Bibliyografya
Âşık Paşazade (1332).
Tarih.
Is tanbul.
Barkan, Ömer Lütfi (t.y.)“Istila Devrinin Kolonizatör Türk Dervişleri ve Za viyeler”.
Vakıflar Dergisi,
S. II. s. 304.
Bayrı, M. Halit (1937). Halk Şairleri Hakkında Küçük Notlar. Istanbul.
Demirci, Ilhan (1980).
Hak Aşığı Hz. Üftade.
Istanbul.
Eraslan, Kemal (1991).
Divan-ı Hikmet’ten Seçmeler.
Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları.
Tansel,Fevziye Abdullah (1967).“Seyit Aziz Mahmud Hüdâyî”.
A.Ü. İlahiyat Fakültesi
Dergisi,
XV. Yıl: 1967, s. 1-42;
Tezeren,Ziver (1987).
Aziz Mahmud Hudayi. İstanbul:
Kültür ve Turizm Bakanlığı Yay.
Uzunçarşılı,Ismail Hakkı (1972).
Osmanlı Tarihi I.
Ankara.
Yılmaz, H. Kâmil (2004).
Azîz Mahmud Hüdâyî, Hayatı-Eserleri, Tarikati.
Is tanbul: Erkan Ya-
yınları.
Yesevî Türbesi Dört Yön Motifi ve Manevi Arka Planı
Gözde SAZAK
*
“Allah alemi en güzel surette yaratmıştır ve türlü türlü güzelliklerle süslemiştir.
Alemi yarattıktan sonra gayp hikmetlerini (el-hikmet’ül gaybiyye) bu alemin içinde
derç etmiştir; alemindeki bu gizli sır konusuna işaret etmiş ve bunu belirlemiştir. Arif-
ler bu hususu mücmel olarak anlatmış ve bildirmiştir.”
1
.
Muhiddin Arabi hazretlerinin bu veciz kelamında bahsettiği Alem’in Vah-
det-i Vücud kavramı açısından insanın ve yaratılmış olan tüm kainatı kâmil
insan mevhumunda birleştiren ve elif gibi tek kalemde Insan-ı Kâmil’de Vah-
det-i Vücudu işaret eden bir hitap olduğunu düşünebiliriz. Islam’a göre her
insan bir âlemdir. Dört yön motifini incelerken bu motifin önce kişi bazında,
sonra millet ve daha sonra kurumsallaşmış hâli ile devlet ve yine sonu başa
bağlayıcı vatan kavramı çerçevesinde incelemeye çalışacağız. Incelememize
kadim Türk Dünyasının tarihinin ve inanç dünyasının bir aynası olan Türk
destanlarına “Yesevî” bir gözle bakmaya çalışıp yolumuza yaradılış destanını
içerisinde yer alan kozmolojik unsurları (ateş, hava, su, toprak) heybemize
koyarak çıkacağız.
Türkler Islam’ın özünde kendi mizaçlarının kusursuz bir yansımasını bul-
muşlardır. Binlerce yılda gelişen millet bilincinin temelini oluşturan tek Tanrı
inancının kemale erdiği Islam’ı sevmek ve benimsemek, Türkler için adeta
bir titreyiş ve öze dönüş vakasıdır. Kuşeyrî’nin bildirdiğine göre Bayezid şöyle
der: “ Birbirine zıt olmakla beraber evliyanın haz ve nasiplerinin kaynağı (Allah’ın)
şu dört ismidir. Sûfîler taifesinden her bir zümre bu isimlerden biri ile kâimdir. Bunlar,
*
Yrd. Doç. Dr., Istanbul Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Türk Tarihi Bölümü, sa-
zakgozde@gmail.com
1
Ibn Arabî, Fenâ Risâlesi Arzuların Tercümanı, Türç.: Mahmut Kanık, Iz Yay.1991, s. 73.
Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî
433
Evvel, Âhir, Zâhir ve Bâtın isimleridir”
2
. Söz konusu Sûfîler ise manevi ilimleri,
ilahi hakikatleri ve en yüce saadete ermek için takip ettikleri yol açısından
yine dörde ayrılırlar: Meşşaîlik, İşrakîlik, Kemâl ve Tasavvuf
3
. D.L.T.’te Kaş-
garlı Mahmut’un Türk sözcüğünün manası olarak bildirdiği “Tanrı yarlığayası
Nuhun oğlunun adıdır. Bu, Tanrı’nın Nuh oğlu Türkün oğullarına verdiği addır. Nite-
kim Tanrının “İnsanın üzerinden henüz kendisinin anılan bir şey olmadığı uzun bir
süre geçmedi mi?”
4
sözündeki insan kelimesi “Âdem” anlamına gelmiştir...”
5
; yani
bu açıklaması ile Kaşgarlı imdadımıza iki şekilde yetişmektedir: 1. Yukarıda
derç ettiğimiz “Her insan bir âlemdir.” sözünün referansı olarak; 2. Bizim de
fikrimiz olan Türklerin ezelde Islam mizacında yaratıldıkları ve bu mizacın
tarihte ilk defa Türk adı altında Er Kişi=Âdem=Âlem=Kâmil Zat olarak Nuh
Peygamber’in oğlu olan “Türk”te vücut bulduğunun kaydedilmesidir.
Türk milletinin kökünde sûfîliğin mevcudiyeti, Hoca Ahmed Yesevî’nin
hikmetlerinden tekrar yeşererek şu sözlerinde kendi öz manasından gurbete
düşen Türklüğün vatanına irlemesi-erlemesi
6
yani titreyerek kendine (özüne)
dönmesi ifade bulmaktadır: “Kul Hoca Ahmed’in söylediği Tanrı yadı; duymayan
dostlarına kalsın öğüdü; kendi şehrini özleyip yeniden yandı; Türkistan’da mezar olup
kaldım işte...”
7
M.K. Öke, bu konuyu şu şekilde özetlemiştir: “Tasavvuf, İslam’ın metafiziksel
derinliğidir. Türklerin İslamiyeti kabulü bu yolda gerçekleşmiştir. Türkler, Pir-i Türkis-
tan diye bilinen Hoca Ahmet Yesevi ve onun yetiştirdiği mutasavvıfların (=sufilerin)
terbiyesi altında uygarlık tarihinde kişilik-kimlik ve “ben idraklerini” geliştirmişlerdir.
Orta Asya’dan Avrupa’nın içine kadar uzanan coğrafyada “kolonizatör Türk dervişle-
2
Abdulkerim Kuşeyrî, Tasavvuf İlmine Dair Kuşeyr-i Risalesi, haz.: Süleyman Uludağ, Dergah
Yayınları,4.bs., Istanbul 2003, s. 350.
3
Detaylı bilgi için bkz. Kuşeyrî, a.g.e., s. 22.
4
Nuran Yılmaz, “11. Yüzyil Müslüman Türk Dünyasindaki Din Anlayişinin Divanü Lügati’t-
Türk’teki Yansimalar”, Turkish Studies, V.3/4, 2008, s. 1014-15.
5
Kâşgarlı Mahmud, Divanü Lûgat-it-Türk, çev.: Besim Atalay, TDK, Ankara 2006, 5.bs., C.I, s.
350.
6
Irlemek, erlemek D.L.T.’te şu şekilde geçmektedir; Kişi, er kişi olarak adam olmuş ve altın,
gümüş kazanmış ve yurtluk yapmak, orada oturarak Tanrıya karşı tapkısını (görev, borcunu)
öder, D.L.T, C.III, s. 251. Bu sebeple vatan kelimesinin karşılığı olarak bir mücadele ve yolun
sonunda er kişi olarak adam olan kişinin elde ettiği yurdu kastedilmiş ve irlemek fiili kulla-
nılmıştır.
7
Hoca Ahmed Yesevî, Divan-ı Hikmet, haz.: Yusuf Azmun, Tek-Esin Vakfı Yay., Istanbul 1994, s.
23.
434
Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî
ri” nin oynadığı rol, tüm sosyal(leştirici) boyutlarıyla yerli-yabancı uzmanların akade-
mik ilgisine mazhar olduğu için bu kitapta bu konuları ayrıntılamaya herhalde gerek
yoktur. Şu kadarını vurgulayalım, yeter: Tasavvufî damar bilinmeden ya da dışlanarak
Türk’ü tarih önünde konuşlandırmak mümkün değildir. Tasavvuf, en kısa anlatımla,
Türk’ün “yol haritası” işlevini görmüştür.”
8
.
Insan, yaradılışından bu yana felsefi olarak “ben kimim, nereden geldim
ve ne yapmalıyım” sorusu ile meşgul olmuştur. Türklerin kutlu kişi, kutlu
yer, kutlu yol mevhumu bu büyük soruların en kısa yoldan cevaplanma şek-
lidir. Tarihte milletleşmeyi en erken tamamlayan Türkler, kişi
9
(er)-millet
10
(bodun)-devlet (erk)-vatan (erle, irle) kavramlarının içini birleştirici tek un-
sur olan Gök-Tanrı inancında bulup kutlu olmak mevhumu ile doldurmuştur.
