktedir. Ceza kanununda yer alıp tanımı verilen
"itiyat hali" gözönünde bulundurulmuĢ olsaydı daha isabetli
(335) BAKICI, s.1583
(336) EREM, s.174
(337) GÜNAL, s.121,122
(337a) EREM, s.174
olurdu" demektedir (338).
Bu Ģiddet sebebinin uygulamada doğurduğu güçlük nedeni ile
pek kullanılmadığı, bu nedenle uygulamasının fazla olmadığı
belirtilmektedir (339).
ee- On sekiz yaĢını bitirmeyen küçüklerin veya ceza
ehliyetine sahip olmayanların suçta kullanılması
TCK'nun 403. maddesinin 9. bendine göre; "On sekiz yaĢını
bitirmeyen küçükleri veya ceza ehliyetine sahip bulunmayanları bu
maddede yazılı suçları iĢlemekte kullanan kimseler hakkında, fiil
için tertip olunacak ceza altıda bir oranında arttırılarak
hükmolunur."
Suçun iĢlendiği zaman küçüğün on sekiz yaĢını doldurmamıĢ
olması gözönünde tutulacaktır. Bu bakımdan suçun iĢlendiği andaki
yaĢ önemlidir. Küçüğün 11 yaĢından küçük, 11-15 yaĢ veya 11-15
yaĢ grupları arasında olması, kısmen ceza ehliyetine sahip
bulunması kendi bakımından verilecek cezayı etkiliyecektir. Diğer
taraftan küçüğü kullanan bakımından cezanın arttırılması için
küçüğün 18 yaĢını doldurmamıĢ olması yeterlidir (340).
Aynı
Ģekilde
uyuĢturucu
madde
temin
suçlarında
ehliyetsizleri kullanan kimseyede asıl fail için öngörülen ceza
arttırılarak verilecektir. Burada ehliyetsizliğin belirlenmesinde
TCK 46. ve 47. maddede öngörülen "tam" veya "tam olmayan" akli
maluliyet haline göre, suç icrasında kullanılan kimsenin
durumunun belirlenmesi gerekir. Aynı durum TCK 48. maddenin 1.
fıkrası bakımından da sözkonusudur. Ehliyetsizliğin tam veya
kısmi olması kendi haklarında hükmedilecek cezaya etkili olacak
fakat kullananın cezası TCK 403/9'a göre arttırılacaktır (341).
_______________
(338) GÜNAL, s.122
(339) BAKICI, s.1583
(340) GÜNAL, s.128, KURT, s.58. "Atılı suçu uĢlemek için 18 yaĢından küçük Belgüzarı kullanan sanığa tertip
edilen cezanın TCK'nun 403/9. maddesi gereğince arttırıma tabi tutulmaması, bozmayı gerektirmiĢtir". (5.CD.,
18.12.1990, 5267/5830), ERDURAK, s.648
(341) GÜNAL, s.129, KURT, s.59
ff- Fiili iĢleyenlerin sağlık mesleği mensubu olması
406. maddesin 1. fıkrasına göre: "403. madde ve 404.
maddenin 1 nolu fıkrasında yer alan fiilleri iĢleyen tabip,
veteriner,
kimyager,
eczacı,
diĢ
tabibi,
diĢçi,
ecza
ticarethanesi sahibi, mesul müdür, sağlık memuru, ebe, hemĢire
veya hastabakıcı ise, verilecek ceza yarısı oranında arttırılır
ve fail hakkında ayrıca müebbeten memuriyetten yasaklama veya
meslek sanatın icrasının tatili cezası da hükmolunur."
Bu sıfatların resmen kazanılmıĢ olması gerekir. Sayılan
iĢlerden
birini
fiilen
yapmıĢ
olmak
Ģiddet
sebebinin
uygulanmasına yeterli değildir. Bu nedenle, öncelikle sanığın
resmi görevli olup olmadığı araĢtırılmalıdır.
Bu hüküm sayılan meslekten olanların görevlerini kötüye
kullanmalarını kötüye kullanmayı önlemek amacına yöneliktir
(342).
gg- Suçun iĢlendiği yer
TCK 406. maddenin 2. bendi, uyuĢturucu madde temin
suçlarının her türlü ulaĢım araçlarında veya umuma açık yerlerde,
bunların sahip ve müstahdemleri tarafından iĢlenmesi halinde
cezanın arttırılarak hükmedilmesini öngörmektedir.
Burada
cezanın
arttırılmasındaki
amaç;
taĢıt
ve
hizmetlilerinin esas görevlerini kötüye kullanmaları ve suçu
iĢlemekte sahip oldukları kolaylığı, iĢledikleri suçun etki
alanının geniĢliğini gözönünde bulundurarak daha ağır bir ceza
ile cezalandırmaktır.
_______________
(342) GÜNAL, s.126, "Sanığın esrar maddesini iĢlettiği umuma açık olan kahvede sattığı anlaĢıldığına göre
hakkında 406/2. maddesinin uygulanmaması, bozmayı gerektirmiĢtir". (5. CD., 1.5.1984, 1188/1861), ERDURAK,
s.662
"Sanık Denizcilik Bankası Deniz Nakliyatı T.A.ġ.ne ait......isimli gemide, gemici olarak görevli bulunduğu
sırada kamarasına gizlediği uyuĢturucu maddelerden eroinin, yapılan arama sırasında ele geçirildiğinin anlaĢılmıĢ
olması karĢısında TCK'nun 406/2. maddesi gereğince cezanın arttırılması gerekirken yazılı Ģekilde TCK'nun 403/3-4.
madesiyle) uygulama yapılarak eksik ceza tayini bozmayı gerektirmiĢtir". (5. CD., 31.10.1990, 3627/4753),
ERDURAK, s.663
Maddede bir ayrım yapılmamıĢ olduğundan her çeĢit taĢıt
deyimi insan ve eĢya taĢıyan genel ve özel taĢıtları, baĢka bir
ifadeyle yolcu taĢıyan ulaĢım vasıtalarının yanısıra yük taĢıyan
vasıtaları kapsar.
Umuma açık yerler herkesin girebileceği yerlerdir. Bar,
pavyon, gazino, tiyatro, sinema bu yerlerdendir. Müstahdem terimi
umuma açık yerlerde ve ulaĢım araçlarında suçun iĢlendiği sırada
sürekli veya geçici olarak çalıĢan kimseleri anlatır. Bunlar
artistler, konsomatrisler, komiler, garsonlar, ahçı, kapıcı,
Ģoför, muavin, kaptan, makinist, hostes, kamarat gibi kimselerdir
(343).
ġehirler arası otobüsün Ģoför ve yardımcısı, kahvehanede
garson veya kahvehane sahibi tarafından suçun iĢlenmesinde,
anılan hüküm uygulanacak, bu yerlerde yolcular veya müĢteriler
tarafından iĢlenmesinde uygulanmıyacaktır. Buna iliĢkin olarak
5.CD'nin 22.4.1986 tarih ve 924 E, 2029 K sayılı kararı Ģöyledir:
"Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 8.7.1963 gün ve 36/36 sayılı
kararında da açıklandığı gibi, TCK'nun 406/2. maddesinin
uygulanabilmesi için suçun uyuĢturucu maddeyi taĢıyan aracın
sahip ve iĢçileri tarafından o araç içerisinde iĢlenmesi
gerekmesine, sanıkların ise otobüsle yolculuk yaptıkları sırada
suça konu esrarları taĢımıĢ olmalarına göre, haklarında anılan
maddenin uygulama olanağı bulunmadığı gözetilmeksizin yazılı
Ģekilde (TCK'nun 403/3-4-5, 406. maddeleriyle) hüküm kurulması,
bozmayı gerektirmiĢtir (344).
_______________
(343) Selami AKDAĞ, Türk Ceza Kanunu ġerhi, Ankara 1976, s.593; Ayrıca bkz. KURT, s.60
(344) (5. CD., 22.4.1986, 924/2029), ERDURAK, s.66. Bu bendin uygulanmamasına iliĢkin, 5. CD'nin kararında
geçen CGK kararıda Ģöyledir: "Sanıkların bir örgüt, 'teĢekkül' meydana getirerek sağladıkları ham afyonu bunlardan
birisinin kullandığı otomobille taĢıdıkları anlaĢılmasını göre, suç unsuru olan taĢıma olayının TCK 403/3-5.
maddesinden ayrı olarak 406/2. maddesi ile cezanın arttırılmasına neden sayılması yasaya aykırıdır". (CGK,
8.7.1963, 36/36), AKDAĞ, s.594
|