12 ETİKA
çevirisini 17’nci yüzyıl sonlarında yapmış olmakla birlikte, eser ancak
1907’de F. Colonna d’Istria’nın kontrolü ve düzeltmeleri ile yayımlanmış
tır
5
. En yeni çevirilerden biri de Pléiade serisinde çıkmış olan Roland
Caillois çevirisidir
6
. Fakat biz bu çetin eserin anlaşılmasındaki yorum
farkları yüzünden daha güç bir duruma girmemek için Appuhn çevirisini
esas olarak aldık.
Etika’nın yazılış tarihine ait notlar da ikinci çevirinin
önsözünden alınmıştır.
Spinoza’nın büsbütün kendisine vergi olan geometrik biçimde
(more
geometrico)
bir uslamlaması vardır. Bu düşünce biçimi, eseri başka hiçbir
yerde görülmedik soyut ve kuru bir şekle koymakta ve okuyucuyu ürküt
mektedir. Fakat filozofun mantıki sistemi içerisine girildikten sonra, bu
düşünce zinciri insanı kolaylıkla en son sonuçlarına kadar götürebilir.
Bu metot, John Locke gibi büsbütün deneyden yola çıkan bir sisteme
aykırı olarak, sırf akla dayanmakta ve analitik içsellik hükümlerine göre
kurulmaktadır: Öyle ki, belirli bazı tümel önermeler kabul edildikten
sonra, tıpkı geometride olduğu gibi, onlardan analitik bir tarzda bütün
ötekiler çıkarılabilir; böylece de ilk tümel önermelere deneyden yeni hiçbir
şey katmaksızın, sırf analiz yolu ile bütün bir varlık sistemi kurulabilir.
Fakat lojistik adı verilen çağdaş mantık gözünde bu analitik hükümler
zinciri
tautologie'den başka bir şey değildir ve bilgimize tecrübe alanında
yeni hiçbir şey katmaz. Bundan dolayı, ne kadar mantıki kesinliği olursa
olsun onunla fizik veya metafizik hiçbir şey kanıtlanamaz. Leibniz felse
fesinin ileri götürülmesi yolunda elde edilen bu son hükümle Spinoza
felsefesini kökünden yargılamak mümkündür. Kant’tan sonra göreci
(
relativiste) bütün bilgi teorileri ve zamanımızda lojistik adı altında tanı
nan araştırmalar gözünde, Spinozacılığı böyle bir hükme bağlı tutmak
kolaydır. Fakat, buna karşı herhangi bir metafizik eğilim, ya da diyalek
tik maddecilik ve yeni realizm akımları içerisinde Spinozacılık kendisine
yeniden ateşli taraflılar bulabilecektir.
Biz burada
yeni felsefe terimlerimizle Etika gibi ağır bir eseri karşılamak
işinde büyük güçlüklere uğradığımızı söylemeliyiz. Bu güçlükler, her şey
den önce yeni terimlerin böyle bir eserde şuraya buraya serpilmeyip, tıpkı
bir geometri kitabında olduğu gibi sıkışık bir şekilde bütün kitabı kaplamış
5) Comte H. De Boulainvilliers, pub. par Colonna d’Istria,
Armand Colin, 1907.
6)
Ethique, trad, par Roland Caillois,
Modelaine Francès
et Robert Misrahi, Pleiade, 1954.
SPINOZA VE ETİKA ÇEVİRİSİ ÜZERİNE BİRKAÇ SÖZ 13
olmasından ileri geliyor. Ancak, okuyucu bu yabancı kavramlara ve yeni
kelimelere alıştıktan sonra artık mekanik olarak ondan çıkan kavramları
kolaylıkla elde edebilecek ve bu düşünce yoluna alışacaktır, ikinci güçlük
yeni benimsediğimiz terimlerin her zaman eski felsefe kavramlarını ifa
deye tam elverişli olmamasıdır. Diyelim,
passion kelimesi yeni terimlerde
Osmanlıca’daki ihtiras karşılığı tutku, ya da Aristo’daki anlamında edil
gi ile çevrilmektedir. Aristo’dan beri eski felsefede
passion ve
action keli
melerinin bugünkü psikolojide anlaşılan şeklinden çok geniş bir anlamı
vardır. Bu kelimeler genel olarak
actif ve
passif halleri ifade ettikleri ve
Descartes’in
Traité des Passions’una gelinceye kadar aynı anlam sürüp
gittiği için bu yerde “pasif haller” klişesini kullanmayı ve yerine göre edilgi
ve pasif hal kelimelerini birbirini açıklayacak şekilde değiştirmeyi elverişli
bulduk
7
. Öte yandan terim kılavuzunda
affection karşılığı benimsenen
duygulanım kelimesini, bir hareketi gösterdiği için duygulanış diye kul
lanmayı doğru bulduk. Halbuki, Türkçe’de bu kelime yalnız duygusal
hayatı göstermekte olduğu halde, Fransızca aslında
affection herhangi bir
madde üzerine bırakılan iz ya da tesir alışı kuşatmak üzere her türlü “tesir”i
göstermektedir. Spinoza metafiziği gibi can ve teni, beden ve ruhu para
lel iki âlem olarak alan bir felsefede her iki alan için kullanılan böyle bir
kelimeyi sırf ruh alanına ait bir kelimeymiş gibi kullanmak oldukça tehlike
li ikiz anlamlara
meydan verebilirse de, bu noktayı hep okuyucunun dikka
tine bırakmak üzere, güçlüğü kabul etmek zorunda kaldık. Nitekim buna
karşı, Spinoza’nın insan bedenini ve dış âlemdeki cisimleri ifade için yal
nız
le corps diye tek bir kelimesi olduğu halde, bunu yerine göre ten,
beden, cisim gibi birkaç kelime ile çevirme imkânını bulduk. Her dilin
kendine göre özel karakterleri olduğu için, bir yanda kaybettiği nüans
zenginliğini başka bir yanda kazanması ve bu yüzden çevirilere tıpa tıp
uygunluğu koruyamaması kadar anlaşılır bir şey olmaz
8
.
Böyle zorluklar
7)
Passion
karşılığı Descartes duyum, algı, arzu, heyecan vb. gibi nedeni dıştan gelen bütün
şuur olaylarını anlıyordu. Halbuki zamanımızda
passion
(ihtiras) yalnızca duygusal hayatın belirli
bir olayını ifade etmektedir.
8) Diyelim,
mode
karşılığı kip veya cevher karşılığı töz demekle bütün eseri terim yükü
altında bırakmaya ve metni büsbütün güç bir hale getirmeye gideceğimiz için, Ortaçağ gelene
ğine göre yazılmış olan Etika’nın çevirisinde bazı eski terimleri saklamayı uygun bulduk. Tavır
aslından gelmek üzere tavırlık ve tavırlaşma kelimelerini kullandık ancak “tavırlaşma”nın tam
ifade edemediği yerde “değişiklik” kelimesini de kullandık. Değişme kelimesini
changement
karşı
lığı kullanarak farklarını göstermekle birlikte,
variation
karşılığı tam kelime bulamadık.
1 4 ETİKA
karşısında bazı kelimelerin yanına zaman zaman Fransızca ve Latince
asıllarını koymakla güçlüğün içinden çıkmaya çalıştık.
Dostları ilə paylaş: