Monte Cristo Kontu (epsilon)



Yüklə 0,64 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə31/44
tarix02.01.2022
ölçüsü0,64 Mb.
#37205
1   ...   27   28   29   30   31   32   33   34   ...   44
3913-Monte Cristo Kontu-Alexandre Dumas-Elchin Gen-2002-133s

“Sayın  Başkan,  Makedonya’daki  olaylar  konusunda  Soruşturma  Komitesi’nin  işine  yarayacağına  inandığım  birtakım
gerçekler  konusunda  sizleri  aydınlatmak  isterim.  Ali  Paşa’nın  ölümü  sırasında  onun  yanındaydım  ve  Vasiliki  ile  Hayde’nin
başına gelenleri de biliyorum. Siz bu mektubu okurken ben dışarıda bekliyor olacağım.”
Kont  Morcerf  gözle  görülür  biçimde  heyecanlanmış,  mektup  okunduğu  sırada  bir  ara  kâğıtlarını
düşürmüştü.
“Bu tanık da kim böyle, belki de düşman demem gerek…” dedi sinirli bir sesle.
“Birazdan öğreneceğiz,” dedi başkan. “Komite tanığı dinlemeye hazır mı?”
“Evet,” dedi herkes.
Başkan,  görevliye  tanığı  içeri  almasını  söyledi.  Bütün  gözler  kapıya  çevrilmişti.  Uzun  bir  pelerin
giymiş  bir  kadın  görevlinin  arkasından  içeri  girdi.  Başkan  tanığa  pelerinini  çıkarmasını  rica  etti.
Pelerinini çıkardığında komite üyelerinin karşısında Yunan geleneklerine göre giyinmiş son derece güzel,
genç bir kadın durmaktaydı.
“Hanımefendi,”  diye  başladı  söze  başkan,  “mektubunuzda  Makedonya  olayıyla  ilgili  önemli  bilgilere
sahip olduğunuzu söylüyorsunuz. Ancak o sıralar çok küçük yaşta olmalıydınız.”
“O  sırada  dört  yaşındaydım,  ama  olaylar  beni  çok  yakından  ilgilendirdiği  için  tek  bir  ayrıntıyı  bile
unutmuş değilim.”
“Olayların sizinle ilgisi neydi?”
“Adım  Hayde  sayın  başkan,  Ali  Paşa  ile  sevgili  karısı  Vasiliki’nin  kızı  benim,”  dedi  genç  kadın.  Bu
sözleri söylerken yüzünde kimliğini ortaya koyan öylesine gururlu bir ifade, gözlerinde öylesine soylu bir
bakış  vardı  ki,  üyeler  genç  kadının  yalan  söylemediğinden  emin  olacak  kadar  etkilenmişlerdi.  Bu  arada
Kont Morcerf, genç kadının son sözleri karşısında yıldırım çarpmışa dönmüştü.
“Hanımefendi,” dedi başkan, “kimliğinizi kanıtlayacak delilleriniz var mı?”
“Evet  efendim,”  dedi  Hayde  pelerininden  ipek  bir  çanta  çıkartarak.  “İşte  babamın  hazırladığı  doğum
kâğıtlarım.  Bunlar  da  vaftiz  edildiğimi  kanıtlayan  belgeler;  babam  Müslüman  olmasına  karşın  benim
annemin  dininde  yetişmemi  istemişti.  Son  olarak  da,  ki  bence  en  önemli  kanıtlardan  biri  bu,  annemle
benim  El  Kobbir  adında  Ermeni  bir  tacire  satıldığımızı  gösteren  kâğıtlar  var.  Fransız  teğmen,
velinimetinin kızı ile karısını sattığı bu tacirden dört yüz bin frank almıştı.”
Üyelerin  sesizlik  içinde  dinlediği  bu  sözler  karşısında,  Kont  Morcerf’in  yüzü  bembeyaz  kesilmişti.
Tanığın  belgelerinin  incelenmesi  için  komiteye  bir  çevirmen  çağrılmıştı.  Çevirmen  belgeleri  Fransızca
olarak  okurken,  Arapça  bilen  üyelerden  biri  de  dikkatli  bir  biçimde  özgün  metinden  onu  izliyordu.
Belgede şunlar yazılıydı:


“Ben  yüce  Sultan’ın  hareminden  sorumlu  köle  taciri  El  Kobbir,  Monte  Cristo  Kontu’ndan  aldığım  sekiz  yüz  bin  frank
değerindeki bir zümrüt karşılığında, yedi yıl önce, Makedonyalı Ali Paşa’nın hizmetinde çalışmış Fernand Mondego adındaki
Fransız teğmenden dört yüz bin frank karşılığında satın aldığım ve Konstantinopolis’e vardığımızda ölmüş olan Vasiliki ile Ali
Paşa’nın kızı, on bir yaşındaki Hıristiyan köle Hayde’yi sattığımı kabul ediyorum.
Bu anlaşma Yüce Sultan’ın onayıyla Konstantinopolis’te, Hicri takvime göre 1247 yılında yapılmıştır.
İmza: EL KOBBİR”
Tacirin imzasının yanında Sultan’ın mührü vardı.
Kont  Morcerf  sessiz  kalmıştı,  Hayde’nin  nerede  oturduğunu  anlamaya  çalışıyordu.  Sonunda  onu
gördüğünde bakışları genç kadının üzerinde donup kaldı.
“Konuyla  ilgili  olarak  Monte  Cristo  Kontu’nu  sorgulamamız  da  mümkün  mü  hanımefendi?”  dedi
başkan.
“Kont üç gündür işleri nedeniyle Normandiya’da bulunuyor efendim,” diye karşılık verdi Hayde.
“O halde komitemizi aydınlatan bu kararı vermenizde Kontun payı olmasa gerek. Size tanıklık etmenizi
kim tavsiye etti acaba?”
“Hiç kimse. Fransa’ya gelip babamın ölümüne neden olan hainin burada yaşadığını öğrendiğim günden
beri  bu  fırsatı  bekliyordum.  Kontun  evinde  çok  sakin  ve  herkesten  uzak  bir  yaşam  sürüyorum,  ama
dünyada  olup  bitenleri  izlemek  için  her  gün  titizlikle  gazeteleri  okuyorum.  Bu  toplantıdan  da  gazete
aracılığıyla haberim oldu.”
“Monte Cristo Kontu’nun davranışınızdan haberi yok mu?”
“Hayır efendim, kesinlikle yok. Hatta böyle bir şey yaptığım için bana kızmasından bile korkuyorum.
Ama yine de bugün benim için zafer dolu bir gün, sonunda babamın intikamını alacağım.”
“Bay Morcerf,” dedi başkan, konta dönerek, “bu bayanın Ali Paşa’nın kızı Hayde olduğunu doğruluyor
musunuz?”
“Hayır,” dedi Morcerf. “Bu bayanı ilk defa görüyorum ve bu olayın düşmanlarım tarafından hazırlanan
bir oyun olduğundan kuşkum yok.”
Onun sesini işiten Hayde aniden arkasına döndüğünde Kont Morcerf’i görerek bir çığlık attı.
“Beni tanımıyor musun!” diye bağırdı. “Ama ben seni tanıyorum Bay Fernand Mondego! Babama ihanet
eden Fransız teğmeni! Makedonya Kale’sini satan sendin! Selim’i öldürüp babamı kandıran, annemle beni
El  Kobbir’e  satan  sendin!  Katil!  Katil!  Efendinin  kanı  hâlâ  alnında  duruyor!  Hepiniz  bakın  bu  adama!
Bakın!”
Bu  sözler  öylesine  gerçek  bir  öfkeyle  söylenmişti  ki  herkes  Kont  Morcerf’in  alnına  baktı;  Kont  bile
Ali’nin kanını üzerinde hissetmişçesine elini alnına götürdü.
“Bay Morcerf’in Fernand Mondego olduğundan emin misiniz?” diye sordu başkan.
“Emin  olmak  mı?  Annem  ölmeden  önce  bana  şöyle  demişti:  ‘Bir  zamanlar  Avrupa’nın  en  güçlü
adamının  kızıydın,  kraliçe  olmayı  bekliyordun.  şimdi  seni  bir  köle  yapıp  babanın  başının  direklerde
gezdirilmesine  neden  olan  bu  adama  iyi  bak!  Bir  gün  onun  yüzünü  unutabilirsin,  ama  El  Kobbir’in
altınlarının döküldüğü elindeki o yara izi asla aklından çıkmasın!’ Evet beyler, bu adamı tanıyorum! Beni
hâlâ tanımamış mı ona sorun!”
Hayde’nin ağzından çıkan her söz Morcerf’i bıçak gibi yaralıyor, yüzündeki son kararlılık izlerini de
siliyordu.  Son  sözlerden  sonra  farkında  olmadan  elini  ceketinin  altına  sakladı,  çünkü  gerçekten  de
Hayde’nin sözünü ettiği yara izi oradaydı.
“Cesaretiniz  kırılmasın  Kont  Morcerf,”  dedi  başkan.  “Bu  mahkemenin  adaleti  herkes  için  geçerlidir.
Size  kendinizi  savunma  fırsatı  vermeden  bu  davayı  kapatmayacağız.  Daha  ayrıntılı  bir  soruşturma
yapmamızı  ister  misiniz?  Makedonya’ya  bir  soruşturma  heyeti  gönderebiliriz.  Konuşun  Kont  Morcerf,


kararınız nedir?”
Morcerf yanıt vermedi. Komite üyeleri dehşet içinde bir birlerine bakıyorlardı.
“Kararınız nedir Kont Morcerf?” diye bir kez daha sordu başkan.
“Hiç,” dedi Morcerf zar zor işitilen bir sesle.
“O  halde  Ali  Tebelin’in  kızının  doğru  söylediğini  kabul  ediyorsunuz,  öyle  mi?  Tanığın  öne  sürdüğü
bütün suçlardan sorumlu musunuz?”
Kont  umutsuzluk  içinde  meslektaşlarına  baktı.  Sonra  gözlerini  çatıya  doğru  kaldırdı,  ama  bir  an
kendisini  Tanrı’ın  önünde  hissederek  hemen  gözlerini  indirdi.  Boğazına  dek  kapalı  gömleğinin
düğmelerini gevşetti, sonra da ağır adımlarla salondan çıktı.
“Beyler,” dedi başkan, “Kont Morcerf’i ihanet ve şerefsizlikten ötürü suçlu buluyor musunuz?”
Bütün üyeler hep bir ağızdan “Evet!” diye bağırdılar.
Hayde oylamanın sonuna kadar beklemiş, Kont Morcerf hakkındaki kararı işitmişti. Pelerinini giyerek
üyeleri selamladıktan sonra kraliçelere özgü yürüyüşüyle salondan çıktı.



Yüklə 0,64 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   27   28   29   30   31   32   33   34   ...   44




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin