ӘDӘBİYYAT
1. Ülken Hilmi Ziya. İslam felsefesi kaynakları ve tesirleri. Ankara, 1967
2. Ülkən Hilmi Ziya. İslam Düşüncesi. IV. Baskı. İstanbul, 2005
3. Ülkən Hilmi Ziya. Sosyoloji sözlüğü. İstanbul, 1969
4. Məmmədov Zakir. Azərbaycan fəlsəfəsi tarixi. Bakı, 1994
Aytək Zakirqızı (Məmmədova)
228
XÜLASӘ
Aytək Zakirqızı (Məmmədova)
Məqalədə Türkiyənin böyük mütəfəkkiri Hilmi Ziya Ülkənin (1901-1974)
yaradıcılığı əsasında fiqh məsələlər xüsusi olaraq işıqlandırılmışdır. «İslam hüququ
fəlsəfəsi fiqh elmi ilə başlar» fikrini təqdim edən alim «fiqh» sözünün əsl mənasının
bilik və elm demək olduğunu bildirmişdir. Hilmi Ziya Ülkən fiqhin tam bir sistem
olduğunu və kəlama istinad etdiyini yazmışdır. Burada müsəlman hüququnun
əsaslarını (üsul əl-fıqh) təşkil edən Quran, sünnə, icma və qiyas haqqında məsələləri
geniş şəkildə göstərilir. Məqalədə Hilmi Ziya Ülkənin yaradıcılığı əsasında
Hənəfilik, Malikilik, Şafiilik, Hənbəlilik kimi daha çox məşhur olan sünni hüquq
məktəbləri haqqında məsələlər tədqiq edilir.
РЕЗЮМЕ
Айтек Закиргызы (Мамедова)
В статье всесторонне исследуются проблемы фикха великим турецким
мыслителем Хильми Зия Улькеном. «Юридическая философия ислама
начинается наукой фикх»,- констатирующий эту мысль ученый, определяет
настоящее значение фикха, как знание и науку. Хильми Зия Улькен опираясь
на калам характеризует фикх, как полную единую систему. Здесь основу
мусульманского права (усуль-аль-фикх) составляет Коран, сунна, община и
проблемы гияса, которые широко представлены. В статье отражены проблемы
юридических суннитских школ – ханафитов, маликитов, шафиитов,
ханбалитов, которые легли в основу творчества Хильми Зия Улькена.
Hilmi Ziya Ülkənin yaradıcılığında fiqh məsələləri
229
RESUME
Aytek Zakirqizi (Mammadova)
In the article investigated the problem of fiqh (Islamic law) in creation of the
great Turkish philosopher Hilmi Ziya Ulken (1901-1974). Hilmi Ziya Ulken who
introduced his thought that «Philosophy of Islamic law begins with fiqh (Islamic
Law)» and he emphasized that «fiqh» are knowledge and science. Hilmi Ziya Ulken
emphasized that «fiqh» is systematically subject and it refers to Kelam. He indicates
widely the basis of Muslim law which based Koran, Sunna, İjma (commune) and
Qiyas (analogy) in this article. Also, in this article investigated legal problems of
Sunni law schools – Hanafi, Shafii, Maliki and Hanbali on basis of creativity Hilmi
Ziya Ulken.
Çapa tövsiyə etdi: f.f.d. Gündüz Süleymanov
Kur’an-ı Kerim’in tercümesi meselesi ve meal tarihi
231
KUR’AN-I KERİM’İN TERCÜMESİ MESELESİ VE
MEAL TARİHİ
Röya ALİYEVA
1
,
Anahtar kelimeler: Kur’an, Meal, Tercüme.
Keywords: Quran, Meaning Translation of Quran, Translation.
Ключевые слова: Koрaн, Смысленный Перевод Корана, Перевод.
GİRİŞ
Tercümenin, milletlerin sosyo-politik, ekonomik, kültürel, coğrafi ve
demografik ilişkilerinde önemli bir yeri vardır. Farklı dilleri konuşan insanların ve
milletlerin değişik düzeylerde ilişkiler kurmaları için tercüme zorunlu bir ihtiyaçtır.
Tarih boyu değişik uygarlıklar tercüme sayesinde birbirinden etkilenmiş, kültürel
verilerinden yararlanmışlar. İslam medeniyeti de kurulduğu çok erken sayılabilecek
bir dönemden itibaren tercümeye büyük önem vermiştir. Allah’ü-Teala “Ey
insanlar! Doğrusu biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık. Ve birbirinizle tanışmanız
için sizi kavimlere ve kabilelere ayırdık. Muhakkak ki Allah katında en değerli
olanınız, O’ndan en çok korkanınızdır. Şüphesiz Allah bilendir, her şeyden
haberdardır.”
2
-buyurmuştur. Farklı dilleri konuşan kavim ve kabilelerin tanışıp
kaynaşması için de, en başlıca şart dilin bilinmesidir. Her kesin kendi lisanından
farklı bir dili bilmesi mümkün olmayabilir. Durum böyle olunca tanışıp kaynaşma
yine tercüme ile gerçekleşir. Bu noktadan hareketle, tercüme sanatının, milletleri bir
birine bağlayan sağlam bağlardan biri olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.
Kur’an evrensel bir mesajdır. Muhatabı da tüm insanlıktır. Ancak Allah-ü Teala
Kelam’ında 6 yerde "ایبرع انارق" “Arapça bir Kur’an”,
3
bir ayette "ایبرع امكح" “
Arapça
bir Hüküm”
4
ve "ایبرع اناسل" “
Arapça”
5
şeklinde vurgulamış ve Kur’an’ın Arapça
1
Sakarya Üniversitesi (SAÜ) Sosyal Bilimler Enstitüsü, Temel İslam Bilimleri, Tefsir Ana
Bilim Dalı Öğrencisi.
2
Hucurat, 49/13.
3
Yusuf, 12/2; Taha, 20/113; Zümer, 39/27-28; Fussilet, 41/3; Şura, 42/7; Zuhruf, 43/3.
4
Rad, 13/37.
Röya ALİYEVA
232
oluşuna dikkatleri çekmiştir. Çünkü bu yüce kelamın ilk muhatapları Araplardır.
İslamiyetin yayılmasından ve acemlerin (arap olmayanlar) İslam’ı kabulünden sonra
Kur’an’ın tercümesine ihtiyaç duyulmuştur. Durum böyle olunca, Yüce Kelam’ın da
Arapçayı bilmeyen milletler arasında anlaşılması için tercüme ameliyesi kaçınılmaz
olmuştur. Biz de makalemizde Kur’an’ın tercüme edilip edilemeyeceği meselesini
ele alacak, meal tarihini kısaca olarak değerlendireceğiz.
1. TERCÜME KAVRAMI
Tercüme kelimesinin etimolojisi hakkındaki görüşler farklıdır. Bazı dilbilimci-
lerine göre, kelime Arapça, bazılarına göre ise, muarrebdir. Kelimenin Arapça
olduğunu kabul edenlerin –kelimenin kök harfleri hakkında olan- görüşleri de
farklıdır. Bazı dilbilimcilerine göre ‘tercüme kelimesi’ dört harfli (rubai) bir kelime
olan مجرت
kelimesinden, bir kısım alimlere göre ise, kökü üç harfli sülasi bir kelime
olan مجر fiilinden türemiştir.
6
Lügatte
“bir kelamı, bir dilden başka bir dile
çevirmek, bir sözü diğer bir dilde tefsir ve beyan etmek, bir lafzı kendisinin yerini
tutacak bir lafızla değiştirmek” gibi anlamlara gelmekle beraber “bir sözü söylendiği
dilde açıklamak, bir sözü başka bir dile nakletmek, kendisine ulaşmayan birisine
sözü tebliğ etmek, bir kitabın alt başlıklarını (teracim) veya bir kimsenin hayatı ve
eserlerini anlatmak (biyografi/tercüme-i hal)” için de kullanılmıştır.
7
Tercüme kelimesinin ıstılah manasına gelince, bu konuda farklı görüşler vardır.
Elmalılı Hamdi Yazır’a göre: “Tercüme aslın manasına tamamen mutabık olmak
için sarahatte, delalette, icmalde, tafsilde, umumda, hususda, ıtlakta, takyitte,
kuvvette, isabette, hüsnü edada, üslubu beyanda, hasılı ilimde, sanatta, asıldaki
ifadeye müsavi olmak iktiza eder. Yoksa tam bir tercüme değil, eksik bir anlatış
olmuş olur.”
8
Elmalılı’nın bu tarifinden tercümenin ne kadar güç, hatta imkansız
olduğunu görmekteyiz. Teknik eserleri ve hukuki metinleri bu şartları koruyarak bir
dilden başka bir dile tercüme etmek mümkün olsa da, insanın duygularına tesir eden
5
Nahl, 16/103; Şuara, 26/192-195; Ahkaf, 46/12.
6
İbn Manzuri’l-Ifrıkıyyi’l-Mısri, Ebu’l-Fadl Cemaluddin Muhammed b. Mükerrem
(v.711/1311), Lisanu’l-Arab, I-XV, 1. Baskı, Daru Sadir, (kapak kısmında Daru’l-Fikr)
Beyrut, h.1410/m.1990.TRCM Mad: XII, s. 22, RCM Mad: XII, s. 229.
7
Durmuş, Zülfikar, Kur’an’ın Türkçe Tercümeleri-“Aziz Kur’an” ve “İnsanlığa Son Çağrı”
Örneği, Rağbet Yayınları, İstanbul, 2007.s. 38-39.
8
Yazır, Elmalılı Muhammed Hamdi, (v.1942), Hak Dini Kur’an Dili: Yeni Mealli Türkçe
Tefsir, I-IX, 1. Baskı, Matbaai Ebüzziya, İstanbul, 1935, C: I, s. 9.
Kur’an-ı Kerim’in tercümesi meselesi ve meal tarihi
233
edebi ve sanatsal açıdan değere sahip olan bir eseri yukarıda zikrolunan hususlarla
bir dilden başka bir dile aktarmak ise imkansızdır. Böyle bir eserin benzerini yazmak
onun tercümesinden daha kolaydır desek mübalağa etmiş olmayız.
Dilciler tercümenin çeşitli tanımları üzerinde durmaktadır. Sözgelimi: Berke
Vardar tercümeni
“Doğal bir dildeki bildirileri kimi kişilerin anlamsal ve işlevsel
bir eşdeğerlik sağlayarak bir başka doğal dile aktarmasıdır”
9
şeklinde açıklamıştır.
Çeviride ‘eşdeğerlik’ ‘aynılık’ olarak anlaşılmamalı, çünkü aynı metnin iki yorumu
arasında bile aynılığın sağlanması söz konusu olamaz. “Özetle eşdeğerlik; kaynak
metnin, okurları üzerinde oluşturduğu etkinin bir benzerinin veya aynısının hedef
metin okurları üzerinde oluşturulmasını anlatan ve genellikle metin birimleri için
kullanılan bir kelimedir.”
10
Tercümenin amacı, ayrı dillerle anlatılmak istenen çeşitli duygu ve düşünceler
arasında tam bir akort sağlamaktır. Tercüme ile ilgili bu tariflerden sonra çeviri
ameliyesini şu şekilde özetleyebiliriz: Bir metnin tercümesinden maksat, onun kaynak
metne bağlı kalarak ve mananın ikinci plana atılıp, metnin bir kopyasının oluşturulması,
metnin başka bir dilde karşılığının bulunması değil, bilakis kaynak metnin manasının en
güzel bir biçimde hedef dilde sunulması, yeniden bir üretme işi veya zihinde
anlamlandırılmasıdır. Sonuç olarak tercümenin keyfiyetiyle ilgili şu misali verebiliriz.
“Tercüme bir şişeden başka bir şişeye esans aktarmaya benzer ki, aktarma sırasında
herhangi bir kayıp olmasa bile kokusundan bir şey kaybeder.”
11
Hiç bir tercüme
mükemmel değil, bilakis noksan ve eksiktir. Bu sebebe bağlı olarak tercümeni
Durmuş’un dediği gibi “zorunlu tahrifin ikiz kardeşi”
12
olarak nitelendire biliriz.
2. KUR’AN-I KERİM’İN TERCÜMESİ MESELESİ
Kur’an’ın başka dillere tercüme edilemeyeceğini savunanlar
13
ve Kur’an’ın
tercümesinin gerekli olduğunu söyleyenler de,
14
kendi görüşlerini delillerle haklı
9
Vardar, Berke, Dilbilim Açısından Çeviri, Türk Dili Aylık Dil ve Yazın Dergisi (Çeviri
Sorunları Özel Sayısı), 1978, Cilt: XXXVIII, Sayı: 322, Ankara Üniversitesi Basımevi,
Ankara, 2000, s. 66.
10
Hacımüftüoğlu, Halil, Kur’an Tercümelerinde Yöntem Sorunu, İz Yayıncılık, İstanbul,
2008, s. 33.
11
Ateş, İbrahim, Tercüme Ve Mütercimler, Diyanet Dergisi, Diyanet İşleri Başkanlığı
Yayınları, 1986, Cilt: 22, Sayı:3, s. 22.
12
Durmuş, Zülfikar, Kur’an’ın Türkçe Tercümeleri, s. 23.
13
İbn Kuteybe, Kaffal, Şatıbi, Zerkeşi, Suyuti, Mustafa Sabri, Muhammed Mustafa Şatır,
Ahmet Mithat Efendi, M. Reşit Rza, Ahmed Hamdi Akseki, Mennau’l-Kattan vd.
Röya ALİYEVA
234
çıkarmaya çalışmışlar. Genel olarak çoğunluk Kur’an’ın tercümesinin gerekli olduğu
kanaatindedir. Bu görüşte olan alimler Peygamber Efendimiz’in mektuplarında
bulunan ayetlerin tercüme edilmesi, Selman-ı Farisi’ye atfedilen Fatiha suresinin
tercümesi,
15
başta Ebu Hanife üzere bazı mezhep imamlarının ve önemli alimlerin
konuyla ilgili görüş ve düşünceleri, Kur’an’ın evrensel oluşu, ilk zamanlardan
günümüze kadar az veya çok tercüme faaliyetlerinin devam etmesini Kur’an’ın
tercümesinin gerekliliği için vazgeçilmez deliller kabul edilmiştir.
16
Kur’an-ı
Kerim’in tercüme edilebileceğini söyleyenlerin maksadı onun tefsiri tercümeleridir.
Çünkü tercümedeki noksan ve eksiklik onun metnine değil, mütercimlerin
müsamaha ve noksanlıklarına hamledilir. Kur’an’ın harfi tercümesinin yapılamaya-
cağına islam alimleri icma’ ile ittifak halindedirler.
17
Kur’an-ı Kerim’in harfi tercü-
mesinin muhal oluşunun bazı belirgin sebepleri; kelime ve cümlelerin birden fazla
anlam ifade etmesi, bazı kelimelerin başka dilde karşılığının olmaması, edat
çeşitliliği, kıraat vecihlerinin, mecaz ifadelerinin, müteşabihatın bulunması, ses ma-
na uyumu, Arapçada bulunan cinsiyyet özelliği, fiil çekimi vs. Tefsiri tercümeyi
savunanlar Kur’an’ın Arapça nazmındaki kudsiyeti inkar etmemiş, belağat yönünden
yüceliğinin çeviriyle aktarılamayacağını, hatta tercümenin Kur’an’ın i’cazını ve
i’caza bağlı tali manalarını yok edeceğini kabul etmiş, ancak Kur’an’ın genel anlam-
daki asli manalarının başka bir dile nakledilirken koruna bileceğini iddia etmişlerdir.
2.1. Kur’an’ın Tercümesi Kur’an Yerine Geçer mi?
Kur’an’ın tercüme edilip edilmeyeceği konusunun dışında alimler tarafından
Kur’an tercümesine “Kur’an” denilmesi ve Kur’an’ın yerine geçmesi meselesi de
tartışılmıştır. Kur’an tercümelerinin Kur’an yerine geçebileceğini savunanlara göre
asıl olan manadır, lafız ise sadece bir vasıtadır. “Vakian bir kelam manası
anlaşılmaksızın okunursa ancak aheng-i elfazı ile küdsiyetine olan imanın mühim bir
14
Ebu Hanife, Cessas, Buhari, Zemahşeri, Kurtubi, Ebussud, Meraği, Ferid Vecdi, Mevdudi,
Hamidullah, Elmalılı, Süleyman Ateş, Suat Yıldırım vd.
15
Sait Şimşek “Fatiha Suresi ve Türkçe Namaz” isimli eserinde rivayetin sahih olmadığını,
bu bağlamda farklı rivayetlerin olduğunu, söz konusu rivayetlerin ise sadece mezhep
gayretkeşliğinden dolayı bazı Hanefi Fıkh kitaplarında zikredildiğini söylemektedir. Bu
kısım Zülfikar Durmuş’un “Kur’an’ın Türkçe Tercümeleri” s. 86’dan alıntıdır.
16
Bu konuda geniş bilgi iin bkz. Aydar, Hidayet, Kur’an’ı-Kerim’in Tercümesi Meselesi,
Kur’an Okulu Yayıncılık, İstanbul, 1996, s. 177-207.
17
Aydüz, Davut, Tefsir Tarihi, Çeşitleri ve Konulu Tefsir, Işık Yayınları, İstanbul, 2013, s. 26.
Kur’an-ı Kerim’in tercümesi meselesi ve meal tarihi
235
icmali bir tesiri görülür. Asıl matlub olan maksudu diniyye tam hasıl olmaz. Ve
Peygamber Efendimiz’in
"ملعلاب لا نارقلا عفنی له"
“Kur’an ancak ilimle fayda verir” -
buyurmaları
18
bu hikmete mübtenidir.”
19
Bu görüş sahiplerinin delil olarak öne sürdükleri ayetler; ىلولا فحصلا يفل اذه نا"
"ىسوم و میهاربا فحص “Şüphesiz bunlar ilk sayfalarda, İbrahim ve Musa’nın
sayfalarında da vardır.”
20
"نیلولا ربز يفل هنا و" “Şüphesiz bu öncekilerin kitaplarında
da vardır.”
21
"يبرع و يمجعْاْا
ِاهتایا تلصف لول اولاقل ایمجع انارق هانلعج ولو " “Eğer biz Kur’an’ı
yabancı bir dille gönderseydik derler ki: “Neden, onun ayetleri açıkça beyan
edilmedi? Dil yabancı, muhatap arap! Olur mu böyle şey?”
22
ayetleridir.
A’la suresinin 18-19. ayetlerinde Kur’an’ın tümüyle kutsal kitab ve suhuflarda –
Arapça değil de onların kendi dilinde- olduğunu ve bununla da asıl olanın mana
olduğunu iddia etmişler. Ancak ayetin siyak ve sibakı araştırıldığında ayette
Kur’an’ın tümü değil, bir kaç ayet, olsa olsa bu surenin tamamı kastedildiği açıkca
görülür.
Şuara suresinin 196. ayeti ile delillerini Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendi şu
şekilde cevaplamıştır: “Ayetteki birinci zamir Kur’an’a ait değil, Kur’an’ın onların
kitaplarında da zikr olunduğuna racidir. Bunun böyle olduğunu daha sonraki ayette
teyid ediyor. “İsrailoğulları bilginlerinin bunu bilmesi de onlar için bir ayet (bir
delil) değil miydi?.”
23
Tercümenin Kur’an yerine geçebileceğini savunanlar Fussilet suresinin 44.
ayetini de şu şekilde ele alıyorlar. Allah başka dilde de indirmiş olsaydı Kur’an
18
İmam Gazzali’nin İhya-u Ulumiddin isimli eserinde ilim öğrenmenin fazileti bağlamında
zikrettiği bu hadisi (bkz. Gazzali, Ebu Hamid Muhammed b. Muhammed, İhya-u Ulumiddin,
thk. Ebü’l-Fazl Ziyaüddin Abdürrahim b. Hüseyin Iraki, 4. Baskı, Daru’l-Hayr, Beyrut,
1997, I, s. 16-17), İbnü,l-Cevzi mevzu (uydurma) hadis olarak nitelendirmiştir. (bkz. İbnü’l-
Cevzi, Ebü’l-Ferec Cemaleddin Abdurrahman b. Ali, Kitabu’l-Mevzuat, thk. Abdurrahman
Muhammed Osman, Mektebbetü’s-Selefiyye, Medine, 1966, I, s. 223-224. Bu kısım Şen,
Ercan, Milaslı İsmail Hakkı’nın (1870-1938) Kur’an Tercümesine Dair Bir Risalesi:
“Kur’an Tercüme Edilebilir Mi? Ve Yeni Vadide Fatiha Tercüme Ve Tefsiri, Gaziosmanpaşa
Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Gaziosmanpaşa Üniversitesi Rektörlüğü Matbaası,
Tokat, 2013, Cilt: 1, Sayı:2, s. 272’ten alıntıdır.
19
Şen, Ercan, a.g.m. s. 272.
20
A’la, 87/18-19.
21
Şuara, 26/ 196.
22
Fussilet, 41/44.
23
Sabri, Şeyhülislam Mustafa, Kur’an Tercümesi Meselesi, (çev. Süleyman Çelik), Bedir
Yayınevi, İstanbul, 1993, s. 58.
Röya ALİYEVA
236
olacaktı. O halde Arapça olması veya başka bir dilde olması asli bir unsur değil, fer’i
bir unsurdur. Elbette Allah Kur’an’ı hangi dilde indirmiş olsaydı, o dilde de hem
lafzı, hem de manası itibariyle Allah’ın kelamı olacaktı. Ancak insanların yaptığı
tercümede araya beşer unsuru girmektedir. Beşer ise hatadan arınmış değildir.
Halbuki Kur’an hem manası, hem de lafzıyla Kur’andır. Allah’ü-Teala tehaddi
ayetleri
24
ile tüm insanlığa kıyamete kadar meydan okumuştur. Ne Arapça, ne de
başka bir lisanda Kur’an’ın bir benzerinin -hiç bir zaman- getirilemeyeceğini
Müslüman’lara müjdelemiştir. O halde Kur’an tercümesinin Kur’an yerine
geçeceğini savunmak, tehaddi ayetlerini inkar etmek olmaz mı? Kur’an’da hata
ihtimali olmadığı halde, tercümede bu ihtimal mevcuttur. Tercümenin Kur’an yerine
geçirilmesi ve onunla bir tutulması Kur’an’ın asli manalarına delalet yönünden de
olsa imkansızdır. Bu nedenle tercüme ne sadece isim, ne de delalet ettiği mana
yönünden “Kur’an” olabilir.
2.2. Tercüme ile İbadet Meselesi
Çağdaş dönemde Kur’an tercümeleri üzerinden sürdürülen ilginç tartışmalardan
biri de Kur’an tercümesi ile namaz kılmanın hükmünün ne olduğudur? Modernitenin
bütün dinamiklerini gözönüne alarak analiz edilmesi gereken bu konu 1930’lu
yıllarda Türkiye ve Mısır’da en sıcak tartışma konularından biridir. Türkiye’de
Ezan-ı Muhammedi’den sonra Kur’an da Türkçeleştirilip, ibadet ve tilavette
tercümesi kullanılmak, Arapça aslı yasaklanmak; Mısır’da ise Kur’an’ın modern ve
çağdaş Arapça’ya çevirisi yapılmak isteniyordu. Bir takım reformcu müellifler, ilahi
vahiy olan asıl metin ile kul yapısı tercümeyi eşit tutuyor, böylece İslam dininin ana
kaynağı olan nazm-ı İlahiyi profanlaştırmak istiyorlardı.
25
Burada dönemin
entelektüellerinin bu konudaki görüşleri sorgulanmalı ve analtik bir değerlendirmeye
tabi tutulmalıdır.
İslam alimleri Kur’an tercümelerinin Kur’an yerine tilavet edilmesinin
yasaklanmasında hemen hemen ittifak halindedirler. Şafiiler,
26
Malikiler,
27
ve
24
Kasas, 28/49; İsra, 17/88, Tur, 52/33-34; Hud, 11/13-14; Yunus, 10/38; Bakara, 2/ 23-24
25
Ekin, Yunus ve Akyüzoğlu, Hüseyin. Kur’an Tercüme Teknikleri, Işık Yayınları, İstanbul,
2015, s. 43.
26
Nevevi, Ebi Zekeriyya Muhyiddin b. eş-Şeref; İbn Hacer Askalani, Ahmet b. Ali; er-Rafii,
Ebu’l-Kasım Abdu’l-Kerim b. Muhammed, el-Mecmu’ Şerhu’l- Müzehheb;et-Telhisu’l-
Habir fi Tahrici’r-Rafii’l-Kebir;Fethu’l-Azim Şerhu’l-Veciz, I-XX, Daru’l-Fikr, t.y. III, s.
379.
Kur’an-ı Kerim’in tercümesi meselesi ve meal tarihi
237
Hanbelilere
28
göre Arapça’nın dışında bir lisanla Kur’an’ın kıraatı caiz değildir.
Tercüme ile kılınan namaz sahih değildir. Hanefilere göre de Arapça’dan başka bir
lisanla kıraat caiz değildir. Ancak Ebu Hanife’nin namazda böyle bir kıraati caiz
gördüğü, daha sonra ise bu görüşünden döndüğü rivayet edilir. İmameyn ise
Arapça’ya güç yetiren kimse için Arapça dışında bir kıraatle eda olunan namaz
fasittir, fakat güç yetiremeyen kimseye tercüme ile kıraat edilerek namaz kılmak
caizdir.
29
Dostları ilə paylaş: |