Konuşma metinleri ve biLDİRİ Özetleri Kİtabi



Yüklə 6,44 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə50/73
tarix03.02.2017
ölçüsü6,44 Mb.
#7521
1   ...   46   47   48   49   50   51   52   53   ...   73

Amaç:
Uterin    berrak  hücreli  ve  papiller  seröz  karsinomlar  nadir 
görülen ancak agresif seyirli kanserlerdir. Erken evrelerde bile 
yüksek  nüks  oranları  ve  kötü    prognozları  mevcutur.  5  yıllık 
genel sağkalım oranları %50 ile %80 arasında değişmektedir. Bu 
çalışmanın amacı platin bazlı kemoterapiler ile tedavi edilmiş, 
cerrahi  evre  I  berrak  hücreli  ve  seroz  papiller  karsinomların 
nüks oranları ve sağkalım sonuçlarının değerlendirilmesidir.
Gereç ve Yöntem:
FIGO evre I berrak hücreli veya seröz papiller kanser hastalarının 
hastane  kayıtları  retrospektif  olarak  incelenmiş  ve  sonuçlar 
analiz  edilmiştir.  Bütün  hastalara  aynı  cerrah  tarafından 
total  abdominal  histerektomi,  bilateral  salfingoooferektomi, 
bilateral  pelvik  ve  paraaortik  lenf  nodu  diseksiyonu  ve 
omentektomi  ameliyatı  yapılmış  lenf  nodu  diseksiyonu  ile 
birlikte detaylı evreleme gerçekleştirilmiştir. 
Bulgular:
16 hastanın verileri analiz edildi. Median yaş 62’ydi ve hastaların 
%94’ü  post  menopozaldi.  Hastaların  13’ü  6  kür  paklitaksel-
karboplatin  kemoterapi rejimi almıştı. Bir hasta postoperatif 
dönemde  henüz  adjuvan  kemoterapi  almadan  ölmüştü.  Bir 
hasta external radyoterapi ,3 hasta brakiterapi almıştı. Median 
takip süresi 15 aydı. Takip süresinde sadece bir hasta kardiyak 
patoloji nedeniyle ölmüştü ve geri kalan hastaların hepsi takip 
sonunda hastalıksız olarak sağlamdı.
 
N (%)
Yaş,Median
62 yıl (28-80yıl)
Evre
IA
IB
 
9 (56%)
7 (44%)
Histoloji
Seröz
Berrak Hücreli
 
13 (81%)
3 (19%)
Tümör boyutu
2.8 (1-5)
Lenfovasküler invazyon
Var
Yok
 
5 (31%)
11 (69%)
Kemoterapi
Var
Yok
 
13 (81%)
3 (19%)
Radyoterapi
Eksternal RT
Brakiterapi
Yok
 
1 (6%)
3 (19%)
12 (75%)
Sonuç:
Tam  cerrahi  evreleme  ve  adjuvan  kemoterapi  sonrasında 
hastalarımızda  mükemmel  bir  prognoza  ulaşıldı,  ancak  takip 
süresi nispeten kısaydı.  
EP-160
OVERİN TRANSİZYONEL HÜCRELİ KARSİNOMU:OLGU 
SUNUMU
NECLA DEMİR 
1
, OLÇUN ÜMİT ÜNAL 
1
, TÜLAY AKMAN 
1

TUĞBA YAVUZŞEN 
1
, IŞIL SOMALI 
1
, MERAL KOYUNCUOĞLU 
2

A. UĞUR YILMAZ 
1
 
 

DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ TIBBİ ONKOLOJİ 
BİLİM DALI 

DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ TIBBİ PATOLOJİ 
ANABİLİM DALI
Olgu:
49 yaşında kadın hasta, kasık ağrıları nedeniyle yapılan batın 
ultrasonografisinde bilateral overlerde kitle saptanmış. Pelvik 
MR’da  her  iki  adneksial  bölgeden  başlayarak  orta  hatta 
birleşen 183x110x95 mm boyutlarında  tümöral kitle, belirgin 
assit,  multipl  implant  metastazla  uyumlu  görünüm  saptandı.
Hastaya TAHBSO+PPALND ve omentektomi yapılmış. Patolojik 
incelemede  16x11x8  cm  boyutunda,  kistik  ve  solid  alanlar 
içeren, kapsül rüptürü bulunan tümöral kitle izlendi. Çıkarılan 
25  adet  lenf  nodunun  1’inde,  barsak  serozasından  alınan 
implantlarda ve batın yıkama sıvısında tümör hücreleri izlendi. 

214
İmmunhistokimya  boyamasında  ER,  PR,  c-erbB2  ve  Wilm’s 
tümör  (WT-1)  negatif,  p53  pozitif  saptandı  ve  hasta  overin 
primer transizyonel hücreli karsinomu olarak kabul edildi.
Tartışma:
Overin  transizyonel  hücreli  tümörleri  (THT)  nadirdir  ve 
over  neoplazmlarının  %2-3’ünü  oluştururlar.  Bunlar; 
Brenner,  borderline,  malign  Brenner  ve  transizyonel  hücreli 
karsinomlar (THK)’dır. Overin THK’larının insidansı tam olarak 
bilinmemektedir.Bu  tümörler  ürotelyal  özellikleri  olan  ama 
benign, prolifere veya malign brenner tümör alanları olmayan 
primer  over  karsinomları  için  geçerlidir  ve  tanı  içinstromal 
invazyon 
mutlaka 
bulunmalıdır. 
İmmünhistokimyasal 
değerlendirmeler  ayırıcı  tanıda  yardımcıdır.  Brenner 
tümörlerinde genellikle pozitif olan CEA, THK’da negatiftir.Yine 
overin THK’larında CK 20, trombomodülin  (TM) ve üroplakin 
III negatifken mesane kaynaklı THK’larında genellikle pozitiftir. 
Ayrıca over kaynaklı THK’lar vimentin, CA-125 ve WT1 pozitif 
boyanır.  Bu  tümörler  çoğunlukla  ER  pozitif  boyanırlar.  p53 
pozitifliği  kötü  prognozla  ilişkilidir.  İleri  evre  over  THK’larının 
platin temelli kemoterapilere yanıtları iyidir.
EP-161
PARANEOPLASTİK SENDROM’LA GELEN BİR OPERE OVER CA 
NÜKS OLGUSU
MEHMET TÜRKELİ , KERİM ÇAYIR , MEHMET BİLİCİ , SALİM 
BAŞOL TEKİN , NİLGÜN YILDIRIM 
 
ATATÜRK ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ MEDİKAL ONKOLOJİ
Olgu:
İskelet  kasının  nedeni  bilinmeyen  nekrozlu  iltihabına 
POLİMYOZİT(PM),  polimyozitin  bir  takım  özellikler  gösteren 
deri  döküntüsü  ile  seyretmesine  ise  DERMATOMİYOZİT(DM)  
denir.
Olgumuz 47 yaşında, bayan hasta, kasım 2010’da yüzde ve her 
iki göz etrafında  ödem, renk değişikliği, kollarda kızarıklık, şişlik 
ve  döküntü, her iki kolunu kaldırmada ve yürümede güçlük, 
halsizlik, yaygın ağrı, iştahsızlık, bulantı, kusma, yutma güçlüğü 
şikayetleriyle  başvurdu.  Hasta  şubat  2010’da  kadın  doğum 
kliniğince over ca  (seroz papiller kist adenokarsinom) tanısıyla 
opere  edilip,  adjuvan  4  kür  paclitaxel+karboplatin  tedavisi 
verilmiş.  Takipteki  hasta  yaklaşık  3  haftadır  giderek  artan 
mevcut şikayetlerle başvurdu. Bakılan tetkiklerinde AST:123U/
L,LDH:751U/L,CK:2083,CA-125:2275U/ml  olarak  bulundu, 
diğer  rutin  tetkiklerinde  özellik  yoktu.  Cilt  biyopsisini  kabul 
etmeyen hastaya yapılan EMG’de hafif sensori polinoropati ile 
uyumlu bulundu. Bakılan kas otoantikorları negatifti. Hastada 
over ca nüksüne bağlı DM+PM? düşünüldü. Hastaya streoit+
KT(gemstabin+paclitaxel) başlandı. Hastanın kliniği düzeldi ve 
takibe alındı.
DM  ve  PM  ile  gelen  hastalarında  malignensi  riski  artmıştır. 
Over    CA  nükslerinde  DM  ve  PM  nadiren  görülmektedir.  Cilt 
ve kas bulgularıyla gelen hastalarda nüksler ve paraneoplastik 
sendromlar akılda tutulmalıdır.
EP-162
NÜKS METASTATİK OVER KANSERLİ HASTALARDA ORAL 
ETOPOSİD ETKİNLİĞİ
MEHMET KÜÇÜKÖNER , ALİ İNAL , MUHAMMED ALİ KAPLAN , 
ZUHAT URAKCI , ABDURRAHMAN IŞIKDOĞAN   
 
DİCLE ÜNİVERSİTESİ ONKOLOJİ B.D
Amaç:
Oral kemaoterapötik ajan olarak etoposid; ileri evreli ve kötü 
performanslı  kanserli  hastalar  için  alternatif  bir  seçenektir. 
Çalışmamızda İleri Evre Over kanserli hastalarda oral etoposidin 
etkinliğinin retrospektif değerlendirmesi amaçlandı.
Gereç ve Yöntem:
Çalışmamıza Mayıs 2007- Mayıs 2010 tarihleri arasında Dicle 
Üniversitesi  Tıp  Fakültesi  Onkoloji  bilim  dalımıza  başvuran 
metastatik-nüks  over  kanserli  oral  etoposid  kullanmış  24 
hasta alınmıştır. Oral etoposit 50-100 mg, 14-21 gün süre, 3-4 
haftada bir kullanılmıştır.
Bulgular:
Çalışmamızdaki 24 hastanın ortanca yaşı 53 (33-85) olup, 14 
(%58.3) hasta evre-4, 10 (%41.7) hasta evre-3’dü. Histopatolojik 
değerlendirmede,  hastaların  %91.7(n=22)’si  seröz  papiller 
histolojideydi. Hastaların hepsine 3 basamak tedaviden sonra 
oral  etoposid  kullanılmıştı.  Tedavi  yanıt  oranları;  hastaların 
%40’ında  (n=10)  stabil  yanıt,  %25’inde  (n=6)  parsiyel  yanıt, 
%35’inde  (n=8)  progresyon  şeklindeydi.  Hastaların  %12.5’ 
inde  (n=3)  grade3-4  %20.8’inde  (n=5)  grade 1-2  hematolojik 
toksisite,  %25’inde  (n=6)  grade  1-4  gastrointestinal  toksisite 
gelişmişti. Oral etoposit tedavisi almış hastalarda progresyona 
kadar geçen sürenin medyan değeri 5.3 (3-7.5)  aydı.
Sonuç:
Oral  etoposidin  ileri  evreli  ve  kötü  performans  durumu  olan 
kanserli hastalarda ekonomik oluşu, kullanım kolaylığına sahip 
oluşu yanında sağladığı ılımlı tedaviye yanıt oranı ile alternatif 
tedavi seçeneğidir.  
EP-163
ADİPONEKTİN EKSPRESYONUNUN KOLON KANSERİ 
HASTALARINDA KLİNİK ÖNEMİ
MUSTAFA CANHOROZ , ÖZKAN KANAT , ERDEM ÇUBUKÇU , 
NİLÜFER AVCI , ÖMER FATİH ÖLMEZ , OSMAN MANAVOĞLU  
 
ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ TIBBİ ONKOLOJİ B.D.
Amaç:
Erken  evre  kolon  kanserinin  küratif  tedavisi  cerrahidir, 
adjuvan  tedavilerin  amacı  mikro  metastazları  eradike  ederek 
kür  oranlarını  arttırmaktır.  Adjuvan  tedavinin  faydalı  olacağı 
hastaları  belirlemenin  önemi  artmaktadır.  Son  zamanlarda 
adiponektinin,  obezite  ile  ilişkili  malignitelerin  oluşumunda 
etkili  olduğu  belirlenmiştir.  Bu  sitokinin  erken  evre  kolon 
kanseri vakalarındaki prognostik değeri araştırıldı.
Gereç ve Yöntem:
1997–2007  yılları  arasında  kolon  kanseri  tanısı  ile  takip  ve 

TIBBI
ONKOLOJI
KONGRESI
215
tedavi edilen hastaların dosyaları tarandı. Primer tümörü opere 
edilmiş, TNM evreleme sistemine göre II veya III. evre tümörü 
olan ve en az 3 yıl süre ile takip edilmiş  hastalardan; primer 
tümöre ait kesitleri immünohistokimyasal değerlendirme için 
yeterli  dokuya  sahip  olan  53  hasta  çalışmaya  alındı.  Primer 
antikor  olarak  Novus  Biologicals  (100-65810)  adiponektin 
antikoru 1/100 oranında dilue edilerek kullanıldı.
Bulgular:
Olguların ortalama yaşı 58.3±10.1 (35- 78); ortalama takip süresi 
41 ay (10 - 96 ay); 28’inin (%52.8) evre II ve 25’inin (%47.2) evre 
III olduğu belirlendi. 42 olgu (%77.4)  histolojik grade 1 veya 
2, 12 olguda (%22.6) grade 3 idi. İmmünohistokimyasal olarak 
21 vakada (%39.6) tümör dokusunda adiponektin, sitoplazmik 
olarak  gösterildi.  Adiponektin  ekspresyonunun  olduğu  21 
vakadan 9’unda (%42.9) nüks gelişirken, ekspresyonu olmayan 
32 vakadan 11’inde (%34.4) nüks gözlendi. Ortalama hastalıksız 
sağkalım  adiponektin  ekspresyonu  varlığında  60.3±9.03  ay 
iken  yokluğunda  68.7±6.67  ay  olarak  hesaplandı  (p:0.414). 
Ortalama genel sağkalım  adiponektin ekspresyonu varlığında 
65 ay iken yokluğunda 67 ay olarak hesaplandı (p:0.786).
Sonuç:
Yağ  dokusundan  salgılanan  adiponektinin,  pro-apoptotik 
ve/veya  anti-proliferatif  etkisi  ile  kanser  oluşumu  ve 
progresyonunda rol aldığı düşünülmektedir. Tümör dokusunda 
adiponektin  ekspresyonunun  saptanması  evre  II/III  kolon 
kanseri  vakalarında  hastalıksız  sağkalım  üzerinde  istatistiksel 
anlamlılığa ulaşmayan olumsuz bir etki yapmaktadır.
EP-164
TÜRK TOPLUMUNDA MEME KANSERLİ HASTALARDA BRCA 
MUTASYONLARININ DAĞILIMI VE SAĞKALIMLA İLİŞKİSİ
LEYLA KILIÇ 
1
, SEDA KILIÇ 
2
, ÖZGE ŞÜKRÜOĞLU 
2
, BUĞRA 
TUNCER 
2
, MELTEM EKENEL 
1
, HÜLYA YAZICI 
2
, PINAR SAİP 
1
  
 

İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ, ONKOLOJİ ENSTİTÜSÜ, MEDİKAL 
ONKOLOJİ BİLİM DALI  

ONKOLOJİ ENSTİTÜSÜ, TEMEL ONKOLOJİ ABD, KANSER 
GENETİĞİ BİLİM DALI 
Amaç:
BRCA mutasyonlarıyla ilişkili meme kanseri sistemik tedaviye 
farklı  yanıtı  olması  ve  gelecekteki  kanser  riski  açısından 
sporadik  meme  kanserinden  farklıdır.  Bu  çalışmanın  amacı 
toplumumuzdaki  meme  kanserli  hastalar  arasında  BRCA 
mutasyonlarının  çeşitli  klinik,  patolojik  faktörlerle  ilişkisinin 
araştırılmasıdır.
Gereç ve Yöntem:
Ensitütümüze BRCA gen analizi için başvuran 174 meme kanseri 
hastasının  (166  kadın,  8  erkek)  klinik/demografik  özellikleri 
incelendi  ve  BRCA  gen  mutasyonu  saptanan  hastalarla 
mutasyon  saptanmayanların  klinik  ve  patolojik  özellikleri 
karşılaştırıldı, sağkalım analizleri yapıldı.
Bulgular:
BRCA 1 gen mutasyonu saptanan 13 hasta ( % 7.5)  ve BRCA 
2 gen mutasyonu saptanan 9 hasta ( % 5.2) mevcuttu. Erkek 
hastaların  hiçbirinde  gen  mutasyonu  saptanmamıştı.  Tüm 
grup  için  5  yıllık  genel  sağkalım  (OS)  oranı  %  94.3,  5  yıllık 
progresyonsuz  sağkalım  (PFS)  oranı  %  73.8  idi.  İki  grup 
arasında  PFS,  OS  farkı  saptanmadı  (p=0.88  ve  p=0.35). 
BRCA  mutasyonu  olanlarda  ailede  meme  kanser  öyküsünün 
daha  sık  olduğu  gözlendi  (p=0.02).  Diğer  klinik  ve  patolojik 
parametreler açısından iki grup arasında fark tespit edilmedi. 
Tek  değişkenli  sağkalım  analizinde  ileri  evre  (  evre  3&4  vs 
1&2), ER negatifliği, PR negatifliği ve lenf nodu tutulumu genel 
sağkalımı  olumsuz  etkilerken,  bilateral  meme  kanseri  varlığı, 
ileri evre, progesteron reseptör negatifliği, lenf nodu tutulumu 
azalmış PFS’yle ilişkili bulundu. Cox regresyon testi ile yapılan 
multivariate analizdeyse sadece ileri patolojik evre PFS ve OS 
ile ilişkili saptandı ( RFS için p=0.001, HR: 0.13, % 95 CI:0.043-
0.44, OS için HR: 0.084, % 95 CI: 0.013-0.529).
Sonuç:
Türk  toplumunda  meme  kanserli  hastalarda  BRCA  gen 
mutasyonu  görülme  sıklığı  diğer  popülasyonlara  benzerdir. 
BRCA  gen  mutasyon  varlığı  genel  sağkalım  ve  progresyonsuz 
sağkalımla ilişkili bulunmamıştır.
EP-165
KLİNİĞİMİZDE MEME KANSERİ TANISI OLAN İNFİLTRATİF 
DUKTAL KARSİNOM VAKALARINDA ÖSTROJEN VE 
PROGESTERON RESEPTÖR SIKLIĞI
G. İNANÇ İMAMOĞLU , MUSTAFA ALTINBAŞ , DİLŞEN 
ÇOLAK , UĞUR ERSOY , SEMİHA URVAY , NAZİYET KÖSE , İL 
HACIBEKİROĞLU  
 
DIŞKAPI YILDIRIM BEYAZIT EAH, TIBBI ONKOLOJİ KLİNİĞİ
Amaç:
Meme  kanseri  tüm  dünyada  kadınlardaki  en  sık  kanser 
türüdür.İnfiltratif  duktal  karsinom(IDK)  ensık  meme  kanseri 
tipidir(%70-80).  Kliniğimizde  takip  ettiğimiz  IDK  vakalarında 
östrojen ve progesteron reseptör sıklığı sunulmuştur.
Gereç ve Yöntem:
Merkezimizde  2008-2011  yılları  arasında  takip  edilen  IDK 
olgularının  verileri  retrospektif  olarak  incelendi.Östrojen 

216
reseptör(ER) ve progesteron reseptör(PR) sıklığı belirlendi.
Bulgular:
Bu  dönem  içinde  toplam  279  meme  karsinomu  tanısı  almış 
hastaların  248  ‘ü(%89)  IDK    olarak  belirlendi.  Bu  hastaların 
165’si  (%67)ER  pozitif,76’sı  (%31)ER  negatif  idi  ve  5’inin(%2) 
ER statüsü belirsizdi. 120 hasta(%48) PR pozitif,92 hasta(%29) 
PR negatif olarak belirlendi ve 36(%14.5) hastanın PR statüsü 
belirsizdi.
Sonuç:
Tek merkez deneyimimizde meme kanseri hastalarında ER ve 
PR sıklığı literatür ile uyumlu bulunmuştur.
EP-166
YÜKSEK RİSKLİ EVRE II KOLON KANSERLİ HASTALARDA 
UYGULANAN ADJUVAN KEMOTERAPİNİN ETKİNLİK ANALİZİ
UMUT VAROL , BURCU ÇAKAR , BERMET JUNUSHOVA , UĞUR 
MUSLU , PINAR GÜRSOY ÖNER , ZEKİ GÖKHAN SÜRMELİ , 
BURÇAK KARACA , CANFEZA SEZGİN , BÜLENT KARABULUT , 
RÜÇHAN USLU  
 
EGE ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ TÜLAY AKTAŞ ONKOLOJİ 
HASTANESİ
Amaç:
Kolon  kanseri  kadında  ve  erkekte  üçüncü  en  sık  görülen 
kanserdir.  Son  yıllarda  tarama  testleri  sayesinde  erken  tanı 
ve  daha  iyi  tedavi  olanakları  kolon  kanserinden  mortaliteyi 
azaltmıştır.  Buna  rağmen  tanı  anında  hastaların  yaklaşık 
üçte  biri  küratif  rezeksiyon  şansını  kaybetmiş  durumdadır. 
Kalanların yarısı ise potansiyel küratif cerrahi tedaviye rağmen 
nüksetmektedir.  Bu  durum,  adjuvan  efektif  kemoterapi 
uygulanmasının  gerekliliğini  ortaya  koymaktadır.  Evre  III 
hastalıkta  altı  ay  oxaliplatin/5-FU/LV  kombinasyonu  standart 
adjuvan tedavi olarak önerilirken, evre II hastalıkta, yüksek riskli 
hastalar hariç rutin adjuvan kemoterapi önerilmemektedir.
Gereç ve Yöntem:
Ege  Üniversitesi  Tülay  Aktaş  Onkoloji  Hastanesi  tarafından 
2006-2011  yılları  arasında,  yüksek  riskli  olup  adjuvan 
kemoterapi  alan  (n:42)  ve  risk  faktörleri  olmayıp  kemoterapi 
almayan (n:21) toplam 63 evre II kolon kanserli hasta tedavi 
etkinliği  açısından  karşılaştırılmıştır.  Yüksek  riskli  kabul  edilip 
adjuvan tedavi verilmesinin nedeni  6 hastada acil operasyon 
(perforasyon,  ileus  vb.),  4  hastada  T4  hastalık,  8  hastada 
müsinöz  adenokarsinom,  10  hastada  yetersiz  lenf  nodu 
diseksiyonu, 4 hastada lenfovasküler veya perinöral invazyon, 
4 hastada preoperatif CEA yüksekliği ve 6 hastada yüksek grade 
olmasıdır.
Bulgular:
Hastaların yaş ortalaması tedavi alan ve almayan olarak sırasıyla 
53.8±13,04,  64.9±10,89  yaştır.  Adjuvan  tedavi  alan  grupta 
kemoterapi  olarak  %42.9  puşe  5-FU,  %52.4  infüzyonel  5-FU 
uygulanmıştır. Bir hasta oral kapesitabin alırken, bir hasta da 
Folfox4 tedavisi almıştır. Tedavi alan grup ortalama 33.9±13.7 ay, 
tedavi almayan grup ise ortalama 29.2±13.7 ay takip edilmiştir. 
Adjuvan  kemoterapi  alan  gruptan  üç  hastada,  kemoterapi 
almayan  gruptan  ise  bir  hastada  nüks/metastaz  izlenmiştir. 
İstatistiksel olarak (ki-kare testi) değerlendirildiğinde adjuvan 
tedavi alan ve almayan gruplar arasında nüks açısından anlamlı 
bir ilişki bulunamamıştır.
Sonuç:
Yüksek  riskli  evre  II  kolon  kanserli  hastalarda  kemoterapinin 
etkinliği bizim çalışmamızda da izlendiği üzere henüz net olarak 
ortaya  konulamamıştır.  Bu  belirsizliği  ortadan  kaldırmak  için 
çok merkezli prospektif çalışmalara ihtiyaç duyulmaktadır.
EP-167
OPERE KOLON KANSERİ HASTASINDA METASTAZ AYIRICI 
TANISINDA SALMONELLA ETKENLİ PSOAS ABSESİ: OLGU 
SUNUMU
İLHAN HACIBEKİROĞLU , SEMİHA URVAY , BERKANT SÖNMEZ, 
DİLŞEN ÇOLAK , G. İNANÇ İMAMOĞLU , NAZİYET KÖSE , 
MÜÇTEBA CAN  
 
DIŞKAPI YILDIRIM BEYAZIT EAH, TIBBI ONKOLOJİ KLİNİĞİ
Amaç:
Psoas absesi,ender rastlanan ,tanınması zor ve geç farkedilen bir 
antitedir.  Etkeni  Salmonella  türleri  olan  psoas  abseleri  çok 
enderdir.  Burada  opere kolon  kanseri  tanısı  ile  izlediğimiz  ve 
adjuvan tedavisini alamamış hastamızda saptanan Salmonella 
etkenli psoas absesi vakamızı sunuyoruz
Bulgular:
68  Yaşında  bayan  hasta.  Mayıs  2008’de  kolon  kanseri  tanısı 
ile  sağ  hemikolektomi  yapıldı.(T3N0M0-  EvreIIA)  Yara  yeri 
iyileşmesinde geçikme, plevral efüzyon gibi nedenlerle adjuvan 
kemoterapisini  alamadı.  2  yıllık  izleminde  nüks  saptanmadı. 
Ekim  2010’da  karın  ağrısı,  halsizlik,  tekrarlayan  subfebril 
ateş  şikayetleri  ile  başvurdu.  Tetkiklerinde  CRP:  59  mg/dl  , 
sedimantasyon:  35/h  ve  tümör  belirteçleri  normal  saptandı. 
Abdomen  BT’de  sağ  psoas  lojunda  69x49mm  boyutta,  kistik 
metastaz ekarte edilemeyen düzensiz konturlu lezyon saptandı. 
Lezyonla  transversus  abdominis  kası  arasındaki  yağ  planları 
silinmişti. (inflamasyona sekonder? invazyon?)  Batın içi abse 
tanısı ile girişimsel radyoloji ünitesince perkutan drenaj kateteri 
takıldı. Drenaj mayiinden alınan kültürde Salmonella spp üredi. 
Antibiyotik tedavisi ve perkutan drenaj sonrası kliniği tamamen 
düzelen hastanın onkolojik takipleri sürmektedir
Sonuç:
Adjuvan  tedavisini  çeşitli  nedenlerle  alamamış  hastalar, 
hastalık  rekürrensi  açısından  yüksek  riske  sahiptir.  Bu 
hastaların izleminde saptanan her türlü bulgu, nüks açısından 
dikkatle  değerlendirilmelidir.  Psoas  absesi  primer  olarak 
oluşabileceği  gibi,  inflamatuar  barsak  hastalıkları  ve  kolon 
kanseri gibi durumlarda sekonder olarak da oluşabilmektedir. 
Psoas  abselerinde  etken  olarak    genellikle  stafilokok  türleri 
izole  edilmektedir.  Salmonella  türlerinin  etken  olduğu  psoas 
abseleri  nadirdir.  Bu  vaka  adjuvan  tedavisini  alamamış 
hastaları , rekürrens açısından değerlendirirken, psoas absesi 
gibi tedavisi kolay ve tanıda gecikmenin mortalitede artışa yol 
açtığı  durumların  da  göz  ardı  edilmemesi  açısından  dikkate 
değer bulunmuştur.

TIBBI
ONKOLOJI
KONGRESI
217
EP-168
METASTATİK KOLON KANSERLİ HASTALARDA 
BEVACİZUMABLI TEDAVİ REJİMİ ORTALAMA PLATELET 
VOLÜMÜNÜ DÜŞÜRMEKTEDİR
HASAN MUTLU 
1
, VELİ BERK 
2
, HALİT KARACA 
2
, ZEKİ AKÇA 
3

HEDİYE UĞUR 
4
, TUNCAY ASLAN 
4
, ABDÜLSAMET ERDEN 
4
 
 

ACIBADEM KAYSERİ HASTANESİ 

ERCİYES ÜNİVERSİTESİ 

MERSİN DEVLET HASTANESİ 

KAYSERİ EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ
Amaç:
Kanserli  hastalarda    tromboemboli  riski  artmıştır  ve  bu 
durum  tedavide  kullanılan  kemoterapötik  ajanlarla  da 
presipite  edilmektedir.  Bevacizumab  vasküler  endotelyal 
büyüme  faktörü  karşıtı  monoklonal  antikordur  ve  metastatik 
kolon  kanseri  tedavisinde  önemli  bir  yer  teşkil  etmektedir.
Tromboemboli  riskinde  artış  yaptığı  gösterilen  bevacizumab 
ve trombosit fonksiyonu için bir markır olan ortalama platelet 
volümü arasındaki ilişki bu çalışmada incelenmiştir
Gereç ve Yöntem:
Toplam  74  metastatik  kolon  kanserli  hasta  çalışmaya  dahil 
edilerek, bevacizumablı tedavi rejiminin başlangıç anındaki ve 
tedavinin >3. ayındaki platelet, ortalama plateletet volümü ve 
platikrit değerleri SPSS16.0 programına kaydedildi
Bulgular:
Platelet, ortalama plateletet volümü ve platikrit değerlerinde  
bevacizumablı    tedavi  sürecinde  anlamlı  düşme  mevcuttu 
(p=0,009, p=0,001, p=0,000)
Sonuç:
Trombozlu vakaların aksine ,tromboz riski artmış bevacizumablı 
kombinasyon  tedavilerinde  ortalama  platelet  volümünde 
anlamlı düşme olmaktadır.
EP-169
SPİNAL KORD BASISI İLE PREZENTE OLAN REKTUM KANSERİ 
OLGUSU
MUSTAFA BARUT 
1
, MUSTAFA SAĞCAN 
1
, MEHMET KILINÇ 
2

YELİZ BİLİR 
1
, HAKAN ŞIVGIN 
1
, BANU ÖZTÜRK 
3
 
 

TOKAT GAZİOSMANPAŞA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ İÇ 
HASTALIKLARI AD 

TOKAT GAZİOSMANPAŞA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ 
NÖROŞİRÜRJİ AD 

TOKAT GAZİOSMANPAŞA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ TIBBİ 
ONKOLOJİ BD
Yüklə 6,44 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   46   47   48   49   50   51   52   53   ...   73




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin