EP-186
MUİR TORRE SENDROMU
ÇİĞDEM USUL AFŞAR
1
, İSMAİL OĞUZ KARA
1
, MERAL
GÜNALDI
1
, BERNA BOZKURT DUMAN
4
, VEHBİ ERÇOLAK
1
,
CEM KAAN PARSAK
2
, GÜRHAN SAKMAN
2
, DERYA
GÜMÜRDÜLÜ
3
, PINAR KUM
5
1
ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ MEDİKAL ONKOLOJİ BD
2
ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ GENEL CERRAHİ BD
3
ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ PATOLOJİ BD
4
ADANA NUMUNE EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ MEDİKAL
ONKOLOJİ
5
ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ KANSER KAYIT BİRİMİ
Amaç:
Muir Torre sendromu otozomal dominanttır. Lynch II
sendromuna benzer. Kolon kanseri erken yaşta gelisir. Sağ taraf
kolon kanseri daha sıktır ve sporadik kolon kanserinden daha
iyi prognozu vardır. Bu hastalarda birden fazla deri lezyonu ve
iç organ kanserleri gelisir.
Gereç ve Yöntem:
Sebasöz adenomları, kolonda multipl polipozisi ve rektum
adenokarsinomu, akciğer adenokarsinomu olan Muir Torre
sendromlu vakamızı sunmayı hedefledik.
Bulgular:
Elli dört yaşında sebasöz adenomları olan erkek hastaya 1995
yılında kolonda multipl polipler nedeniyle hemikolektomi
uygulanmıştı. Öyküsünde kardeşinde akciğer karsinomu,
babasında lenfoma ve halasında mide karsinomu anamnezi
mevcuttu. Hastanın Nisan 2011’de öksürük ve hemoptizi
nedeniyle yapılan tetkiklerinde sağ akciğerde kitle saptanarak
hastaya sağ pnömonektomi uygulandı. Patolojisi akciğer
adenokarsinomu, 4x4,5x4 cm, 1 adet perihiler metastatik lenf
nodu, p63 (-), müsin pozitif, CK 7 (+), CK 20 (-) olarak saptandı.
3 kür kemoterapi uygulandı ve bu dönemde yapılan PET-
BT’de rektumda duvar kalınlaşması görüldü. Pelvik MR’da ise
ekstraserozal yayılım, rektumda asimetrik duvar kalınlaşması,
mezoreaktal yağ dokuda lenfadenopati saptandı. Rektum
biyopsisi adenokarsinom olarak geldi. Hastaya neoadjuvant
kemoradyoterapi (5 fluorourasilli) uygulandı. Hastaya Temmuz
2011’de total kolektomi, ileoanal J poş ve koruyucu ileostomi
uygulandı. Postop adjuvant kemoterapisi devam etmektedir.
Sonuç:
Muir Torre sendromu ilk kez 1967’de tanımlanmıştır. Sebasöz
226
gland tümörlerine en az bir viseral organ malignitesi eşlik
eder. Cilt lezyonları tümör tanısından önce, aynı anda ya da
sonrasında saptanabilmektedir. Kolorektal kanser ilk başlangıç
kanseri olabilir ve daha agresif seyretme eğilimindedir.
Genitoüriner, endometrium, over, meme, parotis, larenks,
hematolojik kanserler eşlik edebilmektedir. %25 hastada
kolonda multipl polipler vardır. İsotretinoin bu hastalarda
sebase gland tümörlerinden koruyucu olabilmektedir. Primer
veya metastatik tümörlerin cerrahi eksizyonunun prognozu
iyileştirdiğine dair kanıtlar mevcuttur. Bizim vakamızda da
cerrahi eksizyonlar sonrası hasta takiplidir.
