Sonuç:
Böbrek yetmezlikli hastalarda kanser tarama yöntem ve
zamanının genel toplumdan farklı olup olmadığı henüz net
değildir. Nefroloji ve onkoloji uzmanlarının birlikte yapacakları
çalışmalarda bu sorulara cevap aranmalıdır.
EP-135
KANSERLİ HASTA YAKINLARINDA SİGARA İÇME
ALIŞKANLIKLARI
MUTLU HAYRAN
1
, SAADETTİN KILIÇKAP
2
, TAMER ELKIRAN
3
,
HAKAN AKBULUT
4
, HÜSEYİN ABALI
5
, DENİZ YÜCE
1
, DİCLEHAN
KILIÇ
6
, SERDAR TURHAL
7
1
HACETTEPE ÜTF
2
CUMHURİYET ÜTF
3
İNÖNÜ ÜTF
4
ANKARA ÜTF
5
ADANA BAŞKENT ÜTF
6
GAZİ ÜTF
7
MARMARA ÜTF
Amaç:
Kanserli hastaların yakınlarında (KHY) sigara alışkanlıkları ve
bağımlılık düzeylerinin değerlendirilmesi amaçlanmıştır.
Gereç ve Yöntem:
Çalışma TOG Epidemiyoloji ve Prevansiyon alt grubu tarafından
planlandı. KHY’na demografik özellikleri ve sigara alışkanlıkları
ile ilgili anket formu ve Fagerstrom Nikotin bağımlılık testi
uygulandı.
Bulgular:
Çalışmaya 562 KHY katıldı. Yaş ortalaması 48’di. Katılımcıların
%57’si erkek idi. KHY’ında sigara kullanma oranı %43’tü.
Ortanca sigara kullanma süresi 25 yıldı. Sigara kullanımı
erkeklerde daha fazlaydı (%73 vs %27; p
Sonuç:
KHY’larında sigara bırakma oranı daha yüksektir. Sigara bırakma
kampanyaları yapılırken FS düşük olan bireylerin hedeflenmesi
başarı oranını arttırabilir.
EP-136
ANKARA SİGARA BIRAKMA MERKEZLERİ PLATFORMU
ELEKTRONİK KAYIT PROJESİ
DENİZ YÜCE
1
, FİLİZ TEMEL
2
, CANAN HASANOĞLU
3
, ŞULE
AKÇAY
4
, TİJEN ŞENGEZER
5
, DERYA AKBIYIK
6
, PINAR KOÇYİĞİT
GENCER
7
, MEHMET AYBAŞ
8
, ELİF ŞEN
9
, GÜLİN YILDIRIM
10
,
SÜREYYA POLAT
11
, İSKENDER KÖG
12
, CAN ÖZTÜRK
13
,
SEYFETTİN GÜMÜŞ
14
, EYLEM AKPINAR
15
, İSMAİL ÇELİK
1
1
HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ ONKOLOJİ ENSTİTÜSÜ PREVANTİF
ONKOLOJİ ANABİLİM DALI
2
AHMET ANDİÇEN HASTANESİ
3
ANKARA ATATÜRK EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ
4
ANKARA BAŞKENT ÜNİVERSİTESİ
5
ANKARA NUMUNE HASTANESİ AMATEM
6
ANKARA ONKOLOJİ EĞİTİM ARAŞTIRMA HASTANESİ AİLE
HEKİMLİĞİ
7
ANKARA SİNCAN DEVLET HASTANESİ KLİNİĞİ
8
ANKARA ULUS RUH SAĞLIĞI DİSPANSERİ
9
ANKARA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ
10
ANKARA YÜKSEK İHTİSAS HASTANESİ
11
DR. ABDURRAHMAN YURTARSLAN ANKARA ONKOLOJİ
EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ KETEM
12
ETLİK ZÜBEYDE HANIM KETEM
13
GAZİ ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ
14
GÜLHANE ASKERİ TIP AKADEMİSİ
15
UFUK ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ
Amaç:
Hacettepe Üniversitesi Onkoloji Enstitüsü Prevantif Onkoloji
Anabilim Dalı koordinatörlüğünde toplumun en önemli sağlık
sorunu olan sigara kullanımının önüne geçebilmek amacıyla
“Ankara Sigara Bırakma Merkezleri Platformu” adıyla geniş
katılımlı bir platform oluşturulmuştur.Bu platforma TC
Sağlık Bakanlığı Kanserle Savaş Dairesi tarafından da destek
verilmiştir.İlaç firmaları ile yapılan görüşmeler neticesinde
uygun katılımcılara ücretsiz ilaç desteği de programa entegre
edilmiştir.
Gereç ve Yöntem:
Müdahalesiz kayıt projesi olarak tasarlanmış olan program
Ankara’daki 16 Sigara Bırakma Merkezine başvuran kişilerin
kayıt,takip ve rutin destek tedavisi verilerinin dinamik bir web
tabanlı kayıt sistemine kaydedilmesi ile gerçekleştirilmiştir.Proje
prospektif olarak yürütülmüştür.Proje kapsamında uygulanan
tedavi seçenekleri arasında Vareniklin veya Bupropion içeren
farmakoterapiler yada farklı preparatlar halinde nikotin içeren
Nikotin Replasman Tedavisi yer almıştır.
Bulgular:
Ağustos-Aralık 2010 tarihleri arasında yürütülen projeye
%56’sı erkek 1097 kişi alındı.Yaş ortalaması 42.0 ± 12.8 yıldı.
Katılımcılar %4 eğitimi yok, %16 ilkokul, %19 ortaokul, %31
lise ve %30 yükseköğretim mezunu idi. %17 bekar, %71 evli,
%8 dul/boşanmış, %40 eşlik eden diğer bir hastalığı olan,
%32 diğer hastalıkları nedeniyle tedavi alanlardı. Sigaraya
başlama yaşı 17.2±4.6 yıl idi.Fagerström bağımlılık puanı
ortalaması 5.9±2.4,günlük içilen sigara ortalaması 22.2±10.1
idi.Katılımcıların en önemli sigaraya başlama nedeni özenti idi.
Sonuç:
Proje katılımcılarının 1. ay sonunda sigara bırakma oranları %72,
3ncü ve 6ncı aylarda ise bu oranlar sırasıyla %66 ve %60 idi.
Sigara bırakma oranları incelendiğinde, proje katılımcılarında
ilk 6 ayda ulaşılan %60’lık bırakma oranı ile dünyanın birçok
ülkesinde ulaşılan başarı oranlarının üzerine çıkılmıştır.
EP-137
TESTİS GERM HÜCRELİ TÜMÖR OLGULARININ RETROSPEKTİF
DEĞERLENDİRİLMESİ.
TARKAN YETİŞYİĞİT , AYŞE GÖK DURNALI , KAAN HELVACI ,
ARİFE ULAŞ , BERNA ÖKSÜZOĞLU , GÖKHAN ÇELENKOĞLU ,
NECATİ ALKIŞ
202
ANKARA ONKOLOJİ HASTANESİ
Amaç:
Germ hücreli tümörler (GHT), 15-35 yaş arası erkeklerde görülen
en sık neoplazidir ve testis kanserlerinin %95’ini oluşturur.
GHT’lerin başlıca tipleri seminomalar ve nonseminomatöz
germ hücreli tümörlerdir (NSGHT).
Gereç ve Yöntem:
Bu çalışmada, merkezimizdeki testis GHT tanılı hastaların
demografik, klinik, patolojik özelliklerini ve sağkalım oranlarını
değerlendirmeyi amaçladık. Merkezimize Nisan 1995 ile Kasım
2010 tarihleri arasında testis GHT tanısıyla başvuran ve yeterli
verisi olan 95 hastanın dosyaları retrospektif olarak incelendi.
Bulgular:
Otuziki (%33.7) hasta seminoma, 63 (%66.3) hasta ise NSGHT idi.
Ortanca yaş seminoma grubunda 40 (min-maks 21-77), NSGHT
grubunda 30 idi (min-maks; 17-57). Tümör lokalizasyonu, 92
(%96.9) hastada gonadal iken, 3 (%3.1) hastada ekstragonadal
idi. Ortanca takip süresi seminoma grubunda 19 ay (2-121),
NSGHT grubunda 21 aydı (0-196). Takip süresinde seminoma
grubundan 4 (%12.5), NSGHT grubundan 35 (%29.9) hastada
relaps veya progresif hastalık saptandı. Beş yıllık progresyonsuz
sağkalım (PFS) oranı seminoma grubunda %82, NSGHT
grubunda %79’u (p=0.52). Seminoma grubunda postoperatif
laktat dehidrogenaz (LDH) serum düzeylerinin relaps oranı
üzerine etkisi yoktu ancak ß-HCG düzeyinin yüksekliği ile
nüks arasında istatiksel bir ilişki saptanmıştı (p=0.047). Beş
yıllık genel sağkalım seminoma grubunda %92 iken NSGHT
grubunda %84 olarak saptandı. NSGHT grubunda ECOG, klinik
evre ve birinci basamak kemoterapiye yanıt oranları sağkalımı
etkilerken (p<0.001), tümör lokalizasyonu genel sağkalım
oranını etkileyen önemli bir faktördü (p=0.003).
Sonuç:
Testis germ hücreli tümörü büyük oranda kür elde edilebilir
bir hastalıktır. Çalışmamızda, literatürle uyumlu olarak
seminoma grubunun prognozu NSGHT grubundan daha iyiydi.
Ekstragonadal germ hücreli tümörler de gonadal olanlarla
kıyaslandıklarında daha kötü prognoza sahipti.
EP-138
OLGU BİLDİRİMİ: 17 YIL SONRA NÜKS EDEN BİR TESTİS
TÜMÖRÜ OLGUSU; MALİGN GERM HÜCRELİ TÜMÖRLERDE
GEÇ NÜKSLERİN ÖNEMİ
LEYLA KILIÇ , FATMA ŞEN , İBRAHİM YILDIZ , SERKAN KESKİN ,
MELTEM EKENEL , MERT BAŞARAN
İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ ONKOLOJİ ENSTİTÜSÜ, MEDİKAL
ONKOLOJİ BİLİM DALI
Amaç:
Germ hücreli tümörlerin >%90’ında nüksler ilk iki yıl içinde
gerçekleşir. Tüm testis kanserlerinin % 1-6’sında iki yıldan daha
geç dönemde nüks görülebilir. En sık nüks yeri retroperitoneal
bölge ve akciğerlerdir.
Gereç ve Yöntem:
Literatürde en geç testis tümörü nüksü 43 yıl sonra bildirilmekle
birlikte on yıllar sonra olabileceğine dair yayınlar bildirilmiştir.
Bizim olgumuzda 14 yıl sonra nüks eden germ hücreli tümör
mevcuttu.
Bulgular:
1994 yılında karın ağrısı şikayetiyle başvuran 29 yaşındaki
erkek hastanın tetkiklerinde testis tümörü saptanarak opere
edilmiş; mikst germ hücreli tümör (teratom ve endodermal
sinüs tümörü) saptanmış. Batında konglomere LAP’lar ve
pelvik düzeyde 130x145 mm kitle tespit edilerek kemoterapi
başlanmış. 4 kür VeIP (etoposid, ifosfamid ve sisplatin ) sonrası
parsiyel yanıt elde edilen hasta rest kitle için opere edilmiş.
Postop 3 kür BEP ve lokal RT uygulanmış. Nisan 2011’e kadar
sorunsuzken retroperitoneal 41x80 mm kitle saptanmış. Bu
sırada tümör belirteçleri normalmiş. RPLND yapılan hastanın
patolojisi endodermal sinüs tümörü gelmişti. Hastaya yeniden
VIP (vinblastin, ifosfamid ve etoposid) tedavisi başlandı.
Sonuç:
Geç nükslerde konvansiyonel kemoterapiler ve rezidüel
lezyonların eksizyonu ile uzun dönem sağkalım oranları %
50’lerdedir. Daha önce kemoterapi almamış olanlarda ve
komplet rezeksiyonda sağkalımın arttığı bildirilmektedir.
EP-139
İLERİ YAŞTA NADİR GÖRÜLEN EKSTRAGONADAL YERLEŞİMLİ
GERM HÜCRELİ TÜMÖR OLGUSU
MEHMET TÜRKELİ , KERİM CAYIR , MEHMET BİLİCİ , NİLGÜN
YILDIRIM , SALİM BAŞOL TEKİN
ATATÜRK ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ MEDİKAL ONKOLOJİ
Amaç:
Testis ya da over kaynaklı primer tümör olmaksızın ortaya çıkan
germ hücreli tümörler, ekstragonadal germ hücreli tümörler
olarak adlandırılırlar ve görülme sıklığı tam bilinmemekle
birlikte tüm germ hücreli tümorlerin %2-5’ini oluşturduğu
düşünülmektedir.
Gereç ve Yöntem:
Olgumuz 73 yaşında erkek hasta; karın ağrısı, iştahsızlık,
şişkinlik, kilo kaybı şikayetleri ile başvurdu. Hastanın dış
merkezde yapılan üst GİS endoskopide Mide CA (Germ hücreli
tümor?)tanısı konmuş. Bakılan AFP>10000 IU/ml idi. Çekilen
PET de mide korpusda hipermetabolik asimetrik kitlesel
duvar kalınlaşması ve lokal lenf bezi metastazları tespit edildi,
uzak metastaz tespit edilmedi. Temmuz 2010 tarihinde total
gastrektomi+Roux NY tipi özefagojejunostomi+omentektomi
yapıldı. Postop. patolojisi; malignite pozitif doku örneği,
tümor çapı:8,5x7x3 cm, serozaya invaze, 21 adet lenf nodu
pozitif bulunmuş olup bulgular Yolk Salk Tümörü (Hepatoid
Patern ) lehine yorumlanmıştır. Hastaya Adjuvan 4 kür BEP
kemoterapisi verildi.
Bulgular:
KT sonrası takibe alınan hasta ilk kontrolüne öksürük, dispne,
hemoptizi şikayetleri ile PS:3 -4 olarak geldi. Bakılan AFP>20000
IU/ml idi. Çekilen Akciğer BT de her iki akciğer bazallerde
buzlu cam görünümü mevcuttu.Yapılan bronkoskopide şüpheli
görülen sağ alt lop posterobazal içersinden BAL yapıldı.
TIBBI
ONKOLOJI
KONGRESI
203
Sitolojisi malign kuşkulu sitoloji şeklinde yorumlandı. Akciğer
metastazı ile geldiği düşünülen hastanın takibi ve destek
tedavisi sürerken solunum yetmezliği, sepsis nedeniyle Aralık
2010’da kaybedildi.
Sonuç:
Nadir görülen Ekstragonadal mide yerleşimli germ hücreli
tümörün; tanı, tedavi ve takiplerinin planlanmasında literatüre
katkı amacıyla bu olguyu sunmayı uygun bulduk.
EP-140
ATİPİK EKSTRANODAL TUTULUMLAR İLE SEYREDEN DİFFÜZ
BÜYÜK B HÜCRELİ LENFOMA OLGUSU
ALPASLAN ÖZGÜN , TOLGA TUNCEL , LEVENT EMİRZEOĞLU ,
BÜLENT KARAGÖZ , OĞUZ BİLGİ , EMİN GÖKHAN KANDEMİR
GATA HAYDARPAŞA EĞİTİM HASTANESİ TIBBİ ONKOLOJİ
SERVİSİ
Amaç:
Diffüz Büyük B Hücreli Lenfoma, en sık görülen B hücreli lenfoma
tip olup, vakaların yaklaşık % 30’u ekstranodal yerleşimlidir.
Bizim olgumuz, ekstranodal yerleşimli olarak ortaya çıkan,
farklı zamanlarda üç defa nüks eden ve nüks yerlerinin hepsi
atipik ekstranodal yerleşimli olan bir Diffüz Büyük B Hücreli
Lenfoma olgusudur.
Gereç ve Yöntem:
60 yaşında erkek hasta, karın ağrısı şikayeti ile başvurdu.
Yapılan kolonoskopide sigmoid kolondan çekuma kadar
uzanan bölgede yaygın polipoid lezyonlar görüldü. Polipoid
lezyonlardan alınan biyopsi sonucu hastaya Diffüz Büyük B
Hücreli Lenfoma tanısı kondu. Bunun üzerine hastaya 6 kür
R-CHOP tedavisi verildi. Tedavi sonrası tam yanıt elde edildi.
Tedavi bittikten 8 ay sonra sol ön kolda kitle lezyonu ortaya
çıktı. Buradan alınan biyopsi sonucu Diffüz Büyük B Hücreli
Lenfoma olarak rapor edildi. Hastaya 4 kür R-DHAP tedavisi
verildi. Sol ön kola lokal radyoterapi uygulandı.
Bulgular:
Tedavi sonrası tekrar tam yanıt elde edildi. 9 ay sonra hastalık
tekrar nüks etti. Hastada mide korpusunda polipoid bir lezyon
şeklinde ve sağ inguinal bölgede kitle lezyonu şeklinde nüks
gelişti. Nüks, biyopsiler ile doğrulandı. Bunun üzerine hastaya
3 kür R-ICE tedavisi verildi. Tedavi sonrası yine tam yanıt alındı.
Bunun üzerine hastaya Otolog Kemik İliği Transplantasyonu
(Otolog KİT) planlandı. Otolog KİT hazırlıkları sırasında hastada
sağ uylukta kitle lezyonu şeklinde nüks ortaya çıktı. Otolog
KİT ertelendi. Hastaya 3 kür Gemcitabin + Oxaliplatin tedavisi
verildi. Tedaviye rağmen progrese olan hastaya önce 2 kür
ICE tedavisi, ardından Otolog KİT planlandı. 2. Kür ICE tedavisi
tamamlanan hasta, Otolog KİT için hazırlanmaktadır.
Sonuç:
Diffüz Büyük B Hücreli Lenfoma ekstranodal tutulum
gösterebilmektedir. En sık görülen ekstranodal tutulum yerleri
gastrointestinal sistem, santral sinir sistemi ve kemiklerdir.
Bizim olgumuzun nüks yerleri ön kol, inguinal bölge ve uyluk
bölgesi gibi atipik yerler olmuştur. Olgumuz, atipik tutulumlar
ile seyreden bir ekstranodal Diffüz Büyük B Hücreli Lenfoma
olması nedeniyle burada sunulmuştur.
EP-141
MULTİPL MYELOM NEDENİYLE YÜKSEK DOZ KEMOTERAPİ
VE OTOLOG KÖK HÜCRE NAKLİNDEN SONRA GELİŞEN
SEKONDER AKUT LENFOBLASTİK LÖSEMİ OLGUSU
ŞÜKRÜ ÖZAYDIN , SELMİN ATAERGİN , NURİ KARADURMUŞ ,
GÖKHAN ERDEM , BİROL YILDIZ , MUSTAFA ÖZTÜRK , FİKRET
ARPACI
GÜLHANE ASKERİ TIP AKADEMİSİ
Amaç:
Kemoterapi, yüksek doz kemoterapi ve kök hücre nakli,
radyoterapi uygulamaları sonrasında gelişen aml, mds gibi
sekonder maligniteler önemli bir tedavi komplikasyonunu
oluşturmaktadır. Bu tür tedaviler sonrasında gelişen akut
lenfoblastik lösemi oldukça nadir bir durumdur.
Gereç ve Yöntem:
58 yaşında erkek hastaya 10 yıl önce sırt ve boyun ağrıları
nedeniyle yapılan tetkiklerde T6 vertebrada plazmositom
tanısı konuldu.
Bulgular:
Yapılan diğer tetkikler sonrasında ise tanının IgG tipi evre 3 A
multipl myelom olduğu belirlendi. Hastaya 30 Cgy x 10 seans
radyoterapi ve 4 kür VAD protokolü (vincristine 0,4 mg (1-
4), doksorubicin 9 mg/m
2
(1-4) ve deksametazon 40 mg/gün
(1-4,9-12,17-20) günler) ve ayda bir 4 mg zolendronik asit
tedavisi uygulandı. Akabinde hastamıza melfalan 140 mg/
m
2
hazırlama rejiminden sonra tandem otolog kök hücre
nakli yapıldı. Kök hücre nakli sonrasında ayda bir zoledronik
asit tedavisi devam eden hastaya IgG düzeylerinde tedrici
artış nedeniyle 5 yıl önce 3,5 yıl süreyle talidomid 50 mg 2x1
tedavisi başlandı. Tedavi sonrası şikâyetleri gerileyen ve fizik
muayene laboratuvar bulguları normal düzeylerde olan hasta
kendi isteğiyle tedavisine ara verildi. Son altı aydır tedavisisiz
takip edilen hastada bayılma baş önmesi şikâyetleri üzerine
yapılan tetkikler sonucu WBC: 235.000, hemoglobin 5,4 gr/
dl ve Plt sayısı 13.000 olarak saptandı.. Periferik yaymasında
silme blast tespit edildi. Kemik iliği aspirasyonu ve biyopsisi
ile akut lenfoblastik lösemi (ALL) tanıları konularak flow
sitometri ile de CD10, CD19, CD34, HLA-DR ve CD79a
moleküllerinin ekspresyonu Bhücreli all fenotipi ile uyumlu
olarak değerlendirildi. Bunun üzerine hastaya ALL indüksiyon
tedavisi başlandı. Takiben konsolidasyon tedavilerine geçildi.
Hasta halen hematolojik kısmı yanıt içinde olup, konsolidasyon
tedavilerinin tamamlanmasının ardından allojenik kemik iliği
nakli planlanmaktadır.
Sonuç:
Multipl myeloma nedeniyle kemoterapi, radyoterapi, yüksek
doz tedaviler almış bir hastadır. Güncel literatür verilerine göre
sekonder ALL gelişmiş olan 2. olgudur. Bu tür nadir olguların
daha geniş verilerinin toplanması etyoloji, prognoz vs.
konularında daha geniş platformda bilgi kaynağı sağlayabilir.
204
EP-142
UNİLATERAL PLEVRAL EFÜZYONLA PROGRESE OLAN
MULTİPLE MYELOMA OLGUSU
BERNA BOZKURT DUMAN
1
, MELEK ERKİŞİ
2
, BERKSOY SAHİN
2
,
OĞUZ KARA
2
, MERAL GÜNALDI
2
, ÇİĞDEM USUL AFŞAR
2
,
VEHBİ ERÇOLAK
2
1
ADANA NUMUNE EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ
2
ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ MEDİKAL ONKOLOJİ
B.D.
Amaç:
Giriş:
Multipl Myelom (MM), anormal plazma hücrelerinin;
monoklonal immunoglobulin veya hafif zincir fazla üretimi ile
birlikte malign proliferasyonudur. Plevral efüzyon myeloma
%6 oranında eşlik edebilir. Burada unilateral plevral efüzyonla
progrese olan MM olgusu sunulmuştur.
Olgu Sunumu:
63 yaşında erkek hasta , yaklaşık 4 aydır bel ağrısı olması
üzerine doktora başvuran hastaya çekilen torakal MR
incelemede: T3-6 düzeylerinde sağ paravertebral, T4 vertebra
sağ pedinkülünü destrükte eden kitle saptanmş. Kitleye total
eksizyon ve posterior dekompresyon uygulanmış. Patoloji
sonucu plazma hücreli neoplazi (CD38+, Lambda+ keratin(-),
kappa (-) olarak değerlendirildi. Kemik iliği aspirasyon,
biyopsi sonucu; plazma hücre neoplazisi, plazma hücreli
myeloma olarak (CD38+, Lambda+, Kappa-) saptandı. Durie
Salmon evreleme sistemine göre Evre IIA, International
Staging System(ISS)’ e göre Evre II olarak değerlendirildi.
FISH analizinde; p53(17p 13.1) delesyonu için (+), 13q14
delesyonu için (-),t(11,14) translokasyonu için(-) saptandı.
Hastaya Vincristine, Adriamisin, Deksametazon,Zoledronik
asit kombinasyon rejimi 3 kür uygulandı.Kontrol kemik iliği
incelemesinde rezidüel hastalık saptandı. Hastada ciddi
nefes darlığı gelişti. Başlangıçta akciğer grafisi normal olan
hastanın; nefes darlığı olması üzerine çektirilen direk akciğer
grafisinde sol hemitoraksta plevral efuzyon ve yapılan
bilgisayarlı tomografide solda basınçlı plevral efüzyon ve sol
alt lobda total üst lobda subtotal atelektazi saptandı. Plevral
mayi boşaltıldı.Plevral mayiden alınan sıvı santrifüj edilerek
giemsa ile boyandı. Yapılan mikroskopik incelemede plazma
hücre infiltrasyonu saptandı (şekil 1).Patoloji sonucuda plazma
hücre infiltrasyonu olarak değerlendirildi.Hastaya Bortezomib
deksametazon kombinasyon tedavisi başlandı.
Tartışma:
Myelamatoz plevral efüzyonun patogenezi net değildir. İskelet
lezyonlarından veya göğüs duvarı plazmositomlarından
plevraya direk yayılım ortaya konulan sebeplerden birisidir.
Plörodezis ve agresif kemoterapi rejimleri ile gerileyebilir fakat
buna rağmen sağkalım süresi 4 ay gibi kısa bir süredir. MM’da
çok çeşitli sebeplere bağlı plevral efüzyon olabilir. Plevral mayi
eksuda vasfındaysa bir sonraki basamak myelomatoz plevral
efüzyonu ekarte etmektir.
Sonuç:
SONUÇ: MM tanılı hastalarda plevral efüzyonun birçok
sebebi olabileceği gibi burda sunulan olguda olduğu gibi MM
tutulumuda akla getirilmelidir.
EP-143
HEMATOLOJİK MALİGNİTELERDE ENDOMETRİUM, OVER VE
SERVİKS TUTULUMU
ÇİĞDEM USUL AFŞAR
1
, İSMAİL OĞUZ KARA
1
, MERAL
GÜNALDI
1
, BERNA BOZKURT DUMAN
2
, VEHBİ ERÇOLAK
1
1
ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ MEDİKAL ONKOLOJİ BD
2
ADANA NUMUNE EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ
Amaç:
Kronik lenfoproliferatif hastalık (KLL) ve diffüz büyük B hücreli
lenfoma (DBBHL) sık görülen hematolojik maligniteler olup,
kadın hastalarda genital organlarda tutulum ve buna bağlı
komplikasyonlar yapabilmektedirler.
Gereç ve Yöntem:
KLL ve DBBHL olan 2 vakada genital organ tutulumlarını
vurgulamak istedik.
Bulgular:
TIBBI
ONKOLOJI
KONGRESI
205
VAKA-1: 49 yaşında kadın hasta, 14 aydır evre 1 KLL
nedeniyle tedavisiz izlemde iken, sistosel ve sol over
torsiyonu nedeniyle 2 kez opere oldu. Patolojisinde 7.5x6x5
cm boyutlarında hemorajik rüptüre over kisti, duvarında
hematom, intravasküler CD 20 (+), CD 5 (+) lenfoid hücreler
görülmüş olup bu hücreler kronik lenfositik lösemi hücreleri
olarak düşünüldü. Daha sonra menometrorajisi gelişen
hastaya uygulanan endometriyum biyopsisi kronik lenfositik
lösemi, endometriyal polip, menstrüel evrede endometriyum,
özellikle kanama alanlarında ve kan damarları içerisinde CD 20
(+), CD 5 (+), CD 23 (+) lenfoid hücreler ile uyumlu olarak geldi.
Hastanın WBC: 70.000/mm
3
(%58 lenfosit), Hb: 10.6 g/dl, Htc:
%32, PLT: 214.000/mm
3
idi. Biyokimyasal testleri normalDİ.
Hastanın BT’lerinde bilateral servikal, supraklavikuler, aksiler
LAP saptandı. Hastaya bunun üzerine kemoterapi (rituksimab
içeren) başlandı.
Dostları ilə paylaş: |