YİRMİ DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Bay ve Bayan Saint-Meran gömüldükten sonra, Bay Villefort yaşlı kadının son arzusunun bir an önce
yerine getirilmesi için gerekli hazırlıkları yapmaya başladı. Valentine’e haber göndererek salona
gelmesini istedi, Bay d’Epinay’le iki tanığını çağırmayı da ihmal etmedi.
Bu beklenmedik haber evde epey karmaşaya yol açtı. Bayan Villefort bu habere inanamıyordu,
Valentine ise ne yapacağını şaşırmıştı. Hemen büyükbabasının yanına gitmek istedi, ama merdivenlerde
onu yakalayan Bay Villefort kolundan tutup salona gelmesini söyledi. Bayan Villefort ile Edward da aşağı
indiler. Biraz sonra dışarda araba sesleri işitildi. Birinde noter, diğerinde Franz ile arkadaşları vardı.
Herkes salonda toplanmıştı. Noter, kâğıtlarını düzenledikten sonra Franz’a dönerek, “Bay Franz de
Quesnel, Baron d’Epinay siz misiniz?” diye sordu.
“Evet efendim,” dedi Franz.
“Bu evlilik nedeniyle Matmazel Valentine de Villefort’un büyükbabasının mirasından pay
alamayacağını size anımsatmak isterim.”
“Bu konuyu Matmazel de Villefort’un önünde tartışmak beni çok rahatsız ediyor, ama benim istediğim
servet değil, mutlu bir evlilik,” dedi Franz.
Bu sırada Valentine’in yanaklarından iki damla yaş süzüldü. O sırada kapı açıldı ve içeri Barois girdi.
“Beyler,” dedi bir uşaktan beklenmeyecek kadar kesin bir ses tonuyla, “Bay Noirtier derhal Bay
d’Epinay’i görmek istiyor.”
“Valentine,” dedi Bay Villefort, “büyükbabanın yanına çıkıp ona ne istediğini sorar mısın?”
Valentine hemen söyleneni yapmak üzere ayağa kalktı, ama Bay Villefort kararını değiştirdi:
“Bekle, ben de seninle geleceğim,” dedi.
“Özür dilerim efendim ama,” dedi Franz, “madem Bay Noirtier beni görmek istiyor, onun isteğine
uymamız gerekir. Zaten onunla tanışma vaktimiz de gelmişti. Bay Noirtier’nin benim hakkımda pek iyi
duygular beslemediğinin farkındayım; bu durumu değiştirmek için elimden geleni yapacağım.”
Bay Villefort epey rahatsız olmuştu, ancak Franz’ın kararlılığı karşısında bir şey söyleyemedi. Üçü
birlikte Bay Noirtier’nin odasına çıktılar.
Noirtier siyah elbiselerini giymiş onları bekliyordu. İçeri girdiklerinde Bay Villefort, “İşte Bay Franz
d’Epinay,” dedi. “Uzun süredir sizi tanıştırmak istiyorduk, umarım bu sayede iki gencin evliliği
konusundaki kuşkularınız biraz olsun dağılır.”
Noirtier’nin gözlerinde öylesine soğuk bir bakış vardı ki Bay Villefort’un tüyleri ürperdi. Yaşlı adam
Valentine’e yanına gelmesini işaret etti; ona bir şeyler söylemeye çalışıyordu.
Valentine büyükbabasını anlamakta gösterdiği beceriyle, hemen yaşlı adamın “anahtar” sözcüğünü
işaret ettiğini anladı. Sonra büyükbabasının işaret ettiği çekmeceye giderek içindeki anahtarı çıkarttı.
Felçli adam istediğinin o anahtar olduğunu belirtti; sonra da gözlerini, uzun süredir kullanılmayan ve
içinde işe yaramayan kâğıtların bulunduğu sanılan bir çekmeceye dikti.
“Bu çekmeceyi açmamı mı istiyorsunuz?” diye sordu Valentine.
“Evet,” dedi büyükbabası.
Valentine çekmeceyi açarak içinden bir deste kâğıt çıkardı.
“Bunları mı istiyorsunuz?”
“Hayır.”
“Ama çekmecede başka bir şey yok ki….”
Noirtier gözlerini sözlüğe çevirmişti. Valentine hemen sözlüğü açtı. Noirtier “gizli” sözcüğüne gelince
onu durdurdu; sonra da kapıya doğru baktı.
“Barois’yı çağırmamı mı istiyorsunuz?”
“Evet,” dedi yaşlı adam.
Bu sırada Villefort iyice sabırsızlanmaya başlamıştı. Franz da olup bitenlerin şaşkınlığı içindeydi.
“Barois,” dedi Valentine içeri gelen yaşlı uşağa, “büyükbabam benden çekmecesini açmamı istedi.
Ama sanırım sadece senin bildiğin gizli bir çekmece daha var, büyükbabam onu açmanı istiyor.”
Barois soran gözlerle Noirtier’ye baktı. Noirtier ‘evet’ anlamında başını salladı. Yaşlı uşak söyleneni
yaptı ve orta çekmeceyi yerinden oynatarak altında duran kâğıtları çıkarttı.
“Kâğıtları Bay d’Epinay’e mi vereyim efendim?” diye sordu uşak.
“Evet,” dedi Noirtier.
Franz şaşırmış bir halde, uşağın uzattığı kâğıtları alarak yüksek sesle okumaya başladı. Belgelerde,
Franz’ın babası General Quesnel’in ölümüyle ilgili bilgiler vardı. 1815 yılında Paris’teki Bonaparte
taraftarları generali kendi saflarına çekmeğe çalışmışlar, general krala sadık kalmayı yeğleyerek bunu
reddetmişti. Ancak general, Bonaparte taraftarlarını yakından tanıdığı için, bu konuda konuşmama yemini
vermişti. Daha sonra general bir toplantıda derneğin başkanına aşağılayıcı birtakım sözler ettiğinden
aralarında bir düello olmuş ve dernek başkanı kolundan yara alırken, general ölmüştü.
Franz, babasının ölümüyle ilgili bu gizli bilgileri okumayı bitirdikten sonra Bay Noirtier’ye döndü. Bu
sırada yakında kopacak fırtınayı sezen Bay Villefort öfkeli bakışlarla yaşlı adama durmasını söylemeye
çalışıyordu.
“Bu korkunç olayın ayrıntılarından haberdar olduğunuza göre bayım,” dedi Franz, “cinayeti işleyenenin
kim olduğunu da biliyor olmalısınız.”
Ne yapacağını şaşırmış olan Villefort kapıya yöneldi. Valentine de olayın nereye varacağını sezmişti,
çünkü büyükbabasının kolundaki yara izlerini görmüştü. O da şaşkınlık içinde bir iki adım geriledi.
“Yalvarırım,” dedi Villefort, “bu olayı daha fazla uzatmanın gereği yok. Babamın katili tanıdığını hiç
sanmıyorum, adını bilse bile bizlere söyleyecek durumda olmadığını siz de görüyorsunuz.”
“Rica ederim!” dedi Franz. “Bu kâğıtları okurken tek umudum, sonunda babamın katilinin kim olduğunu
öğrenebilmekti. Lütfen Bay Noirtier, bize onun adını söylemeye çalışın.”
Noirtier sözlüğü işaret etti. Franz hemen sözlüğü alarak yaşlı adamın yanına gitti. Yaşlı adam “B”
harfine geldiğinde onu durdurdu. Franz teker teker sözcükleri taramaya başladı. Bay Noirtier “ben”
sözcüğünü işaret etti.
“Siz mi?” diye bağırdı Franz.
“Evet,” diye başını salladı Noirtier.
Franz dehşet içinde sandalyeye çöktü. Villefort kapıyı açıp uçarcasına dışarı kaçtı, yoksa öfkesinden
yaşlı adamı boğacaktı.
|