Tili, adabiyoti va folklori instituti, alisher navoiy nomidagi davlat adabiyot muzeyi, urganch davlat universiteti


Keywords: Turkish language, Fuzûlî , Hokand Khan Poet Ömer Khan



Yüklə 7,91 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə379/431
tarix15.09.2023
ölçüsü7,91 Mb.
#143696
1   ...   375   376   377   378   379   380   381   382   ...   431
Anjuman Boku (6)

Keywords:
Turkish language, Fuzûlî , Hokand Khan Poet Ömer Khan 
 
Giriş 
Dil, belirli kanun ve kaideler çerçevesinde faaliyet gösteren canlı bir iletişim 
vasıtasıdır. Üretmiş olduğumuz duygular, düşünceler, hayat anlayışları, yaşam 
tarzları, dünya görüşleri, topluma dair töreler ve kâinat algıları en geniş ölçüde 
orada anlam ve ifadesini bulur. Diğer taraftan dil, geçmiş nesillerden bize miras 
kalan duygu ve düşünceleri anlama ve kavrama vazifesi görerek gelecek nesillere 
aktarmamızı sağlar. O, aynı zamanda, duygu ve düşüncelerin saklandığı, muhafaza 
edildiği gizli ve büyülü bir hazinedir. Topluma ait duygu ve düşünceler, dil içinde 
gelişir, dil içinde yaygınlık kazanır. Bunlar geliştikçe de dil yeni kavramlar edinir, 
kelimeler geniş ve derin manalara kavuşur. Bu yüzden dil, düşünce ile iç içe 
geçmiş vaziyettedir. Dünyanın gelişmiş dillerini incelediğimizde büyük 
düşünürlerin büyük düşünceler ortaya koyabilmeleri ve topluma sunabilmeleri hep 
dil sayesinde mümkün olmuş; dil ile gerçekleşmiştir (Akarsu, 1998, s. 31-32-35). 
Dolayısıyla, tüm bu vasıfları mahiyetinde taşıyan Türk dili, tarihî seyir içerisinde, 
bu yolla, pek çok düşünürün ve mütefekkirin yetişmesine zemin oluşturur. Bu yolla 
yetişen düşünürler, mütefekkirler, arifler, bilgeler, şairler ve edipler de Türk dilinin 
geliştirilmesi, zenginleştirilmesi ve uzak diyarlara taşınarak gönülden gönüle 


830 
aktarılması adına esaslı görevler üstlenirler. Türk dilini, ilim, eğitim ve edebiyat 
dili haline getirerek onu dünya dili sahnesine taşırlar. Bunlardan biri de Türk şiir 
dilinin üstadı Fuzûlî’dir. 
Fuzûlî, 16. yüzyılda Türk dili ve edebiyatı içerisinde yetişen, coşkun 
söyleyişleriyle Türk şiir dilini zirveye taşıyan en şöhretli şairlerden biridir. Hayatı 
hakkındaki bilgiler, son derece sınırlıdır. Kendisinin naklettiği bilgilere göre asıl 
adı Mehmed, baba adı ise Süleyman’dır. Doğum tarihi kesin olarak bilinmez. 
Ancak kimi kaynaklar, O’nun 1480’de veya bu tarihten birkaç yıl sonra dünyaya 
gelmiş olduğunu ifade eder. Diğer taraftan Doğum tarihi gibi şairin doğduğu yer de 
kesinlik taşımaz. Bağdat havalisinde yetişmesinden dolayı, Latîfî, Ahdî, Sâm 
Mirzâ, Âlî Mustafa ve Âşık Çelebi gibi tezkire yazarları O’ndan Bağdatlı Fuzûlî 
diye bahs ederler. Yine 1586 yılında Tezkiretü'ş–şuara’yı yazan Kınalızâde Hasan 
Çelebi, şair’in Hilleli olduğunu söyler. Riyazi ise 1609’da kaleme aldığı Riyâzü'ş-
şuara’da Kerbelâ’da doğduğunu anlatır. Fuzûlî de Türkçe Divanı’nın önsözünde 
Irak-ı Arab’da doğup büyüdüğünü ve tüm ömrü boyunca başka beldelere 
gitmediğini, Kerbelâ toprağının başka memleketlerin toprağından daha şerefli 
olduğunu belirtir. Bu yüzden, tüm bu bilgiler ışığında aşk ve muhabbet şairi 
Fuzulî’nin hayatını kesin hatlarıyla ortaya koymak ve tespit etmek çok da mümkün 
değildir. Her ne kadar Üsküdar Hacı Selim Ağa Kütüphanesindeki bir Hadîkatü’s- 
süeda yazması ketebe kaydında “Tatar asıllı” olduğu yönünde ibare bulunsa da 
Sadîkî’nin 1598’de yazdığı Mecma’u’l-havâs’a göre Fuzûlî, menşe itibarıyla, 
Büyük Selçuklular zamanında Irak’a gelip yerleşmiş bulunan Oğuz boyunun Bayat 
aşiretindendir (Mazıoğlu, 1986, s. 5-6-7; Karahan, 1996, s. 240-246). 
Fuzulî, iyi bir tahsil görmüştür. Eserlerine baktığımızda O’nun devrinin tüm 
ilimlerine vakıf olduğunu söyleyebiliriz. O, yaşadığı çevrenin uygun olması 
hasebiyle, Arap ve Fars dillerini mükemmel bir şekilde öğrenir; Türkçe yanında 
Arapça ve Farsça şiirler de yazar. Ömrünü uzun müddet aklî ve naklî ilimleri elde 
etmeye, hikemî ve hendesî bilgileri edinmeye harcar. Ardından tefsir ve hadis 
ilimleriyle uğraşır. Fuzûlî, ilk edebî zevkini ve edebî ilimleri doğum ve ölüm tarihi 
kesin olarak bilinmeyen ve Anadolu şairleri üzerinde esaslı tesirleri bulunan 15. 
yüzyıl Azerî edebiyatının meşhur şairi Habîbî’den alır. Yavuz Sultan Selim 
devrinde, Osmanlı sarayına kadar gelebildiği düşünülen bu sanat erbabı aşk ve 
muhabbet şairi Habîbî, dilinin sadeliğiyle, coşkulu anlatımıyla, samimi ifade ve 
üslubuyla Fuzûlî’nin şiir ve edebiyat dünyasının şekillenmesinde mühim rol oynar. 
Fuzûlî’nin gönlünde şiir sanatının ve zevkinin inşasına mimar olur. Bu yüzden, 
Fuzûlî O’na derin hürmet ve muhabbet besler, Türkçe söyleyişlerinin güzelliğine 
kapılır. O’nun “
Ger seniŋ çün ḳılmasam çâk ey büt-i nâzik-beden
” mısraıyla 
başlayan beş beyitlik gazelini tahmis eder (Sadıkoğlu, 1996, s. 374-375; Akyüz 
vd., 1990, s. 295-296):


831 

Yüklə 7,91 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   375   376   377   378   379   380   381   382   ...   431




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin