Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Göz Hastalıkları Anabilim Dalı glokom tedaviSİnde kullanilan iLAÇlarin yan etkileri seminer hazırlayan: Dr. Emine kaya


Tablo 10 Alfa-Selektif Agonistler



Yüklə 0,78 Mb.
səhifə10/14
tarix10.03.2017
ölçüsü0,78 Mb.
#10925
1   ...   6   7   8   9   10   11   12   13   14

Tablo 10 Alfa-Selektif Agonistler

Alfa2-Adrenerjik Agonistler :

Adrenerjik agonistler, adrenerjik ve imidazol reseptörlerinin yoğun bir şekilde bulunduğu silyer cisimde adrenerjik reseptörleri işgal ederler. Tam etki mekanizması net olmamakla birlikte, göz içi basıncını düşürme etkisinin episkleral venöz basıncı düşürerek dışa akım kolaylığını arttırarak ve aköz yapımını azaltarak olduğu düşünülmektedir. Apraklonidin veya brimonidin tek taraflı uygulandığında, diğer gözde de GİB’da %7-19 azalmaya sebep olmuştur. Bu nedenle, alfa-adrenerjik ilaçların etkinliğinin, en azından bir kısmında santral bir mekanizmanın olabileceği öne sürülmüştür. Farklı türler arasında santral etki değişir.




* Beta-adrenerjik selektif agonistler, oküler ağrıya sebep olmaları ve sistemik kardiovasküler etkileri nedeniyle antiglokom ajan olarak kullanılmazlar. * Selektif alfa agonistler, oküler kan akımını azaltırlar. * Glokom tedavisinde kısmi selektif agonist etkiye sahip alfa2-adrenerjik agonistler kullanılmaktadır. * Alfa2-adrenerjik agonistlerin göz içi basıncını düşürme etkisi; episkleral venöz basıncı düşürerek dışa akım kolaylığını arttırarak ve aköz yapımını azaltarak olmaktadır. -Tek taraflı uygulanmalarında diğer gözde GİB’da azalmaya sebep olurlar. Santral bir mekanizma?
Tavşanlarda, adrenerjik ilaçların santral etkilerinin, gözden direkt sempatik sinir sistemine geçmesi olarak görünmesine rağmen maymunlarda veya insanlarda böyle bir geçiş görülmemiştir.

Kısmi selektif alfa2-agonistlerin geliştirilmesi klonidin ile başlar, Klonidin sistemik ve santral sinir sisteminde de etkilidir. Düşük topikal oküler dozları (%0.125), göz içi basıncına çok

etkilidir. Pupilla genişliğine kısmen etkilidir. Sistemik kan basıncı üzerine minimal etkilidir. İlaç aynı zamanda tedavi edilmeyen gözde de, çok belirgin kontralateral etkiye sahiptir. Alfa2-adrenerjik reseptörler presinaptik lokalizasyonda bulunurlar. Göz içi basıncını, nörepinefrinin presinaptik olarak salınımını azaltarak düşürürler. Bu etki, oküler dolaşımda vazodilatasyona neden olur. Postsinaptik alfa2-reseptörler, adenilat siklaz üzerine negatif etki ederek beta blokerler gibi silyer cisimde cAMP seviyesini düşürücü etkiye sahiptirler. Bundan dolayı alfa2-agonistler de beta2-blokerler gibi aköz hümör sekresyonunu azaltarak göz içi basıncını düşürürler.

Her bir reseptör alt tipine atfedilen, kendine özgü lokal ve sistemik yan etkiler Tablo 11’de özetlenmiştir.



Adrenerjik Agonistlerin Reseptör-Spesifik Yan Etkileri

Alfa-1 Reseptör Etkileri

Vazokonstrüksiyon

* Konjonktival beyazlaşma

* Burun ve ağızda kuruma

* Sistemik hipertansiyon

Göz kapağı retraksiyonu

Midriyazis

Alfa-2 Reseptör Etkileri Vazodilatasyon

Taşikardi

Bronkodilatasyon

Glukoneogenez

Lipolizis

Aköz formasyonun artması



Beta Reseptör Etkileri

Santral sinir sistemi baskılanması

* Sedasyon, konfüzyon

* Büyüme hormonu salınması

Periferal vazodilatasyon

* Sistemik hipotansiyon

Gutta elektrolit emilimi

Miyozis


Aköz formasyonun azalması

Lipolizis

İnsülin salınımının baskılanması

Renin salınımı





Tablo 11 Adrenerjik Agonistlerin Reseptör Spesifik Yan Etkileri

ӀV.4.2.a) Apraklonidin Hidroklorid (İopidine % 0.5-1.0) :

Farmakolojik Özellikleri :

Apraklonidin glokomlu veya normal gözlerde, normal veya yüksek göz içi basıncını düşürücü etkiye sahiptir. Apraklonidin, membran stabilize edici etkiye (lokal anestezik) sahip olmayan kısmen selektif alfa2-adrenerjik agonisttir ve klonidin derivesidir. Topikal uygulamada apraklonidin göz içi basıncını düşürürken kardiovasküler parametreler üzerine minimal etkilidir. Etkisi 1 saatte başlar ve 3-5 saatte maksimuma ulaşır. Apraklonidinin etki mekanizması tam olarak bilinmemesine rağmen, belirgin etki alfa-adrenerjik sistemin uyarılması ile aköz formasyonunun azaltılması ile oluşur. %0.5 lik apraklonidinin topikal kullanımı sistemik absorpsiyona yol açar. Yarı ömrü 8 saattir.

Nonsteroid antiinflamatuar bir ilaç olan flurbiprofen, apraklonidinnin GİB’ını düşürücü etkisini maymunlarda engellemiştir. Fakat katarakt cerrahisi öncesi 0.03% dozunda apraklonidin kullanan insanlarda, apraklonidinini aköz akım üzerine olan etkisini engellememiştir. Bu belirgin farklılık, insan deneyinde kullanılan flurbiprofen dozunun hayvan deneyinde kullanılandan daha düşük konsantrasyonda olmasıyla açıklanabilir.

Endikasyonları :

%0.5’lik apraklonidinin klinik yararı, maksimum medikal tedavi uygulanan hastalarda (topikal beta bloker, sempatomimetik, parasempatomimetik ve oral karbonik anhidraz inhibitörleri kullanan hastalar) çok belirgindir. Apraklonidin tedavi sonuçları, placebo ile karşılaştırıldığında çok yüksek bulunmuştur. Apraklonidin %0.5’lik dozda kısa süreli ilave medikal tedavi amacıyla kullanılır. %1’lik apraklonidin argon laser trabeküloplasti veya iridotomiden sonra meydana gelen, cerrahi sonrası göz içi basıncı yükselmesini önler.



Kontrendikasyonları :

İlacın herhangi bir komponentine veya klonidine karşı, monoamino oksidaz tedavisindekine benzer hipersensitivite oluşabilir. Topikal sensitivite ve taşiflaksi uzun süreli kullanımını sınırlar.



Uyarılar :

Beta blokerler ve karbonik anhidraz inhibitorleri gibi aköz süpresyonu yapan iki ilacı birlikte kullanan hastalarda, apraklonidin ilavesi yarar sağlamayabilir. Apraklonidin de aköz baskılayıcı bir ilaç olduğundan, üçüncü bir aköz baskılayıcı ajanın göz içi basıncına belirgin bir etkisi olmayabilir.

Apraklonidinin, göz içi basıncı düşürücü etkisi zamanla azalır. Bu etki kaybı veya taşiflaksi kişiden kişiye değişiklik göstermekle birlikte hastalar için faydalı süre üç aydan azdır.

Apraklonidin, allerjiye benzer lezyonlara neden olabilir. Hiperemi, kaşıntı, sulanma, yabancı cisim hissi, kapak ve konjonktiva ödemi gibi allerjiye benzer semptomlar meydana çıkarsa tedavi kesilmelidir.

Renal yetmezliği olan hastalarda topikal apraklonidin kullanımı ile ilgili araştırma olmamasına rağmen, renal yetmezliği olan hastalarda klonidinin yarılanma ömrünün uzun olduğu bilinmektedir. Renal ve karaciğer fonksiyon yetmezliği olan hastalarda, topikal apraklonidin kullanılacaksa, kardiovasküler parametrelerin yakın takibi yapılmalıdır. Çünkü sistemik klonidin kısmen karaciğerde metabolize olmaktadır.

Apraklonidin tavşanlarda 3mg/kg dozda verildiğinde embriosidal etkiye sahiptir. Gebelikte yapılmış yeterli çalışma yoktur. Fakat, gebelikte potansiyel yararına karar verilirse de fötüs tehlikeye atılmamalıdır. Topikal uygulanan apraklonidinin anne sütüne geçip geçmediği bilinmemektedir. Emzirme sırasında kullanılmamalıdır. Çocuklarda kullanımı ve etkisi bilinmemektedir.

Cerrahiyi geciktirmek için apraklonidin ile tedavi edilen hastanın, görme alanı periodik olarak takip edilmelidir. Göz içi basıncı yükselirse veya düşmezse tedavi kesilmelidir.

Apraklonidin göz içi basıncını düşürmede kullanılan, etkili bir hipotansif ajandır. Göz içi basıncındaki beklenen azalmanın olmaması, oküler allerji insidansı ve sistemik yan etkileri apraklonidinin kullanımını sınırlayıcı faktörlerdir. Maksimum medikal tedavi alan hastada, %0.5’lik apraklonidinin kısa süreli uygulanması yararlıdır.

Aproklonidinin akut uygulamaları, kardiovasküler sisteme minimal etkilidir, fakat ciddi kardiovasküler hastalığı olanlarda dikkatli olunmalıdır. Apraklonidin nabız ve kan basıncını azalttığı için kardiovasküler ilaç alanlarda dikkatli olunmalıdır. Apraklonidin %0.5 ile birlikte kardiovasküler ilaç kullanan hastalarda, nabız ve kan basıncı sık aralıklarla takip edilmelidir.

Koroner yetmezliği olanlarda, yakın zamanda miyokard enfarktüsü geçirenlerde, serebrovasküler hastalıklarda, kronik renal yetmezlikte, Raynaud hastalığında veya tromboanjiitis obliteransda apraklonidin dikkatli kullanılmalıdır. Apraklonidin depresyonu arttırabilir. Laser cerrahisi sırasında vazovagal atağa neden olabilir, atak hikayesi olan hastalarda, dikkatli kullanılmalıdır.

Tavşanlarda, topikal olarak günde 3 defa 1 damla 1 ay boyunca kullanılan %1.5'lik apraklonidin minimal kornea bulanıklığına neden olmuştur. İnsanda 1 doz uygulanan %1'lik apraklonidin kornea değişikliği oluşturmamıştır.

MAO inhibitörü kullanan hastalarda apraklonidin kullanılmamalıdır.



Yan Etkileri :

Klonidinin, sistemik hipotansiyona ve sedasyona neden olması oftalmolojide kullanım alanını sınırlandırmaktadır. Çalışmalarda, klonidinin tek dozluk kullanımının güvenli ve göz içi basıncını düşürmede etkili olduğu fakat uzun dönem kullanımının sistemik hipotansiyona neden olduğu belirtilmiştir. Uzun süreli topikal kullanımı, ciddi ve tehlikeli kan basıncı değişikliklerine sebep olmaktadır. Hastaların yarısında sistemik basıncı 30 mmHg düşürürken, yaklaşık üçte birinde de diyastolik basıncı 30 mmHg düşürmüştür. Sistemik hipotansiyon, baygınlık ve sedasyon gibi yan etkileri; topikal klonidinin glokom tedavisindeki kullanımı sınırlar.

Apraklonidin önerilen dozlarda; nabız, kan basıncı ve dikkat üzerine çok az etkisi olması nedeniyle kardiyovasküler ve santral sinir sistemi açısından en geniş teropatik indekse sahip alfa2 agonisttir. Apraklonidinin hidrofilik doğası, kan-beyin bariyerinden geçişini sınırlandırdığı için santral hipotansif ve sedasyon etkisini azaltır. Fakat, aproklonidinin diğer gözdeki hipotansif etkisi klonidin ve brimonidine yakındır. Tek taraflı apraklonidin uygulanması, santral etkiyle veya kontralateral periferal etkiyle veya her iki etkiyle diğer gözde GİB’nı düşürüyor olabilir. Aproklonidin uygulaması; konjonktival, oral ve nazal vazokonstrüksiyona neden olduğu için burunda ve ağızda kuruma, konjonktival oksijen basıncında ölçülebilir bir düşmeye neden olur. Başlıca kullanımını kısıtlayan yan etkisi ise uzun süreli topikal kullanımda allerji benzeri papiller reaksiyon gelişmesidir.

Apraklonidin, klonidin ile kıyaslandığında kardiyovasküler sistem fizyolojisi üzerine çok az yan etkisi vardır. FDA tarafından önerilen dozda yan etkiler çok az görülür veya hiç görülmez. Yapılan bir çift kör çalışmada, normal gönüllü bayanlarda kan basıncı veya egzersizin uyardığı taşikardide %0.5’lik ve %0.25’lik aproklinidin konsantrasyonlarında anlamlı bir etki izlenmemiştir. Kontrollü olmayan bir çalışmada; aprakolidinin %0.5’lik veya %1’lik konsantrasyonunu günde iki defa bir ay boyunca kullanan sağlıklı gönüllülerde küçük, klinik olarak anlamlı olmayan, 5mmHg’lık diyastolik kan basıncı düşüşü bildirilmiştir.

Apraklonidin sedasyona da neden olmaz. Kontrollü olmayan bir doz cevap çalışmasında hastaların %10’unda letarjiye neden olduğu söylenirken, iki tane plasebo kontrollü çalışmada ise sağlıklı gönüllülerde veya glokom hastalarında bu bitkinlik ile apraklonidin kullanımı arasında her hangi bir ilişki bulunamamıştır. Hastaların %0.5'inde baş ağrısı, somnolans, sinirlilik, depresyon, insomnia, parestezi ortaya çıktığı bildirilmektedir. Apraklonidin kullanımı sırasında koordinasyon bozukluğu, mental aktivitede azalma olabilir.

Apraklonidin kullanımının en sık sebep olduğu akut semptom, doz bağımlı ağızda ve burunda kurumadır. %0.25’lik konsantrasyonda kullanan hastaların %5’inde, %0.5’lik kullanan hastaların %20’sinde, %1’lik kullanan hastaların %57’sinde görülür. Hastaların hepsinde nazofarengial semptomlar ılımlıdır ve zamanla azalıyor gibi görünmektedir. Diğer farkedilebilir akut belirtiler ise geçici göz kapağı retraksiyonu ve ılımlı konjonktival beyazlaşmadır. Tedavi sonrası hastaların %45’inde ılımlı (˂0.5 mm) midriyazis izlenir. Midriyazis etkisi az olduğu için dar açı konfigürasyonu olan hastalarda güvenli bir şekilde kullanılabileceği bildirilmiştir. Dar açılı glokom atağını sonlandırmak için apraklonidin kullanımının tanımlandığı olgu sunumu vardır.

Topikal apraklonidin kullanımı, ön segmentte kan akımının ani azalmasına sebep olurken optik sinirde ve peripapiller retina bölgesinde vazokonstrüksiyon insanlarda izlenmez. Maalesefki, insanlarda optik sinir kan akımını direkt olarak ölçmek zordur. Alfa agonistlere vasküler cevaplar, aslında hayvanlardaki doku ve bölgenin vasküler yatağının verdiği cevaba göre farklıdır.

Hayvan ve insan çalışmalarında, apraklonidinin ön segment damarlarını daralttığı söylenmektedir. Tavşan gözlerindeki vasküler boşaltım çalışmalarında, apraklonidinin silier cisimde prekapiller sfinkterlerde daralmaya sebep olmuştur. Fakat optik sinirin anterior damarlanmasında böyle bir etki izlenmemiştir. İnsanlarda, apraklonidin 5 saat süren konjonktival oksijen basınç azalmasına sebep olur. Bu nedenle, apraklonidin oküler iskemik sendromlu hastalarda ve diyabetik göz hastalıklarını geliştirme ihtimali olanlarda iyi bir tercih değildir.

Hayvan modellerinde, apraklonidin retinal vaskülariteyi etkilemiştir, fakat bu etki canlıda gösterilememiştir. Doppler ultrasonografi ile yapılan çalışmalarda, apraklonidin retinal arteryal ve santral oftalmik arter akımında herhangi bir azalmaya sebep olmamıştır. Benzer şekilde, Scanning Laser Doppler Flowmetre ile sağlıklı gönüllülerin muayene edildiği bir çalışmada tek taraflı %0.5’lik apraklonidin uygulanmasının, diğer gözle kıyaslandığında peripapiller retina ve nöral rim perfüzyonunu azaltmadığı gösterilmiştir. Fakat bu çalışmalarda araştırmacılar, tek göze apraklonidin uyguladıktan sonra diğer gözle kıyaslama yapmışlardır. Apraklonidinin diğer gözde de etkisi olduğu bilinmesine rağmen, bu çalışmalarda asıl büyük etkinin uygulanan gözde olması nedeniyle diğer gözdeki minimal etki yok sayılmıştır. Çalışmaların dizaynındaki bu eksiklik nedeniyle, aproklonidin kullanımının optik sinir ve retinal kan akımı üzerine küçük fakat zararlı etkisi gözden kaçmış olabilir.

Kontrollü çalışmaların hiç birisinde adrenerjik ajanların görme azlığına sebep olduğu bildirilmemiştir. Bir çalışmada görme keskinliğinin, azalmış kan akımına bağlı olarak risk altında olabileceği söylenmiştir. Fakat bu çalışmanın kontrol grubu yoktur ve görme keskinliği ile kan akımı onaylanmış methodlarla ölçülmemiştir. Bu retrospektif vaka serisinde %7 oranında (185 hastanın 14’ünde), ortalama 7 hafta ilaç kullanımı sonrasında 2 ile 4 sıra arasında görme keskinliği kaybı izlenmiştir. Araştırmacılar, hastaların sadece küçük bir kısmında kan akım hızını, kısa posterior silier arter üzerinden renkli Doppler ultrasound ile ölçmüşlerdir. Bu teknikte, damar çapının eş zamanlı ölçümü olmadan akımı tanımlanamaz. Kan akımı ölçümü için geçerli bir yöntem kullanılmamasına ve kontrol grubu olmamasına rağmen araştırmacılar, görme kaybının kısa arka silier arterdeki akımın azalması sonucunda olabileceğini söylemişlerdir.




