26 ETİKA
pensionnaire’
le tanışmıştı ve çok iyi anlaşılabilir ki, filozof olarak ve za
manında herkesten çok İncil’i bilen insan olarak, onda
orangiste’lerin ve
aşırı Calvin’cilerin entrikaları yüzünden kuvvetle tehdit edilmiş olan cum
huriyetçi davayı kendine göre savunmak arzusu vardı.
T
ractatus theologico-politicus 1670’de çıktı ve şüphesiz Spinoza hemen
derhal, önemli düzeltmelerin yapılması gereken
Etika’nın yazılmasına ko
yuldu. Passion’ların teorik incelenmesi yalnız başına üçüncü bölümü dol
durdu; Spinoza’nın asıl ahlakı, yani rasyonel bilginin hayatın gidişine tatbi
ki, dördüncü bölümün içindekileri teşkil etti ve şüphesiz Spinozacı fayda
cılık denebilecek olan siyasal ve toplumsal sonuçları yazarca
Tractatus’un
yazılmasından önce olduğundan daha açık olarak fark edildi ve açıklan
dı; Kitapta, şüphesiz, bu aralıkta okumuş olduğu yeni kitaplardan, özel
olarak Hobbes’dan ve onun üzerindeki düşüncesinden faydalandı. En
sonra beşinci bölüm, yani hürlük etkisi ile insanın her türlü dış gerekti
rilmesinden kurtulmasını ve ona kurtuluş vermesini, yani insanın kendi
nefsine ve Tanrıya karşı zihni sevgide sevinç bulmasını mümkün kılan
araçlara ait açıklama yazıldı veya hiç değilse yeniden yazıldı.
Biz 1674’ün sonlarında ve 1675’te, Spinoza’nın mektuplarından,
Etika’nın
yeni yazılışının bitmiş olduğunu ve orijinal elyazması kopyala
rının yalnız ilk çıraklarının değil, onunla yeniden münasebet kuran
Tschirnhausen ve Schüller gibi gençlerin de elinde bulunduğunu görüyo
ruz.
Tractatus’a karşı yapılan
şiddetli hücumlar, Hollanda’nın
bütün senyör
meclislerince verilen mahkûmluk kararlarına, aynı yazarın yeni ve daha
tehlikeli bir eserinin yayımlanmasını yasak etmek için alınan tedbirlere
rağmen, Spinoza 1675 yılı 22 Haziranı’nda Oldenburg’un ona yazdığı mek
tubun bir cümlesinin gösterdiği gibi,
Etika’yı çıkarmaya karar vermişti:
“5 Temmuz tarihli cevabınızdan kitabınızı beş bölüm halinde yayımla
maya karar verdiğinizi anladığım için...” Bu mektuba Spinoza bir süre
sonra cevap verdi: “Mektubunuz benim tam size bahsettiğim kitabı yayım
lamak üzere Amsterdam’a hareketim anında elime geçti. Bununla uğraş
tığım sırada, benim Tanrı üzerine bir eserimin basımevinde olduğu ve
benim de kitapta Tanrının var olmadığını göstermeye çalıştığım gürül
tüsü her tarafa yayıldı ve bu gürültü pek çok kimsece kolaylıkla kabul
edildi. Bazı ilahiyatçılar, belki de ilk yazarlar olan aynı kimseler, prense
ve yargıçlara beni şikayet için bu fırsattan faydalandılar; bundan başka,
bana hoş görünmeye çalışan budala Descartes’çılar, şüphe altında kal
SPINOZA VE ETİKA ÇEVİRİSİ ÜZERİNE BİRKAÇ SÖZ 27
mamak için, her yerde benim kanılarım ve yazılarım üzerine ellerinden
gelen bütün kötü şeyleri söylemekten geri kalmadılar. İnanılmaya değer
kimselerden aynı zamanda ilahiyatçıların bana karşı çevirdikleri manev
raları haber alınca, durum daha açıklaşıncaya kadar hazırladığım yayın
ları durdurmaya karar verdim, fakat her gün durum daha karışıyor ve ne
yapacağımı bilemiyorum.”
Sözün kısası, eser 1677’de 21 Şubat’ta Spinoza’nın ölümüne kadar
basılmadan kaldı. Hastalık yüzünden zayıflamış, kalabalık bir partinin
hücumlarına uğramıştı. Fakat 1672 devrimiyle tam kudretli olmuş olan
Spinoza sağlığında
Etika’nın yayımlanmasından vazgeçmeyi tercih etti.
Önceden zaten başka çalışmalara, hele
Traité politique'e girişmiş olan bu
bilge kişinin, hayatının son yılındaki sükûndan faydalanması mümkün
olmuştu. Adı etrafında yapılan gürültüyü artırmak arzusu onun saf ruhun
da şüphesiz yer bulamazdı. Ölümünden sonra elyazmalarının dostu ve
naşiri Jean Rieuwertsz’in eline verilmesi için tedbir almakla yetindi.
Spinoza’nın dostlarının bu elyazmalarını satmayı düşündüklerini,
hatta
ilgilenenlerin bu iş için Leibniz ile temasa girdiğini görünce insan biraz
rahatsız oluyor. Pek yerinde olmayan bir şiddetle bu satış tasarısına dair
hüküm vermemek için, şunu belirtmek gerekir ki, bu elyazmalarının,
hele
Etika’nın birçok kopyaları alınmıştı. Orijinalinin elden çıkması yayıma
engel olmadı da, aksine onu kolaylaştırdı. Zira Spinoza son derece fakir
düşmüştü. Tabii varisleri onun mirasını kabulden çekinmişlerdi ve onun
bıraktığı pek az eşyanın satışıyla gömülme masrafının ödenemeyeceğin
den bir an korkutmuştu; elyazmalarının satışından elde edilen para belki
de ölümünden sonraki eserlerin
(Œuvres posthumes) basılmasını sağlaya
caktı; en sonra, Spinoza’nın bıraktığı kâğıtların önemi hakkında herkes
ten çok hüküm verebilecek olan Leibniz’in onları titizlikle korumuş ve
nihayet sonraki kuşakların buldukları bir kütüphanede saklamış olması
ihtimaline inanılabilir.
Her ne olursa olsun, satış projesine devam edilmedi ve gereken parayı
bulan cömert bir adsız Amsterdamlının sayesinde
Œuvres posthumes’ün
basılması 1677 yılının Kasım ayında mümkün oldu. Hemen aynı zaman
da Glazemaker yardımıyla Hollanda dilinde bir çevirisi çıktı ki, bu çevi
riye Spinoza’nın yeni editörleri ve çeviricileri faydalı bir şekilde başvur
muşlardır. Glazemaker’in bu ilk çevirisi basılmış metne değil, ondan bi
raz farklı olan bir el yazmaya göre yapılmıştır.