Grubun diğer üyeleri ile ilişkilerin kopmaması için Türk dillerinde ortak terminoloji
oluştururken her dilin belirli bir gruba mensup olduğunu dikkate almak,
Terminolojinin temeli olarak bu dilde yaygın olan ve en uygun kelimelerin alınması,
Bu grupta uygun kelimeler bulunmadığı takdirde diğer Türk gruplarından kelime almaya
Türkçe olmayan kelimelere göre ağırlık vermek,
I Türkoloji Qurultayın 90 illiyinə həsr olunmuş beynəlxalq konfrans:
TÜRKOLOJİ ELMİ-MƏDƏNİ HƏRƏKATDA ORTAQ DƏYƏRLƏR VƏ YENİ ÇAĞIRIŞLAR (I hissə)
14
Türk dillerinde uygun kelimeler bulunmadığında geniş kitlelerin benimsediği Arapça ve
Farsça terimleri Türkçe dil bilgisi kurallarına uymaları şartıyla korumak,
Türk dilleri için bundan sonra Arapça ve Farsça kelimelerin alınması imkânsız kabul
edilerek, Arapça ve Farsça terkiplere dönüşten tamamen uzak durmak ve yeni terimlerin seçiminde
Avrupai yönüne üstünlük vermek,
Avrupai kelimelerin sadece kökleri alınsın ve Türkçenin telaffuzuna uygunlaştırılsın. Türkçe
dışındaki dillerden artık benimsenmiş sesleri yahut heceleri veya belirli ölçüde değiştirilmesiyle
Türk telaffuzuna uygunlaştırılmış kelimeleri olduğu gibi korumak,
Aynı köklere bağlı olan Türk dillerinin özelliği göz önünde bulundurularak terminoloji
kurallarını onların etimolojik tabakalarına uyarlamak,
…
Kalabalık kitlelerin konuşmasına dayanarak oluşturulmuş bilim dili sınırlarının belirlenmesi
aşamasında halkın alt ve üst tabakalarının dili olarak ayrılması şeklinde düzenlemek,
Kelime üretimi kurallarını dikkate alarak herkes için anlaşılır olabilecek yeni kavramlara
karşılık Türkçe kelime kökünden oluşan birleşik kelimeler yapmak,
Birçok anlamı olan kelimeleri kesinleştirmek amacıyla sadece bir kavrama en yakın anlamı
kullanmak,
Terimler yaparken oluşturulan terimlerin kavranmasını ve kitleler tarafından kullanılmasını
kolaylaştırmak için yapay yolla kısaltılmış kelimelerden uzak durmak, (Tutanaklar 2008: 462-463)
Bu ilkeler doğrultusunda yürütülecek çalışmaların kapsamını ise son paragraf belirliyordu:
Her cumhuriyette sürekli terminoloji komisyonları çalışarak diğer komisyonlarla tecrübe
alışverişinde bulunmalı, belirli zamanlarda görüşmeler yapmalıdır; bu alandaki bütün başarılar
genelleştirilmelidir. Her cumhuriyetin çalışmalarının kolaylaştırılması için Türk Bilim Terimleri
Sözlüğü’nün oluşturulması gerekli kılınsın (Tutanaklar 2008: 463).
Kurultay’da kabul edilen bu kararların gerçekleştirilmesi ne yazık ki mümkün olamadı. İkinci
Türkoloji Kurultayı’nın 1928 yılında Semerkant’ta toplanması kabul edilmişti. Ancak bu kurultay
toplanamadı. Bu kararlar doğrultusunda terimler konusunda birtakım çalışmalar başlatılmıştı ama
“1937 repressiya” dönemi ve sonrasındaki gelişmeler tamamen farklı uygulamaların gündeme
gelmesine yol açtı.
Günümüzde Terim Sorunları
Birinci Türkoloji Kurultayı’nın doksanıncı yılında terimler konusu Türkolojinin karşısında
yine önemli bir sorun olarak varlığını korumaktadır. Sorunu yalnızca dil bilimi, dil bilgisi, edebiyat
terimleriyle sınırlı tutmamak, bütün bilim dallarının terimlerini aynı kapsamda değerlendirmek
gerekir. Türk yazı dillerinin bilim dili olarak gelişmesi bütün bilim, sanat, spor dallarında terim
çalışmalarının yapılmasına bağlıdır. Günümüzde geniş kitlelerin ilgilendiği bilgisayar, akıllı
telefonlar, tablet bilgisayarlar uygulamalarıyla bilişim; para kaynaklarını, yatırımları değerlendirme
kaygısıyla iktisat; sağlıkla ilgilenme dolayısıyla tıp vb. yaklaşımlarla bazı bilim dallarının terimleri
genel dilde de yaygınlaşmaktadır. Her bir yazı dilinde farklı terimlerin kullanılması, yabancı
kökenli terimlerin tercih edilmesi; yaşadığımız önemli sorunların başında gelmektedir.
Ortak iletişim dilinin yaratılmasında alfabe, dil, edebiyat çalışmalarının içerisinde en önemli
yeri terimler oluşturmaktadır. Avrasya’da birbirine komşu ülkelerde yaşayan Türk soylu
toplulukların akrabalıklarını, kültürel yakınlıklarını ortaya koyan somut değer, dilleridir. Türk
dünyası diye adlandırdığımız Bağımsız Türk Cumhuriyetlerinde, Özerk Cumhuriyetlerde veya
farklı ülkelerde, farklı yönetimler altında yaşayan Türk soylu toplulukların oluşturduğu bu dünyanın
kültür değerleri içerisinde dilleri, yapı özelliği ve söz varlığı açısından büyük benzerlikler gösterir.
Ses özellikleri bakımından birtakım farklılıklar görülse de bunlar, belirli ses değişiklikleri
çevresinde toplanarak büyük ölçüde kurallaşmış olduklarından, düzenli ses denklikleri göz önüne
alındığında Türk yazı dilleri arasında anlaşılabilirlik oranının yükseldiği görülmektedir.
I Türkoloji Qurultayın 90 illiyinə həsr olunmuş beynəlxalq konfrans:
TÜRKOLOJİ ELMİ-MƏDƏNİ HƏRƏKATDA ORTAQ DƏYƏRLƏR VƏ YENİ ÇAĞIRIŞLAR (I hissə)
15
Kâşgarlı’dan Günümüze Türk Yazı Dilleri Söz Varlığı ve Terimlerimiz
Türk yazı dilleri ve ağızları hakkında ilk bilgileri söz varlığı verileriyle ve sözlü edebiyat
ürünleriyle sunan, Türk dilinin ilk sözlüğü ve dil bilgisi kitabı Divanü Lügati’t-Türk’tür. Kâşgarlı
Mahmud’un ünlü eseri; Karahanlı, Uygur, Oğuz, Kıpçak, Kırgız, Yağma, Tohsı, Çiğil, Argu gibi
Türk soylu halkların dillerini belirleyici özellikleriyle tanıtmıştır. Türk yazı dilleri ve ağızları
arasındaki kurallı veya kuralsız ses değişikliklerini söz varlığından örneklerle tanıtan Kâşgarlı
Mahmud, böylece XI. yüzyıldaki Türk dünyasının dil durumunu da bizlere sunmuş olmaktadır.
Döneminin Türk dünyası coğrafyasını bu şekilde belirleyen Kâşgarlı Mahmud, Türk soylu
halkların dil özelliklerinden benzerlikleri ve farklılıkları göstererek sıralar. Bir bölümü konuşma dili
niteliğinde olan Türk lehçelerinin ayırıcı özellikleri, bin yıl öncesinde Türk dünyasında dil
ilişkilerinin ses farklılıkları çevresinde yoğunlaştığını göstermektedir.
Kâşgarlı Mahmud’un XI. yüzyıldaki Türk soylu halkların dili üzerine verdiği bilgilerden bu
yüzyılda Türk dünyasında Türk soylu halkların dillerinin, ağız farklılıkları olarak
nitelendirilebilecek düzeyde olduğu anlaşılmaktadır.
Aslında Kâşgarlı Mahmud’un eserine verdiği ad, XI. yüzyıl Türk dünyasında dil durumunu en
gerçekçi ve en açık bir biçimiyle ortaya koymaktadır. Kâşgarlı Mahmud, eserinde adlarını andığı,
dil özelliklerini tanıttığı, söz varlığından ve sözlü edebiyat ürünlerinden örnekler verdiği Karahanlı,
Uygur, Oğuz, Kıpçak, Başkırt, Peçenek, Bulgar, Yemek, Basmıl, Kay, Yabaku, Argu, Suvar, Çiğil,
Tohsı, Uğrak, Çaruk, Tatar, Kırgız halklarını Türk adı altında toplamış ve kitabına Divanü Lugati’t-
Türk ‘Türk Dilleri (Lehçeleri) Divanı (Kitabı)’ adını vermiştir. Kısacası Kâşgarlı Mahmud, Türk
adını bir üst kimlik olarak kullanmıştır.
Yusuf Ulug Has Hacib aynı dönemde yazdığı ünlü eseri Kutadgu Bilig’in değerini ortaya
koyarken o güne kadar Türkçede bu kitaptan daha iyi bir kitabı kimsenin hazırlayamadığını dile
getirmektedir:
Meşrik vilayetinde kamug Türkistan illerinde Bugra Han tilinçe Türk lugatinçe bu kitabdın
yakşırak hergiz kim erse tasnif kılmadı.
Eserini Tavgaç Ulug Bugra Kara Han Ebu Ali Hasan b. Süleyman Arslan Kara Kan’a ithaf
eden, Karahanlılar sülalesinden İslamiyeti ilk kabul eden ve Kâşgar’da ilk Türk İslam devletini
kuran Abdülkerim Satuk Bugra Kara Han’a nispetle Türkistan illerinin yazı dilini Bugra Han tili,
bunun da ait olduğu dili Türk lugati ‘Türk dili’ diye ifade eder.
Kısacası Türk soylu halkların dili bu dönemden itibaren Türk tili, sonra da Türkî, Türkçe
adlarıyla anılır olmuştur.
Bugün ‘Çağatay şairi’, ‘Çağatayca yazan şair’ diye anılan XVI. yüzyılın büyük şairi Ali Şir
Nevayi eserlerinde kullandığı dili Türkî, Türkçe diyerek adlandırır. Ünlü eseri Muhâkemetü’l-
Lugateyn’de iki dilin karşılaştırmasını söz varlığından örneklerle yaparken Farsçaya üstünlüğünü
kanıtlamaya çalıştığı kendi dili Türkîdir, Türkçedir. Arapçayı Kur’an dili olması dolayısıyla ayrı
olarak değerlendiren Ali Şir Nevayi:
Mundın (Arapçadan) soŋra üç nev tildür kim asl u muteberdür. Ve ol tiller ibareti gevheri bile
kayiliniŋ edasıga ziver ve her kaysınıŋ füruı begayet köptür. Amma Türkî ve Farsî ve Hindî asl
tillerniŋ menşeidür ki Nuh Peygamber salavatullahi aleyhiniŋ üç oglıga kim Yafes ve Sam ve
Ham’dur, yitişür.
dünyadaki asıl ve muteber dil olarak Türkçeyi, Farsçayı ve Hintçeyi gösterip, bu dillerin
köklerini Nuh Peygamber çocuklarına dayandırır. Türkçenin Farsçaya üstünlüğünü kanıtlamak
üzere anlatım gücünü söz varlığından verdiği örneklerle açıklarken bu sözcükleri kullananları
Türkler, dillerini de Türkî, Türk tili veya Türkçe diye tanımlar:
Amma anıŋ eczasınıŋ köpini Türk tili bile ayturlar.
Yana at envaıda ki tobuçak ve argumak ve yeke ve yabu ve tatu yosunluk barını Türkçe ok
ayturlar.
Bu yazı dillerinden sonra gelişen Harezm-Kıpçak, Anadolu, Azerbaycan, Çağatay sahası yazı
dillerinin de Türk tili veya Türkî, Türkçe diye adlandırılması XIX. yüzyıla kadar sürer.
I Türkoloji Qurultayın 90 illiyinə həsr olunmuş beynəlxalq konfrans:
TÜRKOLOJİ ELMİ-MƏDƏNİ HƏRƏKATDA ORTAQ DƏYƏRLƏR VƏ YENİ ÇAĞIRIŞLAR (I hissə)
16
Kimi zaman Osmanlıca diye adlandırdığımız ve Türkçenin tarihî dönemlerinden biri olan
Osmanlı Türkçesinin “lisan-ı Osmanî”, “Osmanlı lisanı” diye adlandırılmasına ünlü sözlükçümüz,
yazarımız Şemseddin Sami şu sözlerle karşı çıkacak ve tıpkı Kâşgarlı Mahmud, Yusuf Ulug Has
Hacib, Ali Şir Nevayi gibi dilin adının Türkçe olduğunu ifade edecektir:
Söylediğimiz lisan ne lisanıdır ve nereden çıkmıştır? Osmanlı lisanı tabirini pek de doğru
görmüyoruz çünkü bu unvan Selâtin-i Osmaniyye’nin birincisi, fatih-i meşhurun nam-ı âlilerine
nisbetle müşarünileyhin tesis etmiş oldukları bir devletin unvanıdır. Hâlbuki lisan ve cinsiyet
müşarünileyhin zuhurundan ve bu devletin tesisinden eskidir. Asıl bu lisanla mütekellim olan
kavmin ismi “Türk” ve söyledikleri lisanın ismi dahi “lisan-ı Türkî”dir. Cühela-yı avam indinde
mezmum addolunan ve yalnız Anadolu köylülerine ıtlak edilmek istenilen bu isim intisabıyla iftihar
olunacak bir büyük ümmetin ismidir.
Fuzulî’nin şiirleri Azerbaycan coğrafyasında olduğu gibi İstanbul’da da, Anadolu’da da,
Balkanlar’da da yaygın bir biçimde okunuyor, Doğu Türkçesinin güçlü şairi Ali Şir Nevayi’nin
şiirlerine İstanbul’da nazireler yazılıyordu. Bununla birlikte daha geçen yüzyılın başlarına kadar
Türk dünyasında yazı dili birlikteliği söz konusuydu. Bu birlikteliğin birkaç göstergesi vardır.
Türk dünyasının büyük düşünürü, eğitimcisi, yayımcısı Gaspıralı İsmail Bey’in, ‘Dilde birlik,
fikirde birlik, işte birlik’ ülküsü ile 1883’te yayımlamaya başladığı Tercüman gazetesi Türk
dünyasında büyük yankı uyandırmıştı. Kırım’da, Bahçesaray’da yayımlanan Tercüman,
İstanbul’dan Kafkasya’ya, Türkistan’a kadar çok geniş bir alanda Türk aydınları tarafından
okunuyordu.
Osmanlı aydınları arasında İslamcılık ve Osmanlıcılık tartışmalarının yapıldığı bir dönemde
Yusuf Akçura Kazan’da ünlü eseri Üç Tarz-ı Siyaset’i yazıyordu. Akçura’nın bu eseri Kahire’de
çıkmakta olan Türk gazetesinde dizi yazı olarak yayımlanmıştır. Kazan’da yazılan, Kahire’de
yayımlanan, Türk dünyasının pek çok aydını tarafından okunan bu eser en fazla da Osmanlı aydını
üzerinde iz bırakmış, Türkçülük hareketinin güç kazanmasını sağlamıştı. Kazan’dan Kahire’ye,
Kahire’den Anadolu’ya çizilen bu hat, Türk İstiklal Harbi’nin ve genç Türkiye Cumhuriyeti’nin de
felsefesini oluşturacaktı.
1897 Yunan savaşı dolayısıyla Mehmet Emin’in yazdığı ve Yurdumun koç yiğitlerine diyerek
Türk askerine ithaf ettiği
Ben bir Türk'üm dinim, cinsim, uludur
Sinem özüm ateş ile doludur
İnsan olan vatanının kuludur
Türk evlâdı evde durmaz giderim.
dizleriyle başlayan şiiri ise Selanik’te Asır gazetesinde çıkmıştı. Şairin bu tarz şiirlerinin yer
aldığı Türkçe Şiirler adlı kitabı yayımlandığında yalnızca Osmanlı Devleti’ndeki insanları
etkilememiş, Türk dünyasında da derin izler bırakmıştı. Bu şiirden etkilenen Gaspıralı İsmail Bey
Mehmet Emin’e samimi duygularını ileten bir mektup yazmıştı. Mektupta, Mehmet Emin’in şiir
dilini övüyor ve bütün Türk dünyasında anlaşılacak bir dil kullandığını belirtiyordu:
“…Şiirlerinizi Edirne, Bursa, Ankara, Konya, Erzurum Türkleri anlayıp lezzetlenip
okuyacakları gibi Tiflis, Tebriz, Şirvan, Horasan, Türkistan, Kâşgar, Deşt-i Kıpçak, Sibirya, Kazan
ve Kırım Türkleri de okuyacaklardır ki bu şerefe Fuzulî ve Nabi nail olamadılar. Kırk elli milyonluk
ve otuz asırlık bu âleme ibtida bir kaşık oğul balını yediren siz oldunuz ki size şereftir, bize
saadettir…”
XIX. yüzyılda ünlü Türkolog Á. H. Vámbéry, Balkanlardan Mançurya’ya kadar yolculuk
yapmak isteyen bir kişinin Türk dilini bilmesi durumunda bu yolculuğu en kolay bir biçimde
gerçekleştirebileceğini, çünkü bu coğrafyada en geçerli dilin Türk dili olduğunu söylemişti. Bugün
bu alan daha da genişlemiştir. Özellikle 1960’lı yıllardan itibaren çalışmak ve okumak başta olmak
üzere çeşitli nedenlerle Türklerin endüstrileşmiş Avrupa ülkelerine göçmesi sonucunda Türk dilinin
yayılma alanı Balkanları da aşarak Atlas Okyanusu kıyılarına ulaşmıştır. Yurt dışında açılan Türk
okullarıyla, her yıl düzenlenen Türkçe Olimpiyatları’yla Türkçe evrensel dil niteliğini kazanmıştır.
I Türkoloji Qurultayın 90 illiyinə həsr olunmuş beynəlxalq konfrans:
TÜRKOLOJİ ELMİ-MƏDƏNİ HƏRƏKATDA ORTAQ DƏYƏRLƏR VƏ YENİ ÇAĞIRIŞLAR (I hissə)
17
Söz Varlığımızın Özellikleri ve Terimler
Avrasya’ya yayılan ve kökleri ortak medeniyetimize dayanan dil mirasımızın büyük bir
bölümünü oluşturan sözcükler, atasözleri, deyimler ve temel kavramlar Türk soylu halklarda
ortaklıklar gösterir.
Türk dili konuşurları arasında en dikkat çekici benzerlik atalarımızdan bize miras kalan söz
varlığında kendisini göstermektedir.
Bütün bu yazı dillerinde ve lehçelerde sayı adları, zamirler, fiiller ortaktır. Bu geniş
coğrafyada 200 milyonu aşkın insan aynı sayı adlarıyla saymaktadır. Birkaç sayı adındaki küçük ses
değişikliği dışında bütün sayı adları tam bir ortaklık gösterir. Kişi zamirlerimiz anlaşılabilir küçük
ses farklılıklarıyla ortaktır.
Sayı adları ve kişi zamirlerinde birkaç örnekte görülen Türk yazı dilleri arasındaki bu ses
farklılıkları geneldir ve kurallı olarak diğer sözcüklerde de görülürler. Ancak yakın dönemde Türk
yazı dillerine ve lehçelerine geçen Batı kaynaklı sözcüklerde bu ortaklık görülmez. Türkiye
Türkçesine önce İtalyancadan, sonra Fransızcadan alıntılanan sözcüklerin karşılığında diğer Türk
yazı dillerinde ve lehçelerinde Rusça ve Rusça aracılığıyla Almancadan alıntılanan sözcükler
dikkati çeker.
Son yıllarda da İngilizcenin uluslararası dil olma özelliğini kazanmasıyla İngilizce terimlerin
dillere girmesi yeni bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. İngilizceden Türkiye Türkçesine geçen
terimler ve genel sözcükler özgün biçimleriyle yazılıp özgün biçimleriyle söylenmektedir.
İngilizcede sözcüklerin yazılış ve söylenişlerinin farklılıklar göstermesi, bu sözcüklere Türkçe ekler
getirilmesi sırasında yazımda ilginç biçimlerin ortaya çıkmasına yol açmaktadır. Türk yazı dillerinin
büyük bir bölümü ise İngilizce alıntılar okunduğu gibi yazılmaktadır. Bu uygulama daha uygun bir
yol olarak görülebilir. Nitekim 1926 Birinci Bakü Türkoloji Kurultayı’nın terim çalışmaları
raporunda Avrupa dillerinden bu yolla sözcük alınabileceği ilkesi benimsenmiştir. Hiç kuşkusuz
bazı terimler yeryüzü dillerinin genel kültür sözcükleri niteliğini kazanmış olabilir. Ancak son
yıllarda bir özenti sonucu kullanılan İngilizce terimlerin ister özgün biçimleriyle yazılıp söylensin
ister yazı dillerimizde okunduğu gibi yazılsın her iki yolun da yazı dillerimizin söz varlığının
yabancılaştırılmasına yol açacağı açık bir gerçektir.
Örnek Bir Çalışma: Türk Dünyası Ortak Bilişim Terimleri Çalışma Grubu
Ortak iletişim dilinin oluşturulması ve geliştirilmesinde İngilizce terimler ve sözcükler değil
dillerimizin söz varlığındaki sözcüklerimiz kullanılmalıdır. Bu konuda örnek bir çalışma bilişim
terimleri alanında yürütülmektedir.
Özellikle son yıllarda terimler alanında görülen bu farklılıkları gidermek amacıyla bilişim
terimleri alanında 2004 yılından bu yana çok ciddi ve sonuç alıcı çalışmalar başlatılmıştır. Gelişen
bilim ve teknoloji alanlarında Türkçe kökenli terimlerin kullanılması yolunda yapılan çalışmalarda
özellikle bilişim alanında önemli başarılar elde edilmiştir. Bugün bilişim, bilgisayar, yazılım,
donanım gibi on binin üzerinde bilişim terimi dilimizin söz varlığına kazandırılmıştır. Türk dili
kökenli bu terimlerin bütün Türk dünyasında kullanılması ortak iletişim dilinin kurulmasına katkıda
bulunacağı gibi ekonomik, teknolojik ilişkilerin geliştirilmesini de sağlayacaktır. Bu düşüncelerle
on iki yıldır Türkiye, Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Türkmenistan ve Özbekistan’dan
üniversitelerin ve çeşitli kurumların temsilcileri bir araya gelerek çeşitli çalışmalar yürütmüşlerdir.
Son dört yılda çalışmalar ortak bilişim terimlerinin gün yüzüne çıkarılması doğrultusunda yuvarlak
masa toplantısı biçiminde gerçekleşmektedir. Türk dili kökenli bu terimlerin bütün Türk dünyasında
kullanılması, ortak iletişim dilinin yaygınlaşmasına katkıda bulunacağı gibi ekonomik, teknolojik
ilişkilerin geliştirilmesini de sağlayacaktır.
Bilişim İş Birliği Forumu-2004 Azerbaycan: Türkiye, Azerbaycan, Gürcistan, Kazakistan,
Kırgızistan, Moğolistan, Tacikistan’dan bilişim ve iletişim alanında faaliyette bulunan kamu
kurumları ile sivil toplum kuruluşlarının yetkililerinin katıldığı “Bilişim İş Birliği Forumu” 15-17
Aralık 2004 tarihlerinde Bakü’de Türk Dil Kurumu, Azerbaycan Rabıta ve Telekomünikasyon
I Türkoloji Qurultayın 90 illiyinə həsr olunmuş beynəlxalq konfrans:
TÜRKOLOJİ ELMİ-MƏDƏNİ HƏRƏKATDA ORTAQ DƏYƏRLƏR VƏ YENİ ÇAĞIRIŞLAR (I hissə)
18
Teknolojileri Nazırlığı, Türkiye Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı, Türk İşbirliği ve Kalkınma
İdaresi Başkanlığı ve Türkiye Bilişim Derneği tarafından ortaklaşa gerçekleştirilmiştir.
Türk Dünyası Ekonomi ve Bilişim Forumu-2005 Kazakistan: Türk Dil Kurumu, Dış Ticaret
Müsteşarlığı, Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığı ve Hoca Ahmet Yesevi Uluslararası
Türk-Kazak Üniversitesi iş birliğinde düzenlenen “Türk Dünyası Ekonomi ve Bilişim Forumu”
Kazakistan, Özbekistan ve Türkiye temsilcilerinin katılımlarıyla 12-15 Ekim 2005 tarihlerinde
Kazakistan’da gerçekleştirilmiştir.
Türk Dünyası Ekonomi ve Bilişim Forumu-2006 Kırgızistan: Türk Dil Kurumu, Dış Ticaret
Müsteşarlığı ve Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi Türk Uygarlığı Araştırma Merkezi
tarafından ortaklaşa düzenlenen Forum Kazakistan, Özbekistan, Azerbaycan, Kırgızistan ve
Türkiye’den kırk sekiz temsilcinin katılımıyla 14-18 Kasım 2006 tarihinde Kırgızistan’ın başkenti
Bişkek’te gerçekleştirilmiştir.
Türk Cumhuriyetlerinde Ortak Bilişim Terimlerine Doğru Oturumu-2009 Türkiye: Türkiye
Bilişim Derneğinin düzenlediği Bilişim’09 etkinliği kapsamında 18 Kasım 2009 tarihinde
gerçekleştirilen “Türk Cumhuriyetlerinde Ortak Bilişim Terimlerine Doğru” oturumuna Türkiye,
Kazakistan, Tataristan ve Kırgızistan’dan toplam beş bilim adamı katılmış ve ortak bilişim terimleri
konusunda neler yapılabileceği, nasıl projeler üretilebileceği konusunda görüş alışverişinde
bulunulmuştur.
Türk Cumhuriyetleri Bilişim ve Ortak Terimler Alanında İş Birliği Forumu-2010 Azerbaycan:
Türk Dil Kurumu ile Türkiye Bilişim Derneği tarafından ortaklaşa olarak 23-27 Haziran 2010
tarihleri arasında Bakü’de gerçekleştirilmiştir.
Türk Cumhuriyetleri Bilişim ve Ortak Terimler Alanında İş Birliği Forumu-2011 Kazakistan:
Türkiye Bilişim Derneğinin Kazakistan Dil Kurumu ile ortaklaşa olarak 14-20 Kasım 2011
tarihlerinde Astana’da gerçekleştirdiği Forumda; Türkiye, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan
Yakutistan, Tataristan, Rusya ve Azerbaycan’dan kırk dokuz dil bilimci ve bilişimci katılmıştır.
Türk dünyası içerisinde ortak iletişim dilinin kurulmasını, bu alandaki ekonomik ve teknolojik
ilişkilerin geliştirilmesini sağlamak üzere dilimizin söz varlığına kazandırılan bilişim, bilgisayar,
yazılım, donanım gibi Türkiye Türkçesine ait bilişim terimleri ile diğer Türk Cumhuriyetlerinde
kullanılan Türk dili kökenli bilişim terimlerinin ortak bir zeminde buluşması ve belirlenen
terimlerin bütün Türk dünyasında ortak olarak kullanılmasını sağlamak amacıyla Türkiye Bilişim
Derneği bünyesinde Türk Dünyası Ortak Bilişim Terimleri Çalışma Grubu kurulmuştur.
Çalışma Grubunun üyeleri Türkiye’den Prof. Dr. Şükrü Halûk Akalın, Nezih Kuleyin, Koray
Özer, Belgin Tezcan Aksu; Azerbaycan’dan Dr. İsmayıl Sadıqov, Özbekistan’dan Dr. Şahina
İbrahimova, Kırgızistan’dan Doç. Dr. Sonunbubu Karabayeva, Kazakistan'dan Prof. Dr. Şerubay
Kurmanbayuli ve Türkmenistan’dan Doç. Dr. Berdi Sarıyev’dir.
Türk Dünyası Ortak Bilişim Terimleri Çalışma Grubu, çok genel hatlarıyla bilişim
teknolojileri alanındaki son gelişmeleri Türk dünyasına aktararak iş birliği arayışlarını geliştirmek
ve ortak bir iletişim dili kurmak üzere çalışmalarını sürdürmektedir. Son iki yılda çalışmaların
biçimi değiştirilmiş ve 2012’de Azerbaycan’da, 2013’te Özbekistan’da, 2014’te Kazakistan’da,
2015’te Kırgızistan’da Türk Cumhuriyetleri Ortak Bilişim Terimleri Kılavuzu/Sözlüğü çalışma
toplantıları gerçekleştirilmiştir. Toplantılarda önce kılavuzun/sözlüğün hazırlanma ilkeleri
belirlenmiş sonra terim çalışmalarına başlanmıştır.
Çalışma Grubu kültürel, ekonomik ve teknolojik ilişkilerin geliştirilebilmesi için ortak
iletişim dilinin oluşturulması gerekliliğine inanmaktadır. Bu düşünceyle:
• Türk Cumhuriyetlerinde (Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Türkiye,
Türkmenistan) dil bilimciler ile bilişimcilerin bir araya gelmelerini sağlamak,
• Türk Cumhuriyetlerindeki bilişim ile dil bilimi alanındaki terim çalışmalarını takip etmek, Dostları ilə paylaş: |