GIS Tutulumu: GIS semptomlarının varlığına göre baryumlu
grafi ve endoskopik incelemeler önerilmelidir.
KC ve Dalak: Eğer biyokimyasal incelemeler veya görüntülemedeki
lezyon olmaz ise EVRE I hastalık kabul edilecek hastalarda KC
biyopsisi önerilmektedir. Dalak için pek önerilmez (riskli!)
MSS: Magnetic resonance imaging (±gadolinium) ve/veya lumbar
ponksiyon nörolojik semptomları olan hastalarda önerilmektedir.
Kas/İskelet: Kemik ağrısı veya patolojik fraktürü olanlarda düz
filmler, BT, ve/veya MRI önerilir ama rutin değildir.
Genitourinary Trakt: Çoğu tutulum BT’de gözükür, sadece
14
testis muayenesi anormal olanlarda skrotal USG önerilmelidir.
FONKSİYON TESTLERİ
Kardiak Fonksiyonlar: Antrasiklin veya mediastinal RT alacak
hastalarda EKO (LVEF) yapılmalıdır.
Akciğer Fonksiyonları: Bleomisin alacaklarda SFT ve CO
diffüz kapasitesine bakılarak tedavi sırası/sonrası toksisite
değerlendirilebilir.
Performans Status: ECOG veya Karnofsy kapasite değerlendirmesi,
klinik çalışma ve prognostik indeksler için gereklidir.
Hodgkin ve non-Hodgkin lenfoma’da Ann Arbor Evrelendirmesi
Evre I
Tek LN (I) veya tek ekstralenfatik organ veya yer (IE)*
tutulumu
Evre II
Diyaframın aynı tarafında iki veya daha fazla LN (I)
veya eksralenfatik organ veya yer tutulumu (II/IIE)
Evre III
Diyaframın aynı tarafında LN (III) veya eksralenfatik
organ (IIIE)veya dalak (IIIS) veya ikisi birden (IIIES)
Evre IV
Diffuz veya dissemine olarak bir veya daha fazla
eksralenfatik organın veya dokuların, tutulumu
PROGNOZ:
DLBCL, FL, MCL ve PTCL’de kullanılan I.P.I indeksi o histolojik tipe
göre modifiye edilerek kullanılmaktadır. Bu indeksler tedavi
seçimini belirlemede önemli olan risk gruplarını belirlemek
için kullanılabilmektedir. Ayrıca hastalık veya tedavi spesifik
marker’lar prognoz hakkında bilgi verebilir.
PROF. DR. BERKSOY ŞAHİN
ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ T.F TIBBİ ONKOLOJİ BD
K2
LENFOMADA KÖK HÜCRE NAKLİ
Lenfoma’lı hastalarda kök hücre nakli; Alt tiplerine göre,
seçilmiş ve relaps vakalarda önemli bir yer almaktadır.
DBBHL’da ilk sıra Otolog kök hücre nakli (Otolog KHN)
önerilmemektedir. Rutin uygulama olarak, 21 günde bir R-CHOP
6-8 kür önerilmektedir. Ancak, orta-yüksek/yüksek IPI skorlu,
evre III-IV hastalarda, araştırma protokolü ile pekiştirme amaçlı
ilk sıra Otolog KHN uygulanabilir.
Allojenik Kök Hücre Nakli (Allo-KHN) ise; DBBHL’lı hastalarda,
kurtarma rejimine yeterince yanıt vermeyen veya Otolog KHN
sonrası relaps olan hastalarda uygulanabilir. Allo-KHN’nin
başarısı; hastanın özellikleri ve lenfomanın kemosensitif olup
olmaması ile ilişkilidir. EBMT verileri, Allojenik KHN’nin avantajını
gösterememiştir.
Folliküler Lenfomada OKHN; Relaps/refrakter olgularda
yapılabilir. Allo-KHN ise seçilmiş relaps hastalarda uygulanabilir.
Mantle Hücreli Lenfomada; kök hücre destekli yüksek doz
tedavi, hastalıksız yaşamda olumlu etki sağlamaktadır. Ancak,
birinci basamakta Otolog KHN için kesin öneri yoktur.
Perferik T Hücreli lenfomada, ilk seri indüksiyon rejimleri ile başarı
oranı düşüktür. Otolog KHN yapılan hastalarda, konvansiyonel
kemoterapiye göre daha iyi sonuçlar bildirilmektedir. Ancak,
hastaların % 30’u, Otolog KHN sonrası relaps olmaktadır. İlk yanıt
sonrası, Otolog KHN ve Allo-KHN’in rolü hala tartışmalıdır.
Relaps Hodgkin lenfomada, BEAM ile Otolog KHN; Daha uzun
hastalıksız yaşam ile konvansiyonel kemoterapiye üstündür.
Doz yoğunluğunun artması, etkinliği artırmaktadır. Bu nedenle,
kemosensitif relaps hastalarda, Otolog-KHN standarttır.
Allojenik KHN ise, Otolog KHN sonrası relaps olan kemosensitif
hastalarda uygulanabilir.
PROF. DR. ALİ ÜNAL
TIBBI
ONKOLOJI
KONGRESI
15
K3
NON HODGKIN’S LENFOMA KLİNİK VE TEDAVİ
Giriş:
Non Hodgkin’s Lenfomalar (NHL) B lenfosit, T lenfosit veya
Natural Killer (NK) hücrelerden kaynaklanan heterojen bir
hastalık grubunu oluşturmaktadır. B lenfosit kökenli olgular
% 80-85’ini oluştururken, T lenfosit kökenli olgular % 15-
20’sini oluşturmaktadır. Kanserli olgular arasında 7. Sıklıkta
görülürken, yeni tanı kanserlerin % 3’ünü oluşturmakta ve
kanser ilişkili ölümlerin % 3’ünü oluşturmaktadır.
Temelde hepsinin kökeni kök hücrelere dayanmakla birlikte,
lenfoid maligniteler lenfoid hücrelerin diferansiyasyonunun
farklı evrelerinden orijin almaktadır. Ancak lenfomanın
diferansiyasyon aşaması onun doğal seyrini tahmin etmede
yararlı olmamaktadır. Köken aldığı hücresel yapı sonucu da
farklı tedavi yanıtları elde edilebilmektedir. Hücresel orijinin
tanımlanabilmesine yardımcı immünfenotiplendirme ve
genetik testlerin değerlendirilmesi etkin bir tedavi için önemli
yer tutmaktadır.
Tedavinin belirlenmesinden önce hastanın kliniği, performans
skoru ve semptomatolojisinin yanında komorbitenin varlığı
ve bununla birlikte prognostik belirteçlerin tanımlanabilmesi
önemlidir. Risk değerlendirilmesiyle birlikte evrelendirme
tedavinin temelini oluşturmaktadır. Labaratuar tetkikleri olarak
hemogram, biyokimyasal analizler (özellikle LDH, ürik asit ve
protein elektroforezi) ile birlikte HIV, HBV ve HCV analizlerinin
yapılması gereklidir. Kardiyak fonksiyon değerlendirilmesi
amaçlı ekokardiyografi ve yüksek dereceli histolojiye
sahip hastalarda spinal örnekleme önem arz etmektedir.
Evrelendirme amaçlı tüm vücut tomografik değerlendirmenin
yanında kemik iliği aspirasyon ve biyopsisi mutlaka yapılmalıdır.
PET/BT yüksek dereceli lenfoma olgularında hem tüm vücut
taramada hem de tedavi yanıtının değerlendirilmesinde
kullanılabilmektedir, dolayısıyla prognostik veri sağlamaktadır.
Doku tanısı için hücresel yapıların değerlendirilmesi için
stroma ile bütün olarak değerlendirilmesi gerekir, bunun
için en az insizyonel veya tru-cut biyopsi örneğinin alınmış
olması gerekmektedir. Dokuda ve periferik kanda gerekli
immünfenotiplendirme için immünhistokimyasal ve/veya FISH
değerlendirme yanında gerektiğinde periferik kan veya kemik
iliğinden akım sitometrik değerlendirmelerin yapılmış olması
gerekmektedir. Bu bilgiler ışığında etkin bir tedavinin yapılması
ideal olacaktır. Lenfomalar sınıflaması günümüze kadar
değişkenlik göstermiştir, 1966 yılında Rapaport, 1974 Lukes/
Collins, 1982 Working Formulation, 1994 R.E.A.L, 2001 WHO
ve en son olarak da 2008’de WHO güncel sınıflaması pratik
kullanıma sunulmuştur.
