Darabe meselen : örnek verdi, isnad etti



Yüklə 1,08 Mb.
səhifə11/100
tarix24.05.2020
ölçüsü1,08 Mb.
#31493
1   ...   7   8   9   10   11   12   13   14   ...   100
Arab Azer1

cufâen

: çözülüp dağılarak

cuile

: kılındı

culûden

: deriler

culûdu

: ciltler, deriler

culûdu-hum

: onların ciltleri, derileri

culûdu-kum

: ciltleriniz, derileriniz

cumia

: toplandılar, biraraya getirildiler

cumleten

: toplu olarak, bütün olarak

cunâha

: günah

cunâhun

: günah: bir günah

cunden

: ordu, yardımcılar

cunde-nâ

: ordumuz, ordularımız

cundun

: askerler: ordu, ordular

cunneten

: siper olarak, siper: kalkan,

cunuben

: cünup olarak

cunûbu-hâ

: yanları üzerine

cunûbu-hum

: (onların) yanları

cunûdin

: ordular

cunûdu

: ordular

cunûdu-hu

: onun orduları

cunûdun

: ordular, askerler

curuzen

: üzerinde nebat bulunmayan çorak, kuru toprak

cuyûbi-hinne

: (onların) yakaları

cuzâzen

: cüz cüz, parça parça

cuz'en

: bir parça: cüz, bir kısım

cuzûı en nahli

: hurma ağacının gövdesi

cuz'un

: bir kısım, bir bölüm, bir grup

dâbbeten

: dabbe

dâbbetin

: (yürüyen) hayvanlar

dâbbetu el ardı

: dabbetul ard, erda adı verilen bir nevi ağaç kurdu

dabhan

: nefes nefese

dâbire

: arkası

da'fen

: zayıflık, kuvvetsizlik

dâfikın

: kuvvetle atılan

da'fin

: güçsüz, zayıf

dahale-hu

: oraya girdi

dâhıdatun

: bâtıl, geçersiz

dâhıken

: gülerek

dâhıketun

: gülen (yüzler)

dâhırîne

: alçalmışlar olarak, hakir ve zelil olarak

dâibeyni

: ikisi de adet üzere (sünnetullah ile) devamlı hareket halinde

daîfen

: küçük, güçsüz

dâimun

: süreklidir, daimîdir

dâiretu

: hezimet, dönüş

dâiye allâhi

: Allah'a davet edene

dalâlen

: dalâlet, sapıklık

dalâlike

: senin dalâletin (doğru olan şeyden uzaklığın, sapman)

dalâlin

: dalâlet, yanılgı

dalaltu

: dalâlette olursam

dalle

: saptı (kaybettikleri dereceler, kazandıkları derecelerden daha fazla oldu)

dâllen

: dalâlette olanların arasında olma, dalâlette olma, hidayette olmama

dâllîne

: dalâlette olanlar

dallû

: saptılar, dalâlete düştüler

dallû

: kayboldular, gizlendiler

dâmirin

: develer

dânin

: yakın

danken

: dar, sıkıntılı

darabe

: örnek verdi

darabe (meselen)

: örnek verdi, isnad etti

darabe allâhu

: Allah (misal) verdi

darabe allâhu meselen

: Allah örnek (misal) verdi

darabnâ

: vurduk, yatırdık, uyuttuk

darabnâ

: biz (misal) verdik

darabtum

: yürüyüşe, sefere çıktınız

darabtum

: sefere çıktınız

darabû

: (misal) getirdiler, vurguladılar: (örnekler) verdi

darben

: dolaşarak

darben

: vurarak

dâre

: yurt

dâre

: onların ikisinin arası

darebnâ

: biz örnekler, misaller verdik: örnek verdik

dâri-him

: onların yurtları

darrâe

: sıkıntı

darrâe

: şiddetli darlık, zarar

darran

: zarar vermek: bir zarar, ziyan

darren

: bir darlık, zarar

darru-hû

: onun zararı

dâru el huldi

: ebedîlik yurdu

dâru el karâri

: devamlı kalınacak yer, yurt

dâru el muttekîne

: takva sahiplerinin yurdu

daufa

: zayıf, aciz

da'vâ-hum

: onların davaları, duaları

da'vete

: davet, dua

da'vete-ke

: senin davetine

da'veten

: davet, bir tek davet, bir defa çağırma

da'vetu el hakkı

: hakkın daveti

da'vetun

: davet, çağrı

dâvûde

: Hz. Davud

dâvûdu

: Davut

dayfi

: misafirler

dayfî

: benim misafirlerim

dayfi-hî

: onun misafirleri

daykın

: darlık, sıkıntı

dayyıkan

: dar, sıkışık

deâ

: dua etti: çağırdı, davet etti

deâ zekeriyyâ

: Zekeriyya (A.S) dua etti

deâ-hu

: ona dua etti

deâ-kum

: sizi çağırdı

de'an

: sürüklenerek

deâ-nâ

: bize dua etti

deâ-ni

: beni davet etti, çağırdı

deav

: davet ettiler, çağırdılar (istediler)

deav-hum

: onları davet ettiler

deavtu-kum

: sizi davet ettim

deavûllâhe (deavû allâhe)

: Allah'a dua ederler, Allah'a yalvarırlar

de'bi

: durum

de'eben

: âdetiniz üzere, devam ederek, eskisi gibi

def'u allâhi

: Allah'ın defetmesi, yok etmesi

def'ullâhi en nâse

: Allah'ın insanları defetmesi

dehâ-hâ

: onu yayıp döşedi

dehalen

: hile, tuzak, aldatma

dehalû

: girdiler

dehalû-hu

: ona girdiler

dekkâe

: kırıp ufaladı, yerle bir etti

dekken dekken

: parça parça, paramparça

delîlen

: delil

delve-hu

: kovasını

demdeme

: üzerini kapladı

demmerallâhu

: Allah'ın dumura uğrattığı, helâk ettiği

demmernâ

: dumura uğrattık, kökünü kazıdık, yok ettik

demmernâ-hâ

: onu dumura uğrattık, helâk ettik

demmernâ-hum

: onları helâk ettik, yok ettik

denâ

: yaklaştı

deracâtin

: dereceler

derâhime

: dirhemler

derecâtin

: dereceler

dereceten

: derece vardır: bir derece

dereken

: arkadan yetişerek

dessâ-hâ

: onun kusurlarını örtmeye çalıştı

deynin

: borç

dıâfen

: zayıf, kuvvetsiz

dıdden

: mukabil (onların karşısında) olan, hasım

di'fa el hayâti

: hayatın zayıflığı (sıkıntısı)

dı'fen

: iki kat, kat kat

dı'feyni

: iki, misli, iki kat

dif'un

: ısıtıcı özelliği olan (soğuktan korunmak için kullanılan şey)

dıgsen

: yaş ve kuru karışık ot demeti

dihâkan

: dolu

dimâe-kum

: kanlarınız

dîne-hum

: onların dînlerini, bedelini, karşılığını

dînen

: dîn bakımından, dînen

dîni

: dîn: dînimi

dîni allâhi

: Allah'ın dîni

dîni-kum

: sizin dîniniz, dîniniz

dırâran

: zararla, zarar vererek

dıyâin

: ışık, aydınlık

diyâri-kum

: sizin (kendi) yurtlarınız, yurtlarınız

diyetun

: diyet, bedel

dîzâ

: insafsızca (haksızca)

duâe er resûli

: resûlün çağırması

duâe-hu

: onun duası

duâe-kum

: sizin dualarınız

duâen ve nidâen

: çağırarak ve bağırarak

duâen ve nidâen

: çağırarak ve bağırarak

duâfâu

: zayıf, güçsüz

duâi

: duamı

duâi

: çağırma

duâin

: dua

duâu el kâfirîne

: kâfirlerin duası

duâu el kâfirîne

: kâfirlerin duası

duhâ-hâ

: onun duhasını, kuşluk vaktini, aydınlığını (gündüzü)

duhan

: duhan, kuşluk vakti

duhânun

: duman, buhar halinde

duhılet

: girildi

duhûran

: kovularak, kovulmuş olarak

dukket (i)

: parçalandı, dağıldı

dûleten

: elden ele dolaşan mal, servet

dûnallâhi (dûne allâhi)

: Allah'tan başka

dûne

: başka, dışında

dûne zâlike

: bundan başka vardır

dûni

: dışında, başka

dûni allâhi

: Allah'tan başka

dûni-hi

: ondan başka, onun dışında

duribe

: vurdu, yaptı

duribe ... (meselen)

: örnek verildi

duribe meselun

: bir misal, bir örnek verildi

duribet

: vuruldu

durri-hi

: onun zararı

durrîyyun

: inci gibi parlayan

durrun

: darlık, sıkıntı, zarar

E

: mı, mi: mi?

e akrartum

: ikrar ettiniz mi, kabul ettiniz mi

e beşeren

: bir beşere mi

e beşerun

: bir beşer mi

e beşşertumû-nî

: beni mi müjdeliyorsunuz

e cealnâ

: biz kıldık mı

e cezi'nâ

: feryat mı ettik

e ci'te-nâ

: bize mi geldin

e elidu

: ben mi doğuracağım

e ente

: sen mi(sin)

e entum

: siz misiniz

e erbâbun

: Rab'ler mi

e escudu


Yüklə 1,08 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   7   8   9   10   11   12   13   14   ...   100




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin