830
aktarılması adına esaslı görevler üstlenirler. Türk dilini, ilim,
eğitim ve edebiyat
dili haline getirerek onu dünya dili sahnesine taşırlar. Bunlardan biri de Türk şiir
dilinin üstadı Fuzûlî’dir.
Fuzûlî, 16. yüzyılda Türk dili ve edebiyatı içerisinde yetişen, coşkun
söyleyişleriyle Türk şiir dilini zirveye taşıyan en şöhretli şairlerden biridir. Hayatı
hakkındaki bilgiler, son derece sınırlıdır. Kendisinin naklettiği bilgilere göre asıl
adı Mehmed, baba adı ise Süleyman’dır. Doğum tarihi kesin olarak bilinmez.
Ancak kimi kaynaklar, O’nun 1480’de veya bu tarihten birkaç yıl sonra dünyaya
gelmiş olduğunu ifade eder. Diğer taraftan Doğum tarihi gibi şairin doğduğu yer de
kesinlik taşımaz. Bağdat havalisinde yetişmesinden dolayı, Latîfî, Ahdî, Sâm
Mirzâ, Âlî Mustafa ve Âşık Çelebi gibi tezkire yazarları O’ndan Bağdatlı Fuzûlî
diye bahs ederler. Yine 1586 yılında Tezkiretü'ş–şuara’yı yazan Kınalızâde Hasan
Çelebi, şair’in Hilleli olduğunu söyler. Riyazi ise 1609’da kaleme aldığı Riyâzü'ş-
şuara’da Kerbelâ’da doğduğunu anlatır. Fuzûlî de Türkçe Divanı’nın önsözünde
Irak-ı Arab’da doğup büyüdüğünü ve tüm ömrü
boyunca başka beldelere
gitmediğini, Kerbelâ toprağının başka memleketlerin toprağından daha şerefli
olduğunu belirtir. Bu yüzden, tüm bu bilgiler ışığında aşk ve muhabbet şairi
Fuzulî’nin hayatını kesin hatlarıyla ortaya koymak ve tespit etmek çok da mümkün
değildir. Her ne kadar Üsküdar Hacı Selim Ağa Kütüphanesindeki bir Hadîkatü’s-
süeda yazması ketebe kaydında “Tatar asıllı” olduğu
yönünde ibare bulunsa da
Sadîkî’nin 1598’de yazdığı Mecma’u’l-havâs’a göre Fuzûlî, menşe itibarıyla,
Büyük Selçuklular zamanında Irak’a gelip yerleşmiş bulunan Oğuz boyunun Bayat
aşiretindendir (Mazıoğlu, 1986, s. 5-6-7; Karahan, 1996, s. 240-246).
Fuzulî, iyi bir tahsil görmüştür. Eserlerine baktığımızda O’nun devrinin tüm
ilimlerine vakıf olduğunu söyleyebiliriz. O, yaşadığı çevrenin uygun olması
hasebiyle, Arap ve Fars dillerini mükemmel bir şekilde öğrenir; Türkçe yanında
Arapça ve Farsça şiirler de yazar. Ömrünü uzun müddet aklî ve naklî ilimleri elde
etmeye, hikemî ve hendesî bilgileri edinmeye harcar. Ardından tefsir ve hadis
ilimleriyle uğraşır. Fuzûlî, ilk edebî zevkini ve edebî ilimleri doğum ve ölüm tarihi
kesin olarak bilinmeyen ve Anadolu şairleri üzerinde esaslı tesirleri bulunan 15.
yüzyıl Azerî edebiyatının meşhur şairi Habîbî’den alır. Yavuz Sultan Selim
devrinde, Osmanlı sarayına kadar gelebildiği düşünülen bu sanat erbabı
aşk ve
muhabbet şairi Habîbî, dilinin sadeliğiyle, coşkulu anlatımıyla, samimi ifade ve
üslubuyla Fuzûlî’nin şiir ve edebiyat dünyasının şekillenmesinde mühim rol oynar.
Fuzûlî’nin gönlünde şiir sanatının ve zevkinin inşasına mimar olur. Bu yüzden,
Fuzûlî O’na derin hürmet ve muhabbet besler, Türkçe söyleyişlerinin güzelliğine
kapılır. O’nun “
Ger seniŋ çün ḳılmasam çâk ey büt-i nâzik-beden
” mısraıyla
başlayan beş beyitlik gazelini tahmis eder (Sadıkoğlu, 1996, s. 374-375;
Akyüz
vd., 1990, s. 295-296):