Eylül 2016 İstanbul/Türkiye



Yüklə 6,61 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə49/59
tarix18.01.2017
ölçüsü6,61 Mb.
#5811
1   ...   45   46   47   48   49   50   51   52   ...   59

İbadetler

Divan-ı Hikmet’te ibadetlerin genel adı “tâat”tır.

75

 Birçok yerde “namaz”



76

“oruç”tan bahsedilir. Farz namazlar için “beş vakit namaz”



77

 ifadesi kullanılır. 

Bunun yanında “zekat-öşür”den

78

 ve hac ibadetiyle ilgili olarak “Kâbe”den



79

 

de  söz  edilmiştir.  “Kurban”



80

  kavramı  ise  Allah  yoluna  canını  fedaya  hazır 

olmak manasında kullanılmıştır. Taharet

81

, tekbir



82

, kıyam


83

, secde


84

, tesbih, 

tehlil

85

, misvak



86

, teheccüd

87

 gibi ibadete ilişkin kavramlara da yer verilmiştir. 



Nafile ibadet nev’inden olmak üzere halvet-uzlet

88

, riyazet



89

, zikr


90

, vird


91

 gibi 


kavramlar da bunlara ilave edilebilir. 

72

  Ayet-i Kerimede kıyamet günü bazı yüzlerin [sevinçten] parıldayarak Rablerine bakacağından 



bahsedilir. Bkz. Kıyâme, 23/22-23. Bir başka ayet-i kerimede de sabah akşam Rablerinin Vec-

hini/Yüzünü dileyerek dua edenlerden söz edilir. Bkz. Kehf, 18/28.

73

  Divan-ı Hikmet, s. 78-79.



74

  Divan-ı Hikmet, s. 63.

75

  Divan-ı Hikmet, s. 72, 75, 82, 100.



76

  Divan-ı Hikmet, s. 64, 68, 80, 91.

77

  Divan-ı Hikmet, s. 398.



78

  Divan-ı Hikmet, s. 384.

79

  Divan-ı Hikmet, s. 177, 363, 422-423.



80

  Divan-ı Hikmet, s. 64, 236, 279.

81

  Divan-ı Hikmet, s. 166.



82

  Divan-ı Hikmet, s. 84, 228.

83

  Divan-ı Hikmet, s. 133.



84

  Divan-ı Hikmet, s. 153.

85

  Divan-ı Hikmet, s. 111, 153, 224.



86

  Divan-ı Hikmet, s. 208.

87

  Divan-ı Hikmet, s. 349.



88

  Divan-ı Hikmet, s. 340.

89

  Divan-ı Hikmet, s. 261.



90

  Divan-ı Hikmet, s. 66, 70, 72, 96.

91

  Divan-ı Hikmet, s. 78.



558  

Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî

Islam düşüncesinde ibadetler fıkıh ilminin konuları arasında yer alır. Iba-

detler yanında muamelat ve ukûbâta dair hükümler de bu ilmin konuları ara-

sındadır. Divan-ı Hikmet’te müellifin hacca giderken hatunlarına mihirlerini 

vermesinden

92

 bahsetmesi dışında muamelata dair bir kavrama rastlamadığı-



mız gibi, işlenen suç ve günahlara ilişkin dünyevî bir cezaya karşılık ukûbâta 

dair herhangi bir kavrama da tesadüf edilmemektedir. 



Ahlak ve Tasavvuf

Divan-ı Hikmet’te ahlak ve tasavvuf alanına ait kavramlar da bulunmakta-

dır. Esasen tasavvuf bir ahlak ilmi olarak doğduğu için ahlaka ilişkin kavram-

ları tasavvuftan ayrı düşünmek de mümkün değildir. 

Ahlak, değerler dünyamızla ilgili bir alandır. Ahlaka ilişkin tutum ve dav-

ranışlar  nihai  olarak  “Iyi”  veya  “kötü”  olarak  değerlendirilir.  Divan-ı  Hik-

met’te  sık  sık  iyi  ve  kötüyü,  iyileri  ve  kötüleri  ifade  eden  kavramlara  rast-

lanmaktadır.  Sıdk

93

,  ihlâs


94

,  takva


95

,  tefekkür

96

,  sabır


97

,  melâmet

98

,  kanaat



99

sehavet/cömertlik



100

, gurbet


101

, fakr


102

, miskinlik

103

 iyiliği; sadık



104

, muhlis


105

garib



106

, fakir


107

, yetim


108

, miskin


109

, kanaatkâr

110

 gibi kavramlar da iyileri veya 



iyiliğe layık olanları ifade etmektedir. Buna mukabil yalan/sahte, riya, gaflet, 

tekebbür, günah, isyan, fısk u fücur, edepsizlik, cimrilik, ucb, ma’siyet, gazab 

kötülüğü; gafil, resva/rezil, münafık, facir, fasık, kibirli, cimri, zalim, dâll ü 

mudil, mücrim gibi kavramlar da kötüleri tanımlamak için kullanılmıştır.

111

92

  Divan-ı Hikmet, s. 422.



93

  Divan-ı Hikmet, s. 1, 208.

94

  Divan-ı Hikmet, s. 76, 95, 102.



95

  Divan-ı Hikmet, s. 407.

96

  Divan-ı Hikmet, s. 374, 388.



97

  Divan-ı Hikmet, s. 407.

98

  Divan-ı Hikmet, s. 64, 87, 157, 212.



99

  Divan-ı Hikmet, s. 407.

100

  Divan-ı Hikmet, s. 212.



101

  Divan-ı Hikmet, s. 99.

102

  Divan-ı Hikmet, s. 106.



103

  Divan-ı Hikmet, s. 374.

104

  Divan-ı Hikmet, s. 139.



105

  Divan-ı Hikmet, s. 67.

106

  Divan-ı Hikmet, s. 98, 131, 229.



107

  Divan-ı Hikmet, s. 63, 101.

108

  Divan-ı Hikmet, s. 63, 131.



109

  Divan-ı Hikmet, s. 411.

110

  Divan-ı Hikmet, s. 357.



111

  Bkz. Divan-ı Hikmet, s.65, 70, 79, 88, 89, 113, 234, 240, 257, 308, 362 vb.



Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî 

 559


Bu  kavramlar  içerisinde  sahip  olunması  gereken  özellikleri  temsil  eden 

sıdk/doğruluk ve ihlâs/samimiyet, kaçınılması gerekenleri temsil eden yalan/sah-

tekârlık ve riya/gösteriş, merkezî role sahiptir. 

Tasavvuf

Divan-ı Hikmet’te yüzlerce tasavvufi kavram bulunmaktadır. Çalışmaları-

mız esnasında bunları tespit etmiş olmakla birlikte burada hepsine yer verme 

imkânından mahrumuz. Bu nedenle Ahmed Yesevî ve takipçilerinin tasavvuf 

anlayışlarının temel özelliklerini yansıtan ve tasavvuf açısından öncelikli olan 

kavramlara işaret etmekle yetineceğiz.

Daha önce Divan-ı Hikmet’te geçen şeriat, tarikat, marifet ve hakikat kav-

ramlarından bahsetmiştik. Yesevî’ye göre şeriat mertebesini aşmak suretiyle 

tasavvuf alanına doğru ilk adımın atılmış olacağını söyleyebiliriz. Her şeyden 

önce şeriatın gereklerini bilmek ve uygulamak şarttır. Bu süreçte dinî yüküm-

lülükler samimi ve dürüst olarak yerine getirilir. Nafile ibadetlerin arttırılma-

sı, zamanın iyi değerlendirilmesi, gafletten uzaklaşılması, nefis terbiyesiyle 

meşgul olunması bu sürecin ayrılmaz parçalarıdır.  

Divan-ı Hikmet’te yer alan tasavvufi kavramlar içerisinde tasavvufi haya-

tın sağlıklı ve süratli bir şekilde gerçekleşmesi için gerekli olan “pir”, “mür-

şid” ve “şeyh” kavramları dikkat çekici konumdadır. 



Pir, Mürşid ve Şeyh

Divan-ı  Hikmet’te  hakikate  talip  olan  kimse  için  bir  yol  gösterici 

“rehbere”

112


 ihtiyaç olduğu bildirilmiştir. Bu konumdaki kimseleri ifade için 

pir


113

, pir-i mugan

114

, mürşid


115

 ve şeyh


116

 gibi kavramlar kullanmıştır. Pirsiz

117



kılavuzsuz



118

, rehbersiz

119

 bu yolda mesafe kat edilmez. “Mürid cesed, mürşid 



gassal”

120


  gibi  olmalıdır.  Mürid  “pir  eteği”ne

121


  yapışmalı  “pir  hizmeti”ni

122


 

yerine getirmeli ve “pir rızâsını”

123

 kazanmaya çalışmalıdır.



112

  Divan-ı Hikmet, s. 348.

113

  Divan-ı Hikmet, s. 73, 102, 244.



114

  Divan-ı Hikmet, s. 64, 68-69, 75.

115

  Divan-ı Hikmet, s. 198, 205.



116

  Divan-ı Hikmet, s. 93, 113.

117

  Divan-ı Hikmet, s. 73, 244.



118

  Divan-ı Hikmet, s. 246, 266, 285.

119

  Divan-ı Hikmet, s. 348.



120

  Divan-ı Hikmet, s. 359.

121

  Divan-ı Hikmet, s. 288-289, 312-313.



122

  Divan-ı Hikmet, s. 71, 102, 151, 198, 206, 272-273, 308.

123

  Divan-ı Hikmet, s. 244.



560  

Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî

Yesevî “ahir zaman şeyhleri”

124


 dediği “yalancı/sahte sufi ve şeyh”lere

125


 

karşı  dikkatli  olunmasını  da  öğütlemiştir.  Öğrenci  konumundakiler  için 

“talib”

126


, “derviş”

127


, “mürid”

128


, “mübtedi”

129


, “sail”

130


 gibi terimler kullan-

mış, “yalancı/sahte derviş”lerden

131

 de bahsetmiştir. 



Terk-i Dünya ve Terk-i Ukba

Daha  önce  bahsettiğimiz  gibi  tasavvufi  hayatın  amacı  hakikate  ermek, 

Hakk’ın didarını/cemâlini görmektir. Bunu hak edebilmek için öncelikle dün-

yevî, akabinde de uhrevî çıkar ve kaygılardan azade olmak gerekir. 

Divan-ı Hikmet’e göre insan “dünyayı terk”

132


 ederek hakikat yoluna adı-

mı atar. Akıllı insan “dünyaperest nâ-cinslerden/dünyaya tapan soysuzlardan 

yüzünü çevirir.”

133


 Zira dünya “şom/kötü” ve “geçici”dir.

134


 Hakk’a âşık olan 

kişiye Huda’dan başkası haramdır. Sadece dünyayı değil “iki cihanı” talep et-

mek hatadır. Kişi “Dünya, ukba, rıdvan” aldanıp Dîdârdan/Cemâlden mah-

rum kalmamalıdır.

135

Riyazet, Halvet, Uzlet

“Nefis” insanı Hakk’ı görmekten alıkoyar.

136

 Kâfir nefsin altmış başı var-



dır. “Her başın da yüz bin şeytan askeri var”dır.

137


 Bunlar ancak riyazetle ber-

taraf edilir. Bu ise oldukça zor bir iştir. Yesevî bunu ifade için şöyle der: “Ri-

yazeti kırk gün çekip bir baş gitti”

138


 

Uzlet ve halvet, nefsi terbiye ederek Hakk’a vasıl olmak için başvurulan 

birer yöntemdir. Uzlet bir kenara çekilmeyi, halvet ise Allah ile baş başa kal-

mayı ifade eder. Bunlar da tasavvufi hayatın önemli birer parçasıdır. 