* Apraklonidin normal veya yüksek göz içi basıncını düşürücü etkiye sahiptir. * Apraklonidinin göz içi basınç düşürücü etkisi, zamanla azalır. Hastalar için faydalı süre 3 aydan azdır. * Apraklonidin, nabız ve kan basıncını azaltabildiği için kardiovasküler ilaç alanlarda dikkatli kullanılmalıdır; nabız ve kan basıncı sık aralıklarla takip edilmelidir. * Apraklonidin depresyonu arttırabilir. * Apraklonidin önerilen dozlarda; nabız kan basıncı ve dikkat üzerine çok az etkisi olması nedeniyle kardiyovasküler ve santral sinir sistemi açısından en geniş teropatik indekse sahip alfa-2 agonisttir. -Hidrofilik olması nedeniyle, kan-beyin bariyerinden geçişi azdır. * Konjonktival, oral ve nazal vazokonstrüksiyona neden olduğu için burunda ve ağızda kuruma, konjonktival oksijen basıncında düşmeye neden olur. * Hastaların %45’inde ılımlı (˂0.5 mm) midriyazis izlenir. -Midriyazis etkisi az olduğu için dar açı konfigürasyonu olan hastalarda güvenli bir şekilde kullanılabilir. * Topikal apraklonidin kullanımı, ön segmentte kan akımının ani azalmasına sebep olurken optik sinirde ve peripapiller retina bölgesinde vazokonstrüksiyona neden olmaz. * En sık görülen yan etkisi, belirgin folliküler konjonktivit ve perioküler dermatit ile kendini gösteren gecikmiş allerji benzeri reaksiyondur. -İnsidansı doz ve zaman bağımlıdır. * Laser cerrahisi sırasında vazovagal atağa neden olabilir * MAO inhibitörü kullanan hastalarda apraklonidin kullanılmamalıdır. * Klonidinin, sistemik hipotansiyona ve sedasyona neden olması nedeniyle oftalmolojide kullanım alanı sınırlıdır. - Uzun süreli topikal klonidin kullanımı, ciddi ve tehlikeli kan basıncı değişikliklerine sebep olmaktadır.
Epinefrin ve propine de olduğu gibi aproklonidinin %1’lik konsantrasyonunun da en fazla görülen yan etkisi, belirgin folliküler konjonktivit ve perioküler dermatit ile kendini gösteren %48 oranında görülen gecikmiş allerji benzeri reaksiyondur. Bu reaksiyonun insidansı, doz ve zaman bağımlı görünmektedir. Prospektif, randomize bir deneyde 90 günlük kullanımda insidans oranları apraklonidinin %0.25’lik konsantrasyonunda %9 ve %0.5’lik konsantrasyonunda %36 olarak bildirilmesine rağmen timololün %0.5’lik konsantrasyonunda hiç izlenmemiştir. Diğer bir çalışmada allerji insidansı 90 gün kullanım sonrasında %0.5’lik apraklonidinle %13.8 ve %1’lik apraklonidin ile %20.3 olarak bildirilmiştir. Diğer araştırmacılar da benzer verileri elde etmişlerdir.

Gecikmiş allerji benzeri reaksiyonun nedeni bilinmemektedir. Eksternal allerjenlere artmış duyarlılık veya adrenerjik moleküllerin biyoaktivasyonu esnasında bazı parçalarının antijen formasyonuna dönüşmesinden kaynaklanıyor olabilir. Butler ve ark. in vitro olarak trabeküler epitel hücrelerinde; epinefrin parçalarının hücreleri uyarmasının büzülmeye neden olabileceği, bu durumun intersellüler bağlantıları gerebileceği ve eksojen allerjenlerin geçişine olanak sağlayabileceğini söylemiştir. Son zamanlarda yapılan biyokimyasal araştırmalarda, aproklonidin allerjisinin nedeninin hidroquinone benzeri alt ünitesinin oksidasyonuna bağlı olabileceği söylenmektedir. Bu alt ünite kimyasal olarak epinefrinle benzerdir, fakat klonidin ve brimonidinle benzer değildir. Bu alt ünite kolaylıkla oksidasyona uğrar ve oküler dokulardaki thiol grubuyla konjüge olarak duyarlı bir hapten oluşturur. Bu teori daha fazla kanıta ihtiyaç duymaktadır.

Gastrointestinal sistem yan etkileri; %1 oranında karşılaşılan abdominal ağrı, diyare, mide rahatsızlığı, bulantı, ağız kuruluğu, konstipasyon ve bulantıdır. Apraklonidin kullanan hastaların %0.5'inde asteni, periferal ödem ve aritmi görülmüştür. Solunum sistemi yan etkisi olarak; %0.5 olguda burun kuruluğu, rinitis, dispne, farenjit ve astma görülebilir.

Uygulama ve Dozaj :

Apraklonidin %0.5 oftalmik solüsyonu, günde 3 defa birer damla şeklinde kullanılır. Apraklonidin %1 oftalmik solüsyonunun, ön segment laser tedavisine başlamadan 1 saat önce 1 damla kullanımı önerilmektedir.



ӀV.4.2.b) Brimonidin Tartarat:

Farmakolojik Özellikleri:

Brimonidin tartarat, kısmen selektif alfa2 agonisttir. Uzun süreli kullanımda, apraklonidinden daha az taşiflaksiye neden olur. Oküler hipotansif etkisi, damlatıldıktan 2 saat sonra ortaya çıkar. İnsanda ve hayvanda yapılan florofotometrik çalışmalarda brimonidin tartaratın hem aköz hümör yapımını azaltarak hem de üveoskleral dışa akımı arttırarak dual etki gösterdiği anlaşılmıştır. Göz içi basıncını hızlı olarak düşürmelerine rağmen, vazokonstriksiyon yaptıkları için iris sfinkter iskemisine neden olarak özellikle miyotik ilaçların etkisini azaltırlar.

%0.2’lik solüsyon damlatıldıktan sonra, plazma konsantrasyonu 1-4 saatte en yüksek seviyeye ulaşır. Sistemik yarılanma ömrü yaklaşık olarak 3 saattir. İnsanda sistemik olarak karaciğer ve üriner sistemde metabolize olur.

Endikasyonları :

Brimonidin tartarat kardiyovasküler ve pulmoner sistemlere minimal etki ile, göz içi basıncını düşürme etkisine sahiptir. Oküler hipertansiyonda ve açık açılı glokomda göz içi basıncını düşürür. Bazı hastalarda göz içi basıncını düşürme etkisi zamanla azalır. Bu nedenle tedavi edilen hastalar yakın takip edilmelidir.



Kontrendikasyonları :

Monoamino oksidaz inhibitorü (MAOİ) kullanan hastalarda veya trisiklik antidepressan kullananlarda ve ciddi kardiovasküler hastalığı olanlarda dikkatli kullanılmalıdır. Aynı zamanda beta bloker ve antihipertansif kardiak glikozidlerle birlikte kullanımında da dikkatli olunmalıdır.



Uyarılar :

Gebe kadınlarda çalışma yapılmamasına rağmen, hayvan çalışmalarında brimonidinin plasentadan çok sınırlı miktarda geçtiği görülmüştür. Brimonidin tartarat gebelikte fötus üzerine potansiyel riskleri göze alınarak zorunlu olduğu durumlarda kullanılabilir.

Brimonidin tartaratın insan sütüne geçip geçmediği bilinmemektedir. Hayvan çalışmalarında süte geçtiği gösterilmiştir. İlaç kullanımının önemi dikkate alınarak, emziren annelerde ya ilaç kullanılmamalıdır ya da emzirme kesilmelidir. Çocuklarda güvenli olup olmadığı bilinmemektedir. Brimonidin tartarat kan basıncı üzerine minimal etkili olmasına rağmen, kardiovasküler hastalığı olanlarda dikkatli olunmalıdır.

Depresyon, serebral veya koroner yetersizlik, Raynaud fenomeni, ortostatik hipotansiyon veya tromboanjiitis obliterans olanlarda dikkatli olunmalıdır.

Brimonidin tartarat bazı hastalarda yorgunluk ve uyuşukluk yapabilir. Koordinasyon gerektiren işler yaparken, araba kullanırken dikkatli olunmalıdır.

Yan Etkileri :

En sık görülen oküler yan etkiler; gözde kızarıklık, yanma, batma, bulanık görme, yabancı cisim hissi, konjonktivada folliküller, oküler allerjik reaksiyon ve kaşıntıdır. Bu reaksiyonlar ilaç kesildikten sonra kaybolurlar. Daha az sıklıkta rastlanan oküler yan etkiler; korneal erozyon, fotofobi, göz kapağında kızarıklık, oküler ağrı, göz kuruluğu, lakrimasyon, göz kapağı ve konjonktivada ödem, blefarit, konjonktivada beyazlaşma, oküler irritasyon, görme bozukluğu, konjonktival akıntı ve konjonktivittir.

En sık görülen sistemik yan etkiler; ağız kuruluğu, baş ağrısı, yorgunluk ve halsizliktir. Bazı olgularda üst solunum yolu ve gastrointestinal semptomlar, baş dönmesi, asteni, anormal tat duyusu olabilir. Daha az sıklıktaki sistemik yan etkiler; depresyon, psikozlar, sistemik allerjik reaksiyon, nazal kuruluk ve çarpıntıdır.

Brimonidinin %0.5’lik konsantrasyonunun günde bir kez kullanılması, yan etki görülme olasılığını azaltır, fakat bu formu sadece ABD’de mevcuttur. Apraklonidinde olduğu gibi brimonidin de düşük dozlarda %0.2’lik konsantrasyonda egzersizin uyardığı taşikardiyi azaltır .

Brimonidinin uzun süreli kullanımının güvenilirliğini değerlendiren bir çalışmada, bir yıllık %0.2’lik brimonidinin günde iki defa kullanılması %0.5’lik timolol ile karşılaştırılmıştır. Apraklonidinin %0.25’lik konsantrasyonunda olduğu gibi; ağız kuruması ve allerji brimonidin kullanan hastalardaki en yaygın yan etki olmuştur. Allerjik blefarit veya konjonktivit brimonidin kullanan grupta %9.6 izlenirken timolol kullanan grupta görülmemiştir. Bu sıklık düşük doz aproklonidin ile benzerken, aproklonidinin sık kullanılan konsantrasyonu olan %0.5’lik formunda görülenden azdır. Bitkinlik ve uyuşukluk görülme sıklığı; timolol ve brimonidin gruplarında benzer bulunmuştur. Bu uzun dönemli çalışmada allerji %9, ağız kuruluğu %33, bitkinlik %19.9 ve hiperemi %30.2 izlenmiştir.


* Brimonidin tartarat, hem aköz hümör yapımını azaltarak hem de üveoskleral dışa akımı arttırarak dual etki gösterir. * Vazokonstriksiyon yaparak, özellikle açı kapanması glokomunda kullanılan miyotik ilaçların etkisini azaltır. * Bazı hastalarda göz içi basıncını düşürme etkisi zamanla azalır. * En sık görülen oküler yan etkileri; gözde kızarıklık, yanma, batma, bulanık görme, yabancı cisim hissi, konjonktivada folliküller, oküler allerjik reaksiyon ve kaşıntıdır. * En sık görülen sistemik yan etkileri; ağız kuruluğu, baş ağrısı, yorgunluk ve halsizliktir. * Apraklonidinle allerjik reaksiyon geliştiren hastalarda brimonidin kullanılabilir.
Bazı çalışmalarda, apraklonidinle allerjik reaksiyon geliştiren hastalarda brimonidinin güvenli bir şekilde kullanılabileceği gösterilmiştir. Bu durum, muhtemelen kimyasal yapılarındaki farklılıktan kaynaklanmaktadır.

Uygulama :

Etkilenen göze 12 saat arayla günde 2 kez 1 damla olacak şekilde uygulanır.



Yüklə 0,78 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   6   7   8   9   10   11   12   13   14




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin