Резюме статьи на тему «о некоторых особенностях категории
грамматического рода слов из толкового словаря As-Suyuiti под
названием «Аль-Музхир фи улумиллуга ва анваиха» («Аль-Музхир
о науках языка и его областей»).
Данная статья посвящена методам классификации слов,
относящихся всем четырем методам выражения грамматического рода
имен существительных и прилагательных в литературном арабском
языке, использующихся еще во времена великого арабского
лексикографа XV века As-Suyuiti.
В его вышеупомянутом словаре собраны все формы слов,
выражающих грамматический род в литературном, так и в разговорном
языке арабов того времени. Автор исчерпал все языковые единицы,
будь они морфологического, или аналитического и супплетивного
методов, используемые даже в наречиях и диалектах арабских племен,
опираясь при этом на величайшие труды ученых-языковедов,
историков, повествователей и комментаторов, на которых возвышались
Куфийская и Басрийская школы линвистики. В будущем эти две школы
будут сливаться в один единый организм и создавать Багдадскую
школу арабской лингвистики.
Автор воспользовался в своем труде книгами 168 ученых-
лингвистов Арабского Халифата того времени.
Əs-suyutinin “əl-muzhir” əsərində qrammatik cinsin bəzi morfoloji və qrammatik xüsusiyyətlərinə dair
103
Summary of the article on the theme “On some specifications of the
category of grammatical gender of the words from As-Souyutee’s
glossary called “Al-Muhzir fi ulumil-lugha wa enwaiha”
(“Al-Muzhir is about science of language and its spheres”).
The given article is dedicated to the methods of classification of the
words, regarding all the four methods to express grammatical gender of the
nouns and adjectives in the literary arabic, which had been used at the times
of As-Souyutee, the great arab lexicographer of the fifteenth century.
All forms of the words expressing grammatical gender in literary and
spoken language of arabs of that time are collected in his above-mentioned
dictionary. The author has settled all language units of morphological,
analytical and suppletive methods, used even in dialects of Arab tribes, at the
same time based on the greatest works of scientist-linguists, historians,
narrators and commentators on which the linguistics schools of Kuphy and
Basra appeared. In the future these two schools will merge in one single
whole organism and create the Baghdad school of the Arab linguistics.
The author used 168 scientific-linguists’ books of Arab Caliphate of that
time in his work.
Süsən MEHRƏLİYEVA
104
İSTİFADƏ OLUNMUŞ ƏDƏBİYYAT
1. Qurani-Kərim (tərcüməsi)
2. Qurani-Kərim (ərəbcə)
3. Qurbanov A., Ümumi dilçilik, I və II cildlər, Bakı- “maarif”
nəşriyyatı, 1983.
4. Гранде Б.М., Курс арабской грамматики в спавнительно-
историческом освешшении, издательство Восточной литературы,
Москва-1963.
5. Гранде Б.М., Введение в сравнительное изучение семитских язы-
ков, издательство «Наука», Главная редакция восточной литературы,
Москва, 1972.
6. Дяконов И.М. Языки древней переднеу Азии, Издательство
«Наука», Москва, 1967.
7. Musayev O., İngilis dilinin qrammatikası. «Maarif» nəşriyyatı,
Bakı-1996.
8. Məmmədəliyev V.M., Kufə qrammatika məktəbi, Bakı – 1988.
9.
لاعلا
ةغللا مولع يف رھزملا ، يطويسلا نيدلا للاج نمحرلا دبع ةم
ةرھاقلا ، اھعاونأو
1
10.
ةيبرعلا ةغللا ملع ، يزاجح يمھف دمحم روتكدلا
:
نراقم يخيرات لخدم
عيزوتلاو رشنلاو ةعابطلل بيرغ راد ، ةيماسلا تاغللاو تارقلا ءوض يف
، ةرھاقلا ،
1998
Milli kimlik ve din olgusu
105
MİLLİ KİMLİK VE DİN OLGUSU
Dr. Mehriban QASIMOVA
∗
Dini, semboller sistemi olarak ele alan Amerikan antropologu Geertz, bu
semboller sisteminin insanlarda etkili ve uzun süre devam eden ruh hallerinin
ve güdülerinin oluşmasında rol aldıklarını belirtmiştir. Öyle ki, bu ruh halleri
ve güdüler yegane gerçeklik olarak görünür.
1
Anthony F.C. Wallace gibi
antropologlar da dini, doğaüstü varlıklar, kudretler ve kuvvetlerle ilgili inanç
ve ayin olarak tanımlar ve dinsel inançların dualar, ilahiler, mitoslar, masallar,
standartlar ve ahlak üzerine buyruklar gibi sözel tezahürlerini de dikkate
alırlar.
2
Wallece mitlerle rasyonelleştirilmiş ritüeller bütününü (törenleri),
dinin esas fenomeni veya aksiyon halindeki din olarak isimlendirir.
3
Bazı antropologların törenleri, geçiş törenleri ve yoğun dönem törenleri
başlıklarında toplamaları
4
ve izah etmeleri bize törenlerin sosyal yaşama
etkilerini açıklama imkanı vermiştir. Mesela geçiş törenlerinin bireyin hayatı
boyunca aşamalarla ilgili olduğu ve yoğun dönem törenlerinin ise kriz
dönemlerinde bireylerin kaynaşmasını sağlayarak grubu bir arada tutması
5
sosyoloji açısından önem arz etmektedir. Şöyle ki, yoğun dönem törenleri,
grubun yaşamında ortaya çıkan sorunların aşılması maksadını gütmesi, bu
törenlerin geçiş törenlerinden farklı olarak, bireyi topluma kazandırmanın
yanında toplumun birlikteliğini korumaya yönelik olduğunu da gösterir.
Geçiş törenlerine çocukların erkekliğe geçiş töreni olarak da bilinen sünnet
törenini örnek verirsek, burada bir başka kimlik kazanma da söz konusudur.
∗
BDU İlahiyyat Fakultəsi Müəlliməsi.
1
Geertz, Clifford, The Interpretation of Cultures, Basic Books, Inc.,Publisbers, New
York, 1973, s 90.
2
Kottak, Conrad Phillip, Antropoloji, çev: Altuntek, Serpil N., Ütopya yay., Ankara,
2002, s 466.
3
Haviland, William A., Kültürel Antropoloji, çev: İnaç, Hüsamettin; Çiftçi, Seda,
Kaknüs yay., İstanbul, 2002, s 410.
4
Haviland, William A., a.g.e., s 421
5
Haviland, William A., a.g.e., s 421
Dr. Mehriban QASIMOVA
106
Bir dini kimlik, Müslümanlık. Çocukların dini kimliği böyle bir törenle
kazanması, yöresel olarak farklı yaş aralıklarında mümkündür. Bu törenle
çocuk Müslüman kimliğini kazanmakla birlikte, çevresinin ve toplumunun
Müslüman kimliğine vermiş olduğu değeri ve önemi de anlamaktadır.
Yoğun dönem törenleri sadece kriz durumları ile sınırlandırılmamaktadır.
Bireylerin duygularını ifade etmesini ve grup içi bütünlüğün sağlanmasını
amaçlayan
6
yoğun dönem törenleri aynı zamanda bir kimlik aşılaması
olduğundan, hem kriz dönemlerini, hem de hoşnutluk dönemlerini kapsar. Düğün
törenleri de cenaze törenleri gibi, kültürel ve dinsel özellikler taşıyarak bireylere
içinde bulundukları toplumun ruhunu empoze edip bir kimlik kazandırırlar.
Anlaşıldığı gibi ritüellerin büyük bir kısmı bilinç yükseltme kapasitesine sahip
olduğundan, topluluk sınırlarının onaylanması ve pekiştirilmesinde başvurulan
simgesel düzeneklerde ritüelin öncelik kazanması şaşırtıcı değildir.
7
Asıl dinsel işleviyle az çok ilgili olan toplumbilimsel rol içermeyen tek
bir dinsel törenin olmadığını savunan Malinowski, bu toplumbilimsel yönün
önemini, yapılan törenin dinsel bir yükümlülükten başka toplumsal bir
zorunluluk haline sokmasında görmektedir.
8
Şöyle de ifade edebiliriz; dinsel
törenler toplumda kendini zorunluluk haline getirerek gelenek halini almakta
ve dinsel yükümlülüğünün yanısıra toplumsal bir zorunlulukla kendini
göstermektedir. Toplumun kültürüne yerleşen dinsel tören, böylece bir
sosyal birikim ve sosyal miras olarak vücuda getirilmiş olmaktadır.
9
Bütün dinlerin psikolojik ve sosyolojik fonksiyonları vardır ki, kriz
dönemlerinde, aşılması zor problemlerin çözüme kavuşturulmasına yardımcı olurlar.
Şöyle ki, insanlarda doğru ve yanlış bilincini oluşturarak, insanların doğruyu ve
yanlışı ayırt etmelerini sağlarlar. İnsan ile yüce varlıklar arasında bir bağ oluşturan
din, yerel geleneklerin öğrenilmesinde bir eğitim aracı olarak kullanılır ve en
önemlisi din, sosyal dayanışmanın sağlanmasında apayrı bir rol üstlenir.
10
6
Malinowski, Bronislaw, Yabanıl Toplumlarda Suç ve Gelenek, çev: Yeğin, Şemsa,
Epsilon yay., İstanbul, 2003, s 55.
7
Cohen, Anthony P., The Symbolic Construction of Community, edit: Hamilton,
Peter, Routledge, London, 1989, s 50.
8
Malinowski, Bronislaw, a.g.e., s 56.
9
Aslantürk, Zeki; Amman, M.Tayfun, Sosyoloji (Kavramlar, Kurumlar, Süreçler,
Teoriler), İFAV yay., İstanbul, 1999 , s 196.
10
Haviland A.William, a.g.e., s 407.
Milli kimlik ve din olgusu
107
Sosyal değişimde dinin rolü ile ilgili herhangi bir tartışma, aslında
kültürün bilişsel tarzıyla ilgilidir. Bu noktada “bir kültürde insanların
kendileriyle ve kendi eylemleri ile ilgili düşünmelerinde esas yönler
nelerdir” sorusuna açıklık getirilmelidir. Çünkü kültürün bu özelliği dini
inancın kendine özgü bir parçası olup, sosyal değişim üzerindeki dinin
etkisini biçimlendiren bazı faktörleri de içermektedir.
11
Kültürün bilişsel çatısı için dinsel eylem merkezi midir? Dini eylemlerin
yaygın olduğu kültürlerde insanların değişme için farklı yollara başvuracağı
ihtimal dışıdır. Bu düşünceye göre, eğer farklı eylem biçimleri ortaya
çıkarsa, bu sefer dini kimliksiz grup düşüncesi onlar için imkansız
olduğundan insanlar muhtemelen daha fazla kuşkuya düşeceklerdir. Bu
yüzden dinin, grubun ortak eylemleri için önemsiz olduğunu tasavvur bile
edemezler. Mesela Latin Amerika’sının hemen hemen her tarafında,
insanların çoğunun hayat felsefesi dinle doyurulmuş ve bu din sosyal
eylemin uygulanabilir ve can alıcı potansiyeli olmuştur.
12
1960 sonu çekişmesi esnasında Kuzey İrlanda’da bağımsız radikal
politik akım olarak ortaya çıkan “Demokrasi İnsanları” tamamen düzensiz ve
kuraldışıydılar, çünkü o toplumda mezhebe bağlı olmayan sosyal grup
birçok kimse için tasavvur edilemezdi. Birleşmiş Milletlerde ise, buna
karşılık olarak, dinsel olmayan eylemler hem normal hem de makuldür, bu
kısmen, kilise ve devletin ideolojik ayırımından dolayı olmuştur, fakat aynı
zamanda da modern toplumda kurumsal fark gözetmenin yüksek düzeyde
olmasından ileri gelirdi. Dini kurumlar diğer kurumlardan örneğin ekonomik
ve politik olanlardan ayrıdırlar. Bu iki kültürel ortam arasındaki fark sadece
sosyal yapı ile ilgili değil, aynı zamanda o ortamdaki kişilerin kendileri ve
kendi eylemleri ile ilgili karakteristik düşünme biçimleri ile ilgilidir.
13
Dolayısıyla toplumsal gelişimde kültürün bilişsel yönü önem arz ederek
mühim faktör olarak ele alınır. Çünkü gelişim sürecinde kültürün
vazgeçilmez unsuru olan din faktörü de değişimle etkileşim içinde
bulunmaktadır. Bu açıdan dinin tarifini yeniden ele alırsak:
11
McGuire.,Meredith B., Religion: The Social Context, Wadsworth Publishing
Company, California, 1992. s 232.
12
McGuire.,Meredith B., a.g.e., s 232
13
McGuire.,Meredith B., a.g.e.s 232-233.
Dr. Mehriban QASIMOVA
108
Din veya dini sistemler en az şunları içermeliler:
1.“Olağanüstü”, kutsal; veya Durkheim’in söylediği gibi, sıradan obje ve
olaylardan farklı olarak insan hayatının manası itibariyle bağımlı olduğu
varlıklarla ilişkisi açısından insani konu ve çıkarların faydacı ve kullanışsal
özelliklerini içine alan az veya çok bütünleşmiş bir inançlar kümesini;
2. Kutsallık niteliği taşıyan ve insanların dinsel alanda açığa vurduğu
duygusal halleriyle ilgili semboller, objeler, davranışlar, bireyler, deneysel
ve deney dışı bir sistemi, kısaca, anlamlı bir semboller sistemini;
3. Önemli ve çoğu defa mecburi olarak, ilgili bulunduğu inançlar
karmaşası ışığında yorumlanan, fakat hiçbir sonuca ulaştırmadığı için günlük
hayatın gerekli çıkarları açısından faydasız olan az veya çok kesin olarak
belirlenmiş eylemler kümesini;
Bu eylemler genellikle değişik fırsatlar için belirlenmiş olacak, ancak
diğerleri için yasak edilecek ve belki de sosyal gruplarda farklı statülerine
göre ayırıma tabi tutulacaktır.
4. Bir dereceye kadar ortak inançlarını paylaşan ve hissettikleri şeye
iştirak eden “biz”, yani Durkheim’in “moral topluluk” olarak isimlendirdiği
toplumu bir araya getiren etkinliklerin bütünleşmiş sistemi;
5. İnsanların doğaüstü alem ile ilişkileri dolayısıyla onun manevi
değerleri ile derinlemesine ilgili olan ve uğruna yaşaması istenen gayeleri ve
uyması beklenen davranış kurallarını içeren duyguyu.
14
Şimdi bu
özellikleriyle dini ele aldığımız zaman yukarıda söz konusu olan problemlere
şu sorularla yaklaşabiliriz: Kültürde dini roller ve kimlikler bireysel
eylemlerin önemli biçimleri midir; ve bu, kültürde birey için dini kimlik
veya özel dini rol anlamına mı geliyor ve dini roller makul liderlik biçimleri
midir? Dinin bireyin kendisi hakkında veya başkalarının onunla ilgili karar
almasında önemli olduğu kültürlerde, din, dini rollerin daha az makul olduğu
kültürlere nispetle, büyük olasılıkla değişim için önemli bir araçtır. Dinin bu
yönleri göstermektedir ki, dinin inanç hoşnutluğu sosyal değişim üzerinde
onun tesirini belirler, fakat aynı zamanda o kültürde insanların bilişsel
çatısının temelini de oluşturur.
15
14
Lessa, William A.; Vogt, Evon Z., Reader in Comparative Religion, An
antropological approach, Harper Collins Publishers, New York, 1979., s 63.
15
McGuire.,Meredith B., a.g.e.s 233.
Milli kimlik ve din olgusu
109
SUMMARY
National identity is an ethical and philosophical concept whereby all
humans are divided into groups called nations. Members of a "nation" share
a common identity, and usually a common origin, in the sense of ancestry,
parentage or descent. Cultural identity remarks upon: place, gender, race,
history, nationality, sexual orientation, religious beliefs and ethnicity. A
nation is a defined cultural and social community. Members of a "nation"
share a common identity, and usually a common origin, in the sense of
history, ancestry, parentage or descent.
РЕЗЮМЕ
Поиски национальной идентичности на определенном этапе
развития культуры становятся важным фактором не только в процессе
ее самопознания, но и в выстраивании ее отношения с внешним миром.
С другой стороны, можно утверждать, что сами межкультурные
контакты неизбежно приводят к постановке проблемы национальной
идентичности. Формирование историко-культурных ареалов зачастую
происходит вокруг определенных элементов культуры, например,
языка или религии. В этом смысле мы говорим: "романская культура",
"мир ислама", "христианская культура".
Dr. Mehriban QASIMOVA
110
BİBLİYOGRAFYA
Geertz, Clifford, The Interpretation of Cultures, Basic Books,
Inc.,Publisbers, New York, 1973
Kottak, Conrad Phillip, Antropoloji, çev: Altuntek, Serpil N., Ütopya
yay., Ankara, 2002
Haviland, William A., Kültürel Antropoloji, çev: İnaç, Hüsamettin;
Çiftçi, Seda, Kaknüs yay., İstanbul, 2002
Malinowski, Bronislaw, Yabanıl Toplumlarda Suç ve Gelenek, çev:
Yeğin, Şemsa, Epsilon yay., İstanbul, 2003
Cohen, Anthony P., The Symbolic Construction of Community, edit:
Hamilton, Peter, Routledge, London, 1989
Aslantürk, Zeki; Amman, M.Tayfun, Sosyoloji (Kavramlar, Kurumlar,
Süreçler, Teoriler), İFAV yay., İstanbul, 1999
McGuire.,Meredith B., Religion: The Social Context, Wadsworth
Publishing Company, California, 1992
Lessa, William A.; Vogt, Evon Z., Reader in Comparative Religion, An
antropological approach, Harper Collins Publishers, New York, 1979
Zevâid Kavramı ve Edebiyatı
111
ZEVÂİD KAVRAMI VE EDEBİYATI
Dr. Namiq ABUZƏROV
Sözlük ve Istılah Anlamı
“Z-y-d” kökünden gelen “Zevâid” kelimesi “fazlalık”, “artan”, “ilave”,
“fazla” anlamlarına gelen “zâid”in çoğuludur.
1
Zevâid’le ilgili eser telif etmiş hadis alimleri eserlerinin mukaddime
kısmında kaydedecekleri hadislerin şartlarını açıklamakla yetinerek
zevâid’in ıstılâhî anlamına kısmen değinmişlerdir. Şihâbuddîn Ahmed b. Ebû
Bekir el-Bûsîrî (ö.840/1436), İbn Mâce’nin zevâidini ihtiva eden Misbâhu’z-
zücâce isimli eserinin mukaddimesinde kendi şartını şöyle açıklamaktadır:
“Eğer herhangi bir hadis İbn Mâce hariç Kütüb-i Sitte’nin diğer eserlerinde
veya herhangi birinde yalnız bir sahâbî’den nakledilmişse ve aynı rivayetin
İbn Mâce’deki versiyonu farklı bir hüküm içermiyorsa onu zâid hadis olarak
almadım. Fakat rivayet iki veya daha çok sahabî’den naklediliyorsa ve İbn
Mâce bu sahâbîlerden yalnız birinin tarikini tercih etmişse ve aynı tarik diğer
eserlerde yer almıyorsa, metin aynı olsa dahi bu rivayeti zâid olarak
zikrettim.”
2
Bûsirî bu şartını yalnız Misbâhu’z-zücâce’de değil aynı zamanda
10 Müsned’in zevâidini bir araya getirdiği İthâfü’l-hiyere”de de
zikretmektedir.
3
Zevâid müelliflerinden bir diğeri olan Nûreddîn el-Heysemî
bazı eserlerinde herhangi bir zevâid şartından bahsetmezken
4
diğerlerinde
cem edeceği hadislerin özelliklerini kaydetmektedir. Örneğin Ahmed b.
Hanbel’in Kütüb-i Sitte’ye göre zevâidini bir araya getirdiği eserindeki
hadislerin özeliklerini şöyle sıralamaktadır: “İmam Ahmed’in ve oğlu
Abdullah’ın yalnız başına rivayet ettiği (درفنا) merfu hadislerin tamamını, şaz
hadislerini ve ek bilgi ihtiva eden rivayetlerini zikrettim”
5
İbn Hacer el-
1
İbn Manzûr, Lisânü’l-Arab, III, 198; Zebîdî, Tâcü’l-arûs, VIII, 155.
2
Bûsirî, Misbâhü’z-zücâce, I, 40.
3
Bûsirî, İthâfü’l-hıyere, I, 33-34.
4
Heysemî, Buğyetü’l-bâhis, I, 145.
5
Heysemî, Ğâyetü’l-maksad, I, 29.
Dr. Namiq ABUZƏROV
112
Askalânî ise el-Metâlibü’l-âliye’nin mukaddimesinde zikretmiş olduğu
zevâid hadislerin özelliğinden bahsederek kendi eserinde Kütüb-i Sitte’de ve
Ahmed b. Hanbel’in Müsned’inde yer almayan, fakat kendisinin belirlediği
farklı Müsned’lerde bulunan ve yalnız bir sahabî’den rivayet edilen hadisleri
veya bu müelliflerin herhangi birinin aynı hadisleri farklı tariklerle rivayet
etmesine rağmen değişik mülahaza arz etmesi durumunda kaydedeceğini
söylemektedir.
6
Zevâid’in konu edinildiği çalışmalarda ise zikri geçen eserlerin
özelliklerinden yola çıkarak zevâid’in ıstılâhî anlamı verilmeye çalışılmıştır.
Şöyle ki, Ebû Abdullah Muhammed b Ca‘fer Kettânî bu ilimle ilgili
çalışmaları zikrederken zevâid’i şöyle tanımlamaktadır: “Bazı kitaplara
nispetle diğerlerinde daha fazla mevcut olan hadisleri toplayan eserlere
zevâid kitapları denir.”
7
Mücteba Uğur’un zevâid tanımı da Kettânî’nin
tanımına çok yakındır: “ Zevâid, meşhur hadis kitaplarında bulunmayan, bir
başka muhaddis tarafından rivayet edilerek müstakil kitaplarda toplanan
hadislere denir”.
8
Her iki tanımda da zevaid hadisleri bir araya getiren
eserlerin özelliğinden söz edilmektedir.
Hadis alimleri herhangi bir hadisin zevâid sayılabilmesi için şu üç
özelliğe sahip olması gerektiğinde ittifak etmişlerdir:
1.
Herhangi bir hadis ne mâna ne de lafız bakımından Kütüb-i Sitte’de
veya bu eserlerden birinde gerek sahabe gerekse sahabe olmayan başka bir
kimse tarafından rivayet edilmemiş olmalı.
2.
Aynı anlamı ifade eden hadis, Kütüb-i Sitte’de mevcut olsa dahi farklı
bir sahabî tarafından rivayet edilmiş olmalı.
3.
Gerek Kütüb-i Sitte’de gerek diğer hadis kaynaklarında rivayet edilen
herhangi bir hadisin metni ve sahabî râvî’si aynı ise, diğer kaynaklardaki
hadisin zâid olan kısmı farklı bir hüküm içermeli.
9
Söz konusu şartlara dayanan son dönem hadis alimleri zevâid’in ıstılah
anlamını vermeye çalışmışlardır. Haldun el-Ahdeb’e göre : “Kütüb-i Sitte
dışındaki musannef eserlerin ihtiva ettiği ve yalnız müelliflerinin tarikleriyle
6
İbn Hacer, el-Metâlibü’l-âliye, III, 22.
7
Kettânî, Hadis Literatürü, s. 373.
8
Uğur, Ansiklopedik Hadis Terimleri Sözlüğü, s. 430.
9
Ahdeb, Zevâidu târîhi Bagdâd, I, 34.
Zevâid Kavramı ve Edebiyatı
113
rivayet edilen hadislerin tamamına veya (metin aynı olsa dahi) farklı
sahabîlerden rivayet edilen hadislere yahut da aynı anlamı ifade etmesine
rağmen hüküm ifade eden ek bir bilgi içeren herhangi bir hadise zevâid
denir.”
10
Abdusselâm b. Muhammed Allûş ise kendisinden önceki tanımları
değerlendirerek zevâid’i şöyle tarif eder: “Zevâid, metninde fazla veya eksik
kelime bulunduran yahut önemli farklılık arz eden yahut başka bir sahabîden
rivayet edilen hadise denir”
11
Söz konusu her iki zevâid tanımı hadis usulü eserlerinde yer almamakla
beraber zevâid kitaplarındaki hadislerin özelliklerini kısmen ifade etmekte
ve herhangi bir hadisin zevâid sayılabilmesi için dört hususu
vurgulamaktadır:
1.
Herhangi bir hadisin Kütüb-i Sitte’de veya bu eserlerin bir yada bir
kaçında yer almaması.
12
2.
Hadis metninde aynı konudaki diğer hadislere nispeten fazla ya da
eksik bir kelimenin mevcut olması.
3.
Herhangi bir hadis metninin aynı konudaki diğer hadislere nispeten
önemli bir farklılık arz etmesi.
4.
Aynı konulu hadisin değişik sahabîden rivayet edilmesi.
Görüldüğü gibi zevâid türü eserlerin Kütüb-i Sitte’yi esas alması
tanımlara da yansımıştır. Zikri geçen hususların ayrıntıları zevâid hadisin
çeşitlerini oluşturmaktadır.
Dostları ilə paylaş: |