Tedavi yaklaşımları aşağıda tartışılırken bütün alt grupları ayrı
ayrı tartışmak yerine daha çok sık karşılaşılan histolojik alt
tipler dikkate alınarak yapılmaya çalışılmıştır.
Kronik Lenfositik Lösemi (KLL)/Küçük Lenfositik Lenfoma (SLL)
KLL/SLL yeni tanı NHL’lerin % 7’sini oluşturmaktadır ve
batıda en sık karşılaşılan erişkin lösemisidir. KLL progresif
olarak lösemik hücrelerin periferik kan, kemik iliği ve lenfoid
dokuda birikmesi ile karakterizedir. KLL ve SLL aynı hastalığın
farklı prezantasyonudur ve çoğunlukla benzer tedavi edilirler,
SLL’de belirgin olan lenfoid dokudaki lenfosit infiltrasyonudur.
KLL de ise ek olarak kemik iliği ve periferik kanda infiltrasyon
mevcuttur. Tanı için kriterler; periferik kanda ≥ 5000 klonal B
lenfosit/mcL, akım sitometri ile CD19 (+), CD20 (±), CD5 (+),
CD10 (-), CD23 (+) hücrelerin varlığı yanında kemik iliğinde ≥ %
30 lenfosit infiltrasyonu gereklidir. MAntl hücreli lenfomadan
ayırımı önemlidir, her ikiside CD5 (+) hastalıktır, ancak MCL’da
CD 23 (-) ve Siklin D1 (+)’tir. Diğer ayırımı yapılması gereken
hastalık ise Monoklonal B Lenfositozdur (MBL). Ayırımı için
lenfosit sayısı < 5000/mcL, tomografide lenf nodu < 1.5 cm,
anemi ve trombositopeni yokluğu istenen kriterlerdir. SLL’de
de MBL < 5000/mcL olabilir, ancak bu durumda ek olarak
lenfadenopati ve/veya splenomegali bulunmaktadır.
Tedaviyi belirlemede tek başına her zaman hastalık evresi
yeterli olmayabilir. Diğer prognostik faktörler yönlendiricidir;
serum timidin kinaz ve β2-M, IGHV mutasyonel durum, CD38
(+)’liği, ZAP-70 > % 20 B lenfositte, sitogenetik anormallikler
{del(13q), del(11q), trizomi 21, del(17p), del(6q)}. Sitogenetik
anomalilerden del (13q) iyi prognoz göstergesi iken del(17q)
ve del(11q) kötü prognoz göstergeleridir. del(11q) varlığında
alkilleyici ajanların tedavide yer alması ile daha iyi sonuçlar
alınabilmekteyken, del(17q) varlığı genelde kemoterapiye
direnci göstermektedir.
Erken evre hastalıkta genellikle tedaviye başlanması önerilmez
ancak aşağıdaki durumların varlığında hastalar tedavi için
değerlendirilmelidir; kandaki lenfosit sayısında hızla artma,
lenf düğümlerinde büyüme, splenomegalide artış, aneminin
derinleşmesi, trombositopenide derinleşme, hastalığa bağlı
diğer belirtilerde artış ve hastalığa bağlı B semptomlarından en
az birinin olması:
Son 6ayda % 10kg’dan fazla kilo kaybı
Enfeksiyon yok iken son 2 haftadır ateşin > 38 C olması
Gece terlemeleri
Aşırı yorgunluk
İlerleyici Kemik İliği Yetersizliği
Steroide yanıtsız otoimmün hemolitik anemi veya trombositopeni
Semptomatik yada ilerleyici dalak büyüklüğü,
Son 2 ayda % 50’den fazla artan lenfositoz veya lenfosit ikiye
katlanma zamanının (doubling time) 6 aydan az olması,
Tekrarlayıcı enfeksiyonlarla birlikte belirgin gammaglobulin
düşüklüğü,
Birinci Basamakta Tedavi
Tedavi yanıtında başlangıçta klorambusil ve prednizolon
kombinasyonu ile CVP ve CHOP rejimlerinde benzer sonuçlar
elde edilmiştir. Daha sonraları CALGB 9011 çalışmasında
fludarabin, klorambusil veya kombinasyonları karşılaştırılmış,
ancak kombinasyon kolunda belirgin toksisite nedeniyle
sonlandırılmıştır, fludarabin ile klorambusil arasında mOS
açısından farklılık saptanmıştır (24 ay vs 14 ay). Avrupa
çalışmasında fludarabin ile iki alkilleyici ajan kombinasyonu
(CAP ve CHOP), genel remisyon oranları fludarabin ve CHOP
kolunda % 71 ve CAP kolunda % 58 saptanmıştır. mOS
benzerliğine rağmen tam yanıt oranları fludarabin, CHOP
ve CAP kollarında sırasıyla % 40, % 30 ve % 15 saptanmıştır.
Sonuçta fludarabin daha tolerabl profile sahip olduğu
kanıtlanmıştır. Yaşlı hastalarda ise komorbidite varlığı nedeniyle
klorambusil halen standart tedavi ajanı olarak yer almaktadır,
zira fludarabin ile yapılan karşılşatırmalı çalışmalarda PFS ve OS
farkı gösterilememiştir.
Monoklonal antikor olan rituksimab (anti-CD20) (R) tek
başına % 4 gibi CR oranları sağlayabilirken, yaşlı hastalarda
(> 65 yaş) tedavi seçeneği olarak tek başına veya yüksek doz
metilprednizolon ile birlikte bir seçenek olarak yer almaktadır,
CR oranları % 38’ kadar çıkmaktadır. Faz-II çalışmalarda
klorambusil ile kombinasyonda % 16.5 saptanmıştır, CLL 11 faz-
III çalışma sonucu tedavi şema değerini daha net olarak ortaya
koyacaktır.
Fludarabin tek başına komorbiditesi olmayan genç hastalarda
16
tedavnin temelini oluşturmaktadır. Randomize faz-III
çalışmalarda fludarabin (F) ve siklofosfamid (C) kombinasyonu
fludrabin ile karşılaştırılmış ve kombinasyon kolunda ORR
% 74-94, CR % 23-38 ve PFS 32-48 ay olarak daha yüksek
saptnamıştır, ancak OS farkı saptanmamıştır. F ile R kombine
veya ardışık uygulanan rejimlerde kombine tedavi ORR ve CR
oranları daha üstün olarak saptanmıştır. Bunun yanında FC ile R
kombinasyonunda da daha iyi sonuçlar elde edilmiştir. MDACC
çalışmasında 6 yıllık izlemde ORR % 95 ve CR % 72 saptanmış,
OS % 77 olarak saptanmıştır. Randomize CLL 8 çalışmasında
benzer sonuçların elde edilmesi ile FDA tarafından FC-R birinci
basamak tedavide onay almıştır.
Pentostatin (P) bir diğer purin analoğu olarak KLL tedavisinde
uygulanmış ve kötü prognostik kriterlere rağmen oldukça
iyi sonuçlar sağlamıştır. Amerika çalışmasında PC-R ve FC-R
karşılaştırılmış ve benzer sonuçlar elde edilmiştir, ancak FC-R
kolunda myelotoksisite daha belirgin olarak saptanmıştır.
Alkilleyici ajan olan bendamustin (B) ile yapılan faz-III
tedavilerde klorambusil ile karşılaştırılmış ORR (% 68 vs %
31), CR (% 31 vs % 2) istatistiksel anlamlı olarak B lehine
saptanmıştır. OS farkı saptanmazken yan etki profili olarak B
daha toksik olarak saptanmıştır. Faz-II CLL2M çalışmasında
R ile kombinasyonda ORR % 91 ve CR % 33 saptanmıştır,
myelotoksisite dikkat çekmiştir. Faz-III KLL 10 çalışmasında FC-R
vs B-R sonucu beklenmektedir.
Alemtuzumab CD52’ye karşı geliştirilmiş bir monoklonal
antikordur, başlangıçta F dirençli olguların tedavisinde yer
alırken, günümüzde birinci basamakta del(17q) varlığında ön
plana çıkmaktadır. Klorambusil ile yapılan karşılaştırmalarda
istatistiksel anlamlı olarak ORR (% 83 vs % 55), CR (% 24 vs % 2)
ve hafif PFS üstünlüğü saptanmıştır (15 ay vs 12 ay), ancak OS
farkı gösterilemeiştir.
Relaps veya Refrakter Hastalıkta Tedavi
Tekrarlamış veya refrakter hastalıkta tedavi seçenekleri arasında
FC-R ön plana çıkmaktadır. Ancak daha önce F alanlarda tekrar
uygulamalarda F duyarlı değilse elde edilen sonuçlar daha
düşük olmaktadır. Bunun yanında del(17q) varlığı da 10.5 ay
gibi daha kısa OS ile sonuçlanmaktadır. Bu durumlarda FC-R
için önerilen hasta grubu F duyarlı ve del(17q) negatifliğidir.
Önerilen bir diğer kombinasyon ise PC±R’dır, F dirençli
olgularda ORR %74 ve CR % 17’ye kadar çıkmaktadır. F dirençli
ve Richter’s sendromuna transforme olan olgulardaCHOP-R
yanında OFAR (oxaliplatin, fludarabin, sitarabin ve rituximab)
etkin bir tedavi olarak faz-I/II çalışmalarda dikkat çekmektedir.
B-R kombinasyonu faz-II Alman KLL çalışmasında ORR % 45.5
saptanmış, del(17q) olanlarda % 7 CR saptanmıştır. Küçük bazı
çalışmalarda yüksek doz prednizolon R ile kombinasyonda F
dirençli ve del(17q) varlığında olumlu sonuçlar gözlenmiştir,
ancak fırsatçı enfeksiyonlar % 30 oranında saptanmıştır. F
dirençli del(17q) olan olgularda Alemtuzumab tedavisi daha
ön plana çıkmaktadır. Tek başına uygulanabileceği gibi F, FC
veya FCR-Alemtuzumab (CFAR) ile de uygulandığı çalışmalar
sunulmuştur. Fludarabin dirençli ve özellikle alemtuzumab
dirençli olgularda anti-CD20 antikoru olan Ofatumumab
sunulabilecek tedavi ajanıdır. Alemtuzumabın uygulanamadığı
bulky kitlesi olan olgularda da ön planda yer almaktadır.
Allogeneik kemik iliği nakli < 12 ay sürede relaps gelişmiş,
del(17q) varlığı, otolog transplant sonrası tekrarlamış,
kemoimmünoterapiye refrakter hastalıkta veya purin analogları
sonrası erken relapsı olan uygun hastalarda düşünülebilecek
tedavi yöntemi olarak önerilebilmektedir.
Diffüz Büyük B Hücreli Lenfoma Tedavisi
Diffüz büyük B hücreli lenfomalar (DBBHL) erişkinlerde
karşılaşılan en sık lenfoid neoplazidir. Tedavi yaklaşımı açısından
DBBHL NOS, folliküler lenfoma (Garde III), herhangi bir low
grade lenfoma ile birlikte prezente olan DBBHL, intravasküler
large B-hücreli lenfoma, kronik inflamasyon ilişkili DBBHL,
ALK-pozitiv DBBHL, yaşlılardaki EBV-pozitiv DBBHL ve T cell/
histiocyte rich large B-hücreli lenfomalar DBBHL ortak tedavi
edilirler. Heterojen bir yapıya sahiptirler. İmmünhistokimyasal
olarak CD10, Bcl-6 ve IRF4/MUM1 ekspresyonlarına göre
germinal center (CD10+ veya Bcl-6 +, IRF4/MUM1-) ve non-
germinal center (CD10-, IRF4/MUM14+ veya Bcl-6-, IRF4/
MMUM1-) olarak ayrılırlar. Germinal center irijinli olanlar daha
iyi prognoza sahip olmalarına rağmen tedavi seçimi buna göre
yapılmaz. Tipik immünofenotipik özellikleri CD20+, CD45+ vd
CD3-‘tir. Tanı sonrası evrelendirme işlemleri sonrasında IPI
(International prognostic Index)’ya göre risk değerlendirilmesi
yapılmalıdır (yaş, evre, LDH, performan statusu ve ekstranodal
bölge tutulum sayısı). Atmış yaş ve daha genç olanlarda ise ayrıca
IPI skoru (evre, performan statusu, LDH) tanımlanmaktadır. IPI
skoruna göre hangi hasta grubunun standart tedavi yöntemleri
ile küratif tedavi edilebileceği değerlendirilebilmektedir.
Tablo 1: IPI Skoruna Göre NHL Hastalarında Risk
Değerlendirilmesi
Risk Faktö-
rü Sayısı
IPI RİSK
GRUBU
IPI
CR oranı
5 yıllık
yaşam
Yaşa göre
düzeltilmiş
IPI
Düşük Risk
0,1
%87
%73
0
Düşük-Orta
Risk
2
%67
%50
1
Yüksek-Orta
Risk
3
%55
%43
2
Yüksek Risk
4,5
%44
%26
3
DBBHL’larda tedavi yaklaşımları erken evre (I/II), ileri evre (III/
IV), nüks hastalık tedavisi ve refrakter hastalık tedavis olarak alt
başlıklarda incelenmelidir.
Evre I/II Hastalık Tedavisi
SWOG 8736 çalışmasında evre I/II , IPI düşük risk hastalarda
3kür CHOP ve tutulan alana uygulanan radyoterapi (IFRT) ile
8 kür CHOP karşılaştırldığında hemen sitotoksik tedaviye göre
yaşam süresi (% 82 vs % 72) ve progresyonsuz yaşam süresini
(%77 vs % 64) uzattığının gösterilmesinden sonra bu tedavi
yaklaşımı lokalize agresif NHL’de standart tedavi seçeneği
olarak kabul edilmektedir. Kombine tedavi uygulaması ile
%90’a yakın kür şansı ayrıca ECOG 1484 çalışmasında da elde
edilmiştir. GELA çalışmasın da ise 4XCHOP vs 4XCHOP IFRT
eklenmesi ile yaşlı ve düşük riskli hastalarda herhangi bir avantaj
sağlanamamıştır. Bunun yanında bulky hastalık varlığında veya
IPI orta-yüksek veya yüksek riskin varlığında erken evrede de
tedaviye yaklaşım standart ileri evre şeklinde (6-8 kür CHOP
+ rezidü kitleye veya bulky hastalığa tutulu alan RT) olacak
şekilde rehperlerde öneriler kabul edilmiştir. Fransız Çalışma
Grubunun çalışmasında 60 yaşından genç ve IPI skoru 0 olan
hastalarda yapılan ve 3 kür ACVBP±R tedavisinin 3XCHOP±R
+IFRT daha üstün olduğu gösterilmiştir. Ancak ACVBP rejimi
belrgin olarak toksik bulunmuştur. Bu çalışma özellikle Bulky
hastalığı olanlarda ve Evre II hastalarda KT kolunun belirgin
avantajını ortaya koymuştur. Sonuç olarak CHOP kemoterapisi
erken evre ve Bulky hastalığı olmayan , IPI skoruna göre düşük
TIBBI
ONKOLOJI
KONGRESI
17
riskli hastalarda 3 kür ve IFRT standart bir tedavi yaklaşımı
olarak kabul edilmektedir. Bunun yanında iyi prognostik
özelliğe sahip > 60 yaş hastalarda tedavi 4 kür CHOP olarak
önerilmektedir. Monoklonal antikorların tedavilere eklenmesi
ile beklentiler doğal olarak artmıştır. Bu amaçla yapılan SWOG
0014 çalışmasında 3XCHOP +R verilerine bakıldığında R’sız
uygulanan tedavilere göre daha iyi sağkalım verileri sağladığı
dikkat çekmektedir. MInT çalışmasındaki hastaların yaklaşık
1/3’ü erken evre hastalık olarak dahil edilmiştir. Benzer şekilde
6XCHOP+R ugulanılan bu olgularda R verilenlerde daha iyi
sağkalım verileri saptanmıştır.
Evre III/IV Hastalık Tedavisi
İleri evre hastalıkta R-CHOP-21 standart tedavi olarak kabul
edilmektedir. GELA çalışmasına göre yaşlı hastalar (8XCHOP-R
vs 8XCHOP ile karşılaştırılmış ve bu yaş grubunda belirgin
olarak sağkalım avantajı sağlamıştır (%43.5 vs % 28). Benzer
bulgular MInT (6XCHOP-R vs 6XCHOP) ve Alman NOVON ve
Nordic Lymphoma grubunun (8XCHOP-R vs 8XCHOP) ve ECOG/
CALGB çalışmalarında da konfirme edilmiştir. ECOG/CALGB
çalışmasında idame R’ın klinik yararı olmadığı gösterilmiştir.
Yaşlı hastalarda doz yoğun uygulanan tedavilere bakıldığında
Alman Çalışma grubunun verileri doğrultusunda 6XCHOP-14
vs 6XCHOP-21’e daha üstün bulunmuştur. Rituximab’ın
uygulamaya girmesinden sonra RICOVER 60 çalışması
sonucuna göre de 6-8XCHOP-R-14 vs CHOP-14’e daha üstün
bulunmuştur.
Yapılan metaanalizler sonucu özellikle yüksek riskli hastalarda
konsolidasyon amaçlı Otolog Transplant tedavilerinin
uygulanması kötü prognostik, nüks olasılığı yüksek, genç,
performansı iyi ve birinci dize tedaviye yanıt vermiş hastalara
konsalidasyon amaçlı kök hücre destekli yüksek doz kemoterapi
yapılabileceğidir.
Relaps Hastalık Tedavisi
Agresif Lenfomalarda nüks eden ve kemoterapi sensitif olan
hastalarda en iyi tedavi seçeneği otolog kök hücre naklidir.
PARMA çalışmasında 2XDHAP’a yanıt veren nüks NHL’lı
hastalar bu çalışma ile 4XDHAP (kemoterapi kolu) veya kök
hücre destekli yüksek doz kemoterapi şeklinde randomize
edildiklerinde; 5 yıllık progresyonsuz yaşam ve total yaşam
%46 ya karşı %12 ve %53 e karşı % 32 ile kök hücre destekli
yüksek doz kemoterapi lehine sonuçlanmıştır. Aynı çalışmanın
verilerinin analizinde IPI nın kemoterapi kolunda öneminin
devam etmekte olduğu buna karşın transplantasyon kolunda
IPI’nın prognoza etkisinin ortadan kalktığı gösterilmiştir.
CORAL çalışmasında ise R-ICE’ın nüks veya primer refrakter
DBBHL da ikinci seçenek tedavi olabileceğini göstermektedir.
Transplantasyona uygun olmayan veya transplan sonrası
relaps olgularda, yapılan küçük çalışmalarda bendamustin-R,
GDP(gemsitabin, dexametazon, sisplatin), MemOX (gemsitabin
ve oxaliplatin), lenalidomid, EPOCH diğer seçenekler gibi
görünmektedir.
Folliküler Lenfoma Tedavisi
Folliküler lenfoma (FL) NHL’ler arasında en sık karşılaşılan (%22)
indolent lenfoma tipidir.Yaklaşık % 90’ında Bcl-2 ilişkili t(14;18)
translokasyonu mevcuttur. Karakteristik immünofenotipi
CD20+, CD10+, Bcl-2+, CD23+-, CD5-,CD43-, CDDN1- ve Bcl-
6+’liğidir ve MCL ile SLL’den ayırımda önemlidir.Düşük gradeli
FL’lar Ki-67 ile yüksek proliferasyon indeksi gösterebilir ve kötü
prognoz göstergesidir, ancak tedavi planlamasında dikkate
alınmaz. FLIPI bu amaçla kullanımaktadır ki evre III/IV, yaş >
60, nodal tutulum bölge sayısı >4, hemoglobin < 12 gr/dl ve
yüksek LDH düzeyleri ile hesaplanmaktadır. Kürabl hastalıklar
arasında yer almaz. Son yıllarda 60 üzeri yaş, 12 gr/dl altında
hemoglobin seviyesi, yüksek serum beta-2 mikroglobulin
düzeyi, kemik iliği tutulumu, 6 cm’nin üzerinde lenf nodu
çapı olmak üzere beş parametreden oluşturulan yeni bir
skorlama sistemi (FLIPI-2)önerilmiştir, kemoimmünoterapi alan
hastalarda daha çok prediktiv özelliğe sahiptir. Tedavi yaklaşımı
öncesi hastalık gradine göre Grade 1-2, Grade 3A ve Grade3B
ayırımı dikkate alınmalıdır. Yüksek gradeli olan hastalıklar
DBBHL gibi tedavi edilmektedir.
Dostları ilə paylaş: |