c- UyuĢturucu madde kullanmak
TCK 404. maddenin 2. fıkrasında belirtilen "uyuĢturucu
maddeleri kullananlar" denmek suretiyle, uyuĢturucu maddenin
cinsi, kullanma Ģekli ne olursa olsun bir ayrım yapılmaksızın
uyuĢturucu maddeleri kullanmak bir suç olarak kabul edilmiĢtir.
UyuĢturucu maddenin, tıbbi amaçlar dıĢında ve doktor
reçetesi olmadan, her türlü kullanımı suçtur (386).
Kullanma icrai nitelikte bir "hareket"tir. Bu nedenle
"ihmali" bir hareketle kullanma sözkonusu olmaz. Sigara içilmek
suretiyle uyuĢturucu madde kullanılan kapalı bir yerde bulunan ve
çıkan dumanlardan duman altı olmak suretiyle bir yerden
çıkmayarak ihmali davranıĢta bulunan kimse, uyuĢturucu madde
kullanmaktan suçlanamaz.
Kullanma hareketinin sayısı bakamından bir fark yoktur.
Ġster ilk defa kullansın, isterse birçok defa kullanmıĢ olsun,
kullanma hareketlerinin çokluğu veya azlığı suçun oluĢması
bakımından önemli değildir. Tek hareketle de iĢlenilebilecek bir
suçtur.
UyuĢturucu madde kullanma hareketinin icra edildiği yer
bakımından da, kanunumuz bir ayrım yapmamıĢtır. Failin ister
(384) KURT, s. 189, 190
(385) "5. CD., 26.4.1983, 1098/1413", GÖZÜBÜYÜK, s.686
(386) GÜNAL, s.155
evinde, ister umuma mahsus, umuma açık veya üye olanların
giribileceği bir lokal, klüpte de olsa uyuĢturucu maddeyi
kullanmasıyla suç teĢkil etmiĢ olur.
Ġçinde uyuĢturucu madde bulunan bir sigarayı birlikte iki
kiĢinin içmesi halinde, her bir failin hareketi, müstakil olup,
herbiri bakımından ayrı ayrı kullanma suçu teĢekkül eder (387).
TeĢebbüs:
Doktrinde kullanma suçunun hazırlık hareketi sayılan
bulundurma eylemi de kanun gereği müstakil suç sayıldığından,
uyuĢturucu madde kullanma ve bu amaçla bulundurma suçlarında
teĢebbüsün mümkün olmadığı ifade edilmektedir (388). Günal ise,
hem kullanma hemde kullanma amacıyla bulundurma suçu için nakıs
teĢebbüsün mümkün olabileceğini savunmaktadır (389).
Ġçtima
UyuĢturucu madde kullanan kimsede uyuĢturucu maddeninde
bulunması halinde iki ayrı suç sözkonusu olmaz. Kullanma ve
bulundurma iki ayrı hareket gibi görünülebilirse de kullanmaya
dönük amacı tek hareket sözkonusudur. Buna karĢılık uyuĢturucu
madde kullanmak ve baĢkalarına temin suçu birarada bulunabilir.
Bu takdirde "fikri içtima" hükümleri uygulanmayıp, iki ayrı suç
var kabul edilerek gerçek içtima kuralları uygulanmalıdır(390).
UyuĢturucu madde kullanan kiĢi aynı zamanda uyuĢturucu madde
temin suçlarından herhangi birini iĢlediği takdirde TCK'nun 79.
maddesinin tatbiki mümkün değildir. Çünkü, uyuĢturucu madde
kullanmak ve baĢkalarına temin etmek baĢka baĢka kanuni unsurları
taĢıyan ve ayrı kasıtlara bağlı, müstakil suçlardır (391).
_______________
(387) Yılmaz GÜNAL, "UyuĢturucu madde kullanma suçları", AÜSBFD, c.XXII, y.1977, sy.1-4, s.65
(388) KURT, s.190
(389) GÜNAL, "a.g.m.", s.67
(390) GÜNAL, "a.g.m.", s.67
(391) KURT, s.191
Teselsül
UyuĢturcu madde kullanma suçları teselsülü de kapsar. Bu
nedenle değiĢik zamanlarda uyuĢturucunun kullanılmıĢ olması
cezanın teselsülden dolayı arttırılmasına neden olmaz.
Yargıtay 5.CD. 8.3.1988 gün ve 331/1659 sayılı kararında,
esrar kullanmak suçunun teselsülüde kapsadığı gözetilmeden
sanıklar hakkında TCK'nun 80. maddesinin uygulanmasını yasaya
aykırı bularak hükmü bozmuĢtur.
Kullanılan uyuĢturucu maddenin birden fazla ve değiĢik
miktarda alınması da teselsülün uygulanmasını gerektirmez(392).
Tekerrür
UyuĢturucu madde suçlarından evvelce mahkum olanlar hakkında
Ģayet Ģartları mevcut ise TCK'nun 81. maddesi uygulanmalıdır.
Yabancı mahkemelerce verilmiĢ uyuĢturucu maddelere iliĢkin
kararlar TCK'nun 87/4. maddesine göre tekerrüre esas teĢkil eder
(393).
4- Manevi Unsur
UyuĢturucu madde kullanma suçları kasıtlı suçlardandır.
Taksirle iĢlenmesi mümkün değildir. Kullanma eyleminde kullanma
iradesini açıklayan genel kast yeterli iken, kullanma amacı ile
bulundurma eyleminde, genel kastın yanında ayrıca özel kastın da
bulunması gerekmektedir (394).
Aksi ispatlanmadıkça uyuĢturucu madde bulundurma kullanmak
maksadıyla bulundurmak Ģeklinde kabul edilmelidir(395). Aksi
halde Yargıtayca hükmün bozulması yönüne gidilmektedir. Örneğin,
5. CD'nin 13.3.1991 tarih, 46 E. ve 1340 K. sayılı kararında:
"Sanığın 2.32 gram miktarındaki esrarı içmek dıĢında baĢka bir
amaçla bulundur-
_______________
(392) ERGEN, s.89
(393) KURT, s.191
(394) KURT, s.191
(395) GÜNAL, "a.g.m.", s.69
duğuna iliĢkin somut ve kesin kanıt bulunmadığı gibi suçtan
kurtulmaya yönelik savunmasında, esrarı içmek maksadı ile
bulundurduğuna yer vermemesi savunmasının doğal sonucu olmasına
ve ele geçen esrar miktarı da nazara alınarak lehe bir yorumla
eylemin kullanmak için bulundurmak olarak nitelendirilmesi
gerekirken ticari amaçla bulundurmaktan hüküm kurulması, bozma"
sebebi yapılmıĢtır (396).
Sanıkta yakalanan madde miktarı kendi ihtiyacından çok fazla
olup, bunu satmak amacıyla bulundurduğuna iliĢkin kesin kanıtlar
elde edilmiĢse, eylem TCK'nun 403/5. maddesinde öngörülen
uyuĢturucu madde satma suçunu oluĢturur (397).
ġimdide Yargıtayın eleĢtirilen bir kararına değineceğiz.
Karara konu olayda gece saat 01.30'da Park halindeki bir
otomobilde bulunan bir Ģahsın burnuna bir Ģey çekip elindeki
beyaz kağıdı yere attığının kolluk kuvvetlerince görülmesi
üzerine Ģahıslar yakalanmıĢ, atılan kağıt bulunmuĢtur. Ġstanbul
Emniyet Müdürlüğü Polis Kriminalistik labaratuvarı müdürlüğü
kimya mühendisliğinde yapılan incelemede, maddenin kokain olduğu,
tümünün analizde kullanıldığı, toz maddenin tartılmayacak kadar
az olduğu saptanmıĢtır. 03.25'de alınan burun suyu, idrar ve kan
tahlillerinde uyuĢturucu maddeye rastlanmamıĢtır. Dinlenen uzman
bilirkiĢiler, dava konusu uyuĢturucu maddenin miktarı itibarı ile
keyif veremeyeceğini açıklamıĢlardır. Yargıtay CGK'nun 25.6.1984
gün 128/240 sayılı kararında atılan kağıt içindeki kokain
maddesinin tartılamayacak kadar az olup miktarı itibarı ile keyif
vere-
_______________
(396) ERDURAK, s.404, Ayrıca bkz. "5. CD., 4.11.1983, 2905/3637",
İKİD,
y.1984, sy.277, s.2316
(397) KURT, s.191; "Sanığın, diğer sanık Ali'ye satıĢ için numune vermesi ve evinde yakalanan eroinin 962 gram
olması, bu maddeyi satmak maksadıyla bulundurduğunu gösterdiği halde yazılı Ģekilde hüküm (TCK 404/2-son ve
59. maddeleri uyarınca mahkumiyet) kurulması yasaya aykırıdır". (5. CD., 9.6.1983, 2180/2345), GÖZÜBÜYÜK,
s.656
meyeceği, tahlil raporlarında uyuĢturucu maddeye rastlanmadığının
bildirildiği, hal böyle olunca suça konu kokain maddesinin
kullanmaya elveriĢli miktarda olmadığı, bu itibarla sanığa
yüklenen eylemde TCK'nun 404/2. maddesindeki kasıt unsurunun
oluĢmadığı belirtilmiĢtir.
Ancak bu karar Ģöyle eleĢtirilmiĢtir. "Keyif veremeyecek
miktarda da olsa, ele geçen maddenin kokain olup yurt dıĢından
yasadıĢı yollarla getirildiği ve bu Ģekilde sanığın temin ettiği
açık olduğundan, sanığın bu suçu iĢleme yönünden yoğunlaĢmıĢ özel
kastı mevcuttur. Kaldı ki, uyuĢturucu maddenin izinsiz olarak
bulundurulması da suçtur. sanık kokaini bulundurmakla ve burnuna
çekerken görüldüğünden kullanma amacını belli ettiğinden suçu
sabit olmuĢtur." (398).
5- Ġptila hali
TCK'nun 404. maddesinin 4. bendinde uyuĢturucu maddelere
karĢı alıĢkanlıkları iptila derecesine varmıĢ olanlar bakımından
özel bir emniyet tedbiri kabul edilmiĢtir.
a- Niteliği ve önemi: TCK 404. maddesinin 4. bendinde
belirtilen iptila haline iliĢkin hüküm Ģöyledir: "UyuĢturucu
maddeleri kullanan kiĢinin alıĢkanlığı iptila derecesinde ise,
salahı tıbben anlaĢılıncaya kadar bir hastahanede muhafaza ve
tedavisine hükmolunur. Bu kimselerin hastahanede muhafaza ve
tedavilerine, yetkili mahkemece tahkikatın her safhasında da
karar verilebilir."
Buna göre alıĢkanlığın iptila derecesine vardığının tıbben
tesbiti gerekmektedir. Bunun dıĢında (mesela tahkikat ile) tesbit
Ģekli geçerli değildir. Hastahanede "muhafaza ve tedavi tedbiri",
kiĢi
hürriyetini,
ceza
olmasa
dahi,
önemli
Ģekilde
sınırladığından buna "mahkeme"ce karar verilecektir (399).
________________
(398) BAKICI, s.1588
(399) EREM, s.184
Yargılama sırasında sanığın uzun süredir uyuĢturucu madde
kullandığı alıĢkanlık haline geldiği veya maddeden vazgeçemediği
Ģeklinde beyanda bulunması durumunda, mahkemenin sanığın bu
iddiasını araĢtırması gerekir. Sanık bu beyanından daha sonra
vazgeçse dahi, bu durum iptila hususunu araĢtırmaya engel teĢkil
etmeyeceğinden, alıĢkanlığın iptila derecesinde olup olmadığının
akıl ve ruh hastalıkları hastanesi ve gerekirse Adli Tıp
Kurumundan CMUK 74. maddesi uyarınca 3 haftayı geçmemek üzere
gözlem altında tutularak sağlık kurulu raporu aldırılması
gerekmektedir (400). Alınan fenni raporda alıĢkanlığın tıbben
iptila derecesinde olduğu anlaĢıldığında, mahkeme sanığın
iyileĢinceye kadar hastahanede muhafaza ve tedavi altında
bulundurulmasına karar vermelidir (401).
Bu tedbir ceza değildir. Esasen müddeti de gösterilmemiĢ
salahın tıbben anlaĢılmasına kadar muhafaza ve tedavi esas
tutulmuĢtur. Kararda asgari veya azami müddet tayini kanuna uygun
olamaz. "Salahın tıbben anlaşılması"ndan sonra suçlunun serbest
bırakılması için kazai bir karara ihtiyaç yoktur (402).
UyuĢturucu madde kullananın iptilasının kabulü ile
_______________
(400) 3842 sayılı kanunla CMUK'nun 74. maddesi yeniden düzenlenerek gözlem altına alma süresi yarı yarıya
indirildiğinden sanığın resmi kurumlardaki gözlem süresi 3 hafta olarak tayin edilecektir. Sürenin yetmemesi halinde
resmi kuruluĢun isteği üzerine her defasında 3 haftayı geçmeyecek Ģekilde yeni ek süreler verilebilecektir. Ancak bu
Ģekilde gözlem süresi 3 ayı geçmeyecektir. Bkz. Ġsmail MALKOÇ, Mahmut GÜLER, Ceza ve Yargılamada Temel
Yasalar, Açıklamalı, Notlu, Ankara 1993, s.42, 43
(401) KURT, s.193; Hatta Yargıtay 10. CD. yeni bir kararında: "Esrar satmak ve içmek suçlarından haklarında dava
açılan sanıkların Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesinden alınan rapora göre esrara karĢı iptila derecesinde
alıĢkanlıkları olduğu saptandığından, haklarında eroin kullanmaktan dava açılmıĢ olsa bile TCK'nun 404/son
maddesinde uygulanması gerektiğini hükme bağlamıĢtır". (10.CD., 22.10.1993), YKD, y.1993, sy.2, s.306
(402) EREM, s.184
tedavisine hükmolunduğu takdirde ayrıca ceza tayin edilmez(403).
Doktrinde bu bakımdan alkoliklerin tedavisi ile uyuĢturucu madde
müptelalarının tedavisi arasında bir benzerlik olduğu ifade
edilmektedir (404).
b- Tesbiti: UyuĢturucu madde iptilasının tıbben tesbiti
gerektir. Ancak tıbbi bakımdan hangi uyuĢturucu maddelerin iptila
yapacağı hakkında kesin bir kanı bulunmadığından yahut tartıĢmalı
olduğundan
durum
"Adli
soruşturma"
ile
tesbiti
görüĢü
belirtilmektedir. Erem; "bazı psikiyatri uzmanlarına göre esrara
karĢı da iptilanın oluĢması bazen görülmektedir. Fakat morfin ve
eroinde olduğu gibi daima iptila oluĢturmamakta ve bazen yalnız
itiyat halinde kalmaktadır" demektedir (405).
1949 yılında Adli Tıp müessesesinin bir mütealasına
dayandırılarak
Adliye
Vekaletinin
bir
tamimi
ile
"esrar
kullanmada iptila sözkonusu olmayacağı" ileri sürülmüĢtür. Ancak
daha sonra Adli Tıp mütealayı değiĢtirmiĢtir (406).
Bu hususta uzun yıllar Adli Tıp Meclisinden değiĢik kararlar
verilmiĢ olup bunlar daha ziyade esrarın iptila değil itiyat
yaratacağı Ģeklindedir. Adalet Bakanlığı'nın 19.6.1970 tarihli
tamiminde 13.5.1970 tarihli Adli Tıp Müessesesi Reisliği Adli Tıp
Meclisi
kararından
bahisle
"esrar
alıĢkanlığına
tutulan
Ģahısların müĢahede altına alınmak üzere Adli Tıp Müessesesine
gönderilmemesi" istenmekte buna neden olarak da esrarın sadece
itiyat hali yarattığı fakat hiçbir zaman iptila yapmayan bir
madde olduğu gerekçe gösterilmekteydi (407).
_______________
(403) "Sanığın uyuĢturucu maddeye alıĢkanlığının iptila derecesinde olduğu saptanarak tıbben iyileĢinceye kadar
hastahanede muhafaza ve tedavisine karar verilmesine rağmen ayrıca hapis para cezasına hükmolunması, bozmayı
gerektirmiĢtir".(5. CD., 14.9.1990, 2682/3800), ERDURAK, s.655
(404) EREM, s.184, GÜNAL, s.75
(405) EREM, s.185
(406) "Esrar hakkında Adli Tıbbın kararı", Adli Tıbbi Ekspertiz Dergisi, y.1955, sy.4, s.29 (EREM, s.185, dn.53)
(407) GÜNAL, "a.g.m.", s.76
Ancak artık bu görüĢ değiĢtirilmiĢ olup, 6.1.1984 gün ve
23708/10 sayılı kararla Adli Tıpça esrar maddesinin bağımlılık
yaptığı kabul edilmiĢtir (408).
Adli Tıbbın kararlarına uygun olarak bundan böyle Yargıtay,
Kararlarında esrarın bağımlılık yaptığını kabul etmekte ve esrar
müptelası olduğunu söyleyen sanıkların Adli Tıbba gönderilmeden
hüküm tesisini bozma nedeni yapmaktadır. Örneğin; 5.CD.,
12.1.1985 T. 4789/4364 sayılı kararında: "esrara tam bir
bağımlılık (iptila hali) mümkündür. Sanık hazırlıktaki ifadesinde
esrarın
müptelası
bulunduğunu,
Sulh
hakimliğinde
devamlı
olmamakla birlikte esrar içtiğini kabul ettiğine göre; sanığın
Adli Tıp Kurumuna sevki ile esrar alıĢkanlığının iptila
derecesine vardırıp vardırmadığının tesbiti ve sonucuna göre TCK
404/2,3,4,5.maddesi gereğince iĢlem yapılıp yapılmayacağının
tayin
ve
takdir
edilmeden
hüküm
tesisi
isabetsizdir"
denilmektedir (409).
5.CD., 19.9.1991 tarih ve 3309/3804 kararında da: "Sanığın
esrar müptelası olup olmadığına dair Adli Tıp Kurumu dördüncü
ihtisas kurulunda rapor alınmadan hüküm kurulamaz" demektedir
(410).
Dinçmen bu konuda Ģu görüĢleri savunmaktadır: "Esrar,
korkunç bir bağımlılık yapar ve bugün artık zaten (iptila ve
itiyat) kavramlarının yerini (bağımlılık) kavramı almıĢtır. Esrar
yoksunluk arazı yapmaz, kesildiği zaman hastanın hayatı tehlikeye
girmez ve kiĢiyi hayata döndürmek için esrar vermek mecburiyeti
yoktur. Ancak kiĢi almakta olduğu esrar sonucu tam bir sosyal
yıkım içinde, aile yıkımı içinde olmasına ve kendisine tatbik
edilmiĢ olan tüm tedavi giriĢimlerinden veya aldığı cezalardan en
ufak bir fayda görmediği gibi esrarı temin etmek ve kullanmak
için yinede suç iĢlemeyi göze alırsa o kiĢi bağımlıdır. Onun için
bizde raporlarımızda genelde "Adli Tıp Ġçtihatlarına göre esrarın
_______________
(408) KURT, s.193
(409) ĠKĠD, y.26 (1986), sy.304, s.4033
(410) YKD, y.1993, sy.3, s.469
yoksunluk arazına neden olmaması hasebiyle iptila yapan bir madde
olarak kabul edilmemesine rağmen kiĢide esrara karĢı bağımlılık
hali mevcuttur" Ģeklinde mütalaa yazıyoruz"(411).
Uygulamada uyuĢturucu madde ile yakalanan kimseler Adli Tıp
Kurumu Gözlem Ġhtisas Dairesinde bir süre gözlem altında
tutularak,
uyuĢturucu
madde
kullanma
alıĢkanlığı
bulunup
bulunmadığı ve varsa bu alıĢkanlığın iptila düzeyinde olup
olmadığı bir raporla tesbit edilmektedir. Daha sonra bu rapor 4.
ihtisas
kuruluna
gönderilmektedir.
Bu
Ģekilde
sanıkların
alıĢkanlıklarının iptila düzeyinde olup olmadığına iliĢkin karar
4. ihtisas kurulunca verilmektedir(412).
Gözlem Ġhtisas Dairesi raporlarının incelenmesi artık eskisi
gibi iptila durumunun sadece sanıkların yoksunluk belirtisi
gösterip
göstermediklerine
göre
belirlenmediğini
ortaya
koymaktadır (413). Yine esrarın iptila yapabileceğinin açıkça
ifade edildiği raporlara da rastlamak mümkün olmaktadır (414).
TCK madde 404'te iptila sözcüğünün kullanılmıĢ olması
doktrinde tenkit edilmekte ve bunun yerine psikolojik yönüde
kapsayan
"bağımlılık=dependence"
kelimesinin
kullanılması
önerilmektedir (415). Gerçekten böyle bir uygulamanın henüz
_______________
(411) DĠNÇMEN, panel, II. ATG, s.93
(412) Gözlem Ġhtisas Dairesi Raporlarının incelenmesinden çıkardığımız sonuç.
(413) Örneğin bir raporda: "Sanık...... müĢahedesi müddetince her nekadar uyuĢturucu madde kullanmaya bağlı
kesilme krizi görülmemiĢse de; sanığın hayat hikayesi her iki dirsek büklümü ve önkol ön yüz damarlarındaki
netleĢmiĢ enjeksiyon eskarlarının mevcudiyeti, toksikolojik analizde idrarda eroin ve esrar etkin maddesinin tesbit
edilmiĢ olması, eroin maddesinin özellikleri dikkate alındığında sanığın uyuĢturucu madde kullanma alıĢkanlığının
olduğu ve bu alıĢkanlığın iptila düzeyinde bulunduğu kanaatimizi bildirir rapor verildi. 25.10.1991, R, No:413
(414) Günlük kullanılan esrar maddesi miktarının bir alıĢkanın kullanıldığı miktardan fazla oluĢu, 20 yılı aĢkın
kullanma süresi, bu maddeye olan alıĢkanlığının sanığı mükerrer suçlara itmiĢ bulunması ve sanığın sosyal bir tereddi
içinde olmasına bu maddenin sürekli kullanımının sebep olması ve Dünya Sağlık TeĢkilatının uyuĢturucu maddeler
alt komisyonunun yukarıda saydığımız hususları organik tipte ve iptila düzeyinde bir bağımlılık için temel kriterler
olarak kabul etmesin dayanarak sanık...... nin bu maddeye karĢı olan bağımlılığının iptila düzeyinde olduğu kararına
varılmıĢtır. 27.4.1993. R. No:231
(415) YENĠSEY, s.188
alıĢkanlıkları psikolojik safhada olan sanıklarında tedavilerine
imkan sağlayacağından yerinde ve gerekli olduğuna inanıyoruz.
6- UyuĢturucu madde kullanmasın isnat yeteneğine
tesiri
Bu hususta iki problem vardır: a) UyuĢturucu maddenin tesiri
altında olduğu için Ģuuruna ve hareket serbestisine sahip
olmayan bir kimsenin bu halde iken iĢlediği suçda ceza
ehliyetinin bulunup bulunmadığı, b) UyuĢturucu madde müptelası
haline gelmiĢ bir kimsenin, genel olarak cezai ehliyetinin
bulunup bulunmadığı,
Birinci sorunun cevabını TCK.m.48 vermiĢtir: Bu maddeye göre
isteyerek kullandığı uyuĢturucu maddenin tesiri ile suç iĢleyen
kimsenin cezai ehliyeti tamdır (TCK 48/2) ve bu hal onun ceza
sorumluluğunu azaltmaz.
Ancak bu kimse, uyuĢturucu maddeyi bilmeden ve istemeden
almıĢ veya tıbbi bir zaruretle kullanmıĢ ise, Ģuur ve hareket
serbestisine sahip olma durumuna göre, tam veya kısmi akıl
hastası durumunda sayılarak sorumluluğu buna göre tayin adilir.
(TCK.m.48/1) (416).
Ġkinci halde, uyuĢturucu madde kullanma iptila haline
gelmiĢse, iptilayı bir tür akıl hastalığı olarak anlamak
gerektiği belirtilmektedir (417). Gürelli de; "UyuĢturucu madde
iptilası, toksikomani bir akıl hastalığı sayılması gerektiğine
göre, bir toksikoman suç iĢlediği zaman 46 veya 47. maddedeki
Ģartlar varsa cezai ehliyeti bu maddelere göre belirtmek gerekir.
Aksi halde, bir kimsenin sırf toksikoman olması onun cezai
ehliyetini otomatikman eksiltmez veya ortadan kaldırmaz."
demektedir (418).
Alacakaptan'da
uyuĢturucu
maddelerden
doğan
kronik
zehirlenmenin akıl hastalığı olması nedeni ile akıl hastalığı ile
ilgili hükümlere bağlı olmasını tabii görmektedir (419).
_______________
(416) YENĠSEY, s.187
(417) EREM, s.187
(418) GÜRELLĠ, s.13
Yine Ġtalyan ceza kanunu, 95. maddesinde "alkol veya
uyuĢturucu maddeden ileri gelen kronik zehirlenme halinde iĢlenen
suçlarda tam veya tam olmayan akıl hastalığı hükümlerinin
uygulanacağı hükmünü getirmiĢ, meselenin içtihat ve doktrinin
yardımıyla değil, kanunla himayesini uygun görmüĢtür (420).
UyuĢturucu madde müptelasının iĢlediği suç, "uyuĢturucu
madde kullanma ise, kendisine bu suçu nedeniyle ceza verilmez,
salahı tıbben anlaĢılıncaya kadar bir hastahanede muhafaza ve
tedavisine hükmolunur. (TCK m.404/4).
7- Cezayı etkileyen sebepler
a- Cezayı ağırlaĢtırıcı sebepler
Kullanma suçlarında temin suçlarının aksine kullanılan
uyuĢturucu maddenin cinsi cezaya etkili değildir.
TCK'nun
407.
maddesine
göre;
uyuĢturucu
madde
kullanılmasından ötürü Ģahısların hastalanması veyahut yara
_______________
(419) Uğur ALACAKAPTAN, Suçun Unsurları, Ankara 1970, Sevinç Matbaası, s.135
UyuĢturucu Madde alıĢkanlığının hukuki ehliyete etkisine gelince, uyuĢturucu maddenin etkisi ile "temyiz
kudretinden mahrum bulunmuĢ olan bir Ģahıs bu durumda iken medeni haklarını kullanma ehliyeti yoktur. Bu
durumda iken yapılmıĢ olan bir tasarruf "hukuki bir hüküm ifade etmez" (TMK, 13, 15) Evlenme merasiminin icrası
zamanında geçici bir sebeple temyiz kudretinden mahrum bulunmuĢ olan karı ve koca evlenmenin feshini dava
edebilir. (TMK 115). Ceza sorumluluğu olmayan ve medeni haklarını doğrudan doğruya kullanma ehliyeti
bulunmayan, uyuĢturucu madde iptilası ve toksik psikoz halinde olanlara vesayet uygulanabilir hacir altına alınabilir.
Bir suçun mağduru uyuĢturucu madde etkisi altında olabilir. Bazı suçlarda mağdurun bir akıl hastası olması
yada alkol ve alıĢkanlık yapan bir uyuĢturucu maddenin etkisi altında bulunması halinde suçun niteliği değiĢir. Bir
kimseye alkol yada alıĢkanlık yapan bir ilaç verilerek hile ile veya kendiliğinden bu gibi maddeleri alarak mukavemet
edemiyecek hale gelmiĢ bir kimseye cinsel tecavüzler yapılması daha ağır bir suçtur. (TCK 414, 415, 416)
UyuĢturucu maddenin etkisi altındaki bir kimsenin parası alınmıĢ kıymetli eĢyaları çalınmıĢ olabilir. Bu
durumda olan uyuĢturucu madde bağımlıları herhangi bir haksız fiile karĢı koyamaz. Bkz. ÖZEN-AKKAY, s.140
(420) EREM, s.187
ve berelenmesi yahut ölüm gibi sıhhatçe bir arıza meydana
geldiğinden cezanın arttırılarak hükmedilmesi öngörülmüĢtür.
Örneğin,
uyuĢturucu
maddeyi
birlikte
kullanma
sözkonusu
olduğunda, içine çekmesi için esrarlı sigaranın verildiği kiĢi bu
sigarayı içmesinden dolayı zehirlenme veya herhangi bir tıbbi
rahatsızlığa uğradığında, ona içmesi için sigarasını uzatan
sanığın cezasından arttırım yapılması gerekir (421).
Burada asıl önemli olan husus, sanığın asıl kastının
"uyuĢturucu madde kullanma" olması gerektiğidir. ġayet asıl
niyeti Ģahsın yaralanması veya ölmesi ise, bu maddenin tatbiki
mümkün değildir. Sanık etkili eylem veya kasten adam öldürme
suçundan yargılanmalıdır.
Uygulamada genellikle bu madde uyuĢturucu madde temin
suçlarında uygulanmakta, kullanma suçlarında tatbikatına pek
rastlanmamaktadır (422).
Dostları ilə paylaş: |