TIBBI
ONKOLOJI
KONGRESI
23
iliği ve diğer dokuların biyopsileri ile de tanı konabilir. Patoloji
preparatları lenfoma konusunda
deneyimli bir hematopatolog
tarafından değerlendirilmelidir.
Başvuruda iyi bir öykü alınması, “B” semptomlarının sorgulanması
ve detaylı bir fizik muayene esastır. Bilgisayarlı tomografi (BT),
toraks, abdomen ve pelvis için standart görüntüleme yöntemi
olarak kabul edilmektedir. Eğer başlangıç aşamasında pozitron
emisyon tomografisi/bilgisayarlı tomografi (PET/BT) yapılabilirse,
daha yönlendirici olabilmektedir. Perikardiyal sıvısı olan ve
tedavide antrasiklin grubu ilaç kullanılması planlanan olgularda
ekokardiyografi yapılmalıdır.
Gastrointestinal sisteme ait bulgular olduğunda endoskopi,
santral sinir sistemi (SSS) görüntülemesi gerektiğinde manyetik
rezonans görüntüleme (MRG) kemik - v Ertebra tutulumu veya
kord basısı düşünüldüğünde direkt grafiler veya MRG tercih
edilmektedir.
PET/BT, özellikle tedaviye yanıtın değerlendirilmesinde ve
rezidüel lezyonların irdelenmesinde, bilgisayarlı tomografi ve
galyum sintigrafisine göre daha duyarlıdır. 2007 Yılında Cheson
ve arkadaşları tarafından güncellenen “Malign Lenfoma Yanıt
Kriterleri”ne göre diffüz büyük B hücreli lenfoma (DLCBL) ve
Hodgkin lenfoma için tedaviye yanıtın değerlendirilmesi için
PET yapılması gerekmektedir.
2
Kemik iliği aspirasyonunda lenfoma hücreleri direkt olarak
görülebilir. Nodüler lenfoma tutulumunu saptamada kemik iliği
biyopsisi, aspirasyona göre çok daha duyarlıdır. Günümüzde
lenfoma evrelendirmesi için kemik iliği biyopsisi standart
prosedür içerisinde yer almaktadır.
Abdominal kitleyle gelen olgularda hem tanı, hem de
evrelendirme için laparatomi yapılabilir. Bazı olgularda ise,
ultrasonografi veya BT kılavuzluğunda biyopsi ile tanı konur.
Santral sinir sistemi lenfoması düşünülen bir olguda tanı
açısından BT veya MRG kılavuzluğunda biyopsi en uygun seçim
olabilir. Bu hastalarda beyin omurilik sıvısı (BOS) sitolojik olarak
incelenmelidir. Radyolojik yöntemler yardımı ile biyopsi alındı ise
biyopsi materyalinin yeterli olması, doku morfolojisi ve histolojik
tip açısından önemlidir.
Evrelendirme için Ann Arbor sistemi kullanılmaktadır. Evreye ek
olarak “bulky” (kitlesel) hastalık olup olmadığının belirlenmesi,
bu bölgelere radyoterapi uygulanması gerekebileceği için önem
taşımaktadır. Eski yıllarda 10cm olarak kabul edilen “bulky”
hastalık kriteri günümüzde 5cm’ye dek inmiştir.
Tedavi planı öncesinde yapılması gereken son basamak, hastanın
riskfaktörlerine göre değerlendirilmesidir Günümüzde bu amaçla
en sık kullanılan sistem
Enternasyonal Prognostik İndeks (IPI)’tir.
Bu skorlama sistemi ilk olarak büyük hücreli lenfomalar için
önerilmiştir.
3
Bu sistemde (IPI), risk faktörü olarak belirlenen 5
faktörden her birinin mevcudiyeti için 1 puan verilmekte, en
düşük riskli hasta 0, en yüksek riskli hasta 5 puan almakta, puana
göre risk grupları ayrıldığında her bir grup için sağkalım beklentisi
farklı olmaktadır (Tablo 2). IPI, kolay uygulanabilirliği ve yüksek
sayılabilecek geçerliliği nedeniyle yaygın kullanıma girmiştir.
TABLO 2: Enternasyonal Prognostik İndeks (IPI)
Risk Faktörleri
Risk Grupları
Risk Faktörü
Sayısı
Yaş
> 60
ECOG* performans statüsü
> 1
Düşük
0-1
Laktik dehidrogenaz (LDH)
> normal Düşük-orta
2
Tutulan
ekstranodal bölge
sayısı
> 1
Orta-yüksek
3
Evre
> II
Yüksek
4-5
*ECOG: Eastern Cooperative Oncology Group
DİFFÜZ BÜYÜK B HÜCRELİ LENFOMA (DLBCL) TEDAVİSİ
Non-Hodgkin lenfomalar (NHL) arasında en sık görülen histolojik
tip DLBCL’dır. Southwest Oncology Group (SWOG) tarafından
yapılan prospektif randomize bir çalışmada, “bulky” olmayan
erken evre (I-II) agresif B hücreli lenfomada 3 kür siklofosfamid,
doksorubisin, vinkristin, prednizon (CHOP) kemoterapisi +
tutulmuş alan ışınlaması, 8 kür CHOP kemoterapisine eşdeğer,
hatta daha başarılı bulunmuştur.
4
Ancak bu çalışmanın uzun
süreli takibinde, yedinci yıl sonrasında, 3 kür kemoterapi +
tutulmuş alan ışınlaması kolunda nükslerin fazla olduğu dikkati
çekmiştir. Bunun üzerine SWOG, “bulky” olmayan erken evre
(I-II) agresif B hücreli lenfoma tedavi stratejisine rituksimabı
entegre ederek 3 kür CHOP ile birlikte 4 doz rituksimab ve
tutulmuş alan ışınlaması ile %82 oranında 5 yıllık genel sağkalım
elde etmiştir.
5
60 Yaşın üzerinde olan 400 DLBCL olgusunda 3 haftada bir
uygulanan standart CHOP ile rituksimab+CHOP tedavilerini
karşılaştıran prospektif randomize bir çalışmanın sonuçları,
rituksimab+CHOP şemasının bu yaş grubunda bir standart
tedavi yöntemi olabileceğini işaret etmektedir.
6
Bu protokolü
2 hafta aralıklar ile (rituksimab+CHOP-14) koloni stimüle
edici faktör desteğinde uygulamak alternatif bir strateji teşkil
edebilir. 60 Yaşın üzerinde 1222 DLBCL olgusunda yapılan
RICOVER-60 çalışmasında, 6 kür CHOP-14, 8 kür CHOP-14,
6 kür rituksimab+CHOP-14 (toplam 8 doz rituksimab) ve 8
kür rituksimab+ CHOP-14 ile karşılaştırılmış; en iyi sonuçlar 6
kür rituksimab+CHOP-14 (toplam 8 doz rituksimab) kolunda
bulunmuştur.
7
60 Yaşın üzerinde olan, erken evreli ancak yüksek risk
faktörü taşımayan agresif lenfomalı olgularda 4 kür CHOP
kemoterapi protokolü ile 4 kür CHOP kemoterapisi + tutulmuş
alan ışınlaması karşılaştırıldığında, radyoterapinin tedaviye
eklenmesi herhangi bir sağkalım avantajı getirmemiştir.
8
Bu
çalışmanın rituksimab içermediği ve rituksimab eklenmesi
ile daha yüksek başarı elde edilebileceği göz önüne alınırsa,
60 yaşın üzerindeki erken evreli agresif lenfoma olgularında
radyoterapinin yeri oldukça tartışmalı hale gelmektedir.
Alman Yüksek Dereceli Lenfoma Çalışma Grubu tarafından, iyi
prognostik parametrelere sahip genç hasta grubunda etoposid
içeren CHOEP şemasının CHOP’tan daha üstün olduğu rapor
edilmiştir.
9
Daha sonra yapılan ve 18 ülkeden çok sayıda
merkezin katıldığı MabThera International (MInt) çalışmasında,
60 yaşın altında, evre II-IV veya evre I “bulky” hastalığı olan,
Enternasyonal Prognostik İndeks (IPI)’e göre 0 veya 1 risk
faktörü taşıyan DLBCL olgularında, rituksimab içeren veya
içermeyen CHOP benzeri rejimler (CHOP, CHOEP, MACOP-B,
PMitCEBO) ile tedavi edilen 824 olguda, rituksimab içeren
rejimlerde hem tam remisyon (CR) oranının daha yüksek, hem
de tedavi başarısızlığına kadar geçen sürenin belirgin olarak
daha uzun bulunmuştur. Rituksimab içeren kollarda tam yanıt
oranı %86, 3 yıllık tedavi başarısızlığı olmadan sağkalım %79,
3 yıllık toplam sağkalım %93 olarak bulunmuştur.
10
Rituksimab
eklendiğinde tüm CHOP benzeri rejimlerin yanıt oranı artmakta
ve rituksimab eklenmesinden önce rejimler aralarında bulunan
farklar kaybolmaktadır. Bu nedenle, rituksimab bu tür rejimler
için bir “
eşitleyici” olarak yorumlanmıştır. MInt çalışmasından
pratik anlamda çıkarılacak sonuç, rituksimab+CHOP şemasının
60 yaşın altındaki DLBCL olguları için de standart tedavi olarak
kabul edilebileceği ve eğer bu şema kullanılacaksa tedaviye
etoposid eklenmesine gerek olmadığıdır.
Düşük dereceli lenfomalarda, tedavi sırasında kemoterapi ile
birlikte rituksimab kullandıktan sonra, rituksimab ile idame
tedavisi kavramı yaygın kabul görmektedir. Agresif lenfomalarda
TIBBI
ONKOLOJI
KONGRESI
25
Genel durumu kemoterapiye uygun olmayan hastalarda
tedaviye radyoterapi ile başlanabilir. Klasik tedavi 40-50Gy tüm
beyin ışınlamasıdır. Günümüzde önce yüksek doz metotreksat/
Ara-C uygulamasının amacı, tümörü küçülterek verilecek
radyoterapi dozunu 30-36Gy’e indirmektir. Ödem çözücü
olarak tercih eilen ilaç deksametazondur.
Burkitt ve lenfoblastik lenfomalarda sekonder SSS tutulumu
sıktır, bu nedenle SSS profilaksisi önerilmelidir. Agresif
lenfomalarda özellikle serum LDH değeri yüksek, birden
fazla ekstranodal bölge ve/veya retroperitoneal lenf nodu
tutulumu olan olguların izleminde sekonder SSS tutulum riski
artmaktadır. Bu olgularda intratekal SSS profilaksisi önerilebilir.
Primer Mediastinal (Timik) Lenfoma
Germinal merkez evresini aşmış timik hücrelerden kaynaklanır.
Çoğunlukla diffüz büyük B hücreli histolojidedir, ancak gen
ekspresyon profili klasik Hodgkin lenfoma ile benzerlikler
gösterir. Primer mediastinal (timik) lenfoma için 6-8 kür
rituksimab+CHOP kemoterapisi verilmesi ve sonrasında
“bulky” hastalık nedeniyle çoğu olguda radyoterapi uygulaması
tercih edilen yaklaşımdır. Bu antitenin ilginç bir özelliği, seyri
sırasında sürrenal veya SSS gibi ekstranodal bölgelerde relaps
izlenebilmesidir.
Mediastinal Gri Zon Lenfoması
Güncellenen WHO lenfoid tümör sınıflamasında, DLBCL ile
klasik Hodgkin lenfoma arasında veya DLBCL ile Burkitt arasında
kalan gri zon lenfomaları da bulunmaktadır.
1
Mediastinal gri
zon lenfomaları, primer mediastinal (timik) lenfomalardan
daha kötü seyretmektedir. ABD’de National Cancer Institute
(NCI) tarafından yapılan çalışmada, doz ayarlamalı-etoposid,
prednizon, vinkristin, siklofosfamid, doksorubisin-rituksimab
(DA-EPOCH-R) protokolü ile bu grup lenfomada elde edilen
sonuçlar rituksimab+CHOP şeması ile elde edilen historik
sonuçlara göre üstün bulunmuştur.
24
Günümüzde mediastinal
gri zon lenfomaları için DA-EPOCH-R protokolünü öneren
merkezlerin sayısı giderek artmaktadır. Ancak, bu protokol
üç kemoterapötik ajan için 4 (dört) günlük kesintisiz infüzyon
içermekte ve pratikte olguların hospitalize edilmesini de
birlikte getirmektedir.
Testiküler Lenfomalar
Testiküler lenfomalarında diğer testiste tekrar riskinin
3 yılda %15’e ve SSS’nde tekrar riskinin 5 yılda %20’ye
varabilmesi, bu grup hastalarda standart tedaviye ek birtakım
tedbirlerin alınması gereğini ortaya çıkarmıştır. Loko-rejyonel
radyoterapinin, diğer testiste ve komşu lenfatik bölgelerde
tekrarı önleyebilmek için tedaviye eklenmesi gereklidir. Yine,
bu olgularda artmış SSS relapsı riski nedeni ile profilaktik
intratekal kemoterapi verilmesi yaygın olarak kabul edilen
görüştür. Testiküler lenfomaların büyük çoğunluğunun B
hücreli olması nedeni ile sistemik tedavi için rituksimab içeren
kemoterapi protokolleri kullanılmaktadır.
Dostları ilə paylaş: