Konuşma metinleri ve biLDİRİ Özetleri Kİtabi



Yüklə 6,44 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə58/73
tarix03.02.2017
ölçüsü6,44 Mb.
#7521
1   ...   54   55   56   57   58   59   60   61   ...   73

Sonuç:
Cisplatin-Gemsitabin  kombinasyonu,    beyin  metastazı  olan 
meme  kanseri  hastalarında  GCSF  desteği  altında  tolerabl  bir 
kombinasyondur.  Triple(-)    gruptaki  daha  uzun  PFS  süreleri 
nedeniyle bu grupta tercih edilmeli ve prospektif çalışmalarda 
etkinliği ve tolerabilitesi karşılaştırılmalıdır.
EP-230
MEME KANSERİ NEDENİ İLE CERRAHİ TEDAVİ YAPILMIŞ 
HASTALARDA TEDAVİNİN YAŞAM KALİTESİ, PSİKOLOJİK, 
SOSYAL VE CİNSEL YAŞAM ÜZERİNE OLAN ETKİLERİ
MUSTAFA AKÇA 
1
, ALİ ARICAN 
2
, MEHMET ALİ SUNGUR 
3

ALPER ATA 
4
 
 

MERSİN ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ İÇ HASTALIKLARI ABD. 

MERSİN ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ TIBBİ ONKOLOJİ BD. 

MERSİN ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ BİYOİSTATİSTİK ABD. 

MERSİN DEVLET HASTANESİ
Amaç:
Bu çalışmada meme kanseri nedeni ile cerrahi tedavi yapılmış 
kadın  hastalarda,  cerrahi  tedavi  sonrası  psikososyal,  cinsel 
yaşam  ve  genel  yaşam  kalitesinde  ortaya  çıkan  değişiklikleri 
değerlendirmek istedik.
Gereç ve Yöntem:
Çalışmaya  28-55  (47.4±6.4)  yaş  arası  250  kadın  hasta  dahil 
edildi. Hastaların anket sorularına verdiği yanıtlar esas alınarak 
yaşam kalitesi ile cerrahi tedavi tipleri, hastalığın evresi ve yaş 
grupları arasındaki ilişkiler araştırıldı.
Bulgular:
Cerrahi tedavi tipine göre; her iki ankette de meme koruyucu 
cerrahi  yapılanların,  modifiye  radikal  mastektomi  ve  basit 
mastektomi  yapılanlara göre daha olumlu etkilendiği görüldü. 
Ayrıca  MKC  yapılan  hastaların  aynı  parametreler  dikkate 
alındığında  mastektomi  yapılan  hastalara  göre  daha  olumlu 
etkilendikleri  gözlendi    İstatistiksel  olarak  anlamlı  olmasa 
da  cinsel  fonksiyon  ve  cinsel  doyum  dikkate  alındığında 
MKC  yapılan  hastalarda  diğer  cerrahi  tedavi  yöntemlerine 
göre  sonuçların  daha  iyi  olduğu,  yaşa  göre  değerlendirme 
yapıldığında  ise genç yaş grubundaki hastaların cinsel yaşam 
ve cinsel haz açısından diğer yaş gruplarına göre daha olumsuz 
etkilendikleri gözlendi.
Sonuç:
Bulgularımız  mastektomi  yapılan  hastaların  yaşam 
kalitelerinin MKC yapılanlara göre daha olumsuz etkilendiklerini, 
tedavi  yöntemlerine  hekim, hasta  ve  aile  bireylerinin  birlikte 
karar  vermesinin  uygun  olacağını  göstermektedir.  Hastanın 
tedavisi planlanırken tedavi şeklinin yaşam kalitesi üzerine olan 
etkileri de düşünülmelidir.

246
EP-231
OVER METASTAZLARI İLE SEYREDEN İKİ MEME KANSERİ 
OLGUSU
ESAT NAMAL 
1
, NURİ BARIŞ HASBAL 
2
, MUSTAFA BOZKURT 
1

AKIN ÖZTÜRK 
1
, KEZBAN NUR PİLANCI 
1
, GÖKHAN DEMİR 
1
 
 

İSTANBUL BİLİM ÜNİVERSİTESİ, İÇ HASTALIKLARI AD TIBBİ 
ONKOLOJİ BD 

İSTANBUL BİLİM ÜNİVERSİTESİ, İÇ HASTALIKLARI AD
Amaç:
Meme  kanserinde  en  sık  uzak  organ  metastaz  bölgelerini 
karaciğer,  akciğer,  kemik  ve  beyin  oluşturur.  Ancak  meme 
kanserinde atipik metastazlar nadir değildir. Biz burada oldukça 
nadir görülen, over metastazları ile seyreden iki meme kanseri 
olgusunu sunuyoruz. 
Gereç ve Yöntem:
Vaka  1:  31  yaşında  sol  memede  eline  kitle  gelmesi  üzerine 
başvurduğu  dış  merkezde  yapılan  USG’de  sol  meme  alt  dış 
kadranda solid lezyon saptanmış. Hastaya dış merkezde MKC ve 
SNLB yapılmış. Patolojide invaziv duktal karsinom saptanırken 
SNLB’de  metastaz  lehine  bulgu  saptanmamış.  Tarafımıza 
yönlendirilen  hastaya  Siklofosfamit  ve  Adriablastina  tedavisi 
başlandı. Premenapoz, ER ve PR pozitif olan hastaya kemoterapi 
tamamlandıktan  sonra  Tamoksifen  ve  Goserelin  tedavisi 
başlandı.  Kontrol  PET-BT  de  nüks  süphesi  bulunan  hastaya 
çekilen  MRG’de  nüksün  doğrulanması  üzerine  re-eksizyon 
yapıldı.  İkinci  adjuvan  kemoterapi  amacıyla  Dosetaksel 
ve  Siklofosfamit  verilmesi  planlandı.  Kemoterapi  sonrası 
radyoterapi  verildi  Tamoksifen  ile  Löprolid  tedavisi  başlandı. 
Kontrol BT’lerde karaciğerde ve vertebralarda yaygın metastatik 
odaklar saptandı. Gemsitabin, Cisplatin ve Zolendronat 4 mg 
(D1) başlandı. Tedavi sonrası marker regresyonu görüldü. PET/
BT’de  karaciğer  ve  kemik  lezyonlarında  tam  yanıt  sağlandığı 
gözlendi.  Letrazol  ve  Löprolid  ile  tedaviye  devam  edildi. 
Kontrol BT’sinde sol adneksiyal lojda 7.6x6.3 cm kitlesel lezyon 
saptanması  üzerine  TAH-BSO,  appendektomi,  omentektomi, 
lenfadenektomi  yapıldı.  Patolojide  sol  overde  nöroendokrinn 
diferansiyasyon  gösteren  adenokarsinom  saptanırken 
bulguların  meme  karsinomu  metastazı  ile  uyumlu  olduğu 
gözlendi. Hastaya Paklitaksel ve Karboplatin başlandı.
Bulgular:
Vaka 2: 250 yaşında kadın hastaya mamografisinde sol meme 
üst  iç  kadranda  yer  alan  mikrokalsifikasyonlar  nedeniyle 
yapılan biyopsi sonucunda invaziv duktal karsinom saptanmış. 
Sol  MRM  ve  SNLB  yapılmış.  Patolojide  invaziv  duktal 
karsinom  saptanan  hasta  tarafımıza  yönlendirilmiş.  Hastaya 
Siklofosfamit, Dosetaksel ve Doksorubisin başlandı. KT sonrası 
RT de alan hastaya Löprolid ve Tamoksifen tedavisi başlandı. 
Kontrol  BT’lerde  herhangi  bir  progresyon  ya  da  metastatik 
lezyon saptanmadı. Löprolid ve Tamoksifen tedavisine devam 
edilen hasta bir yıl süreyle takiplerine gelmedi. Bu dönemde 
dış merkezde over tümörü tanısıyla TAH-BSO, appendektomi ve 
omentektomi olan hastanın patoloji materyalinin revizyonunda 
meme  karsinomu  metastazı  ile  uyumlu  olduğu  gözlendi. 
Hastaya Paklitaksel ve Karboplatin başlandı.
Sonuç:
Meme kanserinin tipik metastaz yerleri dışına metastazı nadir 
değildir.  Otopsileri,  profilaktik  ve  terapötik  ooferektomileri 
ayrıca  rutin  cerrahi  sırasında  insidental  olarak  karşılaşılan 
vakaları  da  içeren  farklı  serilerde  meme  kanserinin  overlere 
metastaz prevelansı %3-30 arasında değişmektedir. Bu bilgiler 
ışığında  çeşitli  gastrointestinal  ve  jinekolojik  semptomlar 
barındıran meme kanseri hastalarında atipik metastazların da 
akılda bulundurulması gerekmektedir.
EP-232
GEBELİK SIRASINDA GELİŞEN KARACİĞER METASTAZLI MEME 
KANSERİ TANILI HASTADA KEMOTERAPİ İLE KLİNİK TAM 
YANIT
A. SELMİN ATAERGİN , ORHAN EREN , BÜLENT KURT  
 
GÜLHANE ASKERİ TIP AKADEMİSİ
Amaç:
Gebelik  esnasında  meme  kanseri  gelişimi  nadirdir,  ancak 
insidansı çocuk doğurma yaşının ileri yaşlara kaymasıyla birlikte 
artmaktadır.
Gereç ve Yöntem:
35 yaşında bayan hasta 2 yıl önce hamileliği esnasında her iki 
memesinde  kitleler  saptamış  ancak  doğum  sonrasına  kadar 
tetkik yaptırmamış.
Bulgular:
Doğumundan sonra, 1 yıl önce başka bir merkeze müracaatında 
sağ meme cildini infitre eden 26 X 16 mm, sol memede 65 X 33 
X 63 mm boyutunda kitle, ayrıca her iki aksillada en büyüğü 23 
X 10 mm boyutlarında multipl lenf nodları saptanmıştır. Yapılan 
true-cut  biyopsi  ile  infiltratif  duktal  karsinom,  grad  3,  ER/
PR  negatif,  c-Erb/B2  (+++)  olarak  değerlendirilmiştir.  CA-15-3 
değeri 2231 U/ml olan hastada, karaciğerde 4 odakta metastatik 
kitleler  tespit  edilmiştir.  Merkezimizde  patolojik  tanısı  teyit 
edilen  hastaya  dosetaksel,  adriamisin  ve  siklofosfamidden 
oluşan kemoterapi rejimi 4 kür olarak verildikten sonra yapılan 
kontrol  incelemesinde  sağ  memede  35  X  10  mm  boyutunda 
kitle  haricinde  diğer  tüm  lezyonların  gerilediği  saptandı. 
Yapılan görüşmeler sonrasında tedavinin 8 küre tamamlanması 
ve yeniden kontrol inceleme yapılma kararı alındı. Bu aşamada 
sağ memedeki kitlenin tamamen gerilediği izlendi. Bu durumda 
ilave  cerrahi  operasyon  planlanmayarak,  trastuzumab  + 
capecitabine idame tedavisine geçildi. 6 ay tedavi döneminden 
sonra dış merkezde yapılan ekokardiyografisinde sol ventrikül 
ejeksiyon fraksiyon (LVEF) değerinin %53 saptanması üzerine 
tedavisine  devam  etmemesi  önerilmiş.  Merkezimize  yeniden 
müracaatında ekokardiyografi ile LVEF % 63 olarak saptandı ve 
hastaya idame tedavisine 3 ayda bir yapılacak ekokardiyografi, 
kan ve görüntüleme tetkikleri eşliğinde devam etmesi önerildi. 
Başlangıçta karaciğere metaztazlı ve kötü risk faktörleri taşıyan 
bir meme kanseri olması nedeniyle cerrahi işlem ile sistemik 
tedavisinin  kesintiye  uğramaması  açısından  kemoterapi 
tedavisine  ara  verilmeden  devamı,  sonrasında  gelişebilecek 
nüks durumunda ise cerrahinin devreye girebileceği bildirildi.
Sonuç:
Radyoterapinin gebelik esnasında kullanımı sıkıntılı olabilmekle 
birlikte, kemoterapi 2. trimestrden sonra başlanabilir. Gebelik 
esnasında  meme  kanseri  saptanan  hastaların  tedavileri 

TIBBI
ONKOLOJI
KONGRESI
247
multidisipliner  yaklaşımla  planlanarak,  mümkün  olduğunca 
geciktirilmemeli, tedavi başlandıktan sonra özellikle metastatik 
olgularda gerekli olmadıkça tedavilerine ara verilmemelidir.
EP-233
BEYİN METASTAZLI MEME KANSERİ HASTALARININ 
KLİNİKOPATOLOJİK ÖZELLİKLERİ, SAĞKALIMI ETKİLEYEN 
FAKTÖRLERİN İNCELENMESİ
ÇİĞDEM ERTEN 
1
, LÜTFİYE DEMİR 
1
, IŞIL SOMALI 
2

AHMET ALACACIOĞLU 
1
, YÜKSEL KÜÇÜKZEYBEK 
1
, ALPER 
CAN 
1
, AHMET DİRİCAN 
1
, VEDAT BAYOĞLU 
1
, MURAT 
AKYOL 
1
, MUSTAFA OKTAY TARHAN 
1
 
 

İZMİR ATATÜRK EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ, TIBBİ 
ONKOLOJİ KLİNİĞİ 

DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ, ONKOLOJİ ENSTİTÜSÜ
Amaç:
Beyin  metastazlı  meme  kanseri  hastalarında  genel 
klinikopatolojik  özelliklerin  ve    sağkalım  üzerine  etkilerinin 
araştırılması planlandı.
Gereç ve Yöntem:
2003-2010  yıllarında    tanı  alan  79  hasta  retrospektif  olarak 
değerlendirildi.  Yaş,  menopoz  durumu,  evre,  histolojik  tip-
derece,  hormon  reseptörü-HER2  durumu,    p53  mutasyonu 
ve  Ki67  proliferasyon  indexi  oranları  incelenerek  sağkalım 
süresi ve beyin metastazına kadar geçen süre üzerine etkileri 
araştırıldı.
Bulgular:
Medyan  meme  kanseri  tanısı  alma  yaşı  46±8.4  yaş, 
tanı  sırasında  %  65.8‘i  premenopozal  ve  medyan 
takip  süresi  37.7  aydı.  Tanıda  16  hasta  evre  II,  37  hasta 
evre  III,  26  hasta  ise  evre  IV’dü.  Hastaların  %30.4’de  (n=24) 
beyin, ilk uzak metastaz yeriydi. Hastaların %81 ‘inde sadece 
parankimal,  %10.1’nde    dural/leptomeningeal,    %8.9’nda  
dural/leptomeningeal ve parankimal tutulum saptandı. Beyin 
metastazı  sırasında  17  hastada  ECOG  3-4,    40  hastada  0-1 
arasındaydı. Medyan OS 51.1 ay (45.3-56.9 ay, %95 CI) saptandı 
(Resim 1). Tanıda erken evre ve düşük Ki67 proliferasyon indexi 
olanlarda OS anlamlı olarak daha  uzun, beyin metastazı dışında 
cilt  metastazı  da  olan  hastalarda  olmayanlara  göre  anlamlı 
olarak  kısa  bulundu  (25.2  ay  /58.1  ay,  p=0.04).  HR(-)HER2(-)
grupta medyan OS 48.2 ay,  HR(-)HER2(+) grupta 51.1 ay,  HR(+)
HER2(-)  grupta  88.2  ay,  HR(+)HER2(+)  grupta  52  ay  (p=0.33) 
saptandı. Beyin metastazına kadar geçen süre medyan 27.7 ay 
(16.3-39 ay, %95 CI) saptandı. Bu süre en uzun HR(+)HER2(-) alt 
grupta (34.5ay),  en kısa HR(+)HER2(+) subgrupta görüldü (23.2 
ay) (Resim 2). Cox regresyon analizinde,  tanı sırasındaki yüksek 
Ki67 proliferasyon indexi ve beyin metastazı sırasındaki ECOG 
düşüklüğünün    (HR:1.6,  %95  CI;  p=0.03)  sağkalımı  anlamlı 
olarak azalttığı, HR(+)HER2(-) (ya da luminal A) subtip olmanın 
ve  metastazektomi  yapılabilmesinin  sağkalımı    uzatttığı, 
bağımsız parametreler olarak saptandı.
Sonuç:
Hastalık subtipi, metastaz sırasındaki ECOG performans 
düzeyi, ve metastazektomi olup olmadığı sağkalımı önemli 
ölçüde etkilemektedir.
EP-234
KEMİK İLİĞİ METASTAZLI MEME KANSERİ HASTALARIN 
GÖZDEN GEÇİRİLMESİ
MUSTAFA OKTAY TARHAN 
1
, LÜTFİYE DEMİR 
1
, MURAT AKYOL 
1

ÇİĞDEM ERTEN 
1
, IŞIL SOMALI 
2
, YÜKSEL KÜÇÜKZEYBEK 
1

ALPER CAN 
1
, AHMET DİRİCAN 
1
, VEDAT BAYOĞLU 
1
 
 

İZMİR ATATÜRK EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ, TIBBİ 
ONKOLOJİ KLİNİĞİ 

DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ, ONKOLOJİ ENSTİTÜSÜ

248
Amaç:
Kemik  iliği  metastazı  olan  meme  kanseri  hastalarının  genel 
klinikopatolojik özelliklerinin değerlendirilmesi planlandı.
Gereç ve Yöntem:
2003-2011 yılları arasında kemik iliği metastazlı meme kanseri 
tanısı almış olan 25 hasta retrospektif olarak değerlendirildi.
Bulgular:
Kemik iliği metastazı olan hastaların medyan meme kanseri tanı 
alma yaşı 46 (29-64 yaş)    saptandı. Hastaların meme kanseri 
tanısı sırasında %64’ü (n=  16)  premenopozal,    % 36’sı (n=9) 
postmenopozaldi. Kemik iliği metastazı hastaların  %36’sında 
(n=9)  tanı sırasında saptanırken  % 64’ünde (n=16) klinik seyir 
sırasında saptandı. Hastaların ilk meme kanseri tanısı sırasında 
% 20’si evre I-I,   %28’i (n=7) evre III,  %52’si (n=13) ise evre IV 
dü.  Subtip olarak değerlendirildiğinde hastaların %17.4‘ü HR(-)
HER2(-) [triple negatif], %4.3’ü  HR(-)HER2(+), %69.6‘sı HR(+)
HER2(-), %8.7’si HR(+)HER2(+) saptandı. Hastaların  % 44’ünde 
(n=11)  ilk metastaz yeri kemikti. Tanıdan itibaren kemik iliği 
metastazına  kadar  geçen  medyan  süre  triple  negatif  grupta 
medyan 17.9 ay, HR(-) HER2(+) hastalarda 3.2 ay, HR(+)HER2(-
) grupta 38.3 ay,  HR(+)HER2(+) hastalarda ise 16 ay saptandı 
(Resim 1).Hastaların yaklaşık   % 50’ sinde(n=12)  birlikte beyin 
metastazı  da  mevcuttu.    Beyin  metastazı  da  olan  HR  pozitif 
hastalara bakıldığında bunların tanı esnasında evre III ve evre 
IV oldukları görüldü. Kemik iliği metastazı olan hastaların kemik 
iliği  metastazından  itibaren  tahmini  medyan  genel  sağkalım 
süresi    5.3  ay  saptandı.  Bu  süre  HR(+)HER2(-)  hastalarda 
medyan 17.3 ay olarak saptandı (Resim 2).
Sonuç:
Kemik iliği metastazı luminal A fenotipli (HR(+)HER2(-)) meme 
kanseri hastalarında daha sık görülmekle birlikte genellikle 
ileri dönem metastatik hastalığa özgüdür. Kemik iliği metastazı 
olan hastaların %50’sinde beyin metastazının da görülmesi 
nedeniyle agresif seyir  ile ilişkilidir.
EP-235
AKCİĞER KANSERİ NÜKSÜNDE HİSTOPATOLOJİK 
DİSKORDANS, OLGU SUNUMU
SEMİHA URVAY , DİLŞEN ÇOLAK , MUSTAFA ALTINBAŞ , G. İNANÇ 
İMAMOĞLU , İLHAN HACIBEKİROĞLU , UĞUR ERSOY , NAZİYET 
KÖSE  
 
DIŞKAPI YILDIRIM BEYAZIT EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ 
TIBBI ONKOLOJİ KLİNİĞİ
Amaç:
Akciğer kanserini, küratif tedavi sonrası geç rekürrenste ikinci 
primer akciğer kanserinden ayırmak zor olabilir. Tedavi sonrası 
kür olan ve uzun yaşayan hastalarda  2. veya 3.primer akciğer 
kanserleri görülebilmektedir.  İkincil tümörlerde farklı histolojik 
alt tipler gelişmiş olabileceğinden prognoz ve tedavi seçiminde 
bu  ayrım  önemlidir.  Bu  olgu  sunumunda  skuamöz  hücreli 
akciğer kanseri tanısı ile tedavi sonrası 5. yılında nüks gelişen 
hastaya ait veriler sunulmuştur.
Bulgular:
Erkek  hasta,  59  yaşında.  Ağustos  2006’da  akciğer  skuamöz 
hücreli  karsinom(SHK)  tanısı  almış,  T3N1MO  olarak 
evrelenerek    küratif  kemoradyoterapi  uygulanmıştı.  Tedavi 
sonrası yapılan PET-BT’de patolojik tutulum izlenmeyen hasta 
remisyonda  kabul  edildi.  Ekim  2011    Toraks  BT’sinde    nüks 
kitle  ile  uyumlu  görüntü  saptandı.  PET-BT’de  lokal  nüks  ve 
intraabdominal metastazlar görüldü. Bulantı, kusma nedeniyle 
yapılan  kraniyal  MRG’de  sağ  serebellar  metastaz  ile  uyumlu 
lezyonlar  saptandı.  Hidrosefali  bulguları    nedeniyle  Beyin 
Cerrahisi  tarafınca  palyatif  opere  edildi.  Eksize  edilen  tümör 
patolojisi “küçük hücreli akciğer karsinomu” (KHAK) ile uyumlu 
geldi. Primer ve nüks patoloji sonuçları aynı patolog tarafından 
tekrar incelenerek primer tümörün SHK ve beyin metastazının 
ise KHAK olduğu teyit edildi.
Sonuç:
Akciğer  kanserinde  küratif  tedaviden  2-3  yıl  sonra  yeni  bir 
pulmoner nodül geliştiğinde nüks, metastaz veya  ikinci primer 
akciğer kanseri olabilir. Metakron primer akciğer kanseri sıklığı 
%0.8 ila %14.5 arasındadır. Karşı akciğerde senkron yerleşmiş 

TIBBI
ONKOLOJI
KONGRESI
249
olan,  farklı  histolojik  özellikler  taşıyan,  küratif  tedavi  sonrası 
uzun yaşayan, sigara içimine devam eden hastalarda gelişmiş 
olan nükslerde her zaman ikinci primer akciğer kanseri olasılığı 
akla gelmelidir.   
 
EP-236
KÜÇÜK HÜCRELİ DIŞI AKCİĞER KANSERİNDE PLATİN VE/VEYA 
GEMSİTABİN BAZLI KEMOTERAPİ YANITINI VE PROGNOZU 
BELİRLEMEDE ERCC1 VE RRM1 EKSPRESYONUNUN ÖNEMİ
BERNA BOZKURT DUMAN 
1
, MEHMET ÜLKER 
2
, BERKSOY 
ŞAHİN 
3
, DERYA GÜMÜRDÜLÜ 
4
 
 

ADANA NUMUNE EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ 
MEDİKAL ONKOLOJİ 

ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ İÇ HASTALIKLARI 
A.B.D 

ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ MEDİKAL ONKOLOJİ 
B.D. 

ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ PATOLOJİ A.B.D.
Amaç:
ERCC1 ve RRM1’in tümör hücre davranışında ve ilaç direncindeki 
rolü  pek  çok  kanserde  yoğun  olarak  araştırılmaktadır.  Biz  de 
ileri evre küçük hücreli dışı akciğer kanserli (KHDAK) hastalarda 
RRM1 ve ERCC1 ekspresyonu ile sisplatin ve/veya gemsitabin 
kemoterapi  yanıtını  ve  prognozu  belirlemedeki  etkisini 
araştırmayı hedefledik.
Gereç ve Yöntem:
Kırkbeş  KHDAK  çalışmaya  alındı.  Tanı  evresi  inoperable 
evre  III  ve  IV  olan  platin±gemsitabin  Tümör  hücrelerinin 
immunohistokimyasal olarak ERCC1 ve RRM1 ekspresyonu 0 ile 
3 arasında derecelendirildi. Tümör hücrelerinde hiç boyanma 
olmaması 0, tümör hücrelerinde % 1-10 boyanma +1, tümör 
hücrelerinde % 10-50 boyanma +2, tümör hücrelerinde >% 50 
boyanma +3 olarak kabul edildi. RRM1 ve ERCC1 ekspresyonları 
hasta klinik verileri ve tedavi sonuçları ile ilişkilendirildi
Bulgular:
Hastaların  yaş  ortalaması  (ortalama  yaş±SD)  58,82±9,02 
idi.  Hastaların  %84  (n=38)  erkek,  %16  (n=7)  kadındı. 
Adenokarsinom  %45(n=21)  oranında  iken    skuamoz  hücreli 
karsinom  %55(n=24)  idi.  Hastaların  %33’ü  (n=15)  EvreIII, 
%67’si(n=30) Evre IV dü. Yirmi hasta(%44) platin bazlı tedavi, 
25(%56) hasta platin+gemsitabin almıştı. Median sağkalım 13 
aydı.  ERCC1  ve  RRM1  0,+1,+2  olanlar  düşük  ,  +3  olanlar  ise 
yüksek  ekspresyon  olarak  kabul  edildi.  ERCC1  ekspresyonu 
düşük olan grupta tedavi yanıt oranı % 62 olarak saptandı ve 
istatistiksel olarak fark anlamlıydı (p=0,028). RRM1 ile tedavi 
yanıtına  bakıldığında    ise  RRM1  ekspresyon  düşüklüğü  olan 
hastalarda tedavi yanıt oranı % 60 ve istatistiksel olarak fark 
anlamlı idi (p=0,020). ERCC1 ve RRM1 ekspresyonunun birlikte 
yüksek olduğu grupta tedavi yanıtsızlığı %81 oranında ve gruplar 
arası fark anlamlıydı (p=0,011). KHDAK’de ERCC1 ekspresyonu 
düşük  olan  hastalarda  sağkalım  yüksek  olan  hastalara  göre 
daha uzundu (sırası ile 18 ve 9 ay; p=0,001). RRM1 ekspresyonu 
düşük olan hastalarda median sağkalım yüksek olan hastalara 
göre daha uzundu (sırası ile 15 ve 9 ay; p=0,029).
Sonuç:
Platin  gibi  etkili  ama  toksisitesi  yüksek  bu  ajanı  KHDAK 
gibi  ileri  evrede  sağkalım  süresi  çok  kısa  hastalıkta,  tümör 
dokusunda  ERCC1  düzeyi  düşük  olan  hastalara  önerilebilir. 
Ayrıca  gemsitabin  alacak  hastalarda  RRM1  düzeyinin  düşük 
olduğunun belirlenmesi de önemli olacaktır.
EP-237
TRASTUZUMAB İLİŞKİLİ KARDİYOTOKSİSİTEYE EPİRUBİSİN VE 
DOXORUBİSİN KATKISININ KARŞILAŞTIRMASI
MERAL GÜNALDI 
1
, BERNA BOZKURT DUMAN 
2
, VEHBİ 
ERÇOLAK 
1
, ÇİĞDEM USUL AFŞAR 
1
, SEMRA PAYDAŞ 
1
, İSMAİL 
OĞUZ KARA 
1
, MELEK ERKİSİ 
1
, BERKSOY ŞAHİN 
1
 
 

ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ TIBBİ ONKOLOJİ 

ADANA NUMUNE EĞİTİM ARAŞTIRMA HASTANESİ TIBBİ 
ONKOLOJİ BÖLÜMÜ
Amaç:
Trastuzumab,  meme  kanseri  hücreleri  büyüme  ve 
proliferasyonunu  sağlayan  epidermal  büyüme  faktörü 
reseptörünün  monoklonal  bir  antikorudur.  Adjuvan 
çalışmalarda,  meme  kanserinin  relapsını  %50,  ölüm  riskini 
%33  oranda  azalttığı  gösterilmiştir.  Ancak  trastuzumab 
ilişkili  kardiyak  disfonksiyon  (TİK)  önemli  bir  yan  etki  olarak 
görülmektedir  ve    %5-10  hastada  asemptomatik  kardiyak 
disfonksiyon bildirilmiştir.
Bu çalışmada, merkezimizde Trastuzumab kullanan hastaların 
genel  kardiyak  disfonksiyon  (KDF)  oranlarını,  bu  yan  etkide 
kemoterapötiklerin etkisini-Doksorubisin ve Epirubisin farkını- 
ve  TİK    ile  kardiyak  risk  faktörleri  arasındaki  ilişkiyi  ortaya 
çıkarmayı amaçladık.
Gereç ve Yöntem:
Çalışmamız  2009-2012  yılları  arasında  erken,  lokal  ileri  ve 
metastatik HER2 (+) meme karsinomu tanısı ile Trastuzumab 
kullanılan  111  hastayı  içermektedir.  Kemoterapi  olarak 
Epirubisin  (n:56)  ve  Doksorubisin  (n:55)  uygulanmıştır. 
Hastaların başlangıçta EKO’ları yapılıp, 3 ayda bir EKO ile sol 
ventrikül ejeksiyon fraksiyonları (LVEF) ölçülmüştür. İlk EKO’ya 
göre >%10 düşüşü veya EF’u
Bulgular:
Hastaların  ortalama  yaşı:  49.59  (33-72),  %4.5’u  Evre  I  (n:5), 
%36’sı Evre 2 (n:41), %23’ü Evre 3 (n:26), %27’si Evre 4 (n:30) 
olarak saptandı.  %13.5’inde (n:15) LVEF’unda azalma görüldü. 
Doxorubisin ve Epirubisin gruplarının KDF ları karşılaştırıldığında 
total  EKO’ları  ile  değerlendirmede  istatistiksel  olarak  anlamlı 
saptanmadı.  Ancak  6.  9.  ve  12.  ay  LVEF’larında  Doxorubisin 
grubunda %6, Epirubisin grubunda ise %2.6 oranla LVEF
Diğer    faktörler  açısından;  KDF  gelişenlerin  %76’sı  ise  RT 
almış,  %23’ü  RT  almamış  hastalardı.  Menapoz  durumuna 
göre;  KDF  gelişen  hastaların  %69’u  postmenapozal,  %  30’u 
premenapozaldi. BMI >=35 olanların %75’i nde  KDF geliştiği 
gözlendi.  TİK  gelişmesinde,  bilinen  diğer  kardiyak  risk 
faktörlerinden  diabet,  hipertansiyon,  hiperlipidemi,  sigara 
kullanımı, aile öyküsü arasında anlamlı ilişki saptanmadı.  

250
Yüklə 6,44 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   54   55   56   57   58   59   60   61   ...   73




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin