Himmet KONUR
*
Giriş
Divan-ı Hikmet, Ahmed Yesevî ve takipçileri tarafından kaleme alınmış
bir Türk-Islam Edebiyatı ürünüdür. Islami ve tasavvufi muhteva bir bütün
olarak eserin tamamına nüfuz etmiştir. Bu açıdan bakıldığında eserde yer alan
kavramların hemen tamamının dinî ve tasavvufi nitelik taşıdığını söylemek
yanlış olmaz.
Divan-ı Hikmet’e yakından bakıldığında Ahmed Yesevî ve takipçilerinin
büyük birer Islam âlimi ve mutasavvıfı oldukları; zamanlarında cari olan ilmî
ve tasavvufi birikimi iyi hazmettikleri ve bu birikimi manzum olarak dile ge-
tirdikleri görülmektedir.
Eserde Ahmed Yesevî’nin dünya hayatı yanında manevi hayatından da
bahsedilir. Işin bu boyutu henüz dünyaya gelmeden önceki ruhlar âlemine ka-
dar dayanır. Ezelde Hakk ona “Elestü birabbiküm? [Ben sizin Rabbiniz değil
miyim?]” demiş, onun ruhu da -diğerleri gibi- “belâ [Evet]” demiştir. Miraç
sırasında Hakk Mustafa onun ruhunu görmüş ve daha bedene girmeden önce
nasıl kemal bulduğunu Cebrail’e sormuş, Cebrail de ona “Elest” hadisesin-
den bahsetmiştir. Hakk Mustafa ona “evladım/ferzendim” diye hitap etmiş,
bunun üzerine bütün ona ruhlar selam durmuştur.
1
Ana rahminde belirginleşince “zikir söyle” denilmiş, bu esnada bütün
azaları titremiş ve ruhu bedenine girmiş, kemikleri [bile] “Allah” demiştir.
2
*
Prof. Dr., Dokuz Eylül Üniversitesi, Ilahiyat Fakültesi, Tasavvuf Anabilim Dalı Öğretim Üyesi
1
Hoca Ahmed Yesevî, Divan-ı Hikmet, Haz: Hayati Bice, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, An-
kara, 2015, s. 66-67. (Yukarıda belirttiğimiz gibi Divan-ı Hikmet Ahmed Yesevî ve takipçileri
tarafından oluşturulmuştur. Eserde Ahmed Yesevî’ye ait olmayan hikmetler de bulunmak-
tadır. Mesela bir hikmette Ahmed Yesevî’den yüzyıllar sonra yaşamış olan Nesimi’den de
bahsedilmektedir. Bkz. Divan-ı Hikmet, s. 184.)
2
Divan-ı Hikmet, s. 60.
Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî
549
Dokuz ay, dokuz gün sonra dünyaya gelmiştir. Devamındaki hikmetlerde be-
bekliğinden itibaren hangi yaşta neler yaşadığını sırasıyla anlatmıştır. Bura-
da bahsettikleri onun daha çok manevi hayatı ve bu hayatın aşamaları gibi
görünmektedir. Bahsettiğine göre dünyaya gelmesinin ardından daha dokuz
saat geçmeden göğe uçmuş, arş ve kürsü derecelerini kucaklamış, “innnâ
fetahnâyı (Fetih Suresini)” okumuş, salınan ışık/nur sayesinde cemâli gör-
müştür. Manevi doğumunu izleyen bu hadiseye Hocası da dâhil olur; “Sus
ey cahil, manâ bu [gördüğün]” der. Daha sonra Hakk’ı arayış serüveni başlar.
Bu uğurda çölleri gezer, şeytanla karşılaşır, onu yakalar ve alt eder, zikrederek
kendinden geçer; “fenâfillah” makamına erişir. Arş üstünde namaz kılıp göz-
yaşı dökerek Hakk’a bakar, yalancı/sahte âşık ve sufilerle mücadeleye girişir.
3
Bütün bunlar mana âleminde henüz bir yaşını doldurmadan önce gerçekleş-
miştir.
4
Bir yaşına gelince ruhlar ona pay/hisse verip aralarına alır. Iki yaşına girin-
ce Peygamber Efendimiz gelerek onu görür. Üç yaşında kırklar hâlini sorar.
5
Dört yaşına geldiğinde Hakk Mustafa hurma verir. Bunun üzerine irşada baş-
lar ve nice günahkârı yola getirir. Bu esnada “Hızır Baba” ona yoldaşlık eder.
Manevi hayatının beşinci yaşında/aşamasında kendini ibadete verir; nafile
ibadetleri alışkanlık/âdet hâline getirir. Gece gündüz zikrederek rahatlık/hu-
zur duyar. Altı yaşına gelince insanlardan kaçar, göğe çıkıp meleklerden ders
alır. Yedi yaşına gelince Arslan Baba onu bulur ve sahip olduğu sırları perde
ile örter; onun dünya hayatına yönelmesini sağlar. Aynı yıl Azrail, Arslan Ba-
ba’nın canını alır. Huriler gelip onu ipek kumaşla kefenler, yetmiş bin melek
toplanarak cenaze namazını kılar, ruhunu alıp “ılliyyîn” cennetine götürüler.
Sekizinde sekiz yerden yol açılır, “Hikmet” söylemesi için başına nur saçılır.
6
Daha sonra altmış üç yaşına gelip yer altına girinceye kadar geçirdiği manevi
dönüşümü yıl yıl/aşama aşama anlatır.
7
3
Divan-ı Hikmet, s. 67.
4
Onun başından geçen bu hadiselerin, velâdet-i sâni, velâdet-i maneviye, velâdet-i rûhiyye
gibi adlarla anılan tasavvufî hayata girişinin başlangıç aşamasında gerçekleştiği ifade edilmiş-
tir. Bkz. Ethem Cebecioğlu, “Hoca Ahmed Yesevî”, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
Dergisi, Ankara 1993, c. XXXIV, ss. 99-100; Kadir Özköse, “Ahmed Yesevî ve Dîvân-ı Hik-
met”, Tasavvuf İlmî ve Akademik Araştırma Dergisi, sayı: 16, (yıl: 2006), 295-296.
5
Divan-ı Hikmet, s. 67.
6
Divan-ı Hikmet, s. 68.
7
Divan-ı Hikmet, ss. 69-80.
550
Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî
Her ne kadar henüz sekiz yaşındayken “Hikmet söylemesi için” ona nurlar
saçılmışsa da “Hikmet söyle” emri ilmî birikim sahibi olmasından ve birçok
manevi değişim geçirmesinden sonra gelmiştir. Hikmetlerin hikâyesi böyle
başlamıştır. Bu durum şöyle ifade edilir:
Otuz dörtte âlim olup bilge oldum;
“Hikmet söyle” dedi Rabbim, söyler oldum;
Kırklar ile şarap içtim, yoldaş oldum;
İç ve dışım Hakk nuruna doldu dostlar.
8
Divan-ı Hikmette “Hikmet”
“Hikmet”, Islam düşüncesinde önemli yer işgal eden kavramlardan biridir.
9
Kur’an-ı Kerim, Hadis-i şerifler yanında Kelam, Fıkıh, Tasavvuf gibi Islam
ilimlerine dair kaynaklarda da yer alır. Zamanla tasavvuf alanında edebî bir
tarz ve nihayet bir tür hâline gelmiştir. Divan-ı Hikmet bu edebî türün günü-
müze ulaşan ilk Türkçe örneğidir.
10
Eser, Ahmed Yesevî ve takipçilerinin dile
getirdiği “hikmetler”in bir araya getirilmesiyle oluşturulmuştur.
Hikmetin ne olduğunu anlamak için semantik alanında yer alan bazı kav-
ramlara mutlaka müracaat etmek gerekir. Bunların başında hak ve hakikat kav-
ramları gelir. Hak doğru ve sahih olanı ve olması gerekeni ifade eder. Zıddı
bâtıldır. Bâtıl ise yanlış ve sağlıksız olan, olmaması gereken şeylere denir. Ha-
kikat bir şeyin aslı ve künhü, varlık sebebine uygun tahakkuku anlamlarına
gelir. Hikmet ise hak ve hakikati ifade eden, buldurmaya yarayan ve hak ve
hakikatten bahseden sözlere denir.
Ahmed Yesevî şeriat, tarikat ve hakikat olmak üzere insanın bilmek ve
yaşamak zorunda olduğu üç ayrı kategoriden bahseder.
11
Bir beytinde,
Rivâyettir şeriat, hikmettir hakikat
Mücevherdir tarikat, âşıklara münasip
12
8
Divan-ı Hikmet, s. 74.
9
Islam düşüncesinde hikmetin yeri ve tarihi seyri hakkında bilgi için bkz. Süleyman Uludağ,
Dört Kapı Kırk Eşik, Dergâh Yayınları, Istanbul 2009, ss. 88-103.
10
Divan-ı Hikmet hakkında daha geniş bilgi için bkz. Fuat Köprülü, Türk Edebiyatında İlk
Mutasavvıflar, DIB Yayınları, Ankara 1991, ss. 119-125.
11
Bazı beyitlerde bunlara dördüncü olarak marifet de eklenmiştir. Bu dördüne Türk-Islam Ede-
biyatı’nda “dört kapı” adı verilir.
12
Divan-ı Hikmet, s. 224.
Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî
551
der. Buna göre şeriatı anlamanın yolu rivayetlerden, hakikati anlamanın ve
yaşamanın yolu ise hikmetleri kavramaktan geçer.
Varlığın bir “görünen/zahir”, bir de “görünmeyen/batın” boyutu vardır.
Görünene ilişkin bilgimize “zahir ilmi” görünmeyene ilişkin olana ise “batın
ilmi” denilir. Batın ilmine “hâl ilmi” adı da verilir. Hâl ilmi zahir ilminden
daha üstün olmakla birlikte aralarında ayrılmaz bir bağ söz konusudur. Zira
hâl ilmine giden yol zahir ilminden geçer.
13
Hâl ilmi, zahir ilminin amacına uygun tarzda yaşanmasıyla elde edilir. Bu
nedenle dine dair zahirî bilgileri öğrenmeli, yaşamalı-hayata geçirmelidir.
Ancak dine ilişkin her yaşantı insanı hakikate ulaştırmaz. Bunun gerçekle-
şebilmesi için mutlaka ve mutlaka amacına uygun tarzda yerine getirilmesi
gerekir.
14
Islam’ın temel kaynağı Kur’an-ı Kerim’dir. Kur’an Hakk’ın kelâmı/sö-
züdür. Hakikatleri içerir. Yesevî’nin hikmetleri, hakikatlerin ifadesi olan
Kur’an’ın anlaşılması için söylenmiştir. Yesevî bunu şöyle ifade eder:
Benim hikmetlerim Sübhan’ın fermanı
Okuyup bilsen hepsi Kur’an’ın anlamı
15
Islam’ın diğer bir kaynağı da Peygamber Efendimiz’in hadis-i şerifleridir.
Yesevî,
Benim hikmetlerim hadis hazinesidir
Kişi pay götürmese bil habistir
16
diyerek hikmetleriyle hadis-i şerifler arasındaki ilişkiye işaret eder.
Yukarıda hikmetlerin, hakikatlerin ifadesi olduğundan bahsetmiştik. Ha-
kikatler ezelî- ebedî, sınırsız ve sonsuzdur. Hâl böyle olunca hakikatlerin ifa-
desi de kaçınılmaz olarak sonsuz olacaktır.
17
Buna işaretle Ahmed Yesevî kes-
retten kinaye olarak bir yerde “dört bin dört yüz”, bir başka yerde ise “doksan
dokuz bin” hikmet söylediğinden bahsetmiştir.
18
13
Divan-ı Hikmet, s. 218.
14
Divan-ı Hikmet, s. 264, 308.
15
Divan-ı Hikmet, s. 427.
16
Divan-ı Hikmet, s. 427.
17
Kur’an-ı Kerim’de kelam-ı Rabbani’nin de sonsuz olduğu “Eğer yeryüzündeki ağaçlar kalem,
deniz de mürekkep olsa, arkasından yedi deniz daha ona katılsa, Allah’ın sözleri (yazmakla)
yine de tükenmez…” denilerek bildirilmiştir. Bkz. Lokman, 31/27.
18
Divan-ı Hikmet, s. 143, 154.
552
Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî
Hikmetler aynı zamanda evrenseldir. Hükmü her zaman her yerde baki-
dir. Zaman ve mekânla kayıtlı değildir.
19
Kur’an-ı Kerim ve hadis-i şeriflerin
lafzını değil, manasını esas alan ifadelerdir. Islam düşüncesi tarihinde lafız-
mana ilişkisi konusunda pek çok tartışma olmuş ve hâlâ olmaya devam et-
mektedir.
20
Ahmed Yesevî, manaya önem verenlerin safında yer alır. Kur’an-ı
Kerim’i, Arapçayı ve Farsçayı çok iyi bilmesine rağmen hitap ettiği topluluk
anlasın diye -zamanının âlimleri pek hoş görmese de- hikmetlerini Türkçe
söylemeyi tercih etmiştir.
21
Hoş görmemekte âlimler sizin dediğiniz Türkçeyi
Ariflerden işitsen açar gönül ülkesini
Ayet hadis anlamı Türkçe olsa uygundur
Anlamına yetenler yere koyar börkünü
……………
Miskin, zayıf Hoca Ahmed yedi ceddine rahmet,
Farsça dilini bilerek güzel söylemekte Türkçeyi
22
Yesevî’nin bütün derdi dinî ve tasavvufi hakikatlerin anlaşılmasıdır. Bu
nedenle sade ve basit bir üslup içinde tasavvufi ıstılah, remiz ve işaretlerle
meramını anlatmaya çalışmıştır.
Şeriat, Tarikat, Marifet ve Hakikat
Yesevî’nin din ve tasavvuf anlayışında şeriat, tarikat, marifet ve hakikat
kavramları merkezî yer işgal eder. Bu kavramlar arasında daimî bir ilişki söz
konusudur. Hiçbir zaman biri diğerinden müstağni olamaz. Yesevî, her vesi-
leyle bunlar arasındaki ilişkiyi vurgulamıştır. Bir hikmette bazen bu kavram-
lardan birini, ikisini, üçünü, bazen de dördünü birlikte ele alır.
23
Ona göre şeriat, dinin zahirini/dış yüzünü temsil eder. Canlıların derisi,
hayvanların postu mesabesindedir. Derinin veya postun içinde kalan kısım
ise tarikattır.
24
19
“Garip Ahmed sözü asla eskimez/Eğer yer altına girse çürümez” Bkz. Divan-ı Hikmet, s. 427.
20
Diğer Islamî disiplinler genellikle lafzı esas alarak ibare dilini kullanırken; tasavvuf manayı
esas alarak işaret dilini kullanmayı tercih etmiştir. Bu konuda bkz. Abdullah Kartal, “Çağdaş
Araştırmalarda Tasavvufun Kavramsal Sorunları: Bir Ilmi Kendi Metinleri Bağlamında Anla-
mak”, I. İslami İlimlerde Terminoloji Sorunu Sempozyumu, Ankara, 2006, s. 553-554.
21
Ayrıca bkz. Kadir Özköse, “Ahmed Yesevî ve Dîvân-ı Hikmet”, ss. 300-303.
22
Divan-ı Hikmet, s. 181.
23
Bkz. Divan-ı Hikmet, s. 75, 90, 91, 100, 107, 264, 267.
24
Divan-ı Hikmet, s. 75.
Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî
553
Öncelikle şeriatın gereklerini yerine getirmek gerekir. Fakat bu yeterli de-
ğildir. Şeriat yanında tarikat, marifet ve hakikatin gerekleri de yerine getiril-
melidir.
Şeriatın meydanına özünü koymadan
Tarikatın bahçesinde dolaşmadan
Hakikatin deryasından cevher almadan
Marifet adabını bilse olmaz
25
Ahmed Yesevî şeriat, tarikat ve hakikati yakinin dereceleriyle de ilişkilen-
dirmiş ve şöyle demiştir:
Kul Hoca Ahmed Hakk sözünü söyleyip geçti
Ayne’l-yakîn tarikatta bozlayıp geçti
İlme’l-yakîn Şeriatı gözleyip geçti
Hakka’l-yakîn hakikatından söyledim ben işte
26
Daha önce şeriata post, tarikata asıl denildiğinden bahsetmiştim. Bazı
hikmetlerde marifet ve hakikat için de metaforik ifadeler kullanılmaktadır.
“Vücud şehri”
27
“tevhid ağacı”
28
, “marifet bostanı”
29
, “marifet meydanı”
30
ve “hakikat deryası”
31
gibi ifadelerden anlıyoruz ki “marifet” Varlık şehrinin
meydanı ve bahçesi, “tevhid” bu bahçe veya meydandaki bir ağaç, “hakikat”
ise bu şehrin uçsuz bucaksız okyanusu mesabesindedir.
32
Divan-ı Hikmet’te bu ana kavramlar yanında itikat, ibadet, ahlak ve tasav-
vufa dair birçok kavram yer almıştır.
33
Ancak bütün kavramlar, tasavvufi bakış
açısına göre anlam kazanmıştır. Çalışmamız esnasında her birini tespit etmiş
olmakla birlikte, sayısı yüzleri aşan bu kavramların hepsini burada zikretme
25
Divan-ı Hikmet, s. 267.
26
Divan-ı Hikmet, s. 89.
27
Divan-ı Hikmet, s. 168.
28
Divan-ı Hikmet, s. 285, 360-361.
29
Divan-ı Hikmet, s. 270, 360-361.
30
Divan-ı Hikmet, s. 78.
31
Divan-ı Hikmet, s. 270.
32
Yesevî hikmetlerini bu ve benzeri tasavvufî remiz ve işaretlerle anlatmıştır. Bu konuda kısa bil-
gi için bkz. Mustafa Tahralı, “Ahmed Yesevî’nin Divan-ı Hikmetinde Dinî-Tasavvufî Unsurlar”,
Yesevîlik Bilgisi, (Haz: Cemâl Kurnaz-Mustafa Tatçı), MEB Yayınları, Ankara 2000, s. 189.
33
Ahmed Yesevî’nin din ve tasavvuf anlayışı hakkında kısa bilgi için bkz. Mehmet Demirci,
Türkistan Notları –Yesevî Diyârında 6 Ay-, Kubbealtı Neşriyatı, Istanbul 1996, ss. 90-106.
554
Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî
imkânımız olmadığı için belli başlılarına temas etmekle yetineceğiz. Öncelik-
le itikada dair olanlardan başlamak istiyorum.
İtikadî Kavramlar
Islam düşüncesinde itikadî konular amentü esasları olarak tanzim edil-
miştir. Biz de buna uyarak Divan-ı Hikmet’te yer alan amentü esaslarına konu
olan kavramları gözden geçirmek istiyoruz.
Allah
Amentü esaslarından ilki Allah’a imandır. Divan-ı Hikmet’te her şeyin ya-
ratıcısı, ebedî ve ezelî mutlak varlığı ifade için “Allah” lafzı da dâhil seksenden
fazla isim ve sıfat kullanılmıştır. Esma-i Hüsna olarak bilinen doksan dokuz
ismin büyük çoğunluğu hikmetlerde yer almıştır. Bunların en çok tekrarlana-
nı “Hakk” ve “Allah” ismidir. Isimlerin hemen hepsi Kur’an ve hadis kaynak-
lıdır. Bunların tercümesi mesabesinde “Hocam”
34
, “Canan”
35
, “Server”
36
,
“Perverdigar”
37
, “Yezdan”
38
gibi Farsça, “Ogan Izim”
39
, “Tanrı”
40
, “Bir ve
Varım”
41
gibi Türkçe, “Rahman Igem”
42
, “Tanrı Zatı”
43
, “Izim Cebbar”
44
gibi yarı Arapça yarı Türkçe isimler de bulunmaktadır. Ancak bütün isimler
cümle içerisindeki görevleri ve anlamları itibariyle Türkçe bir kavram hâline
getirilmiştir.
Genellikle isimler içinde en büyüğü/Ism-i Azam “Allah” lafzı kabul edilir.
Bir hikmette Ism-i Azam olarak “Huvallah” lafzı zikredilmiştir.
Ruh-i hâlet zikrullah, Lâ ilâhe illallah
İsm-i Azam Huvallah bu halkanın içinde
45
34
Divan-ı Hikmet, s. 333.
35
Divan-ı Hikmet, s. 350.
36
Divan-ı Hikmet, s. 194.
37
Divan-ı Hikmet, s. 215.
38
Divan-ı Hikmet, s. 83.
39
Divan-ı Hikmet, s. 106.
40
Divan-ı Hikmet, s. 208.
41
Divan-ı Hikmet, s. 78, 100, 172.
42
Divan-ı Hikmet, s. 95.
43
Divan-ı Hikmet, s. 117.
44
Divan-ı Hikmet, s. 305.
45
Divan-ı Hikmet, s. 336.
Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî
555
Melekler
Amentü esaslarından ikincisi meleklere imandır. Divan-ı Hikmet’te “me-
lek” ve çoğulu olan “melâike”
46
yanında dört büyük melek olarak anılan
“Cebrail”
47
, “Azrail”
48
, “Mikail”
49
, “Israfil”
50
in adları anılmakta, “Kirâmen
Kâtibin”
51
ve “Sorucu”
52
meleklerden bahsedilmektedir. Cebrail’in bilge kişi-
liğinden, meleklere önderlik ve imamlığından, Azrail’in can alıcılığından, Is-
rafil ve Mikail’in Arslan Baba’nın cenazesini kabre koyduğundan söz edilmiş-
tir. Genel olarak melekler iyilik yapan, iyi kullar için dua ve niyazda bulunan,
Allah’ın emirlerini yerine getiren varlıklar olarak ele alınmıştır.
Kitaplar
Inanç esaslarından bir diğeri Kitaplara imandır. Görebildiğim kadarıyla
Divan-ı Hikmet’te Kur’an-ı Kerim dışındaki kutsal kitaplardan bahsedilme-
mektedir.
Kur’an, Allah kelamıdır. Onun doğru dürüst okunması/tilavet edilmesi,
anlaşılması, emir ve yasaklarının yerine getirilmesi gerekir.
53
Nitekim 31.
hikmette Kur’an tilavetine özen gösterilmesi, okurken ayetlerin manasına vâ-
kıf olunması, Kur’an’a saygı gösterilmesi gerektiği üzerinde durulmuştur.
54
Mülk
55
, Fetih
56
, Taha
57
, Ibrahim
58
surelerinden bahsedilmiş ve değişik
vesilelerle otuzdan fazla ayete yer verilmiştir. Bunun yanında birçok vesileyle
Kur’an ayetlerine telmihte bulunulmuştur.
59
Yakından bakıldığında Divan-ı Hikmet’in en önemli yazılı kaynağının
Kur’an-ı Kerim olduğu görülmektedir.
60
46
Divan-ı Hikmet, s. 66, 68, 71, 82, 103, 108, 119.
47
Divan-ı Hikmet, s. 66, 87, 105, 107.
48
Divan-ı Hikmet, s. 68, 104-105, 119, 145.
49
Divan-ı Hikmet, s. 105.
50
Divan-ı Hikmet, s. 105.
51
Divan-ı Hikmet, s. 127.
52
Divan-ı Hikmet, s. 119.
53
Divan-ı Hikmet, s. 64, 71.
54
Divan-ı Hikmet, s. 122.
55
Divan-ı Hikmet, s. 190.
56
Divan-ı Hikmet, s. 67.
57
Divan-ı Hikmet, s. 80.
58
Divan-ı Hikmet, s. 361.
59
Telmih yapılan ayetler ve muhtevaları hakkında bkz. H. Ibrahim Şener, “Yesevî Hikmetlerinin
Kaynağı Olarak Âyetler Üzerine Bir Değerlendirme”, Yesevîlik Bilgisi, ss. 199-210.
60
O bir beytinde “Nice ulu kitap”lardan faydalandığını söylemiş ancak herhangi bir kitap ismin-
556
Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî
Peygamberler/Resuller
Divan-ı Hikmet’te Peygamber Efendimizden ve ismi bize ulaşan peygam-
berlerin bir kısmından da bahsedilmektedir. Peygamber Efendimiz için Resûl,
Habîb, Mustafa, Muhammed Mustafa, Hakk Mustafa, Pir-i Mugan, Muham-
med, Ahmed, Mahmud Sultan, Hakk Resul Mustafa Muhammed, Âlem Fahri,
Enbiyalar Hâtemi, Nur-ı Hüda, Dost-ı Huda, Kurret Ayn, Velayetli Muham-
med gibi isimler kullanılmıştır.
Bunlar içinde Hakk Mustafa isminin geçtiği yerlerde
61
Peygamber Efen-
dimiz’in zaman ve mekânla kayıtlı olmayan varlığının kastedildiği; Hakikat-i
Muhammediyye’den bahsedildiği dikkat çekmektedir.
36-41. hikmetlerde
62
kısaca Peygamber Efendimiz ve hayatından, soyun-
dan, 46. hikmette irtihalinden, teçhiz ve tekfininden bahsedilmiştir.
63
Peygamber Efendimizin ravzası
64
, miracı
65
, sünnetine uymanın önemi
66
,
ona salât u selam
67
getirilmesi gibi hususlar üzerinde durulmuştur. Peygamber
Efendimize atfedilen bazı hadisler de kısmen veya tamamıyla zikredilmiştir.
68
Divan-ı Hikmet’te “dört yüz kırk dört peygamber, mürsel, nebi”
69
ifadesi
geçmektedir. Ancak bunların isimleri zikredilmemiştir. Isimleri zikredilenler
ise Adem, Ismail, Yusuf, Musa, Zekeriya, Eyyub, Yakub, Yahya, Süleyman,
Lokman, Ibrahim/Halilullah, Yunus, Isa (aleyhimusselam)’dır. Bunlar genel-
likle hayatlarındaki en dikkat çekici özelliğe atıfla zikredilmiştir.
70
Ahirete İman
Hikmetlerde sık sık “dünya”nın gelip geçici, şom/uğursuz
71
olduğu, ece-
lin her an gelebileceği, kabir azabını, kıyameti, mahşeri, sıratı kısacası ahiret
hayatındaki mükâfat ve cezayı dikkate alarak yaşamak gerektiği vurgulanır.
Divan-ı Hikmet’e göre dünya hayatı ahirete hazırlanma sürecidir. Bu dünya-
den bahsetmemiştir. Bkz. Divan-ı Hikmet, s. 331.
61
Divan-ı Hikmet, s. 66-69, 73, 80.
62
Divan-ı Hikmet, s. 129-138.
63
Divan-ı Hikmet, s. 143.
64
Divan-ı Hikmet, s. 177.
65
Divan-ı Hikmet, s. 63.
66
Divan-ı Hikmet, s. 65, 85, 86, 208.
67
Divan-ı Hikmet, s. 69- 194.
68
Bkz. Divan-ı Hikmet, s. 96, 243, 410.
69
Divan-ı Hikmet, s. 237.
70
Divan-ı Hikmet, s. 70, 78, 125, 151,160, 164, 172, 180, 249, 255, 292, 248-249, 359, 363,
364, 365, 383, 409.
71
Divan-ı Hikmet, s. 64, 86, 101, 121.
Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî
557
da yapılan her şeyin ahirette bir karşılığı olacaktır. Iyiler cennet nimetleriyle
ödüllendirilecek, kötüler cehennem azabıyla cezalandırılacaktır.
Cennet nimetlerinin en üstünü Allah’ın Vechini, Dîdârını, Cemâlini gör-
mektir. Her ne kadar cehennem korkusu veya cennet ümidi ile kulluk etmek
de makbul ise de en üstünü Allah’ın Dîdârını/Cemâlini görmek için yapılanı-
dır.
72
Ahmed Yesevî her fırsatta bunu dile getirmiş ve bütün hayatını O’nun
Dîdâr’ını/Cemâlini görmek için çabalamakla geçirmiştir.
73
Hikmetlerini de
Dîdâr’a/Cemâl’e talip olanlar için yazmıştır.
74
Dostları ilə paylaş: |