EP-187
OSTEOMYELİT ZEMİNİNDE GELİŞEN SKUAMÖZ HÜCRELİ
KARSİNOM
SEVİL GÖKTAŞ
1
, MUSTAFA YILDIRIM
1
, MUSTAFA YILDIZ
1
,
UTKU DÖNEM DİLLİ
1
, BETÜL ÇELİK
2
1
ANTALYA EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ, TIBBİ ONKOLOJİ
KLİNİĞİ
2
ANTALYA EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ, PATOLOJİ
KLİNİĞİ
Amaç:
Osteomyelit mikroorganizmaların etkisi ile kemik dokuda kayıp
yeni kemik oluşumu ile karakterize ve ilerleyici bir hastalıktır.
Hematojen yayılım ve travma, cerrahi, komşu bölgede
enfeksiyon odağından direk bulaşı ile mikroorganizmalar kemiği
infekte ederler. Osteomyelit gelişimini mikroorganizmanın
virulansı, hastanın immun sistemi, kemiğin lokalizasyonu,
tipi ve vasküler yetmezlik gibi durumlar etkiler. Uygun tedavi
edilmediği zaman kronikleşme ve sekonder komplikasyonlara
yol açabilir.
Bu yazımızda üst extremitede kronik osteomyelit sonucu
oluşan cilt fistülü zemininde gelişen skuamöz hücreli karsinom
literatür eşliğinde tartışılacaktır.
Gereç ve Yöntem:
Kolda akıntılı yara nedeni ile başvuran 63 yaşındaki erkek
hastada saptanan kronik osteomyelit sonucu oluşan cilt fistülü
zemininde gelişen skuamöz hücreli karsinom literatür eşliğinde
tartışılacaktır.
Bulgular:
Kolda akıntılı yara nedeni ile başvuran 63 yaşındaki erkek
hastanın öyküsünden 10 yaşında düşme sonucu sağ kolda kırık
oluştuğu ve zaman zaman kolunda ağrılar olduğu öğrenildi. Bir
yıl önce kırık oluşan bölgede kızarıklık şişlik ve ağrısı artan oral
antibiyotik ve antiinflamatur tedavi verilmiş. Tedavi sonrası
şikayetleri tekrar etmiş ve cillten akıntılı lezyon gelişmiş.
Farklı merkezlerde çeşitli antibiyotik tedavileri verilen hasta
şikayetlerinin devam etmesi üzerine hastanemize başvuran
hastanın akıntılı fistül çevresinde ciltten kabarık lezyon tespit
edildi ve biyopsi alındı. Histopatolojik incelemede skuamöz
hücreli karsinom tanısı kondu.Osteomyelit ve skuamöz hücreli
karsinom için cerrahi rezeksiyon ve antibiyoterapi planlanan
hastanın takipleri devam etmektedir.
Sonuç:
Sonuç olarak osteomyelitin nadir görülen bu komplikasyonunu
engellemek esas amaç olmalı ve osteomyelit tedavisi etkin bir
şeklide yapılmalıdır.
EP-188
MALİGN MELANOMLU OLGUDA METASTAZI TAKLİT EDEN
NADİR BİR DERİ EKİ TÜMÖRÜ; PİLOMATRİKOMA
FATOŞ DİLAN KÖSEOĞLU
1
, MENİCE GÜLER ŞEN
1
, GÖNÜL
DEMİR PİŞKİN
2
, İLKAY TUĞBA ÜNEK
1
, MEDİHA TÜLİN
BOZKURT
2
, ÇAĞATAY ARSLAN
3
1
İZMİR TEPECİK EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ İÇ
HASTALIKLARI KLİNİĞİ
2
İZMİR TEPECİK EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ
RADYASYON ONKOLOJİSİ BÖLÜMÜ
3
İZMİR TEPECİK EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ MEDİKAL
ONKOLOJİ BÖLÜMÜ
Amaç:
Malign melanom metastazını taklit eden pilomotrikoma
olgusunu sunmak.
Gereç ve Yöntem:
51 yaşında kadın hasta Ağustos 2008’de sağ göz altında koyu
renkli kitle şikayeti ile başvurdu. Kitle eksize edildi. Patoloji
sonucu noduler malign melanom (MM) geldi. 1 yıl adjuvan
interferon alfa tedavisi aldı. Mart 2010’da çekilen 18-FDG-
PET-BT ‘de sağ parotiste hipermetabolik lenfadenopati ve
sürrenalde non-metabolik nodül saptandı. Sağ parotisteki
kitleden iğne biyopsisi sonucu malign sitoloji olarak geldi ve
sağ parotidektomi, sağ modifiye radikal boyun disseksiyonu
uygulandı. Patoloji sonucu MM metastazı olarak geldi. Sağ
boyun bölgesine adjuvan RT ve nüks hastalığın izleminde 11
kür temozolomide tedavisi verildi.
Bulgular:
Haziran 2011 de sağ kulak önünde şişlik şikayeti ile başvurdu.
İnce iğne biyopsi sonucu malign sitoloji geldi. 18-FDG-PET-BT’de
sağ preaurikuler bölge, sol servikal zincir, skalpta sağ frontal
kesimde cilt altı komponenti de olan artmış metabolik aktivite
saptandı. Haftalık paklitaksel tedavisi başlandı. Toplam 11 hafta
aldı. Kontrol PET BT de skalpteki lezyon dışı bölgelerde tam
yanıt; skalpte progresyon izlendi. Kemoterapiye yanıtsız olan
bu lezyonun MM metastazı dışında ikinci bir primer patoloji
olabileceği düşünüldü. Frontoparietal bölgeden tümör eksize
edildi. Patoloji sonucu ‘’pilomatrikoma’’ olarak raporlandı.
Hastanın takip ve tedavisi tam yanıtlı olarak devam etmektedir.
Sonuç:
Atipik seyirli malign melanom olgularında, PET BT’de
karışık yanıt söz konusu olduğunda 2. primer olasılığı akılda
tutulmalıdır. İkinci primerin bu olgudaki gibi benign süreç
olduğu durumlarda hastanın tedavi kararını önemli şekilde
etkileyecektir.
TIBBI
ONKOLOJI
KONGRESI
227
EP-189
MELANOSİTİK TÜMÖRLERDE DNA KOPYA SAYISI VE
KROMOZOMAL DEĞİŞİKLİKLERİN FLORESAN İN SİTU
HİBRİDİZASYON YÖNTEMİ İLE DEĞERLENDİRİLMESİ, AYIRICI
TANI VE PROGNOSTİK ÖNEMİNİN ARAŞTIRILMASI
DENİZ SOLGUN ANLAR
1
, MELEK ERGİN
1
, İLHAN TUNCER
1
,
SUZAN ZORLUDEMİR
1
, ÖZGE DİNİGÜZEL
1
, AYDIN YÜCEL
2
,
SEMRA PAYDAŞ
3
1
ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ PATOLOJİ ABD
2
ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ DERMATOLOJİ ABD
3
ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ONKOLOJİ ABD
Amaç:
Melanositik tümörlerin erken tanısı ve tedavi stratejilerinin
geliştirilebilmesi amacıyla etiyopatogeneze yönelik moleküler
çalışmalar ivme kazanmaktadır. Çalışmamızda tanısal güçlüğe
neden olan melanositik lezyonların tanısında 6p25, 6q23,
11q13 ve sentromer 6’yı hedefleyen FISH yönteminin tanısal
değerini ve farklı melanositik lezyonlardaki kromozomal
anomalileri morfolojik prognostik kriterlerle karşılaştırarak,
melanomun biyolojik davranışındaki yerini araştırmayı
amaçladık.
Gereç ve Yöntem:
ÇÜTF Patoloji AB’da tanı almış 74 melanositik lezyon incelendi.
Olguların 17’si benign, 28’i borderline, 29’u malign özellikteydi.
Olgulara ait kesitlere FISH yöntemi uygulandı.
Bulgular:
FISH sonuçlarının değerlendirilmesinde histopatolojik
tanılar; Borderline grup lezyonların değerlendirilmesinde ise
klinik davranışa göre belirlenen lezyon karakteri esas alındı.
Testin sensitivitesi %98,5; spesivitesi %100 olarak belirlendi.
6q23 kaybı dışındaki tüm parametrelerde benzer şekilde,
benign- borderline gruplar ve borderline-nonmetastatik
gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı fark izlenirken;
nonmetastatik-metastatik melanom arasındaki fark anlamsız
idi. 6p25 ve 6q23 kaybı ile prognoz arasında kuvvetli; 11q13 ve
6q23 amplifikasyonu ile prognoz arasında zayıf ilişki saptandı.
6p25 anormalliği ve 11q13 amplifikasyonu ile tümör çapı
arasında ve 6q23 amplifikasyonu ile mitoz arasında anlamlı
ilişki bulundu.
Sonuç:
6p25 anormalliği ve amplifikasyonu ile 11q13 ve 6q23
amplifikasyonunun karsinogenezin erken aşamasında rol
aldıklarını ve metastatik potansiyeli yansıtmadıklarını gözledik.
6p25 anormalliğinin tümör çapı ile ilişkili; 6q23 kaybının ise
bağımsız bir prognostik parametre olduğu sonucuna vardık.
11q13 amplifikasyonunun tümör çapı ile ilişkili, 11q23
amplifikasyonunun ise mitozla ilişkili ve zayıf prognostik
parametreler olduğunu saptadık. Sonuçta FISH testinin,
tanısal güçlük oluşturan melanositik lezyonların tanısında
sensitif ve spesifik bir yöntem olmasının yanında prognostik
yönden hastaların takibinde ve tedavi seçiminde yardımcı
olduğunu düşünmekteyiz.
EP-190
METASTATİK MERKEL HÜCRELİ KARSİNOM, OLGU SUNUMU
FATİH KÖSE
2
, ALİ AYBERK BEŞEN
1
, AHMET TANER SÜMBÜL
1
,
HÜSEYİN MERTSOYLU
1
, FAZİLET KAYASELÇUK
1
, ÖZGÜR
ÖZYILKAN
1
1
BAŞKENT ÜNİVERSİTESİ ARAŞTIRMA HASTANESİ ADANA
UYGULAMA MERKEZİ
2
ŞANLIURFA EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ
Amaç:
Merkel hücreli karsinom cildin nadir agresif bir tümörü olup
local rekürrens ve bölgesel lenf nodu metastazı yapma
eğilimindedir. Cildin primer küçük hücreli ya da nöroendokrin
karsinomu olarak da adlandırılır. Metastatik hastalıkta,
kemosensitif olmasına rağmen, belirlenmiş bir tedavi şeması
yoktur ve sıklıkla küçük hücreli akciğer kanserinde kullanılan
sisplatin bazlı kombine kemoterapi rejimleri kullanılmaktadır.
Gereç ve Yöntem:
Bu yazıda karaciğer tutulumu ile prezente olan metastatik
merkel hücreli karsinom olgusunu sunmak istedik.
Bulgular:
Altmış yaşındaki erkek hasta sağ üst kadran ağrısı ve karaciğer
fonksiyon testlerinde yükseklik (AST:275 İU/L,ALT:340İU/L,
alkalen fosfataz:200İU/L, GGT:500 İU/L, total/direkt
bilirubin:1,9/0,8mg/dl) ile başvurdu. Çekilen abdominal BT’de
karaciğerde çok sayıda en büyüğ 3 cm çapında hipodens
lezyonlar saptandı. Alınan karaciğer biyopsisi merkel hücreli
karsinom metastazı ile uyumlu olarak bulundu. Sistemik
tutulum açısndan çekilen PET-BT’de karaciğerde diffüz
yoğun FDG tutulumunun yanında yaygın lenf nodu ve kemik
metastazı saptandı. Dermatolojik muayenede primer odak
saptanmadı. Hastaya karboplatin ve etoposit kemoterapisi
başlandı, 4 kür sonrası PET-BT’de kısmi metabolik yanıt
saptandı. Kemoterapi 6 küre tamamlandı. Hasta tanıdan
yaklaşık 5 ay sonra beyin metastazı nedeniyle kaybedildi.
Sonuç:
Sonuç olarak, metastatik merkel hücreli karsinom
kemosentisitif nadir görülen cilt tümörü olup ilk sıra
kemoterapiye yanıt oranı yaklaşık yüzde altmış olmasına
rağmen remisyonlar genellikle kısa sürelidir.
EP-191
MALİGN MELANOM TANILI HASTALARDA TEDAVİ SEÇİMLERİ
VE SAĞKALIMA ETKİ EDEN FAKTÖRLER
ONUR EŞBAH
1
, ÖZLEM UYSAL SÖNMEZ
3
, KAAN HELVACI
1
,
ÖZNUR BAL
1
, ÜMMÜGÜL ÜYETÜRK
2
, AHMET ŞİYAR EKİNCİ
1
,
TAHSİN ÖZATLI
1
, ÜLKÜ YALÇINTAŞ ARSLAN
1
, BURÇİN
BUDAKOĞLU
1
, BERNA ÖKSÜZOĞLU
1
1
SB.DR.ABDURRAHMAN YURTARSLAN ANKARA ONKOLOJİ
EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ
2
ABANT İZZET BAYSAL ÜNİVERSİTESİ İÇ HASTALIKLARI KLİNİĞİ
TIBBİ ONKOLOJİ BÖLÜMÜ
3
SAKARYA EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ İÇ HASTALIKLARI
KLİNİĞİ TIBBİ ONKOLOJİ BÖLÜMÜ
228
Amaç:
Malign melanom (MM) kötü prognozlu hızlı ve atipik klinik
davranış sergileyen bir kanserdir. Evre 1 düşük riskli melanomda
5 yıllık sağkalım %90 iken nüks ya da metastatik hastalıkta bu
oran %5’in altında olup median sağkalım 6-9 aydır. Bu çalışmada
kliniğimizde takip ve tedavisi yapılan MM hastalarının genel
özelliklerinin ve tedavi prensiplerinin paylaşılması amaçlandı.
Gereç ve Yöntem:
Seksenaltı malign melanom olgusu retrospektif olarak
değerlendirildi.
Bulgular:
48 hasta erkek, 38 hasta kadındı. Ortanca yaş 56.5 yıl (22-
83) idi.Primer yerleşimi bölgeleri; 36 hastada ekstremite, 36
hastada bas boyun, 8 hastada gövde, 3 hastada anorektal bölge,
1 hastada oral mukoza, 1hastada göz ,1hastada intraabdominal
bölge idi .En sık görülen melanom alt tipi % 27.9 (n=24) ile
nodüler mm du.Tanı anında %19.8 hasta (n=17) metastatikti.
Hastaların 9’u (%10.5) adjuvan, 18’i palyatif radyoterapi
aldı. Lezyonun yerleşim yerine ve büyüklüğüne göre en çok
uygulanan cerrahi müdehaleler; 37 (%43) hastada geniş
eksizyon, 20(% 23,3) hastada geniş eksizyon ve lenf nodu
diseksiyonuydu. Ortanca LDH 227U/L (min104-max825)
idi. Adjuvan interferon(IFN) uygulanan hastaların sayısı
37’idi(%43). Metastatik evrede 1. basamak tedavide hastaların
22 si (%25,6) temozalamid, 9’u (%10,5) IFN, 3’ü (%3,5) hasta
sisplatin /dakarbazin kemoterapisi aldı. Birinci progresyonda
hastaların 12 ‘si (%14) Temozolamid, 8’i (%9,3) kaboplatin-
paklitaksel, 4’ü (%4,7) sisplatin/dakarbazin kemoterapisi
verildi. 2. ve 3 progresyonda 5(%5,9) hasta karboplatin/
paklitaksel kemoterapisi, 5 (%5,9) hasta insani erişim programı
ile ipilimumab tedavisi, 2 (%2,3) hastada tek ajan dakarbazin
tedavisi aldı. En sık nüks lokal olarak görüldü. En sık metastazın
olduğu solid organlarsa akciğer ve beyindi. Median hastalıksız
sağkalım (HSK)102ay ve median genel sağkalım (GSK)112 ay
idi. Primer başlangıcı yüz olan hastalarda GSK anlamlı olarak
daha iyi (p=0,041) ancak HSK açısından gruplar arası anlamlı
fark izlenmedi (p=0,119).Cinsiyetler arasında GSK ve HSK
açısından fark izlenmedi (P=0,140 ve P=0,116) .
Sonuç:
MM’da lezyonun mümkün olduğunca erken evrede yakalanması
tedavinin başarısı ve sağkalım süresinin uzatılması açısından en
önemli faktördür.
EP-192
BU BİLDİRİ GERİ ÇEKİLMİŞTİR.
EP-193
BEŞ YIL SONRASINDA BİLATERAL MEME METASTAZI İLE
PREZENTE OLAN OKÜLER MALİGN MELANOMLU OLGU
NİLÜFER AVCI
1
, MEHMET ALİ BALCI
2
, ERDEM ÇUBUKÇU
1
,
FATİH ÖLMEZ
1
, TANER AYDIN
2
, FATMA NADİDE YORULMAZ
2
,
TÜRKKAN EVRENSEL
1
1
ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ MEDİKAL ONKOLOJİ
BİLİM DALI
2
ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ TIP FASKÜLTESİ İÇ HASTALIKLARI
ANABİLİM DALI
Amaç:
Oküler malign melanom %95 uveadan gelişmekle birlikte çok
az bir kısmı konjuktivadan gelişir.uveal melanomun moleküler
patogenezi tam olarak anlaşılamamsına rağmen, kutanöz ve
mukozal melanomdan farklılıklar gösterir. Hematojen metastaz
sıktır. Hematojen metastaz sıklıkla karaciğerdedir. Literatürde
memeye metastaz nadirdir.2320 primer koroidal melanomlu
vakanın incelendiği bir çalışmada, hastaların %25’de 5yıl,
%34’de 10 yıl sonrasında uzak metastaz görülmüştür. Burada
5 yıl sonrasında bilateral meme metastazı ile prezente olan
oküler malign melanomlu olgu sunmayı amaçladık.
Gereç ve Yöntem:
Uludağ üniversitesi medikal onkolji bilim dalında takipli olgu
sunulmuştur.
Bulgular:
Her iki memede şişlik nedeni ile dış merkezde genel cerrahiye
giden 48 yaşındaki kadın olguda yapılan trucat biyopsi ile her
iki memede malign melanom saptanmış. Hastaya bilateral
MRM ve aksiler diseksiyon uygulanarak üniversitemiz medikal
onkoloji polikliniğine gönderilmiş. Hastanın tümör çapı sol
memede12x10x6 cm; sağ memede ise 9x7x3cm idi. Sol
aksillada 3 adet, sağ aksillada 2 adet metastatik LAP mevcuttu.
Evreleme için çekilen PET filminde karaciğerde anrezektabl
metastaz saptandı Hastanın öz geçmişi incelendiğinde 5 yıl
öncesinde sol konjuktival malign melanom nedeni ile opere
olduğu ve bir yıl süreyle adjuvan interferon kullandığı gözlendi.
Hastaya metastatik malign melanom tanısı ile sisplatin ve
temozolamid kombinasyon kemoterapisi başlandı. Ancak 4 .
kürde yapılan değerlendirmede karaciğerdeki metastazlarında
progresyon saptandı. İkincil tedavide Paklitaksel ve karboplatin
kombinasyonu verildi. Hasta tedavinin ikinci siklusundan sonra
nötropenik sepsis ile eksitus oldu.
Sonuç:
Primer meme tümörleri, en sık karşılaşılan tümörler grubuna
dahil olmasına rağmen, meme parankimine metastaz oldukça
nadir görülür. Memeye metastazı sıklığı, literatürde %1 ile
%5 arasında bildirilmektedir. Özellikle memedeki lezyonun
hastalığın ilk bulgusu olduğu durumlarda; klinisyen ve
patolog, primer ve metastatik tümör ayırıcı tanısını yapmakta
çok dikkatli olmalıdır.
EP-194
METASTATİK MALİGN MELANOMLU 2 OLGUDA TEMOZOLAMİD
TEDAVİSİ ALTINDA YANIT VE VİTİLİGO BİRLİKTELİĞİ
ALİ MURAT TATLI
1
, HASAN ŞENOL COŞKUN
1
, HAKAN
BOZCUK
1
, METİN ERKILIÇ
2
, MÜKREMİN UYSAL
1
, SEMA
SEZGİN GÖKSU
1
, DENİZ ARSLAN
1
, ŞEYDA GÜNDÜZ
1
, BURHAN
SAVAŞ
1
1
AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ İÇ HASTALIKLARI ANA
BİLİM DALI TIBBI ONKOLOJİ
2
AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ NÜKLEER TIP
Amaç:
TIBBI
ONKOLOJI
KONGRESI
229
Metastatik malign melanomlu hastaların tedavisinde,
kemoterapiyle birlikte yada tek ajan immunuterapi ile
vitiligo gözlenmesi genellikle iyi bir prognostik bulgu olarak
görülmekte ve iyi yanıt ile birlikteliği dikkati çekmektedir.
Burada tek ilaç temozolomid tedavisi sonrası vitiligo benzeri
cilt lezyonlarıyla birlikte iyi klinik yanıt elde edilen 2 metastatik
malign melanomlu hasta sunulmuştur.
Gereç ve Yöntem:
Temozolomid tedavisi sonrası vitiligo benzeri cilt lezyonlarıyla
birlikte iyi klinik yanıt elde edilen 2 metastatik malign
melanomlu hasta sunulmuştur.
Bulgular:
Olgu-1: Remisyonda erken evre meme kanseri tanısı olan 78
yaşında kadın hasta, adjuvan tamoksifen tedavisi altındayken
ikinci yılda rektumda ikinci primer malign melanom ve karaciğer
metastazı ile Temozolamid tedavisine alındı. Temozolamid 200
mg/m2/gün, 5 gün, 28 günde bir alan hastanın ikinci ayında
ellerde vitiligo benzeri lezyonlar olduğu gözlendi. Altıncı kür
sonunda yapılan değerlendirmede tama yakın kısmi yanıt
olduğu gözlendi.
Olgu-2: Oksipital bölgede 3 aydır giderek büyüyen sert
kitle nedeniyle tetkik edilen 42 yaşında erkek hastanın fizik
muayenesinde oksipital bölgede 5cm çaplı fikse sert kitle ve
sol servikal bölgede multipl lenf nodları vardı ve lenf nodu
biyopsisi sonucunda malign melanom metastazı saptandı.
PET-BT de sol oksipital kitle, boyunda multipl lenfadenopati
ve akciğerde multipl metastatik odaklar gözlenerek hastanın
evresi 4 olarak değerlendirildi. Temozolamid 200 mg/m2/gün,
5 gün, 28 günde bir başlandı. Tedavinin 2. ayında sol oksipital
kitlede kısmi yanıt olduğu görüldü ve eş zamanlı olarak boyun
bölgesinde vitiligo benzeri lezyonlar gelişti. Tedavinin 9. ayında
yapılan PET-BT görüntülemede metabolik tam yanıt olduğu
görüldü ve vitiligo lezyonları devam etmekteydi.
Dostları ilə paylaş: |