Bu inancın merkezinde bulunan kut kavramını Türk Sembolleri kitabında şu
şekilde açıklamıştık; “Beşeri ilim uzmanlarına göre insan; çelişkili kavramların ça-
tışma alanıdır, bu alan aynı zamanda zıtların bir arada yaşadığı ve hatta sentezlendiği
bir alandır. Kut bu çelişkilerin ortadan kalkması ve vahdetin oluşması ile hasıl olur.
Kutlu insan içindeki çelişkileri ortadan kaldırmış, üstün bilince (superconscoius’a) an-
lık değil, daimi olarak sahip olmayı başarmış olan insandır. Bir başka deyişle, korku-
larını yenerek kendine binek yapan (atı ehlileştirmek gibi) bunu muhakemesinde daim
kılan dolayısıyla kutlu icraatları olan insan kutlu insandır.”
11
.
Milletleşmenin antropolojik, genetik benzerliğin ötesinde “ben kimim”
sorusunu aynı mana üzerinde yaşayarak cevaplayabilmek olduğunu Türkler
diğer bütün milletlerden önce başarmıştır. Bu düşünceyi millet yapısı içeri-
sinde bireylerin bir bütünün parçası olma kavramında uygulamış, sonra o
bütünün kurumsallaşmasını devlet işleyişinde fiile geçirmiş bu üç (kişi-mil-
let-devlet) olgunun her birey için adeta bir anne-baba figüründe (motifinde)
birleşmesini, vatan mevhumunda inanç dünyasının temel unsuru olarak var
oluşun ana fikri temeline yerleştirmiştir. Daha sonra bu ana fikri fetihler ide-
alinde eriştiği topraklar ve insanlar nezdinde aşılamıştır.
Muhiddin Arabi hazretlerinin Mârifet Kitabı Kitâbu’l-Ma’rife’de buyurduğu
gibi; “Bil ki: Her bir müessir olan şey ‘baba’ ve kendinden eser zâhir olan her şey dahi
8
Mim Kemal Öke, Aşkın Ekoloji Türklerde Çevre Bilincinin Metafiziksel Mimarisi, T.C. Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı Yayını, Ankara 2013, s. 66.
9
Kişi, birey manasında er olarak Kâşgarlı Mahmud, D.L.T., C.I, s. 24.
10
Millet, Türk kültüründe boy birliği anlamında bodun olarak Türk devlet teşkilat sisteminde yer
almaktadır; Ibrahim Kafesoğlu, Türk Millî Kültürü, Ötüken Yay., Istanbul 1997, 16.bs., s. 231.
11
Gözde Sazak, Türk Sembolleri, Ilgi Kültür Sanat, Istanbul 2014, s. 110.
Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî
435
‘ana’ ve bu ikisi arasında doğan şeyler dahi ‘evlad’ isimleriyle anılırlar. İşte ruhların
hepsi ‘baba’, tabîat dahi ‘ana’dır. Ve bu tabîat dahi ‘ateş, hava, su ve toprak’tan
ibârettir....”
12
.
Yesevî hazretleri dört ana unsurun (ateş, hava, su, toprak) kişinin kendin-
den kendine giden yolda aslını ararken sorduğu en büyük soru olan “ben ki-
mim” sorusuna cevaben, bu seyahatin içteki ve dıştaki sosyolojik iz düşüm-
lerini birleştirerek bireyin öz vatanına kavuşması ile dünyada ve ahirette bir
vatan sahibi olmanın iki tarafı kesin bir kılıç olduğunu onuncu hikmetinde şu
şekilde açıklamaktadır: “Yüce Allah aşıkları verdi aşkını, şükrederek kavrulup ya-
nıp piştim işte. İki dünya gözümde haşhaş tohumu gibi görünmedi, bir Allah’ı sevdim
işte... Candan geçip bir Allah’ı cana kattım; Ondan sonra nehir olup, dolup taştım; Lâ-
mekânı seyr edip yüksek makama geçtim; dünya ve ahireti yüz bin kez boşadım işte...
Tanrı önünde aklı mükemmel olan ses çıkaramaz; aşk şiddeti taşkın olsa bir an bırak-
maz; kelebek gibi küle dönüşüp kendisini bilmez, bu sırları Sevgili’den duydum işte...
Tarikatın yollarının geçidi çok, temiz aşka erişmeden yürünmez; gece gündüz uyuyarak
didarını görmek olmaz; hiç uyumadan didarını gördüm işte... Tarikat yolları düzensiz,
şaşakaldım; üzüldüm, Pîr-i Muğân tarafına kaçtım; Pîr eteğinden tutup iç dünyamın
aydınlattım; rezil olup, yollarda gezerdurdum işte... Çok çetindir tarikatın yolları; bu
yollarda birçok aşık toprak oldu; aşk yoluna girenin hali harap oldu; erenler yolu sorup
yürüdüm işte... Tarikatın yolları biçimsiz uzun; rızk veren Allah, kuluna oldu yakın;
yedi cehennem dayanamaz kıvılcımına onun; ey dostlar, tatlı canımdan bezdim işte...
Hakkikat mânâsını kavrayan kişi; kendinden geçip, yanıp pişer içi dışı; gözlerinden
yaş yerine kanlar akar; göz yaşımı hediye ederek gittim işte... Şeriattır aşıkların efsa-
nesi; arif olan aşık tarikatın incisidir; nereye giderse sevdiği yoldaşıdır; Resul, “Dünya
murdar” dedi, bıraktım işte... Hakikatli aşıkların rengi soluk; bakarlar ise ayna bunu
gösterir; kendisi şaşkın, gönlü harap, gözü yaşlı; kudretine hayran olup kaldım işte...
Allah dedi “Çok ağlarsan, görürsün beni”; inler isen kulum diyeceğim sana; candan
geçip beni isteyen aşık hani? İlham geldi içtenlikle dinledim işte... Gerçek gönlü yanana
didar nasip olur; sahte aşık yola girerse, hepsi hatadır; gerçek aşığın gözü yaşlı, omuzu
çökük; böyle yapıp muradıma erdim işte.”
13
.
12
Ibn Arabî, Mârifet Kitabı Kitâbu’l-Ma’rife, tec.: Hüseyin Şemsi Ergüneş, Iz Yayıncılık, Istanbul
2009, s. 158.
13
Hoca Ahmed Yesevî, Divan-ı Hikmet, s. 16-17; ayrıca bu hikmetindeki beyitlerin Yesevî haz-
retleri ve haleflerinin dahi hayatlarında yaşadıkları kerametler olarak anlatılanla gelmiştir,
detaylı bilgi için bkz. Fuad Köprülü, Türk Edebiyatı’nda İlk Mutasavvıflar, TTK, Ankara 1976, s.
27-34.
436
Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî
Türk Sembolleri adlı kitabımızda kadim Türklerin Islamiyet’ten önce dört
yön motifini bildiklerini ve hangi mana üzere kullandıklarını M.Ö. VI-V. yüz-
yıllara ait arkeolojik eserler ile şu şekilde analiz etmiştik; “Dört yön motifi ve
benzerleri şekil olarak üst üste getirilerek karşılaştırmalı olarak incelenmiştir (bakınız
resim 1, 2, 3). Bu incelememiz sonucunda dört yapraklı yön motifinin kartal burunlu,
kulaklı, yüzgeçleri kanat olmuş, balık vücutlu, kaplan pençeli, destansı hayvan bö-
ke’den kaynaklandığını düşünmekteyiz. Bu fikrimizi iki adet böke’nin birbiri ardı sıra
bir daire etrafında dönerek oluşturduğu ahşap bir at koşum takımı parçası örneği ile
ispatlamaya çalışacağız (Resim 4).”
Bu ahşap parçanın ortasında daire şeklinde iki boyutlu dünyayı sembolize eden bir
şekil bulunmaktadır. Dünya motifinin etrafında ise iki adet böke
14
(ejder/böke) döner
bir şekilde birbirlerini devamlılık ile tâkip etmektedir. Bu dönme ve devamlılık sürekli
bir devir daim içinde olan evrenin düzenini temsil etmektedir.
15
Iki ejderin art arda
gelmesi, bökelik ve tek bir daire etrafında dönerek birleşmesi yani birbirleri-
ni tamamlayıp tek olmaları, tevhid olmaları..... Bu teklik, tevhid hali gerçek
hayattaki hangi davranış ve ahlak ile sağlanır: sadakatle; bu sadakat Yesevî
hazretlerine göre ise “İnsan aşk yolunda Leyla, Mecnun, Ferhad, Şirin, Vamık gibi
sadık olmalıdır.”
16
.
14
Türk Kültüründe böke, Kut’u sembolize etmektedir, detaylı bilgi için bkz. Sazak, a.g.e., s.
103.
15
Sazak, a.g.e., s. 107-108;
16
Amed-i Yesevî, Dîvân-ı Hîkmet’ten Seçmeler, haz.: Eraslan, Kemal, s. 24.
Resim 1: Ahşap At Koşum Takımı
Süslemesi,
“Dört Yön Motifi”,
M.Ö.VI-V.y.y., Tuekta Kurganı,
Rusya, Ermitage Müzesi,
Sazak 2012.
Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî
437
Bu devir daim düzeni, yukarıda bahsettiğimiz gibi farklı dörtlü unsurlar
sistematiğine uygulanabilir. Şöyle ki: temelde Allah’ın nasiplerinin (ihsanları-
nın) kaynağı olan isimleri: Evvel, Âhir, Zâhir ve Bâtın; bu nasibin peşinde olan
sûfîlerin arayış yolunun dörde ayrılması: Meşşaîlik, İşrakîlik, Kemâl ve Tasav-
vuf
; bu kişilerin kendi iç dünyalarında dışardaki âlemin dört ana unsurunu
cem etmeleri: ateş, hava, su ve toprak; yine birbiri ile zincirleme bağlantılı
olarak sosyal hayata devir daim getiren kişi, millet, devlet ve vatan dörtle-
mesini bir motif olarak Hoca Ahmed Yesevî’nin türbesinin duvarlarına (bkz.
resim 5, 6 ve 7) bezenmesinin mana ve maksadını şu şekilde yorumlama ce-
Resim 2: Deri At Koşum Takımı Süslemesi,
“Dört Yön Motifi: Kartal Başı”, M.Ö.VI-V.y.y.,
Tuekta Kurganı, Rusya Ermitage Müzesi,
Sazak 2012.
Resim 4: Deri At Koşum Takımı Süslemesi,
“Dört Yön Motifi Stilize”, M.Ö. VI-V.y.y., Tuekta
Kurganı, Rusya Ermitage Müzesi, Sazak 2012.
Resim 5: Ahşap At Koşum Takımı Göğüs
Parçası,
“Böke Motifi Çarkıfelek”, M.Ö.VI-V.
y.y., Tuekta Kurganı, Rusya Ermitage Müzesi,
Sazak 2012.
438
Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî
saretini kendimizde buluyoruz: bu kutlu mekânda, kutlu söz sahibi, kutlu
ihsanlara vakıf, kutlu zamana ermiş kâmil zat yatmaktadır.
Resim 6: Hoca Ahmed Yesevî Türbesi Yan Cephe Detayı, Koçu 1994.
Resim 7: Hoca Ahmed Yesevî Türbesi Yan Cephe Duvarı Dört Yön (devir Daim) Motifi; http://wowturkey.
com/t.php?p=/tr99/Dervis_Bey_y2.jpg (14.08.2016).
Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî
439
Işte bu kutlu Türk büyüğü Hoca Ahmed Yesevî’nin her boyutta farklı ci-
hetlerden dört unsurun kendi fiiliyatına yansımasını ve Türk Dünyasına, kim-
liğine, idealine kutlu dokunuşunu en kısa şekilde yine dört cihetiyle şöyle
açıklayabiliriz: “ben kimim” sorusunun cevabı olarak Müslüman-Türk kimli-
ğinin mimarlığını yapmış ve Allah’tan başkasına “kulluk” etmemekle kişinin
şan ve şerefe erişeceğini öğütlemiştir. Bu mana üzerine yaşayan insanların
arasında kurulacak kardeşliğin bir milletin en sağlam dayanağı olacağını işa-
ret etmiştir. Türkçe konuşup Türkçe yazarak Türk’ün tarihte yaşadığı bütün
tecrübeleri tasdik ederek Islam’ın bir cihan dini olduğunu ve her yerden bir
güneş gibi doğup adaleti arayanların her kim olursa olsun önünü aydınlata-
bileceğini ortaya koymuştur. Ve son olarak Türk Dünyasının önüne koyduğu
stratejik hedeflerle Anadolu’nun maddi ve manevi fethini işaret etmiş, bu-
günkü dünya düzenini ve Türkiye Cumhuriyeti’nin bu düzen içerisinde aldığı
yerin tohumlarını günümüzden 850 sene önce ekmiştir.
Kaynakça
Abdulkerim Kuşeyrî, Tasavvuf İlmine Dair Kuşeyr-i Risalesi, haz.: Süleyman Uludağ,
Dergah Yayınları,4.bs., Istanbul 2003.
Ahmed-i Yesevî, Dîvân-ı Hîkmet’ten Seçmeler, haz.: Kemal Eraslan, Kültür Bakanlığı
Yayınları, Ankara 2000.
Ibn Arabî, Fenâ Risâlesi Arzuların Tercümanı, Türç.: Mahmut Kanık, Iz Yay.1991.
Ibn Arabî, Mârifet Kitabı Kitâbu’l-Ma’rife, tec.: Hüseyin Şemsi Ergüneş, Iz Yayıncılık,
Istanbul 2009.
Hoca Ahmed Yesevî, Divan-ı Hikmet, haz.: Yusuf Azmun, Tek-Esin Vakfı Yay., Is-
tanbul 1994.
Kafesoğlu, Ibrahim, Türk Millî Kültürü, Ötüken Yay., Istanbul 1997.
Kâşgarlı Mahmud, Divanü Lûgat-it-Türk, çev.: Besim Atalay, TDK, Ankara 2006.
Koçu, Vehbi, “Hoca Ahmet Yesevi Türbesi Restorasyonu.” Vakıf Haftası Dergisi,
S.11, 1994, s. 203-228.
Köprülü, Fuat, “Ahmet Yesevî”, İslam Ansiklopedisi, C.1, 1965, s. 210-215.
Köprülü, Fuat, Türk Edebiyatı’nda İlk Mutasavvıflar, TTK, Ankara 1976.
Öke, Mim Kemal, Aşkın Ekoloji Türklerde Çevre Bilincinin Metafiziksel Mimarisi, T.C.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Yayını, Ankara 2013.
Sazak, Gözde, Türk Sembolleri Hun Dönemi Türk Motif ve Sembollerinin Sanata ve Haya-
ta Yansıması, Ilgi Kültür Sanat Yay., Istanbul 2014.
Yılmaz, Nuran, “11. Yüzyil Müslüman Türk Dünyasindaki Din Anlayişinin Divanü
Lügati’t-Türk’teki Yansimalar”, Turkish Studies, V.3/4, 2008, s. 1002-1035.
Tatar Edebiyatında Tasavvuf
Gülbarçın Ramenovna DÜNDAR
В средневековье суфизм являлся ключевой философской доктриной
исламского мира. В результате культурных и торгово-экономических
взаимосвязей, сложившихся между Поволжьем и другими регионами, в
нашем случае, со Средней Азией, в читательскую среду тюрков Среднего
Поволжья проникали сочинения иноземных поэтов-суфиев. Творчество
этих мастеров внесло немалый вклад в духовное и культурное развитие
татарского народа, служило его духовным потребностям. Традиции
тасаввуфа были позже продолжены многими татарскими поэтами,
творчество которых стало своеобразной ареной для пропаганды
теологических, философских, суфийских воззрений.
В произведениях Мухаммадияра Махмуда Хажы улы —татарского поэта
и мыслителя периода Казанского ханства (XVI в.), суфийские традиции
отражены в трактате «Нэсыйхэт» (“Назидание”), поэмах «Тухфаи мардан»
(«
Дар мужей») и «Нуры содур» («Свет сердец»). В своих сочинениях автор
считает, что самый большой Дар человека —это его добродетели —
милосердие, великодушие, верность слову, честность, скромность. А
тема “газавата” (“священной войны”) рассматривается автором в другом
русле: он призывает читателя к войне против отрицательных качеств
человека, против его грехов. Для него “неверный” правитель— это
несправедливый правитель.
1
Мухамедьяр один из тех поэтов татарской литературы, который
заговорил о невозможности избежать злого суда рока. Он ставит рок
выше человеческой воли; рок оценивается как качество Всевышнего
2
.
* Araş. Gör. Dr., Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi Tarih Bölümü, barchin2004@bk.ru
1
Яхин Ф.З. Нравственные идеалы татарской литературы периода Казанского ханства //
Материалы международной научно-практической конференции «Научные исследования
З.Ахметова и теоретические проблемы современного литературоведения».- Астана: ЕАУ,
1913.-
с. 122-130.
2
Яхин Ф.З. Нравственные идеалы татарской литературы.., с.
Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî
441
То-есть, здесь прослеживается исламское понятие о предопределенности
судьбы человека.
Поэмы данного автора выполнены в тюркских письменных традициях
средневековья: повествование в них начинается с восхваления Бога, его
посланника- пророка Мухаммада и его сподвижников: Ilahi rizyq birüče
sän, sän kärim/ Ber sän wä bar sän, häm gafur rähim (
Боже, кормилец ты,
ты—великодушный/ Ты—един, ты есть и всепрощающий, милостивый.
Перевод Кадировой Э.Х.)
3
.
Сильная связь с идеями тарикатов ясавия прослеживается в творчестве
татарского
поэта и религиозного суфийского деятеля XVII в. Мавля Кулыя.
Главное его произведение — поэтический сборник Хикмәтләр, который
включает в себя более ста стихов религиозно-философской тематики.
В своем творчестве Кулый, как и другие поэты-суфии, обращается к
извечной проблеме оппозиции материальное/духовное. К примеру, в
одном из хикметов Кулыя читаем:
Нэфесе Хакны танумаз, генаh кылур, арымаз, Нэфсе шомньщ
хиждэтдин хэсрэт утын йотарум. Страсть не признает бога, будет
совершать грехи, Стыдясь злополучных страстей, глотаю огненные
печали (перевод А.Ф.Юсупова, Н.М.Юсуповой)
4
В другом хикмете мы видим героя в состоянии покаяния (макам
тауба)—
одно из 7 духовных состояний на пути самосовершенствования.
Тэyбэ утына йакылып, Йан-йан: йанай, йансана... (Пылая в огне
раскаяния, Гори-гори, горит, гори же... (перевод Н. Юсуповой,
А.Юсупова.)
5
.
Вместе с тем, Мавля Кулый не призывает к полному аскетизму, а
наставляет заниматься трудом и приобретать знания. Поэт считает,
что для достижения милости Бога недостаточно только служить ему,
3
Кадирова Э.Х. Sän “ты”и Sez “вы”в поэмах Мухаммедьяра (XVI в.) //Современные
проблемы науки и образования, s. 3/2012, Пенза, с.
4
Юсупов А.Ф. Суфизм в средневековой татарской культуре: роль, особенности и модели мира //
Филологические науки. Вопросы теории и практики. Тамбов, 2012. № 5 (16), c.221
5
Юсупов А.Ф. Суфизм в средневековой татарской культуре.., с.221
442
Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî
необходимо также служить и его творениям. Мавля Кулый говорит,
что важно уделять внимание как внутреннему миру, так и внешнему
миру. Поэт призывает быть полезным для других людей, помогать им
совершать дела, которые приведут к довольству Бога
6
.
Связующим звеном, переходящим этапом между татарской
литературой средневекового уклада и литературой нового времени,
является творчество поэта и суфийского наставника Хибатуллы Салихова
(1794-1867).
В произведениях поэта были изложены основные догмы и
постулаты мусульманской религии, а также нашли отражение освещены
главные положения суфийской доктрины. Первая книга автора «Тухфат
ал-ауляд» («Подарок детям») использовалась в медресе как пособие по
правилам чтения корана. Вершиной мысли и слова Х. Салихова является
религиозно-дидактический трактат «Маджмаг аль-адаб»(«Сборник
благопристойностей»). Автор свою главную функцию в «Маджмаге» видит
в «исправлении нравов», наставлении и просвещении народа.
В данном произведении, несмотря на наличие призыва отречься от
мирского/материального (одна из основных суфийских доктрин), четко
прослеживается активная гражданская позиция автора: осуждение
c
оциальных проблем, методы борьбы с ними и тд. Причину такой
противоречивости поэта исследователь Л.Я.Ахмадуллина видит в
прогрессивности взглядов Х.С.Салихова. Поэт не отказывается от
средневекового религиозного представления, а трансформирует его,
пересматривает по-новому
7
.
Еще одним из ярких продолжателей традиций восточных мыслителей
был Шемсетдин Заки (1821–1865). Его лирика также служила раскрытию
основных задач суфизма – отношения человека и Всевышнего, раскрытию
концепции божественной любви. Для его лирического героя Бог является
не только объектом поклонения, но и идеалом доброты и истины.
Заки, как и другие поэты-суфии во всем видит божью руку:
Благодарю всевышнего за то, Что положил всему начало. Он создал
мир из ничего, Из земли же – человека.
6
Юсупов А.Ф. Суфизм в средневековой татарской культуре..., с.222.
7
Ахмадуллина Л.Я. Принцип “Побуждение к одобряемому и запрещение порицаемого” в
социальных взглядах Х.С.Салихова//Проблемы востоковедения 2016 № 2(72), Уфа, c.94
Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî
443
В произведениях Ш.Заки, как и у других татарских поэтов-суфиев,
часто встречаются следующие метафоры (символические образы) и
суфийские термины: «базар» —вселенная; «васлат» — стадия постижения
Бога через зикир (молитву); «гам» — грусть, печаль; «тарик» — путь,
дорога, «дервиш» — нищий, член мистического братства
8
и т.д. Например
в одном их хикметов мы читаем:
Гамь тарикында булу —рузе васлет жинане йул (Быть
безразличным — дорога к встрече в Рае (перевод А.Ф.Юсупова)
9
Тем не менее, наряду с суфийскими мотивами божественной любви,
в целом ряде стихов поэта идет речь о существовании мира независимо
от воли Бога, о самоценности человеческой личности. К примеру, Заки
выступает против застоя мысли, и приводит идею необходимости
совершенствоваться духовно, учиться, быть в постоянном поиске. В
стихотворении «Өйрәнмәк кирәк» Ш.Заки обращается к символическим
образам мотылька и свечи
10
.
Как известно, образ свечи суфиями
воспринимается как божественный свет, Макрокосмос, Абсолют, «а образ
мотылька, стремящейся к огню, в суфийской поэзии выражает стремление
к познанию».
А в стихотворении “Булгай-булмагай” поэт напоминает о
быстротечности времени и призывает читателя к тому, чтобы каждое
мгновение жизни наполнялось смелым и активным постижением нового:
Пока коня седлаешь ты, путешествуй, дойди до края земли,
А то этого коня может и не быть под тобой
11
.
Творчество татарского поэта Габделжаббара Кандалый (1797–
1860),
а именно ранний его период, также связано с мусульманско-
восточными традициями. Его стихи проникнуто традиционными
8
Шагапова И. Шамсуддин Заки (к 190-летию со дня рождения) //Гасырлар авазы s 3/4
2011,
Казань, с.216-218
9
Юсупов А.О суфийской терминологии в языке татарской поэзии XIX века //
Филологические науки. Вопросы теории и практики. – Тамбов 2014. № 4(34), c. 209
10
Юсупова Н. М., Юсупов А. Ф. Суфийская символика в татарской поэзии XIX века // Фило-
логия и культура Казань, 2014. s 2 (36). С. 230-235
11
Ишмухаметова Н.Поэтический мир Шамсутдина Заки//http://www.scienceforum.
ru/2015/1353/8594
444
Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî
исламо-кораническими идеями, причем исламская направленность
заметна уже с шакирдской (ученической) поры. В поэме «Рисаляи-ль-
иршад» («Книга наставлений»), которая, как считают ученые, написана
в традициях «Пенднаме» Фарид ад дин Аттара и др. суфийских поэтов
12
,
автор настойчиво призывает читателей к добрым помыслам и действиям.
Особая добродетель — стремление к знаниям. А невежество приводит ко
многим бедам и грехам и поэтому является наихудшим пороком.
Җәһаләтлек – яманлыкдыр
Бере аның – наданлыкдыр,
(
Невежество – зло из зол,
Одно из зол – безграмотность (перевод Сафиуллиной Р.В.)
13
В поэме “Рисаләи-л-иршад” заметно использование традиционных су-
фийских символов
.
Например, смерть есть начало новой жизни, с нее на-
чинается дальнее путешествие. Пища, которую человек берет в дорогу —
это его хорошие или плохие поступки. Дуновение утреннего ветра – сәба
йиле
возвещает о начале рассвета: Сәба йиле
кеби истең. Ки сахраларда,
чүлләрдә! Мәхәббәтең лә дәрдеңдин. В суфизме – это Судный день. Двига-
ющийся караван и человек без чувств – это известный суфийский образ,
который встречается также в поэме «Кыйссаи Ибрахим Адхам». Караван
символизирует бренность этого мира
14
.
Поэма «Кыйссаи Ибрахим Адхам» обращена к конкретной исторической
личности Ибрахима ибн Адхама—одного из наиболее ранних суфийских
аскетов (ум. около 875 г.). В данном произведении содержится много
молитв и зикров Богу. Кандалый их называет мунаджатами (один из жанров
татарского фольклора). В поэме они несут назидательную функцию.
Как видим, идейно-философская сторона тасаввуфа, глубокие традиции
12
Сафиуллина Р.Ф. Традиции фольклора в творчестве Габдельджаббара Кандалый, Авто-
реф. диссертации, Казань, 2007// http://www.dissercat.com/content/traditsii-folklora-v-
tvorchestve-gabdeldzhabbara-kandalyi
13
Сафиуллина Р.Ф. Татарский суфизм как литературное явление и его отражение в
творчестве татарского народного поэта Г. Кандалый// http://www.idmedina.ru/books/
materials/?879#_ftn2
14
Сафиуллина Р.Ф. Традиции фольклора в творчестве Габдельджаббара Кандалый, Авто-
реф. диссертации, Казань, 2007// http://www.dissercat.com/content/traditsii-folklora-v-
tvorchestve-gabdeldzhabbara-kandalyi
Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî
445
богатейшей суфийской литературы нашли отражение в творчестве
татарских поэтов и внесли немалую лепту в развитие татарской поэзии.
Dostları ilə paylaş: |