124

  Divan-ı Hikmet, s. 206, 274, 308, 387.



125

  Divan-ı Hikmet, s. 67. Yesevî bu tip şeylere “sufi-nakş” da demiştir. Bkz. Divan-ı Hikmet, s. 

257-258. 

126


  Divan-ı Hikmet, s. 75, 94, 95, 102, 107, 173, 218.

127


  Divan-ı Hikmet, s. 149.

128


  Divan-ı Hikmet, s. 151.

129


  Divan-ı Hikmet, s. 186.

130


  Divan-ı Hikmet, s. 307.

131


  Divan-ı Hikmet, s. 280.

132


  Divan-ı Hikmet, s. 118.

133


  Divan-ı Hikmet, s. 64.

134


  Divan-ı Hikmet, s. 121.

135


  Divan-ı Hikmet, s. 305.

136


  Divan-ı Hikmet, s. 92.

137


  Divan-ı Hikmet, s. 319.

138


  Divan-ı Hikmet, s. 319.

Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî 

 561


Yolun bulan merdânlara hizmet eyler

Çok cemiyet arasında halvet eyler.

Eş-çocuk, mal ve mülkten uzlet eyler,

Güç işler bilmem nasıl kolay olur

139

Dikkat edilirse burada bahsedilen yalnız başına bir kenara çekilerek değil, 



“halk arasında halvet/halvet der encümen”dir. 

Dünyevi arzular, heva ve hevesin peşinden koşmak basit insanlara cazip 

gelebilir. Gönlüne aşk ateşi düşenler için ise halvet her şeyden daha caziptir.

140


 

Zikir ve Vird

Tasavvufi uygulamalardan maksat daima Hakk’ı hatırda tutmak, anmak, 

zikretmektir. Zikir Allah’ın isim ve sıfatlarını dil ile tekrarlamak ve gönülde 

diri tutmak suretiyle yapılır. Asıl olan işin gönül ile ilgili kısmıdır. Vird ise 

ehl-i tasavvufun belli zaman aralıklarında tekrarladıkları dualara denir. 

Kur’an-ı  Kerim’de  bir  ayet-i  kerimede  “Allah’ı  çok  zikredin”

141

  diye  em-



redilmiştir.  Yesevî  de  bu  emre  uyarak  yola  çıkmış,  “Zikrin  deyip  ağlayıp 

yürümüş”tür.

142

 O “zikir söyle” emrini henüz ana rahmindeyken işitmiştir.



143

 

Daha sonra bu emir her sabah tekrarlanmış, o da gereğini yerine getirmiştir. 



Her sabah vakti ses geldi kulağıma

“Zikir söyle” dedi, zikrini söyleyip yürüdüm ben işte

144

Ahmed Yesevî zikir lafızlarının belli vakitlerde okunmasını vird olarak ta-



nımlamış; “zikirleri vird eyleme”den bahsetmiştir.

145


 

Ona göre zikir insanın kendinden geçmesini sağlamalıdır. Aksi hâlde “can-

dan geçmeden Hû Hû demenin hepsi yalan”dır.

146


Yukarıda zikrin Allah’ın isim ve sıfatlarını anmak suretiyle yapıldığından 

bahsetmiştim.  Divan-ı  Hikmet’te  isim  ve  sıfatları  içeren  bazı  zikir  çeşitleri 

139

  Divan-ı Hikmet, s. 340.



140

  Divan-ı Hikmet, s. 394.

141

  Ahzâb, 33/41.



142

  Divan-ı Hikmet, s. 96.

143

  Divan-ı Hikmet, s. 66.



144

  Divan-ı Hikmet, s. 70.

145

  Divan-ı Hikmet, s. 204.



146

  Divan-ı Hikmet, s. 67.



562  

Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî

yer  almaktadır.  Bunlardan  bazıları  “Allah  zikri”

147


,  “kul  huvallah  subhanal-

lah virdi”

148

, “hu zikri”



149

, “azim zikri”

150

, “Hakk zikri”



151

, “Allah zikri”

152

, “Ya 


Rabbena zikri”

153


, “Hayy zikri”

154


, “Ya Habib

155


, Hayy Hu”

156


 zikridir.

Divan-ı hikmette “erre/bıçkı” zikrinden

157

 de bahsedilmektedir ki bu zi-



kir  esnasında  hançereden  bıçkı  sesine  benzer  ses  çıkarmaktan  mülhem  bir 

isimlendirmedir. Hikmetlerden anlaşıldığına göre bu zikir Zekeriya (as)’dan 

gelmekte

158


 ve “Hû” ismiyle yapılmaktadır. Ilgili beyitlerden bazıları şöyledir:

Has aşkını göster bana şükreder olayım

“Erre” koysa Zekeriya gibi zikreder olayım

159


Hu erresin/bıçkısın alarak, nefs başına salarak 

Gece gündüz talibler, canı kurban eyleyiniz

160

Makamlar ve Hâller

Divan-ı Hikmet’te makam ve hâllere

161

 dair de birçok kavrama rastlanmak-



tadır. Ahmed Yesevî kendi manevi-ahlâkî gelişmesinden bahsettiği hikmetler-

de bunlardan bazılarına yer vermiştir. O, manevi yolculuğu esnasında, birçok 

“menzillerden” geçmiştir.

162


 On dokuzunda kendisi için “yetmiş makam”

163


 

zahir  olmuştur.  Bir  başka  yerde  de  “dervişlikte  kırk  dört  makam”dan  bah-

147

  Divan-ı Hikmet, s. 190.



148

  Divan-ı Hikmet, s. 78.

149

  Divan-ı Hikmet,, s. 103, 151, 225, 359, 369.



150

  Divan-ı Hikmet, s. 159.

151

  Divan-ı Hikmet, s. 113, 158, 162, 167, 347.



152

  Divan-ı Hikmet, s. 190.

153

  Divan-ı Hikmet, s. 174.



154

  Divan-ı Hikmet, s. 192-193.

155

  Divan-ı Hikmet, s. 225.



156

  Divan-ı Hikmet, s. 278.

157

  Divan-ı Hikmet, s. 125, 160.



158

  Rivayetlere göre Zekeriya (as) testereyle kesilerek son nefesini vermiş, yine de davasından 

dönmemiştir. Onun bu samimiyet ve kararlılığı “zikr-i erre” ile yaşatılmak istenmiş olmalıdır.

159


  Divan-ı Hikmet, s. 15. Ayrıca bkz. s. 160.

160


  Divan-ı Hikmet, s. 218.

161


  Makamlar ve hâller konusunda geniş bilgi için bkz. Himmet Konur, “Makamlar ve Haller”, 

DEÜ Ilahiyat Fakültesi Dergisi, sa: IX, Izmir 1995, ss. 319-328.

162

  Divan-ı Hikmet, s. 63.



163

  Divan-ı Hikmet, s. 71.



Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî 

 563


seder.

164


 Rakamlar kesrete hamledilebileceği gibi hakikate de işaret ediliyor 

olabilir. Nitekim Yesevî-Hacı Bektaş Veli ve Yunus çizgisinde dört kapı, kırk 



makam hakiki anlamda kullanılmıştır.

165


Genellikle makamlar tevbe ile başlar. Ahmed Yesevî günahlarından dolayı 

“nedâmet”

166

 duymuş ve “tevbe”



167

 etmiştir. Bunun yanında zikir

168

, uzlet


169

tevazu



170

, fena


171

, sabır


172

, şükür


173

, kanaat, takva

174

 ihlâs


175

, meveddet

176

, mu-


habbet

177


,  terk

178


,  aşk

179


  rıza

180


,  tevekkül

181


,  fenâfillâh  bakabillâh

182


,  tecelli 

makamı


183

, cemü’l-cem

184

, vuslat


185

 gibi makamlardan geçtiğinden, hüzün

186



hasret



187

,  “zevk”,  “şevk”

188

,  “azad/hürriyet”



189

,  “havf/korku”

190

  “ümid”


191

“havf ve reca”



192

 “hayret”

193

 gibi hâller içine düştüğünden bahsetmiştir. 



164

  Divan-ı Hikmet, s. 275.

165

  Bkz. Mustafa Tatçı, “Ahmed Yesevî, Hacı Bektâş-ı Velî ve Yunus Emre’de Dört Kapı Kırk Ma-



kam”, Yesevîlik Bilgisi, ss. 303-310.

166


  Divan-ı Hikmet, s. 65.

167


  Divan-ı Hikmet, s. 75, 76, 79, 107.

168


  Divan-ı Hikmet, s. 67.

169


  Divan-ı Hikmet, s. 68.

170


  Divan-ı Hikmet, s. 70.

171


  Divan-ı Hikmet, s. 72.

172


  Divan-ı Hikmet, s. 74, 106, 407.

173


  Divan-ı Hikmet, s. 74, 92.

174


  Divan-ı Hikmet, s. 407.

175


  Divan-ı Hikmet, s. 76.

176


  Divan-ı Hikmet, s. 402.

177


  Divan-ı Hikmet, s. 76.

178


  Divan-ı Hikmet, s. 78.

179


  Divan-ı Hikmet, s. 100.

180


  Divan-ı Hikmet, s. 106, 114.

181


  Divan-ı Hikmet, s. 402.

182


  Divan-ı Hikmet, s. 261.

183


  Divan-ı Hikmet, s. 285.

184


  Divan-ı Hikmet, s. 308.

185


  Divan-ı Hikmet, s. 173.

186


  Divan-ı Hikmet, s. 74.

187


  Divan-ı Hikmet, s. 75.

188


  Divan-ı Hikmet, s. 77.

189


  Divan-ı Hikmet, s. 79.

190


  Divan-ı Hikmet, s. 116.

191


  Divan-ı Hikmet, s. 91.

192


  Divan-ı Hikmet, s. 390

193


  Divan-ı Hikmet, s. 94.

564  

Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî

Ahmed Yesevî bazı makamlar için özel bilgiler de vermektedir. Bildirdiğine 

göre “tecelli makamı” âşıklara ait garip bir makamdır. Nuru hangi gönle akse-

derse o kimse şuursuz olup kendinden geçerek feryat eder. Tecelli makamı 

rehzen/rehber/kılavuz gerektirir. Bu makama kılavuzsuz giren yoldan çıkar.

Tecellinin makamıdır garib makam;

O makamda âşık kullar dolaşır

Hangi gönüle tecellisinin nurunu gönderse

Şuursuz olup kendini bilmeden feryad eyler

O makamın yollarının rehzeni var

Kılavuzsuz yola girse, yoldan şaşar

194

Bir başka hikmette şeyh olabilmek için asgari “cem’ul-cem” makamına ermiş 



olmak gerektiğini bildirmiştir.

195


 Ayrıca Peygamber Efendimiz’in “naz maka-

mında/hâletinde” ümmetinden asi bir topluluk için af dilediğinden bahsedi-

yor.

196


Muhabbet ve Aşk

Yesevî’nin tasavvuf anlayışını kavrayabilmek için müstakil olarak üzerinde 

durmaya değer kavramlardan biri de aşktır.

Ahmed Yesevî Allah’ın inayetiyle “aşk kapısı”ndan içeri girmiştir.

197

 “Mu-


habbet pazarı”nda

198


 dolaşmış, “muhabbet meydanı”na

199


 varmış, “muhabbet 

kadehi”


200

 almış, “muhabbet şarabı”ndan

201

 içmiş, “muhabbet deryası”na



202

 

dalmış, “aşk dârında/ darağacında”



203

 başını vermiş, “aşk ateşi”

204

 ile yanmış, 



“aşk belâsı”na

205


 ve “aşk derdi”ne

206


 düşmüştür. 

194


  Divan-ı Hikmet, s. 285.

195


  Divan-ı Hikmet, s. 308.

196


  Divan-ı Hikmet, s. 114.

197


  Divan-ı Hikmet, s. 64. 

198


  Divan-ı Hikmet, s. 76, 376.

199


  Divan-ı Hikmet, s. 221, 270.

200


  Divan-ı Hikmet, s. 220.

201


  Divan-ı Hikmet, s. 155, 220.

202


  Divan-ı Hikmet, s. 220.

203


  Divan-ı Hikmet, s. 76.

204


  Divan-ı Hikmet, s. 91.

205


  Divan-ı Hikmet, s. 100.

206


  Divan-ı Hikmet, s. 101.

Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî 

 565


“Muhabbetin  kadehi”ni  içenler  “mest  ü  hayran”  “divane”  olur.

207


  Böyle 

olunca da “melâmet”e uğrar, ayıplanırlar.

208

 Âşık olanın buna alışması gere-



kir.

209


 

Divan-ı Hikmet’te genel olarak akıl-aşk çatışmasına dair ifadelere rastlan-

maz. Hatta akıllı olmak tavsiye edilir. Buna mukabil zahitlerle âşıklar, takva 

ile aşk karşılaştırması yapılır.

210

Ahmed Yesevî aşk ve âşıkların tarafını tutar. 



Kul Hoca Ahmed zahid olma aşık ol

Bu yollarda yalnız yürüme sadık ol

Leyla-Mecnun, Ferhat-Şirin, Vamık ol

Aşk olmadan Hakk cemâlin görse olmaz

211

Ahmed Yesevî mecazi ve hakiki aşk ayrımı yapmadan Islam edebiyatın-



da bilinen Leylâ-Mecnûn

212


, Ferhat-Şirin

213


, Vâmık-Azrâ

214


 aşkından övgüyle 

bahseder.  Ilahî/hakiki  aşk  söz  konusu  olduğunda  onun  kıyas  kabul  etmez 

örneği Hallac’tır.

215


Sonuç

Ahmed Yesevî ve takipçileri tarafından oluşturulan Divan-ı Hikmette dinî 

ve tasavvufi birçok kavram bulunmaktadır. Bunların önemli bir kısmı diğer 

Islam ilimleriyle ortaktır. Ancak bu kavramlar Yesevî ve takipçileri tarafından 

tasavvufi bakış açısına uygun anlam yüklenerek ele alınmıştır. 

“Hikmet”, Divan-ı Hikmette yer alan kavramlar örgüsü içinde merkezî bir 

rol oynar. Bu kavram, dinî hükümlerin -şekil ve lafızdan ibaret olmayıp- arka-

sında insanı olgunlaştırmaya/kemâle erdirmeye yönelik bir amacının bulun-

duğunu ifade eder. Olgunlaşmak/kemale ermek isteyen kimse bütün hayatını 

bu ilişkiyi kavrayarak şekillendirmelidir. 

207

  Divan-ı Hikmet, s. 155, 108.



208

  Divan-ı Hikmet, s. 262.

209

  Divan-ı Hikmet, s. 389.



210

  Divan-ı Hikmet, s. 305.

211

  Divan-ı Hikmet, s. 263.



212

  Divan-ı Hikmet, s. 125, 137, 235, 263, 408.

213

  Divan-ı Hikmet, s. 222, 235, 263, 409.



214

  Divan-ı Hikmet, s. 263, 280.

215

  Divan-ı Hikmet, s. 363, 408.



566  

Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî

Divan-ı Hikmette sunulan bakış açısına göre, dini anlama ve yaşama ha-

disesi -statik bir olgu olmayıp- kendi içinde derinleşen dinamik bir yapı arz 

eder. Bu yapının en dışında “şeriat” yer alır. Şeriat dinin kabuk, kalıp, şekil, 

lafız boyutudur. Şeriat hükümlerine uymak özü muhafaza bakımından önem-

li ise de yeterli değildir. Özden nasiplenebilmek için kabuğun içine doğru yol 

almak gerekir ki buna “tarikat” denir. Peki, öz nedir? Burada bahis konusu 

öz,  varlığın  “hakikati/hakikatleri”dir.  Hakikatler  sonsuz-sınırsızdır.  Insanın 

hakikatlere  dair  bilgisine  “marifet”  denir.  Allah,  “Hakikatler  hakikati”dir. 

O’na dair bilgiye ise “marifetullah” denir. Divan-ı Hikmet’te yer alan bütün 

kavramlar insanın “şeriat” ile başlayan “tarikat, marifet ve hakikat” ile de-

vam eden olgunlaşma sürecine hizmet etmek üzere ifade ve tanzim edilmiştir. 

Esasen eserin ana gayesi de budur.

Daha özele inildiğinde eserde itikat, ibadet ve ahlaka dair birçok kavrama 

rastlanır. Itikadî olanlar içerisinde Allah’a dair olanlar başta yer alır. Allah, 

Hakikatler hakikati olması hasebiyle birçok isim ve sıfatla anılmıştır. Inanıl-

ması gerekenler arasında melekler ve görevlerine de işarette bulunulmuştur. 

Kur’an-ı Kerim dışındaki kutsal kitaplardan bahsedilmemiştir. Kur’an-ı Ke-

rim’den bahsedilirken güzel okunması yanında anlamaya ve gereğince amel 

edilmeye çalışılmasına vurgu yapılmıştır. Örnek şahsiyetler olarak peygam-

berlerden ve özellikle Peygamber efendimizden de bahsedilmiş, bazı beyitler-

de “Hakikat-ı Muhammediyye”ye telmihte bulunulmuştur.

Insanı  olgunlaştıran  birer  uygulama  olarak  ibadetler  ve  ibadetlere  dair 

kavramlara  da  yer  verilmiştir.  Bunlar  içerisinde  “namaz”  ve  “oruç”  en  çok 

zikredilenidir. “Zekât” ve “Hacc”dan çok az bahsedilmiştir. “Kurban”  kişinin 

hak ve hakikat uğruna canını fedaya hazır olması manasına kullanılmıştır. 

Ibadete dair olanlar gibi ahlaka dair kavramlar da insanın manevi kemaline 

hizmet  eder  tarzda  tanzim  ve  ifade  edilmiştir.  Ahlaki  kavramlar  içerisinde 

iyiliği temsil eden “sıdk” ve “ihlas” ile kötülüğü temsil eden” yalan” ve “riya” 

en genel ve merkezî konumda olanlardır. Bütün ahlaki tutum ve davranışlar 

“sıdk” ve “ihlas” ile değer kazanır. “Yalan” ve “riya” ile anlamsızlaşır, değerini 

yitirir ve kötü hâle gelir.

Divan-ı Hikmette yüzlerce tasavvufi kavram bulunmaktadır. Bu kavramların 

her biri “Hakikat”e ermeye ve “Hakikatler hakikati”ni “bilmeye”/“marifete” 

matuftur. Bu amacı gerçekleştirebilmek için “pir”, şeyh”, “mürşid” gibi ad-

lar verilen bir yol göstericiye ihtiyaç vardır. Ayrıca, insanı hak ve hakikatten 


Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî 

 567


uzaklaştıran şeyleri; dünyayı hatta ukbayı terk etmek, Hakk’ı her an hatırda 

tutmak/anmak, nefsani arzulara direnmek ve aşk ile Hakk’a yönelmek şarttır.

Bütün  bunları  yerine  getirmeye  çalışan  kimse  ahirette  türlü  nimetlerle 

ödüllendirilecektir. Bunların en büyüğü ise uğruna aşkla yandığı Didar-ı Hakk 

olacaktır.


Yüklə 6,61 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   45   46   47   48   49   50   51   52   ...   59




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin